Alimi’den Husi darbesine karşı ülke içinde ve dışında birleştirici olma sözü

Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Riyad'da ABD Büyükelçisi’yle bir araya geldi. (SABA)
Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Riyad'da ABD Büyükelçisi’yle bir araya geldi. (SABA)
TT

Alimi’den Husi darbesine karşı ülke içinde ve dışında birleştirici olma sözü

Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Riyad'da ABD Büyükelçisi’yle bir araya geldi. (SABA)
Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Riyad'da ABD Büyükelçisi’yle bir araya geldi. (SABA)

Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Husi darbesi karşısında ülke içinde ve dışındaki güçleri birleştirmek ve devletin yeniden inşasını sağlamak için çalışma sözü verdi. Aynı zamanda siyasi güçleri birlik olmaya ve anlaşmazlıklardan kaçınmaya çağırdı.

Ülkede birlik olma meselesi ve 1994 yazında kaydedilen savaş sonrasında yaşananlar, birlik yolunda reform yapmak isteyen Yemen güçleri ile diğer güneyli güçler arasında bir tartışmaya neden oldu. Güneyli güçler, çözümün güneyde 1990'dan önce var olan devletin yeniden kurulmasında yattığını düşünüyor.

22 Mayıs 1990’da Kuzey ve Güney Yemen arasında birliğin sağlanmasının 33’üncü yıl dönümünde söz alan Alimi, birlik olma yolunda reform yapmak, Yemen halkının emellerine ulaşmasını sağlamak, siyasi statülerini, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini belirlemek için tüm seçeneklere açık olunduğundan söyledi. Bir olunması yönündeki projenin yolundan sapılması, 1994’deki savaşın ardından bu projenin içeriğinin ve katılımcılarının azaltılması ardından güneylilerin haklı davaları etrafında toplanmaları yönündeki haklarını kabul etti.

Fotoğraf Altı: Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi. (SABA)
Fotoğraf Altı: Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi. (SABA)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Husi milis tehdidine karşı toplu eylem çağrısında bulunan Alimi sözlerini şöyle sürdürdü:

Kapılarda pusuya yatmış durumdalar. ‘Birlik ya da ölüm’ adlı sahte sloganları altında güney vilayetlerini işgal etmeye hazırlanıyorlar. Bu slogan ile kendi saldırılarını haklı çıkarmaya çalışıyorlar. Tıpkı Yemen halkına karşı yürüttükleri savaşı, halkın imkanlarını yok etme arzularını, işledikleri korkunç insan hakları ihlallerini, savaştan ekonomik olarak ettikleri kârı ve insanların acılarıyla yaptıkları ticareti örtbas etmek için ‘saldırganlığa karşı direnme’ sloganlarını kullandıkları gibi... Husiler, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah milislerinden yardım istiyorlar. Eylül 2014'te ulusal mutabakata karşı çıkarak Yemen'i yerle bir ettiler, burada dünyanın en kötü insani krizine sebep oldular. Yemenliler arasında barış, uzlaşı ve birlikte yaşama yönündeki her türlü fırsatı reddetmeye devam ettiler.

 

Alimi sözlerinin devamında şunları söyledi:

22 Mayıs 1990 gününün kutlanması, siyasi entrika ya da dışlama eğilimi değildir. Aksine anayasanın gücüne, ülkenin bölgesel ve uluslararası düzeyde tanınan meşru yasal statüsüne, geçiş dönemi referansları ve 60 yıl önce güney ve kuzeydeki Yemenliler tarafından formüle edilen yüce hedeflere bağlılıktır. Devlet kurumlarını restore etme, İran rejimi tarafından desteklenen Husi milislerin darbesini sona erdirme mücadelesidir. Zirve düzeyde karar paylaşımı, planlama ve uygulama ile il ve ilçelere yetki devri konularında en iyi uygulamalar ve ilgili standartlar doğrultusunda geçiş döneminin referanslarına uygun olarak çalışacağımızı taahhüt ediyoruz.

Başkanlık Konseyi üyelerinin ve güney davasını destekleyen tüm güçlerin tutumunu, güç devrinin duyurulması, anlaşma ve Riyad istişarelerindeki sonuçlara göre güney davasına ve adaletine hizmet etmeye, onu bir çözüm temeli haline getirmeye olan bağlılıklarına övgüde bulundu.

Cidde'deki Arap zirvesine katılan Alimi ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman. (EPA)
Cidde'deki Arap zirvesine katılan Alimi ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman. (EPA)

Alimi sözlerinin devamında kurumsal reformun önemine dikkat çekti:

Son zamanlarda verilen kararlar, ulusal diyalogun sonuçlarına ve güney sorununun çözümüne yönelik güvenceler belgesine göre zararı gidermeyi, ortaklığa saygıyı yeniden tesis etmeyi ve adaleti sağlamayı amaçlıyor. Bu, 1994’deki savaşın ardından güney illerinde işlerinden çıkarılan en az 52 bin çalışanın durumunun eski haline getirilmesi ve çözüme kavuşturulmasıyla sağlanacaktır. Önümüzdeki dönemde, daha fazla şikayeti ele alan bir dizi önlemin uygulanmasına devam edilmesi planlanıyor. Bu, kurumsal reformu gerçekleştirmeyi ve kurtarılan iller genelinde ademi merkeziyetçi yönetimi pekiştirmeyi amaçlayan daha kapsamlı bir politika çerçevesi dahilindedir.

Ulusal Diyalog Konferansı sonuçlarıyla benimsenen federal devleti, adaletin sağlanması için uyulması ve üzerine inşa edilmesi gereken önemli bir zemin olarak nitelendiren Alimi, “Husi milislerin darbesine, terörüne, onları destekleyen İran projesine karşı içteki ve dıştaki güçleri birleştirmek için adım atacağız” dedi.

Başkent Sana'yı zorla kontrol altına alan milislere safları bölme, Yemen'in birliği davasını açık artırmaya sunma yönünde fırsatı bırakmayacağını taahhüt eden Alimi şu vurguda bulundu:

Husi grubu, ölümcül tek taraflı önlemleriyle bölücü bir gerçeklik dayatıyor. Para biriminin yeni basımının tedavülünü engelleyip şehirler arası yolları kapatan Husiler, kuzey ve güney illeri, kurtarılan iller ve kontrolleri altındaki iller arasındaki yollarda harç ve gümrük vergileri dayatıyor. Okul müfredatını değiştirerek kurumları mezhepsel temellerince yeniden şekillendiriyorlar.

Alimi ayrıca meşru kamp dahilinde çatışma tehlikesi hususunda da uyarıda bulundu:

 Elimizdekilerin iller arası çatışmalarla tüketilmesine izin vermemeliyiz. Halkımızın, silahlı kuvvetlerimizin, halk direnişinin, davamız, özgürlüğümüz ve onurumuz uğrunda kanını döken sadık kardeşlerimizin fedakarlıklarına vefa olarak iç cephemizi güçlendirmeye çalışmalıyız. Kurtarılan şehirlerin ve bölgelerin geri kalanıyla uyumlu ve güçlü güney, kapsamlı Cumhuriyetçi ittifak için ek bir başlangıç ​​noktası teşkil ediyor. Zira güney illeri, Husi milislerinin baskısından kaçan yerinden edilmiş milyonlarca insan için bir kaçış noktasına, kuzey vilayetlerinden gelerek güvenli bir yaşam ve düzgün geçim kaynakları arayan insanlar için bir fırsata dönüşmüş durumda. Başkanlık Konseyi, hükümet ve çağdaş ulusal kurumların temsil ettiği meşru bir otoritenin varlığı, siyasi desteğin devamının, yardım akışının, Yemenlilerin ülkeler ve kıtalar arasındaki hareketliliğinin bir teminatıdır. Başkanlık Konseyi, Husi milislerden gelebilecek herhangi bir düşmanca tehdidi caydırma seçeneğinin yanı sıra Suudi liderliğindeki barış çabalarıyla ciddi bir şekilde ilgilenmeye devam edecektir.

Siyasi güçlere, kapsayıcı bir çerçeve dahilinde darbeyi bitirmek, devlet kurumlarını restore etmek, halka hizmet etmek ve acılarını dindirmek için konsey etrafında ittifaklarını güçlendirmeye devam etmeleri çağrısında bulunan Alimi sözlerinin sonunda gerilim ile retorik ve medya tartışmalarına kapılma olarak tanımladığı duruma karşı da uyarıda bulundu.



Yemen: Husiler arasında yolsuzluk iddiaları gündemde

BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)
BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)
TT

Yemen: Husiler arasında yolsuzluk iddiaları gündemde

BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)
BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)

Yemen’de Husi liderler arasındaki mülk çekişmesi, bir grup yetkilinin 2019’da bir yakıt sevkiyatı yapılması planı çerçevesinde yaklaşık 58 milyon dolarlık bir yolsuzluk olayına karıştığını ortaya çıkardı. Ancak anlaşmadan doğrudan sorumlu olan Sana’daki petrol şirketinin müdürü başta olmak üzere, şu ana kadar olaya karışanlardan hesap sorulmadı.

Mesele, sükunetten önceki yıllara, petrol türevleri krizinin uydurulduğu ve Husi liderlerin petrol şirketi ve şubelerine atanan yetkililer, Hudeyde Limanı yönetimi ve Maliye Bakanlığı ile iş birliği içinde olduğu yıllara dayanıyor.

O dönemde akaryakıt sevkiyatı yapılarak sevkiyat, Hudeyde limanına getirildi ve bedeli ödendi. Ancak sevkiyat ortadan kayboldu ve akıbeti bilinmiyor. Bu suçlamanın sorumluları, karşılıklı suçlamalarda bulunuyor. Öyle ki içlerinden biri, petrol şirketinin Hudeyde’deki şubesini ve liman yönetimini, yükü boşaltmadan geminin hareket etmesine izin vermekle suçluyor. Diğerleri ise şirket yönetimini, sevkiyatın şirketin limandaki şubesinin tanklarına boşaltıldığından emin olmadan önce ödemeyi peşin yapmakla suçluyor.

Petrol sektöründe faaliyet gösteren kaynaklara göre o dönemde Husiler tarafından Sana’daki Yemen Petrol Şirketi’nin yönetici müdürü olarak atanan Ali et-Taifi, özel bir şirkete petrol sevkiyatı ithal etmesi için onay verdi. Şirket, sevkiyatı ithal etti ve gemi, boşaltılmak üzere Hudeyde limanına girdi.

Kaynaklar, ‘Ebu Mahfuz’ olarak bilinen, darbe yönetim kurulu ofisi müdürü Ahmed Hamed’in yardımcısı olarak kabul edilen bir kişinin, petrol şirketinin limandaki şubesinin tanklarına boşaltıldığından emin olmadan miktarı şirketin hesabına iade ettiğine dikkat çekti.

Anlatılan bu hikâyeye göre gemi yükünü boşaltmak yerine malları başka bir ülkeye satmak üzere limandan ayrıldı. Şirket ise ödemeyi gerçekleştirdi. Ancak kaynaklar, geminin yükünü boşaltmadan liman rıhtımından ayrılmasına nasıl izin verildiğine, petrol şirketinin şube müdürünün oynadığı role, akaryakıt depolarının sorumlularının ve sanık şirketin ödemeyi nasıl yaptığını açıklamadı.

Husiler olayın üstünü örtmeye çalışıyor

Kaynaklar, skandaldan bir yıl sonra milis liderliğinin, söz konusu mezhepçi kişiyi ‘kendisi veya Hudeyde şubesindeki yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapmadan’ petrol şirketinin yönetiminden uzaklaştırdığını bildirdi.

Husi liderliğinde Muhammed el-Husi tarafından yönetilen diğer kanadının, Yolsuzlukla Mücadele Otoritesi’ne olayı soruşturma talimatı verdiği ve otoritenin de davayı olaydan bir yıldan fazla bir süre sonra savcılığa havale ettiği ortaya çıktı. Savcılık ise dosyayı Ticaret Mahkemesi’ne havale etti. Ancak kaynaklara göre olaya karışanlar, darbeci hükümetteki Hukuk İşleri Bakanlığı yetkilileri de dahil olmak üzere üst düzey yetkililer olduğu için dava takip edilmedi.

Sendikacı Muhammed el-Hamzi, yaptığı açıklamada Abdullah ed-Dayaa, Abdulkerim eş-Şarabi ve Arif el-Masabi ile birlikte Yemen Petrol Şirketi Sendikası ve Birlikler Koordinasyon Konseyi adına bu davanın takipçilerinden biri olduğunu dile getirdi. Hamzi, özellikle bu dava olmak üzere yolsuzluk davalarını ve petrol türevleri ve ihale yolsuzluğu konusunu ifşa ettiği için hapse atıldı.

Hamzi, davada henüz ilerleme kaydedilmediğini, tüm faillerin parmaklıkların dışında olduğunu, davayı hareket ettirecek, miktarı devlet hazinesine iade edecek ve kasıtlı olarak takip etmeyi ihmal edenler de dahil olmak üzere suç ortaklarını cezalandıracak kimsenin olmadığını vurguladı.

Tanınmayan darbeci hükümette Hukuk İşleri Bakanı’nın gönderdiği bir belge, bu konunun en son iki yıl üç ay önce tartışıldığını gösteriyor. Öyle ki 21 Mart 2021’de milisler tarafından petrol şirketinin müdürü olarak atanan Ammar ed-Adrai’ye bir mektup göndererek, şirketin bu davayı Ticaret Mahkemesi’nde takip etmemesini eleştirdi.

Belgeye göre petrol şirketiyle ilgili önemli bir sorunun varlığına ilişkin olarak daha önce 31 Mayıs 2021’de de petrol şirketine hitap edilmişti. Sorun, sözde Genel Fonlar Mahkemesi tarafından Ticaret Mahkemesi’ne sevk edilen 57.8735 milyon doların yağmalandığı en büyük yolsuzluk davalarından biri olarak kabul ediliyor. Ancak o tarihten bu yana petrol şirketi, davayı takip etmedi ve kararı temyize götürmedi. Bu durum ise halkın parasının yağmalanmasını kolaylaştırmak anlamına geliyor. Ama konu hala gündeme gelmedi.

Şüpheli gelişmeler

Husilerin petrol sektöründeki yolsuzluğuyla bağlantılı olarak, şirketin Hudeyde vilayetindeki şubesinde çalışan kaynaklar, yolsuzluk nedeniyle görevden alınan müdür Yaser el-Vahidi’nin Ras İsa Petrol Limanı’ndaki yeni gelişmelerin uygulanmasını denetlemekle görevlendirildiğini ve milyonlar harcandığını ortaya koydu. Limandaki işçi ve çalışanların ise alacaklarını alamadıklarını belirten kaynaklar, Ebu Mahfuz ile olan ilişkisinden ve nüfuzundan yararlanarak yaptığı yolsuzluklara itiraz ettikten sonra yardımcısının tüm yetkilerinin elinden alındığını ifade etti.

Kaynaklar, milislerin birkaç hafta önce Ras Isa limanında demirlemiş olan harap Safer petrol tankeri kurtarma operasyonunun başlamasıyla bağlantılı olarak limanda geliştirmeler yaşanmaya başladığını belirtti. Ancak gelişmeler hakkında ayrıntıya yer vermedi.

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, “Vahidi, oradaki işçilere Ras Isa limanının yanında ek bir petrol limanı inşa etme sürecinde olduğunu bildirdi. Amacın, örneğin hükümetin darbeden önce harap durumdaki Safer tankerine alternatif olarak üzerinde çalışmaya başladığı kara tanklarının yerine özel tankların yapılması gibi, limanda petrol türevleri ticaretini tekelleştiren bazı milis tüccarlara ayrıcalıklar vermek olacağından korkuluyor” ifadelerini kullandı.