Uluslararası Kurtarma Komitesi: AB, 270 bin Afgan mülteciden sadece 271'ini kabul etti

AB'ye giremeyen Afganların, Yunanistan'daki kamplarda "hapishane koşullarında mahsur kaldığı" belirtildi

BM verilerine göre Taliban 2021'de yönetime geldikten sonra en az 3,2 milyon Afgan ülkeyi terk etti (Reuters)
BM verilerine göre Taliban 2021'de yönetime geldikten sonra en az 3,2 milyon Afgan ülkeyi terk etti (Reuters)
TT

Uluslararası Kurtarma Komitesi: AB, 270 bin Afgan mülteciden sadece 271'ini kabul etti

BM verilerine göre Taliban 2021'de yönetime geldikten sonra en az 3,2 milyon Afgan ülkeyi terk etti (Reuters)
BM verilerine göre Taliban 2021'de yönetime geldikten sonra en az 3,2 milyon Afgan ülkeyi terk etti (Reuters)

ABD merkezli Uluslararası Kurtarma Komitesi'nin (International Rescue Committee -IRC) yeni raporunda, Avrupa Birliği'nin (AB) kalıcı korumaya ihtiyaç duyduğu tespit edilen 270 bin Afgan yurttaştan yalnızca 271'ini kabul ettiği belirtildi.

Raporda, AB ülkelerinin göç politikalarında verdikleri sözleri tutmadığı ve göçmenleri zor durumda bıraktıkları savunuldu.

Çalışmaya göre Almanya'nın her ay bin Afgan'a kalacak yer sağlanacağını duyurduğu 2021 tarihli programı kapsamında bugüne dek hiçbir Afgan'a yardım edilmedi. İtalya'nınsa ülkeye yerleştirmeyi kabul ettiği 1200 Afgan göçmenden yalnızca yarısını kabul ettiği belirtildi.

Raporda, 2021-2022'de risk altında bulunduğu tespit edilen 41 bin 500 Afgan'ın AB ülkeleri tarafından kabul edildiği aktarıldı. Bu kişilerin çoğunun, 2021'de ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından Taliban'ın yönetime geçmesiyle ülkeden kaçan yurttaşlardan oluştuğu ifade edildi.

Çalışmada, AB'ye alınmayan Afganların Yunanistan'daki mülteci kamplarında "hapishane koşullarında mahsur kaldığı" belirtildi. Bu kamplardaki mültecilerin "yerel topluluklarla kaynaşmasına izin verilmediği ve psikolojilerinin mahvolduğu" yazıldı.

IRC'nin sağladığı psikolojik destekten faydalanan Yunanistan'ın başkenti Atina'daki ve Midilli adasındaki mültecilerin en az yüzde 90'ının kaygı bozukluğu yaşadığı, yüzde 86'sında da depresyon belirtileri tespit edildiği bildirildi.

IRC Başkanı David Miliband, "Bu rapor AB ülkelerinin, korunma arayan Afganları, yolculuklarının her aşamasında risk altına sokan şoke edici ihmalini gösteriyor" dedi.

Miliband, geçen yıl 24 Şubat'ta başlayan savaşın ardından ülkelerinden kaçan yaklaşık 8 milyon Ukraynalı göçmenin Avrupa'da iyi şekilde ağırlandığına dikkat çekerek, Afganlara da aynı standartların uygulanması gerektiğini söyledi.

IRC başkanı, "Afganlara ve başka ülkelerdeki evlerinden ayrılmak zorunda kalan mültecilere farklı davranmanın hiçbir mazereti olamaz" ifadelerini kullandı. 

Independent Türkçe, Guardian, IRC



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.