ABD yeni uçan robotlarla gelecekteki savaşlara nasıl hazırlanıyor?

Düşman hatlarının gerisinde keşif yapıyor, hava savunma ağlarını bozuyor ve korunan hedefleri vuruyor

Skyborg, diğer daha ılımlı görevleri kolaylıkla üstlenebilmesi için yüksek yoğunluklu çatışmaların üstesinden gelmek üzere tasarlandı / Fotoğraf: Reuters
Skyborg, diğer daha ılımlı görevleri kolaylıkla üstlenebilmesi için yüksek yoğunluklu çatışmaların üstesinden gelmek üzere tasarlandı / Fotoğraf: Reuters
TT

ABD yeni uçan robotlarla gelecekteki savaşlara nasıl hazırlanıyor?

Skyborg, diğer daha ılımlı görevleri kolaylıkla üstlenebilmesi için yüksek yoğunluklu çatışmaların üstesinden gelmek üzere tasarlandı / Fotoğraf: Reuters
Skyborg, diğer daha ılımlı görevleri kolaylıkla üstlenebilmesi için yüksek yoğunluklu çatışmaların üstesinden gelmek üzere tasarlandı / Fotoğraf: Reuters

Tarık eş-Şami 

Geçen hafta ABD Hava Kuvvetleri, "Terminatör" adlı ünlü filmi hatırlatan, geleceğin savaş şekillerinden birini sergiledi.

Yapay zeka destekli katil insansız hava araçları, 'F-35' ve 'F-22 Raptor' gibi en yeni savaş uçaklarıyla birlikte ABD Hava Kuvvetleri pilotlarıyla yan yana savaşıyor.

Bu insansız hava araçlarının operasyonel denemelerine bu yıl sonunda başlanması planlanıyor ve bu, gelecek nesil hava üstünlüğü girişiminin bir parçası olarak 'Lockheed Martin' şirketi tarafından üretilen 'F-22 Raptor' uçağının yerine geçecek olan savaş drone ailesinin üretimine yönelik bir ilk adım.

Bu, teknoloji alanında çığır açan bir gelişme. Bu teknolojik sıçramanın doğası ne ve yapay zeka destekli bu uçaklar, hangi rolü oynuyor? Bu alanda ABD'ye rakip olan başka ülkeler var mı?

Modern savaş cephesi

Ukrayna'nın yarı otonom drone uçaklarını kullanması ve ABD ordusunun geçtiğimiz Kasım ayında otonom olarak çalışan 'Black Hawk' helikopterinin başarılı bir uçuş gerçekleştirmesi, 2020 yılında ABD U-2 casus uçaklarında yapay zeka algoritmalarının başarıyla test edilmesi, ardından, geçen aralık ayında kod adı 'Vista X-62E' olan bir F-16 otonom uçağının, ileri muharebe manevrasına katılması tamamen otonom uçaklarla yapılan hava muharebesinin, modern savaşta bir sonraki cephe olacağının açık bir işareti oldu.

Ancak bu alandaki gelişme, geçen haftanın sonunda başka bir devrimsel noktaya ulaştı. ABD Hava Kuvvetleri, yapay zeka destekli uçan robotlarla savaşan, 'Terminator' filmine benzer bir şov sergiledi.

Bu robotlar, F-35 ve F-22 Raptor gibi modern savaş uçaklarıyla yan yana hareket ederek, gelecekteki savaş alanlarını oluşturacak otonom insansız hava araçları için Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı'nın planlarına göre görev yapacak.

İşbirlikçi robotlar

İşbirlikçi katil uçaklar programı kapsamında, yapay zeka tarafından kontrol edilen deneysel bir uçak olan 'Kratos XQ-58 Valkyrie' de dahil olmak üzere insansız savaş uçakları bulunuyor.

Bu uçaklar, modern savaş uçaklarının görevlerinde eşlik etmek üzere tasarlanmış olup, hava muharebelerinde koruma ve destek sağlamak için en üst düzey yetenekleri ve güvenliği sunuyor.

Anlık savaş gelişmelerine daha fazla farkındalık sağlayarak, ateş gücünü maksimum seviyeye çıkarmak, daha esnek taktikler sağlamak ve silahların ve takip sistemlerinin dağıtımını artırmak amacıyla tasarlandı. 

ABD Hava Kuvvetleri tarafından yayınlanan bir açıklamada, bu çabaların, dijital simülasyon ve taktik platformlarla insan alternatifi testleri aracılığıyla robotik bağımsızlık kavramlarına geçiş sürecinde yapay zeka (AI) etkinleştirmenin gerekli kapsamı ve miktarını göstermede başarılı olduğu belirtildi.

Bu çabalar, Hava Kuvvetlerinin diğer ortaklarıyla birlikte, 'Skyborg Vanguard' olarak adlandırılan bir proje kapsamında operasyonel denemeler yapmak için de yürütülüyor.  

Skyborg

Bu yeni gelişme, birkaç yıl önce insan pilotlar olmadan savaşan bağımsız robotlara geçmeye karar veren ABD Hava Kuvvetleri için önemli bir gelişme.

Hava Kuvvetleri, 2023 yılına kadar Skyborg projesinin ilk uçağını uçurmayı taahhüt etmişti. Bu, akıllı uçaklar ve jet motorlu insansız hava araçlarının (İHA'lar) birbirleriyle entegre edilmesinin bir sonucu.

Skyborg sisteminin, insan pilotlarını tehlikeli görevlerden kurtarması bekleniyor.  Pilotlu uçaklardan daha ucuz olması planlanıyor. Bu, Hava Kuvvetlerinin daha fazla robotik uçak birlikleri edinmesine olanak sağlayacak.

Bununla birlikte, Skyborg'un tasarımı, deneysel bir savaş uçağının parçası olarak, bir insan pilota yardım sağlayarak veya otonom bir yapay zeka uçağı olarak çalışması amaçlandığından, daha iddialı ve çok yönlüdür.

Skyborg'lar artık düşman hava savunma ağlarını bozmak, düşman hatlarının gerisinde keşif görevleri yürütmek veya yoğun şekilde korunan hava sahasındaki hedefleri vurmak gibi tehlikeli görevleri yerine getirebilen savaş hava araçları olarak görülüyor.

Bu uçaklar ayrıca gizli modda taşıyabilecekleri füze sayısıyla sınırlı gizli savaşçılar olan F-22 Raptor veya F-35 müşterek taarruz uçağı gibi gizli savaş uçakları için havadan havaya füzeler taşıyabilir.

Çeşitli görevler

Air Force dergisine göre, Skyborg uçakları, diğer uçaklar, arazi, engeller ve tehlikeli hava koşullarından bağımsız olarak uçabilen, kalkış yapabilen ve inebilen savaş uçakları olarak tasarlandı.

Bu, diğer uçaklara yakıt ikmali yapma, havacılık için bir irtibat noktası olarak hizmet etme, düşman güçleri hakkında istihbarat toplama ve arama kurtarma operasyonları yürütme gibi bir dizi başka görevi yerine getirmelerini sağlar.

Skyborg ayrıca, yüksek yoğunluklu çatışmalarla başa çıkabilecek şekilde tasarlandı, böylece daha ılımlı görevler için de kullanılabilirler.

ABD Hava Kuvvetleri, birkaç yıl önce Skyborg projesi için bir veya daha fazla şirkete yaklaşık 400 milyon dolarlık sözleşme verdi. Bu sözleşmeler, farklı türde Skyborg uçakları geliştirmeyi kapsıyordu.

XQ-58 Valkyrie insansız hava aracını üreten Kratos Defense, dahil olmak üzere dört şirketin bu programa katılması muhtemeldi.

Boeing, General Atomics ve Lockheed Martin şirketlerinin 'yapay zeka' drone'ları üretimine katılması beklenirken, bu uçakların detayları açıklanmadı.

Devrim niteliğinde konsept 

Defense News, Skyborg konseptinin ABD Hava Kuvvetlerinin büyüklüğünün giderek artması ve pahalı savaş uçaklarının sayısını azaltıp operasyon sırasında daha fazla maliyete neden olması nedeniyle devrim yaratabileceğini belirtiyor.

Ayrıca ABD Hava Kuvvetleri, satın alma seçeneklerinin giderek azalmasıyla da karşı karşıya. Hava Kuvvetleri, F-35E Joint Strike Fighter ve F-15X Advanced Eagle olmak üzere yalnızca iki savaş uçağı satın alıyor.

Her ikisi de 90 milyon doların üzerinde bir maliyete sahipken, Skyborg savaş uçağı, uzun süreli görevler için tasarlandığı için mevcut alternatiflerden çok daha az maliyetli olacak. Bu da Hava Kuvvetlerinin daha fazla para harcamadan filosunu geliştirmesine olanak sağlayacak.

ABD Hava Kuvvetleri'nin Yapay Zeka, Test ve Operasyonlar Başkanı Albay Tucker Cinco Hamilton, herkesin yapay zekanın kalıcı olduğunu ve güçlü bir araç olduğunu anlamasının önemli olduğunu söylüyor.

Skyborg'un geliştirdiği işbirliğine dayalı insansız savaş uçakları türünün devrim niteliğinde olduğunu ve gelecekteki savaş alanını şekillendireceğini ifade ediyor. 

Yeni nesil hava hakimiyeti

ABD Hava Kuvvetleri, gelecekte hava üstünlüğünü korumak için iddialı bir proje üzerinde çalışıyor. Hava Kuvvetleri Sekreteri Frank Kendall'a göre, geçen mayıs ayında Yeni Nesil Hava Hakimiyeti için Hava Üstünlüğü Girişimi'nde girişimin amacı, Lockheed Martin tarafından üretilen F-22 Raptor'un yerini alacak bir sistem ailesi yaratmak.

Yeni Nesil Hava Hakimiyeti Girişimi'nin, yerini alacağı F-22'ye göre teknolojide kuşaksal bir sıçramayı temsil eden hava hakimiyeti sistemleri ailesinin hayati bir bileşeni olduğuna işaret etti. 

Yarışı kim önde götürüyor?

Hava Kuvvetleri Bakanı Frank Kendall'a göre ABD bu alanda en iyisi, ancak şimdi ileri adım atmazsa bu avantajını kaybedebilir. Bu nedenle Hava Kuvvetleri, özellikle Doğu Asya'daki siyasi ve askeri gerilimin artmasıyla birlikte, önümüzdeki birkaç yıl içinde insansız hava araçlarını ön cephe filolarına taşımayı umuyor.

Bazı askeri yetkililer, Çin'in 2025 veya en geç 2027 yılında Tayvan'ı işgal etmeye çalışacağını öngörüyor. 
Skyborg projesi, Donanmanın otonom savaş gemileri üzerinde çalışırken, ABD'de inşa edilecek ilk askeri yapay zeka sistemi olma özelliğini taşıyor.

Uluslararası rekabet açısından, Birleşik Krallık kendi yapay zeka kontrollü savaş uçaklarını inşa ediyor. Rusya yeni yarı otonom robotik tankları ortaya çıkarırken, ABD askeri web siteleri Rusya ve Çin'in de jet motorlu benzer otonom uçaklar geliştirmek için çalıştıklarını bildirdi, ancak programlarının doğası hakkında mevcut bilgi çok az.

 

 

Independent Arabia - Independent Türkçe



İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
TT

İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)

Hasan Fahs

Tahran ve Moskova arasında pozisyon ve hedeflerde bir ayrışma veya uzaklaşma olduğunu düşündüren atmosfere ve Rusya'nın ihaneti, İsrail saldırılarına karşı koymak için gerekli desteği sağlamayı reddetmesi nedeniyle İran sokaklarını saran hayal kırıklığı hissine rağmen, iki taraf arasında perde arkasında yaşananlar bu hissin ve görüntüye dayalı tutumların ötesine geçiyor. Zira Tahran'ın düşüşü, her şeyden önce Moskova'yı kuşatma, hatta devirme yolunun artık açık olduğu anlamına geliyor. Bu durum, özellikle Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in tutumundan duyduğu derin rahatsızlığı dile getiren Başkan Trump başta olmak üzere, ABD yönetiminin tutumlarındaki tırmandırma ile birlikte netleşmeye başladı. Trump son olarak Washington'un bunların bedelini ödemeyeceğini vurgulayarak, Ukrayna'ya silah sevk etme kararı ile birlikte Rusya'ya yönelik vergileri artırma kararı aldı.

Tahran'ın düşmesi, ikinci olarak, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi’ne trajik bir şekilde son verecek ve Trump'ın Çin'i kuşatma ve ekonomik ve siyasi emellerine nokta koyma hedefini daha gerçekçi ve ulaşılabilir kılacaktır. Zira İran toprakları, Batı Asya’daki kara bağlantısı projesindeki en önemli ve jeo-ekonomik bağlantıyı oluşturuyor. Buradan yola çıkarak, Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konferansı kapsamında Çin'in başkenti Pekin'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında bir görüşme gerçekleşmesini kolaylaştırma çabası anlaşılabilir. Bu görüşme, Arakçi'nin Çinli mevkidaşı Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı ön görüşmenin akabinde, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yaptığı görüşmenin ardından gerçekleşti.

Rus bakanın belirli bir tutum benimsememe konusundaki ısrarı -veya başka bir deyişle, İran-Amerikan nükleer krizi konusunda açık ve net bir tavır beyan etme konusundaki isteksizliği- ile Lavrov'un Rusya'nın barışçıl nükleer enerji hakkı konusunda İran'ın yanında durduğu açıklaması göz önüne alındığında, Lavrov, ülkesinin İran'ın kendi topraklarında zenginleştirme faaliyetlerinde bulunma hakkı talebine ilişkin tutumunu bir şekilde belirsiz bıraktı. Bu durum, Moskova'nın bu ilişkiyi, Washington ile yaşanan krize çözümler ve çıkış yolları sunmak için kullanmasına olanak tanıyor. En azından İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoku ve Rusya'ya nakledilerek İran'ın gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik üretimi için yakıta dönüştürülmesi olasılığı konusunda.

Ancak, her iki yöndeki bu ikili görüşmeler, yeni bir diplomatik çerçeve oluşturabilir. Söz konusu çerçevenin de 16 Ekim'de, BM Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararının sona ermesinden, 7. Bölüm kapsamında İran'a karşı uluslararası yaptırımların yeniden devreye alınmasına yönelik “tetik mekanizmasının” çökmesinden önceki üç ay boyunca, bir sonraki aşamanın şekillenmesine katkıda bulunması bekleniyor.

Her iki tarafın, yani Amerikalılar ile İranlıların, bu sefer doğrudan müzakere masasına döneceğine şüphe yok. Bu nedenle, her iki taraf da müzakere masasına oturmadan önce gücünü pekiştirecek kartları toplamaya çalışıyor. Washington askeri eyleme başvurmakla tehdit ederken ve askeri seçeneğe geri dönebileceğini deklare ederken, aynı zamanda Güvenlik Konseyi'ne başvurma ve tetik mekanizmasını aktifleştirme hakkına sahip olan Avrupa “troykası”ndaki (üçlüsü) müttefiklerinin nüfuzuna güveniyor.

Buna karşılık, Tahran'ın elindeki seçeneklerden biri, bir ay önce 13 Haziran'da şafak vaktinde düzenlenen saldırıda olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için olası bir askeri çatışmaya hazırlık seviyesini yükseltmektir. Tahran ayrıca, Avrupa üçlüsünün Washington ile koordinasyon halinde başvurabileceği herhangi bir kararı engellemek için diplomatik seçeneği de aktifleştirecektir. Yani hem Moskova'yı hem de Pekin'i 5 Ağustos'tan önce nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıklamaya ikna etmek için çalışması gerekecektir. Bu durumda iki ülke, 2015 anlaşmasına bağlı kalmaları halinde kaybettikleri veto haklarını geri kazanacak, böylece Washington ve üçlünün alabileceği herhangi bir karara karşı bu hakkı kullanabileceklerdir.

Tahran, eşzamanlı füze kabiliyetlerini yeniden değerlendirerek askeri hazırlıklarının seviyesini yükseltiyor ve bu kabiliyetleri müzakere masasında görüşmeye zorlayabilecek herhangi bir baskıyı kabul etmeyi reddediyor. Bununla birlikte bakım ve muharebe kabiliyetleri açısından, gelişmiş SU-35 savaş uçaklarının kendi istediği koşullar altında tedariki konusunda Moskova ile yaşadığı mevcut anlaşmazlığı, ihtiyaçlarını karşılayabilecek Çin savaş uçaklarına yönelerek aşmaya çalışıyor. Zira Çin'in koşulları daha az karmaşık ve daha dinamik. Bu hazırlıklar veya Tahran'ın deyimiyle “parmağını tetikte tutmak”, özellikle de güçlü bir konumda olduğunu hissettiği için diplomatik sürece geri dönmeyi reddettiği anlamına gelmiyor. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, rejimin ve İran'ın tarihindeki bu kritik anda Dini Lider'in diplomasinin rolü hakkındaki sözlerini tekrarlaması, İran rejiminin diplomatik ve siyasi seçeneği destekleme ve askeri seçeneğe geri dönme ihtimalini savuşturma arzusunun birçok göstergesini taşıyor olabilir. Zarif'in de dediği gibi, Dini Lider diplomatik çabaları İran’ın gücünün temel taşlarından biri olarak nitelendirdi ve bunlara başvurmanın diğer tüm seçeneklerin veya güç yapılarının yokluğu veya kaybı anlamına gelmediğini belirtti. Çünkü “diplomasiyle elde edilebilecek bir şey savaşla elde edilmemelidir ve diplomatik seçenek kesinlikle daha az maliyetlidir.” Bakan Arakçi de tüm temaslarında, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ülkeleri ve hatta Avrupa üçlüsündeki mevkidaşlarıyla yaptığı çeşitli toplantı ve istişarelerde bu seçeneğe bağlı kalıyor. Washington ile müzakere masasına dönme olasılığını, Güvenlik Konseyi ve Avrupa üçlüsü tarafından İran nükleer tesislerine yönelik ABD-İsrail ortak saldırısının açıkça kınanmasına ilave olarak, yaptırımların yeniden uygulanması seçeneğinin, yani “tetik mekanizmasının” geri çekilmesi koşuluna bağlıyor. Zira tetik mekanizmasının aktifleştirilmesi “troyka” ülkelerini müzakerelerin dışında bırakabilir. Bu durum da İran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve müfettişleriyle iş birliğini askıya alma kararının ardından tansiyonu daha da yükseltecek adımlar atmaya zorlayabilir.

Arakçi'nin belirgin sert tutumu, İran'ın müzakereler konusunda isteksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, İran’ın müzakerelere güçlü bir konumda katılmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü İran, herkese güç ve kudrete sahip olduğunu ve bu gücü kullanabileceğini kanıtladığına, ABD-İsrail saldırısına verdiği yanıtla da bunu gösterdiğine inanıyor. Dolayısıyla, diplomatik fırsat, bu gücü ve elde ettiği başarıları pekiştirmek için en uygun yol ve en etkili mekanizmadır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.