Yemen barış süreci… Devletin onarımı mı yoksa kaynakların paylaşımı mı?

Darbeciler kazanımlarına sarıldı ve uluslararası çabalar belirsiz

Arap Zirvesi, üç ilke uyarınca Yemen krizine siyasi çözüm desteğini açıkladı (Reuters)
Arap Zirvesi, üç ilke uyarınca Yemen krizine siyasi çözüm desteğini açıkladı (Reuters)
TT

Yemen barış süreci… Devletin onarımı mı yoksa kaynakların paylaşımı mı?

Arap Zirvesi, üç ilke uyarınca Yemen krizine siyasi çözüm desteğini açıkladı (Reuters)
Arap Zirvesi, üç ilke uyarınca Yemen krizine siyasi çözüm desteğini açıkladı (Reuters)

Suudi Arabistan- İran anlaşması ve Suudi ve Ummanlı iki heyetin darbeci Husi liderlerle istişareler için başkent Sana’yı ziyareti başta olmak üzere bölgedeki gelişmelere rağmen Yemen’deki barış süreci belirsizliğini koruyor. Özellikle darbecilerin ekonomik kaynakların büyük bölümünü ele geçirmeye çalışması nedeniyle istikrar yolunun zor olacağına dair işaretler var.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) verdiği brifing sırasında BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg, bir yılı aşkın süredir devam eden ateşkese rağmen Yemen’deki mevcut durumun kırılganlığı konusunda uyarıda bulundu. Grundberg, ülkenin kuzeyinde Sada, Cevf ve Marib ve orta kesiminde ise Taiz vilayetlerinde bazı cephelerde çatışma çıkmasından duyduğu endişeyi dile getirdi.

Güven inşa etmek için atılan olumlu adımlara rağmen Grundberg, kısmi çözümlerin bu ülkedeki sayısız zorlukların hepsini çözemeyeceği konusunda uyardı. BM yetkilisi ayrıca, Suudi Arabistan ve Umman Sultanlığı’nın ilerleme kaydeden BM arabuluculuğunu destekleme çabalarına övgüde bulunarak, ancak ele alınması gereken daha fazla konu olduğunu vurguladı.

Arap Zirvesi’nin 32. olağan oturumunda yayınlanan Cidde Bildirgesi ise Yemen krizinin ‘üç ilke’ temelinde barışçıl bir şekilde çözülmesi gerektiğini ortaya koydu. Bu üç ilkenin, Yemen’in Başkanlık Konseyi ve meşru hükümetinin önderliğindeki konumunun güçlendirilmesi, egemenlik hakkının ihlal edilmemesi ve Husi darbeciler arasında öfke uyandıran devlet kurumlarının yeniden kurulması olduğu belirtildi.

Husilerin Cidde Bildirgesi’ne yanıtı sözde Yüksek Siyasi Konsey’in bir üyesi olan Muhammed Ali el-Husi aracılığıyla geldi. Muhammed Ali el-Husi, söz konusu ilkelere bağlı kalmanın, barış istememek anlamına geldiğini söylerken, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada ise üç ilkenin artık eskidiğini ve artık müzakerelerin bir parçası olmadığını dile getirdi.

Husilerin Yüksek Siyasi Konseyi Başkanı Husi lider Mehdi el-Meşat, Yemen’deki barış çabalarını engellemekle ilgili uluslararası topluma yönelik suçlamalarını tekrarlamaya devam etti. Meşat, İngiltere ve Almanya’nın Yemen içişlerine müdahalesinin sürmesi halinde savaşa hazır olduklarını ve Husi milislerin şartlarına yanıt verilmemesi halinde dünyanın zarar göreceği tehdidinde bulundu.

Mehdi el-Meşat, uluslararası güçlerin, örgüt üyelerinin maaşlarını ödeyerek ve Sana Havalimanı ile Hudeyde limanının işletilmesine izin vererek ekonomik tavizler de dahil olmak üzere tavizleri engellemek için baskı yaptığını iddia etti.

Meşat, meşru hükümetin varlığını ve haklarını tamamen göz ardı ederken, krizin Husilere bağlı milisler ile Suudi Arabistan ve uluslararası toplum arasında yaşandığına atıfta bulundu.

Suudi Büyükelçi Alimi ile görüştü

Öte yandan Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammed bin Said Al Cabir başkanlığındaki Suudi heyeti, Reşad el-Alimi başkanlığındaki Yemen Başkanlık Konseyi’ne işgal altındaki başkent Sana ziyaretinin sonuçları ve darbeci liderlerle görüşmesi hakkında bilgi verdi. Ayrıca heyet, Suudi Arabistan’ın, Yemenlilerin devlet kurumlarını restore etme, siyasi süreci ulusal ve bölgesel olarak üzerinde anlaşmaya varılan görev tanımları temelinde canlandırma arzularını karşılayan kapsamlı ve sürdürülebilir bir siyasi çözüme ulaşma çabalarına tam desteğini dile getirdi.

Yemenli siyasetçilere göre başta ABD ve İngiltere olmak üzere uluslararası toplum, milislerin elde ettikleri kazanımları ve nüfuzlarını korumalarına izin veriyor. Ayrıca uluslararası çabalarla varılmaya çalışılan siyasi anlaşmanın, Yemen devletinin egemenliğini darbeciler lehine azaltmayı amaçladığı belirtildi.

Şarku’l Avsat tarafından yapılan ve bu ayın ortalarında yayınlanan bir röportajda İngiltere’nin Yemen Büyükelçisi Richard Oppenheim, servet ve kaynakların paylaşımına, mevcut durumun olduğu şekliyle devamına yol açan bir çözüme ulaşılabileceğini dile getirdi.

Röportajda belirttiğine göre Oppenheim, “Yemen’deki herhangi bir başarılı anlaşma, paylaşılabilecek dağınık Yemen kaynaklarını çözmek için bir ekonomik anlaşma içermelidir” dedi.

Yemenli aktivist ve siyaset araştırmacısı Abdulcelil el-Hagab, kaynakların yeniden birleştirilmesini ve yasal kanallarda yönlendirilmesini sağlayan ekonomik bir çözümün önemli olduğunu söyledi.

Öte yandan İngiliz yetkili, bu çözümün siyasi ayrışmanın devamı için bir gerekçe olup olmayacağına açıklık getirmedi. Ayrıca tarafların çatışmanın devamını teşvik edecek şekilde, askeri çabalarını finanse etmek üzere kullanmamaları için kaynakların kontrol ve garanti olmaksızın paylaşılmasını önerdi.

Hagab ise yaptığı açıklamada, “Ekonomi, Yemen’deki tüm kargaşanın kaynağı olmaya devam ediyor. Ekonominin kötüleşmesiyle birlikte, elitlerin rekabetlerinden ve onların hem ilkel hem de ulusal çeşitli bölünmelerinden kaynaklanan diğer şiddet karşıtı kaynakların yokluğunda bile radikalizm merkezleri ve kaos ve şiddet projeleri ortaya koyuluyor” dedi.

Diğer taraftan Ortadoğu Enstitüsü’nde araştırmacı olan Gregory D. Johnson, ekonominin siyasi durumu karmaşıklaştırmada en büyük rolü oynadığına dikkati çekti. Araştırmacıya göre pek çok erkek ve binlerce çocuk bir gelir kaynağı olarak silahlı gruplara başvururken, çeşitli taraflar da kaynakların mümkün olan en büyük bölümünü elde etmeye çalışıyor. Silahları bırakmaya ikna olurlarsa da barışın devamının sağlanmasında kilit rol oynayacaklar.

Enstitü tarafından geçen hafta yayınlanan bir analizde Johnson, çeşitli silahlı grupların etkili bir şekilde tasfiyesini ve terhis edilmesini kolaylaştırmak ve Yemen savaşının sona ermesini sağlamak için uluslararası toplumun büyük ve sürdürülebilir dış finansman yoluyla ülke ekonomisini yeniden inşa etme çağrısında bulundu. Araştırmacı, bu olmadan Yemen’deki savaşın son sekiz yıldır olduğu gibi devam edeceğini vurguladı.

Ekonomi araştırmacısı Fuad el-Maktari, Johnson’ın silahlı gruplar için savaşanların, barış sürecinin kaderini belirlemede etkili olamayacağı görüşünü yalanladı. Maktari’ye göre çatışmada yalnızca birer araç olmaları dolayısıyla, yoksulları ve ihtiyaç sahiplerini çekmek, orduya almak ve savaş için yakıta dönüştürmek üzere sömürülüyorlar. Ancak gerçek savaş ağaları gerçek bir barışa girmeye karar verirse, bu savaşçılar belirleyici bir rol oynayacak.

Şarku’l Avsat’a konuşan Maktari, Johnson ve Ortadoğu Enstitüsü analizinin, Yemen’deki çatışmayı çözmek için hazırlanan anlaşmanın bir formülü olduğuna dikkati çekti. Ona göre ekonomiyi yeniden inşa etmek, savaşçıları kontrol altın almak ve onları savaştan uzak çalışma alanlarına hapsetmekten başka bir şey kalmadı. Ancak yetkili, ekonominin nasıl inşa edileceğini ve bunun devletin rolünü marjinalleştirmek ve özel sektörü dahil etmek anlamına gelip gelmediğini açıklamadı.

Fuad el-Maktari ayrıca, “Sorun, savaş durduğunda gelir kaynaklarını kaybedecek olan savaşçılarla ilgili olmayacak. Onların statüleri ister devletin ekonomisi, ister milislerin ekonomisi olsun, barışın ekonomik konumuna göre belirlenecek. Devlet, onları ekonomik olarak entegre edecek çözümler ve tedbirler bulacaktır. Milisler ise sadakatleri için onlara ödeme yapmaya devam edecek. Bu da barış sürecinin oldukça kırılgan olacağı anlamına geliyor” dedi.



Yemenli güvenlik güçleri, WFP çalışanını öldürmekle suçlananları yakaladı

Taiz’deki güvenlik hizmetleri, WFP çalışanını öldürmekle suçlananları yakalamayı başardı (Twitter)
Taiz’deki güvenlik hizmetleri, WFP çalışanını öldürmekle suçlananları yakalamayı başardı (Twitter)
TT

Yemenli güvenlik güçleri, WFP çalışanını öldürmekle suçlananları yakaladı

Taiz’deki güvenlik hizmetleri, WFP çalışanını öldürmekle suçlananları yakalamayı başardı (Twitter)
Taiz’deki güvenlik hizmetleri, WFP çalışanını öldürmekle suçlananları yakalamayı başardı (Twitter)

Yemen’de Taiz şehrindeki güvenlik güçleri, Dünya Gıda Programı (WFP) çalışanı Moayad Hamidi’ye yönelik suikastla doğrudan suçlananların yanı sıra saldırıdan sorumlu bir çetenin üyesi olan 10 kişinin gözaltına alındığını bildirdi.

Motosikletli ve silahlı kimliği belirsiz iki kişi, dün öğle saatlerinde Turba bölgesindeki bir lokantada Hamidi’ye ateş açtı.

Hastaneye kaldırılan Hamidi tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Saldırıda, Yemenli bir başka vatandaş da yaralandı.

Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad Muhammed el-Alimi, hükümet yetkilileriyle birlikte, saldırıyla ilgili uluslararası kuruluşlarla kapsamlı temaslar yürüttü.

Resmi kaynaklara göre, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Alimi ile yaptığı telefon görüşmesinde, bu olayın BM’nin çeşitli alanlardaki müdahalelerini ve Yemen halkına sağladığı yardım programlarını etkilemeyeceğini bildirdi.

Guterres ayrıca, BM’nin Yemen’de barış, güvenlik ve istikrarın tesisi için iyi niyetlerini sürdürme taahhüdünü teyit etti.

Radikal gruplar ve suç unsurlarının fidye için insani yardım çalışanlarını hedef aldığı veya bölgede faaliyet gösteren kuruluşlara baskı uyguladığı Yemen’de, yardım çalışanlarının kaçırılması büyük bir endişe kaynağı oldu.

Ülkedeki çatışma, ayrıca altyapıda ciddi hasara ve birçok alana erişimin kısıtlanmasına neden olarak, yardım çalışanlarının savunmasız nüfuslara ulaşmasını, temel malzeme ve hizmetleri sağlamasını zorlaştırdı.


Sana'da eğitim maliyeti dört katına çıktı

Yemenli öğretmenler Suudi Arabistan desteğiyle eğitim kursu veriyor. (UNICEF)
Yemenli öğretmenler Suudi Arabistan desteğiyle eğitim kursu veriyor. (UNICEF)
TT

Sana'da eğitim maliyeti dört katına çıktı

Yemenli öğretmenler Suudi Arabistan desteğiyle eğitim kursu veriyor. (UNICEF)
Yemenli öğretmenler Suudi Arabistan desteğiyle eğitim kursu veriyor. (UNICEF)

Yemenliler, Sana ve Husiler tarafından kontrol edilen diğer bölgelerde yeni eğitim yılını, okul ücretlerinin dört katına çıkması sonucu şokla karşıladı. Bu, aynı zamanda okullara vergi ve harçlar konulmasıyla aynı zamana denk geldi. Geçtiğimiz yıl dört milyondan fazla çocuk okula gidemezken bu sayının artmasından endişe ediliyor.

Husilerin kontrolündeki bölgelerde, dokuz yıldır maaşlarını alamayan 170 binden fazla öğretmen var. Eğitim sektörü çalışanları ve veliler, darbe hükümetinin Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi'nin kardeşi Yahya el-Husi tarafından yönetilen Eğitim Bakanlığı’nın, geçtiğimiz yıl öğrenci başına 4 dolar olan okul ücretlerini, ‘toplumsal katkı’ adı altında öğrenci başına 16 dolara çıkardığını söyledi.

Kaynaklara göre bu karar, eğitime erişemeyen ve okula gidemeyen çocukların sayısını artıracak. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aileler bu koşullar altında söz konusu ücretleri, ders kitaplarını ve günlük masrafları karşılayamaz durumda.

Anayasa ihlali

Yemen anayasası, tüm eğitim aşamalarında ücretsiz eğitimi öngörüyor. Ancak, darbeci Husiler, 8 yıldır 170 binden fazla öğretmenin maaşını gasp etmesine rağmen, her öğrenci için öğrenim ücreti talep etmeye başladı. Ücretler öğretmenleri desteklemek bahanesiyle iki dolardan dört dolara ve ardından 16 dolara çıkarıldı.

XSCdwfvg
Yemen’de öğrenciler büyk zorluklarla mücadele ediyor. (UNICEF)

Eğitim sektöründe çalışan kaynaklara göre bu paranın okullardaki Husi temsilcileri ve maaşlarına el konulmasını protesto etmek için çalışmaktan kaçınan öğretmenlerin yerine atanan kişilere harcanıyor.

Kaynaklar, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Husilerin öğrencilerin okul kitaplarını piyasalardan satın almasını zorunlu kıldığını aktardı. Husiler, okul kitaplarını basmak için kullanılan matbaaları, mezhepsel posterlerini, liderlerinin ve şehitlerinin resimlerini ve Eğitim Bakanlığı'nın liderliği için kâr amaçlı faaliyetler için tahsis etti. Ayrıca yaz aylarında düzenlenen mezhepsel kampları finanse ediyor.

Kaynaklara göre bu adım, her çocuğun ihtiyaç duyduğu miktarı ikiye katlayarak yaklaşık 32 dolara çıkarıyor. Bu da on binlerce çocuğun okula gitmeyen dört milyona katılacağı anlamına geliyor.

Vergiler ikiye katlandı

Husi liderliğinin tüm özel okullara mezhep müfettişleri atama ve onlara bu okulların gelirlerinden aylık maaş verme emriyle aynı zamana denk geldi. Sana'daki bu okullardan bazılarındaki personel, Şarku'l-Avsat'a milislerin bu okullardan topladıkları harçları her yıl iki katına çıkardıklarını söylediler. Bu, okul yönetimlerini milislerin ve delegelerinin artan taleplerini karşılamak için okul ücretlerini geçen yıla göre yüzde 36'ya kadar artırmaya sevk etti.

csdfveg
Husiler okullar aracılığıyla mezhep değişikliği için yoğun çaba harcıyor. (Twitter)

Eğitim kaynaklarına göre bu artış, mezhep seferberliğinden kurtulmak için çocuklarını özel okullara nakletmek zorunda kalan ailelerin sırtına ağır bir yük bindirecek.

Diğer yandan darbe hükümetinin Eğitim Bakanı, yardımcılarıyla bir araya geldi ve yeni eğitim yılının başlaması için hazırlıkları görüştü. Ancak tüm toplantı boyunca öğretmenlere ödenmeyen maaşları hakkında herhangi bir açıklama yapmadı. Ayrıca, Husiler tarafından üç yıl önce kurulan ve öğretmenlere her ay 50 dolarlık destek sağlamak için kurulan Eğitim Destek Fonunun finansmanının açıklanmasını da reddetti.

Eğitim sektöründe çalışan kaynaklar, Husilerin, tüm yerel ve ithal mallardan toplanan büyük miktarda parayı, darbe hükümetinin bakanlığın liderleri ve Husilerin mezhepsel eğitim ofisi olarak bilinen örgütün faaliyetlerini ve savaş cephelerine katılmak için gençleri ve çocukları askere alma sürecini finanse etmek için fon olarak ayırdığını doğruluyor.

xhyej6u
Eğitim Destek Fonu'nun fonları Husi grubunun üyelerine harcanıyor. (Husi Medyası)

Yemen'de eğitim ve öğretim sektöründe çalışan iki kaynak, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda, bu fona toplanan paranın, Husilerin mezhepsel eğitim ofisini yöneten Ahmed Hamad tarafından kontrol edildiğini aktardı. Hamad, parayı öğrencilerin ve öğretmenlerin performansını izlemek ve okullarda mezhepsel faaliyetler yürütmek için kullanıyor. Husiler, genç yaştaki çocuklara mezhepsel fikirleri aşılayarak, kontrol ettikleri bölgelerde mezhepsel bir değişim yaratmaya çalışıyor.

Kaynaklar, bu fonun bir kısmının çocukların askere alınması, kamplarını ve mezhepsel içerikli kursları finanse etmek için kullanıldığını bildirdi. Söz konusu kurslar, Husilerin kontrolündeki bölgelerdeki tüm çalışanlar, öğretmenler ve üniversite profesörleri için zorunlu. Çalışanların işlerini sürdürmeleri için bu kurslara katılmaları gerekiyor ve bu kurslar, Husilere olan sadakatlerini değerlendirmek için bir standart olarak kullanılıyor.


Yemen: Husiler arasında yolsuzluk iddiaları gündemde

BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)
BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)
TT

Yemen: Husiler arasında yolsuzluk iddiaları gündemde

BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)
BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)

Yemen’de Husi liderler arasındaki mülk çekişmesi, bir grup yetkilinin 2019’da bir yakıt sevkiyatı yapılması planı çerçevesinde yaklaşık 58 milyon dolarlık bir yolsuzluk olayına karıştığını ortaya çıkardı. Ancak anlaşmadan doğrudan sorumlu olan Sana’daki petrol şirketinin müdürü başta olmak üzere, şu ana kadar olaya karışanlardan hesap sorulmadı.

Mesele, sükunetten önceki yıllara, petrol türevleri krizinin uydurulduğu ve Husi liderlerin petrol şirketi ve şubelerine atanan yetkililer, Hudeyde Limanı yönetimi ve Maliye Bakanlığı ile iş birliği içinde olduğu yıllara dayanıyor.

O dönemde akaryakıt sevkiyatı yapılarak sevkiyat, Hudeyde limanına getirildi ve bedeli ödendi. Ancak sevkiyat ortadan kayboldu ve akıbeti bilinmiyor. Bu suçlamanın sorumluları, karşılıklı suçlamalarda bulunuyor. Öyle ki içlerinden biri, petrol şirketinin Hudeyde’deki şubesini ve liman yönetimini, yükü boşaltmadan geminin hareket etmesine izin vermekle suçluyor. Diğerleri ise şirket yönetimini, sevkiyatın şirketin limandaki şubesinin tanklarına boşaltıldığından emin olmadan önce ödemeyi peşin yapmakla suçluyor.

Petrol sektöründe faaliyet gösteren kaynaklara göre o dönemde Husiler tarafından Sana’daki Yemen Petrol Şirketi’nin yönetici müdürü olarak atanan Ali et-Taifi, özel bir şirkete petrol sevkiyatı ithal etmesi için onay verdi. Şirket, sevkiyatı ithal etti ve gemi, boşaltılmak üzere Hudeyde limanına girdi.

Kaynaklar, ‘Ebu Mahfuz’ olarak bilinen, darbe yönetim kurulu ofisi müdürü Ahmed Hamed’in yardımcısı olarak kabul edilen bir kişinin, petrol şirketinin limandaki şubesinin tanklarına boşaltıldığından emin olmadan miktarı şirketin hesabına iade ettiğine dikkat çekti.

Anlatılan bu hikâyeye göre gemi yükünü boşaltmak yerine malları başka bir ülkeye satmak üzere limandan ayrıldı. Şirket ise ödemeyi gerçekleştirdi. Ancak kaynaklar, geminin yükünü boşaltmadan liman rıhtımından ayrılmasına nasıl izin verildiğine, petrol şirketinin şube müdürünün oynadığı role, akaryakıt depolarının sorumlularının ve sanık şirketin ödemeyi nasıl yaptığını açıklamadı.

Husiler olayın üstünü örtmeye çalışıyor

Kaynaklar, skandaldan bir yıl sonra milis liderliğinin, söz konusu mezhepçi kişiyi ‘kendisi veya Hudeyde şubesindeki yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapmadan’ petrol şirketinin yönetiminden uzaklaştırdığını bildirdi.

Husi liderliğinde Muhammed el-Husi tarafından yönetilen diğer kanadının, Yolsuzlukla Mücadele Otoritesi’ne olayı soruşturma talimatı verdiği ve otoritenin de davayı olaydan bir yıldan fazla bir süre sonra savcılığa havale ettiği ortaya çıktı. Savcılık ise dosyayı Ticaret Mahkemesi’ne havale etti. Ancak kaynaklara göre olaya karışanlar, darbeci hükümetteki Hukuk İşleri Bakanlığı yetkilileri de dahil olmak üzere üst düzey yetkililer olduğu için dava takip edilmedi.

Sendikacı Muhammed el-Hamzi, yaptığı açıklamada Abdullah ed-Dayaa, Abdulkerim eş-Şarabi ve Arif el-Masabi ile birlikte Yemen Petrol Şirketi Sendikası ve Birlikler Koordinasyon Konseyi adına bu davanın takipçilerinden biri olduğunu dile getirdi. Hamzi, özellikle bu dava olmak üzere yolsuzluk davalarını ve petrol türevleri ve ihale yolsuzluğu konusunu ifşa ettiği için hapse atıldı.

Hamzi, davada henüz ilerleme kaydedilmediğini, tüm faillerin parmaklıkların dışında olduğunu, davayı hareket ettirecek, miktarı devlet hazinesine iade edecek ve kasıtlı olarak takip etmeyi ihmal edenler de dahil olmak üzere suç ortaklarını cezalandıracak kimsenin olmadığını vurguladı.

Tanınmayan darbeci hükümette Hukuk İşleri Bakanı’nın gönderdiği bir belge, bu konunun en son iki yıl üç ay önce tartışıldığını gösteriyor. Öyle ki 21 Mart 2021’de milisler tarafından petrol şirketinin müdürü olarak atanan Ammar ed-Adrai’ye bir mektup göndererek, şirketin bu davayı Ticaret Mahkemesi’nde takip etmemesini eleştirdi.

Belgeye göre petrol şirketiyle ilgili önemli bir sorunun varlığına ilişkin olarak daha önce 31 Mayıs 2021’de de petrol şirketine hitap edilmişti. Sorun, sözde Genel Fonlar Mahkemesi tarafından Ticaret Mahkemesi’ne sevk edilen 57.8735 milyon doların yağmalandığı en büyük yolsuzluk davalarından biri olarak kabul ediliyor. Ancak o tarihten bu yana petrol şirketi, davayı takip etmedi ve kararı temyize götürmedi. Bu durum ise halkın parasının yağmalanmasını kolaylaştırmak anlamına geliyor. Ama konu hala gündeme gelmedi.

Şüpheli gelişmeler

Husilerin petrol sektöründeki yolsuzluğuyla bağlantılı olarak, şirketin Hudeyde vilayetindeki şubesinde çalışan kaynaklar, yolsuzluk nedeniyle görevden alınan müdür Yaser el-Vahidi’nin Ras İsa Petrol Limanı’ndaki yeni gelişmelerin uygulanmasını denetlemekle görevlendirildiğini ve milyonlar harcandığını ortaya koydu. Limandaki işçi ve çalışanların ise alacaklarını alamadıklarını belirten kaynaklar, Ebu Mahfuz ile olan ilişkisinden ve nüfuzundan yararlanarak yaptığı yolsuzluklara itiraz ettikten sonra yardımcısının tüm yetkilerinin elinden alındığını ifade etti.

Kaynaklar, milislerin birkaç hafta önce Ras Isa limanında demirlemiş olan harap Safer petrol tankeri kurtarma operasyonunun başlamasıyla bağlantılı olarak limanda geliştirmeler yaşanmaya başladığını belirtti. Ancak gelişmeler hakkında ayrıntıya yer vermedi.

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, “Vahidi, oradaki işçilere Ras Isa limanının yanında ek bir petrol limanı inşa etme sürecinde olduğunu bildirdi. Amacın, örneğin hükümetin darbeden önce harap durumdaki Safer tankerine alternatif olarak üzerinde çalışmaya başladığı kara tanklarının yerine özel tankların yapılması gibi, limanda petrol türevleri ticaretini tekelleştiren bazı milis tüccarlara ayrıcalıklar vermek olacağından korkuluyor” ifadelerini kullandı.