İsrail'de "Demir Kubbe" hava savunma sisteminin etkinliği sorgulanıyor

İsrail, "Demir Kubbe"nin kısa ve orta menzilli füzeleri engellemede "en etkili" hava savunma sistemi olarak övünse de yaşanan son gelişmeler, buna ilişkin şüpheler uyandırdı.

AA
AA
TT

İsrail'de "Demir Kubbe" hava savunma sisteminin etkinliği sorgulanıyor

AA
AA

İsrail ordusundan son dönemlerde yapılan açıklamalar, Demir Kubbe'nin abluka altındaki Gazze Şeridi'nden atılan füzeleri engellemede etkinliğinin düşüklüğüne işaret ediyor.

Ordudan 2 Mayıs'ta yapılan yazılı açıklamada, Gazze Şeridi'nden İsrail'e 22 roket atıldığı, 4'ünün Demir Kubbe tarafından engellendiği ve 16'sının boş araziye düştüğü belirtildi.

Aynı gün Gazze'den 6 havan topu atışının gerçekleştirildiğini duyuran ordu, Demir Kubbe'nin bunları engellemedeki etkinliğine değinmedi.

Ordu, 3 Mayıs'taki yazılı açıklamasında Filistinlilerin, iki günde (2-3 Mayıs) Gazze Şeridi'nden İsrail'e toplamda 104 roket atışı gerçekleştirdiğini aktardı.

Bunlardan 24'ünün engellendiği, 11'inin denize, 14'ünün Gazze Şeridi sınırlarına, 48'inin ise İsrail'de açık alana düştüğü kaydedildi. Kalan 9 roketin nereye düştüğü belirtilmedi.

Demir Kubbe'nin Gazze Şeridi'nden atılan roketlere karşı etkisiz kalması, İsrail basınında tartışıldı.

Demir Kubbe'nin engelleme verileri inceleme altında

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu (KAN), 3 Mayıs'ta ordunun, Demir Kubbe'nin roket saldırılarını engelleme verilerini inceleme altına aldığını duyurdu.

Ordu verileri, Demir Kubbe'nin 104 roketten 24'ünü engellediğini göstermesine rağmen, KAN'ın aktardığına göre ordu, ayrıntı vermeden, hava savunma sisteminin başarısının yüzde 90 olduğunu belirtti.

Demir Kubbe'nin etkinliğine şüpheye neden olan bir diğer durum da atılan roketlerden birinin İsrail'in güneyindeki Sderot kasabasına düşmesiyle 1'i ağır olmak üzere 3 yabancı işçinin yaralanmasıydı.

Kanal 13 özel televizyonun 3 Mayıs'taki haberinde de İsrail ordusunun Demir Kubbe'yi mercek altına aldığı aktarıldı.

Haberde, "Bugün Gazze Şeridi'nden İsrail’e 26 roket fırlatıldı ve Demir Kubbe sadece yüzde 67 oranında başarı gösterdi. Sderot’ta inşaat alanına düşen roketin düşüşünü engelleyemedi." ifadeleri kullanıldı.

Demir Kubbe'nin daha önce "yüzde 92-96 başarı gösterdiği" hatırlatılan haberde, sistemin radarında veya Sderot'taki rampalarında herhangi bir arızanın bulunmadığı kaydedildi.

Haberde, Sderot'a düşen füzenin bir sistem hatasından kaynaklanabileceği, inşaat alanının boş arazi olarak algılanıp füze korunmasına gerek duyulmadığı ihtimalinin araştırıldığı belirtildi.

Yedioth Ahronoth gazetesi siyasi analistlerinden Yossi Yehoshua da 3 Mayıs'ta Twitter hesabından Demir Kubbe’nin roket engellemesinin yüzde 67 olduğunu paylaştı.

İsrail gazetesi Maariv'de askeri meseleleri yorumlayan Tal Lev Ram ise söz konusu hava savunma sisteminin İsrail için bir "bağımlılık" olduğunu savunarak, ülkesinin bu bağımlılığı terk etmesi gerektiğini ifade etti.

Ram, "Hepimizin Demir Kubbe bağımlısı olmayı bırakmasını önerdiğimi söylemek benim için önemli. Tehlikeli ve eğitimli bir örgütün yoğun füze saldırısı karşısında, yüzde 100 sonuç vermez. Demir Kubbe ile yüzde 100 yoktur ve asla yüzde 100 olmayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Twitter hesabındaki paylaşımında Ram, "Demir Kubbe etkileyici, ancak diğer yandan bir savunma sistemine fazla bağımlı olmanın riskleri var." yorumunu yaptı.

Demir Kubbe'ye siber saldırı iddiası

Son dönemde İsrail'de dış istihbarat teşkilatı Mossad'a, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun kişisel internet sitesi ve Facebook sayfasına, çok sayıda üniversite ve devlet kurumuna yapılan siber saldırıyı üstlenen "Anonymous Sudan" adlı hacker grubu, Demir Kubbe'nin dayandığı uyarı sistemlerini bozduklarını duyurdu.

Hacker grubunun Telegram hesabından yapılan açıklamada, "Geçici işgal devleti, Filistinli kardeşlerimizi karşılıksız bir şekilde kolayca hedef alabileceğine inanıyordu. Kardeşlerimizin kanı bizim kanımız; çileleri bizim çilemizdir." denildi.

Grup "Demir Kubbe'nin uyarı sistemlerini tamamen devre dışı bırakmayı" başardıklarını iddia etti.

"Filistinlilerin iyi ve kötü günde yanlarında olduklarını bir kez daha belirtmek istediklerini" kaydeden Anonymous Sudan hacker grubu, "İsrail'in Filistinlilere yönelik zulmünü sürdürmesine fırsat vermeyeceklerini" paylaştı.

Anonymous Sudan'ın diğer bir açıklamasında ise "İsrail, Demir Kubbesi'nin herhangi bir çalışmasını görmüyoruz, hala kötü çalışıyor. Neden? Daha iyi koruma kullanmalısınız. Saldırımız hakkında ne düşünüyorsun? Beğendin mi? Gülüp hiçbir şey yapamayacağımızı söylediğin zamanları hatırlıyor musun? Önce gülen sonra ağlar, bunlar sadece küçük parçalar. Yaptığımız şeyin benzeri görülmedi." ifadelerine yer verildi.

İsrail makamlarından ise bu konuyla alakalı henüz bir açıklamada yapılmadı.

Öte yandan, AA'ya konuşan İsrailli bir askeri yetkili, Demir Kubbe'nin 2-3 Mayıs’ta abluka altındaki Gazze'den İsrail yönüne yapılan roket atışları sırasında, arıza yaptığını, ancak arızanın daha sonra giderildiğini söylemişti.

Demir Kubbe hava savunma sistemi nedir?

Demir Kubbe, İsrailli "Raphael" şirketi tarafından ABD ordusunun işbirliğinde geliştirilen, yaygın hava savunma sistemlerinin aksine dağınık yerleştirilen bataryalarının uzaktan kontrol edildiği bir hava savunma sistemi olarak öne çıkıyor.

İsrail ordusunun internet sitesinde, sistem hakkında, "Demir Kubbe hava savunma sistemi, İsrail'e atılan füzeyi fırlatıldığında algılayan ve yönünü, düştüğü yeri ve düşme zamanını öngörebilen son derece hassas radarlar aracılığıyla çalışmaktadır." ifadeleri yer alıyor.

Sistemin, saldırı füzesinin yönünü takip ettiği eğer açık alana düşecekse ona müdahale etmediği ancak yerleşim yeri veya hassas bölgelere düşeceğini algıladığı füzelere karşı müdahale ederek saldırı füzesini havada imha ettiği belirtiliyor.



Hamaney, Saddam, Kaddafi ve Jong-Un

Hamaney, Saddam, Kaddafi ve Jong-Un
TT

Hamaney, Saddam, Kaddafi ve Jong-Un

Hamaney, Saddam, Kaddafi ve Jong-Un

İbrahim Hamidi

İran-İsrail çatışmasının ortasında İran'ın üç ana nükleer tesisi olan Natanz, İsfahan ve Fordow'u vurma kararıyla, ABD Başkanı Donald Trump, sadece tabanı ve dış savaşlara dahil olmama vaatleriyle bağlarını koparmakla kalmadı, aynı zamanda, selefi Amerikan başkanlarının “diplomatik seçeneği” tercih ederek, kaçındıkları “askeri seçeneği” de benimsedi.

Temel soru şu: Dini Lider Ali Hamaney buna nasıl karşılık verecek?

Kitle imha silahlarına sahip olmaya çalışan diğer rejimlerin ve ülkelerin deneyimlerini ve nasıl sonuçlandıklarını gözden geçirelim.

Irak deneyimi. 1981 yılında İran-Irak Savaşı'nın ortasında İsrail, Saddam Hüseyin'in nükleer program inşa etmeyi amaçlayan gizli projesini bombaladı. 1991 yılında Kuveyt'in Saddam'ın işgalinden kurtarılmasının ardından, ABD'nin Saddam’ın muhaliflerine verdiği destek durdu. Bu durum Saddam'ın muhaliflerine karşı üstünlüğünü kanıtlayacak ve karşı devrimi ezecek silahlar kullanmasına olanak tanıdı. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD, Irak'ta kitle imha silahları bulunduğunu ve Saddam'ın bunlara sahip olmaya çalıştığını gündeme getirdi. “Müfettişler” krizi ve daha sonra asılsız olduğu ortaya çıkan iddialar, ABD Başkanı George W. Bush'un 2003 yılında Irak'ı işgal ederek Saddam rejimini devirme kararının gerekçeleri arasında yer alıyordu.

Libya deneyimi. Saddam rejiminin silah zoruyla değiştirilmesi, domino etkisi endişesiyle Trablus'ta yankı buldu. Böylece Pan Am uçağına yerleştirilen bomba da dahil olmak üzere çeşitli maceraları nedeniyle zaten kendisine yönelik ablukanın altında ezilen lider Muammer Kaddafi, 2003 yılı sonunda kitle imha silahları programından vazgeçmeye hazır olduğunu açıkladı. Kaddafi rejimi ve ailesinin hayatta kalması karşılığında kitle imha silahlarından vazgeçildi. Böyle de oldu ve Kaddafi, Batı ve uluslararası çevrelere geçici bir süreliğine geri döndü. Çadırını sokaklara ve lüks sarayların yakınlarına kurdu. 2011 yılında “Arap Baharı”nın patlak vermesinin ardından NATO'nun devreye girmesiyle Kaddafi rejimi değişirken, “Albay”ın sayfası da muhalifleri tarafından kapatıldı.

Esed, 2013 yılında kimyasal silah programından vazgeçti. 2024 yılı sonunda muhalif güçler Şam'a doğru ilerledi ve Esed kaçtı. Rejim değişti ve yeni hükümet ondan kalan tüm kimyasal silah programlarından vazgeçti

Suriye modeli. İsrail uçakları, 2007 yılında Beşşar Esed'in ülkenin kuzeydoğusundaki Deyrizor kırsalında inşa ettiği küçük bir nükleer tesis programını imha etti. Ertesi yıl bir İsrail komando birliği, Esed'in danışmanı ve gizli nükleer programın sorumlusu olan General Muhammed Süleyman'ı öldürdü. Arap Baharı’nın patlak vermesinin ardından Beşşar, barışçıl gösterilere silahla karşılık verdi. Krizin büyümesiyle birlikte Başkan Barack Obama, kimyasal silahların kullanımına karşı uyarıda bulunarak, bunun aşılması halinde güçle karşılık verilecek bir “kırmızı çizgi” olduğunu söyledi. Esed güçleri 2013 yazında kimyasal silah kullandı. Obama neredeyse güç kullanacaktı, ancak diplomatik çözümden yana tavır aldı. Devlet Başkanı Vladimir Putin bunu hemen değerlendirdi ve bir ABD-Rusya anlaşması üzerinde çalıştı: Suriye rejiminin bekası karşılığında Esed’in kimyasal silah programından vazgeçmesi. Kimyasal silahlardan vazgeçilmesi programıyla, 2015'teki askeri müdahalenin ardından Rusya'nın desteğiyle Esed'in nüfuzunu yeniden tesis etmesi programı arasında paralellik vardı.

Suriye’de pek çok değişiklik yaşandı. 7 Ekim 2023'te Gazze Şeridi sınırındaki yerleşim yerlerine düzenlenen saldırının ardından, İsrail'in  Hizbullah ve Suriye'deki İran milislerinin gücünü yok etmesi ve Rusya'nın Ukrayna ile meşgul olmasıyla beraber, muhalif güçler Şam'a doğru ilerledi ve Esed 2024'ün sonunda Moskova'ya kaçtı. Suriye rejimi değişti ve yeni Suriye hükümeti ondan kalan tüm kimyasal silah programlarından vazgeçti.

Babası Kim Jong-İl ve büyükbabası Kim İl-Sung'dan “ertesi günü” miras alan Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un, nükleer testleri tekrarlıyor. Onları taşıyacak füzelerle birlikte nükleer bombalarının sayısı 60'ı aştı

Kuzey Kore. Mart 1994'te Washington, Pyongyang'ın nükleer silah geliştirmesine izin vermeyeceğini açıkladı. Kuzey Kore, Mayıs 1994'te nükleer programı konusunda tansiyonu yükselten bir adım atarak, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan çekildiğini duyurdu.

Başkan Bill Clinton askeri seçenekten vazgeçip, diplomatik seçeneği benimsemeyi kabul etti. 21 Ekim 1994'te Kuzey Kore ile Washington, Tokyo ve Seul'ün Pyongyang'a iki nükleer reaktör temin etmeyi, yaptırımları kaldırmayı ve enerji için yakıt temin etmeyi taahhüt ettiği, karşılığında Pyongyang'ın nükleer tesislerini uluslararası müfettişlere açmayı kabul ettiği bir anlaşma imzaladı.

ABD, 2002 yılında Kuzey Kore'nin 1994 tarihli anlaşmayı ihlal ederek nükleer silah üretmeye çalıştığını açıkladı. Ülkeye yakıt ihracatını durdurdu. Pyongyang ise anlaşmadan vazgeçip, uluslararası nükleer anlaşmadan çekilerek buna yanıt verdi. 2005 yılında nükleer silah programına sahip olduğunu itiraf etti. 9 Ekim 2006'da ilk nükleer testini başarıyla gerçekleştirdiğini duyurdu. O tarihten bu yana, babası Kim Jong-İl ve büyükbabası Kim İl-Sung'dan “ertesi günü” miras alan Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un, nükleer testleri tekrarlıyor. Onları taşıyacak füzelerle birlikte nükleer bombalarının sayısı 60'ı aştı

Hamaney'in önünde, Irak, Libya, Suriye ve Kuzey Kore deneyimleri var ve bunlar çözüm, gerilimi tırmandırma ve sabır arasında İran'ın kaderinin nasıl olabileceğine dair bir fikir veriyorlar

İran senaryosu. Obama yönetimi ve Avrupalı ​​müttefikleri, iki yıl süren müzakerelerin ardından 2015 yılında Tahran ile nükleer programın sınırlandırılması ve askeri nitelik kazanmasının önlenmesi karşılığında yaptırımların kaldırılmasını içeren bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, İran'ın istikrarsızlaştırıcı bölgesel rolüne ve balistik füze programına değinmediği için Netanyahu ve Arap devletlerini kızdırdı. Trump 2018 yılında anlaşmadan çekilerek İran’a yönelik “azami” yaptırımları hayata geçirdi. İran, uranyum zenginleştirme oranını yüzde 3,7'den yüzde 60'a çıkararak, bir bomba üretmek için gereken yüzde 90 oranına yaklaşarak karşılık verdi.

Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinin ardından, “direniş ekseni”ndeki vekillerini, özellikle de Esed rejimi ile Hizbullah'ı kaybeden Hamaney’e anlaşma için  60 günlük bir süre verdi: “Ya nükleer anlaşma ya da askeri saldırı” dedi. 13 Haziran 2025'te verilen sürenin dolmasıyla İsrail, İran'a hava saldırıları düzenlemeye başladı. İran da insansız hava araçları ve balistik füzelerle karşılık verdi. Çatışmaların ortasında Trump, güçlerine İran tesislerini vurma emri verdi ve Hamaney'e “diplomatik çözüm”ü kabul etmesi çağrısı yaptı, aksi takdirde gerilimin daha da yükselmesi tehdidi ile yüzleşeceğini söyledi.

Hamaney'in önünde, Irak, Libya, Suriye ve Kuzey Kore deneyimleri var ve bunlar çözüm, gerilimi tırmandırma ve sabır arasında İran meselesinin kaderinin nasıl olabileceğine dair bir fikir veriyorlar. Birinci yol, Tel Aviv ile Tahran arasındaki askeri saldırıların devam etmesi, İran'ın bölgedeki Amerikan çıkarlarını hedef alması, “yıpratma savaşı”na girişilmesi ve İsrail'in “rejimi değiştirmeye” çalışması. İkinci yol, rejimin bekası ile nükleer emellerden vazgeçme arasında bir tercih yapılmasını içeren bir mutabakat zaptının imzalanması. Üçüncü yolsa bilhassa Hamaney yetkilerinin bir kısmını Devrim Muhafızları'na devrettiğinden, İran'ın uluslararası nükleer anlaşmalardan çekilme ve kalan uzmanları ile önümüzdeki yıllarda programını yeniden canlandırmaya çalışma kararı alması. İran ve bölge hangi yolu izleyecek?

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.