Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçmedi

Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba, Belarus’un karadan müdahalesine tepki gösterdi.

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçmedi
TT

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçmedi

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçmedi

Sonunda her şey yoluna girecek. Tamama değilse, henüz son değildir.

Bu söz, Brezilyalı yazar Fernando Sabino’ya ve sonrasında da İrlandalı yazar Oscar Wilde’a atfedilmiştir. Aynı zamanda Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın bugün ülkesinin durumunu anlatırken kullandığı ifadenin de aynısı...

Ukrayna’nın ülkenin doğu ve güney cephelerine karşı saldırı başlamasından günler sonra, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Kuleba’nın iyimserliğinde büyük bir ihtiyat vardı. Kuleba, ülkesinin ordusunun sahada ilerlediğini ve bazı köyleri kurtardığını belirtirken, bazı cephelerde ise Rus saldırısının devam ettiğini kabul etti.

Ukraynalı diplomat, savaşı bitirmenin bir yolu olarak ülkesinin taviz vermesini kabul etmezken, bu önerinin hatalı olduğunu vurguladı. Diğer yandan ülkesinin NATO üyeliğine bağlılığını yineleyen Kuleba, üye ülkelerden müttefiklerini de gelecek ay Litvanya’da yapılacak NATO zirvesinde bu yönde güçlü adımlar atmaya çağırdı. Kiev’in Avrupa Birliği’ne (AB) katılma çabalarına ilişkin olarak Kuleba, bir takvim belirtmeden istikrarlı bir ilerleme olduğuna işaret etti.

Çin-Rusya ortaklığının gücüne rağmen Ukraynalı Bakan, Pekin’in Moskova’nın savaştaki zaferiyle ‘ilgilenmediğine’ dair inancını dile getirerek ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymanın öneminin farkında olduğunu vurguladı. Belarus’un topraklarında Rus nükleer savaş başlıklarının konuşlandırılmasını kabul etmesi sonrasında Ukrayna’ya askeri müdahale olasılığına ilişkin olarak ise Kuleba, Minsk’in yakın gelecekte Ukrayna’ya kara kuvvetleri tarafından yapılacak bir saldırıda yer alma ihtimalini olmadığını kaydetti.

Hareketli saha durumu

Ukrayna’nın doğu ve güney cepheleri, geçen hafta Kiev’in karşı saldırısını artırmasından bu yana şiddetli çatışmalara sahne oluyor. Bu saldırının ilk günlerinde büyük kayıplar verildiğine dair yayınlanan raporlar çerçevesinde Kiev, ilerleme kaydedildiğini ve bölgelerin Rus kontrolünden kurtarıldığını duyurdu.

Fotoğraf Altı: Rus bombardımanı Dnipro bölgesinde büyük yıkıma yol açtı. (EPA)
Rus bombardımanı Dnipro bölgesinde büyük yıkıma yol açtı. (EPA)

Kuleba, savaş alanındaki durumu ‘son derece dinamik’ olarak nitelendirdi. “Rusya, bazı alanlarda ilerlemeye çalışıyor ama ordumuz saldırıları püskürtmeyi başardı. Bazı alanlarda ilerlemeye çalışıyoruz ve son zamanlarda sahada başarılar elde ettik” diyen Bakan ayrıca bazı köylerin Ukrayna Silahlı Kuvvetleri tarafından kurtarıldığını doğrulayarak, durumun hareketli olduğu uyarısında bulundu. Dmitro Kuleba, “Bazı alanlarda saldırı halindeyiz ancak Rusya diğer bölgelerde halen saldırıda. Tek fark, biz ilerleme kaydederken Rusya’nın ilerlememesi” ifadesini kullandı.

Minsk’in karadan müdahalesi söz konusu değil

Belarus Devlet Başkanı’nın nükleer savaş başlıkları da dahil olmak üzere Rus taktik nükleer silahlarını konuşlandırma onayı, uluslararası düzeyde endişe yarattı.

Kuleba, bu adımı ‘Rusya Federasyonu ve Belarus’un açık bir saldırısı olarak nitelendirerek, ‘nükleer silahlanmanın, özellikle de doğrudan sınırlarda meydana geldiğinde, her zaman bir endişe konusu olduğunu’ söyledi. Diğer yandan üst düzey Ukraynalı yetkili, Belarus’un öngörülebilir gelecekte kara kuvvetleriyle savaşa karışmasının söz konusu olmadığını vurgularken, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun ‘siyaset yapmanın ve -nükleer olsa bile- askeri güç sergilemenin bir sorun olduğunun gayet iyi farkında olduğunu’ söyledi. “Ukrayna’yı fiilen işgal etmeye çalışarak ülkesini çöküşün eşiğine getirmek çok farklı bir mesele” dedi. Kuleba, Lukaşenko’nun ‘Belarus ordusunun Ukrayna ordusu tarafından yenileceğini ve bunun Belarus rejimi için korkunç sonuçlara yol açacağını anladığını’ da sözlerine ekledi.

Olası tavizler?

Ukrayna’nın savaşı sona erdirme vizyonuna açıklık getirmek amacıyla Şarku’l Avsat, Dışişleri Bakanı’na Kiev’in Moskova ile bugün görüşmeye istekli olup olmadığını ve vermeye istekli olabileceği tavizlerin niteliğini sordu.

Kuleba ilk soruya, bunun ‘çok varsayımsal’ bir şey olduğu yanıtını verdi. Bakan ayrıca Kiev’deki hava saldırıları nedeniyle uyarı sirenlerinin sesine ve onlarca insansız hava aracının (İHA) ve Rus füzelerinin barışçıl Ukrayna şehirlerini hedef aldığına dikkat çektiği sözlerini şöyle sürdürdü:

“Neredeyse her gece oluyor. Sivilleri kaybediyoruz ve ekonomimizi mahvediyorlar. Ukrayna’nın en büyük barajlarından birini havaya uçurdular. Bu da çevreye ve bölgede yaşayan insanlara büyük zarar veriyor. Her gün bize saldırıyorlar.”

Herhangi bir görüşmeyi Rusya’nın davranışlarını değiştirmesine bağlayan Kuleba ayrıca, “Davranışlarını değiştirirlerse ve güçlerini Ukrayna’dan çekerlerse diplomatların görüşmesi için bir pencere açılacaktır. Ancak onlar bize savaş açtıkları için meydan okumayı kabul ettik ve onlara direndik. Kendimizi savunuyoruz” dedi.

Bakan, ikinci soruya verdiği yanıt da ise sertti. Ukrayna’nın taviz verme olasılığından bahsetme mantığının ‘yanlış’ olduğuna dikkat çeken Kuleba, “Neden Rusya’nın vermek zorunda olduğu tavizler hakkında konuşmuyoruz?” diye sordu.

Ülkesinin tutumuyla ilgili olarak şu açıklamada bulundu:

2014’te Rusya tarafından saldırıya uğradık. O zamanlar Ukrayna, Avrupa Birliği’nden (AB) nispeten uzaktaydı ve resmi olarak NATO entegrasyonu peşinde koşmuyordu. Bize yardımları olmadı, bizi Rus işgalinden de kurtarmadılar.

Üst düzey Ukraynalı diplomat, gerçek çözümün Ukrayna’nın hem AB hem de NATO üyeliğinde yattığını vurgularken, “Savaşın tekrarını önlemenin en iyi garantisi, Rusya’nın saldırmaya cesaret edememesidir” dedi. “Bu çözümün alternatifi yok ve Ukrayna bundan vazgeçmeye hazır değil” şeklinde konuştu.

Savaş sonrası çözüm

Geçen haftalarda, savaş sonrası bir çözümün şekli ve buna eşlik edebilecek güvenlik düzenlemeleri hakkında çeşitli fikirler ortaya atıldı. Bu kapsamda Ukrayna- Rusya sınırında 100 ila 200 kilometre arasında uzanan askerden arındırılmış bir bölge oluşturulması teklifinde bulunuldu.

Kuleba, bu öneriler için vaktin erken olduğunu söylerken, bugün ülkesinin resmi ve pratik olarak Rus güçlerini Ukrayna topraklarından çıkarmaya odaklandığını vurguladı. “Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. Topraklarımızı yasa dışı bir şekilde işgal ediyor. Bu bizim birincil hedefimiz” dedi.

Savaş sonrası düzenlemelerle ilgili olarak ise “Kesin olarak bildiğimiz şey, Ukrayna’nın olası herhangi bir yeni Rus istilasına karşı hazır olmak için çok güçlü bir orduya ve savunma yeteneklerine sahip olacağıdır” diyen Kuleba, sınırlarda askerden arındırılmış bir bölge kurulması önerisine gelince ise bunu ‘bir fikir, başka bir şey değil’ olarak değerlendirdi. Bakan, “Açıkçası, savaş sonrası güvenlik düzenlemelerinin nasıl olacağına dair kesin sonuçlara varmak için henüz çok erken olduğuna inanıyorum” ifadesini kullandı.

AB ve NATO üyeliği

Kuleba, ülkesinin hem AB hem de NATO üyeliğine bağlılığını vurgularken, Kiev’in NATO’ya katılımının Ukrayna, Avrupa ve Avrupa- Atlantik alanı için olduğu kadar Rusya için de en iyi güvenlik garantisi olduğuna dikkat çekti. Ukrayna Dışişleri Bakanı, AB konusunda gerçek bir ilerlemeye işaretle “AB’ye üyelik yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. İşler olması gerektiği gibi gelişiyor. Kimse son tarih belirlemez, ancak gerçek bir ilerleme kaydedildiğini görüyoruz” dedi.

Fotoğraf Altı: Ukrayna Savunma Bakanı, ABD’li mevkidaşı ve NATO Genel Sekreteri ile 15 Haziran’da Brüksel’de bir araya geldi. (EPA)
Ukrayna Savunma Bakanı, ABD’li mevkidaşı ve NATO Genel Sekreteri ile 15 Haziran’da Brüksel’de bir araya geldi. (EPA)

Ukrayna’nın NATO’ya katılma çabalarına ilişkin olarak Kuleba, ülkesinin, müttefiklerin Ukrayna’nın üyeliği yolunda ‘güçlü bir adım’ atmasını sağlamak için Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak NATO zirvesine hazırlık için yoğun bir şekilde çalıştığını söyledi. Dmitro Kuleba, Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliğinin Ukrayna, Avrupa ve Avrupa- Atlantik alanı ve aynı zamanda Rusya için de en iyi güvenlik garantisi olduğuna dikkat çektiği açıklamasında, “Rusya, Avrupa’nın en güçlü ordusu olan Ukrayna ordusunun yalnızca Avrupa- Atlantik bölgesinin doğu kanadını savunmaya odaklanacağından emin olacak” ifadesini kullandı.

Kuleba, Ukrayna’nın NATO’ya katılımı konusunda, üye ülkeler arasındaki farklılıklar konusunda iyimserdi:

Unutulmaması gereken önemli nokta, önceki yıllardan farklı olarak hem NATO hem de AB liderlerinin, Ukrayna’nın hem AB’ye hem de NATO’ya üye olacağı fikrini kesin olarak kabul etmeleridir. Bu konuda bir fikir birliği var. Bu sadece zaman çizelgesi ve bu noktaya gelmek için atılması gereken adımlarla ilgili.

Farklı bir Çin yaklaşımı

Uluslararası arena Çin’i Moskova ile Kiev arasında potansiyel bir arabulucu olarak görüyor. Pekin’in şubat ayında ortaya koyduğu barış planı her iki taraftan da ilgi görmezken, birçok kişi arabuluculuğunun Pekin’in Moskova ile stratejik dostluğu ve Kiev ile ilişkisinin devamı açısından başarılı olacağını umuyor.

Kuleba, Çin’İn barış planı hakkında ise şunları söyledi:

Çin’in Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığına ilişkin takip ettiği siyasi çizgiyi reddetmediğimizi söylemek doğru olur. Ben kasıtlı olarak bir barış önerisi değil, siyasi bir çizgi diyorum. Çünkü Çin’in geçen şubat ayında sunduklarını dikkatlice okursanız, bunun ardışık adımlar değil, bir dizi ilke olduğunu göreceksiniz.

Ukrayna Dışişleri Bakanı, Vladimir Zelenskiy tarafından önerilen ve savaşı sona erdirmek için gerekli bir dizi adım olan barış formülünün aksine, Çin’in siyasi ilkeleri tanımladığını da vurguladığı açıklamasında “Bu ilkelerden bazıları bizim düşüncelerimizle örtüşürken bazıları uyuşmaz” dedi. Kiev ve Pekin’in iki tarafın fikirlerini karıştırmanın yollarını aramak için bu konuda ‘derin bir tartışma’ yürüttüğünü doğrulayarak, bu konunun Çin Hükümeti Özel Temsilcisi’nin Kiev ziyareti sırasında yaptığı görüşmeler arasında yer aldığını söyledi.

Kuleba, Çin’in Rusya’ya yönelik önyargısı üzerine ise Pekin’in savaş konusunda ayrı bir politika izlediğini belirtirken, meselenin Çin’in bu veya diğer tarafta yer alacağı sonucuna varmaktan daha karmaşık olduğunu vurguladı:

Çin ve Rusya eski ortaklar olsa da bence Pekin, Moskova’nın bu savaşı kazanmasıyla ilgilenmiyor. Çünkü savaşın ‘haklı olmadığını’ ve ‘egemen bir ulusu hedef alarak onun toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini’ anladı. Toprak bütünlüğü ilkesinin, Çin açısından çok önemli olduğunu ve Ukrayna-Çin ilişkilerinin Pekin için önemli olduğunu biliyorsunuz.

İHA endüstrisi

Bazıları Çin’i barış için potansiyel bir arabulucu olarak görse de Washington, Pekin’i İHA üretimi için teknoloji ve yedek parça sağlayarak Rusya’ya Ukrayna’ya karşı savaşında askeri destek sağlamaması konusunda uyarıyor. Kuleba ayrıca Çin adından bahsetmeden, füze ve İHA üreten ve yaptırımları aşan Rus savunma sanayisine farklı ülkelerden özellikle elektronik parçalar olmak üzere yedek parçaların gelişinin izlendiğini doğruladı. Tamamen askeri olmadığı ve sivil endüstride kullanılabileceği için Rus şirketlerinin belirli çift kullanımlı parçaları satın almasını engellemek amacıyla bu ülkelerin ihracatları üzerindeki kontrolün güçlendirilmesi çağrısında bulundu. Bakan, “Bu konuda sadece Çin ile çalışmıyoruz. Çünkü ne yazık ki birtakım ülkelerden Rusya pazarına yedek parça girişini görüyoruz. Bu, durum Rusya’nın yeni füzeler ve İHA’lar üretmesine yardımcı oluyor” dedi.

Suudi Arabistan’ın yapıcı rolü

Kuleba, Ukrayna savaşında uluslararası arabuluculuğu iki kısma ayırdı. İlki, Ukrayna tarafından önerilen barış formülüne katılmak. Bunu ise ‘Ukrayna’ya ve tüm dünyaya bu savaşı durdurmaya yardım etmenin en iyi yolu’ olarak nitelendirdi. İkinci kısım ise ‘belirli sorunları çözmeye odaklanmak’.

Kuleba, Suudi Arabistan’ın ‘savaş esiri takaslarından birinde çok yararlı ve yapıcı bir rol oynadığını söylerken, Türkiye ve Birleşmiş Milletler’in (BM) de Karadeniz Tahıl Girişimi’nin başlatılmasında ve Ukrayna’nın dünya pazarlarına yaptığı tahıl ihracatına uygulanan ambargonun kaldırılmasında oldukça önemli bir rol oynadığını dile getirdi. Geçen ay Cidde’de düzenlenen Arap Birliği zirvesine Ukrayna’nın katılımıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kuleba şu ifadeleri kullandı:

Başkan Zelenskiy, zirvede ve ikili görüşmelerde yaptığı görüşmelerin büyük bir bölümünü barış formülüne ayırdı. Bizim için önemli bir olay ve önemli bir fırsattı. Çünkü her bölgeye ve her ülkeye ulaşma, yüz yüze konuşma ve ne için mücadele ettiğimizi anlatma politikamızla birebir örtüşüyordu. Suudi Arabistan Krallığı tarafından Başkan Zelenskiy’e yönelik bu zirveye katılma daveti memnuniyetle karşılandı ve büyük takdir topladı.

Batı’nın devam eden desteği

Ukrayna’daki savaş, Avrupa’daki güvenlik denklemlerini değiştirdi ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana muhafazakâr bir savunma politikası izleyen ülkeleri Kiev’e modern askeri teçhizat göndermeye sevk etti.

Savaşın 15’inci ayına girmesiyle birlikte ABD’nin Kiev’e verdiği desteğin devam ettiğine dair şüpheler Cumhuriyetçi saflardaki en önemli seçim sorunlarından biri haline geldiği için Batı’nın, özellikle de ABD’nin Ukrayna’ya desteğinin azalmasına yönelik korkular arttı.

Ancak Kuleba endişeli görünmüyordu ve Batı’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin azaldığına dair hiçbir işaretten bahsetmedi:

Onlarla çok iyi bir iş birliğimiz var. İlişkide bulunduğumuz her ülke, kendi seçim döngüsü olan bir demokrasidir. Görevdeki hükümetlerle ve aynı zamanda sandalye için yarışanlarla da çalışıyoruz.

Pek çok ülke, çoğu iç meselelerde derin bir şekilde bölünmüş olsa da rakip siyasi güçlerin Ukrayna’yı destekleme konusunda birleştiğini de sözlerine ekleyen Kuleba, “Ama tabii ki burada veya orada bir kriz çıkarsa üstesinden geleceğiz. Krizi çözeceğimizden hiç şüphem yok” dedi.

Kuleba, ülkesine sağlanan desteğin Batı ile sınırlı olmadığını kaydederken, geçen şubat ayında, yani Rus işgalinin birinci yıl dönümünde, Ukrayna’da adil ve kalıcı barışın yeniden sağlanmasına ilişkin BM Genel Kurulu kararının aldığı geniş desteğe vurgu yaptı.

Dmitro Kuleba, sözlerini şöyle sürdürdü:

Dünya genelinde 141 ülke bu kararın lehinde oy kullandı. Bu, yalnız başına Batı’dan çok daha fazlası. Bu, yalnızca geleneksel Batı’yı değil, aynı zamanda Asya, Ortadoğu, Afrika ve Güney Amerika’yı da temsil eden küresel güçlerin büyük çoğunluğunu yansıtıyor. 141 ülke, Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarının uluslararası toplumun çıkarlarına ve ulusal güvenlik kaygılarına aykırı olduğunun farkında. Tamamı, Rusya’nın yaptığının yanlış olduğunu biliyor. Dünyanın çalışma şekli bu değil ve kimse Ukrayna’nın konumunda olmak istemiyor.

Ukrayna’nın tarafsızlık konumu

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini büyük ölçüde karşı çıkan uluslararası pozisyona paralel olarak onlarca ülke, her iki tarafla güçlü ilişkiler sürdürmek ve arabuluculuk imkânı sağlamak açısından savaşta tarafsızlık çizgisinde duruyor.

Fotoğraf Altı: Zelenskiy 16 Haziran’da Kiev’de arabuluculuk girişiminde bulunan Afrika ülkeleri liderlerini kabul etti (Reuters)
Zelenskiy 16 Haziran’da Kiev’de arabuluculuk girişiminde bulunan Afrika ülkeleri liderlerini kabul etti (Reuters)

Kuleba, Ukrayna’nın söz konusu tarafsızlığı ne ölçüde anladığı konusunda şunları söyledi:

Bizimle konuşmak isteyen herkesle konuşuruz. Başkanın (Zelenskiy) Arap Birliği zirvesinde görünmesi bunun bir başka kanıtıdır. Yüz yüze konuşarak, son derece samimi bir şekilde bir yıldan az bir sürede iki Afrika turu gerçekleştirdim.

Ukraynalı Bakan, uluslarla bir iletişim hattı sürdürmenin, onlara saygı duymanın ve onlarla karşılıklı ilişkiler ve çıkarlar geliştirmenin gerekli olduğunu vurguladığı açıklamasını şöyle sonlandırdı:

Sovyetler Birliği zamanına geri dönersek; onun dünyanın her yerinde dostları olduğunu ve genellikle Birliğin kendisi tarafından büyük ölçüde desteklendiğini görürüz. Ancak bu ülkeler Sovyetler Birliği’ni dağılmaktan, Soğuk Savaş’ı da kaybetmekten kurtaramadılar. Bugün tarafsızlık oyunu oynamaya çalışan aynı ülkeler, onları Rusya Federasyonu’nun baskı ve pençesinden kurtardığımız anda pozisyonlarını değiştireceklerdir.



İsrail ordusu kara harekâtı kapsamında Gazze şehrinin merkezine doğru ilerliyor

TT

İsrail ordusu kara harekâtı kapsamında Gazze şehrinin merkezine doğru ilerliyor

İsrail ordusu kara harekâtı kapsamında Gazze şehrinin merkezine doğru ilerliyor

İsrail ordusu Gazze'de genişletilmiş operasyonun başladığını duyurdu ve şehir sakinlerini güneye gitmeye çağırdı.

Bir İsrail askeri yetkilisi bugün, ordunun Gazze şehrini kontrol altına almak için başlattığı operasyonda ‘ana’ harekâta başladığını belirterek, kara kuvvetlerinin şehrin derinliklerine ve merkezine doğru ilerlediğini kaydetti.

Ordunun Hamas'ı yenmek için gerekli olduğu sürece operasyonlara devam etmeye hazır olduğunu ifade eden yetkili, Hamas mensuplarının sayısının ‘2 bin ila 3 bin arasında’ olduğunun tahmin edildiğini belirtti.

Yetkili, “Ordu, Gazze şehrinde hızlı ama güvenli bir şekilde operasyonlar yürütmeyi planlıyor ve rehinelerin ve sivillerin güvenliğini öncelikli tutuyor... İsrail, nüfusun yaklaşık yüzde 40'ının şimdiden Gazze Şeridi'nin güneyine göç ettiği şehirdeki güçlerini kademeli olarak artıracak ve insani yardım çabalarını genişletecek” ifadelerini kullandı.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee bu sabah X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, kuzey Gazze'yi hedef alan ve en az 20 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan şiddetli hava saldırılarının ardından İsrail operasyonunun genişletileceğini duyurdu.

İsrail, Gazze'de askeri operasyon hazırlıkları kapsamında geçtiğimiz ay Gazze şehri sakinlerine tahliye çağrısı yapmıştı. Ancak birçok kişi Gazze'nin güneyindeki aşırı kalabalık ve yüksek ulaşım maliyetleri nedeniyle şehirden ayrılamadıklarını söyledi.

Adraee’nin X platformundaki paylaşımında şu ifadeler yer aldı: “Gazze sakinleri… İsrail Savunma Kuvvetleri Gazze şehrindeki Hamas altyapısını yok etmeye başladı. Gazze şehri tehlikeli bir savaş bölgesi ve bu bölgede kalmak sizi tehlikeye atıyor. Er-Reşid Caddesi üzerinden Gazze Vadisi'nin güneyindeki bölgelere araçla veya yürüyerek mümkün olan en kısa sürede gidin. Güvenliğinizi ve sevdiklerinizin güvenliğini sağlamak için, şehri terk eden bölge sakinlerinin yüzde 40'ından fazlasına katılın.”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün Gazze şehrinde ‘yoğun bir operasyonun’ başladığını duyurdu. Şehri kontrol altına almak için kara harekâtı başlattığını açıklayan İsrail ordusu, şehir sakinlerine ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki sakinlere ‘mümkün olduğunca çabuk’ güneye gitmeleri konusunda uyarıda bulundu.

İsrailli bir askeri yetkili kara operasyonunun ana aşamasının başladığını bildirirken, İsrail medyası ordudan aldığı bilgiye dayanarak 162. ve 98. tümenlerin Gazze şehrinin batı kesiminde operasyon yürüttüğünü bildirdi.

İki İsrailli yetkili daha önce CNN'e yaptıkları açıklamada, ordunun Gazze şehrine kara harekâtı başlattığını doğrulamıştı. CNN, yetkililerden birinin Gazze şehrindeki kara operasyonunun başlangıçta ‘kademeli’ olacağını söylediğini aktardı.

‘Gazze yanıyor’

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Filistin topraklarına yönelik yoğun hava saldırılarının ardından bugün yaptığı açıklamada, Gazze'nin ‘yandığını’ söyledi ve ülkesinin ‘geri adım atmayacağını’ bildirdi.

Katz, İsrail ordusunun ‘terörün altyapısını demir yumrukla vurduğunu ve askerlerin rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas'ın yenilgisi için gerekli koşulları yaratmak amacıyla cesurca savaştığını’ belirtti. Katz, “Misyonumuzu tamamlayana kadar durmayacağız ve geri adım atmayacağız” dedi.

AFP'ye konuşan görgü tanıklarına göre, Gazze şehri bu sabah erken saatlerde İsrail'in yoğun bombardımanına maruz kaldı. Bu olay, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Yahudi devletine ABD'nin ‘sarsılmaz’ desteğini ifade etmek için İsrail'i ziyaret etmesinden bir gün sonra meydana geldi.

The Jerusalem Post'a göre, Gazze şehrine yönelik hava saldırılarının haftalarca sürmesi ve çok katlı yüksek binaların yıkılmasıyla birlikte, İsrail ordusu daha geniş çaplı bir kara harekâtı için dönüm noktasına ulaşmış görünüyor.

Dün erken saatlerde tahmini 300 bin Gazze sakini Gazze şehrinden güneye kaçmak zorunda kaldı, ancak yaklaşık 700 bin kişi şehirde kaldı.

İsrail ordusu, Refah'ta olduğu gibi, İsrail kara kuvvetleri şehre ilerlemeye başladığında Gazze'deki sivillerin çoğunun kaçacağını umuyordu.


İsrail ordusu Gazze şehrine kara harekâtı başlattı ve bölge sakinlerine güneye doğru gitme talimatı verdi

Gazze şehrinde bugün meydana gelen patlamanın ardından yükselen dumanlar (Reuters)
Gazze şehrinde bugün meydana gelen patlamanın ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

İsrail ordusu Gazze şehrine kara harekâtı başlattı ve bölge sakinlerine güneye doğru gitme talimatı verdi

Gazze şehrinde bugün meydana gelen patlamanın ardından yükselen dumanlar (Reuters)
Gazze şehrinde bugün meydana gelen patlamanın ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün Gazze şehrinde ‘yoğun bir operasyonun’ başladığını duyurdu. Şehri kontrol altına almak için kara harekâtı başlattığını açıklayan İsrail ordusu, şehir sakinlerine ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki sakinlere ‘mümkün olduğunca çabuk’ güneye gitmeleri konusunda uyarıda bulundu.

İsrailli bir askeri yetkili kara operasyonunun ana aşamasının başladığını bildirirken, İsrail medyası ordudan aldığı bilgiye dayanarak 162. ve 98. tümenlerin Gazze şehrinin batı kesiminde operasyon yürüttüğünü bildirdi.

İki İsrailli yetkili daha önce CNN'e yaptıkları açıklamada, ordunun Gazze şehrine kara harekâtı başlattığını doğrulamıştı. CNN, yetkililerden birinin Gazze şehrindeki kara operasyonunun başlangıçta ‘kademeli’ olacağını söylediğini aktardı.

AFP'ye konuşan görgü tanıklarına göre, Gazze şehri bu sabah erken saatlerde İsrail'in yoğun bombardımanına maruz kaldı. Bu olay, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Yahudi devletine ABD'nin ‘sarsılmaz’ desteğini ifade etmek için İsrail'i ziyaret etmesinden bir gün sonra meydana geldi.

Filistin devlet televizyonu, şafak vakti itibarıyla İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 38 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.

fvgt
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde İsrail'in kara ve hava operasyonları sırasında yıkılan binaların üzerinden uçan İsrail füzeleri (AP)

Filistinli kaynaklar, İsrail ordusuna ait tankların yaklaşık iki yıldır Gazze'nin kuzeyinde görülmemiş bir savaş sahnesinde şehrin merkezine girdiğini bildirdi.

The Jerusalem Post'a göre, Gazze şehrine yönelik hava saldırılarının haftalarca sürmesi ve çok katlı yüksek binaların yıkılmasıyla birlikte, İsrail ordusu daha geniş çaplı bir kara harekâtı için dönüm noktasına ulaşmış görünüyor.

dffr
Sahil yolunu takip ederek Gazze'nin kuzeyinden güneye doğru ilerleyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AP)

Dün erken saatlerde tahmini 300 bin Gazze sakini Gazze şehrinden güneye kaçmak zorunda kaldı, ancak yaklaşık 700 bin kişi şehirde kaldı.

İsrail ordusu, Refah'ta olduğu gibi, İsrail kara kuvvetleri şehre ilerlemeye başladığında Gazze'deki sivillerin çoğunun kaçacağını umuyordu.

Güvenlik muhalefeti

Şarku’l Avsat’ın The Jerusalem Post’tan aktardığına göre, Gazze şehrinin işgali, İsrail savunma kurumları içinde de tartışma yaratıyor. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir de dahil olmak üzere çoğu güvenlik yetkilisi bu harekete karşı çıkıyor.

vfd
Gazze sınırının İsrail tarafında bulunan tanklar (Reuters)

Ancak Zamir, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun işgale devam etme emrini vermesinin ardından istifa etmeyi reddetti. Gazeteye göre Zamir bu kararını, saldırının şiddetini ve İsrailli rehineler, İsrailli askerler ve Filistinli siviller üzerindeki etkisini hafifletme kabiliyetiyle gerekçelendirdi.

Netanyahu, Gazze şehrinin işgalinin Hamas'a son iki yılda uğradığı ağır yenilgilerden daha büyük bir yenilgi yaşatacağını belirtti.

Ağır bombardıman

Şehrin sakinlerinden Ahmed Gazal, AFP'ye yaptığı açıklamada, “Gazze şehrine yönelik yoğun ve sürekli bombardıman var ve tehlike artıyor… Bu sabah erken saatlerde yeri sarsan korkunç bir patlama duyduk. İsrail ordusu, birçok ailenin evlerinin bulunduğu bir binayı hedef aldı. Yıkılan evlerin çoğunda insanlar yaşıyordu. Çok sayıda vatandaş enkaz altında kaldı” ifadelerini kullandı.

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal ise Gazze şehrine yönelik yoğun bombardımanın devam ettiğini; ölü ve yaralı sayısının arttığını bildirdi. Bugün şafak vakti İsrail uçaklarının eş-Şeva Meydanı yakınlarındaki bir yerleşim bölgesini hedef alması sonucu enkaz altında ölü, yaralı ve kayıplar olduğunu ifade eden Basal, saldırıyı ‘büyük bir katliam’ olarak nitelendirdi.

‘Gazze yanıyor’

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Filistin topraklarına yönelik yoğun hava saldırılarının ardından bugün yaptığı açıklamada, Gazze'nin ‘yandığını’ söyledi ve ülkesinin ‘geri adım atmayacağını’ bildirdi.

Katz, İsrail ordusunun ‘terörün altyapısını demir yumrukla vurduğunu ve askerlerin rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas'ın yenilgisi için gerekli koşulları yaratmak amacıyla cesurca savaştığını’ belirtti. Katz, “Misyonumuzu tamamlayana kadar durmayacağız ve geri adım atmayacağız” dedi.

vfd
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Tel Aviv'den ayrılırken basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (AFP)

Bu gerginlik, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun İsrail'i ziyaretinden bir gün sonra ortaya çıktı. Bakan, ziyaretinde, Amerika'nın İsrail'in Gazze'deki hedeflerine ulaşması için sarsılmaz desteğini sürdüreceğini taahhüt ederek, Hamas'ın ortadan kaldırılması çağrısında bulundu.

Rubio, İsrail'in saldırısının ardından Washington'un Doha'ya desteğini göstermek için bugün Katar'ı ziyaret edecek.

Geçtiğimiz hafta İsrail, Katar'daki Hamas liderlerinin kaldığı binaya hava saldırısı düzenleyerek Ortadoğu'nun çeşitli bölgelerine yayılan askeri operasyonlarını genişletti. 9 Eylül'de Doha'ya düzenlenen saldırıda, Hamas liderlerinden Halil el-Hayye'nin oğlu ve Katarlı bir güvenlik yetkilisi dahil altı kişi yaşamını yitirdi.

dfv
Gazze Şeridi sınırında ilerleyen İsrail zırhlı personel taşıyıcısı, 16 Eylül 2025 (Reuters)

Trump rehinelerin serbest bırakılmasını istiyor... Aileler Netanyahu'yu sorumlu tutuyor

ABD Başkanı Donald Trump da Truth Social platformu üzerinden yaptığı bir paylaşımda, rehinelerin karşı karşıya olduğu tehlikeyi kabul etti.

Trump dün Truth Social platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şöyle dedi: “Hamas'ın rehineleri İsrail'in kara saldırısına karşı canlı kalkan olarak kullanmak için bölgeden uzaklaştırdığına dair bir haber okudum. Umarım Hamas liderleri böyle bir şey yaparlarsa neyle karşı karşıya kalacaklarını anlarlar. Bu, daha önce çok az kişinin tanık olduğu bir insani zulüm. Bunun olmasına izin vermeyin, yoksa her şey biter. Tüm rehineleri hemen serbest bırakın!”

(Truth Social gönderisi)

Öte yandan Rehine ve Kayıp Aileleri Forumu, dün gece geç saatlerde yayınladığı açıklamada, Gazze şehrinde askeri operasyonların yoğunlaştırılması kararını eleştirdi.

Açıklamada, “Teröristler tarafından 710 gece esaret altında tutulan rehineler için bu gece son gece olabilir… Onların cesetlerini bulup onurlu bir şekilde defnetmek için son şansımız olabilir” denildi.

vfdb
İsrailli rehine Matan Zangauker'in annesi Einav Zangauker, İsrail Başbakanı’nın konutunun önünde rehinelerin derhal serbest bırakılmasını talep eden bir protesto eyleminde diğer rehinelerin aileleriyle birlikte oturuyor. (Reuters)

Açıklamanın devamında, “Başbakan Binyamin Netanyahu, rehinelerin kaderinden kişisel olarak sorumlu. Bu çok açık” ifadeleri yer aldı.

Forum ayrıca, Einav Zangauker, Ophir Braslavsky ve Anat Angrist dahil olmak üzere rehinelerin ailelerinin Kudüs'teki Başbakanlık Konutu’na gittiğini bildirdi.


BM, İsrail'in Katar'a yönelik saldırısını kınadı: Uluslararası hukukun şok edici ihlali

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk (EPA)
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk (EPA)
TT

BM, İsrail'in Katar'a yönelik saldırısını kınadı: Uluslararası hukukun şok edici ihlali

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk (EPA)
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk (EPA)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in geçtiğimiz hafta Katar'daki Hamas liderlerine yönelik saldırısının bölgesel barış ve istikrarı tehdit ettiğini belirterek, ‘yargısız infazların sorumlularının hesap vermesi’ gerektiğini vurguladı.

Volker Türk, BM İnsan Hakları Konseyi'nde saldırıyla ilgili oturumun açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “İsrail'in 9 Eylül'de Doha'daki müzakerecilere yönelik saldırısı, uluslararası hukukun şok edici bir ihlali, bölgesel barış ve istikrara yönelik bir saldırı ve dünya çapındaki arabuluculuk ve müzakere süreçlerinin bütünlüğüne yönelik bir darbedir.”

Katar, BM İnsan Hakları Konseyi'nden Doha'ya yönelik bombardıman için İsrail'i sorumlu tutmak üzere adımlar atmasını istedi.

Diğer yandan dün düzenlenen Doha Zirvesi’nde liderler, Katar devletine, güvenliğine, istikrarına, egemenliğine ve vatandaşlarının emniyetine koşulsuz desteklerini yinelediler. İsrail'in, Katar'ın egemenliğine açık bir ihlal, uluslararası hukuka bariz bir aykırılık ve bölgesel barış ve güvenliğe ciddi bir tehdit olarak gördükleri acımasız saldırısını kınayarak, Katar ile birlik içinde olduklarını ifade ettiler.

Doha'da düzenlenen olağanüstü Arap Birliği - İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirvesi, tüm Arap ve İslam ülkelerine yönelik bir saldırı eylemi olan İsrail'in hain saldırısına karşı Katar ile dayanışmayı vurguladı. Ayrıca Katar'ın, BM Şartı hükümlerine uygun olarak, güvenliğini, egemenliğini, istikrarını ve vatandaşlarının emniyetini sağlamak için bu saldırganlığa yanıt vermek üzere atacağı tüm adım ve önlemlerde yanında olunacağı taahhüt edildi.

Nihai bildiride, Gazze Şeridi'nde ateşkesi sağlamak, savaşı sona erdirmek ve rehineleri serbest bırakmak için kilit arabulucu rolünü üstlenen Katar'ı hedef almanın, tehlikeli bir adım ve barışı yeniden tesis etmek için yapılan diplomatik çabalara yönelik bir saldırı olduğu belirtildi. Bildiride, “tarafsız bir arabuluculuk merkezine yönelik bu tür bir saldırganlık, Katar devletinin egemenliğini ihlal etmekle kalmayıp, uluslararası arabuluculuk ve barış sağlama çabalarını da baltalamaktadır ve bunun tüm sorumluluğu İsrail'e aittir” vurgusu yapıldı.