İran’ın sürgündeki önde gelen muhalefet grubu olan Halkın Mücahitleri Örgütü, ‘Avrupalıların nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma çabasıyla Tahran’la müzakerelerini yoğunlaştırmasını’ endişeyle izlerken, Avrupa’da artan baskıyla karşı karşıya.
AFP’nin haberine göre Halkın Mücahitleri’nin destekçileri, dini otoritelerin muhalifleri de dahil olmak üzere birçok İranlı’nın kuşku dolu bakışlarına rağmen örgütü, İran dışındaki tek ‘kılık değiştirmiş’ muhalefet grubu olarak görüyor.
Halkın Mücahitleri Örgütü ve siyasi kanadı olarak hizmet veren bir koalisyon olan İran Milli Direniş Konseyi, karşılaştığı zorluklardan, İran’ı ‘yatıştırmaya’ çalışmakla suçladığı Batı’yı sorumlu tuttu.
Fransız yetkililer geçen hafta, 1 Temmuz’da yapılması planlanan büyük bir yürüyüşü yasakladı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Yürüyüş, Milli Direniş Konseyi’nin çağrısıyla ve on binlerce kişinin katılım beklentisiyle düzenlenecekti.
20 Haziran’da Arnavutluk makamları, 2003 Irak işgalinden sonra varılan bir anlaşma kapsamında örgüt üyelerinin on yıldır ikamet ettiği bir bölgeyi hedef alan bir baskın düzenledi.
İran Milli Direniş Konseyi, örgüte mensup 1 kişinin öldüğünü açıklarken, Tiran ise bu iddiayı yalanladı. Ayrıca Arnavut polisinin 200 bilgisayara el koyduğu belirtildi.
Polise göre koşulları belirsizliğini koruyan bir olay çerçevesinde bu ayın başlarında Paris’in varoşlarında konseye ait bir ofise bir bomba atıldı. Ancak herhangi bir can kaybı kaydedilmedi.
Yatıştırma politikası
İran Halk Mücahitleri ve Milli Direniş Konseyi’nin Başkanı Meryem Racavi, Paris dışında yaptığı bir toplantıda son olayların, Batı tarafından izlenen bir ‘yatıştırma politikasının’ sonucu olduğunu vurguladı.
İranlı yetkililer, 1980’lerin başlarında bir dizi saldırı düzenlemekle suçladıkları Halkın Mücahitleri’ne yasak koydu.
Örgüt, onlarca yıldır Şah’ı devirmeyi amaçladı ve başlangıçta 1979 devrimini destekledi. Ancak kısa süre sonra yeni yetkililerle arası bozuldu ve İran- Irak Savaşı’nda Saddam Hüseyin’e destek verdi. Bu da 2003’te ABD önderliğindeki Irak işgalinden sonra üyelerinin transferini gerektirdi.
Örgüt, İran içerisinde hala bir ağa sahip olduğunu belirtiyor. Ayrıca o zamanlar gizli olan İran nükleer programını 2002’de ifşa ederek, İslam Cumhuriyeti ile Batı arasındaki çatışmayı açığa çıkarmakla övünüyor.
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve eski ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence gibi üst düzey Batılı isimlerin desteğini alıyor.
Ancak örgütü eleştirenler, onu geçen yıl Eylül ayından bu yana yeni bir protesto hareketinde sokaklara dökülen ‘İranlıları temsil etmeyen kapalı bir grup’ olarak görüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi ile 10 Haziran’da bir telefon görüşmesi gerçekleştirirken, Avrupa Birliği’nin (AB) nükleer müzakerelerden sorumlu koordinatörü Enrique Mora da geçen hafta Doha’da İranlı mevkidaşı ile bir araya geldi.
Aynı şekilde Paris, İran tarafından alıkonulan ve insan hakları aktivistlerinin ‘rehine’ olarak tanımladığı dört Fransız vatandaşının akıbetini takip ediyor.
Geçen ay İran, 2018’de Paris dışında Milli Direniş Konseyi’nin bir mitingine saldırmayı planlamakla suçlanan ve Belçika’da hüküm giymiş bir İranlı diplomat karşılığında Belçikalı bir yardım görevlisini serbest bıraktı.
İran hükümeti, özellikle son haftalarda Halkın Mücahitleri tarafından yapıldığı iddia edilen ve Reisi yönetiminin bilgisayar sistemini hacklemeyi içeren faaliyetlerle hedef alındı.
Diğer yandan Tahran, grup üzerindeki artan baskı karşısında sevincini gizlemedi. AFP’nin aktardığına göre İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, “Terörist niteliği nedeniyle Halkın Mücahitleri Örgütü, kendisine ev sahipliği yapan ülkelerin güvenliğine tehdit oluşturmaya devam edecek” açıklamasında bulundu.
Sorular
ABD merkezli Nükleer İran’a karşı Birleşik Grup (United Against Nuclear Iran- UANI) bünyesindeki politika direktörü Jason Brodsky, olayların eş zamanlı olarak gerçekleşmesinin ‘kesinlikle soru işaretleri uyandırdığını’ açıkladı.
Brodsky, “İslam Cumhuriyeti, Batı ülkelerindeki Halkın Mücahidlerinin varlığından her zaman şikâyet etmiştir. Bu nedenle yetkilileri Batılı mevkidaşlarıyla yaptıkları görüşmelerde konuyu gündeme getirirlerse şaşırmam” dedi.
Avrupa’daki Halkın Mücahitleri’in statüsünü tartışmanın bir ‘niteliksel sıçrama’ olacağına işaret eden Brodsky, “Bu, kesinlikle takip edilmesi gereken bir dinamik” dedi.
Batı’da işler hiçbir zaman örgüt açısından sorunsuz gitmedi. Öyle ki örgüt, 1980’lerin ortalarında Paris’in İslam Cumhuriyeti’nin yeni liderleriyle ilişkileri geliştirmeye çalışması sonrasında Fransa’dan ihraç edildi. ABD, yıllarca süren baskının ardından 2012 yılına kadar Halkın Mücahitleri’ni terör grupları listesinden çıkarmadı.
Avrupalı yetkililer arasında, başarısız 2018 planından sonra, Milli Direniş Konseyi’nin yürüyüşlerinin saldırılar için bir hedef haline gelebileceğine dair gerçek bir endişe var.
1 Temmuz yürüyüşünün organizatörlerini yasak hakkında bilgilendiren Paris polis şefi Laurent Neunet, böyle bir hareketin ‘gerçek bir tehlike’ teşkil ettiğini belirttiği açıklamasında şu uyarıda bulundu:
“İran’da protesto hareketinin başlangıcından bu yana bir nüfuz mücadelesi ortasında yürüyüş, Halkın Mücahitleri destekçileri ile İran muhalefetindeki diğer aktivistler arasında gerilime tanık olabilir.”