Putin’e geri adım attıran Prigojin ve Wagner’in kaderi ne olacak?

İsyanı sona erdiren ‘gizemli’ anlaşmanın ardından…

Rus paralı asker grubu Wagner lideri Yevgeniy Prigojin tarafından geçtiğimiz Cuma günü yayınlanan bir videodan alınmış ekran görüntüsü (AP)
Rus paralı asker grubu Wagner lideri Yevgeniy Prigojin tarafından geçtiğimiz Cuma günü yayınlanan bir videodan alınmış ekran görüntüsü (AP)
TT

Putin’e geri adım attıran Prigojin ve Wagner’in kaderi ne olacak?

Rus paralı asker grubu Wagner lideri Yevgeniy Prigojin tarafından geçtiğimiz Cuma günü yayınlanan bir videodan alınmış ekran görüntüsü (AP)
Rus paralı asker grubu Wagner lideri Yevgeniy Prigojin tarafından geçtiğimiz Cuma günü yayınlanan bir videodan alınmış ekran görüntüsü (AP)

Kremlin'in açıklaması, Rus paralı asker grubu Wagner’in isyanını sona erdiren ve grubun lideri Yevgeniy Prigojin'in Belarus'a gitmesini öngören anlaşmanın ayrıntılarının bir kısmını gündeme getirdi. Prigojin’in ‘vatana ihanet’ suçlamasıyla yürütülen cezai kovuşturmaya son verilmesi karşılığında, Belarus arabuluculuğuyla gerçekleşen ‘anlaşmayı’ uygulama mekanizmaları hakkında birçok soru var. En çok öne çıkan sorular gizemli anlaşmanın içeriğiyle ilgili. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, şehirleri ‘işgal eden’ ve ‘yakında Rusya'nın yeni bir başkanı olacak’ diyerek Rusları silaha sarılmaya çağıran isyancı lideri cezalandırma sözünden neden geri döndü?

Putin'in ülkedeki güç piramidinin zirvesinde geçirdiği 23 yıl, böyle bir geri adım atmasına tanık olmadı. Daha önce hiçbir aşamada Kremlin, Prigojin'inki kadar bariz ve güçlü bir meydan okumaya göz yummamıştı.

Rus sosyal ağları bu konuyla ilgili tartışmalarla ve sorularla dolup taşıyor: “Wagner liderinin bu kadar güçlü olmasının sırrı ne?”

Bazıları ordu içindeki ihanetlerden ve Prigojin'in görevini kolaylaştıran askeri teşkilat içindeki ‘müttefiklerinin’ varlığına güvendiğinden bahsediyor. Bu hipotez doğruysa, Wagner güçlerinin Ukrayna'daki savaşın fiilen yürütüldüğü karargâh olan Rostov'daki askeri karargâhı neden kolayca kontrol ettiği açıklığa kavuşuyor. Karargâhın kolay bir şekilde ele geçirilmesi ve Prigojin'in askerlerinin çatıya çıkıp yoldan geçenlere zafer işaretleri yapması oldukça şaşırtıcı bir manzaraydı. Ayrıca söz konusu hipotezin doğruluğu, Wagner kuvvetlerinin Rostov'dan Voronezh'e, ardından Lipetsk'e, ardından Moskova'ya ilerlemesini ve Kremlin'e 200 kilometreden daha az bir mesafeye ulaşmasını açıklayabilir. Bu, Rostov ile Moskova'yı birbirine bağlayan uluslararası karayolu M4’ün kapanması ışığında gerçekleşti. Ayrıca düz olan bu alan, zırhlı araçların ve personel taşıyıcıların buradan geçmesi mümkün olmadığı için tam bir bombardıman ve imha hedefi haline gelmiştir.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, komplo teorisyenleri, Prigojin'in ordu içinde birçok müttefiki olduğunu söylüyor. Şehirlerin kapatılmasının, askeri birliklerde alarm durumuna geçilmesinin ve Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev'in “Darbenin zaferi, nükleer silahların eski mahkumların eline geçmesi anlamına gelebilir” demesinin ana nedeni budur. Medvedev’in açıklaması ayrıca, Wagner savaşçılarının çoğunluğunun ‘suçlu’ olduğunu gösteriyor.

Ama burada önemli olan tabir ‘askeri darbedir’ ve büyük bir soruyu gündeme getirmiştir. Hareket gerçekten tam bir askeri darbenin başlangıcı mıydı?

Wagner Grubu'nun hareket hızının yanı sıra Rus askeri kuruluş ve karar alma merkezlerini bir süredir etkileyen tereddüt ve felç belirtileri var. Ancak Rusya'yı sarsan 24 saat boyunca ülkede yaşanan durumun açıklanandan daha vahim olduğu, bu hamlenin hâlâ gizlenen pek çok detayının olduğu ve yetkililerin bunları ortaya çıkarmak istemeyeceği gerçeği ortaya çıktı.

‘Prigojin'in gücü’

Yapılan bir analize göre ‘Prigojin'in gücünün’ ve Kremlin'e pervasızca meydan okuyabilmesinin nedenini açıklayan diğer önemli unsur, onun Kremlin'in yayınlamayı tercih etmediği veya Batı'nın duymasını istemediği birçok sırrı olması gerçeğinde yatmaktadır. Rusya'nın Afrika kıtasındaki genişleme mekanizmaları ve Wagner'in burada ve diğer bölgelerdeki faaliyetlerinin arka planından bahsediyoruz. Bu dosya, mevcut çatışma doğrultusunda ve kara kıtada nüfuz için Batı ile artan rekabetin ışığında Kremlin için ciddi sorunlara yol açabilir.

Bu anlamda, ‘anlaşma’ yalnızca Prigojin'e cezai kovuşturma yapılmayacağını garanti etmekle kalmıyor, aynı zamanda şu ya da bu şekilde onun sessizliğini de garanti ediyor. Bu başka bir soruyu gündeme getiriyor. Prigojin, ülke içinde ve dışında Wagner hizmetleri sağlaması karşılığında şirketlerini, gücünü ve aldığı kazançlı sözleşmeleri kaybettikten sonra karşılığında ne aldı?

Başka bir soru. Kremlin arabulucu olarak neden Belarus’u seçti? Şimdiye kadar Kremlin'in Pazar gecesi boyunca Prigojin ile birkaç iletişim kanalı açmaya ve onu giriştiği macerayı sonuna kadar götürmemeye ikna etmeye çalıştığı biliniyor. Bir süredir Ukrayna'daki askeri operasyonun komutanı olan Prigojin'in arkadaşı Sergey Surovikin, onu bir an önce geri adım atmaya ve takip edilmemesini sağlamaya ikna etme girişimlerine dahil oldu. Kabinede bir yetkili ve biri bakan yardımcısı pozisyonunda bulunan Savunma Bakanlığı’ndan iki üst düzey yetkili de diğer elçilerle birlikte Rostov'da Prigojin'i ziyaret etti. Bütün bunlar Prigojin'i geri adım atmaya ikna etmedi.

Wagner savaşçıları ağır silahlarını Rostov bölgesinden çekiyor (AP)
Wagner savaşçıları ağır silahlarını Rostov bölgesinden çekiyor (AP)

Görünüşe göre Belarus arabuluculuğu Kremlin tarafından başlatıldı ve Prigojin’e Rusya toprakları dışında kovuşturmaya karşı güvende olacağını garanti etti.

Ancak bu aynı zamanda zor soruları da beraberinde getiriyor. Pek çok sırla donanmış hırslı Prigojin, komşu ülkede Kremlin için ne yapacak? Siyaset yapmak için yeterli zamanı olacak mı yoksa her yıl milyarlarca dolar kazandıran işini sürdürmekle mi yetinecek?

Kremlin'in mutfağına aşina olan bazı Ruslar, mevcut anlaşmanın sonsuza kadar süremeyeceğini söylüyor. Bir adamın keyfine göre hareket etmesine izin vermek mümkün değil, tıpkı en büyük sorunun Savunma Bakanlığı'ndaki gizli anlaşmanın detaylarından tam olarak memnun olmayan ‘şahinlerin’ varlığından kaynaklanması gibi. Zira onlar, Savunma Bakanı’nı Kızıl Meydan'da asma sözü vermeye cüret eden ‘Prigojin ile kesin olarak hesaplaşmakla’ ancak tatmin olacaklar.

Wagner güçlerinin kaderi

Bir diğer önemli unsur da burada karşımıza çıkıyor: Wagner kuvvetlerinin kaderi ne olacak? Elbette Rusya'nın bu savaşçılara çok ihtiyacı var. Bu nedenle krizin patlak vermesinden bu yana en iyi seçenek, Ukrayna savaşında ve diğer birçok bölgede halen önemli bir rol oynayabilecek oluşumu ve yapıyı korurken ‘Wagner'in kafasını kesmek’ oldu.

Savaşmaktan başka yapacak bir şeyleri olmayan, iyi eğitimli yaklaşık 25 bin silahlı adamdan bahsediyoruz. Ayrıca, her tür silaha ve ağır teçhizata sahipler.

Resmi kaynaklar, Wagner güçlerinin isyana katılmayan kısmının Rusya Savunma Bakanlığı ile sözleşme imzalayarak onun liderliğinde faaliyetlerine devam edeceğini belirtiyor.

Kremlin'in bu kişilerle sözleşme yapmayı kolaylaştırmak için inanılmaz bir hızla çalışması ve ‘eski mahkumların’ orduyla sözleşme sistemine katılmasının yasaklanmasının ardından Cumartesi akşamı Rusya Devlet Başkanı'nın Prigojin ile anlaşmayı açıkladıktan hemen sonra bu konuda özel bir kararname imzalaması dikkat çekicidir. Ayrıca Putin, orduyla sözleşme yapmak isteyenler için yaş sınırını 70'e çıkaran bir kararname daha imzaladı. Söz konusu kararnamede Wagner savaşçıları ayrıntılı olarak detaylandırılıyor. Her durumda, Wagner güçleri yakında cephenin ön saflarına geri dönecek.

İsyan sürecine katılan ve kendisiyle sözleşme yapılmayacak diğer taraf ise, ‘Ukrayna'daki çatışmalar sırasında kazandıkları kahramanca rol ve başarılar’ göz önüne alındığında, isyanda hiçbir unsurun takip edilmeyeceğine dair yeterli garanti aldı. Rusya içinde Wagner dosyası bu şekilde halloldu ama şu ana kadar yanıt bulamayan bir soru daha var: “Afrika ülkeleri ve Suriye'de konuşlanan Wagner güçlerinin akıbeti ne olacak?” Çoğunlukla Savunma Bakanlığı ile sözleşme ekibinde olacaklar. Ancak bu, görevi petrol madenlerini ve tesislerini korumak olan ‘paralı askerlerin’ yürüttüğü güvenlik ve askeri görevlerin, gelirlerinin bir kısmı karşılığında doğrudan Savunma Bakanlığı tarafından üstlenilmesi veya belirli hedeflere ulaşmak için farklı ülkelerdeki silahlı grupları mali ödüller karşılığında desteklemek anlamına gelecektir. Savunma Bakanlığı'nın bu konularla ilgilenme mekanizması hususunda durum belirsiz görünüyor.



Trump yönetimi, Bolsonaro davasını yöneten yargıca yaptırımı kaldırdı

Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
TT

Trump yönetimi, Bolsonaro davasını yöneten yargıca yaptırımı kaldırdı

Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)

ABD, Brezilya Yüksek Mahkemesi Yargıcı Alexandre de Moraes'e uyguladığı yaptırımı kaldırdı.

ABD Hazine Bakanlığı'ndan cuma günü yapılan açıklamada, Moraes'e 30 Temmuz'da getirilen yaptırımların kaldırıldığı duyuruldu.

Donald Trump yönetimi, Moraes'in eşi Viviane Barci de Moraes ve onun hukuk eğitim şirketi Instituto Lex'i de yaptırım listesinden çıkardı.

Açıklamada, "Moraes'e yaptırımın sürdürülmesi, ABD'nin dış politika çıkarlarıyla bağdaşmamaktadır" dendi.

Moraes, 2022 seçimlerinin ardından darbe planladığı gerekçesiyle eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro hakkında başlatılan hukuki süreci yürütüyordu.

Davada 70 yaşındaki Bolsonaro'ya 27 yıl 3 ay hapis cezası verilmişti. Radikal sağcı siyasetçinin avukatları, sağlık sorunları nedeniyle eski liderin ev hapsinde kalmasını talep etmişti. Ancak Yüksek Mahkeme yargıcı, geçen ay yaptığı açıklamada davanın tüm hukuki süreçlerinin tamamlandığını ve temyiz yolunun bulunmadığını bildirmişti. Hapis cezasının kesinleştiğine ve infazının başlatılmasına hükmetmişti.

Brezilya'da 2022'de düzenlenen devlet başkanı seçimini ikinci turda solcu Lula da Silva kazanmış, 1 Ocak 2023'te parlamentoda yemin ederek göreve başlamıştı.

Ancak radikal sağcı Bolsonaro destekçileri, önce ülkede günlerce süren otoyol kapatma eylemleri yapmış, 8 Ocak 2023'te de Ulusal Kongre binasını basmıştı.

Olaylar, 6 Ocak 2021'de Trump destekçilerinin ABD Kongresi'ni basmasına benzetilmişti.

Trump ise Bolsonaro hakkındaki davayı "cadı avı" diye nitelemiş, yargıç Moraes'e yaptırım kararı almıştı. Washington ayrıca Lula yönetimine yüzde 50 gümrük vergisi de getirmişti.

Brezilya'da Bolsonaro'nun hapis cezasının düşürülmesi için Temsilciler Meclisi'ne sunulan teklif çarşamba günü onaylanmıştı. Tasarının yasalaşması için Senato'dan geçmesi ve Lula tarafından da onaylanması gerekiyor.

Teklif kapsamında Ulusal Kongre baskınında yer aldıkları gerekçesiyle hapse atılanların da serbest bırakılması veya cezalarının azaltılması isteniyor.

Tartışmalı teklif için Temsilciler Meclisi'nde düzenlenen oturumda siyasetçiler arasında arbede yaşanmıştı. Solcu parlamenter Glauber Braga, meclis başkanının koltuğuna oturup kalkmamış, "darbe girişimi hamlesine karşı protesto düzenlediğini" söylemişti.

Polisin müdahale ettiği olayda bazı parlamenterler ve gazeteciler de dışarı çıkarılmıştı.

Independent Türkçe, New York Times, Washington Post


Erdoğan: İsrail, Gazze'de hayatın normale dönmesine izin vermeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan: İsrail, Gazze'de hayatın normale dönmesine izin vermeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı açıklamada, İsrail’in verdiği sözleri yerine getirmesi ve Gazze’de ateşkese tam anlamıyla uyması gerektiğini söyledi.

Erdoğan, İsrail’in Gazze Şeridi’nde hayatın yeniden normale dönmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise İsrail’in Filistin’in birçok kentinde etnik temizlik uyguladığını ifade etti.

İstanbul’da konuşan Fidan, Türkiye’nin Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ihlallerini durdurmak için çalıştığını belirterek, ülkesinin bu anlaşmaya varılmasında arabulucularla birlikte etkin bir rol oynadığını kaydetti.

İsrail ile Hamas arasında, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planı çerçevesinde Şarm eş-Şeyh’te yapılan görüşmelerde mutabakata varılmış, anlaşma geçtiğimiz ekim ayında yürürlüğe girmişti.

Gazze’de iki yıldır süren çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan Trump planının bir sonraki aşamasını hayata geçirmek için görüşmeler sürüyor.

Plan, Gazze Şeridi'nde uluslararası bir barış konseyi tarafından denetlenen ve çok uluslu bir güvenlik gücü tarafından desteklenen geçici bir Filistin teknokrat yönetimi kurulmasını öngörüyor. Ancak bu gücün oluşturulması ve yetki alanı konusunda yürütülen müzakerelerin zorlu geçtiği belirtiliyor.


Avrupa askeri ulusal hizmeti yeniden başlatıyor: Barış geliri dönemi sona erdi

Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
TT

Avrupa askeri ulusal hizmeti yeniden başlatıyor: Barış geliri dönemi sona erdi

Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)

Christopher Phillips

Fransa, artan Rus askeri tehdidi karşısında zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırmak için ciddi adımlar attıktan sadece birkaç gün sonra Almanya da aynı yolu izledi. Kasım ayı sonlarında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, genç erkek ve kadınlara on aylık askeri eğitim karşılığında maaş teklif eden, gönüllülük esaslı bir program başlatma niyetinde olduğunu açıkladı. Birkaç gün sonra aralık ayı başlarında, Bundestag (Alman Parlamentosu), 18 yaşındaki tüm gençlere silahlı kuvvetlere katılmaya hazır olup olmadıklarını soran bir anket göndermeyi içeren benzer programı oyladı. Bu, her iki hükümetin de zorunlu askerlik hizmetini çok uzun zaman önce kaldırmış olduğu göz önüne alındığında, radikal bir değişim. Zorunlu askerlik yapan son Fransız erleri 2001 yılında terhis edilirken, Angela Merkel Almanya'da askerlik hizmetini 2011 yılında sona erdirdi. Her iki ülke de Soğuk Savaş sonrası “barış geliri” programından faydalandı; bu dönem savaş tehdidinin azalmasıyla Batı ordularının küçülmesine sahne oldu. Barış geliri, bir ülkenin askeri harcamalarının azalmasından elde ettiği ekonomik fayda olarak tanımlanır; bu da fonların sosyal programlara, altyapıya ve eğitime yönlendirilmesine veya vergilerin düşürülmesine olanak tanıyarak, çatışmaya odaklanmak yerine büyüme ve kalkınmayı teşvik eder. Ancak Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Avrupa başkentlerinde on yıllarca süren göreceli gevşeme dengelerini alt üst etti. Anormal olmaktan çok uzakta Paris ve Berlin’in planları, kıta genelinde savunma stratejilerinin temel bir bileşeni olarak “ulusal hizmete” dönüşe doğru yönelimi yansıtıyor.

1950'lerde RAND Corporation, Batı Avrupa'da yaklaşık 900 bin NATO askerinin konuşlandırıldığı, bunların yarısının ABD’den, geri kalanının ise çoğunlukla diğer Avrupa ülkelerinden olduğu tahmininde bulunmuştu

Yükselme ve gerileme arasında Avrupa'da ulusal hizmet

Bir ülkenin silahlı kuvvetlerine zorunlu veya gönüllü olarak katılma anlamına gelen ulusal hizmet, Avrupa'da binlerce yıl öncesine dayanan bir kavram. Örneğin, Roma lejyonları zorunlu askerlik yapan erlerden oluşurken, orta çağ orduları büyük ölçüde feodal beyler tarafından savaşmaya zorlanan köylülerden oluşuyordu. Avrupa'nın 19. ve 20. yüzyıllarda imparatorluk hanedanlarının egemen olduğu bir kıtadan ulus devletler topluluğuna dönüşümü, zorunlu askerliğin doğasını değiştirdi, ancak savaşın temel bir yönü olmayı sürdürdü. Toprak sahiplerinin kiracılarını savaşmaya zorlaması yerine, ulusal hükümetler vatandaşların ülkeleri için savaşma görevi anlayışını yerleştirdi. 1789'daki Fransız Devrimi'nin liderleri, “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganlarıyla, “kardeşliğin” tüm Fransız halkını Fransa için savaşmaya mecbur kıldığına inanıyorlardı; böylece “vatandaş askerlere” yönelik zorunlu askerlik uygulaması resmileştirildi. Bu, sonraki on yıllarda diğer birçok Avrupa ülkesi tarafından da izlenen bir model oldu.

 Alman ordusu (Bundeswehr) askerleri, Berlin'deki Reichstag binasının önünde düzenlenen bir askere alma töreninde saf halinde duruyorlar, 20 Temmuz 2011 (Reuters)Alman ordusu (Bundeswehr) askerleri, Berlin'deki Reichstag binasının önünde düzenlenen bir askere alma töreninde saf halinde duruyorlar, 20 Temmuz 2011 (Reuters)

Bu, iki dünya savaşındaki büyük oyuncuların çoğunun erlerden oluşan büyük ordular ile savaştığını gösteriyor. İngiltere, 1914'te tamamen gönüllü birliklere güvenerek bir istisna oluştursa da ağır kayıplar, 1916'da askerlik hizmetini zorunlu hale getirmesine neden oldu. İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında da zorunlu askerliği yeniden uygulamaya koydu. Fransa, Almanya ve İtalya gibi diğer büyük oyuncular ise savaş boyunca zorunlu askerlik uygulamasını sürdürdüler. Sovyetler Birliği 1945'ten sonra Doğu Avrupa'ya yayılmış devasa ordularını korurken, ABD ve Kanada ile NATO'yu kuran Batı Avrupa ülkeleri zorunlu askerlik sistemini sürdürdü. 1950'lerde RAND Corporation, Batı Avrupa'da yaklaşık 900 bin NATO askerinin konuşlandırıldığı, bunların yarısının ABD’den, geri kalanının ise çoğunlukla diğer Avrupa ülkelerinden olduğu tahmininde bulunmuştu.

Trump'ın askerlerini geri çekmesi durumunda, Batı Avrupa'da konuşlandırılmış yaklaşık 84 bin Amerikan askerinin yerine yenilerinin konuşlandırılması gerekecek

Gelgelelim değişen koşullar ulusal hizmete yönelik tutumları da yavaş yavaş değiştirdi. İngiltere, zorunlu askerliği kaldıran ilk NATO üyesi oldu ve 1960 yılında, İngiltere içinde zorunlu askerliğe halk desteğinin düşük olması ve nükleer çağda savaşın değişen doğası nedeniyle daha küçük, profesyonel gönüllülerden oluşan bir ordunun daha tercih edilebilir olduğu sonucuna vardı. Diğer Avrupa ülkeleri, belki de Sovyet güçlerine karşı Manş Denizi gibi doğal bir savunmadan yoksun oldukları için benzer adımları atma konusunda Soğuk Savaş'ın sonuna kadar beklediler. Belçika 1992'de zorunlu askerliği askıya aldı ve 1995'te tamamen gönüllülerden oluşan bir orduya geçiş yaptı. Fransa ve Hollanda aynı yıl 1997'de zorunlu askerliği askıya aldı. İspanya 2001'de, İtalya 2005'te ve Almanya 2011'de onları takip etti. Avusturya ve Yunanistan gibi bazı Batı Avrupa ülkeleri ile Danimarka, Norveç, İsveç ve Finlandiya ise bu uygulamayı sürdürdü. Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal ettiği zamana kadar çoğu Avrupa ülkesi daha küçük, daha profesyonel orduları tercih etti.

Fransız ordusunun yeni erleri, Marsilya yakınlarındaki Carpienne askeri üssünde bir yeterlilik eğitimi sırasında AMX tankları ile eğitim yapıyor, 15 Ekim 2001 (Reuters)Fransız ordusunun yeni erleri, Marsilya yakınlarındaki Carpienne askeri üssünde bir yeterlilik eğitimi sırasında AMX tankları ile eğitim yapıyor, 15 Ekim 2001 (Reuters)

Ufukta yeni bir tehlike beliriyor

Ukrayna savaşı, Avrupa liderleri arasında askeri hazırlık konusunda alarm zillerini çalmış olsa da Donald Trump'ın 2024 sonlarında yeniden seçilmesi, durumun aciliyetini ve ciddiyetini daha da artırdı. Trump, seçim kampanyası sırasında ABD birliklerini Avrupa'dan tamamen çekmekle defalarca tehdit etti ve Beyaz Saray'a döndüğünden beri NATO müttefiklerinin korkularını gidermekten çok uzak kaldı. Trump güçlerini geri çekerse, Batı Avrupa'da konuşlanmış yaklaşık 84 bin ABD askerinin yerine yenilerinin konuşlandırılması gerekecek. Vladimir Putin Ukrayna'da zafer ilan eder ve emellerini diğer Avrupa ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletirse, bu sayı da yetersiz kalabilir.

Rusya'nın şu anda 1,5 milyon aktif personele ilave olarak 2 milyon yedek personele sahip olduğu tahmin ediliyor. NATO güçlerinin toplam sayısı ise yaklaşık 3,4 milyon, yani sayı olarak Rus ordusundan daha fazla. Ancak ABD ordusu 1,3 milyon askeriyle ve Türk ordusu da (Ankara'nın Rusya ile iyi ilişkileri ve Ukrayna savaşındaki tarafsız duruşu göz önüne alındığında) 355 bin askeriyle Avrupa'yı kurtarmak için müdahale etmezse, kalan kuvvetlerin sayısı 1,75 milyonu geçmeyecektir. Bunun anlamı kalan 30 NATO üyesinin tam kadro silahlı kuvvetleriyle katılması gerektiğidir ki, bunu başarmak zor olabilir.

Batı Avrupa liderleri, zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırmanın, toplumlarını Rus tehdidinin ciddiyetine ikna etmeye katkıda bulunmasını da umuyorlar

Bu hesaplara dayanarak, Fransa ve Almanya gibi büyük güçler daha fazla personele ihtiyaç duydukları sonucuna vardılar. Alman ordusu (Bundeswehr) şu anda 182 bin personelden oluşuyor; bu sayı, nüfusu Almanya'nın yarısı ve ekonomisi Almanya'nınkinin beşte birinden daha küçük olan komşusu Polonya'dan yaklaşık 20 bin daha az. Berlin, silahlı kuvvetlerini yılda 20 bin personel artırarak 2035 yılına kadar 250 ila 260 bin arasına çıkarmayı hedefliyor. Ayrıca 200 bin personelden oluşan ek bir yedek kuvvet oluşturmayı da amaçlıyor. Bu, iki adımda gerçekleştirilecek; birincisi, büyük ölçekli bir askere alma kampanyası yürütülecek (Almanya şu anda Alman ordusu için yoğun pazarlama çalışmaları yürütüyor). İkincisi, yeni bir “ulusal hizmet” uygulaması yürürlüğe konulacak. Alman parlamentosu tarafından onaylanan mevcut teklif, erkekler için zorunlu, kadınlar için ise isteğe bağlı kaydolma şartıyla gönüllülük esasına dayanıyor. Yasa tasarısı ayrıca, hükümetin Alman ordusu için belirlediği hedeflere ulaşılmaması durumunda, parlamentonun bazı 18 yaşındaki gençler için zorunlu askerlik uygulamasını görüşmesine olanak tanıyan hükümler de içeriyor.

Benzer şekilde, Fransa'nın şu anda 47 bin yedek personele ek olarak yaklaşık 200 bin aktif görevli personeli bulunuyor. Ancak Macron, öncelikle yeni bir “ulusal hizmet” uygulaması yoluyla bu sayıya önümüzdeki on yılda 50 bin personel daha eklemeyi hedefliyor. Bu hizmet şimdilik isteğe bağlı olacak ve 18 yaşındakiler bu hizmete karşılık aylık en az 800 avro maaş alacaklar. Bu arada, Belçika da Eylül 2026'dan itibaren gönüllülük esasına dayalı olarak ulusal hizmeti yeniden yürürlüğe koymayı tercih etti; Hollanda'daki milletvekilleri de aynı şeyi yapmayı düşünüyor.

Asker sayısını artırmak birincil amaç olsa da Batı Avrupa liderleri ulusal hizmeti yeniden canlandırmanın toplumlarını Rus tehdidinin ciddiyetine ikna etmeye katkıda bulunmasını da umuyorlar. Örneğin, BBC'ye göre, yeni atanan Fransa Genelkurmay Başkanı Orgeneral Fabien Mandon, Fransa'nın fedakarlık ruhundan yoksun olduğunu ve halkın savaşta çocuklarını kaybetmeye hazır olması gerektiğini belirtti. Ayrıca, Fransız askeri planlamasının üç veya dört yıl içinde Rusya ile bir savaş varsayımına dayandığını da söyledi.

Gelecekteki meydan okumalar

Bu açıklamalar, ulusal hizmeti yeniden canlandırmak isteyen liderlerin karşılaştığı en büyük engellerden birine işaret ediyor, yani kamuoyuna. Macron ve diğer Avrupalı ​​liderlerin de bu tür önlemlerin, 1960'taki İngilizler örneğinde olduğu gibi, hiçbir şekilde halk tarafından desteklenmeyeceğinin farkında oldukları açıkça görülüyor. Bu nedenle tüm yeni planlar zorunluluk değil, gönüllülük esasına dayanıyor. Fransa'da, öneriler genel olarak iyi karşılandı; Elabe gazetesinin bildirdiğine göre, ankete katılanların yüzde 73'ü önerileri destekledi. Hatta bu önerilerden en çok etkilenecek olan 25-34 yaş arası gençler bile, önerileri yüzde 60 oranında destekliyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Almanya'da durum farklı. Bundestag'ın yeni yasayı onaylamasının ertesi günü, öğrenciler 90'dan fazla şehirde greve gitti ve birçok kişi gençlerin muhalefet düzeyinin yüksek olduğuna inanıyor. Almanya'nın askeri faaliyetlerle ilişkisinin Nazizm mirası nedeniyle daha karmaşık olduğu ve özellikle sol kesimdeki birçok kişinin Rusya ile mücadele etmeyi amaçlayan yeni yeniden silahlanma çabalarına şüpheyle yaklaştığı unutulmamalı.

Paris ve Berlin, diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi, “barış geliri” döneminin geri dönmemecesine sona erdiğine inanıyor

Başka meydan okumalar da var. Fransa ve Almanya'nın attığı adımlara rağmen, diğer iki büyük Batı Avrupa gücü olan Birleşik Krallık ve İspanya henüz benzer adımlar atmadı. Birleşik Krallık da şüphesiz ordusunu genişletmeyi umuyor, ancak önceki Muhafazakar hükümetin yeni bir ulusal hizmet oluşturma önerisine rağmen, mevcut İşçi Partisi hükümeti bu yönde ilerlememeyi tercih etti. İspanya'nın da şu anda zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırma planı yok. Hem İngiltere'nin hem de İspanya'nın bu adımı atmakta isteksiz olması, Avrupa silahlı kuvvetlerinin büyümesini sınırlayabilir ve aynı zamanda Fransa ve Almanya'daki zorunlu askerlik hizmeti karşıtlarına kullanabilecekleri alternatif modeller sunabilir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada), Fransız Alpleri'ndeki Varces askeri üssünde yeni zorunlu askerlik hizmetini açıklayan konuşmasını yapmadan önce birlikleri denetliyor, 27 Kasım 2025 (AFP)Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada), Fransız Alpleri'ndeki Varces askeri üssünde yeni zorunlu askerlik hizmetini açıklayan konuşmasını yapmadan önce birlikleri denetliyor, 27 Kasım 2025 (AFP)

Maliyet de göz ardı edilemeyecek meydan okumalardan biri olarak öne çıkıyor. Macron'un planının, Fransız ekonomisinin önemli meydan okumalar ile karşı karşıya olduğu bir dönemde, yaklaşık 2 milyar avroya mal olacağı tahmin ediliyor. Fransız gönüllülerin, Alman (2.600 avro) veya Belçikalı (2.000 avro) meslektaşlarına kıyasla çok daha düşük bir aylık maaş olan 800 avro alacaklarını da belirtmek gerekiyor. Bu eşitsizlik ve maaşın asgari ücretten de önemli ölçüde daha az olması birçok gönüllüyü bundan caydırabilir.

Doğal olarak, Macron, Alman Şansölyesi Friedrich Merz gibi, başka seçeneği olmadığını düşünüyor olabilir. Yaklaşan bir tehdit olarak algıladığı durum karşısında Fransa'nın yeniden silahlanması, asker sayısını artırması ve halkını gelecekteki olası bir çatışmaya karşı seferber olmaya ikna etmesi gerekiyor. 2022 sonrası yeni savunma ortamında, Paris ve Berlin, diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi, “barış geliri” döneminin geri dönmemecesine sona erdiğini düşünüyor. Nitekim savunma bütçeleri gittikçe artıyor ve askerlik hizmeti güçlü bir geri dönüş yaptı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.