Kurban Bayramı namazı Ankara'da saat 05.57, İstanbul'da 06.10, İzmir'de 06.24, Çanakkale'de 06.22, Iğdır'da 05.12'de kılınacak.
Kurban Bayramı 28 Haziran Çarşamba günü başlıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı verilerine göre, illerdeki bayram namazı saatleri şöyle:
"Adana 05.54, Adıyaman 05.41, Afyonkarahisar 06.09, Ağrı 05.17, Aksaray 05.56, Amasya 05.43, Ankara 05.57, Antalya 06.13, Ardahan 05.14, Artvin 05.18, Aydın 06.22, Balıkesir 06.18, Bartın 05.55, Batman 05.29, Bayburt 05.27, Bilecik 06.08, Bingöl 05.29, Bitlis 05.24, Bolu 06.00, Burdur 06.13, Bursa 06.12, Çanakkale 06.22, Çankırı 05.52, Çorum 05.47, Denizli 06.18, Diyarbakır 05.33, Düzce 06.01, Edirne 06.18, Elazığ 05.35, Erzincan 05.31, Erzurum 05.23, Eskişehir 06.07, Gaziantep 05.46, Giresun 05.32, Gümüşhane 05.29, Hakkari 05.19, Hatay 05.53, Iğdır 05.12, Isparta 06.12, İstanbul 06.10, İzmir 06.24, Kahramanmaraş 05.47, Karabük 05.55, Karaman 06.02, Kars 05.14, Kastamonu 05.49, Kayseri 05.50, Kilis 05.48, Kırıkkale 05.55, Kırklareli 06.15, Kırşehir 05.54, Kocaeli 06.07, Konya 06.04, Kütahya 06.10, Malatya 05.39, Manisa 06.22, Mardin 05.32, Mersin 05.58, Muğla 06.22, Muş 05.26, Nevşehir 05.53, Niğde 05.55, Ordu 05.34, Osmaniye 05.51, Rize 05.24, Sakarya 06.05, Samsun 05.40, Siirt 05.26, Sinop 05.42, Sivas 05.41, Şanlıurfa 05.40, Şırnak 05.25, Tekirdağ 06.16, Tokat 05.41, Trabzon 05.27, Tunceli 05.32, Uşak 06.14, Van 05.19, Yalova 06.09, Yozgat 05.50, Zonguldak 05.57."
Bayram namazı, KKTC'nin başkenti Lefkoşa'da saat 06.06, Almanya'nın başkenti Berlin'de 05.34, İngiltere'nin başkenti Londra'da 05.32, Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da ise 05.44'te kılınacak.
- Namaz vakitleri tablosu
İl Saat
Adana 05.54
Adıyaman 05.41
Afyonkarahisar 06.09
Ağrı 05.17
Aksaray 05.56
Amasya 05.43
Ankara 05.57
Antalya 06.13
Ardahan 05.14
Artvin 05.18
Aydın 06.22
Balıkesir 06.18
Bartın 05.55
Batman 05.29
Bayburt 05.27
Bilecik 06.08
Bingöl 05.29
Bitlis 05.24
Bolu 06.00
Burdur 06.13
Bursa 06.12
Çanakkale 06.22
Çankırı 05.52
Çorum 05.47
Denizli 06.18
Diyarbakır 05.33
Düzce 06.01
Edirne 06.18
Elazığ 05.35
Erzincan 05.31
Erzurum 05.23
Eskişehir 06.07
Gaziantep 05.46
Giresun 05.32
Gümüşhane 05.29
Hakkari 05.19
Hatay 05.53
Iğdır 05.12
Isparta 06.12
İstanbul 06.10
İzmir 06.24
Kahramanmaraş 05.47
Karabük 05.55
Karaman 06.02
Kars 05.14
Kastamonu 05.49
Kayseri 05.50
Kilis 05.48
Kırıkkale 05.55
Kırklareli 06.15
Kırşehir 05.54
Kocaeli 06.07
Konya 06.04
Kütahya 06.10
Malatya 05.39
Manisa 06.22
Mardin 05.32
Mersin 05.58
Muğla 06.22
Muş 05.26
Nevşehir 05.53
Niğde 05.55
Ordu 05.34
Osmaniye 05.51
Rize 05.24
Sakarya 06.05
Samsun 05.40
Siirt 05.26
Sinop 05.42
Sivas 05.41
Şanlıurfa 05.40
Şırnak 05.25
Tekirdağ 06.16
Tokat 05.41
Trabzon 05.27
Tunceli 05.32
Uşak 06.14
Van 05.19
Yalova 06.09
Yozgat 05.50
Zonguldak 05.57
18 Haziran'da, Beyaz Saray'a iki yeni bayrak direği dikilirken, Başkan Donald Trump ülkenin bayrağını değil, diplomatik aldatmacanın bayrağını göndere çekiyordu. Trump, İsrail'in İran'ı hedef alan saldırılarının ardından İran'a yönelik politikası hakkında belirsiz ifadeler kullanmak için bu anı kullandı. Bayrak direklerinden birinin yanında, kask takmış inşaat işçileriyle çevrili bir şekilde konuşurken, muhabirlerle dallanıp budaklanan bir iletişimde bulundu.
Sahneyi incelerken “Önümüzdeki hafta çok büyük olacak, belki bir haftadan az, belki de daha az” dedi gizemli bir ses tonuyla ve İran ile nükleer programı hakkında diplomatik görüşmelerin hâlâ mümkün olduğuna işaret etti.
Ertesi gün, Beyaz Saray Basın Sekreteri Trump'ın “önümüzdeki iki hafta içinde savaşa girip girmeme konusunda bir karar vereceğini” söyleyen bir açıklamasını okudu.
Bu, kasıtlı bir aldatmacaydı, çünkü karar çoktan verilmişti ve Amerikan B-2 bombardıman uçaklarına iki gün sonra Missouri'deki üslerinden kalkış yaparak, yaklaşık 30 bin pound ağırlığında birkaç bombayı İran nükleer tesislerinin üzerine bırakmak üzere 37 saatlik bir gidiş-dönüş görevine hazır olmaları emri verilmişti.
Bu Amerikan aldatmacası, İsrail aldatmacasının ardından geldi; İsrail, Tahran'ın ABD ile görüşmeleri devam ederken ve saldırıdan iki gün sonra bir toplantı planlanmışken İran’ın nükleer programını hedef almıştı.
Bir düşmanı aldatmak için aldatmacaya başvurmak yeni bir şey değil. Tarih boyunca bu tür davranışların sayısız örneği var
Buradaki soru şu: Devletler arasında bu tür aldatıcı diplomatik davranışlar ne kadar yaygındır? Bu davranışlar kesinlikle nadir ve bu örnek, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana büyüyen ve uluslararası ilişkilerdeki yerleşik normlardan giderek daha fazla sapan bir hareketin varlığına dair bir kanıt daha sunuyor.
Bir düşmanı aldatmak için aldatmacaya başvurmak yeni bir şey değil. Tarih boyunca bu tür davranışların sayısız örneği var. Ancak önemli fark, aldatmanın tarihsel örneklerinin (daha sonra ele alacağım birkaç istisna dışında) genellikle farklı taraflar arasındaki veya son birkaç yüzyılda ulus devletler arasındaki devam eden çatışmalar sırasında uygulanmış olmasıdır.
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
Savaşta düşmanı aldatmanın en ünlü örneği binlerce yıl öncesine dayanan ve İngilizcede aldatmanın yaygın bir simgesi haline gelen Truva Atı'dır. Truva ile savaşan Yunan orduları savaş alanını terk etmiş ve Truvalı düşmanlarına bir barış hediyesi olarak büyük bir tahta at bırakmış gibi yaparlar. Elbette atın içinde Yunan askerleri saklanmışlardı, bunlar daha sonra ortaya çıkıp, Truvalıları yenerek şehirlerini ele geçirdiler.
Tiyatro ve filmler yoluyla popüler kültürde kendisine yer bulan önemli bir çağdaş örnekse, İkinci Dünya Savaşı'ndaki Mincemeat (Kıyma) Operasyonu'dur. Bu operasyonda İngiliz istihbaratı Nazi Almanyası'nı 1943'te planlanan Sicilya işgali konusunda yanıltmayı amaçlıyordu. Kraliyet Donanması subayı üniforması giydirilmiş bir serserinin cesedi İspanya kıyılarına atılmış ve cebine Almanları işgalin gerçek hedefinin Sicilya değil Sardunya olduğuna ikna etmek için sahte planlar yerleştirilmişti. Bir yıl sonra, Müttefikler Nazileri benzer bir şekilde aldatmaya çalışarak, uzun zamandır beklenen Fransa çıkarmasının 6 Haziran 1944'te gerçekleştiği gibi Normandiya sahillerinden değil, Pas de Calais'den gerçekleşeceğine ikna etmeye çalışmışlardı.
Bir hükümet, yalnızca bir saldırıyı kamufle etmek amacıyla bir düşmanla neden diplomatik görüşmelere girişsin ki?
Peki ya aldatıcı diplomasi? Diplomasi doğası gereği, müzakereler sırasında güvenilirliği sağlamak için aldatma riskini azaltmalıdır. Ne de olsa, bir hükümet, yalnızca bir saldırıyı kamufle etmek amacıyla bir düşmanla neden diplomatik görüşmelere girişsin ki? Bu durumda bu tür örneklerin nadir görülmesi belki de şaşırtıcı değil. Zira tarihi model, bu tür diplomatik aldatmaya en istekli ülkelerin doğası gereği otoriter olma eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Haziran 1940’da Fransa-Belçika sınırındaki Nazi birliklerini ziyareti sırasında, Birinci Dünya Savaşı’nda ölen askerleri onurlandırmak için Alman Langemark Mezarlığı’na yaptığı ziyaret sırasında Hitler (AFP)
Nazi Almanyası bu tür uygulamalarda ön saflardaydı, yüzyıllardır süregelen normları sürekli ihlal etti ve Holokost sırasında büyük ölçekte kitlesel cinayetler işledi. 1939'da savaşın patlak vermesinden önce Naziler aldatıcı diplomasiye başvurdular. 1938 Münih Konferansı bu tür uygulamaların başlıca örneği olarak öne çıkmaktadır ve 21. yüzyılda kendisine sıklıkla atıfta bulunulmaya devam edilmektedir.
Bilindiği üzere Münih Konferansı Çekoslovakya ve ülkenin nüfusun çoğunluğunun Almanca konuştuğu Sudetenland olarak bilinen bölümüne odaklanmıştı. Adolf Hitler liderliğindeki Naziler, Büyük Almanya projelerinin bir parçası olarak bölgeyi ilhak etmeye çalıştılar. Nazi Almanyası'nı kontrol altına almak ve bir Avrupa savaşından kaçınmak amacıyla Fransa ve Birleşik Krallık liderleri Eylül 1938'in sonlarında Münih'te Hitler ile bir araya geldiler.
Donald Trump, emlak dünyasında şüpheli iş uygulamalarıyla ünlendi. İlk döneminde Beyaz Saray'a girdiğinde, bu alışkanlıkları bir nebze olsun dizginleyebilecek profesyonellerle çevriliydi
Çekoslovak hükümetini görmezden gelerek, liderler Sudetenland'ı Almanya'ya devretme konusunda bir anlaşmaya vardılar. Hitler, Almanya'nın Avrupa'da hiçbir toprakta emelleri olmayacağına söz verdi.
Tarihin bize anlattığı gibi, memnun etme politikası Hitler'i Nazi saldırganlığından vazgeçiremedi. Nitekim Münih toplantısından aylar önce, daha büyük bir Avrupa çatışması için daha geniş askeri hazırlıklarla birlikte Çekoslovakya'yı işgal etme planlarını onaylamıştı. Mart 1939'da Almanya, Çekoslovakya'nın geri kalanını da işgal etti.
Ağustos 1939'da, Naziler Polonya'yı işgal etmeye hazırlanırken Hitler'in elinde başka bir diplomatik numara daha vardı. Hükümeti, Joseph Stalin ve Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa'yı paylaşmaya yönelik iki ülke arasında gizli bir anlaşmayı içeren bir saldırmazlık paktı imzaladı. Ancak Hitler, anlaşmayı yalnızca geçici bir önlem olarak görüyordu, zira Nazi ideolojisi uzun zamandır Sovyetler Birliği'nin bazı kısımları da dahil olmak üzere Doğu Avrupa topraklarını kapsayacak Büyük Almanya idealini benimsiyordu. Sonuç olarak, anlaşmaya yalnızca Sovyetler Birliği'ne yönelik Alman saldırısı ve 22 Haziran 1941'de başlayan Barbarossa Harekatı hazırlıklarına dair istihbarat raporlarına ve diğer kanıtlara inanmayı defalarca reddeden Stalin kanmış görünüyor.
Tahran'ın merkezinde, hizmette olan İran balistik füzelerini tasvir eden ve Farsça “İsrail bir örümcek ağından daha zayıftır” yazan bir reklam panosu, 15 Nisan 2024 (AFP)
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre geçmişteki dersler göz önüne alındığında, ABD'nin İran'a karşı eyleminin korkunç sonuçları olabilir. Askeri saldırılar düzenlemek için bir kamuflaj olarak görüşmelerin kullanıldığı İran örneği göz önüne alındığında, herhangi bir hükümet, hatta ABD'ye karşı sınırlı bir düşmanlığı olan bir hükümet bile neden diplomatik görüşmelere katılsın ki? Örneğin Kuzey Kore, Trump yönetimi de dahil olmak üzere ABD yönetimleri ile gelecekte herhangi bir diplomatik görüşmede bulunmaya meyilli olur mu? Bilhassa İsrail'e olan mutlak desteği göz önüne alındığında, ABD'nin dürüst bir aracı olduğu fikri uzun zamandır sorgulanırken, bugünkü eylemleri bu fikri tam anlamıyla paramparça ediyor.
Donald Trump, emlak dünyasında şüpheli iş uygulamalarıyla ünlendi. İlk döneminde Beyaz Saray'a girdiğinde, bu alışkanlıkları bir nebze olsun dizginleyebilecek profesyonellerle çevriliydi. İkinci döneminde ise yakın çevresi pozisyonlarını neredeyse yalnızca Trump'a olan mutlak sadakatleri sayesinde koruyor. Yönetiminin hem içeride hem de uluslararası alandaki yaklaşımı, gittikçe Trump'ın kişisel değerlerini yansıtıyor.