İran’ın füze geliştirmesi Ortadoğu’da gerginliği arttırıyor

Biden, Delaware’deki Newcastle gezisinden Beyaz Saray'a geldi (DPA)
Biden, Delaware’deki Newcastle gezisinden Beyaz Saray'a geldi (DPA)
TT

İran’ın füze geliştirmesi Ortadoğu’da gerginliği arttırıyor

Biden, Delaware’deki Newcastle gezisinden Beyaz Saray'a geldi (DPA)
Biden, Delaware’deki Newcastle gezisinden Beyaz Saray'a geldi (DPA)

İran’la ilgili gündem maddeleri arasında geçtiğimiz haftalarda nükleer enerji üretimi ve füze üretimi konuları, bölgedeki siyasi ve askeri faaliyetlerin hangi yöne evrileceği konusunda birçok soruyu gündeme getiren önemli gelişmelere tanık oldu.

ABD yönetimi, Tahran'ın nükleer silah edinmesine izin verilmeyeceğini, tüm seçeneklerin masada olduğunu vurgulamaya devam ediyor. Bölgedeki istikrara yönelik ‘en büyük tehdit’ olarak nitelendirilen güç kullanımının da bu kapsamda olduğu biliniyor. İran'ın hipersonik bir füze geliştirdiğini duyurması üzerine ABD ise İran'ın füze tedarik ağına yeni yaptırımlar uygulamıştı.

Ancak, 2015'te imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) kapsamında İran'ın balistik füze programına getirilen yasak önümüzdeki Ekim ayında sona eriyor. Beyaz Saray'ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un ifade ettiğine göre, çoğu Cumhuriyetçi olmak üzere ABD’li yetkililer ise Biden yönetimini İran'ın nükleer ve füze programına karşı koymada kararsız kalmakla suçluyor. Dış İlişkiler Komitesi'nde önde gelen isimlerden Cumhuriyetçi Senatör James Risch ise İran’a karşı geri adım atıldığından, daha geniş bir strateji oluşturmada başarısız olunduğundan bahsediyor. Bölgede İran ve ABD güçleri arasında sürtüşmeler devam ediyor. Pentagon’dan sızıntılar ise Tahran yanlısı milislerin ABD güçlerine karşı yeni saldırılar düzenlemeye hazırlandığını doğruluyor.

Ancak ABD'nin tehdit dili yükselişe geçse de, en az beş aydır askıya alınan nükleer müzakerelerin yeniden başlatılması amacıyla ABD ve İran yetkilileri arasında son dönemde gerçekleştirilen gizli diplomatik görüşmeler deşifre oldu.

İstikrarsızlaştırma sürüyor

Bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, ABD'nin İran'ın hipersonik bir füze iddialarından haberdar olduğunu, ancak İran’ın tehlikeli silahların geliştirilmesi ve yayılmasıyla Orta Doğu bölgesini istikrarsızlaştırmaya devam ettiğini söyledi. ABD'nin, İran'ın istikrarı bozan davranışını caydırmak ve bunlara karşı koymak için bölgedeki ülkeler dahil olmak üzere müttefikleri ve ortaklarıyla çalışmaya devam ettiğini belirten sözcü, İran'ın füze geliştirme çabalarıyla başa çıkmak için mevcut silahların yayılmasını önleme araçlarını kullanma taahhüdünü vurguladı. İran'ın füze tedarik ağına yönelik son yaptırımların da bunu doğruladığını söyledi.

İran'ın nükleer programındaki diplomasi ile ilgili ise “Sizin de bildiğiniz gibi, İran'ı ülke dahilindeki insan hakları ihlalleri ve yurtdışındaki istikrarsızlaştırıcı davranışları nedeniyle kınama ve bu kapsamda bir bedel ödetme konusunda aktif olduk” ifadelerine başvurdu.

Başkan Biden'ın İran'ın nükleer silah sahibi olmamasını sağlamaya tamamıyla kararlı olduğunu belirten sözcü, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:

“Bu hedefe sürdürülebilir ve kalıcı bir temelde ulaşmanın en iyi yolunun diplomasi olduğuna inanıyoruz. Ancak yine de hiçbir seçeneği masadan kaldırmadık. Tıpkı bölgesel ortaklarımızla yakın koordinasyon içinde İran'ın istikrarsızlaştırıcı davranışına karşı koyma taahhüdümüz için mazeret belirtmediğimiz gibi. İran'ın saldırganlığı, füze programının yarattığı tehdidi de içeriyor. Zirâ bu program, bölgedeki güçlerimiz için önemli bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Rejim tarafından yöneltilen her türlü tehdide karşı caydırıcılık ve savunma yeteneğimize olan güvenimizi koruyoruz, İran'ı bölgedeki gerilimi düşürmeye çağırmaya devam ediyoruz.”

Roketlerin geliştirilmesinin de ötesinde

Washington'daki düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Behnam Ben Taleblu, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “İran'ın balistik füze alanında menzil, yük, isabetlilik, güvenilirlik ve istikrar kabiliyetindeki iyileştirmeleri içerecek şekilde devam eden ilerleyişi, siyasi bir sinyalden çok daha fazlasıdır. Bunların İran'ın gelecekte kullanmak üzere geliştirmeye çalıştığı en pahalı mermiler olduğunun kanıtıdır. Bunlar, halihazırda bölgedeki en büyük ve en çeşitli balistik füze programında yapılan iyileştirmelerdir. Ayrıca oldukça tutucu bir elitin, bölge devletlerini teslim olmaya zorlama ve ABD'yi bölgeden sürme niyetiyle tehlikelere ve maceralara karşı dayanıklılığındaki artış ile aynı zamana denk geliyor.”

İran'ın devam eden nükleer tırmanışının ve nükleer gözetimdeki yavaş ilerlemenin Biden yönetimi için bir uyandırma çağrısı olması gerektiğine değinen Taleblu, Biden yönetiminin her ilerlemeyi kusurlu nitelikteki anlaşmayı yeniden canlandırma çağrısı olarak görmeye devam ettiğini vurguladı. Aynı zamanda, “Sekiz yılda çok şey değişti. İranlı yetkililer siyasi sözlüklerinde bir anlaşmaya varmanın gerekliliğini sürekli küçümsüyor. Öyle ki, İran Dini Lideri Ali Hamaney, 2013’te ABD ile nükleer müzakerelere izin vermek için kullandığı ünlü ‘kahramanca esneklik’ göstermek sözünden geri adım attı” ifadelerine başvurdu.

Erteleme sanatında ustalık

Uluslararası İlişkiler Konseyi’nde kıdemli araştırmacı Henry Rome, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, öngörülebilir gelecek için yeni bir nükleer anlaşma ihtimalinin iç karartıcı olduğunu söylüyor. İranlı yetkililerin diplomasi ile ilgilendikleri ölçüde nükleer anlaşma planına odaklanıldığını belirten Rome, ABD'li yetkililerin diplomasiyle ilgilendiği ölçüde ise nükleer anlaşma planı dışında her şeye odaklanıldığını vurguladı.

Tahran ve Washington'un, tansiyonun düşürülmesi yönünde bir esir takası dahil olmak üzere kısa vadeli bir çıkarı paylaşabileceklerini belirten Rome, ancak bunun İran'ın nükleer statüsünü pekiştirme tehlikesi dolayısıyla kaydedildiğini belirtiyor.

İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu toplantılarında taktiksel yönetim sanatında ustalaşmış durumda. Bu durum, çatışmadan kaçınmaya hevesli Batılı hükümetlerin yaptırımlarından kaçınmak için İran’a yeterli zemini sağlıyor.

Cezalardan kaçınmak için sınırlı işbirliği

Amerikan Girişimcilik Enstitüsü’nde Uzman Araştırma Görevlisi Michael Rubin ise İran'ın hala samimi olmadığını ve esneklik aradığını söylüyor. Güvenlik kameralarının 7/24 gözetim sağlayamayacağını belirten Rubin, görüntülerin birkaç hafta bir Viyana’ya gönderildiğini, her yeni görüntünün İran'ın taviz talep ettiği yeni ve kapsamlı müzakerelere yol açtığını söylüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Rubin, İran'ın askeri başarılarını düzenli olarak mübalağa ettiğini, hipersonik füzelerle ilgili ise İran’ın başarılı bir gelişmeden daha fazla hırslı davranışlar sergilediğini belirtti. Nitekim İran, uydu fırlatışlarının yarısında yörüngeye ulaşamamış bir ülke.

Şarku’l Avsat’a konuşan Washington Yakın Doğu Politika Enstitüsü Araştırma Direktörü Patrick Clawson ise İran'ın son dönemde çok iddialı ve kendinden emin olduğunu söylüyor. Helmand Nehri'nin sularıyla ilgili bir anlaşmazlığı sessizce çözmeye çalışmak yerine yüksek sesli bir anlaşmazlığa ve Taliban ile büyük bir münakaşaya girdiğini belirten Clawson, “Örneğin İran, Körfez ülkelerinin kendisiyle denizcilik konularında işbirliği yapması konusunda gürültü kopardı. Yeni bir füze testini övmesi en azından Hamaney'in birkaç yıl önce İran füzelerinin 2 bin kilometre veya daha kısa menzile sahip olması gerektiği yönündeki emrine yönelik açık bir ihlaldir” ifadelerini kullandı.

UAEA'nın son raporunun, ajanın İran ile açık bir çatışmadan kaçınmak için ne kadar ileri gidebileceğini gösterdiğini söyleyen Clawson, Tahran’ın yalnızca çok küçük tavizler verdiğini, ajansın anladığı şekliyle güvence verecek bir anlaşmaya saygı duymaya hala yanaşmadığını vurguluyor.

Yönetim Kurulu'nun dört ay sonra yapacağı bir sonraki toplantısında İran'ın uyumsuzluğu hakkında basit bir şikayette bulunacağını öne süren Clawson, bunun Ukrayna savaşıyla meşgul olan ve şimdi İran ile bir kriz istemeyen büyük güçlerin (Rusya, Avrupa ve ABD) arzusuna tam olarak uyduğunu da ekledi. Biden yönetiminin bilhassa 2024 seçimleri öncesinde bir kriz yaşamak istemediğinin altını çizen Clawson, ABD ile İran arasında beş aydır yalnızca birkaç oturumun kaydedildiği gelişmelerin gerilimi azaltma etrafında döndüğünü söyledi. Bir mahkum takas anlaşması ve Güney Kore'de tutulan 7 milyar doların serbest bırakılmasını bekleyen Clawson, ancak eski Başkan Donald Trump yönetiminin o parayı serbest bırakmayı teklif ettiğine dikkat çekti. Sorunun ise bankaların bu parayla uğraşma konusundaki isteksizliği olduğunu, bu sorunun devam ettiğini belirtti.



Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
TT

Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

AP, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilime dikkat çekerek, iki ülkenin 1947'de İngiltere'den bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana üç büyük çaplı savaşa sahne olduğunu belirtti. İki komşu ayrıca, dünyanın en soğuk ve en yüksek rakımlı savaş alanı olarak tanımlanan bir buzulun tepesindeki çatışma da dahil olmak üzere onlarca çatışmaya tanık oldular.

Son gerginlik, Hindistan'ın Pakistan'ı suçladığı, İslamabad'ın ise herhangi bir dahli olduğunu reddettiği, turistlere yönelik ölümcül bir silahlı saldırının ardından yaşandı.

Hindistan ve Pakistan diğer ülkeler gibi savaşmıyor. Buradaki başat faktör, büyük saldırıları caydırmanın ayırt edici bir aracı ve durum kötüleşse bile çatışmanın kontrolden çıkmayacağının garantisi olan nükleer cephanelikleri.

Ncjxj
 Keşmir'in Pakistan tarafından yönetilen kısmının başkenti Muzafferabad'da Hindistan saldırıları sonucu yıkılan bir caminin yakınında nöbet tutan askerler (AFP)

Hindistan ve Pakistan neden bu şekilde savaşıyor? Çünkü nükleer cephanelikleri birbirlerini yok edebilecek kapasitede.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Pakistanlı güvenlik analisti Seyyid Muhammed Ali şu ifadeleri kullandı: “Pakistan ve Hindistan diğer tarafı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip. Nükleer silahları, Karşılıklı Garantili İmha (MAD) senaryosu yaratıyor. Her iki ülke de stoklarının boyutunu ve kapsamını diğerine MAD garantisini hatırlatacak şekilde bilinçli olarak geliştirdi.”

Her iki ülke de nükleer kapasitelerini açıklamıyor, ancak her birinin 170 ila 180 arasında kısa, uzun ve orta menzilli savaş başlığına sahip olduğuna inanılıyor. Her iki ülke de bu silahları hedeflerine ulaştırmak için farklı sistemlere sahip.

Ali, cephaneliklerin daha fazla çatışmayı önlemek ve caydırmak için savunma amaçlı bir hamle olduğunu, çünkü ‘iki tarafın da böyle bir savaşı başlatmayı göze alamayacağını ya da bundan bir şey elde etmeyi umamayacağını’ söylüyor.

İlk bakışta öyle gelmeyebilir ama nükleer silahlar karşı tarafa aşırı tepki veremeyeceğini hatırlatır. Ancak cephaneliklerini çevreleyen gizlilik, Pakistan ya da Hindistan'ın nükleer bir ilk saldırıda hayatta kalıp kalamayacağının ve ‘ikinci saldırı kabiliyeti’ olarak adlandırılan misilleme yapıp yapamayacağının belirsiz olduğu anlamına geliyor.

Jfjfj
Pakistan'ın Lahor kenti yakınlarında Hindistan saldırısında hasar gören hükümet sağlık ve eğitim kompleksinin yönetim binası önünde duran arama kurtarma görevlileri (Reuters)

Bu kabiliyet, nükleer gerilime yol açabilecek saldırganlığı önleyerek bir düşmanın ilk saldırı yoluyla nükleer bir savaşı kazanmaya çalışmasını engeller. Bu kabiliyet olmadan, teoride, bir tarafın diğerine savaş başlığı fırlatmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Keşmir anlaşmazlığın merkezinde

Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.

Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.

Ezeli rakipler üç savaşlarından ikisini de Keşmir için yapmışlardır.

Birçok Keşmirli Müslüman, isyancıların bölgeyi Pakistan yönetimi altında ya da bağımsız bir devlet olarak birleştirme hedefini destekliyor.

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşanan sınır çatışmaları ve militan saldırıları Yeni Delhi'nin İslamabad'a karşı giderek daha sert bir tutum takınmasına ve onu ‘terörizmle’ suçlamasına neden oldu.

Son çatışmada Hindistan, geçen ay gerçekleşen silahlı katliamla bağlantılı olarak Pakistan destekli militanlar tarafından kullanılan yerleri vurarak Pakistan'ı cezalandırdı.

Geleneksel askeri dengesizlik

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Askeri Denge Raporu'na göre Hindistan 2025 yılında 74,4 milyar dolar harcamayla dünyanın en büyük savunma harcaması yapan ülkesi ve dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri.

Pakistan ise geçen yıl 10 milyar dolar harcadı. Pakistan, komşusuna kıyasla iki kat daha fazla aktif silahlı kuvvete sahip olan zengin Hindistan'la asla boy ölçüşemez.

Hindistan'ın silahlı kuvvetleri geleneksel olarak Pakistan'a odaklanmış olsa da, mücadele etmesi gereken bir başka nükleer komşusu da Çin. Hindistan, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.

Bunlar Pakistan'ın güvenlik modelinde dikkate almak zorunda olmadığı iki faktör.

Pakistan'ın uzun ve dar yapısı, ordunun dış politikadaki büyük rolü ile birleşince silahlı kuvvetlerin hareketli olmasını ve savunmaya öncelik vermesini kolaylaştırıyor.

Tırmanma ve gerilimi azaltma modeli

Ne Pakistan ne de Hindistan diğerine karşı askeri hamlelerini duyurmak için acele etmiyor. Mevcut düşmanlıkların alevlenmesinden de anlaşılacağı üzere, saldırıların ve misillemelerin teyit edilmesi biraz zaman alabilir.

Ancak her ikisi de diğerinin kontrolündeki topraklarda ve hava sahasında operasyonlar yürütüyor.

Bu operasyonlar bazen kontrol noktalarına, tesislere ya da militanlar tarafından kullanıldığı iddia edilen yerlere zarar vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda liderleri kamuoyunun baskısına boyun eğmeye ve yanlış hesaplama potansiyeline sahip bir şekilde karşılık vermeye zorlamak, onları utandırmak veya kışkırtmak da amaçlanıyor.

Bu faaliyetlerin çoğu Keşmir'i Hindistan ve Pakistan arasında bölen Kontrol Hattı boyunca gerçekleşiyor.

Jfjdj
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

Bu hattın medya ve kamuoyundan büyük ölçüde izole edilmiş olması, saldırı veya misilleme iddialarının bağımsız olarak doğrulanmasını zorlaştırıyor.

Bu tür olaylar, iki ülkenin nükleer kapasiteleri göz önüne alındığında uluslararası endişeleri arttırmakta, dikkatleri Hindistan ve Pakistan'a ve nihayetinde Keşmir üzerindeki rekabet eden iddialarına geri çekmektedir.

Her iki ülkenin de kaynaklar için rekabet etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil

Pakistan'ın muazzam bir maden zenginliği var, ancak Hindistan'ın bundan faydalanmak gibi bir arzusu yok. Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan ile Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan arasında temel ideolojik farklılıklar olsa da birbirlerine hükmetmek ya da birbirlerini etkilemek gibi bir amaçları yok.

Keşmir dışında birbirlerinin topraklarında hak iddia etmek ya da hegemonya kurmak gibi bir niyetleri de yok.