Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçmedi

Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba, Belarus’un karadan müdahalesine tepki gösterdi.

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçmedi
TT

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçmedi

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçmedi

Sonunda her şey yoluna girecek. Tamama değilse, henüz son değildir.

Bu söz, Brezilyalı yazar Fernando Sabino’ya ve sonrasında da İrlandalı yazar Oscar Wilde’a atfedilmiştir. Aynı zamanda Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın bugün ülkesinin durumunu anlatırken kullandığı ifadenin de aynısı...

Ukrayna’nın ülkenin doğu ve güney cephelerine karşı saldırı başlamasından günler sonra, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Kuleba’nın iyimserliğinde büyük bir ihtiyat vardı. Kuleba, ülkesinin ordusunun sahada ilerlediğini ve bazı köyleri kurtardığını belirtirken, bazı cephelerde ise Rus saldırısının devam ettiğini kabul etti.

Ukraynalı diplomat, savaşı bitirmenin bir yolu olarak ülkesinin taviz vermesini kabul etmezken, bu önerinin hatalı olduğunu vurguladı. Diğer yandan ülkesinin NATO üyeliğine bağlılığını yineleyen Kuleba, üye ülkelerden müttefiklerini de gelecek ay Litvanya’da yapılacak NATO zirvesinde bu yönde güçlü adımlar atmaya çağırdı. Kiev’in Avrupa Birliği’ne (AB) katılma çabalarına ilişkin olarak Kuleba, bir takvim belirtmeden istikrarlı bir ilerleme olduğuna işaret etti.

Çin-Rusya ortaklığının gücüne rağmen Ukraynalı Bakan, Pekin’in Moskova’nın savaştaki zaferiyle ‘ilgilenmediğine’ dair inancını dile getirerek ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymanın öneminin farkında olduğunu vurguladı. Belarus’un topraklarında Rus nükleer savaş başlıklarının konuşlandırılmasını kabul etmesi sonrasında Ukrayna’ya askeri müdahale olasılığına ilişkin olarak ise Kuleba, Minsk’in yakın gelecekte Ukrayna’ya kara kuvvetleri tarafından yapılacak bir saldırıda yer alma ihtimalini olmadığını kaydetti.

Hareketli saha durumu

Ukrayna’nın doğu ve güney cepheleri, geçen hafta Kiev’in karşı saldırısını artırmasından bu yana şiddetli çatışmalara sahne oluyor. Bu saldırının ilk günlerinde büyük kayıplar verildiğine dair yayınlanan raporlar çerçevesinde Kiev, ilerleme kaydedildiğini ve bölgelerin Rus kontrolünden kurtarıldığını duyurdu.

Fotoğraf Altı: Rus bombardımanı Dnipro bölgesinde büyük yıkıma yol açtı. (EPA)
Rus bombardımanı Dnipro bölgesinde büyük yıkıma yol açtı. (EPA)

Kuleba, savaş alanındaki durumu ‘son derece dinamik’ olarak nitelendirdi. “Rusya, bazı alanlarda ilerlemeye çalışıyor ama ordumuz saldırıları püskürtmeyi başardı. Bazı alanlarda ilerlemeye çalışıyoruz ve son zamanlarda sahada başarılar elde ettik” diyen Bakan ayrıca bazı köylerin Ukrayna Silahlı Kuvvetleri tarafından kurtarıldığını doğrulayarak, durumun hareketli olduğu uyarısında bulundu. Dmitro Kuleba, “Bazı alanlarda saldırı halindeyiz ancak Rusya diğer bölgelerde halen saldırıda. Tek fark, biz ilerleme kaydederken Rusya’nın ilerlememesi” ifadesini kullandı.

Minsk’in karadan müdahalesi söz konusu değil

Belarus Devlet Başkanı’nın nükleer savaş başlıkları da dahil olmak üzere Rus taktik nükleer silahlarını konuşlandırma onayı, uluslararası düzeyde endişe yarattı.

Kuleba, bu adımı ‘Rusya Federasyonu ve Belarus’un açık bir saldırısı olarak nitelendirerek, ‘nükleer silahlanmanın, özellikle de doğrudan sınırlarda meydana geldiğinde, her zaman bir endişe konusu olduğunu’ söyledi. Diğer yandan üst düzey Ukraynalı yetkili, Belarus’un öngörülebilir gelecekte kara kuvvetleriyle savaşa karışmasının söz konusu olmadığını vurgularken, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun ‘siyaset yapmanın ve -nükleer olsa bile- askeri güç sergilemenin bir sorun olduğunun gayet iyi farkında olduğunu’ söyledi. “Ukrayna’yı fiilen işgal etmeye çalışarak ülkesini çöküşün eşiğine getirmek çok farklı bir mesele” dedi. Kuleba, Lukaşenko’nun ‘Belarus ordusunun Ukrayna ordusu tarafından yenileceğini ve bunun Belarus rejimi için korkunç sonuçlara yol açacağını anladığını’ da sözlerine ekledi.

Olası tavizler?

Ukrayna’nın savaşı sona erdirme vizyonuna açıklık getirmek amacıyla Şarku’l Avsat, Dışişleri Bakanı’na Kiev’in Moskova ile bugün görüşmeye istekli olup olmadığını ve vermeye istekli olabileceği tavizlerin niteliğini sordu.

Kuleba ilk soruya, bunun ‘çok varsayımsal’ bir şey olduğu yanıtını verdi. Bakan ayrıca Kiev’deki hava saldırıları nedeniyle uyarı sirenlerinin sesine ve onlarca insansız hava aracının (İHA) ve Rus füzelerinin barışçıl Ukrayna şehirlerini hedef aldığına dikkat çektiği sözlerini şöyle sürdürdü:

“Neredeyse her gece oluyor. Sivilleri kaybediyoruz ve ekonomimizi mahvediyorlar. Ukrayna’nın en büyük barajlarından birini havaya uçurdular. Bu da çevreye ve bölgede yaşayan insanlara büyük zarar veriyor. Her gün bize saldırıyorlar.”

Herhangi bir görüşmeyi Rusya’nın davranışlarını değiştirmesine bağlayan Kuleba ayrıca, “Davranışlarını değiştirirlerse ve güçlerini Ukrayna’dan çekerlerse diplomatların görüşmesi için bir pencere açılacaktır. Ancak onlar bize savaş açtıkları için meydan okumayı kabul ettik ve onlara direndik. Kendimizi savunuyoruz” dedi.

Bakan, ikinci soruya verdiği yanıt da ise sertti. Ukrayna’nın taviz verme olasılığından bahsetme mantığının ‘yanlış’ olduğuna dikkat çeken Kuleba, “Neden Rusya’nın vermek zorunda olduğu tavizler hakkında konuşmuyoruz?” diye sordu.

Ülkesinin tutumuyla ilgili olarak şu açıklamada bulundu:

2014’te Rusya tarafından saldırıya uğradık. O zamanlar Ukrayna, Avrupa Birliği’nden (AB) nispeten uzaktaydı ve resmi olarak NATO entegrasyonu peşinde koşmuyordu. Bize yardımları olmadı, bizi Rus işgalinden de kurtarmadılar.

Üst düzey Ukraynalı diplomat, gerçek çözümün Ukrayna’nın hem AB hem de NATO üyeliğinde yattığını vurgularken, “Savaşın tekrarını önlemenin en iyi garantisi, Rusya’nın saldırmaya cesaret edememesidir” dedi. “Bu çözümün alternatifi yok ve Ukrayna bundan vazgeçmeye hazır değil” şeklinde konuştu.

Savaş sonrası çözüm

Geçen haftalarda, savaş sonrası bir çözümün şekli ve buna eşlik edebilecek güvenlik düzenlemeleri hakkında çeşitli fikirler ortaya atıldı. Bu kapsamda Ukrayna- Rusya sınırında 100 ila 200 kilometre arasında uzanan askerden arındırılmış bir bölge oluşturulması teklifinde bulunuldu.

Kuleba, bu öneriler için vaktin erken olduğunu söylerken, bugün ülkesinin resmi ve pratik olarak Rus güçlerini Ukrayna topraklarından çıkarmaya odaklandığını vurguladı. “Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. Topraklarımızı yasa dışı bir şekilde işgal ediyor. Bu bizim birincil hedefimiz” dedi.

Savaş sonrası düzenlemelerle ilgili olarak ise “Kesin olarak bildiğimiz şey, Ukrayna’nın olası herhangi bir yeni Rus istilasına karşı hazır olmak için çok güçlü bir orduya ve savunma yeteneklerine sahip olacağıdır” diyen Kuleba, sınırlarda askerden arındırılmış bir bölge kurulması önerisine gelince ise bunu ‘bir fikir, başka bir şey değil’ olarak değerlendirdi. Bakan, “Açıkçası, savaş sonrası güvenlik düzenlemelerinin nasıl olacağına dair kesin sonuçlara varmak için henüz çok erken olduğuna inanıyorum” ifadesini kullandı.

AB ve NATO üyeliği

Kuleba, ülkesinin hem AB hem de NATO üyeliğine bağlılığını vurgularken, Kiev’in NATO’ya katılımının Ukrayna, Avrupa ve Avrupa- Atlantik alanı için olduğu kadar Rusya için de en iyi güvenlik garantisi olduğuna dikkat çekti. Ukrayna Dışişleri Bakanı, AB konusunda gerçek bir ilerlemeye işaretle “AB’ye üyelik yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. İşler olması gerektiği gibi gelişiyor. Kimse son tarih belirlemez, ancak gerçek bir ilerleme kaydedildiğini görüyoruz” dedi.

Fotoğraf Altı: Ukrayna Savunma Bakanı, ABD’li mevkidaşı ve NATO Genel Sekreteri ile 15 Haziran’da Brüksel’de bir araya geldi. (EPA)
Ukrayna Savunma Bakanı, ABD’li mevkidaşı ve NATO Genel Sekreteri ile 15 Haziran’da Brüksel’de bir araya geldi. (EPA)

Ukrayna’nın NATO’ya katılma çabalarına ilişkin olarak Kuleba, ülkesinin, müttefiklerin Ukrayna’nın üyeliği yolunda ‘güçlü bir adım’ atmasını sağlamak için Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak NATO zirvesine hazırlık için yoğun bir şekilde çalıştığını söyledi. Dmitro Kuleba, Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliğinin Ukrayna, Avrupa ve Avrupa- Atlantik alanı ve aynı zamanda Rusya için de en iyi güvenlik garantisi olduğuna dikkat çektiği açıklamasında, “Rusya, Avrupa’nın en güçlü ordusu olan Ukrayna ordusunun yalnızca Avrupa- Atlantik bölgesinin doğu kanadını savunmaya odaklanacağından emin olacak” ifadesini kullandı.

Kuleba, Ukrayna’nın NATO’ya katılımı konusunda, üye ülkeler arasındaki farklılıklar konusunda iyimserdi:

Unutulmaması gereken önemli nokta, önceki yıllardan farklı olarak hem NATO hem de AB liderlerinin, Ukrayna’nın hem AB’ye hem de NATO’ya üye olacağı fikrini kesin olarak kabul etmeleridir. Bu konuda bir fikir birliği var. Bu sadece zaman çizelgesi ve bu noktaya gelmek için atılması gereken adımlarla ilgili.

Farklı bir Çin yaklaşımı

Uluslararası arena Çin’i Moskova ile Kiev arasında potansiyel bir arabulucu olarak görüyor. Pekin’in şubat ayında ortaya koyduğu barış planı her iki taraftan da ilgi görmezken, birçok kişi arabuluculuğunun Pekin’in Moskova ile stratejik dostluğu ve Kiev ile ilişkisinin devamı açısından başarılı olacağını umuyor.

Kuleba, Çin’İn barış planı hakkında ise şunları söyledi:

Çin’in Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığına ilişkin takip ettiği siyasi çizgiyi reddetmediğimizi söylemek doğru olur. Ben kasıtlı olarak bir barış önerisi değil, siyasi bir çizgi diyorum. Çünkü Çin’in geçen şubat ayında sunduklarını dikkatlice okursanız, bunun ardışık adımlar değil, bir dizi ilke olduğunu göreceksiniz.

Ukrayna Dışişleri Bakanı, Vladimir Zelenskiy tarafından önerilen ve savaşı sona erdirmek için gerekli bir dizi adım olan barış formülünün aksine, Çin’in siyasi ilkeleri tanımladığını da vurguladığı açıklamasında “Bu ilkelerden bazıları bizim düşüncelerimizle örtüşürken bazıları uyuşmaz” dedi. Kiev ve Pekin’in iki tarafın fikirlerini karıştırmanın yollarını aramak için bu konuda ‘derin bir tartışma’ yürüttüğünü doğrulayarak, bu konunun Çin Hükümeti Özel Temsilcisi’nin Kiev ziyareti sırasında yaptığı görüşmeler arasında yer aldığını söyledi.

Kuleba, Çin’in Rusya’ya yönelik önyargısı üzerine ise Pekin’in savaş konusunda ayrı bir politika izlediğini belirtirken, meselenin Çin’in bu veya diğer tarafta yer alacağı sonucuna varmaktan daha karmaşık olduğunu vurguladı:

Çin ve Rusya eski ortaklar olsa da bence Pekin, Moskova’nın bu savaşı kazanmasıyla ilgilenmiyor. Çünkü savaşın ‘haklı olmadığını’ ve ‘egemen bir ulusu hedef alarak onun toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini’ anladı. Toprak bütünlüğü ilkesinin, Çin açısından çok önemli olduğunu ve Ukrayna-Çin ilişkilerinin Pekin için önemli olduğunu biliyorsunuz.

İHA endüstrisi

Bazıları Çin’i barış için potansiyel bir arabulucu olarak görse de Washington, Pekin’i İHA üretimi için teknoloji ve yedek parça sağlayarak Rusya’ya Ukrayna’ya karşı savaşında askeri destek sağlamaması konusunda uyarıyor. Kuleba ayrıca Çin adından bahsetmeden, füze ve İHA üreten ve yaptırımları aşan Rus savunma sanayisine farklı ülkelerden özellikle elektronik parçalar olmak üzere yedek parçaların gelişinin izlendiğini doğruladı. Tamamen askeri olmadığı ve sivil endüstride kullanılabileceği için Rus şirketlerinin belirli çift kullanımlı parçaları satın almasını engellemek amacıyla bu ülkelerin ihracatları üzerindeki kontrolün güçlendirilmesi çağrısında bulundu. Bakan, “Bu konuda sadece Çin ile çalışmıyoruz. Çünkü ne yazık ki birtakım ülkelerden Rusya pazarına yedek parça girişini görüyoruz. Bu, durum Rusya’nın yeni füzeler ve İHA’lar üretmesine yardımcı oluyor” dedi.

Suudi Arabistan’ın yapıcı rolü

Kuleba, Ukrayna savaşında uluslararası arabuluculuğu iki kısma ayırdı. İlki, Ukrayna tarafından önerilen barış formülüne katılmak. Bunu ise ‘Ukrayna’ya ve tüm dünyaya bu savaşı durdurmaya yardım etmenin en iyi yolu’ olarak nitelendirdi. İkinci kısım ise ‘belirli sorunları çözmeye odaklanmak’.

Kuleba, Suudi Arabistan’ın ‘savaş esiri takaslarından birinde çok yararlı ve yapıcı bir rol oynadığını söylerken, Türkiye ve Birleşmiş Milletler’in (BM) de Karadeniz Tahıl Girişimi’nin başlatılmasında ve Ukrayna’nın dünya pazarlarına yaptığı tahıl ihracatına uygulanan ambargonun kaldırılmasında oldukça önemli bir rol oynadığını dile getirdi. Geçen ay Cidde’de düzenlenen Arap Birliği zirvesine Ukrayna’nın katılımıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kuleba şu ifadeleri kullandı:

Başkan Zelenskiy, zirvede ve ikili görüşmelerde yaptığı görüşmelerin büyük bir bölümünü barış formülüne ayırdı. Bizim için önemli bir olay ve önemli bir fırsattı. Çünkü her bölgeye ve her ülkeye ulaşma, yüz yüze konuşma ve ne için mücadele ettiğimizi anlatma politikamızla birebir örtüşüyordu. Suudi Arabistan Krallığı tarafından Başkan Zelenskiy’e yönelik bu zirveye katılma daveti memnuniyetle karşılandı ve büyük takdir topladı.

Batı’nın devam eden desteği

Ukrayna’daki savaş, Avrupa’daki güvenlik denklemlerini değiştirdi ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana muhafazakâr bir savunma politikası izleyen ülkeleri Kiev’e modern askeri teçhizat göndermeye sevk etti.

Savaşın 15’inci ayına girmesiyle birlikte ABD’nin Kiev’e verdiği desteğin devam ettiğine dair şüpheler Cumhuriyetçi saflardaki en önemli seçim sorunlarından biri haline geldiği için Batı’nın, özellikle de ABD’nin Ukrayna’ya desteğinin azalmasına yönelik korkular arttı.

Ancak Kuleba endişeli görünmüyordu ve Batı’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin azaldığına dair hiçbir işaretten bahsetmedi:

Onlarla çok iyi bir iş birliğimiz var. İlişkide bulunduğumuz her ülke, kendi seçim döngüsü olan bir demokrasidir. Görevdeki hükümetlerle ve aynı zamanda sandalye için yarışanlarla da çalışıyoruz.

Pek çok ülke, çoğu iç meselelerde derin bir şekilde bölünmüş olsa da rakip siyasi güçlerin Ukrayna’yı destekleme konusunda birleştiğini de sözlerine ekleyen Kuleba, “Ama tabii ki burada veya orada bir kriz çıkarsa üstesinden geleceğiz. Krizi çözeceğimizden hiç şüphem yok” dedi.

Kuleba, ülkesine sağlanan desteğin Batı ile sınırlı olmadığını kaydederken, geçen şubat ayında, yani Rus işgalinin birinci yıl dönümünde, Ukrayna’da adil ve kalıcı barışın yeniden sağlanmasına ilişkin BM Genel Kurulu kararının aldığı geniş desteğe vurgu yaptı.

Dmitro Kuleba, sözlerini şöyle sürdürdü:

Dünya genelinde 141 ülke bu kararın lehinde oy kullandı. Bu, yalnız başına Batı’dan çok daha fazlası. Bu, yalnızca geleneksel Batı’yı değil, aynı zamanda Asya, Ortadoğu, Afrika ve Güney Amerika’yı da temsil eden küresel güçlerin büyük çoğunluğunu yansıtıyor. 141 ülke, Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarının uluslararası toplumun çıkarlarına ve ulusal güvenlik kaygılarına aykırı olduğunun farkında. Tamamı, Rusya’nın yaptığının yanlış olduğunu biliyor. Dünyanın çalışma şekli bu değil ve kimse Ukrayna’nın konumunda olmak istemiyor.

Ukrayna’nın tarafsızlık konumu

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini büyük ölçüde karşı çıkan uluslararası pozisyona paralel olarak onlarca ülke, her iki tarafla güçlü ilişkiler sürdürmek ve arabuluculuk imkânı sağlamak açısından savaşta tarafsızlık çizgisinde duruyor.

Fotoğraf Altı: Zelenskiy 16 Haziran’da Kiev’de arabuluculuk girişiminde bulunan Afrika ülkeleri liderlerini kabul etti (Reuters)
Zelenskiy 16 Haziran’da Kiev’de arabuluculuk girişiminde bulunan Afrika ülkeleri liderlerini kabul etti (Reuters)

Kuleba, Ukrayna’nın söz konusu tarafsızlığı ne ölçüde anladığı konusunda şunları söyledi:

Bizimle konuşmak isteyen herkesle konuşuruz. Başkanın (Zelenskiy) Arap Birliği zirvesinde görünmesi bunun bir başka kanıtıdır. Yüz yüze konuşarak, son derece samimi bir şekilde bir yıldan az bir sürede iki Afrika turu gerçekleştirdim.

Ukraynalı Bakan, uluslarla bir iletişim hattı sürdürmenin, onlara saygı duymanın ve onlarla karşılıklı ilişkiler ve çıkarlar geliştirmenin gerekli olduğunu vurguladığı açıklamasını şöyle sonlandırdı:

Sovyetler Birliği zamanına geri dönersek; onun dünyanın her yerinde dostları olduğunu ve genellikle Birliğin kendisi tarafından büyük ölçüde desteklendiğini görürüz. Ancak bu ülkeler Sovyetler Birliği’ni dağılmaktan, Soğuk Savaş’ı da kaybetmekten kurtaramadılar. Bugün tarafsızlık oyunu oynamaya çalışan aynı ülkeler, onları Rusya Federasyonu’nun baskı ve pençesinden kurtardığımız anda pozisyonlarını değiştireceklerdir.



Kolombiya, çocuk istismarıyla suçlanan Yahudi tarikatının mensuplarını ABD'ye teslim etti

Yetkililer tarafından yayımlanan fotoğraflarda, Lev Tahor tarikatına mensup kişilerin havaalanı güvenlik noktalarından geçerken uzun siyah ceketler giydiği görülüyor (AFP)
Yetkililer tarafından yayımlanan fotoğraflarda, Lev Tahor tarikatına mensup kişilerin havaalanı güvenlik noktalarından geçerken uzun siyah ceketler giydiği görülüyor (AFP)
TT

Kolombiya, çocuk istismarıyla suçlanan Yahudi tarikatının mensuplarını ABD'ye teslim etti

Yetkililer tarafından yayımlanan fotoğraflarda, Lev Tahor tarikatına mensup kişilerin havaalanı güvenlik noktalarından geçerken uzun siyah ceketler giydiği görülüyor (AFP)
Yetkililer tarafından yayımlanan fotoğraflarda, Lev Tahor tarikatına mensup kişilerin havaalanı güvenlik noktalarından geçerken uzun siyah ceketler giydiği görülüyor (AFP)

Kolombiya, çocuklara cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla soruşturma altında olan ultra-Ortodoks Yahudi Lev Tahor tarikatına bağlı dokuz kişinin ABD'ye sınır dışı edildiğini duyurdu.

Ulusal Göçmenlik Ajansı'nın bu duyurusu, Kolombiya yetkililerinin Lev Tahor'dan 17 çocuğu kurtardığı baskınından bir hafta sonra geldi. Çocuklar, yetişkinlerle aynı uçakta New York'a gitmek üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne gönderildi. Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Kolombiya Göçmenlik yaptığı açıklamada, çocukların sınır dışı edilmeyeceğini, bunun yerine ABD Çocuk Koruma Hizmetleri'nin bakımına verileceğini söyledi.

Yetkililer tarafından yayınlanan görüntülerde, Medellín havaalanındaki güvenlik kontrol noktalarından geçerken uzun siyah ceketler giyen tarikat üyeleri görülüyor. Lev Tahor tarikatı 1980'lerde kuruldu ve bazı üyeleri 2013 yılında Guatemala'ya yerleşti. Tarikatın Guatemala, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve diğer ülkelerden yaklaşık 50 aileden oluştuğu tahmin ediliyor.

Tarikat, Meksika ve Kanada'daki yetkililerle de sorunlar yaşadı. Interpol, tarikatın bazı liderlerinin tutuklanması için kırmızı bülten çıkardı.

Aralık 2024'te Guatemala yetkilileri, Lev Tahor tarafından işletilen bir çiftlikten 160 çocuğu istismara maruz kaldıkları gerekçesi ile kurtardı. O dönemde Başsavcı Dimas Jiménez düzenlediği basın toplantısında, baskının "zorla gebelik, çocuklara yönelik istismar ve tecavüz" şüphesiyle gerçekleştirildiğini belirtmişti.


Trump, 1,6 milyar dolar dolandırıcılıkta parmağı olan yöneticiyi affetti

ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)
TT

Trump, 1,6 milyar dolar dolandırıcılıkta parmağı olan yöneticiyi affetti

ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, 1,6 milyar dolarlık dolandırıcılıkla binlerce yatırımcıyı aldatmaktan hüküm giyen özel sermaye yöneticisi David Gentile'ın hapis cezasını kısmen kaldırdı.

The New York Times'a göre, GPB Capital Holdings'in eski CEO'su ve kurucu ortağı, çarşamba günü hapisten çıktığında 7 yıllık cezasının iki haftasından azını çekmişti.

59 yaşındaki Gentile ve diğer sanık Jeffry Schneider, Ağustos 2024'te menkul kıymetler ve elektronik dolandırıcılık suçlarından hüküm giymiş ve bu yıl mayısta cezalarını almışlardı. Anlaşılan o ki, Trump 6 yıl hapis cezasına çarptırılan Schneider'ı affetmedi.

Trump'ın "af çarı" Alice Marie Johnson, Şükran Günü'nde sosyal medyada yaptığı paylaşımda Gentile'ın evine, çocuklarının yanına döndüğünü görmekten "çok memnun" olduğunu söyledi.

Savcılar, mahkeme dosyalarında Gentile ve Schneider'ın yatırımcı fonlarını kullanarak otomotiv ve perakende sektörlerindeki şirketlerin hisselerini satın aldığını belirtti. Bu varlıkların getirilerinden yatırımcılara düzenli yıllık ödemeler yapıldı.

Eski Başkan Joe Biden yönetiminin Adalet Bakanlığı, geçen yıl GPB'nin mevcut faaliyetlerinden elde ettiği fonları kullanmak yerine yatırımcılara ödeme yapmak için yatırımcı fonlarını kullanmasının bir saadet zinciri oluşturduğunu saptamıştı.

Ancak bir Beyaz Saray yetkilisi, savcıların işletmeyi yanlış bir şekilde saadet zinciri diye nitelendirdiğini savunarak, Reuters'a yaptığı açıklamada, iddianın "GPB'nin yatırımcılara ne olacağını açıkça söylemesi nedeniyle ciddi şekilde zayıflatıldığını" söyledi.

Adı açıklanmayan Beyaz Saray yetkilisi Reuters'a, "Duruşmada hükümet, düzmece olduğu iddia edilen beyanları Gentile'a bağlayamadı" dedi.

Kaynak, "Gentile ayrıca hükümetin sahte ifadeler aldığı ve bu ifadeleri düzeltmediği konusunda ciddi endişelerini dile getirdi" diye ekledi.

Cumartesi günü itibarıyla, Gentile'ın ceza indirimi metni henüz Adalet Bakanlığı'nın internet sitesinde yayımlanmamıştı. Ceza indiriminin herhangi bir mali cezayı etkileyip etkilemeyeceğiyse belirsizdi.

Haziranda savcılar, davadaki hakimden Gentile'ın 15,5 milyon dolardan fazla parasına el konmasını talep ederken, Schneider'ın 12 milyon dolardan fazla parasına el konmasını istemişti.

The New York Times'a göre eylülde savcılar hakime yazdıkları mektupta, mahkeme tarafından atanan bir kayyumun 700 milyon dolardan fazla paraya erişimi olduğunu ve bunun muhtemelen yatırımcılara dağıtılacağını belirtmişti.

Associated Press'ten de yararlanılmıştır

Independent Türkçe


Netanyahu’nun af talebi İsrail’de siyasi ve hukuki kriz yarattı

TT

Netanyahu’nun af talebi İsrail’de siyasi ve hukuki kriz yarattı

Netanyahu’nun af talebi İsrail’de siyasi ve hukuki kriz yarattı

İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun pazar günü sunduğu af talebini “devletin ve İsrail toplumunun çıkarlarını esas alarak” değerlendireceğini açıkladı. Tartışma hem siyaseti hem yargıyı hem de kamuoyunu ikiye bölerken, olası şartlı af senaryoları gündemin merkezine yerleşti. Herzog’un bu ilk açıklaması, ülkede siyasi, hukuki ve toplumsal kutuplaşmanın en yüksek seviyeye ulaştığı bir döneme denk geldi.

Af talebinin kamuoyunda büyük bir kaygı ve tartışma yarattığını belirten Herzog, “Şiddet dili beni etkilemez. Saygılı söylem tartışmayı teşvik eder. İsrail halkını görüşlerini Cumhurbaşkanlığı sitesinden iletmeye davet ediyorum” dedi.

Trump’tan gelen mesaj tartışmayı büyüttü

Yediot Aharonot gazetesinin haberine göre Herzog’un açıklaması, bazı hükümet yetkililerinin yönelttiği örtülü tehditlere yanıt niteliği taşıdı. Çevre Bakanı Idit Silman, af talebinin reddedilmesi halinde ABD Başkanı Donald Trump’ın yargı sistemindeki üst düzey isimlere yaptırım uygulayabileceğini öne sürdü. Trump’ın iki hafta önce Herzog’a gönderdiği bir mektup ile Netanyahu için af istediği de doğrulandı.

Netanyahu, talebini “ulusal çıkar” ve “toplumsal bölünmenin sona ermesi” gerekçesiyle savundu ancak herhangi bir suç itirafında bulunmadı.

Birlik vaadi yeni bölünme yarattı

Netanyahu’nun af talebi, hükümet kanadında destek görse de muhalefet lideri Yair Lapid ve diğer isimler, ancak suçun kabulü ve siyasetten çekilme şartıyla af verilmesi gerektiğini savundu. İsrail basını, Herzog’un da şartlı bir af formülüne sıcak baktığını yazdı.

rtg
Geçtiğimiz Ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Başbakan Binyamin Netanyahu ABD Başkanı Donald Trump’ı karşıladı (AP)

Kanal 12, Herzog’un “evet ama şartlı” seçeneğini değerlendirdiğini; Netanyahu’dan ya suçlamaları kabul etmesini, ya da siyasi faaliyetlerinde kısıtlama getirilmesini talep edebileceğini aktardı. KAN televizyonu ise Herzog’un, “itiraf anlaşması” seçeneğini yeniden gündeme getirmeyi planladığını bildirdi.

dcfvg
Aralık 2024'te Tel Aviv Adliyesi'nin dışında, Netanyahu'yu temsil eden bir maske takan, hapishane kıyafetleri giyen ve elleri kelepçeli bir muhalif (EPA)

Şarku’l Avsat’ın Kanal 13’ten aktardığı haberlere göre olası şartlar arasında erken seçim çağrısı yapılması, siyasetten geçici çekilme veya tartışmalı yargı reformlarının durdurulması da bulunuyor. Ancak Cumhurbaşkanlığı ve Netanyahu cephesi bu iddiaları reddetti.

Hukuki tartışma büyüyor

Netanyahu’nun dört ayrı dosyada rüşvet, dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla yargılandığı süreçte af talebi, ülkenin hukuk çevrelerinde geniş bir tartışma başlattı.
Baro yetkilisi Guy Şinar, bunun “devam eden bir cezai süreci af yetkisiyle sonlandırma girişimi” olduğunu savundu.

erg
Netanyahu, Yargı Atamaları Komitesi'ni seçmek için Knesset'te yapılan oylamada oyunu kullanıyor - Haziran 2023 (Reuters)

Öte yandan Netanyahu’nun eski avukatlarından Mika Feitman, “Af, suçunu kabul eden kişiye verilir. Kanun bunu söylüyor” diyerek suç itirafı olmadan af verilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Feitman, 1984’teki “300 Numaralı Otobüs” olayında bile affın ancak suç itirafından sonra verildiğini hatırlattı.

Uzmanlar arasında, cumhurbaşkanının af yetkisinin yargı denetimine tabi olup olmayacağı konusunda da derin görüş ayrılıkları bulunuyor.

Sokağa da yansıyan kutuplaşma

Cumhurbaşkanlığı konutu önünde toplanan göstericiler, Herzog’a af talebini reddetmesi çağrısında bulundu. i24News için yapılan ankette halkın yüzde 54’ü affı desteklerken, yüzde 45’i karşı çıktı.

Affın suç itirafı şartına bağlanmasını destekleyenler yüzde 48, karşı çıkanlar yüzde 49 oldu. Netanyahu’nun siyaseti bırakması şartı gündeme geldiğinde ise kamuoyu yine ortadan ikiye bölündü.

Mavi-Beyaz lideri Benny Gantz, “Bu sürecin iyi bir şekilde sonuçlanmasını diliyorum; iç savaşla değil” diyerek tansiyonun yüksekliğine dikkat çekti.