Litvanya Cumhurbaşkanı Nauseda: "Kremlin ne ekerse onu biçiyor"

Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda, Wagner grubunun Rus yönetimine isyan etmesinin ardından gelişmeleri yakından izlediklerini belirterek, "Kremlin ne ekerse onu biçiyor. Ukrayna'ya yönelik tüm şiddet geri tepti." ifadelerini kullandı.

AA
AA
TT

Litvanya Cumhurbaşkanı Nauseda: "Kremlin ne ekerse onu biçiyor"

AA
AA

Nauseda, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "NATO'nun Vilnius'taki zirvesinde yeni koşullar değerlendirilecektir. Karmaşık güvenlik durumu ek tedbirler alınmasını gerektiriyor. Her türlü senaryoya hazır olmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.

Rusya'daki gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirten Nauseda, paylaşımında "Kremlin ne ekerse onu biçiyor. Ukrayna'ya yönelik tüm şiddet geri tepti." ifadelerine yer verdi.

Litvanya Başbakanı Ingrida Simonyte de Twitter'daki paylaşımında, "Litvanya'ya yönelik doğrudan bir tehdit görmememize rağmen durumu yakından takip ediyor ve sınırlardaki durumu izliyoruz. Müttefiklerimizle koordinasyon halindeyiz." açıklamasında bulundu.

Letonya Dışişleri Bakanı Edgars Rinkevics ise Rusya'daki olaylar sebebiyle Rus vatandaşlarına insani veya diğer nedenlerle herhangi bir vize verilmeyeceğini belirtti.

Rinkevics, "19 Eylül 2022'den bu yana Rus vatandaşlarına uygulanan sınır geçiş kısıtlamalarını değiştirmeyeceğiz. Estonya ve Litvanya ile ortak sınır gözetimini yakından koordine edecek ve gerektiğinde ilave ortak kararlar alacağız." mesajını paylaştı.

Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo da son mesajında, "Estonya Başbakanı Kaja Kallas ve Letonya Başbakanı Krisjanis Karins ile Rusya'daki durum hakkında telefon görüşmeleri yaptım. Yakın işbirliği konusunda mutabık kaldık." ifadelerini kullandı.

Wagner grubunun Rus yönetimine isyanı

Wagner'in kurucusu Yevgeniy Prigojin, Rus ordusunu Wagner'e saldırı düzenlemekle suçlayıp karşılık vermekle tehdit etmişti.

Bu durum üzerine Federal Güvenlik Servisi (FSB), "silahlı isyan" suçlamasıyla ceza davası açmıştı.

Rusya Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Wagner'in kamplarına saldırı düzenlendiği yönündeki iddialar yalanlanmıştı.

Bakanlık, bu sabah yaptığı açıklamada, tüm Wagner savaşçılarına "ihtiyatlı olmaları" ve kolluk kuvvetleriyle iletişime geçmeleri çağrısında bulunmuştu.



Yaklaşık bin İsrailli İran adına casusluk yapıyor

İsrail polisi tarafından İran adına casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanan bir kişinin fotoğrafı yayınlandı, 9 Aralık 2024
İsrail polisi tarafından İran adına casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanan bir kişinin fotoğrafı yayınlandı, 9 Aralık 2024
TT

Yaklaşık bin İsrailli İran adına casusluk yapıyor

İsrail polisi tarafından İran adına casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanan bir kişinin fotoğrafı yayınlandı, 9 Aralık 2024
İsrail polisi tarafından İran adına casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanan bir kişinin fotoğrafı yayınlandı, 9 Aralık 2024

İsrail gazetesi Haaretz dün, çoğu Yahudi yaklaşık bin İsrail vatandaşının para karşılığı İran adına casusluk yapmayı kabul ettiğini ortaya çıkardı.

Şimdiye kadar tutuklanan casusların çoğunun güvenlik sırlarına erişimi olmamasına ve verdikleri zararın nispeten sınırlı olmasına rağmen, İsrail iç istihbarat servisi Şin-Bet (Şabak) halen endişeli.

İsrailli güvenlik uzmanı Yossi Melman'a göre istihbarat servislerinin yetkilileri başlangıçta ‘düşmanla iş birliği yapanların’ toplumun uç kesimlerinden olduğunu düşünüyordu, ancak son zamanlarda ‘sıradan ve ana akımdan’ olarak tanımlanabilecek çok sayıda İsraillinin İran'la savaş sırasında bile İranlılarla temas kurmaya başladığı anlaşıldı.

Şabak ve Adalet Bakanlığı verilerine göre sadece geçtiğimiz yıl, İran adına casusluk yapmayı kabul eden İsraillilerin karıştığı 25'ten fazla olay ortaya çıkarıldı ve 35'ten fazla ciddi iddianame hazırlandı.

Pratikte casusluk vakalarının sayısı 7 Ekim 2023'ten bu yana iki katına çıkarken yaklaşık bin İsrailli, çoğunlukla sosyal ağlar aracılığıyla İran’ın casusluk servisleri tarafından temasa geçirildi.

Şimdiye kadar İran adına casusluk yaptığı suçlamasıyla sadece bir kişi hüküm giydi. Aşkelonlu eski bir iş adamı olan 72 yaşındaki Moti Mamman 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Olaya karışanların geri kalanları ise halen yargılanmayı bekliyor. Bazıları ya İran tarafından gelen iletişim girişimlerini görmezden geldi ya da reddetti, bazıları ise yanıt verdi. Buna karşın Şabak müfettişleri bu kişileri erkenden tespit edip devam etmemeleri konusunda uyardı.

Öte yandan Haaretz’e göre bu kişilerin çok azı para ile kandırıldıktan sonra kendilerine verilen görevleri yerine getirdi.

Haaretz'in haberine göre Şabak, yaklaşık iki yıldır İranlı istihbarat servisleriyle irtibata geçmeyi kabul eden yüzlerce İsraillinin yanı sıra onlarla iş birliği yapmayı ve devlete ihanet etmeyi kabul edenleri de engellemek için mücadele ediyor. Şabak, şüphelileri engelleme ve tutuklama konusunda başarılı olsa da İsraillileri İran adına casusluk yapmaktan caydırma konusunda başarısız oldu. İşte bu nedenle Şabak ve Başbakanlık Ulusal Enformasyon Servisi, ‘Kolay Para, Yüksek Fiyat’ başlıklı daha önce eşi ve benzeri görülmemiş ve istisnai bir ulusal propaganda kampanyası başlatmaya karar verdi.

Kampanya, bir asker hakkında başka bir ülkenin ajanıyla irtibat kurma ve düşmana bilgi sağlama suçlarından dava açılmasından bir gün sonra başlatıldı. Söz konusu asker, önceden bilgi sahibi olarak savaş sırasında İranlı kuruluşlarla bağlantı kurmuş ve bir miktar para karşılığında roketleri engelleme, Demir Kubbe bataryaları ve İran roketlerinin iniş yerleri hakkında bilgi aktarmıştı.

Melman'a göre İran'ın İsrail vatandaşlarını kendi adına casusluk yapmak üzere işe alması, son yıllarda endişe verici bir şekilde genişlemiş, muvazzaf ve yedek askerler de dahil olmak üzere çeşitli dini, etnik ve yaş gruplarından İsrail toplumunun geniş kesimlerini kapsar hale geldi.

Melman, İsrail tarihinde Sovyetler Birliği lehine ideolojik olarak motive edilen önceki casusluk vakalarından farklı olarak, olaya karışanların çoğunun ortak paydasının işin maddi karşılığı olduğunu söyledi. Bu değişimin İsrail toplumundaki değerler krizini ve toplumsal dayanışmadaki çöküşü yansıttığını belirten Melman, bu durumun yetkilileri ‘Kolay Para, Yüksek Fiyat’ başlıklı bir medya farkındalık kampanyası başlatmaya ittiğini söyledi.

Devlete ve kurumlarına karşı artan güvensizlik duygusunun ve caydırıcılık eksikliğinin bu olgunun daha da şiddetlenmesine katkıda bulunduğunu ifade eden Melman, bu durumu temel toplumsal değerlere bağlılığın azaldığının tehlikeli bir göstergesi olarak nitelendirdi.