AB'nin üzerinde anlaşmaya vardığı yeni göç ve sığınmacı planı ne anlama geliyor?

Göçmen kabul etmek istemeyen ülkeler kişi başına 20 bin euro ödeme yapacak, sığınma başvuruları kabul edilmeyen göçmenler "güvenli ülkelere" gönderilecek

2022'de AB ülkelerine gelen düzensiz göçmen sayısı 330 bine yükselerek 2016'dan sonraki en yüksek seviyeye ulaşmıştı (Reuters)
2022'de AB ülkelerine gelen düzensiz göçmen sayısı 330 bine yükselerek 2016'dan sonraki en yüksek seviyeye ulaşmıştı (Reuters)
TT

AB'nin üzerinde anlaşmaya vardığı yeni göç ve sığınmacı planı ne anlama geliyor?

2022'de AB ülkelerine gelen düzensiz göçmen sayısı 330 bine yükselerek 2016'dan sonraki en yüksek seviyeye ulaşmıştı (Reuters)
2022'de AB ülkelerine gelen düzensiz göçmen sayısı 330 bine yükselerek 2016'dan sonraki en yüksek seviyeye ulaşmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği, üzerinde yıllardır tartışılan birliğin yeni göç ve sığınma kurallarıyla ilgili anlaşmaya vardı.

Lüksemburg'da yaklaşık 12 saatlik yoğun bir müzakere trafiğinin yaşandığı AB İçişleri Bakanları toplantısından çıkan anlaşma, Avrupa Birliği'nin göç politikasında radikal reformlar öngörüyor.

Lüksemburg'daki görüşmelere başkanlık eden İsveç Göç Bakanı Maria Malmer Stenergard anlaşmayı, "Bunları söylemek için burada oturduğuma inanamıyorum ama sığınma başvurularına genel yaklaşım, göç yönetimi ve sığınma sürecine ilişkin düzenlemeler konusunda anlaşmaya vardık" ifadelerini kullandı.

AB yetkilileri anlaşma sürecini bir "maraton", anlaşmayı ise "tarihi" olarak niteledi. Uzun yıllardır üye ülkeler arasında anlaşmazlıklara neden olan göç konusu hakkındaki görüşmeler bir süredir tıkanmış durumdaydı ve blok içinde çözümsüz bir konu olarak görülüyordu.

Polonya ve Macaristan anlaşmanın aleyhinde oy kullanırken, Bulgaristan, Malta, Litvanya ve Slovakya ise çekimser kaldı.

Anlaşmanın kabulüne dair oy birliği sağlanamasa da, nitelikli çoğunluk ilkesi gereği anlaşma tamamlanmış oldu.

İçişleri Bakanları tarafından varılan anlaşmanın ardından düzenlemeyle ilgili Avrupa Parlamentosu'nda görüşmelerin başlaması bekleniyor. Parlamentodaki görüşmelerin ardından yeni göç planının haziranda yapılacak seçimler öncesinde yasalaşma şansı bulunuyor.

Yeni göç anlaşması ne öngörüyor?

AB İçişleri Bakanları toplantısında varılan anlaşmanın birçok ülkenin tavizleriyle gerçekleştiği belirtiliyor.

Bunlardan ilki, AB'ye gelen göçün giriş noktasındaki ülkeler olan İtalya, Yunanistan ve Malta'nın göçmenler için istediği "zorunlu yeniden yerleştirme" uygulamasından vazgeçmesi oldu.

Bunun yerine anlaşmaya üye ülkelerin kabul etmek istemedikleri her göçmen için 20 bin euro ödeme yapması şartı kondu. Üye ülkeler tarafından yapılan ödemelerin ortak bir AB fonunda biriktirilerek, göçün esas nedenleriyle mücadeleye ilişkin projelerde değerlendirilmesi kararlaştırıldı.

Yeni sistem göçmenlerin ülkelere göre dağılımına nüfus ve milli gelir bazlı bazı kotalar getiriyor ve AB'ye giriş yapılan ülkelere diğer üyelerden yardım istemeden önce belirli sayıda göçmenin işlemlerini yapma şartı koyuyor.

Yeni anlaşma ayrıca AB ülkelerine yapılan tüm sığınma başvurularının 6 ay içinde sonuçlandırılmasını öngörüyor.

Başvuruları kabul edilmeyen göçmenler nereye gönderilecek?

AB'nin yeni göç ve sığınmacı kurallarının belirlendiği toplantıdaki en önemli başlıklardan biri AB'ye yaptıkları sığınma başvurusu kabul görmeyen göçmenlerin nereye gönderileceği konusuydu.

Konuyla ilgili son dakikada alınan kararla, göçmenlerin hangi ülkeye gönderileceği kararı, göçmeni gönderecek ülkenin kendisine bırakıldı. Bir başka deyişle bu konuda AB düzeyinde bir karar alınmayacak.

Sığınmacı başvurusu kabul edilmeyen bir göçmen, başvuru yaptığı ülke tarafından "güvenli" olarak tanımlanan bir diğer ülkeye gönderilebilecek. Ancak üye ülkenin, göçmenle göçmenin gönderileceği ülke arasında bir "bağlantı" sunması gerekecek.

Bu düzenlemenin üye ülkelerin geri gönderme işlemlerine esneklik sunması bekleniyor. 

Ayrıca bu düzenlemeyle birlikte Afrika'dan göç akışı alan İtalya gibi ülkelerin göçmenleri Tunus gibi geçiş ülkelerine geri göndermesinin de önü açılıyor. 

İtalya İçişleri Bakanı Matteo Piantedosi varılan anlaşmadan memnuniyetini, "Bugün birşeylerin başladığı bir gün. Bir yere varmıyoruz, yola çıkıyoruz" sözleriyle duyurdu.

Piantedosi ayrıca müzakereler sırasında tüm isteklerinin kabul edildiğini söyledi.

Geçen yıl göçmen karşıtı politikalarla seçimleri kazanan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin gelecek günlerde Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte'yle birlikte Tunus'a bir ziyaret düzenlemesi bekleniyor.

Yeni göç düzenlemesine itirazlar

Avrupa Birliği İçişleri Bakanları yeni göç kurallarına ilişkin anlaşmaya varmış olsa da, blok içerisinde düzenlemeye itiraz eden ülkeler de var.

Polonya İçişleri Bakanı Bartosz Grodecki, ülkesinin kabul edilmeyen göçmen başına 20 bin euro ödenmesi planını kabul etmediğini ve bu cezaları ödemeyeceğini söyledi. 

1 milyondan fazla Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan Polonya'nın yanı sıra anlaşmayı kabul etmeyen bir diğer ülke de Macaristan oldu. Budapeşte yönetimi AB içindeki en sert göçmen karşıtı duruşa sahip ülke olarak görülüyor.

Almanya hükümeti müzakereler sırasında, çocuklu aileler ve ailesiz çocukların yeni önlemlerin dışında bırakılmasını önerdi ancak görüşmeler sırasında çocuklu ailelerin de plana dahil edilmesini kabul etmek zorunda kaldı.

Avrupa basını anlaşmayı nasıl değerlendirdi?

De Telegraaf (Hollanda): Gelecek 12 ayda bazı üye ülkelerde seçimler olacak. Ve hükümet liderleri anket sonuçlarına baktıkça sarsılıyor. Başarısız göç politikaları nedeniyle seçmenler tarafından cezalandırılmaktan korkuyorlar. Anketlere göre bu politikalardan en çok göç karşıtı partiler faydalanıyor. Ya şimdi ya hiç. Hristiyan Demokrat vekil Jeroen Lenaers şöyle söylüyor: 'Bu paket Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce geçmezse, birkaç yıllık başka bir erteleme göreceğiz. Yeni Avrupa Parlamentosu ve yeni Komisyon fikrini değiştirebilir ve başka bir şey isteyebilir'.

La Republica (İtalya): Mecazi olarak masaya vurulan yumruğa rağmen, Meloni hükümeti son müzakarelerden eli boş çıkıyor. Ülkemiz tek bir taviz bile elde edemedi. Roma üçüncü ülkelerle ilgili esnek bir anlaşma aldı. Yine de, bu uygulanması çok karmaşık bir prosedür.

De Standaard (Belçika): Eşit derecede büyük bir tehlike de siyasetçilerin planı Avrupa'nın mülteci sorununa bir çözüm ya da otomatik olarak sığınmacı sayısını düşürecek bir enstrüman olarak pazarlamaları. Bu çok kolaycılık olur ve tırmanan çatışmaların iklim değişikliğiyle daha kötü hale geleceği Afrika Boynuzu ve Sahel'deki endişe verici gelişmelerin hesaba katılmadığı anlamına gelir. Avrupa eğer devekuşu gibi kafasını kuma gömerse, göç anlaşması naif bir deneyden fazlası olamaz.

Suddeutsche Zeitung (Almanya): AB için insani bakış açışıyla daha iyi bir sığınmacı anlaşması artık mümkün değil. Aksine, 2024'teki Avrupa seçimlerinde bir sağ dalga bekleniyor. Popüler düşünce, sığınmacı konularında bir tavır belirleyip, sağcı atmosfere daha kararlı şekilde karşı durmak. Bu saygın bir düşünce. Diğer yandan, Avrupa halklarına sorun olarak gördükleri şeyin aslında bir sorun olmadığını ve yanlış hükümetler seçtiklerini söylemek tehlikeli. İnsanlar, iktidarda olan kişilerden çözüm bekliyorlar.

Independent Türkçe, Guardian, DW, AFP, Euractiv, Eurotopics



Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
TT

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, bugün yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararının ‘kabul edilemez bir adım, uluslararası normların ihlali ve ülkenin bağımsızlığına açık bir saldırı’ olduğunu söyledi.

İsrail, cuma günü tek taraflı olarak ilan edilen Somaliland’ı ‘bağımsız egemen devlet’ olarak resmen tanıyan ilk ülke oldu.

Bu karar, bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirecek, Somali'nin uzun süredir devam eden ayrılıkçılığa karşı muhalefetini sınayacak ve Tel Aviv'e Afrika kıtasının en uzun deniz sınırına sahip ülkede, hassas Afrika Boynuzu bölgesinde bir dayanak noktası oluşturacak.

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, parlamentoda yaptığı konuşmada, ‘Ortadoğu’daki çatışmanın ülkemize taşınmasını’ reddettiğini belirterek “Birliği sağlamak için Somaliland ile diyalog konusunda kararlıyız” dedi. Şeyh Mahmud, ülkesinin, saldırıların başlatılabileceği askeri üslerin kurulmasını kabul etmeyeceğini vurguladı.

Arap Birliği'nin olağanüstü toplantısı

Öte yandan Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği (AL) Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari bugün, Tel Aviv’in Somaliland’ı tanımasına atıfla, İsrail'in Filistin halkını topraklarından zorla çıkarmak amacıyla Somali'deki ayrılıkçı bir oluşumu desteklediğini söyledi.

j6y
Hargeisa Savaş Anıtı önünde Somaliland bayrağı taşıyan bir genç (AFP)

Avari, Arap Birliği’nin acil toplantısında “Somali, Filistinlileri topraklarından çıkarmaya yönelik hiçbir girişime taraf olmayacak” dedi.

Bu planları engellemek ve İsrail'in aleni emellerine karşı durmak için çalışacaklarını belirten Avari, İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararının ‘tüm Arap ulusal güvenliğini ve Kızıldeniz'deki seyrüseferi etkileyen doğrudan bir saldırı’ olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanımasıyla ilgili olarak pazartesi günü acil bir toplantı düzenleyecek.

Avari, toplantı öncesinde, çoğu Müslüman olan 21 ülke dün geç saatlerde ortak bir bildiri yayınlayarak İsrail'in kararının ‘Afrika Boynuzu'ndaki barış ve güvenlik’ ile daha geniş kapsamda Kızıldeniz bölgesi üzerinde ‘ciddi yansımaları’ olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Somali'nin kuzeyinde bulunan ve çoğunluğu Müslümanlardan oluşan nüfusu birkaç milyonu bulan Somaliland, otuz yılı aşkın bir süredir fiilen bağımsız bir bölge.


Lavrov: Ukrayna'daki Avrupa güçleri Rusya için meşru hedefler olacak

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
TT

Lavrov: Ukrayna'daki Avrupa güçleri Rusya için meşru hedefler olacak

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bugün yaptığı açıklamada, Rusya'nın Tayvan'ın bağımsızlığına her şekilde karşı olduğunu ve adayı Çin'in ayrılmaz bir parçası olarak gördüğünü söyledi.

Rusya merkezli haber ajansı TASS’a konuşan Lavrov, Japonya’nın artan askeri eğilimlerine atıfla, Japonya'yı ‘askerileşme’ olarak nitelendirdiği eğilimini ‘dikkatlice düşünmeye’ çağırdı.

Öte yandan Lavrov, Ukrayna'da konuşlandırılan herhangi bir Avrupa askeri birliğinin Rusya ordusu için meşru hedef haline geleceğini vurguladı.

Lavrov ayrıca, kanıt sunmadan, Avrupalı politikacıları Kiev ile ilişkilerinde ‘açgözlü’ şekilde hareket etmekle ve Ukrayna halkının ve kendi ülkelerinin halklarının çıkarlarını göz ardı etmekle suçladı.


Trump neden Nijerya'daki askeri operasyonunun hedefi olarak Sokoto şehrini seçti?

ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
TT

Trump neden Nijerya'daki askeri operasyonunun hedefi olarak Sokoto şehrini seçti?

ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)

ABD'nin perşembe günü Nijerya'da DEAŞ’a karşı düzenlediği füze saldırılarının ayrıntıları ve terör örgütlerinin kalelerinin kuzeydoğuda yoğunlaşmasına rağmen ülkenin kuzeybatısında bulunan Sokoto şehrinin seçilme nedenleri hala belirsizliğini koruyor.

Bu gizem, ABD ve Nijerya'nın de hedefin DEAŞ olduğu konusunda anlaşmaya varmış olmalarına rağmen açıklamaları arasındaki tutarsızlığın yanında saldırılar sırasında kimlerin veya nelerin vurulduğu konusunda ayrıntıları açıklamamış olmaları nedeniyle daha da artıyor.

Bu gerçekleri açıklığa kavuşturmak amacıyla, Nijerya Cumhurbaşkanı Bola Tinubu'nun Sözcüsü Daniel Bwala, dün Fransız Haber Ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, ABD’nin perşembe günü Nijerya'da gerçekleştirdiği hava saldırılarının, ‘Lakurawa’ adlı yerel bir terör örgütü ve ‘otoyol soyguncusu’ çetelerle iş birliği yapmak üzere Sahel bölgesinden gelen DEAŞ üyelerini hedef aldığını söyledi.

Bwala, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“DEAŞ, Lakowara ve çetelere ekipman ve eğitim sağlayarak onlara yardım etmek için Sahel bölgesinden geçmenin bir yolunu buldu.”

Nijerya Enformasyon ve Kültür Bakanı Muhammed İdris, cuma akşamı yaptığı açıklamada saldırıların Sahel koridoru üzerinden Nijerya'ya sızmaya çalışan DEAŞ üyelerini hedef aldığını söyledi.

Lakowara Grubu

Nijerya gazetesi Premium Times tarafından yayınlanan bir haberde, Sokoto’nun terör örgütlerinden çok çete faaliyetleri ve haydutluktan şikayetçi olduğu belirtildi. Haberde, ABD tarafından düzenlenen hava saldırılarının, yerel liderlerin 2017 yılında haydutlukla mücadele çerçevesinde kurdukları Lakowara Grubu'nu hedef aldığına dikkat çekildi.

adre
ABD Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan ve 25 Aralık'ta belirsiz bir konumda bir askeri gemiden füze fırlatıldığını gösteren videodan alınan bir görüntü (Reuters)

Gazete, haberini New York'taki West Point Askeri Akademisi'ne bağlı bir araştırma ve akademik merkez olan West Point Terörle Mücadele Merkezi (CTC) tarafından 2022 yılında yayınlanan bir araştırmaya dayandırdı. Araştırma, Lakowara üyelerinin Mali'den geldiğini doğruladı. Çalışmada, yerel liderlerin gruba mali destek, sığır ve silah şeklinde lojistik destek sağlayarak grubun büyümesine katkıda bulundukları açıklandı. Aynı kaynak, o dönemde Nijerya polisinin silahlı grubu önemsiz göstererek, üyelerini hayvanları için su aramak üzere göç etmiş ‘şiddet kullanmayan çobanlar’ olarak tanımladığını belirtti. Ancak grup, kısa sürede bölgede kendi kanunlarını uygulamaya başladı ve borçlarını ödemeyi reddeden yerel bir lideri öldürdü.

Lakowara, Müslümanların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bu ülkede, alkol tüketimini ve müzik dinlemeyi yasakladı, yerel çobanlara vergi uyguladı ve ardından Nijer sınırındaki ordu mevzilerine silahlı saldırılar düzenleyerek Nijer ve Nijerya’nın 2018 yılında silahlı gruba karşı ortak devriye gezileri başlatmasına neden oldu.

Nijer'de 2023 yılında gerçekleşen askeri darbe sonucu Nijerya sınırındaki ortak devriyelerin sona ermesinin ardından Lakorawa, daha cesur hale geldi, faaliyetlerini Kibi şehrine doğru genişletti. Burada polis karakollarına ve yerel kurumlara saldırılar düzenledi.

DAEŞ ve El Kaide ile bağlantıları

Bu silahlı grubun oluşturduğu tehlikeye rağmen, dış bağlantıları konusunda hala büyük bir belirsizlik var. Birçok uzman bu grubu bir grup paralı asker ve hayduttan ibaret olarak görse de DAEŞ ve El Kaide ile olan ilişkisi konusunda fikir ayrılıkları hakim.

West Point Merkezi’nden Mortala Rufai, James Barnett ve Abdulaziz Abdulaziz tarafından yürütülen bir araştırma, Lakowara'nın El Kaide ile, özellikle de Mali merkezli İslam ve Müslümanları Destekleme Grubu (Cemaat Nusret el-İslam vel Müslimin/JNIM) ile bağlantılı olduğunu doğruladı.

Ancak Barnett, son araştırmasında Lakowara’nın artık DEAŞ’ın Sahel eyaletiyle bağlantılı olduğu sonucuna varmıştır.

Sahel bölgesindeki terörist ittifakların çakışması nedeniyle, Lakowara’nın bazı orijinal üyelerinin Ensar’ul-İslam ve Müslümanlarla bağlantılı olabileceğini, ancak bugün DEAŞ’ın Sahel eyaletiyle daha yakından bağlantılı olduklarını açıkladı.

Öte yandan Afrika’da İyi Yönetişim Vakfı'nda araştırmacı olan Malik Samuel, sosyal medya platformu X'te Lakorawa’nın El Kaide’ye daha yakın olduğunu iddia ederek JNIM’e atıfla “DEAŞ ile bağlantısı olduğuna dair herhangi bir kanıt görmedim” ifadelerini kullandı.

Çelişkiler ve şüpheler

Amerikalılar ve Nijeryalılar DEAŞ’ı hedef aldıklarından bahsetmelerine rağmen, ABD saldırılarının hedef aldığı bölgedeki bazı yerel sakinler şaşkınlıklarını dile getirdi. AFP'ye konuşan bölge sakinlerinden Haruna Kalh, “Şaşırdık çünkü bu bölge hiçbir zaman silahlı grupların kalesi olmamıştı” dedi.

d8
ABD’nin Oufa köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından meydana gelen hasar, 27 Aralık 2025 (AFP)

Diğerler bölge sakinleri ise ABD’nin hava saldırılarında fırlattığı füzelerin boş tarlalara düştüğünü, can kaybına yol açmadığını ve füze enkazının zarar verdiği Jabo köyünün saldırılarından kısmen etkilendiği söyledi. Militanların son saldırısının iki yıl önce gerçekleştiğini belirttiler.

Nijerya televizyonunda yayınlanan görüntülerde, tarım arazisi gibi görünen bir alanda yanmış metal parçaları görüldü.

d
Jabo köyünde ABD'nin saldırı düzenlediği bölgeye toplanan köylüler 26 Aralık 2025 (Reuters)

Öte yandan Nijerya, hava saldırılarının ‘terör yuvalarını’ hedef aldığını açıkladı.

Açıklamada, hedef alınan bölgelerin ‘Nijerya'ya sızan yabancı DEAŞ üyelerinin toplanma ve hareket noktası olarak kullanıldığı’ belirtildi.

Ancak Nijeryalı analistlerden bazıları, hava saldırılarının Sokoto şehrini hedef almasını şaşırtıcı bulduklarını ifade ettiler. Boko Haram'ın aktif olduğu kuzeybatıda Nijer ve Kano, kuzeydoğuda Borno gibi diğer eyaletlerin çok daha yüksek düzeyde şiddet olaylarına tanık olduğunun altını çizerek Nijerya hükümeti tarafından yapılan dikkate açıklamayı sorguladılar.

Sokoto'nun önemi

Güvenlik analisti Mustafa Gimbo, hava saldırılarının hedefi olarak Sokoto'nun seçilmesinin ‘oldukça tartışmalı’ olduğunu söyledi.

Gimbo, nüfusun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bu şehirde neredeyse hiç bulunmayan Hıristiyanları hedef alan terör saldırılarından ziyade haydutluk vakalarının yaşandığını vurguladı.

Bu eyaletin ülkedeki terör yuvası olmadığını belirten Gimbo, daha çok ‘Müslümanların çoğunlukta olduğu bir bölge, ‘Sokoto Halifeliği'nin tarihi merkezi ve Nijerya'daki İslam'ın manevi merkezi’ olduğunu düşündüğünü belirtti.

Sokoto Halifeliği, 1804 yılında kurulan, Batı Afrika'da oldukça etkili bir siyasi ve dini oluşumdu. 19’uncu yüzyıl boyunca, yüzölçümü ve etkisi bakımından Afrika'nın en büyük imparatorluklarından biri haline geldi. Halifeliğin gücü, 20’nci yüzyılın başlarına kadar devam etti, ancak 1903 yılında İngilizlerin Nijerya'nın kuzeyini kolonileştirmesinin ardından fiilen yıkıldı. Sokoto Halifeliğinin dini ve siyasi mirası, kuzey Nijerya ve Batı Afrika'daki Müslümanlar arasında hala varlığını sürdürürken büyük bir sembolik önem taşıyor.

yu7
ABD’nin hava saldırısının Oufa köyünde neden olduğu yıkım, 27 Aralık 2025 (AFP)

Nijerya gazeteleri, ABD Ordusundan emekli subay Pesh Johnson'ın, özellikle Sokoto eyaletinin son zamanlarda Amerikalıların zihninde Hıristiyanlara yönelik saldırıların yuvası olarak anılmaya başladığını söylediği açıklamalarına yer verdi.

Johnson, söz konusu açıklamalarda şunları söyledi:

“Sorun aslında daha karmaşık. Nijerya'nın kuzeyinde şeriat hukuku sorunu da var. Ne yazık ki, Sokoto’da 2022 yılında Deborah Samuel adlı genç bir kadının sınıf arkadaşları tarafından güpegündüz taşlanarak öldürüldüğünü gördük.”

Deborah Samuel, WhatsApp'ta dolaşan ses kayıtlarında İslam dinine hakaret etmekle suçlanmıştı.

Johnson, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugüne kadar, bu masum genç kadının öldürülmesinden sorumlu olanların hiçbiri adalete teslim edilmedi. Bunlar, Amerikalıların takip ettiği konulardan bazıları ve bu yüzden olanları dini zulüm olarak nitelendiriyorlar.”

Öte yandan Nijeryalılar bu olayı özellikle ABD Başkanı Donald Trump saldırıyı kasıtlı olarak Hıristiyanların Noel kutlamalarıyla aynı zamana denk gelecek şekilde planlamasından ötürü ABD'nin saldırılarıyla ilişkilendirdi.

Nijerya Dışişleri Bakanı Yusuf Tuggar, ABD Başkanı Trump’ın saldırıyı duyururken ‘öncelikle masum Hıristiyanları hedef alan ve acımasızca öldüren DEAŞ’lı terörist pislikleri’ hedef aldığını söylemesine rağmen, ABD’nin düzenlediği hava saldırılarını ‘dini bir anlam taşıdığı’ tezini şiddetle reddetti.