Filistin’de çözüm Akdeniz’deki Gazze Marine gaz sahasında mı?
Filistinliler, İsrail açıklarındaki bir sahadan gaz talep etmek için Eylül ayında Gazze limanında gösteri düzenledi (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, hükümetinin Doğu Akdeniz’de Gazze Şeridi kıyılarının yaklaşık 30 kilometre açıklarında bulunan Gazze Marine gaz sahasını geliştirme planını onayladığını duyurması üzerine uzmanlar Gazze Şeridi'ndeki Filistinli örgütler ile İsrail arasında bir ateşkesin kaydedilebileceğini öngörüyor.
Yaklaşık 20 yıl önce keşfedilen, ancak İsrail ile yaşanan çatışma dolayısıyla gelişmeyen saha, Mısır, Filistin Yönetimi ve İsrail’in oluşturduğu üçlü anlayış formülüne göre geliştirilecek. Şarku’l Avsat’ın Reuters haber ajansından aktardığı haberine göre İsrail Hükümeti, bu yolda ilerlemenin İsrail'in güvenlik ve diplomatik ihtiyaçlarının korunmasına bağlı olduğunu açıkladı.
Kahire Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi ve Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tarık Fehmi, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Gaz sahasını geliştirme anlaşması, İsrail hükümetinin siyasi düzeyde teşvik edici, çeşitli taraflara çeşitli avantajlar sağlayan mesajıyla bağlantılı bir siyasi anlaşmadır. Netanyahu herkesin gözüne girmeye çalışıyor. Dosyayı, güvenlik boyutuna geri getirerek bu konuyu kendisiyle güvenlik koordinasyonunu sürdürmesi karşılığında Filistin Otoritesi’ne bir koz olarak sunuyor. Böylece ABD yönetimine siyasi değil, ekonomik temasların yeniden başlamasına barış teklifine duyarlı olduğunu vurgulamak istiyor. Dolayısıyla siyasi değil, ekonomik açıdan barış fikrini hayata geçirmek istiyor” açıklamalarında bulundu.
Fehmi’nin ifadelerine göre, Gazze Şeridi’ni yöneten Hamas Hareketi açısından ise bu son adım, Gazze’deki varlığının İsrail tarafından resmi olarak tanınmasını, İslami Cihad Hareketi karşısında Gazze'nin uluslararası plandaki temsilcisi olarak görülmesini sağlayabilir.
Fehmi’nin ifade ettiğine göre, İsrail’in Mısır’ın arabuluculuğunda attığı bu adım; Kahire’nin bölgedeki en büyük müttefik, çatışmaya dair en önde gelen aktör, tüm taraflarca kabul edilen güvenilir arabulucu ve teknik konularda büyük potansiyel sahibi olma imkanı sağlıyor.
Daha önce Mısır tarafından yapılan açıklamalara göre, Mısır hükümetine ait Mısır Doğal Gaz Holding Şirketi (EGAS), sahanın geliştirilmesini Filistin Yönetimi ile ortaklaşa üstlenecek.
Uzmanlar sahadaki stoğun 1 trilyon metreküp doğal gazı aştığını tahmin ederken bazıları ise Filistin karasularının işletilmesi için gerekenden çok daha fazlasını üretebileceğini ve ihracın da gerçekleştirilebileceğini söylüyor.
Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Enerji Çalışmaları Programı Başkanı Dr. Ahmed Kandil, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Bu Filistin halkının gaz kaynaklarından faydalanmak, Gazze ve Batı Şeria'daki zorlu ekonomik krizin üstesinden gelmelerine yardımcı olmak için alınması gecikmiş bir karar. Saha rezervleri umut verici. Mısır'ın Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nu kurması ve İsrail ile Filistin Yönetimi’nin bu foruma üyeliği, İsrail'in Filistin Yönetimi’nin varlığını ve onun gaz kaynaklarını geliştirme haklarını tanımasıdır. Bu sahanın geliştirilmesi, Filistin topraklarındaki elektrik krizini çözebilir. Zirâ artan mali kaynaklara ek olarak Filistin, gaz tedariki açısından İsrail işgal yetkililerine bağlı” ifadelerini kullanıyor.
BM raporu Saddam Hafter'in Libya'da artan nüfuzunu ortaya koyduhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5109156-bm-raporu-saddam-hafterin-libyada-artan-n%C3%BCfuzunu-ortaya-koydu
BM raporu Saddam Hafter'in Libya'da artan nüfuzunu ortaya koydu
Birleşmiş Milletler (BM) raporu Saddam Hafter'in Libya'da artan nüfuzunu ortaya koydu. (AFP)
Libya'daki mevcut durumu siyasi, insan hakları, güvenlik ve ekonomik vb. açılardan inceleyen bir Birleşmiş Milletler (BM) raporu, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter'in oğlu Saddam'ın artan etkisini ortaya koydu. Ayrıca insan hakları ihlalleri ve insan kaçakçılığı operasyonlarının yanı sıra merhum Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin oğlu Mutasım'a ait Malta'daki dondurulmuş fonlara da atıfta bulundu.
Libya'nın doğusundaki hükümetin eski Başbakanı Fethi Başağa dün yaptığı açıklamada, BM raporuna tepki gösterdi ve daha önce ‘devlet kurumlarının, güçlerini dayatmak ve insan haklarını en iğrenç şekillerde ihlal etmek için şiddet ve gözdağı kullanan nüfuzlu hırsızlar ve silahlı gruplar tarafından paylaşılan ganimetlerden başka bir şey olmadığı’ konusunda uyarıda bulunduğunu söyledi.
Dün açıklanan raporda Saddam Hafter'in Libya'daki faaliyetlerine dikkat çekilerek, babası tarafından Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olarak atanmasının, Hafter'in LUO güçleri üzerindeki kontrolünü ve dış ilişkiler de dahil olmak üzere Libya'nın doğusundaki bazı kilit yönetim işlevlerini güçlendirmede önemli bir adım olduğu belirtildi. Korgeneral rütbesine sahip olan Saddam, bölgedeki devlet başkanlarından oluşan seçkin bir grupla görüşmek üzere seyahat etti. BM raporunda onun için, “Kara kuvvetlerinin komutanı olarak, Libya'nın güneyinde bölgesel olarak üzerinde anlaşmaya varılan güvenlik düzenlemelerini uygulama konusunda tartışmasız bir kabiliyete sahip” denildi.
BM ekibi, Saddam'ın Niamey'deki hükümetle ilişkisinin Salvador üçgenindeki Arap Silahlı Kuvvetleri operasyonlarının yeniden yapılandırılmasına yol açtığını ve Ağustos 2024 başlarında Libya'nın güneybatısındaki Brak eş-Şati, Gat, Gatrun, Sebha ve Ubari'deki varlığının büyük bir zırhlı araç konvoyuyla takviye edildiğini bildirdi.
Rapor, LUO'nun güney sınırında kötüleşen güvenlik durumunu, özellikle Çad ve Nijer ile güvenlik iş birliği yoluyla bölgesel nüfuzunu arttırmak için kullandığını savunuyor. Rapor, Libya'daki güvenlik durumunun Sudan'daki çatışmadan doğrudan etkilendiğini belirtiyor. Raporda ayrıca, Libya'daki düzensiz göçmenlerin yerel ve uluslararası çeteler tarafından ticaretinin yapıldığı, cinsel istismara ve mali şantaja maruz kaldıkları belirtilerek, Libya'daki üç büyük kaçakçılık şebekesinin ‘yasadışı faaliyetlerinin finansmanını artırmak için operasyonlarını genişlettiği’ ifade ediliyor.
Uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları yasalarını sistematik olarak ihlal eden beş Libyalı silahlı grubun tespit edildiği raporda, “Libya'daki silahlı gruplar devlet kurumları üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir etki düzeyine ulaşmıştır. Bu etki, Libya'nın batısındaki devlet kurumlarının görevlerini bu grupların çıkarları dışında yerine getirme kabiliyetlerini etkilemiştir” denildi.
Dün bir basın açıklaması yapan Başağa, BM raporunun ‘Libya'yı, etkili hesap verebilirlik mekanizmalarının yokluğu ve devlet kurumlarını yasadışı zenginleşme ve siyasi haydutluk araçlarına dönüştüren cezasızlık politikasının devam ettiği baskı ve zulüm dönemlerine geri döndürdüğünü’ söyledi.
‘Kanıtların ve reddedilemez gerçeklerin varlığına rağmen, gözetim makamlarının yolsuzluğu ortaya çıkarma ve yolsuzluğa karışanları caydırma rollerini yerine getirememelerini şiddetle kınadığını’ ifade eden Başağa sözlerini şöyle sürdürdü: “Adalet makamlarının devam eden sessizliği artık kabul edilebilir ya da haklı görülebilir değildir… Sessizlikteki suç ortaklığı sadece kaosu derinleştirecek ve yolsuzluk yapanların ellerini serbest bırakacaktır.”
Yurtdışında dondurulan fonlarla ilgili olarak BM ekibi, Mutasım Kaddafi'nin Malta'da dondurulan fonlarından bahsetti. Bu konuda raporda şu ifadeler yer aldı: “BM heyeti, Malta mahkemesinin 28 Haziran 2022'de, ilgili kararlarda bu prosedürden istisna veya muafiyet olmaması durumunda, dondurulmuş fonların Libya'ya iade edilmesine ilişkin kararında mal varlığının dondurulmasının ihlal edildiğini ve komiteye bildirimde bulunmaksızın dondurulmuş fonlardan yüksek bakiyeler için ücret kesilmesi durumunda mal varlığının dondurulmasına uyulduğunu tespit etmiştir.”
BM ekibi ayrıca, 10 ülke ve 16 finans kuruluşunun ‘Libya'ya ait varlıkların dondurulmasına uymadığını ve bazı uyumsuzluk vakalarının bu varlıkların erozyona uğramasına neden olduğunu’ bildirdi.
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH), Kaddafi ailesiyle bağlantılı olan Bank of Valletta'daki dondurulmuş banka mevduatlarından 95 milyon Euro'yu (100 milyon dolar) geri almaya çalıştı. Bu fonların Kaddafi'nin oğlu Mutasım'a ait olduğuna inanılıyor. Libyalı yetkililer 2012 yılından sonra bu fonların izini sürebildi ve Mutasım'ın bu fonları Malta'da kendi adına kayıtlı bir şirket adı altında tuttuğunu tespit etti.
Kaddafi'nin dördüncü oğlu olan Mutasım üst düzey bir ordu yetkilisiydi ve hükümet karşıtı protestocular tarafından Sirte Savaşı'nda öldürülmeden önce 2008'den 2011'e kadar Libya'nın ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yaptı.
Libya'nın yurtdışında dondurulan tüm varlık ve fonlarının değerinin 67 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe daha önce Belçika'yı dondurulmuş fonları ele geçirmeye çalışmakla suçlamıştı.
Libya'daki yabancı güçlerle ilgili olarak BM raporu, Suriyeli savaşçıların Trablus çevresinde, UBH’ye bağlı güçlerin Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Hamza Kampı, el-Vetıyye Hava Üssü, Salahaddin Polis Okulu ve Suk el-Hamis bölgesi dahil olmak üzere çeşitli yerlerde yoğunlaştığını bildirdi.
Rapor, ‘paralı askerlerin’ bazı koşullarını izlemesine rağmen, Libya'nın artık ‘Suriyeli savaşçılar için arzu edilen bir yer’ olmadığını kaydetti ve 4 Nisan 2019'da başkent Trablus'taki savaşa katılan ‘bu unsurların maaşlarında önemli bir düşüşten’ bahsetti. Raporda, ‘Libyalı iki üst düzey askeri yetkilinin yardımıyla 13 Suriyeli savaşçının Libya'dan İtalya'ya geçtiği’ ifade edildi.
Raporda söz konusu iki subayın isimleri açıklanmadı, ancak insan kaçakçılığı ağlarını kullanan subayların varlığından söz edildi. Ayrıca, insan hakları kaynaklarının daha önce Şarku’l Avsat'a ‘güvenlik ve askeri yetkililerin düzensiz göçmen kaçakçılığına karıştığı ve bundan kazanç sağladıkları’ konusunda konuştuklarına dikkat çekildi.
Raporda ayrıca Rus paralı asker grubu Wagner’in doğu ve güney Libya'da LUO ile iş birliği yapan unsurlarına da değinildi. Suriyeli savaşçıların yanı sıra bu unsurların el-Hadim hava üssünde görüldüğü belirtildi.