Blinken: Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz stratejik ve Ortadoğu'dan ayrılmayacağız.

Blinken, eş-Şark TV'ye verdiği röportajda, İran ile nükleer anlaşmanın ‘odak noktaları olmadığını’ ifade etti.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz perşembe günü Riyad'da gazetecilerin sorularını yanıtladı. (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz perşembe günü Riyad'da gazetecilerin sorularını yanıtladı. (AP)
TT

Blinken: Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz stratejik ve Ortadoğu'dan ayrılmayacağız.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz perşembe günü Riyad'da gazetecilerin sorularını yanıtladı. (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz perşembe günü Riyad'da gazetecilerin sorularını yanıtladı. (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Suudi Arabistan ile ilişkileri ‘stratejik’ olarak nitelendirerek ‘ortaklığı’ vurguladı. “Washington’un Ortadoğu'dan ayrılmayacağını” ifade eden Blinken, Çin'in himayesinde gerçekleştirilen Suudi Arabistan-İran anlaşmasının, tansiyonun düşmesine yol açması halinde “olumlu bir adım” olduğunu söyledi.

Blinken bu sözleri, geçtiğimiz salı günü başlayan ve perşembe gününe kadar devam eden Suudi Arabistan ziyaretinin oturum aralarında eş-Şark kanalına verdiği röportajda dile getirdi.

ABD Dışişleri Bakanı röportajda, ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin “sağlam temeller üzerine kurulu olduğu” değerlendirmesinde bulundu. ABD ile Suudi Arabistan’ın “iki halkın ortak çıkarlarını desteklemek için birlikte çalıştığına ve bu açıdan Suudi Arabistan ile ilişkinin stratejik olduğuna” dikkat çeken Blinken, “Sadece iki halk değil, aynı zamanda tüm dünyadaki insanları ilgilendiren bir dizi zorlukla başa çıkmak için iki ülkenin üzerinde çalıştığı gerçek fırsatlar var. Sağlık güvenliğinden iklim güvenliğine, enerji güvenliğinden gıda güvenliğine ve temiz enerjiye geçişe kadar gelişen teknolojiler üzerinde birlikte çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan-İran anlaşmasını memnuniyetle karşılıyoruz

Yemen'deki çatışma da dahil olmak üzere birçok konuda Washington ile Riyad arasındaki iş birliğine atıfta bulunan Blinken, “Suudi Arabistan'ın olumlu ve hayati bir rol oynadığı Yemen'deki çatışmayı sona erdirmek ve son olarak da Sudan'daki şiddeti bitirmek için çalışıyoruz. Yaptığımız ortaklık gibi birlikte yaptığımız çalışmalara bakarsak, ilişkimizin ortak çıkarlarımıza dayalı olarak olumlu bir yolda ilerlediğini ve bu alanların önemine rağmen  askeri alan, enerji ve terörle mücadele alanlarındaki iş birliğinden daha geniş bir alanda gerçekleştiğini görürüz” dedi.

Blinken, Pekin'in himayesinde Riyad ile Tahran arasında imzalanan son anlaşmayı memnuniyetle karşılayarak şunları söyledi: “Gerginliği azaltabilecek ve en az bir sorunu gündemden kaldırabilecek her türlü çabayı destekliyoruz ve bu durumda Yemen'de barışın desteklenmesine katkıda bulunmanın ‘olumlu bir adım’ olduğunu düşünüyoruz. Ülkeler, kim olursa olsunlar, gerilimi azaltma hedeflerini desteklemede olumlu bir etki yaratabilecek bir rol oynarsa, bunun iyi bir girişim olduğunu düşünüyoruz. Elbette Suudiler ve İranlılar bu noktaya gelmeden önce en az iki yıldır birbirleriyle konuşuyorlardı. O yüzden şimdi ne olacağını göreceğiz.”

ABD’nin genel olarak İran'ın nükleer silah sahibi olmamasını sağlamanın en iyi yolunun diplomasi olduğuna inanmaya devam ettiğini de sözlerine ekleyen ABD Dışişleri Bakanı, “Bu yüzden en iyi yol olan diplomasiye açığız. Ancak aynı zamanda İran'ın tehlikeli ve istikrarsızlaştırıcı eylemlerine karşı koymaya da kararlıyız. İran nükleer anlaşmaya geri dönmek için gerekli olanı ya yapamıyor ya da yapmak istemiyor. Dolayısıyla anlaşma bizim odak noktamız değil. Başkan Joe Biden, İran'ın nükleer silaha sahip olmamasını sağlamak için tüm seçeneklerin masada olduğunu defalarca, açık ve tutarlı bir şekilde tekrarladı” dedi.

Blinken, “Bölgede gördüğümüz, daha fazla entegrasyon. Bunu kısmen İsrail ile komşuları arasında ve Arap ülkeleri ile bölge dışındaki Müslüman çoğunluğa sahip ülkeler arasındaki normalleşme sürecinde gördük. Bu, olumlu bir gelişme ve bazı anlaşmaları derinleştirmeye ve söz konusu çabaları genişletmeye yardımcı olmaya kararlı olduğumuz bir şey” dedi.

Sudan meselesinde ortak çabalar

ABD Dışişleri Bakanı, Sudan'da çatışan iki taraf (ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri) arasında şiddeti sona erdirmek ve ateşkes sağlamak için Suudi Arabistan ile ortak çabalara övgüde bulundu. Blinken, “Suudi Arabistan ile yakın çalışmamız sayesinde sınırlı bir ateşkesi uygulamada bir miktar başarı elde ettik. Bu ateşkes yeterli değildi, ancak insani yardım getirmemize ve iki milyon kişiye ulaşmamıza imkân verdi. Eğer ki taraflar ateşkese hazır değilse, durumla başa çıkmak için diğer seçenekleri değerlendirmemiz gerekecek. Sivil bir hükümete geçişi desteklemek için olumlu bir yolda ilerliyoruz ve bu çabalar, diplomatik çabalarımız da dahil olmak üzere büyük ilerleme kaydetti. Ancak trajik bir şekilde iki general (Sudan Ordusu Komutanı Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu), savaşa devam etmeye ve tüm ülkeye korkunç şiddet getirmeye karar verdi” değerlendirmesinde bulundu.

Washington'un Suriye politikasına ilişkin olarak ise Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in yaptıklarının, ülkesine ve halkına çektirdiklerinin bir “trajedi” olduğunu belirten Blinken, şunları söyledi: “Katliamları, Suriye halkının katledilmesini ve onlara yönelik suiistimalleri durdurmak için daha fazlasını yapamadığımız için üzgünüm. Bu konu, hakkında güçlü hislerim olan bir mesele. Suriye halkının haklarını ve özlemlerini yansıtan gerçek bir siyasi geçiş olması için Suriye ile ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarını (2024) uygulamak istiyoruz. Hapishanelere ve gözaltı merkezlerine erişim istiyoruz. Onbinlerin, hatta yüzbinlerin başına gelenlerin hesabını sormak ve elbette Suriye'nin Captagon ticaretini sona erdirmek için sorumlu adımlar attığını görmek istiyoruz.”

Blinken, ABD'nin artan Rus ve Çin etkisiyle Ortadoğu'dan ayrılma niyetinde olup olmadığı konusundaki sorulara karşılık olarak şu cevabı verdi: “Son üç gündür burada bulunmamın elbette Ortadoğu’dan ayrılmayacağımızı gösterdiğini düşünüyorum. Kalıcı olarak buradayız. Başkan Biden geçen yıl buradaydı. Temmuz ayında Suudi Arabistan'ı ziyaret etti ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleri ve diğer ülkelerle görüştü. Bölgedeki ortaklarla sürekli çalışıyoruz. Neredeyse tüm anlaşmalarımda duyduğum şey, ABD'nin 1 numaralı olarak tercih edilen ortak olmaya devam ettiğidir.”



Witkoff, Tahran'la görüşmeler öncesinde: Uranyum zenginleştirme Washington için kırmızı çizgidir

ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff (EPA)
ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff (EPA)
TT

Witkoff, Tahran'la görüşmeler öncesinde: Uranyum zenginleştirme Washington için kırmızı çizgidir

ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff (EPA)
ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff (EPA)

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, pazar günü Tahran'ın nükleer programı hakkında İran ile yapılacak yeni tur görüşmeler öncesinde, uranyum zenginleştirmenin ABD için "kırmızı çizgi" olduğunu vurguladı.

Taraflar, ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında İran'ın nükleer faaliyetleri konusunda anlaşmaya varmayı amaçlayan dördüncü tur görüşmelerini pazar günü Umman'da gerçekleştirecek.

Önceki turlarda olduğu gibi Witkoff ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin liderliğinde gerçekleşmesi beklenen tur, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'ın nükleer programıyla ilgili görüşmelerin başarısız olması halinde ülkeyi bombalayacağı uyarısında bulunduğu Ortadoğu ziyaretinin öncesinde gerçekleşecek.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Witkoff daha önce ABD'nin, İran'ın uranyumu yalnızca barışçıl sivil amaçlar için kullanılacak seviyelere kadar zenginleştirmeye devam etmesi konusunda esneklik gösterebileceğini ima etmişti.

Ancak Witkoff, dün Amerikan haber sitesi Breitbart'a verdiği röportajda sert bir tavır takınarak, "İran'da bir daha asla zenginleştirme programı olamaz" ifadesini kullandı.

"Bu bizim kırmızı çizgimizdir" diyen Witkoff, "Zenginleştirme yok" dedi ve "bu da sökmek anlamına geliyor, silahlandırmamak anlamına geliyor ve bu da (İran'daki) üç zenginleştirme tesisi olan Natanz, Fordow ve Isfahan'ın sökülmesi gerektiği anlamına geliyor" şeklinde konuştu.

ABD de dahil olmak üzere Batılı ülkeler uzun zamandır İran'ı nükleer silah geliştirmeye çalışmakla suçluyor. Tahran ise bu iddiayı reddederek, nükleer teknolojiye sahip olma hakkını savunuyor ve programının tamamen barışçıl amaçlı olduğunu belirtiyor.

1980'den bu yana diplomatik ilişkilerini kesen İran ile ABD, Umman'ın arabuluculuğunda 12 Nisan'da nükleer program konusunda görüşmelere başladı.

Üç tur görüşme düzenlendi; bunlardan ikisi Maskat'ta, biri de Roma'daki Umman diplomatik misyonunun merkezinde gerçekleştirildi. Amman'a göre dördüncüsü 3 Mayıs'ta İtalya'nın başkentinde yapılması planlanıyordu, ancak "lojistik nedenlerle" ertelendi.

Trump, çarşamba günü İran'ın barışçıl amaçlarla uranyum zenginleştirme yeteneğini sürdürüp sürdürmeyeceği sorulduğunda, konunun hala açık olduğunu söyledi.

Buna karşın, onun yönetimindeki yetkililer bu konuda farklı tutumlar benimsediler.

Başkan Yardımcısı J.D. Vance çarşamba günü, "İnsanların nükleer enerji isteyip istememesi umurumuzda değil" dedi. Bizim bununla bir sorunumuz yok ama nükleer silah elde etmenize olanak sağlayacak bir uranyum zenginleştirme programınız olamaz, "Çizgimizi burada çekiyoruz."

Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın sivil amaçlı bile olsa tüm zenginleştirme faaliyetlerinden vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.

İran'ın nükleer programı konusunda yaşanan gerginlik, Trump'ın ABD'yi 2015'te Tahran'ın büyük güçlerle imzaladığı anlaşmadan çekmesi ve yaptırımları yeniden uygulamaya koymasıyla arttı.

Anlaşmada, yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin kısıtlanması öngörülüyor. ABD'nin çekilmesinden sonra İran bir yıl boyunca anlaşmaya bağlı kaldı, daha sonra yavaş yavaş geri çekildi.

Anlaşma, uranyum zenginleştirme için tavanı yüzde 3,67 olarak belirlemişti, ancak İran şu anda askeri kullanım için gereken yüzde 90'ın çok da uzağında olmayan yüzde 60 oranında zenginleştirme yapıyor.