Wagner, neden hala Afrika ülkeleri için çekici bir seçenek olmaya devam ediyor?

Wagner isyanının Afrika’daki yansımalarına ilişkin endişe duyuluyor

Wagner Grubu Başkanı Yevgeniy Prigojin (AP)
Wagner Grubu Başkanı Yevgeniy Prigojin (AP)
TT

Wagner, neden hala Afrika ülkeleri için çekici bir seçenek olmaya devam ediyor?

Wagner Grubu Başkanı Yevgeniy Prigojin (AP)
Wagner Grubu Başkanı Yevgeniy Prigojin (AP)

Wagner ile iş tutan Afrika ülkeleri, paramiliter grubun Rusya’daki isyanının kıtadaki yansımalarının erken olmasa da topraklarına ulaşacağının farkında. Ancak öyle görünüyor ki Rus hükümeti, Moskova’da ‘işlerin her zamanki gibi ilerleyeceğinden’ emin. Bu çerçevede güvenlik ve siyasi huzursuzluktan mustarip ülkelerde Wagner’in devam eden çalışmaları için ‘çekici faktörler’ oluşturan 5 neden bulunuyor. Şarku’l Avsat’a konuşan gözlemcilere göre bunlar arasında Batı alternatifine olan güven eksikliği ve Wagner’den vazgeçilmesi halinde diğer aktörlerin boşluktan yararlanmak için devreye gireceği korkusu da yer alıyor. Bu durum da Wagner’in bazı Afrikalı yöneticiler tarafından güvenilir olmasını sağlıyor.

24 Haziran’da sadece bir gün süren isyan, Moskova tarafından ilan edilen destekle kahverengi kıtada önemli bir aktör olarak ortaya çıkan grubun geleceği hakkında soru işaretleri uyandırdı. Ancak Rusya, ortaklarına güvence vermek için erkenden müdahalede bulunurken, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise geçen pazartesi günü bir televizyon röportajında, Wagner isyanı olaylarının ‘ortaklar ve dostlarla’ olan ilişkileri etkilemeyeceğini açıkladı.

Wagner’in varlık göstermesi için Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti seçildi. Bu bağlamda grubun faaliyetlerine burada devam edeceğini söyleyen Lavrov, Avrupa’nın Orta Afrika ve Mali’yi terk etmesinin, bu iki ülkeyi ‘askeri eğitmenler almak ve liderlerinin güvenliğini sağlamak’ için Rusya’ya ve Wagner grubuna açılmaya sevk ettiğini dile getirdi.

Buna rağmen Rusya, gelecekte sorumluluktan kurtulma olasılığına açık kapı bırakmış görünüyor. Öyle ki “Grupla ilgilenmek ilgili ülkelere bağlı” ifadelerini kullandı. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, yaptığı açıklamada “Wagner şirketi ile iş birliğini sürdürüp sürdürmemeye Afrika ülkeleri karar veriyor. Bu bir egemenlik hakkıdır” dedi.

Uluslararası araştırma kuruluşlarının raporları, Wagner güçlerinin Sahel ve Sahra bölgesindeki bazı ülkelere güvenlik hizmetleri sağlamanın yanı sıra Mali, Orta Afrika, Libya ve Sudan da dahil olmak üzere birçok Afrika ülkesinde konuşlandırıldığını gösteriyor. Sivil toplum ağı Uluslararası Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim (GIATOC) tarafından bu yıl içinde Afrika’daki Wagner hakkında yayınlanan bir raporda, grubun ‘bugün Afrika’daki en etkili Rus oyuncu’ olarak nitelendirildiğini belirtti.

Washington DC merkezli Dış İlişkiler Konseyi (The Council on Foreign Relations- CFR) tarafından yayınlanan bir analiz, sızan ABD belgelerine göre, Wagner’in son on yılda en az 8 Afrika ülkesindeki operasyonları aracılığıyla birçok Afrika hükümetiyle güçlü ilişkiler kurduğunu gösteriyor. Batılı raporlar, Orta Afrika’da hükümet güçlerine yardımcı olacak yaklaşık bin 900 uzman, Libya’da çalışan yaklaşık bin 200 Wagner ajanı ve Mali ve Burkina Faso’da çok sayıda savaşçı olduğunu ortaya koyuyor. Wagner’in Sudan’daki geçmişi ise devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir hükümetine kadar uzanırken, grup daha önce Sudan’daki ‘Hızlı Destek Kuvvetleri’ ile ilişkisini sürdürüyordu.

Acil güvenlik ihtiyacı

Wagner, Afrika hükümetlerine bulundukları ülkelerde, bazıları askeri darbelerle gelen askeri destek sağlıyor. Paris’te yaşayan Afrika meseleleri konusunda Sudanlı bir uzman olan Muhammed Turşin’in açıkladığı gibi aynı zamanda Wagner, bu ülkelerdeki askeri ve güvenlik kurumlarının zayıflığı ve ayrılıkçı eğilimlere sahip silahlı hareketlerin artması ortasında, silahlı isyancı grupları kontrol altına almaya yardımcı oluyor.

Turşin, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Wagner’in başta Orta Afrika, Mali ve Burkina Faso olmak üzere bu Afrika ülkelerinden çekilmesi hususunda riskler var. Etnik, kabilesel ve ideolojik krizlerin varlığıyla birlikte güvenlik ve siyasi sıkıntılar ve çok sayıda radikal silahlı hareket ortasında baskıcı eğilimleri olan totaliter rejimler tarafından en azından şimdilik Wagner kullanımını kaçınılmaz kılıyor” dedi.

Biri Ağustos 2020’de ve diğeri Mayıs 2021’de olmak üzere art arda yaşanan iki darbenin ardından ortaya çıkan Mali’deki Askeri Geçiş Konseyi, gelecek yıl yapılacak seçimlerin ardından görevi devredeceği varsayımıyla kritik bir aşamadan geçiyor. Burkina Faso ve askeri liderleri ise yaygın güvenlik krizlerine tanık oluyor.

İki ülkedeki askeri konsey, ‘uluslararası insan hakları çerçevesi dışında faaliyet göstermekle’ karakterize edilen Wagner grubunun militanlarına giderek daha fazla güveniyor. Aynı şekilde Sudanlı uzmanın da belirttiğine göre Wagner, hükümetlere uygulanan kısıtlamalarla ilgilenmiyor ve bu nedenle herhangi bir yansımaya bakmadan sürekli olarak ihlaller uyguluyor.

Birleşmiş Milletler (BM), Mali’deki Wagner unsurlarını işkence ve tecavüz olaylarına karışmakla suçluyor. Geçen Eylül ayında bir BM çalışma grubu, ‘özel askeri ve güvenlik hizmeti sağlayıcılarının insani yardım operasyonlarına artan katılımı’ konusunda ciddi endişelerini dile getirdi. Brüksel merkezli Barış ve Güvenlik Araştırma ve Bilgi Grubu, geçen Mart ayında yayınladığı bir çalışmada, paralı askerlerin suç ve insan hakları ihlallerine karıştığını belirtti.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi Dr. Nurhan eş-Şeyh, acil güvenlik ihtiyacının, ilgili Afrika ülkelerinin çoğunluğunu, en azından öngörülebilir durumda, topraklarında Wagner’in devamına bağımlı kıldığına dikkati çekti. Şarku’l Avsat’a konuşan Dr. Nurhan eş-Şeyh, rolünün ‘oradaki kırılgan rejimleri istikrara kavuşturmada önemli hale geldiğini ve bu nedenle herhangi bir değişikliğin son derece maliyetli olacağını’ söyledi.

Siyasi hırs eksikliği

Mısırlı politikacı, Wagner’i Afrika askeri liderleri arasında favori yapan ikinci bir özelliğe de değinirken, “Wagner, kendisiyle sözleşme yapılan bir güvenlik şirketidir. Bu ülkelerde herhangi bir askeri veya siyasi emelleri yoktur. Batılı ülkelerin belirli hükümetleri kayırarak siyasi olarak müdahale eden hükümetleriyle iş yapılmasının aksine, Wagner’de mesele sadece para ve ekonomik çıkarlar” dedi.

Burkina Fasolu analist ve Afrika meseleleri uzmanı Muhammed el-Emin Souadgo, Vagadugu’dan Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Grubun operasyonları, güvenlik çabalarının ötesine geçerek altın, ağaç kesme ve madencilik sektörlerini de kapsıyor. Altın ve elmas arama, çıkarma ve doğrudan Kremlin’e bağlı birkaç Afrika ülkesinde satma konusunda uzmanlaşmış, Wagner’e bağlı özel madencilik şirketleri var. Bunların faaliyetleri de Wagner’in çıkarına. Bu nedenle uğruna geldikleri, Ukrayna’da kendilerini finanse eden ve Rus devletinin şiddetli Batı yaptırımları karşısında tamamen çökmesine yardımcı olan çıkarlarını terk etmeyeceklerdir” dedi.

Finansal kısıtlamalarla karşı karşıya kalan Afrika hükümetleri açısından Wagner’in hizmetleri çekici bulunuyor. Bu bağlamda Souadgo, “Ödemeler genellikle madencilik hakları veya pazara erişim imtiyazları yoluyla yapılır” dedi.

Koşulsuz Rus desteği

Souadgo’ya göre Afrika ülkeleri insan hakları veya demokratik taleplerle bağlantılı olmayan Rus desteğine güvendiği için krize rağmen Rusya’nın Wagner ile işbirliği yapması kaçınılmaz. Çünkü Wagner, bu ülkelerde tek başına değil, Rusya’nın nüfuzunu güçlendirerek büyük bir hizmet sağlayan Rus askeri uzmanlarıyla birlikte çalışıyor. Burkina Fasolu analiste göre birçok analist, Wagner’den yardım isteyen bazı Afrika ülkelerinden bahsederken ve grubun lideri Yevgeniy Prigojin’in, Devlet Başkanı Putin ile arasında yaşanan son olaydan geri çekilebileceğine inanırken hata yapıyor. Muhammed el-Emin Souadgo ayrıca, “Afrika’nın farklı ülkelerine dağılan birliğin Rus devletine ve Putin’e olan sadakati, Yevgeniy’e olan bağlılığından daha fazladır. Putin’in Wagner liderinin Ukrayna’daki eylemlerinden memnun olmadığı ve ülke liderlerine Rus komutasının emri altında çalışmalarına devam etmeleri konusunda güvence verdiği yönünde haberler bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.

Souadgo, “Wagner’in bazı Afrika ülkelerindeki misyonu, bugün bazı kamplarda ortaya koyulmuyor olsa da silahlanma eğitimidir. Lojistik, planlama, askeri malzeme temini ve lojistik bilgi alanlarında uzmanlaşmış Rus uzmanların bu boşluğu doldurması muhtemeldir” dedi.

Nurhan eş-Şeyh’in belirttiği gibi Wagner grubu, yakın zamanda yasal bir gri alanda faaliyet gösteren bir şirketler ve ittifaklar ağı aracılığıyla Afrika’daki etkisini genişletti. Şeyh, “Son dönemde yaşanan isyan sonucunda grupta bir yeniden yapılanma gerçekleşse bile bu, Rusya ve Ukrayna’daki liderlerin ötesine geçmeyecektir. Ayrıca çalışmalarına ve Afrikalı liderlerin kendisine olan güvenine engel olacak şekilde Afrika’ya uzanmayacaktır” şeklinde konuştu.

Batı alternatifinin zayıflığı

ABD’li siyasi analist Bobby Ghosh, son gelişmelerin Batılı ülkelere Wagner Grubu’nu ve unsurlarını faaliyet gösterdiği Afrika ülkelerinden söküp atmak için altın bir fırsat sunduğuna inanıyor. Ancak Sudanlı Turşin, ‘Batı alternatifinin zayıflığı nedeniyle, özellikle bu ülkeler Afrika’daki tüm krizlerin nedeni olduğu için, Wagner’e başvurulmasının, yönler ve isimler değişerek de olsa devam ettiğini’ dile getirdi. Turşin’e göre kıta, şu anda genel olarak Fransız ve Batı sömürgeciliğinden kurtuluş hareketinin büyümesine tanık oluyor. Bu nedenle rekabet Batı’nın çıkarına değil.

Souadgo ise “Batılı ülkeler, Afrika’yı ve Afrika yurttaşlarını tam bağımsızlık yükü altına sokan Batı sömürgeciliğinin örtüsünden kurtulmaya çalışan Afrika halklarının moralini bozmak için, medyaları aracılığıyla Wagner krizinden yararlandı. Ancak Afrika halkı, Wagner krizinin geçici askeri alanda Rusya ile olan ortaklıklarını etkilemeyeceğini çok geçmeden anladı” dedi. Afrikalıların güveninin Rusya’daki krizle sarsıldığını da kabul eden Souadgo, “Öte yandan statüko devam ederse bu, Çin, Türkiye ve Kuzey Kore ile ortaklığı genişletmek gibi Batı’nın sömürüsünden uzak, tüm küresel güçlerle çoklu ortaklıklarla özgüven yoluyla olacaktır” ifadelerini kullandı.

Diğer aktörlerin girişini engelleme

Afrikalıları Wagner ile devam eden işbirliğini tercih etmeye iten çekici yönlerden biri de silahlı isyancı gruplar gibi, bu güçlerin geri çekilmesinin neden olabileceği güvenlik boşluğundan yararlanarak, diğer aktörlerin sahaya girmesine ilişkin var olan korkudur. Kahire Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Hamdi Abdurrahman, “Orta Afrika Cumhuriyeti örneğinde olduğu gibi, Wagner güçlerinin geri çekilmesi, silahlı isyancı gruplara daha fazla toprak kazanma ve ülkeyi istikrarsızlaştırma fırsatı verecektir. Aynı senaryo, Mali, Burkina Faso ve Wagner’in Halife Hafter liderliğindeki Ulusal Ordu’yu desteklediği Libya için de geçerli” dedi.

Abdurrahman’a göre iş daha da zorlaşabilir. Öyle ki Moskova, Wagner grubunu dağıtmaya karar verirse, Wagner’in kontrol edilemez paralı asker alt yapılarına dönüşmesi ve Moskova’nın etkisini görmezden gelerek yerel yönetimlerle kendi ilişkilerini kurması muhtemeldir.



İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin New York Bildirgesi: Bir takvim bekleyen bir yol haritası

Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025
Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025
TT

İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin New York Bildirgesi: Bir takvim bekleyen bir yol haritası

Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025
Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025

Remzi İzzeddin Remzi

Filistin devletinin kuruluşu yolunda önemli bir dönüm noktası yaşandı. 12 Eylül'de BM Genel Kurulu, geçen temmuz ayında kabul edilen “Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin New York Bildirgesi”ni onaylayan kararı 142 oy gibi ezici bir çoğunlukla kabul etti.

ABD ve İsrail dahil olmak üzere yalnızca 10 ülke karara karşı çıkarken, 12 ülke çekimser kaldı. İlginç bir şekilde, Avrupa Birliği'nin (AB) 25 üyesi kararı desteklerken, Macaristan tek başına aleyhte oy kullandı, Çek Cumhuriyeti ise çekimser kaldı.

Manda yönetimindeki Filistin'in Filistin ve İsrail olmak üzere iki devlete bölünmesini öngören ve İsrail Devleti'nin kuruluşunun hukuki temelini oluşturan 1947 Genel Kurul kararının tam olarak uygulanması için hâlâ yapılması gereken çok iş var.

Bildirge, üye devletlerin bir Filistin devletinin kurulması yolunda benimseyecekleri net kilometre taşlarını ve hem olumlu hem de olumsuz belirli icraatları ortaya koyan bir “yol haritası” içeriyor. Ancak, bildirge ne yazık ki bu icraatların uygulanması için net bir takvim belirtmiyor.

Bildirge’nin kabulüyle birlikte, belirli icraatların kesin takvimlere bağlanmasını gerektiren uygulama aşamasına geçilmesi gerekiyor. Burada sorun, bu icraatların ne olması ve ne zaman uygulanması gerektiğinin belirlenmesinde yatıyor. Bu icraatlardan bazıları hemen uygulanabilirken, diğerleri önceden hazırlık gerektiriyor ve hemen uygulanamaz.

Filistin devletinin kurulması da dahil olmak üzere, bir çözüm için kabul edilmiş uluslararası parametreleri içeren bir kararın benimsenmesi için çaba gösterilmeli

Bir sonraki önemli dönüm noktası, 22 Eylül'de, aralarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da bulunduğu çok sayıda devlet ve hükümet başkanının katılacağı tahmin edilen, büyük bir heyecanla beklenen liderlik zirvesidir. Fransa ve İngiltere gibi önemli ülkelerin, toplantı sırasında Filistin devletini resmen tanıdıklarını duyurmaları bekleniyor. Tahminler bu tarihe kadar, 193 BM üye ülkesinden yaklaşık 160'ının Filistin Devleti'ni tanıyacağına işaret ediyor; bu sayı, İsrail'i tanıyan ülke sayısına (164 ülke) oldukça yakın. Bu duyuru, uygulama aşamasındaki ilk somut adımı teşkil edecek.

cdf
Yumruğunu havaya kaldırmış bir aktivist, Fransa'nın Akdeniz adası Korsika'nın Ajaccio şehrinde, insani yardım taşıyan filoyu ve “Gazze kuşatmasını kırmaya” söz veren aktivistleri desteklemek için bir araya gelenler ile birlikte Filistin bayrağı sallıyor, 12 Eylül 2025 (AFP)

Ünlü Fransız siyasetçi ve Avrupa Birliği'nin mimarlarından Jean Monnet, “Bir sorun çözümsüz görünüyorsa, bağlamı değiştirin!” derdi. Filistin-İsrail çatışmasının çözüm süreci tam da bunu gerektiriyor. İsrail'e karşı, özellikle Ekim 2023'ten bu yana sergilediği meşum tutum göz önüne alındığında, her şey normalmiş gibi davranmak artık mümkün değil. İsrail, birçok devletin egemenliğini ihlal ederek ve insan hayatını hiçe sayarak uluslararası ve insani hukukun tüm ilkelerini ihlal etti.

Uygun icraatların belirlenmesine yardımcı olmak için aşağıdaki noktalar dikkate alınmalı.

Öncelikle, artık bekleme lüksümüz yok. Filistinliler, neredeyse her gün, devlet hayallerinin solmakta olduğuna tanık oluyorlar. Bu nedenle bu süreç durdurulmalı. İsrail halkının da Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetinin politikalarının yıkıcı sonuçlarını acilen fark etmesi gerekiyor.

İkincisi, Netanyahu hükümetinin herhangi bir barış sürecine dahil olmaya uygun bir taraf olmadığı açık ve net olmalı. Netanyahu, bir Filistin devletinin kurulmasına izin vermeyeceğini ve bölgesel güvenliğe ilişkin kendi vizyonunu dayatmak da dahil olmak üzere askeri güç yoluyla Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmeyi hedeflediğini açıkça beyan etti.

Üçüncüsü, Trump yönetiminin tutumları öngörülemez olmaya devam edecektir. Bu nedenle, uluslararası toplum, ABD yönetiminin alması beklenen tutumlardan aşırı derecede etkilenmemeli; aksine, en iyisi için çabalamalı ve en kötüsüne hazırlıklı olmalı. Yine de bu belirsizlik, uluslararası toplumun çoğunluğunu bir Filistin devletinin kurulması için uygun gördüğü icraatları benimsemekten alıkoymamalı.

Somut adımlar BM düzeyinde ve ABD ile de dahil olmak üzere ikili düzeyde atılabilir.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre BM Genel Kurulu'nda, İsrail'in Filistinlilere karşı savaşını sürdürme kabiliyetini sınırlamak, bölgesel hegemonya hırslarını frenlemek için en azından İspanya tarafından açıklananlar dahil olmak üzere bir dizi özel yaptırım içeren bir karar kabul edilebilir. Bu önlemler arasında silah ambargosu, savaş uçaklarına yakıt ikmali yasağı, silah veya yakıt taşıyan gemilerin limanlara yanaşmasının engellenmesi, İsrail'e savunma ekipmanı taşıyan uçaklara hava sahasının kapatılması ve daha fazlası yer alabilir. İsrail mevcut politikalarını sürdürmekte ısrar ederse, Genel Kurul'da faaliyetlerini askıya almak için kesin bir tarih belirlenmeli. Bunun bir emsali de var; Apartheid rejimi tarafından yönetilen Güney Afrika.

Genel Kurul'a ek olarak, Güvenlik Konseyi aracılığıyla da alınacak tedbirler düşünülmeli. Filistin devletinin kurulması dahil olmak üzere, uluslararası alanda kabul görmüş parametreleri içeren ve bölgesel bir güvenlik mimarisi çağrısında bulunan bir çözüm kararının kabul edilmesi için çaba gösterilmeli. Konsey ayrıca, İsrailli kişi ve kuruluşları yaptırım listelerine dahil etme çağrısında da bulunabilir. Buna ek olarak, İsrail, Gazze Şeridi'nde yarattığı büyük yıkımın sorumluluğunu taşıdığı için, Gazze'nin yeniden inşasını finanse etme sorumluluğundan muaf tutulmamalı. Bu bağlamda, Konsey, Filistinli mağdurların tazmin edilmesi ve yeniden inşa çalışmalarına katkıda bulunulması amacıyla, İsrail doğal gaz gelirlerinin sıkı denetim altında ihraç edilmesine izin verme çağrısı yapabilir. Irak'ta uygulanan “petrol karşılığında gıda” programında bunun bir emsali bulunuyor.

Birçok ülke, BM Genel Kurulu'nun veya münferit olarak ülkelerin Filistin devletini tanıma yönündeki herhangi bir hamlesine İsrail'in vereceği tepkiden endişe duyuyor

 ABD'nin bu icraatlara muhtemelen karşı çıkacağı gerçeği, geri adım atmak için bir sebep olmamalı. Şimdi taslak kararlar sunulabilir ve sonra kabul edilmeleri için uygun koşullar sağlanana kadar ertelenebilir. Konsey'in bu icraatları görüşüyor olması bile, daha sonrası için temel olabilecek bir başarıdır. ABD'nin beklenen muhalefeti göz önüne alındığında, yukarıdaki tüm girişimlerin BM bütçesine etkileri olacağı aşikar. Bu nedenle üye devletler böyle bir olasılığı dikkate almaya hazırlıklı olmalı.

cdfgt
BM Genel Kurulu üyeleri, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi’nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması hakkında oylama yapıyor, 12 Eylül 2025 (Reuters)

İkili olarak, ülkeler bildirgede yer alan yaptırımlardan kendi özel durumlarına uygun olanı seçebilirler, ancak en azından İsrail'in savaşlarını sürdürmesini engelleyecek olanları benimsemeliler. Aynı zamanda, ABD'nin muhalefetine rağmen, kendisini bildirgenin özüne dahil etmenin yollarını araştırmak da önemli. İsrail'in bölgesel güvenlik vizyonuna alternatif bir vizyon sunmak bu yollardan biri olabilir.  

Bazıları, önerilen her iki yolu aynı anda izlemeyi gerçekçi bulmayabilir, hatta belki de ters etki yaratabileceğini düşünebilir. Ama ben tam aksine inanıyorum. Bu adımlar, İsrail halkını hükümetlerini değiştirmeye teşvik edebilir ve hatta Trump yönetimini, özellikle de son anketlerin gösterdiği gibi, kamuoyu desteğindeki düşüş göz önüne alındığında, tutumunu yeniden değerlendirmeye sevk edebilir.

Birçok ülkenin, İsrail'in BM Genel Kurulu’nun veya ülkelerin münferit olarak bir Filistin devletini tanıma yönündeki herhangi bir hamlesine vereceği tepkiden endişe duyduğunun farkındayım. İsrail'in, şu veya bu şekilde, Batı Şeria'yı ilhak etme yolunda ilerlemeye devam etmesi ve buna karşı çıkan herhangi bir ülkeye karşı cezalandırıcı önlemler alması bekleniyor. Bu ülkelere şunu söylemek isterim; bu, hiçbir fark yaratmayacak, çünkü Netanyahu hükümeti her halükarda Batı Şeria'nın bazı kısımlarını ilhak edeceğini açıklayacak ve Gazze'de sürgün politikasını uygulamaya devam edecek.

Ancak sessiz kalmak artık ahlaki açıdan kabul edilebilir değil.


Washington ve Pekin, TikTok konusunda anlaşmaya yaklaşırken ABD, ulusal güvenliğinin ‘kırmızı çizgi’ olduğunu vurguladı

İspanya'nın başkenti Madrid'de dün ABD ve Çin heyetleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de dün ABD ve Çin heyetleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)
TT

Washington ve Pekin, TikTok konusunda anlaşmaya yaklaşırken ABD, ulusal güvenliğinin ‘kırmızı çizgi’ olduğunu vurguladı

İspanya'nın başkenti Madrid'de dün ABD ve Çin heyetleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de dün ABD ve Çin heyetleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent bugün yaptığı açıklamada, ABD'nin TikTok'un geleceği konusunda Çin ile bir anlaşmaya varmak üzere olduğunu duyurdu. Açıklama, İspanya'nın başkenti Madrid'de her iki ülkenin heyetleri arasında yürütülen ticaret görüşmelerinin ikinci gününe denk geldi.

Görüşmelerin ilk gününde ‘teknik düzeyde çok iyi ilerleme kaydedildiğini’ söyleyen Bessent, ancak, Çin heyetinin ‘çok iddialı talepler ortaya koyduğunu’ vurguladı. ABD’li Bakan Washington’ın varılacak herhangi bir anlaşmada ‘ulusal güvenliği feda etmeyeceğinin’ altını çizdi.

Bakan Bessent, ABD yönetiminin TikTok’un sahibi olan Çinli şirket ByteDance şirketine ABD'deki faaliyetlerini sonlandırması ya da tamamen yasaklanma riskiyle karşı karşıya kalacağı uyarısıyla verdiği ve 17 Eylül’de sona erecek olan sürenin tamamlanmasına iki kala yaptığı açıklamada, TikTok ile ilgili müzakerelerin başarısızlığının Washington ile Pekin arasındaki genel ilişkileri olumsuz etkilemeyeceğini söyledi. ABD’li Bakan, bu ilişkileri ‘en üst düzeyde ve çok iyi’ olarak nitelendirdi.

İki ülke arasında, Madrid'in ev sahipliğinde, dört ayda dördüncü kez gerçekleşen görüşmelerde ticaret ve gümrük vergilerinin yanı sıra TikTok meselesi ele alınıyor. Tarafların, kapsamlı bir anlaşmaya varılana kadar süreyi uzatabilecek geçici anlaşmalara varacağına dair beklentiler var.

Müzakereler devam ediyor

ABD ve Çin heyetleri, ticaret gerilimleri ve TikTok'un ABD'deki geleceğine ilişkin verilen süre sona yaklaşırken bugün İspanya'nın başkenti Madrid'de başlayan müzakere turunun ikinci gününde görüşmelerine devam ediyor.

Müzakerelerin ilk görüşmesi, dün İspanya Dışişleri Bakanlığı'nın merkezi olan Santa Cruz Sarayı'nda gerçekleştirildi ve yaklaşık altı saat sürdü. Görüşmede TikTok, gümrük vergileri ve ekonomik durum üzerine odaklandığını belirten ABD'li bir yetkiliye göre toplantıda somut bir ilerleme kaydedilemedi.

 Son dört ayda dördüncüsü olan müzakere turu, ABD Başkanı Donald Trump'ın Çin'den yapılan ithalata yüksek gümrük vergileri uygulamaya başlaması ve Pekin'in misilleme olarak gümrük vergileri uygulamak ve ABD'ye nadir toprak elementleri ihracatını durdurmak gibi benzer önlemlerle karşılık vermesiyle daha da gerilen ticaret anlaşmazlığının ortasında gerçekleşiyor.

İki taraf arasındaki son toplantı geçtiğimiz temmuz ayında Stockholm'de gerçekleşti. Burada 90 günlük ticaret ateşkesini uzatarak nadir toprak elementleri ihracatının yeniden başlamasına ve cezai olarak uygulanan gümrük vergilerinin azaltılmasına kararlaştırıldı.

En tartışmalı dosya TikTok

Madrid'de ele alınan konuların en tartışmalısı, Cenevre, Londra ve Stockholm'de yapılan önceki turlarda gündeme alınmayan TikTok dosyasının gündeme alınması oldu.

Beyaz Saray, ByteDance şirketine 17 Eylül'e kadar ABD'deki faaliyetlerini sonlandırması veya yasakla karşı karşıya kalması için süre vermişti. Madrid’deki görüşmelerde, Trump'ın göreve gelmesinden bu yana dördüncü kez olmak üzere verilen sürenin daha da uzatılmasıyla sonuçlanacağı tahmin ediliyor.

Rusya petrolü üzerindeki baskı

Müzakerelerde daha geniş kapsamlı siyasi konular da ele alındı. ABD Hazine Bakanlığı, görüşmelerde kara para aklamayla mücadele konusunda iş birliğinin de yer aldığını vurguladı. Bunun ABD'nin Pekin'e, Rusya'nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşta kendisine yardımcı olan teknoloji ve ürünlerin ihracatını kısıtlaması için yaptığı baskıyla ilişkili olduğu biliniyor.

ABD Hazine Bakanı Bessent, G7 üyesi olan müttefiklerine Çin ve Hindistan'dan yapılan ithalata ‘önemli gümrük vergileri’ uygulamaları ve bu ülkeleri Rusya’dan petrol satın almayı durdurmaya zorlamaları çağrısında bulundu.

Washington, Hindistan mallarına yüzde 25'lik ek gümrük vergisi uygulamaya başladıysa da Pekin'e karşı henüz benzer bir adım atmadı.

Uzmanlar, Bessent’in iyimser açıklamalarına rağmen Madrid'de bir ilerleme sağlanma ihtimalinin düşük olduğunu belirtirken sonuçların, TikTok için verilen sürenin yeniden uzatılması ve ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasında olası bir görüşme öncesinde iki tarafın pozisyonlarının değerlendirilmesiyle sınırlı kalacağını ve daha somut çözümlerin yolunu açabilecek tek kişinin Şi Cinping olduğunu düşünüyorlar.


İsrail Genelkurmay Başkanı: Netanyahu, Gazze'de atılacak sonraki adımlar için net bir plan sunmadı

İsrail’in dün Gazze Şeridi’nin Gazze kentinde yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı tahliye edilmiş İslam Üniversitesi binasına  düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail’in dün Gazze Şeridi’nin Gazze kentinde yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı tahliye edilmiş İslam Üniversitesi binasına  düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

İsrail Genelkurmay Başkanı: Netanyahu, Gazze'de atılacak sonraki adımlar için net bir plan sunmadı

İsrail’in dün Gazze Şeridi’nin Gazze kentinde yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı tahliye edilmiş İslam Üniversitesi binasına  düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail’in dün Gazze Şeridi’nin Gazze kentinde yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı tahliye edilmiş İslam Üniversitesi binasına  düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, İsrail parlamentosu Knesset üyelerine, Başbakan Binyamin Netanyahu'dan Gazze'de atılacak sonraki adımlara dair net talimatlar almadığını söyledi. Bu durum, İsrail ordusunun Gazze kentine yönelik askeri operasyonun kapsamını genişletmeye hazırlandığı bir dönemde ordunun hazırlık durumu hakkında endişeleri artırdı.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth’un aktardığı, cuma günü kapalı kapılar ardında yapılan toplantıya katılan yetkililerin açıklamalarına göre Genelkurmay Başkanı Zamir, Knesset İstihbarat Alt Komitesi’ne savaşın ilerleyen süreçlerinde planlanan operasyonlar hakkında bilgi verdi. Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesine bağlı olan bu gizli alt komite, Knesset'in en gizli komitelerinden biri olarak biliniyor.

Gazetenin haberine göre Zamir, Knesset üyelerine yaptığı konuşmada, “Başbakan (Binyamin Netanyahu) bize bundan sonra ne olacağını söylemiyor, neye hazırlıklı olmamız gerektiğini bilmiyoruz. Askeri hükümet istiyorlarsa, buna askeri hükümet demeliler” ifadelerini kullandı.

df
İsrail Savunma Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze Şeridi'ndeyken, 20 Mayıs 2025 (İsrail ordusu)

Genelkurmay Başkanı Zamir, bir başka bağlamda Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) tarafından yürütülen ve yerel merkezler aracılığıyla gıda ve yardım malzemeleri dağıtan ABD'nin Gazze yardım programını eleştirdi. Programı ‘başarısızlık’ olarak nitelendiren Zamir, “Dört merkezle başarılı olamayan programın dağıtım merkezlerinin sayısı daha sonra neden 12'ye çıkarıldı?” diye sordu.

Sivillerin tahliyesinden sonra bir abluka uygulanıp uygulanmayacağı sorulduğunda Zamir, siviller Gazze'de kaldığı sürece insani yardımların da uluslararası hukuka uygun olarak Gazze'ye girmeye devam edeceğini söyledi.

İsrail Bakanlar Kurulu’nun önceki toplantısında, farklı bir karar alınmazsa askeri operasyonun nihayetinde İsrail ordusunun Gazze'deki merkezi mülteci kamplarına girmesine yol açacağı konusunda uyarıda bulunmuştu. Böyle bir durumun geniş toprakların askeri yönetim altına girmesine yol açması ve bunun da ordunun istemediği bir senaryo olacağı öngörülmüştü.