Belçika Savcılığı, Brüksel intihar saldırılarındaki ‘şapkalı adamın’ suçlu bulunmasını talep ediyor

Muhammed Abrini ve diğerlerinin 2016 Brüksel saldırılarıyla ilgili yargılanma anlarını gösteren bir çizim (AP)
Muhammed Abrini ve diğerlerinin 2016 Brüksel saldırılarıyla ilgili yargılanma anlarını gösteren bir çizim (AP)
TT

Belçika Savcılığı, Brüksel intihar saldırılarındaki ‘şapkalı adamın’ suçlu bulunmasını talep ediyor

Muhammed Abrini ve diğerlerinin 2016 Brüksel saldırılarıyla ilgili yargılanma anlarını gösteren bir çizim (AP)
Muhammed Abrini ve diğerlerinin 2016 Brüksel saldırılarıyla ilgili yargılanma anlarını gösteren bir çizim (AP)

Belçika Savcılığı, Muhammed Abrini’nin Mart 2016’da Brüksel’de 32 kişinin ölümüne ve yüzlerce kişinin yaralanmasına neden olan ‘intihar saldırılarının’ suç ortağı olarak suçlu bulunmasını talep etti.

Aralık ayından bu yana Muhammed Abrini ve çocukluk arkadaşı Salah Abdusselam da dahil olmak üzere dokuz zanlı yargılanıyor. Şüphelilerden Usame Attar’ın Suriye’de öldürüldüğü varsayıldığı için gıyabında yargılanıyor.

Attar ve Abrini davaları üzerinden yürüyen duruşmalara başlayan federal savcılar, Brüksel Ceza Mahkemesi’nden Fas asıllı iki Belçikalının 22 Mart 2016’daki saldırıların ‘suç ortağı’ olarak cezalandırılmasını talep ettiler.

13 Kasım 2016’da Fransa’da aynı hücre tarafından gerçekleştirilen saldırılarda olduğu gibi Atar’ın Suriye’den grubu yöneten ‘lider’ olduğunu ve Abrini’nin ‘ilk andan itibaren aktif bir üye olduğunu’ söylediler.

Savcı Bernard Michel, Abrini’nin ‘patlayıcıların hazırlanması ve hedeflerle ilgili tartışmalarla yakından ilişkili olduğunu ve yardımı olmadan bu suçun işlenemeyeceğini’ söyledi.

38 yaşındaki genç ‘radikal’ olarak tanımlandı ve saldırıları uluslararası koalisyonun Irak ve Suriye’yi bombalamasının ardından ‘Allah’ın verdiği bir ceza’ olarak nitelendirdiği yazıların arkasındaki kişi olduğu ifade edildi.

22 Mart 2016 sabahı Brüksel’deki Zaventem Havalimanı’nda iki kişi, bir saat sonra da Belçika’nın başkentindeki bir metro istasyonunda bir kişi kendini havaya uçurmuştu. Bunun sonucunda 32 kişi yaşamını yitirirken yüzlerce kişi yaralanmıştı. Saldırıları DEAŞ üstlenmişti.

Brüksel bombalamalarıyla ilgili davada Abrini, diğer intihar bombacılarıyla birlikte bir bagaj arabasını iterken havalimanı kameralarına takılan ‘şapkalı adam’ olarak biliniyor.

Savcı Bernard Michel, “Ya korkaklıktan ya da hayatta kalma içgüdüsünden kendisini havaya uçurmaktan vazgeçti, ancak saldırılardan da vazgeçmedi” ifadelerini kullandı. Savcı “Diğerleriyle birlikte (o sabah) taksiye bindiğinde, eylemin ancak ölümlerle sonuçlanabileceğini biliyordu” diye ekledi.

Muhammed Abrini ve diğer sekiz sanık müebbet hapis cezasıyla karşı karşıya.

Suçlu bulunması halinde cezası, Haziran 2022’de Paris’te verilen cezasına eklenecek. Söz konusu tarihte 13 Kasım saldırılarındaki rolü sebebiyle müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.



ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
TT

ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Lübnan'da kendi ifadesiyle ‘Başkan Trump'ın sabrına bağlı’ sınırlı bir zaman dilimi olduğunu vurguladı.

Barrack, New York'ta düzenlediği ve Şarku’l Avsat'ın da davet edildiği basın toplantısında şunları söyledi: “Trump sabrıyla tanınsa da bu sabır sınırsız değil. Lübnan'ı çok seviyor ve belki de Dwight Eisenhower'dan bu yana hiçbir ABD başkanı bu sevgiyi göstermemiştir. Bu ülkeye yönelik samimi takdirlerini ifade etti. Ancak Lübnanlılar harekete geçmeli. Bu fırsatı değerlendirmek zorundalar. Aramızda bir etkileşim var, bu nedenle zaman zaman biraz hayal kırıklığına uğrasam da iyimserim.”

Hizbullah'ın silahları konusunda Barrack, kabine içinde ve üç başkan (Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı) arasında bir uzlaşmaya varılırsa ve Hizbullah ağır silahlarını yavaş yavaş bırakmayı kabul ederse bunun bir başlangıç olacağını söyledi. Barrack sözlerini şöyle sürdürdü: “Lübnan'da herkes hafif silahlar taşıyor ama burada söz konusu olan İsrail'i etkileyebilecek silahlar. Bu desteklenmesi gereken bir süreç ve Lübnan ordusunun silah toplama işini yapabilmesi için güçlendirilmesi gerekiyor. Sorun şu ki orduya bir süredir ödeme yapılmıyor ve bu da engellerden biri. Tüm bu unsurların aynı anda gerçekleşmesi gerekiyor. Lübnanlılar arasında büyük saygı gören Lübnan ordusunun silahların nasıl iade edileceği ve bir iç savaşa yol açmadan nasıl toplanacağı konusunda Hizbullah ile yumuşak bir müzakere yürütmesi için güçlendirilmesi lazım. Çünkü bu silahlar yeraltı garajlarında, mahzenlerde ve evlerin altında saklanıyor.”

Barrack, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ın silahlarıyla ilgili olarak gecikmesinin sebebinin iç savaş korkusu olduğuna inanıyor.

ABD elçisi, Suriye ile İsrail arasındaki herhangi bir normalleşmenin doğal olarak Lübnan, İsrail, Irak ve nihayetinde İsrail arasında da normalleşmeyi gerektireceğini belirtti. Barrack, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, İsrail'in düşman olmadığını ve mevcut sorunlara çözüm bulmak için İsrail'le görüşmeye ve müzakereye açık olduğunu söylerken tutumunda netti. Bu süreç diğer komşu ülkelerde olduğu gibi kademeli adımlarla başlayacak” ifadelerini kullandı.

Barrack, “Başkan Trump'ın İran'ın bombalanmasına verdiği destek gibi attığı cesur adımlar kısa vadeli de olsa bir fırsatı temsil ediyor. Çünkü İran, Hamas, Hizbullah ve Husiler şu anda geçici bir geri çekilme durumunda. Geri kalan ülkelerin kendilerini yeniden tanımlama şansı var” dedi ve kararın kendilerine bağlı olduğunu vurguladı. Barrack, “Bu adımların zaten atılmakta olduğuna ve herkesin bu yönde ilerlemek için sorumlulukla hareket ettiğine inanıyorum” diyerek sözlerini noktaladı.