Ultra-Ortodoks Haham Yahudilere Mescid-i Aksa'ya girmemesi çağrısında bulundu

Şin Bet Başkanı, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'i bu günlerde Mescid-i Aksa'ya girmemeye ikna etti.

Ortodoks Yahudiler, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya giden kapının yakınında rahiplerin kutsama duası sırasında (EPA)
Ortodoks Yahudiler, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya giden kapının yakınında rahiplerin kutsama duası sırasında (EPA)
TT

Ultra-Ortodoks Haham Yahudilere Mescid-i Aksa'ya girmemesi çağrısında bulundu

Ortodoks Yahudiler, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya giden kapının yakınında rahiplerin kutsama duası sırasında (EPA)
Ortodoks Yahudiler, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya giden kapının yakınında rahiplerin kutsama duası sırasında (EPA)

İsrail meclisi Knesset'te ultra-Ortodoks Birleşik Tevrat Yahudiliği Bloğu üyesi olan Haham Moşe Gaffney, Mescid-i Aksa baskınlara öncülük eden Siyonist dini liderlere yüklenerek hükümete, Yahudilerin avlulara girmesinin engellenmesi için kesin ve katı bir karar alması çağrısında bulundu.

Gaffney, Agudat Yisrael Partisi’ni temsil eden temsilcilerle yaptığı toplantıda şu ifadeleri kullandı:

“Kıdemli hahamlar, Yahudilerin Tapınak Dağı’nın (Mescid-i Aksa’yı) avlularına girişinin yasak olduğunu doğrulayan gerekli tüm dini fetvaları yayınladılar. Zira Yahudilik de kutsal mekânlara saygısızlık edenlerin derhal durdurulması gerekir. Mescid-i Aksa'nın avlusunun altında Yahudiler için kutsal olan Süleyman Mabedi’nin kalıntıları vardır ve bir Yahudinin oraya ayak basması caiz değildir.”

Bu fetvayı görmezden gelenlerin Tanrı’nın sözüne isyan ettiklerini vurgulayan Gaffney, “Bunun dini değil siyasi nedenlerle gerçekleştiğini hepimiz biliyoruz. Ancak bu ihlal Yahudilere ve Yahudi dinine ciddi zararlar veriyor” dedi.

(foto altı) Geçtiğimiz pazar günü Mescid-i Aksa'nın girişinde Sukot Bayramı’nı kutlayan ultra Ortodoks Yahudiler (EPA)
Geçtiğimiz pazar günü Mescid-i Aksa'nın girişinde Sukot Bayramı’nı kutlayan ultra Ortodoks Yahudiler (EPA)

Gaffney, bugünlerde İsrail'de olup bitenlerin Yahudiler için, bir iç savaşa ve Araplarla dini bir savaşa varabilecek ciddi tehlikelere işaret ettiği değerlendirmesinde bulundu. Aynı zamanda dindar Yahudilere saldıran laiklere de yüklenen Gaffney, hükümetin yargıda reform yapma planına karşı gerçekleştirilen protesto gösterilerinin liderlerini ekonomik veya sosyal meseleler için mücadele etmek yerine Yahudiliğe karşı dini bir savaş yürütmekle suçladı.

Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yerleşim projelerine öncülük eden ve Filistinlilere yönelik saldırılarda bulunan dini Siyonist hareket, aşırı sağcı bir politika benimseyip silahlı milisler oluşturuyor, Mescid-i Aksa avlularına düzenlenen organize saldırıların öncülüğünü yapıyor. Ayrıca Yahudilerin Tanrı'dan Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmelerine izin vermesini istedikleri dua törenlerini yönetiyor.

Sukot Bayramı’nda çok sayıda kişiyi organize ederek bayramın son beş gününde sayılarını 3 bine çıkardılar. Her ne kadar İsrail resmi olarak gayrimüslimlerin camide ibadet etmelerine izin vermeyeceğini taahhüt etse de, büyük polis güçlerinin koruması altında kasıtlı olarak Yahudi duaları ve çeşitli Talmud ritüelleri gerçekleştiriyorlar.

(foto altı) Binlerce Yahudi Sukot Bayramı’nı kutlamak için toplanırken İsrail güvenlik güçleri Kudüs'te bir Filistinliyi tutukladı. (AP)
Binlerce Yahudi Sukot Bayramı’nı kutlamak için toplanırken İsrail güvenlik güçleri Kudüs'te bir Filistinliyi tutukladı. (AP)

İsrail güvenlik güçleri, ziyaretler sırasında Filistinli Müslümanların Mescid-i Aksa'ya girişini kısıtlamaya devam ediyor. Kimliklerini kontrol ediyor, bir kısmını dış kapılarda alıkoyuyor, gençlerin camiye girmesini engelliyor.

Kudüs Belediyesi her yıl olduğu gibi bu yıl da Sukot Bayramı sırasında 68’inci Kudüs Yürüyüşü’nü düzenlerken, polis de sürtüşmeyi önleme bahanesiyle şehirdeki güçler arasında alarm durumu ilan etti.

(foto altı) İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (AP)
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (AP)

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Kudüs yürüyüşü vesilesiyle Mescid-i Aksa baskınlarına katılma niyetinde olduğunu açıklamıştı. Ancak İsrail İç Güvenlik Teşkilatı Şin Bet (Şabak) Başkanı Ronen Bar, ‘nadir’ olarak nitelendirilen bir telefon görüşmesi yaparak onu bu ziyaretten kaçınmaya ikna etmeye çalıştı. Bar, Ben-Gvir’e “Mevcut dönemin Tapınak Dağı'na (Mescid-i Aksa) çıkmak için kötü bir zaman olduğunu” söyledi ve ziyaretin güvenlik açısından sonuçlarını ayrıntılı olarak açıkladı.

İsrail’de yayın yapan Kanal 13 televizyonuna göre Bar, Ben-Gvir'i “Yükseliş kutsaldır, ancak zamanlama kutsal değildir” ifadesini kullandığı bir tweet atarak ikna etmeyi başardı. Ben-Gvir, “Şin Bet başkanıyla benim iyi çalışma ilişkilerimiz var ve sürekli iletişim halindeyiz. Tapınak Dağı meselesi aramızda da rutin olarak tartışılıyor. Oraya gitmenin zamanlaması konusuna gelince, güvenlik teşkilatlarının başkanlarından aldığım güvenlik hususlarını ve durum değerlendirmelerini dikkate almaya çalışıyorum” ifadelerini kullandı.



IKBY ve istikrarsız ittifaklar

Gözaltına alınan 3 PKK'lı (AFP)
Gözaltına alınan 3 PKK'lı (AFP)
TT

IKBY ve istikrarsız ittifaklar

Gözaltına alınan 3 PKK'lı (AFP)
Gözaltına alınan 3 PKK'lı (AFP)

Shelly Kittleson

Gözleri bağlı, turuncu tulumlar içinde diz çökmüş ve sırtları halka dönük haldeki üç Kürt adamın görüntüsü, Bağdat'ta DEAŞ üyesi olduğundan şüphelenilen kişilerin yargılandığı davaları hatırlattı. Ancak bu kez mekan Irak'ın başkentindeki İçişleri Bakanlığı’ydı. Olay, bakanlıkta 1 Temmuz düzenlenen bir basın toplantısı, üç Kürt ise ülkede kısa bir süre önce yasaklanan PKK'nın üyeleriydi.

Bağdat’ın Türkiye’nin Kuzey Irak'ta PKK'ya yönelik saldırılarını kınayan açıklamalarına rağmen, 1 Temmuz'daki basın toplantısı, Irak ve Türkiye arasında bir yakınlaşmaya işaret ediyordu.

Bu üç kişi, başlıca iki Kürt siyasi partisinden birinin nüfuz bölgesinde bulunan pazarlarda yangınlar çıkarmak, milyonlarca dolar zarara yol açmak, yüzlerce kişiyi yaralamak ve Erbil'in güvenlik hizmetlerine ve acil durum hazırlıklarına olan güveni sarsmakla suçlanıyor. Ayrıca Kerkük'ten Türkiye'ye uzanan bir boru hattına saldırı da dahil olmak üzere başka saldırılar da planladıkları bildirildi.

Kerkük İl Meclisi adayları konusunda geçtiğimiz ağustos ayında yaşanan siyasi çekişme ve Bağdat'ta yapılan bir toplantı, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) iki ana parti olan Süleymaniye merkezli İran bağlantılı Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile Erbil merkezli Türkiye'ye yakınlığıyla bilinen Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) arasındaki gerilimi tırmandırdı.

Bazı haberlere göre tutuklananlardan ikisi bir zamanlar Bağdat'taki Şii liderliğindeki hükümetle her zaman yakın bağları olan KYB partisinin güvenlik güçleri üyesiydi.

KDP yetkilileri yıllardır PKK’lıların IKBY'deki varlığını kınıyor ve bölgeyi terk etmelerini talep ediyor. Örgütün sınır bölgesindeki pek çok sorunun kaynağı olduğunu yinelediler.

KYB'nin ana rakibi olan KDP uzun zamandır Bağdat ile birçok konuda anlaşmazlık içinde. Ancak bu kez işler tamamen farklı bir hal almış gibi görünüyor. Zira 1 Temmuz'daki basın toplantısında ana hatlarıyla açıklanan suçlarla ilgili olarak IKBY hükümetinin İçişleri Bakanlığı yetkilisi Hemin Mirani, “PKK üyeleri Suriye, Türkiye ve Kandil'den gelerek Kufri, Süleymaniye ve Sangasar'da eğitim aldılar ve bu terör eylemlerini gerçekleştirdiler” açıklamasında bulundu. Burada söz konusu bölgelerin KYB'nin nüfuz bölgeleri olduğu belirtilmeli.

Mirani, şüphelilerden birinin KYB'ye bağlı 70. Peşmerge Komutanlığı’ndan bir personel olduğunu, diğerinin ise Süleymaniye'deki terörle mücadele biriminde görevli bir subay olduğunu iddia etti. Kürt yetkili, her iki şüphelinin de PKK tarafından eğitildiğinin altını çizdi.

Haberlere göre üç PKK’lı Bağdat'ta da saldırılar düzenlemeyi planlıyorlardı. Bu da daha önce KDP'nin kalelerine düzenledikleri diğer saldırılardan büyük bir sapma olacağı anlamına geliyor.

KDP’li yetkililer uzun yıllardır PKK’lıların IKBY’deki varlığını kınıyor ve örgütün sınır bölgesindeki pek çok sorunun kaynağı olduğunu yineleyerek ülkeyi terk etmelerini talep ediyorlar.

KYB ise PKK’ya karşı daha uzlaşmacı bir tutum sergilemiş, ancak işlenen suçlarla herhangi bir bağlantısı olduğunu şiddetle reddetmiştir. Geçtiğimiz yıl Al Majalla’ya özel açıklamalarda bulunan bir KYB yetkilisi, KYB'nin Bağdat'taki merkezi hükümetle her zaman yakın bağları olduğunu vurgulamış ve KYB’nin kurucusu ve 2005-2014 yılları arasında Irak’ın cumhurbaşkanlığını yapan Celal Talabani’nin “Operasyon merkezimiz Bağdat’tır” dediğini hatırlatmıştı.

Geçtiğimiz aylarda Bağdat'taki bazı yetkililer Al Majalla’ya yaptıkları açıklamalarda KYB'nin Bağdat’taki merkezi hükümetle KDP'ye kıyasla her zaman daha yakın bir iş birliği içinde olduğunu vurguladılar.

Ancak Ankara ile Bağdat arasındaki ilişkiler yakınlaşmaya devam eder ve KYB, PKK'ya karşı iş birliği yapmayı reddetmeye devam ederse, KDP yakında Bağdat’ta daha iyi karşılanmaya başlayabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz nisan ayında Bağdat’a gerçekleştirdiği tarihi ziyaret öncesinde iki ülke arasındaki ilişkilere ‘yapılandırılmış bir çerçeve’ sağlamak amacıyla birkaç yıl boyunca hazırlık yapıldı. Tüm bu hazırlık sürecinin ardından on üç yıllık bir aradan sonra bir Türk Cumhurbaşkanı ilk kez Bağdat’ı ziyaret etti.

Tutuklanan ve itirafçı olan PKK üyelerinin gazetecilere gösterildiği basın toplantısından iki gün sonra KDP lideri Mesud Barzani, Bağdat'a iki günlük bir ziyarette bulundu. Barzani, bu süre zarfında Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani başta olmak üzere bazı yetkililer ve yabancı diplomatlarla çok sayıda görüşme ve toplantı gerçekleştirdi.

Irak ve Türkiye arasında devam eden müzakereleri yakından takip eden bir Türk yetkili, geçtiğimiz mayıs ayında Al Majalla’ya yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nisan ayında Bağdat'a yaptığı tarihi ziyaretin iki ülke arasındaki ilişkilere ‘yapılandırılmış bir çerçeve’ sağlamak amacıyla birkaç yıl süren hazırlık sürecinden sonra gerçekleştiğini söyledi.

Al Majalla’ya konuşan yetkili, terörle mücadele ve su meselesinin çözüm bekleyen başlıca konular arasında yer aldığını ve her iki konuda da ilerleme kaydedildiğini belirtti.

Türk yetkili, PKK ve KYB'nin sorunlu olduğunu, ancak Bağdat'ın bu endişelerin farkında olduğunu da sözlerine ekledi.

Türk yetkili, sözlerini şöyle sürdürdü:

Irak, 2023 aralığında PKK'yı bir tehdit olarak gördü ve çeşitli müzakerelerin ardından PKK'yı yasaklı örgüt ilan etti. Bunlar, teröre karşı ortak bir zeminde hareket etmek için olumlu adımlardı.

Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği (AB) PKK'yı terör örgütü olarak tanımladı. PKK onlarca yıldır Irak'ın dağlık kuzey bölgesini saklanma yeri, üyeleri için eğitim alanı ve ideolojisinin savunucuları için bir sığınak olarak kullandı. Irak tarafından kesinlikle daha fazlasını görmek istediklerini söyleyen Türk yetkili, “Siyasi irade var ve PKK'nın Irak'ın egemenliğine zarar verdiğini kabul ediyorlar. Bu dosya üzerinde bizimle birlikte çalışmaya başladılar” diye ekledi.

Kendisine daha fazla ayrıntı sorulduğunda Türk yetkili, askeri ve taktiksel konulara değinmeyeceğini, ancak eskisinden çok daha yakın bir iş birliği içinde çalışacaklarını söyledi.

Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'ye yakınlığıyla bilinen Iraklı bir yetkili, geçtiğimiz haziran ayı sonlarında Al Majalla’ya yaptığı açıklamada, Bakanlar Kurulu Sekreterliği'nin PKK'nın statüsüne ilişkin 28 Mayıs tarihli belgesinde kullanılan ifadenin yasaklı Baas Partisi için kullanılan ifadeyle aynı olduğunu söyledi.

Türk Silahlı Kuvvetleri, son aylarda Irak'ın kuzeyinde PKK’ya karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı. Operasyonların önümüzdeki aylarda da sürdürmesi bekleniyor.

Bu adımı ‘önemli’ bir gelişme olarak nitelendiren Iraklı yetkili, ‘terör örgütü’ olarak adlandırılacak kadar büyük olmadığını da kabul etti.

Irak Yüksek Yargı Konseyi, 1 Ağustos'ta, PKK ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle Ezidîlerin Özgürlük ve Demokrasi Partisi (PADE), Demokratik Mücadele Cephesi Partisi ve Özgürlük Hareketi (Tevgera Azadî) adlı üç siyasi partiyi feshetme kararı aldı.

Süleymaniye ‘kaybedilmiş bir dava’

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan akatardığı hbaere göre  Türk yetkili, sözlerini şöyle sürdü:

“Operasyonlarımızla PKK'nın Türkiye'deki etkisini ortadan kaldırmayı başardık. Şimdi daha iyi bir gelecek için bu bölgeleri güvence altına almak Irak'a düşüyor. Irak topraklarında (daha fazla) kan ve servet kaybetmeye niyetimiz yok. Burası onların bölgesi. Görevlerini yapmak zorundalar.”

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) son aylarda Irak’ın kuzeyinde PKK’ya karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı. Operasyonların önümüzdeki aylarda da sürdürmesi bekleniyor. Türk yetkili, PKK için bir güç ve etki merkezi olan Kürt nüfuslu Süleymani’ye atıfla, “Süleymaniye ne yazık ki şu an için kaybedilmiş bir dava” ifadelerini kullandı.

Türk yetkili, kendisinden konuya açıklık getirmesi istendiğinde KYB'nin PKK'ya karşı Bağdat ya da Ankara ile iş birliği yapmadığını belirterek “Açık ve net pek çok mesaj gönderdik, ancak Irak IKBY’nin doğusunda yer alan ve İran sınırına çok da uzak olmayan şehirle ilgili olarak sahada bir gelişme kaydedemedik” dedi.

Süleymaniye'nin uyuşturucu kaçakçılığının merkezi haline geldiğinin iddia edildiğini belirten yetkili, “Bu bir bakıma insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Çünkü bu faaliyete karışanlar gençleri zehirliyor” diye konuştu.

Türkiye, geçtiğimiz yıl nisan ayında Süleymaniye Havalimanı'na Türk hava sahası üzerinden yapılan uçuşlara getirilen yasağı, havalimanındaki tesislerin PKK tarafından kullanıldığı gerekçesiyle geçtiğimiz haziran ayında altı ay daha uzattı.

Kürt partileri ve Sincar bataklığı

Türk yetkili, “Irak hükümeti Sincar'a ve aynı şekilde Mahmur'a girmekte de zorlanıyor” diyerek Kuzey Irak'ta PKK'nın var olduğu bilinen yerlerden bahsetti. Bu yerler arasında Sincar, 2014 yılının ağustos ayında binlerce Ezidi erkek, kadın ve çocuğun katledildiği yer olarak biliniyor. Sincar, o tarihten sonra PKK tarafından eğitilen ve PKK ile ilişkili olan Ezidi gruplar da dahil olmak üzere, bölgede güç için yarışan çok sayıda silahlı gruplar nedeniyle de kötü bir şöhrete sahip oldu. Hayatta kalan ve ülke içinde yerinden edilen binlerce Ezidi şu anda IKBY’de KDP'nin kontrolündeki bölgelerdeki yerinden edilenler için kurulan kamplarda yaşıyorlar. Güvenlik ve diğer sorunlar nedeniyle geldikleri bölgelere dönmekte isteksizler.

Erbil merkezli KDP'nin hakimiyetindeki IKBY ile İran arasındaki ilişkiler, KDP ile KYB arasındaki ilişkilerden daha soğuk.

Ezidi aktivist ve Birlikte Varoluş Evi'nin kurucusu olan Sincarlı Mirza Denayi, 10 Temmuz'da Erbil'de Al Majalla’ya yaptığı açıklamada, Bağdat ile Erbil arasındaki tartışmalı bölgelerle ilgili değerlendirmesinde “KYB ve KDP'nin durumu ele alış biçimlerinin tamamen farklı olacağını görüyoruz” dedi.

İki Kürt partisinin Sincar’da ve Ninova bölgesinin tamamında cephe hattının karşı taraflarında yer aldığını belirten Denayi, KYB'nin ‘İran destekli bir koalisyonda’ yer aldığını, KDP'nin ise bir şekilde ‘Türkiye destekli bir koalisyonun’ parçası olduğunu söyledi.

Türkiye ile İran arasında

Erbil merkezli KDP'nin hakimiyetindeki IKBY ile İran arasındaki ilişkiler her zaman KDP ile olan ilişkilerden daha soğuk olmuştur.

İran, Erbil'i ve KDP'nin kontrolü ya da etkisi altındaki diğer bölgeleri defalarca bombaladı. İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) 15 Ocak'ta IKBY'nin başkenti Erbil’e düzenlediği roketli saldırıda en az dört sivil hayatını kaybetti.

IKBY Başkanı Neçirvan Barzani'nin geçtiğimiz mayıs ayında İran'a yaptığı ziyaret, 2021 ağustosunda dönemin İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin yemin törenine katılmasından bu yana İran’a gerçekleştirdiği ilk ziyaret oldu. Barzani son ziyareti sırasında İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney ve DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami'nin de aralarında bulunduğu bazı üst düzey yetkililerle bir araya geldi.

Barzani, daha sonra yaptığı açıklamada İran'ın zor zamanlarda kendilerine yardım eden önemli bir komşu ülke olduğunu ve IKBY'nin komşu ülkelere herhangi bir tehdit oluşturmamaktaki kararlılığını ifade etti. Tahran'ın, Irak topraklarında ‘Kerbela'da İmam Hüseyin'i anmak için bölgeden geçen hacılara IKBY'nin gösterdiği sıcak karşılamayı’ takdir ettiğini söyleyen IKBY Başkanı, “Bir ülkede bu tür bir trafik yaşandığında ekonomi gelişir, insanlar kendilerini güvende hisseder ve ticaret gelişir. Bu hem İKBY hem de İran’ın çıkarına ve bizim için yeni bir başlangıç” ifadelerini kullandı.

Birçok analist, Neçirvan Barzani’nin ziyaretini, KDP ile İran arasında daha yakın ilişkilerin kurulacağına dair potansiyel bir ilan olarak gördü.

Süleymaniye merkezli KYB ile Bağdat arasında uzun süredir devam eden ittifak, Irak'ın KYB’nin Erbil merkezli rakibi KDP ve kuzey komşusu Türkiye ile potansiyel olarak daha fazla yatırım getirisi karşısında önemli ölçüde zayıflayabilir.

PKK'ya karşı son dönemde atılan adımlar Bağdat'ın KYB ile ilişkilerinde bir değişimin işareti ya da KDP ile birlikte suç ve terörle mücadelede ortak bir çabanın parçası olabilir.

Irak ve Türkiye arasında her iki konuda da artan iş birliğinin, birçok kişi tarafından her iki ülkenin bazı bölgelerinde güvenliğin ve refahın önünde hala bir engel olarak görülen yasaklı örgüt üzerindeki baskıyı arttırabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz nisan ayında Bağdat'a yaptığı tarihi ziyaret ve bu ziyaret sırasında imzalanan onlarca anlaşma, her iki ülkenin de Irak'ın kuzey sınır bölgesinin sınır ötesi ticaret faaliyetlerinin daha da artması için güvenli hale gelmesini istediğini ortaya koydu.

Öte yandan Türk yetkili, kesin güzergahı ve diğer önemli detayları henüz belirlenmemiş olsa da Irak'ın güneyindeki Basra şehrini ve Büyük Fav Limanı’nı Türkiye sınırına ve oradan da Avrupa'ya bağlamayı amaçlayan bir ulaşım ve kalkınma projesi olan Kalkınma Yolu Projesi’nin Sudani hükümeti için bir başarı olarak görülmesi gerektiğini, çünkü iş birliğini ve istikrarı teşvik ettiğini vurguladı.

Irak Başbakanı Sudani, geçtiğimiz yıl, Kalkınma Yolu Projesi’ni ’ekonomik bir can damarı ve umut verici bir fırsat’ olarak tanımladığı bir açıklamada, projenin Türkiye ve Irak’ı modern sanayi ve en yeni ürünlerin ihracatçısı haline getireceğini söylemişti.

Tüm bu beklentiler çerçevesinde ve KYB'nin PKK ile bağlantılı olarak algılanmaya devam etmesi halinde Süleymaniye merkezli KYB ile Bağdat arasında uzun süredir devam eden ittifak, KYB’nin Erbil merkezli rakibi KDP ve kuzey komşusu Türkiye ile potansiyel olarak daha fazla yatırım getirisi beklentisi karşısında önemli derecede zayıflayabilir.