Mossad, Güney Kıbrıs'ta İsrailli bir iş insanına yönelik suikast planının nasıl çökertildiğini açıkladı

Mossad, Devrim Muhafızları ajanı Yusuf Şahbazi Abbasalilu’nun fotoğrafını yayınladı (The Times of Israel)
Mossad, Devrim Muhafızları ajanı Yusuf Şahbazi Abbasalilu’nun fotoğrafını yayınladı (The Times of Israel)
TT

Mossad, Güney Kıbrıs'ta İsrailli bir iş insanına yönelik suikast planının nasıl çökertildiğini açıkladı

Mossad, Devrim Muhafızları ajanı Yusuf Şahbazi Abbasalilu’nun fotoğrafını yayınladı (The Times of Israel)
Mossad, Devrim Muhafızları ajanı Yusuf Şahbazi Abbasalilu’nun fotoğrafını yayınladı (The Times of Israel)

İsrail dün yaptığı açıklamada, istihbarat servisi Mossad ajanlarının İran'da faaliyet gösterdiğini, İran'ın Güney Kıbrıs'ta İsraillilere yönelik saldırma planının şüpheli liderini yakalamak için çalıştıklarını söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi tarafından yapılan açıklamada, İran Devrim Muhafızları’nın Güney Kıbrıs'ta İsraillilere karşı planladığı saldırının engellendiği duyuruldu.

Güney Kıbrıs ve İran ise böyle bir saldırı konusunda yorum yapmaktan kaçındı. Reuters’ın haberine göre Mossad tarafından yapılan açıklamada, şüpheli şahsın saldırıyı gerçekleştirmek için Devrim Muhafızları üst düzey yetkililerinden ayrıntılı talimatlar ve silahlar alan Yusuf Şahbazi Abbasalilu olduğu belirtildi.

i24news kanalının haberine göre Mossad, İran'ın Güney Kıbrıs'ta İsrailli bir iş insanını öldürme girişimini engellemeyi başardı. İran'daki Mossad ajanları ise söz konusu katilin kayıtlı bir itirafını almayı başardı. Kendisine iş insanını öldürme görevi verilen Şahbazi, İranlı ve Pakistanlılar, yerel yardımcılar ve rehberlerle temaslarda bulunarak silah ve iletişim araçları edindi. Bu temaslar üzerine söz konusu iş insanının yaşadığı bölgeye ulaştı.

Yerel güvenlik servisleri İranlı aktivisti keşfettiği sırada silahı Limasol'da ücra bir yere atan Şahbazi, ardından ise İran'a kaçtı. Mossad'ın komployu bozuntuya uğrattığı operasyon, Kıbrıs Rum Kesimi İstihbarat Teşkilatı ve diğer istihbarat servisleriyle işbirliği içinde gerçekleştirildi.

İsrail gazetesi The Jerusalem Post'un internet sitesinde yer alan haberde, “İran topraklarında benzersiz derecede cüretkar bir görev yürüten Mossad, terör hücresinin beynini yakalamayı başardı. Şahıs daha sonra sorgusu sırasında terör planını ayrıntılı olarak itiraf etti. Böylece terör hücresi açığa çıkarılarak Kıbrıs’ta operasyon düzenlendi” ifadeleri yer aldı.

Üst düzey bir Mossad yetkilisi, konuyla ilgili açıklamalarında “İran toprakları dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında Yahudileri ve İsraillileri terörize etmeye çalışan her yetkiliye ulaşacağız” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs Rum gazetesi Phileleftheros, geçtiğimiz Pazar günü yayınlanan haberinde, ülke güvenlik güçlerinin İsrail ve ABD'den gelen bilgilere dayanarak saldırıyı püskürttüğü bilgisi yer aldı. Habere göre hükümet kaynakları, patlayıcıların ele geçirildiğini bildirdi. Haberde, bu planların arkasında İran Devrim Muhafızları’nın olduğu ifadeleri yer aldı.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, kıyı kenti Limasol'daki İsraillilerin hedeflendiğini bildirdi. Ekim 2021'de İsrail, Kıbrıs polisinin İran ile bağlantılı bir terör çetesinin ortadan kaldırdığını açıklaması ardından İran'ı Kıbrıs'ta İsraillilere yönelik bir saldırı girişimi düzenlemekle suçlamıştı.

Bu bağlamda Azerbaycan ve Pakistan'dan 6 kişi tutuklandı.



İran'daki reformistler ve radikaller Pezeşkiyan'ı kuşatıyor ve rejimi zor durumda bırakıyor

Mesud Pezeşkiyan hükümeti şu anda çoğunluk olan “reformistler” ile karar alma mekanizmasındaki son kalelerini korumaya çalışan radikal güçler arasında bölünmüş durumda (AFP)
Mesud Pezeşkiyan hükümeti şu anda çoğunluk olan “reformistler” ile karar alma mekanizmasındaki son kalelerini korumaya çalışan radikal güçler arasında bölünmüş durumda (AFP)
TT

İran'daki reformistler ve radikaller Pezeşkiyan'ı kuşatıyor ve rejimi zor durumda bırakıyor

Mesud Pezeşkiyan hükümeti şu anda çoğunluk olan “reformistler” ile karar alma mekanizmasındaki son kalelerini korumaya çalışan radikal güçler arasında bölünmüş durumda (AFP)
Mesud Pezeşkiyan hükümeti şu anda çoğunluk olan “reformistler” ile karar alma mekanizmasındaki son kalelerini korumaya çalışan radikal güçler arasında bölünmüş durumda (AFP)

Hasan Fahs

İran'daki durumu takip eden Arap ve uluslararası çevrelerin yanı sıra İran siyasi çevrelerinin önemli bir kısmı, birkaç gün önce “Reformist Partiler Cephesi” tarafından yayınlanan bildiriyle meşguldü. Bildiride, kendisini imzalayanların bakış açısına göre İran'ın iç ve dış krizlerden çıkışı için bir yol haritası yer alıyordu. Konuyu takip edenler için bu yol haritasının belki de en önemli noktası, “ABD ile kapsamlı ve doğrudan müzakerelerin başlatılması ve ilişkilerin onur, bilgelik ve karşılıklı çıkar temelinde normalleştirilmesi amacıyla, yaptırımların kaldırılması karşılığında uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin gönüllü olarak askıya alınması ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) denetiminin kabul edilmesi” çağrısını içeren maddeydi.

Bu tutumu, İran'ın tutumu içinde veya reformist güçler ile rejimin karar alma hiyerarşisinde bu partilerin büyük ölçüde temsilcisi olarak kabul edilen Mesud Pezeşkiyan liderliğindeki devlet arasında ya da “reformistler” ile rejim arasında bir ayrışma olarak yorumlamadan önce, bu açıklamanın, iç boyutlarıyla nükleer faaliyetler ve Washington ile diyalogla ilgili taleplerden ziyade rejimin yapısına yönelik daha fazla meydan okuma oluşturan talepler içerdiğini belirtmek gerekir.

Bu noktada, çeşitli yönelimleri ile İran siyasi güçleri arasında, otorite ve yönetim mekanizmalarında köklü bir değişiklik yapılması gerekliliği konusunda geniş çaplı bir tartışmanın döndüğüne işaret edilmeli. Bu tartışma, son haftalarda İran'ın yeni bir saldırıya maruz kalma olasılığı hakkındaki konuşmaların artmasıyla yoğunlaştı. Saldırının bu sefer Tel Aviv’le sınırlı kalmayacağı, ABD ve NATO ülkelerinin de katılacağı öngörülüyor. Keza rejimin devrilmesinin neden olacağı çöküş ve sonuçları ister bir iç savaş ister İran coğrafyasının güç mücadelesi veren zayıf devletlere bölünmesi olsun, yeni saldırının amacının, rejimi ortadan kaldırmaktan başka bir şey olmayacağı da tahmin ediliyor.

Reformist Cephe’nin bildirisi, İran'ı yakın tehlike çemberinden çıkarmak için çalışma yönündeki açık arzu ve niyetini dile getirdi ki, karar alma çevreleri ve hatta Devrim Muhafızları eski komutanı Hamaney'in askeri danışmanı Yahya Rahim Safevi gibi Dini Lider'e yakın çevreler bile, bu yakın tehlikenin gerçekleşebileceğini inkar etmiyorlar. Buna rağmen, muhafazakâr ve radikal güçler, daha sert önlemlerle kendi vizyonları doğrultusunda değişim çağrısında bulunuyorlar. Ancak, devlet ve hükümetin, önceki dönemlerden miras kalan kronik ve birikmiş krizlere ilave olarak, ABD ile artan çatışmanın yol açtığı krizlere hızlı bir çözüm üretme konusundaki açık yetersizliğinin eşlik ettiği sert, boğucu günlük ekonomik baskılar altında ezilen sokakta bir patlama yaşanması ihtimalini hesaba katmıyorlar.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analizde Reformist Cephe bildirisinde nükleer programdan vazgeçmeye veya sona erdirmeye dair herhangi bir atıf yer almıyor, yalnızca İran müzakere heyetinin Amerikan tarafıyla müzakere masasına geri dönmek için bir giriş noktası olarak önerdiği “zenginleştirme faaliyetlerini askıya alma” ilkesine başvurma olasılığına değiniliyor. Bu atıf, Dışişleri Bakanı'nın siyasi danışmanı ve müzakere heyeti üyesi Mecid Taht Revançi'nin birkaç gün önce İran'ın yaptırımların kaldırılması karşılığında faaliyetlerini askıya alabileceğine yönelik açıklamasında da yer aldı.

Ancak bu, Mesud Pezeşkiyan hükümetine yönelik kuşatmayı tamamlıyordu. Zira hükümet, özellikle İran üzerindeki olası yıkıcı etkileriyle birlikte yeni bir savaşın patlak vermesi durumunda, önümüzdeki dönemde yaşanabilecek olumsuz gelişmelerin sonuçlarından kaçınmaya çalışan reformist çoğunluk ile karar alma yapısındaki son kalelerini korumaya çalışan radikal güçler arasında bölünmüş durumda. Dahası radikaller aşırılık ve fanatizmlerinde öyle ileriye gittiler ki, Cumhurbaşkanının yeterliliğini sorgulamaya başladılar, onu bu yeterlilikten mahrum bırakıp cumhurbaşkanlığından uzaklaştırmak amacıyla, bunları bir parlamenter mekanizmaya dönüştürmek için harekete geçtiler. Bu, ilk Cumhurbaşkanı Ebu'l-Hasan Beni Sadr'ın yaşadığı deneyimin yeniden canlandırılmasıydı.

Bildirideki özellikle nükleer kriz ve uluslararası toplumla ilişkilerle ilgili olan önemli başlıklar göz önüne alındığında, UAEA ile ilişkilerle ilgili hükümet tarafından meclis ve Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi aracılığıyla onaylanan mekanizmaların reddedilmesine dair hiçbir atıf yer almıyordu. Bildiriye imza atanların UAEA ile ilişkilerin yeniden kurulması ve denetim sürecinin yeniden başlatılması çağrısı, özellikle ABD-İsrail'in İran tesislerine yönelik saldırısı sonucunda iki taraf arasındaki güvenin sarsılmasının ardından, Ulusal Güvenlik Konseyi'nin değerlendirmesi ile bağlantılı resmi tutumla da uyumlu.

Radikaller, hükümeti ve diplomatik mekanizmalarını İran'ın hak ve kabiliyetlerinden feragat etmekle suçluyor. Batılı ülkelerin, özellikle de “troyka”nın, tetikleyici mekanizmayı harekete geçirip Güvenlik Konseyi yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koyamayacaklarına, çünkü bunun kendi çıkarları pahasına olacağına inanıyorlar. Bu arada, reformcular, bu “troyka” ile ilişkilerin sürdürülmesinin ekonomik krizi daha da kötüleştirebileceğini, İran'ı “yaptırımlar cehennemine” sürükleyebileceğini ve BM Şartı'nın 7. Bölümü kapsamına geri alınmasına yol açabileceğini savunuyor.

ABD ile müzakerelerle ilgili temel hususa gelince, bildiri yeni bir şey sunmuyor. Tahran, mevcut çalkantılı dönemin, ciddi çözümlere ulaşmak için bir seçenek olarak dışlamadığı veya göz ardı etmediği doğrudan müzakerelere girmesini gerektirdiğinin farkında. Ayrıca, İranlı ve Amerikalı müzakereciler, bu müzakerelerin kapsamlı ve sonuç odaklı olmasını, normalleşme sürecinin önünü açmasını şart koşuyor. Bu ciddiyet, İran müzakere heyetinin, dolaylı müzakerelerin dördüncü turundaki önerisiyle belirginleşmişti. İran heyeti, Amerikan yatırımlarının İran pazarına giriş yapabileceğinden ve İran ekonomisinin çeşitli alanlarda Amerikan şirketlerine 1 trilyon dolardan fazla teklifler sunma kapasitesinden bahsetmişti.

Tahran'ın jeopolitik boyutta karşı karşıya kaldığı muazzam baskılar ki bunların sonuncusu ABD’nin himayesinde imzalanan Azerbaycan-Ermenistan anlaşmasıydı, keza genel olarak Ortadoğu'da, özellikle de Irak ve Lübnan'da stratejik düzeyde güç ve nüfuzunu yeniden tesis etme girişimleri, her türlü yeni saldırıya karşı tam hazırlıklı olma çabaları karşısında, liderlik, otorite ve karar alma sistemi, bir yandan rejim ile halk arasındaki ilişkiyi onarmaya çalışıyor. Reformist Cephe’nin bildirisinde siyasi özgürlükler ve ekonomik krizlerle ilgili olarak değinilen sorunlu konularda, halk ile rejim arasında sarsılan ve önemli ölçüde azalan güveni yeniden tesis etmeye çabalıyor. Diğer yandan da iç çekişmeleri büyük bir temkin ve ihtiyatla, bunlardan kaynaklanabilecek tehlikelerin farkında olarak ele alıyor. Zira değişim, on yıllar içinde birikmiş ideolojik söylemden acelesiz ve telaşsız bir şekilde vazgeçmeyi gerektiriyor. Kaldı ki hızlı tepki, işlerin kontrolden çıkmasına yol açabilir ve maruz kalınan iç ve dış baskılar karşısında geri çekilme ve zayıflık olarak yorumlanabilir.