Rusya Savunma Bakanı Şoygu'nun geleceği tehlikede

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu geçen salı günü Moskova'da konuşma yaptı. (EPA)
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu geçen salı günü Moskova'da konuşma yaptı. (EPA)
TT

Rusya Savunma Bakanı Şoygu'nun geleceği tehlikede

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu geçen salı günü Moskova'da konuşma yaptı. (EPA)
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu geçen salı günü Moskova'da konuşma yaptı. (EPA)

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, on yılı aşkın bir süredir görevde ve yalnızca Başkan Vladimir Putin'in siyasi bir müttefiki değil aynı zamanda Rus seçkinleri içindeki birkaç arkadaşı arasında. Ancak ilişkileri tehlikede gibi görünüyor.

Şoygu ve Putin Sibirya'da birlikte yüzdüler, balık tuttular ve aynı buz hokeyi takımında oynadılar. Şimdilerde ise dostlukları ve onlarca yıllık siyasi kariyerleri, Rusya Savunma Bakanı’nın Ukrayna işgalini ele alış biçimini eleştiren Wagner Grubu lideri Yevgeny Prigozhin'in silahlı isyanından sonra en büyük sınavıyla karşı karşıya.

Putin, Belarus Devlet Başkanı Alexandr Lukaşenko’nun şaşırtıcı arabuluculuğundan sonra isyandan sağ çıktı. Acak Şoygu'nun konumu, Prigozhin'in kendisine ve bakanlığına yönelik eşi görülmemiş yoğunluğu nedeniyle kırılganlığını koruyor.

Prigozhin, Ukrayna'daki askeri operasyonların sinir merkezi olan Rostov ve Rostov'daki Rus Ordusu Güney Komutanlığı karargahını ele geçirmeyi başardı. Wagner lideri Şoygu’yu ‘bir korkak gibi’ kaçmakla suçladı ve ‘durdurulacağına’ söz verdi.

Söz konusu dönemden bu yana Rusya Savunma Bakanı ortalıkta görünmüyor. Prizgozhin daha önce Şoygu ve Genelkurmay Başkanı General Valery Gerasimov'u savaşta ‘on binlerce Rusun ölümünden ve bölgeyi düşmana teslim etmekten’ sorumlu olmakla suçlamıştı.

En büyük kaybeden

Fransız-Rus Gözlemevi Direktörü Arnaud Dubie, gecenin en büyük galibinin Lukaşenko, en büyük kaybedeninin ise Şoygu olduğunu söyledi. Ancak geçtiğimiz cuma gecesi Rusya’da isyan patlak vermeden önce bile Şoygu, Prigozhin'in eleştirileri ve Rus silahlı kuvvetlerinin ilerleme kaydedememesi nedeniyle muazzam bir baskı altındaydı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre 12 Haziran'da, Putin ve Şoygu’nun, askeri hastanede düzenlenen bir madalya dağıtım töreninde kayda alınan görüntülerde Rusya Devlet Başkanı’nın Savunma Bakanı’na sırtını döndüğü görüldü.

Şoygu Sovyet sonrası Rusya'da benzeri olmayan uzun bir siyasi kariyere sahip ve Moskova'daki gücün merkezindeki varlığı, Putin'in kendisinden öncesine dayanıyor. Güney Sibirya'nın Tuva bölgesinden gelen Şoygu, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra hükümette yüksek bir konuma sahip birkaç etnik azınlıktan biriydi.

Yükselişi, Boris Yeltsin'in başkanlığının ilk yıllarında Acil Durumlar Bakanı olarak atandığı 1994 yılında başladı. Uçak kazalarından depremlere kadar çeşitli felaketlerle mücadele eden Şoygu ülkenin en popüler politikacılarından biri oldu.

Çökmek üzere

Savunma bakanı olarak atanmasının hemen ardından general rütbesi verilen Şoygu, üst düzey askeri deneyimi olmamasına rağmen, Moskova'nın müttefiki Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'i iktidarda tutan 2015 Suriye müdahalesi de dahil olmak üzere operasyonları başarıyla yönetti.

65 yaşında ise Putin, Şoygu’ya birinci dereceden kılıçlı ‘Vatana Hizmet’ nişanı ile ödüllendirdi. Ancak Kremlin'in başlangıçta Rus tanklarının Kiev'e girmesini sağlayacağını umduğu Ukrayna'nın daha az başarılı işgali, geleceği hakkında sürekli soru işaretleri uyandırıyor.

Fransa merkezli Akdeniz Stratejik Araştırmalar Vakfı araştırmacısı Pierre Razeau, “Prizgozhin, Şoygu ve Gerasimov'un beceriksiz oldukları ve bir strateji değişikliğine ihtiyaç duydukları için kovulmaları gerektiği mesajını göndermek istedi” dedi.

Prigozhin ayrıca Şoygu ailesini, özellikle de kızı Ksenia'nın savaştan uzaklaşan bir fitness blog yazarı olan damadı Alexei Stolyarov'u hedef aldı ve muhalif medya, işgale karşı çıkan bir gönderiyi beğendiğini söyledi.

Rus Telegram kanalları ise Şoygu’nun yerine kimin geçebileceğine dair spekülasyonlarla dolu. Şoygu’nun yerine en olası alternatif ise daha önce orduda ve cumhurbaşkanlığı güvenliğinde yüksek mevkilerde bulunan Tula Oblastı ValisiAlexei Dyumin gösteriliyor.

 



Trump'ın BM Daimi Temsilcisi adayı BM'yi önyargılı olmakla suçladı ve reform çağrısında bulundu

ABD Başkanı Donald Trump'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi adayı Mike Waltz (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi adayı Mike Waltz (Reuters)
TT

Trump'ın BM Daimi Temsilcisi adayı BM'yi önyargılı olmakla suçladı ve reform çağrısında bulundu

ABD Başkanı Donald Trump'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi adayı Mike Waltz (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi adayı Mike Waltz (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi adayı ve eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, BM'nin muazzam potansiyelini överken reform yapılmasının önemini vurguladı.

Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki onay oturumunda konuşan Waltz şunları söyledi: “Çin'den Rusya'ya, Avrupa'dan gelişmekte olan ülkelere kadar herkesin anlaşmazlıkları çözmek için bir araya gelebileceği bir yer olmalı. Ancak 80 yılın ardından BM, temel misyonu olan barışı sağlama görevinden uzaklaştı. BM Şartı’na ve onun temel ilkelerine geri dönmeliyiz. ‘Barışı koruma’ amacı halen önemli bir role sahip, ancak reforma da ihtiyaç var.”

Waltz, ABD'nin BM operasyonlarının yüzde 25'ini finanse ettiğini, Afrika'daki misyonların ‘milyarlarca dolara mal olduğunu ve on binlerce askeri içerdiğini’ kaydetti. Waltz, “1940'lardan bu yana var olan, yenilenmiş bir yetkisi olmayan ve görünürde bir sonu olmayan iki misyonumuz var. BM Güvenlik Konseyi'ne misyonların süresini ve maliyetlerini sınırlandırması, hedeflerini netleştirmesi ve ulus inşasına değil barışı korumaya odaklanması için baskı yapmalıyız” ifadelerini kullandı.

Waltz, Çin'le yüzleşmenin kendisi için ‘mutlak bir öncelik’ olduğunu vurguladı ve Pekin'in etkisine karşı koymak için ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile birlikte çalışma sözü verdi.

BM'de ‘antisemitizmle’ yüzleşmek

Öte yandan Waltz, BM Genel Kurulu'nun 2015-2023 yılları arasında İsrail aleyhinde 154 karar kabul ederken, diğer tüm ülkeler aleyhinde sadece 71 karar kabul ettiğine dikkat çekerek, ‘yaygın antisemitizmle’ yüzleşilmesi gerektiği çağrısında bulundu. Waltz, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) çalışanlarını 7 Ekim olaylarına karışmakla ve okullarını da ‘Yahudi karşıtı nefreti öğretmekle’ suçlayarak, ‘UNRWA'nın dağıtılması’ gerektiğini bildirdi.

Waltz, ‘İsrail ile iş yapan ABD şirketlerinin boykot edilmesi çağrısında bulunan BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese'nin yeniden atanmasının bu önyargının bir tezahürü olduğunu’ söyledi.

Suriye ‘değerlendirilmesi gereken bir fırsat’

Suriye konusunda ise Waltz, ABD için büyük bir fırsat olduğunu belirterek, önceliklerinin BM'deki müttefik ve ortaklarıyla birlikte çalışarak ‘Esed rejimini hedef alan ve İran'ın etkisini sınırlayan yaptırımları’ kaldırmak olacağını vurguladı.

Waltz, “Önümüzde değerlendirilmesi gereken bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Ancak kritik bir dönemden geçiyoruz. Bu bana Libya’yı hatırlatıyor, bir seçim yapmamız gerekiyor: Ya bu fırsatı değerlendiririz ya da Suriye kaosa sürüklenir ve bu da tüm bölgeyi beraberinde sürükleyebilir. Şu anda bu fırsat değerlendirilebilir” şeklinde konuştu.

Suriye konusunda ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve diğer yetkililerle birlikte çalışmayı dört gözle beklediğini ifade eden Waltz, “Suriye'de Libya'da yaptığımızdan daha iyisini yapmayı umuyoruz” dedi.

Waltz sözlerini şöyle tamamladı: “ABD Başkanı'nın liderliğinde barış ve refahı yaymaya devam edebileceğimize ve ‘BM'yi yeniden büyük yapabileceğimize’ inanıyorum.”