11 İngiliz üniversitesi, İran’a insansız hava araçlarının geliştirilmesine ‘yardım etmekle’ suçlandı

ABD, Tahran’ın silah alımlarıyla ilgili olarak uluslararası topluma uyarıda bulundu

Ukrayna’nın İran yapımı olduğunu belirtilen bir insansız hava aracı geçen ekim ayında düzenlenen saldırıda düşürüldü. (Reuters)
Ukrayna’nın İran yapımı olduğunu belirtilen bir insansız hava aracı geçen ekim ayında düzenlenen saldırıda düşürüldü. (Reuters)
TT

11 İngiliz üniversitesi, İran’a insansız hava araçlarının geliştirilmesine ‘yardım etmekle’ suçlandı

Ukrayna’nın İran yapımı olduğunu belirtilen bir insansız hava aracı geçen ekim ayında düzenlenen saldırıda düşürüldü. (Reuters)
Ukrayna’nın İran yapımı olduğunu belirtilen bir insansız hava aracı geçen ekim ayında düzenlenen saldırıda düşürüldü. (Reuters)

İngiliz milletvekilleri, 11 İngiliz üniversitesine yönelik ‘intihar insansız hava araçları (İHA) da dahil olmak üzere silah geliştirme konusunda İran’a yardım sağlamakla’ ilgili harekete geçti. İngiltere merkezli ‘Telegraph’ gazetesinin haberine göre suçlamalar hakkında soruşturma açılması çağrısında bulunuldu.

Jewish Chronicle gazetesi tarafından yayınlanan yeni bir araştırma, İngiltere’deki bilim insanlarının İHA ve savaş uçağı programında kullanılabilecek ileri teknoloji geliştirmek için çalışan İranlı kurumlara yardım sağladığını gösterdi.

Telegraph gazetesi de 9 Haziran’da en az 11 İngiliz üniversitesinin, İran’ın potansiyel askeri kullanımına ilişkin 16 çalışma üreten bir çalışma grubuyla ortaklık yaptığını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda Cambridge Üniversitesi, Imperial College London, Glasgow Üniversitesi, Cranfield Üniversitesi ve Northumbria Üniversitesi'ne atıfta bulunuldu. Aynı şekilde raporda, araştırmalarını bazıları Batı yaptırımları listesinde bulunan İran üniversitelerindeki öğrencilerle paylaşan İngiliz üniversitelerindeki İranlı araştırmacıların isimleri de yer aldı.

Fotoğraf Altı: İran ordusunun yeri bilinmeyen bir deposundaki ‘Şahed’ intihar İHA’ları. (EPA)
İran ordusunun yeri bilinmeyen bir deposundaki ‘Şahed’ intihar İHA’ları. (EPA)

Soruşturmada, bilgilerin, Rusya’nın İran’dan temin ettiği İHA’lardan biri olan Şahed-136 İHA’sının motoru da dahil olmak üzere İHA’ların ve yazılımlarının imalatında ve geliştirilmesinde kullanıldığı sonucuna varıldı.

Devrim Muhafızları, Rusya’nın Ukrayna savaşında kullandığı intihar İHA’ları da dahil olmak üzere İHA’lar geliştirmek için çalışan en önde gelen İran askeri kurumu olarak biliniyor.

Rapor, İngiliz hükümetinin Devrim Muhafızları’nın terör listesine alınması konusunda artan bir baskıyla karşı karşıya olduğu bir zamanda yayınlandı.

Londra yönetimi, İran’a askeri teknoloji ihracına yasak getiriyor. İngiliz milletvekilleri de akademik araştırmanın nasıl yürütüldüğüne dair soruşturma çağrısında bulundu.

İngiltere Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Alicia Cairns, ülkesinin ‘hassas ve çift kullanımlı teknolojilere yönelik yaptırımları ihlal edebileceğinden korktuğu korkunç iş birliği’ hakkında soruşturma çağrısında bulunacağını söyledi.

Cairns sözlerini şöyle sürdürdü:

 “Böyle bir iş birliğinin İran’daki cinsiyet ayrımcılığına, düşmanca müdahaleye, Ortadoğu’daki şiddet eylemlerine ve hatta Ukrayna’da sivillerin katledilmesine sebep olması mümkün.”

Fotoğraf Altı: Ukrayna, İran yapımı Şahed-136 uçakları kullanılarak sivil altyapıya, özellikle enerji santralleri ve barajlara yönelik İHA saldırılarında artış olduğunu bildirdi. (AP)
Ukrayna, İran yapımı Şahed-136 uçakları kullanılarak sivil altyapıya, özellikle enerji santralleri ve barajlara yönelik İHA saldırılarında artış olduğunu bildirdi. (AP)

Diğer yandan İngiltere’nin Gölge Dışişleri Bakanı David Lammy, ‘son derece rahatsız edici’ bulguların soruşturulması çağrısı yaptı. Lammy, hükümeti ise ‘İngiltere’deki üniversitelerin ve akademisyenlerin, askeri teknolojiler alanında iş birliği ile ilgili olarak İran’a yönelik yaptırımlarını ihlal edip etmediğini acilen soruşturmaya’ çağırdı.

Bir İngiliz hükümet sözcüsü şu açıklamada bulundu:

“Ulusal güvenliğimizi tehlikeye atan iş birliğini kabul etmeyeceğiz. İngiltere’nin araştırmalarını sürekli değişen küresel tehditlerden korumak için sistemlerimizi daha sağlam hale getirdik ve Akademik Teknoloji Onay Programımızı genişlettik. Endişe duyduğumuz uygulamaları reddediyoruz.”

Fotoğraf Altı: İran geçtiğimiz nisan ayında din alimlerinin de yer aldığı bir törenle askeri tatbikata imza attı. (Reuters)
İran geçtiğimiz nisan ayında din alimlerinin de yer aldığı bir törenle askeri tatbikata imza attı. (Reuters)

ABD alarmı

Diğer taraftan bugün ABD Dışişleri, Ticaret, Adalet ve Hazine Bakanlıkları, uluslararası toplumu ve özel sektörü ‘İran’ın insansız uçak tedariki, geliştirmesi ve konuşlandırmasının oluşturduğu tehdide karşı’ uyaran bir bildiri yayınladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada muhtıranın İran’ın İHA programını geliştirmek için elde etmeye çalıştığı temel bileşenler hakkında ihracatçılara, üreticilere ve finans kuruluşlarına bilgi sağladığı belirtildi. Ayrıca aynı durumun dronların tedariki, üretimi ve dağıtımında yer alan kuruluşlar için de geçerli olduğu da kaydedildi.

Muhtıra, özel sektöre dikkatli olma ve İran’ın tehlikeli ve istikrarsızlaştırıcı İHA programının gelişimini teşvik edecek herhangi bir faaliyeti önlemede rolünü oynama çağrısında bulundu.

Açıklamada muhtıranın ABD’nin İran’dan Rusya’ya İHA sevkiyatını aksatma ve geciktirme çabaları çerçevesinde geliştiği belirtildi. Ayrıca Ukrayna’daki sivillere ve sivil altyapıya yönelik saldırılarda İran insansız hava araçlarının kullanımının devam ettiği vurgulandı.



Seçmenin ve ABD Başkanı Trump'ın dış yönelimleri

 Amerikalı seçmenin sabrı tükendi ve artık Soğuk Savaş dönemindeki gibi dış meseleleri umursamıyor (AFP)
Amerikalı seçmenin sabrı tükendi ve artık Soğuk Savaş dönemindeki gibi dış meseleleri umursamıyor (AFP)
TT

Seçmenin ve ABD Başkanı Trump'ın dış yönelimleri

 Amerikalı seçmenin sabrı tükendi ve artık Soğuk Savaş dönemindeki gibi dış meseleleri umursamıyor (AFP)
Amerikalı seçmenin sabrı tükendi ve artık Soğuk Savaş dönemindeki gibi dış meseleleri umursamıyor (AFP)

Nebil Fehmi

Politikacılar, analistler ve medya çalışanları, ABD seçimlerinin sonucunu anlamak ve Donald Trump'ın 5 Kasım'daki başkanlık yarışını kazanmasının ardından beklenen dış pozisyonları ve politikaları tahmin etmek için büyük bir çaba gösteriyor. ABD'nin siyasi ve askeri gücü, ekonomik ve maddi zenginliği ve kararlarından ülkelerin çoğunluğunun hem olumlu hem de olumsuz etkilendiği göz önüne alındığında böyle olması doğaldır.

Seçimlerin bazı özelliklerini netleştirmek ve önümüzdeki dönemin siyasi yönelimlerini öğrenmek amacıyla Amerikan siyasi haritasında aktif ve etkili rol oynayan bazı isimler ile istişarede bulundum. Onlara genel olarak seçmenlerin uluslararası gelişmelere ilgisiz olmalarının, Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin adayları olmak için başvuranların oldukça çeşitli arka planlarını umursamamalarının nedenlerini sordum. Bu adaylık yarışlarının çoğunun neden siyasi merkezin sağında ve solunda yer alan geleneksel adayların lehine sonuçlandığını, eski aktör Ronald Reagan'ın 1981'deki zaferi ve Donald Trump’ın 2016 ve 2024'teki zaferlerine benzer şekilde, alışılmadık bir şahsiyetin neden adaylığı ve büyük ödül olan başkanlığı sadece arada sırada kazandığını da sorguladım.

Bu sorulara aldığım en iyi yanıt, seçim sisteminin istikrarlı ve başarılı olduğu, ancak bir süper gücü ilgilendirmesine rağmen, seçim tercihlerinin kişisel ve yerel bakış açılarına ve düşüncelere göre yapıldığı, sürprizlerden, hatta hatalardan veya mantıksız görünen şeylerden muaf olmadığı için özel bir konuma sahip olduğu yönündeydi.

Bu yanıta eşlik eden açıklama, ulusal toplumsal alanın geniş olduğu, ancak seçmenlerin ilgi alanının çok sınırlı olduğuydu. Bu nedenle, çok sayıda Amerikan seçmeninin siyasi ve ekonomik elitlerin kendi çıkarlarını göz ardı etmesinden duyduğu öfkenin bir sonucu olarak hukuki olarak hükümlü, hakkındaki uygulanabilecek mahkeme kararları tarafından tehdit edilen bir adayın zaferi de dahil olmak üzere garip görünen sonuçları olabiliyor. Elitlerin bu umursamazlığı, Seçiciler Kurulunda 312 oyun yanı sıra doğrudan oylamada Cumhuriyetçi Parti için alışılmadık bir durum olan mutlak çoğunluğu elde eden Donald Trump'ı iki kez tercih eden, çok çeşitli ve giderek büyüyen öfkeli bir sınıf yarattı.

ABD geniş, kaynakları bol ve meydan okumaları sert olan bir kıta. Toplumsal eğilimler bir eyaletten diğerine farklılık gösteriyor ve sahil bölgelerindeki vatandaşların görüşleri orta bölgedekilerden farklı. Toplum özellikle kişisel çıkar felsefesini bir yaşam biçimi olarak benimsediği için, onları doğrudan etkilemediği sürece uluslararası kaygılarla hiçbir ilgileri yok. Dolayısıyla seçmenler, ülkeleri bir süper güç olmasına rağmen uluslararası meselelerle hiçbir ilgisi bulunmayan, hatta bölgesel düzeyde bile olmayan, yerel vizyon ve görüşlere göre oy kullanıyorlar.  Seçmenler kararlarını, temel kişisel çıkarlarını karşılayacağına inandıkları kişiler lehine belirliyorlar. Bunlar da çoğu zaman ekonomi ya da George W. Bush'un işgallerinden sonra Obama'nın zaferinin sebeplerinden biri olan savaş ya da Trump için en önemli sorunlardan biri olan yasadışı göçmenlerle ilgili endişeler gibi anlık korkularıdır.

Pek çok kişi, her ne kadar uzun bir süre içinde kademeli olarak gerçekleşse de önde gelen Amerikan partileri toplumsal dönüşümleri büyük ölçüde yanlış yorumladığından, uluslararası toplumun zaman zaman seçim sonuçlarına şaşırmasının doğal olduğu konusunda beni temin etti.

Bundan sonra neler olacağına dair düşünceler ve istişareler bağlamındaysa, Amerikan dış politikasının 20 yıldır kademeli olarak içe kapanma ve izolasyon, büyük güç rolü ve sorumluluklarından uzaklaşıp sadece ulusal çıkarlara odaklanma yönünde bir değişime tanık olduğunu belirtmek gerekir.

Amerikalı seçmen artık ülkesinin maliyetli dış sorumluluklar üstlenmesini hoş karşılamıyor ki Trump da bu tutumu benimsiyor. Bazı analistler, en yakın dostlar da dahil olmak üzere, istisnasız tüm dış meselelerin bundan etkileneceğini ileri sürdü ve diretti. Bazılarına bununla ilgili sorularımı sormaya devam ettiğimde, her şeyin göreceli ve orantılı olduğu cevabını aldım. Ancak onlara göre mali, siyasi ve askeri açıdan açık çek politikasının devam edeceğini ya da ABD’nin her konuyu yakından takip edeceğini düşünenler yanılıyor. Çünkü Amerikan seçmeninin artık sabrı tükendi ve Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi dış meseleleri umursamıyor.

Irak'ın işgalinden bu yana, ister Demokrat ister Cumhuriyetçi yönetim altında olsun, ABD'nin uzun süren savaşlardan çekilmeye çalıştığına dair çok sayıda kanıt olmasına rağmen, bazıları bu görüşlere şaşırmış olabilir. Savaşlardan çekilmeye yönelik son adım, Biden'ın Afganistan'dan çekilmesiydi ve İran'a yönelik farklı tutumlarına rağmen ne Biden ne de kendisinden önce Trump, istisnai durumlar dışında ve uzaktan olmak kaydıyla İran'a karşı askeri güce başvurmadı.

Trump'ın beklenen dış politika felsefesinin çerçevesini belirli başlıklarla özetlemek mümkün. Birincisi, ideolojiden yoksun ve ABD ile Trump’ın kişisel siyasi sermayesine doğrudan ve kısa vadeli getiriler kazandırmayı hedefleyen politikalara bağlı kalmaktır. İkincisi, ilişkilerin çerçevesi kendisinden öncekiler gibi siyasi coğrafyadan ziyade “coğrafi ekonomi” denilen şeye daha yakın olacaktır, yani hesaplarda getiri ve ekonomik etki önce gelecektir. Üçüncüsü, savaş öngörülemeyen sürprizleri beraberinde getirdiği ve bir işadamı olarak pratik hesaplarını bozduğu için Amerikan askeri veya diğer güçlerinin yaygın kullanımı desteklenmeyecektir. Dördüncüsü, Trump’ın kararları gerçekçiliğe, pragmatizme, kazanan ve kaybedene dayanıp, doğru ve yanlış ya da tarihsel değerlendirmelerle hiçbir şekilde bağlantılı olmayacaktır.

Bu ilkeler çerçevesinde, seçimlerden sonra Trump'ın danışmanlarından biri tarafından hızlı bir açıklama yapılarak Ukrayna'ya çözümün işgal altındaki toprakların geri alınması değil, uygun güvenlik düzenlemeleri üzerinde anlaşmaya varılması olduğu yönünde net bir mesaj iletileceği belirtildi. Trump'ın Çin'e yönelik eleştirilerinin çoğunun ağırlıklı olarak ekonomi politikalarına odaklandığı da görüldü.

Trump daha önce Netanyahu'nun işleri sonuçlandırmak için icraatta bulunması gerektiğini belirtmiş ancak kastettiğinin daha fazla güç kullanmak mı yoksa mevcut şekliyle askeri operasyonları durdurmak mı olduğuna açıklık getirmemişti. Netanyahu'ya Ocak 2025'te yeni görevine bu sıcak konularla başlamak istemediğini bildirdiğine dair haberler de yayınlandı. Lübnan'da ateşkesin sağlanması ve yerleşmesi konusunda anlaşmaya yaklaşıldığına dair sızıntılar da var. Ancak bunu Hizbullah'ı ve onun İran ile bağlantısını göz ardı ederek başarmak zor. Netanyahu, seçildikten sonra Trump ile birden fazla kez görüştüğünü ve pozisyonlarda tam bir uyumun bulunduğunu belirtti. Bu uyumun İran tehdidi ile bağlantılı olduğunu açıkladı.

2024 yılının son ayları Ortadoğu'nun güvenliğini, istikrarını ve geleceğini etkileyen, daha izolasyoncu ve içine kapanık Amerikan siyasi eğilimlerinin gölgesinde, önümüzdeki yılın ve gelişmelerinin gidişatını belirlemede belirleyici önemli hadiselerle dolu olacaktır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.