İran Genelkurmay Başkanı, muhalefeti Saddam Hüseyin'in kaderini paylaşmakla tehdit etti

İran Genel Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri, Arnavutluk'taki gelişmeleri ‘görünmeyen ok’ olarak nitelendirdi

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, İranlı diplomatların geçtiğimiz ay Tahran'da düzenlediği yıllık konferansa katıldığı sırada (Tesnim)
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, İranlı diplomatların geçtiğimiz ay Tahran'da düzenlediği yıllık konferansa katıldığı sırada (Tesnim)
TT

İran Genelkurmay Başkanı, muhalefeti Saddam Hüseyin'in kaderini paylaşmakla tehdit etti

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, İranlı diplomatların geçtiğimiz ay Tahran'da düzenlediği yıllık konferansa katıldığı sırada (Tesnim)
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, İranlı diplomatların geçtiğimiz ay Tahran'da düzenlediği yıllık konferansa katıldığı sırada (Tesnim)

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, muhalifleri, Irak’ın eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in kaderini paylaşmakla tehdit ederek Avrupa'daki ‘ayaktakımı’ olarak nitelendirdiği Halkın Mücahitler Örgütü’nün (HMÖ) ‘akıbetinin’ tüm muhaliflere ders olacağını söyledi. Öte yandan İran Genel Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri, Arnavutluk'un muhalefet üzerindeki baskısını ‘görünmeyen ok’ olarak nitelendirdi ve muhaliflerin yargılanması için en kısa zamanda bir uluslararası suçlar mahkemesi kurma sözü verdi.

HMÖ, Avrupa'da artan bir baskıyla karşı karşıya. Bir yandan İran ve ABD’nin çabaları sürerken diğer yandan Avrupalı ​​güçler, özellikle İran'ın nükleer silah geliştirmek için gereken zenginleştirilmiş uranyum miktarına ulaşmak üzere olduğundan yükselen tansiyonu düşürmek için bir anlaşmaya varılması için çalışıyorlar.

Muntazeri, 700 iddianamenin hazırlandığından ve ‘sapkın’ olarak nitelediği HMÖ içindeki ‘teröristlerin isim listesinin’ oluşturulduğundan bahsederek HMÖ’yü yargılayacak ‘uluslararası bir mahkemenin’ yakında kurulacağını söyledi. İran'ın yarı resmi ajansı ISNA’ya göre İran Genel Başsavcısı, “Yakında bu suçlular için uluslararası bir ceza mahkemesi kurulacak” dedi.

Muntazeri, 28 Haziran 1981'de bombalanan ve yetkililerin HMÖ’yü saldırının arkasında olmakla suçladığı İslami Cumhuriyet Partisi’nin (İCP) genel merkezinde bir konuşma yaptı. Bombalı saldırıda hayatını kaybeden 72 üst düzey yetkili ve milletvekili arasında dönemin Yargı Erki Başkanı Muhammed Beheşti de yer alıyordu.

Öte yandan ‘Muhalefetin HMÖ’nün kaderinden ders çıkarması gerektiğini’ vurgulayan Genelkurmay Başkanı Bakıri, “HMÖ’nün paralı askerleri artık eskisinden daha fazla dışlanmış durumdalar. Öyle ki hiçbir Avrupa hükümeti onlara kucak açmak istemiyor ve arada sıkışıp kalıyorlar” şeklinde konuştu.

İran hükümeti özellikle son haftalarda Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi yönetiminin bilgisayar sisteminin hacklenmesi de dahil birtakım eylemlerde bulunduğu suçlamasıyla HMÖ'yü hedef alıyor.

İran'da protesto hareketinin başlangıcından bu yana süren nüfuz mücadelesi, HMÖ destekçileri ile İran muhalefetindeki diğer gruplar ve partiler arasında gerilimlere neden oluyor.

Bu gerginlik, İran’ın 2018 yazında Paris banliyölerinde HMÖ'nün yıllık konferansına yönelik engellenen saldırının ardından terör eylemi hazırlamaktan hüküm giyen ve 20 yıl hapis cezasına çarptırılan İranlı diplomat Esedullah Esedi'yi Belçika’dan geri almayı başarmasının ardından başladı.

Brüksel ve Tahran bir esir takası anlaşması yaptı ve Belçikalı insani yardım görevlisi Olivier Vandecasteele 15 aylık esaretten sonra Esedi ile takas edilerek serbest bırakıldı. Daha sonra İran bir Danimarka ve iki Avusturya vatandaşını daha serbest bıraktı.

İranlı yetkililer, Esedi’nin serbest bırakılmasından sonra 1980’li yıllarda aralarında HMÖ’nün de olduğu sol görüşlü partileri destekleyen siyasi tutuklulara toplu infaz ve işkence yapılmasındaki rolü nedeniyle geçtiğimiz yıl İsveç mahkemesi tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırılan eski bir İranlı yetkiliyi de geri almak için çalıştıklarını söylediler.

İran, bu infazları gerçekleştirmekten sorumlu ‘ölüm komitesinde’ yer almaları nedeniyle İranlı eski yetkili Hamid Nuri ve şu anki İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'ye yönelik birtakım suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Tahran, mahkeme kararını ‘siyasi amaçlı’ olarak nitelendirdi.

Avukatlarının karara itiraz etmeye çalıştığı Hamid Nuri'nin mahkemesi, 1979 devriminden sonra İran'ın en çetrefilli meselelerinden birinde bir dönüm noktası teşkil ediyor. Esedi mahkemesi ise İranlı diplomatların terör suçlamasıyla Avrupa mahkemeleri karşısına çıkarıldığı ender davalarından biriydi.

Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre HMÖ ve HMÖ’nün siyasi kanadı İran Ulusal Direniş Konseyi (İUDK), İran'ı ‘yatıştırmaya çalışmakla’ suçladığı Batı'yı da başına gelen zorlukların sorumlusu olduğunu öne sürdü.

fserg
Geçtiğimiz şubat ayında Paris'te DMO'nun terör örgütleri listesine alınması talebiyle bir gösteri düzenleyen HMÖ destekçileri (EPA)

Fransız yetkililer geçtiğimiz hafta, İUDK’nin çağrısıyla 1 Temmuz'da yapılması planlanan büyük bir yürüyüşü yasakladı. İUDK, yürüyüşe on binlerce kişinin katılmasını umuyordu. Aranavutluk yetkilileri, 20 Haziran'da ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgali sonrasında varılan bir anlaşma kapsamında HMÖ üyelerinin on yıldır kaldığı bir siteye baskın düzenlediler. İUDK, baskın sırasında bir HMÖ üyesinin öldüğünü duyurdu. Ancak Tiran, bu iddiayı yalanladı. İUDK, ayrıca Arnavut polisinin 200 bilgisayara el koyduğunu bildirdi.

ISNA'nın aktardığına göre İran Genel Başsavcısı Muntazeri, HMÖ’nün ABD ve İsrail'in desteğiyle bugün de var olmaya devam ettiğini belirterek, “Fakat 20 Haziran'da başına gelenler, bu hain terör örgütünün (HMÖ) yok edilmesinin başlangıcı olmasını umduğumuz görünmeyen bir ok oldu” ifadelerini kullandı.

Polise ve İUDK’ya göre, bu ayın başlarında Paris’in banliyölerindeki İUDK binasına bir bomba atıldı ve herhangi bir can kaybı olmadı. Olay henüz netlik kazanmadı.

Öte yandan İran, 28 Haziran 1987'de ülkenin batısındaki Doğu Kürdistan'ın Serdeşt kenti, kimyasal silahlarla bombalanmasını anıyor. İran, Irak Hava Kuvvetlerini hardal gazı bombası atarak 8 binden fazla insanın etkilenmesine neden olmakla suçluyor.

Genelkurmay Başkanı Bakıri, ‘aşağılanmış ve olabilecek en kötü şekilde cehenneme gittiğini’ söyleyerek Irak’ın eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'i sert bir dille eleştirdi. Bakıri, HMÖ’nün de Saddam Hüseyin’le aynı kaderi paylaşabileceği tehdidinde bulunurken genel olarak İran muhalefetine hitap ediyordu. Bakıri, “Saddam'ın ve HMÖ’nün akıbeti, vatanına ve milletine sırt çevirmiş, İran milletinin düşmanlarını desteklemekten keyif alan muhaliflere ders olsun” dedi.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ise yaptığı açıklamada, “Serdeşt’teki kimyasal saldırının arkasındakileri unutmayacağız ve affetmeyeceğiz” diye konuştu. Abdullahiyan, başta Almanya, İngiltere, Fransa, Hollanda ve ABD olmak üzere bazı Batılı ülkeleri ‘Saddam Hüseyin rejimine pratik yardım ve kimyasal madde sağlamakla’ suçladı.

Doğu Kürdistan, bir yanda İran güçleri, diğer yanda Irak ordusu ile Kürt muhalif grupları ile HMÖ arasındaki çatışmaların yaşandığı ana noktaydı.



ABD yapımı ATACMS füzeleri Rusya-Ukrayna savaşında ne kadar etkin?

Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)
Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)
TT

ABD yapımı ATACMS füzeleri Rusya-Ukrayna savaşında ne kadar etkin?

Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)
Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)

Muhammed Rimal

Ukraynalı yetkililer, Rusya-Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat 2022 tarihinden beri bu çatışmada kendi lehlerine bir gelişme kaydedebilmek için NATO üyesi müttefiklerine ve ABD'ye kendilerine balistik füze sağlamaları için baskı yapıyorlar.

ABD ancak savaşın üzerinden yaklaşık 18 ay geçtikten sonra Ukraynalı yetkililerin bu talebine karşılık verdi ve geçtiğimiz yıl eylül ayında Ukrayna ordusuna ABD yapımı Ordu Taktik Füze Sistemi (Army Tactical Missile System/ATACMS) füzeleri tedarik etti.

Füzeler teslim edildikten bir ay sonra Ukrayna'da test edildi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ATACMS füzelerinin Rusya topraklarındaki hedefleri isabetli bir şekilde vurmada etkili olduklarını kanıtladıklarını’ söyledi.

ATACMS füzelerinin Ukrayna'nın elinde olmasına rağmen, ABD'nin bu sistemin kullanımı için izin verdiği menzil, Rusya topraklarının derinliklerinde bulunan hedeflere kadar değil, Ukrayna topraklarında konuşlu Rus güçlerinin mevzilerine kadardı. Bu durum, mevcut savaşta ellerinin kollarının bağlandığını düşünen Ukraynalılar tarafından tepkiyle karşılandı. Ta ki ABD yönetimi, kısa bir süre önce ATACMS füzelerinin kullanım menzilinin genişletilmesine izin verene kadar.

ABD Ordusu ATACMS füzelerine ait bir dosya fotoğrafı (AFP)ABD Ordusu ATACMS füzelerine ait bir dosya fotoğrafı (AFP)

Bu iznin, Ukrayna'nın ATACMS füzeleri almasından bir yıl sonra, Joe Biden'ın görev süresinin bitmesine iki ay kala verilmesi zamanlaması bakımından dikkati çekiyor. ABD desteğinin düzeyi ve niteliği açısından önemli bir gelişme olarak görüldü. Ukrayna, ABD yönetiminden aldığı izni 19 Kasım'da Rusya topraklarına 6 füze fırlatarak hızlı bir şekilde pratiğe döktü.  Bunlardan beşi Rusya’nın hava savunma sistemi tarafından püskürtülürken, altıncısı Rusya'nın Bryansk bölgesine düştü. Peki, ATACMS füzelerinin özellikleri ne ve neden şimdi kullanılmasına izin verildi?

Füzelerin özellikleri ve etkinlikleri

ATACMS füzeleri, başlıklarında bulunan misket bombalarının miktarına ve ulaştıkları menzile göre farklılık gösteren ve bu isimle bilinen karadan karaya taktik füzeler ailesine ait bir silah. Amerikan Lockheed Martin şirketinin fabrikalarında 1983 yılında üretildi. ABD ordusunun envanterinde iki tip ATACMS füzesi bulunuyor. Bunlardan birincisi Irak Savaşı'nda kullanılan ve 300 bomba mermisi taşıyan ve 70 ile 300 kilometre arasında menzile sahip olan M39A1 (Block IA). İkincisi ise ilk kez 2004 yılında kullanılan M57 modeli.

Mevcut ABD yönetimi, görev süresinin sona ermesine yaklaşık iki ay kala Ukrayna'ya ATACMS füzeleriyle Rusya topraklarının derinliklerine saldırma izni verdi.

Ukrayna'da kullanılmasına izin verilen ATACMS füzeleri, 3,98 metre uzunluğunda ve 61 santimetre çapında. Ağırlığı 160 ile 560 kilogram arasında değişen, patlayıcılığı ve tahrip gücü yüksek bir WDU18 savaş başlığı taşıyor. Her biri 0,06 cm çapında ve 0,59 kg ağırlığında küre şeklinde yaklaşık 300 adet M74 bombacığından oluşuyor. Üretim maliyeti yaklaşık bir buçuk milyon ABD dolarını buluyor. ATACMS füzeleri, M270 MLRS fırlatıcısından, yani mobil platformlardan fırlatılır ve yüksek hassasiyetli navigasyon ve GPS teknolojisine dayanan otonom bir güdüm sistemi tarafından yönlendirilerek hassas vuruşlar yapmalarını sağlar.

Füze, 3 Mach üzerindeki (1 Mach saat başına bin 225 kilometredir) yüksek hızlara ulaşabilir ve nihai menzili olan 300 kilometreye 5 dakika içinde ulaşır. Yüksek hızı nedeniyle, kara savunma sistemleri tarafından yakalanması oldukça güçtür. Bu hız aynı zamanda kara kuvvetlerinin hareketliliğini de engeller ve sınırlar.

ATACMS füzeleri ilk kez 1990'lı yılların başlarında İkinci Körfez Savaşı'nda kullanıldı. Bu savaşta M270 füze rampasından 32 adet ATACMS füzesi fırlatıldı. Daha sonra 2003 yılında Irak’ın işgali sırasında 450'den fazla, 2015 yılından bu yana dünya genelinde 560'ın üzerinde ATACMS füzesi ateşlendi. Halihazırda başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Türkiye, Yunanistan, Güney Kore ve Romanya olmak üzere birçok ülkenin ordularının envanterinde yer alıyor. Ancak 1990'lardan bu yana sadece ABD ve Güney Kore, ATACMS füzelerini savaşta, eğitimde ve tatbikatlarda kullanıyor.

Saldırı amaçlı olarak menzil içindeki hedeflerine ulaşıp onları isabetli bir şekilde vurabilen ATACMS füzeleri, bu derinliğe ulaşarak Ukrayna'nın saldırı kabiliyetini arttırıyor. ATACMS füzeleri kamu binaları ve hava üsleri gibi Rusya’nın hayati öneme sahip tesislerini, cepheden uzaktaki ikmal hatlarını, bu füzelerin menzili içindeki altyapı, ulaşım ve iletişim ağlarını hedef alabilir ve bazı haberlere göre Kuzey Kore’den askerlerin konuşlandırıldığı Kursk bölgesine ulaşabilir. Rusya’nın savunma sistemini delemeyecek olsa da en azından Ukrayna içinde konuşlu Rus askerlerine destek sağlayan lojistik merkezlerinde işleri sekteye uğratacak olan ATACMS füzeleri, ayrıca ilerleyen güçlere de ateş desteği sağlayabilir.

ABD kararının nedenleri

Mevcut ABD yönetimi, görev süresinin sona ermesine yaklaşık iki ay kala Ukrayna'ya ATACMS füzeleriyle Rusya topraklarının derinliklerine saldırma izni verdi. Peki ama ATACMS füzelerinin neden şimdi kullanılmasına izin verildi?

Mevcut ABD yönetimi kararının Rusya-Ukrayna savaşının seyrinde niteliksel bir değişikliğe yol açacağını ve kendisini bu savaşın içinde doğrudan ve aktif bir taraf haline getireceğini, savaşın niteliğindeki herhangi bir değişikliğin uluslararası dengede ya da en azından bölgede bir değişikliğe yol açacağını düşünmüyor. Aksine ATACMS füzelerinin gönderilmesinin savaşın gidişatı üzerinde önemli bir etkisi olmayacağını ve bu füzelerin bölgedeki oyunun kurallarını değiştirebilecek sihirli bir değnek olmadığını, ancak en azından Ukrayna'ya destek sağlayacağını düşünüyor. Bu desteği de Rus ordusunun arka üslerini bu füzelerin menziline dahil ederek veriyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukraynalıların ATACMS füzelerini kendi başlarına kullanamayacaklarını, ABD'li danışmanların uzmanlığına ve yardımına ihtiyaç duyduklarını, bunun da Ukrayna topraklarında ABD askerinin konuşlandırılmasını gerektirdiğini, bu durumun tıpkı NATO birliklerinin Ukrayna'da konuşlanması gibi Rusya için bir tehdit oluşturduğunu söyledi.

Emekli ABD Hava Kuvvetleri Albayı Cedric Leighton’a göre ABD bu kararı, Kuzey Kore askerlerinin Rusya ordusuyla birlikte savaşmak üzere bölgeye geldiğine ilişkin bilgilere misilleme olarak aldı.

Peki, siyaset sahnesinde Biden yönetimi Cumhuriyetçileri Rusya, NATO, Çin ve Kuzey Kore'nin dahil olduğu küresel bir krizin ortasına nükleer silahlar olmadan sokmak için topu Cumhuriyetçilerin sahasına mı atmaya çalışıyor?

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Kiev'de düzenlediği basın toplantısında, 19 Kasım 2024 (AFP)Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Kiev'de düzenlediği basın toplantısında, 19 Kasım 2024 (AFP)

Biden yönetimi tarafından alınan bu karar, sadece Washington'ın Ukraynalılara daha önce verdiği taahhütlerin yerine getirilmesi mi, yoksa ABD iç siyasetinde Biden döneminde uluslararası çatışmaların Trump dönemindekinden daha az olduğunu iddia etmek amacıyla kullanılacak küresel gerilimlere doğru bir ittirme hamlesi mi?

Rusya'nın Güney Lübnan'da durumu izleme misyonuna katılması henüz kararlaştırılmamış ve büyük olasılıkla gerçekleşmeyecek olsa da jeopolitik düzeyde Rusya üzerindeki baskının hafifletilmesi yönünde bir eğilim olduğu kesin

Trump'ın seçim kampanyası hem ABD içinde hem de dışında ekonomik boyuta öncelik vermek üzerine kuruluydu. Bu da ABD'nin küresel piyasalardaki en büyük rakibi olan Çin'e doğru yönelmek istediği, bunun için de Ortadoğu ve Rusya'daki savaş sahalarının sakinleştirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Trump'ın seçim kampanyası, Demokrat Partili yönetimin neden olduğu ve ABD Hazinesinin çatışma bölgelerindeki müttefiklerine sağladığı mali destek ya da ABD ekonomisinin çeşitli yerlerdeki savaşların gerekliliklerini karşılamak için silah üretimine yaptığı harcamalar nedeniyle daha da kötüleşen ekonomik sorunlar, göç, işsizlik, Amerikan vatandaşlarının yararlandığı sosyal hizmetler ve diğer konulara öncelik vermeye yönelikti.

Biden yönetimi, Cumhuriyetçiler arasında Rusya üzerindeki baskıyı hafifletme ve Ukrayna meselesinin arka planında onunla olan çatışmayı azaltma eğilimi olduğunun farkına vardı. Lübnan'da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararının uygulanması için uluslararası izleme organına katılması önerilen ülke olarak Rusya'nın adı öne sürüldü. Bu durum, kararın Suriye üzerinden Hizbullah'a silah geçişinin engellenmesiyle ilgili kısmının uygulanmasının Rusya tarafından garanti edilmesi karşılığında, Rusya'nın bölgedeki rolünün kısmen de olsa yeniden canlandırılması olarak yorumlandı. Bu da Rusya'ya Suriye toprakları içerisinde, en azından Lübnan'a komşu bölgelerde daha geniş bir kontrol alanı vermek anlamına geliyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize  göre bu bölge, ABD ve NATO tarafından çeşitli yaptırımlar uygulanan Rusya'nın ihtiyaç duyduğu ekonomik boyutlara sahip. Rusya'ya bu rolün verilmesi kaçınılmaz olarak İran ve Türkiye'nin Suriye'deki varlığı pahasına olacak bir hamle. ABD böylece İran'ın Suriye'deki varlığını ve nüfuzunu büyük ölçüde azaltmış olacak, bu da Lübnan'daki bu etkinin boyutuna ve Lübnan'a silah girişine yansıyacak.

Rusya'nın Güney Lübnan'da durumu izleme misyonuna katılması henüz kararlaştırılmamış ve büyük olasılıkla gerçekleşmeyecek olsa da jeopolitik düzeyde gerek Ukrayna ile arasındaki gerginliği yatıştırarak gerekse kendisine yönelik mali cezai tedbirleri hafifleterek ve Suriye'de daha fazla nüfuz alanı tanıyarak olsun, Rusya üzerindeki baskının hafifletilmesi yönünde bir eğilim olduğu kesin.

Tüm bu senaryolar, yeni ABD yönetiminin bölgedeki sıcak meselelere ilişkin yönelimlerinin ve yeni dönemde dünyanın geleceğine ilişkin görüşünün sonucunu beklemeye devam ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.