İsrail’deki Araplar, Netanyahu'nun konutu önünde gösteri düzenlediler

Göstericiler, suçla mücadelede ulusal bir acil durum komitesi kurulması ve Şin Bet'in soruşturmaların dışında tutulması çağrısında bulundular

İsrail’in kuzeyinde, Arap toplumundaki şiddet suçlarının kınandığı protesto gösterisinden bir kare, Ekim 2021 (AFP)
İsrail’in kuzeyinde, Arap toplumundaki şiddet suçlarının kınandığı protesto gösterisinden bir kare, Ekim 2021 (AFP)
TT

İsrail’deki Araplar, Netanyahu'nun konutu önünde gösteri düzenlediler

İsrail’in kuzeyinde, Arap toplumundaki şiddet suçlarının kınandığı protesto gösterisinden bir kare, Ekim 2021 (AFP)
İsrail’in kuzeyinde, Arap toplumundaki şiddet suçlarının kınandığı protesto gösterisinden bir kare, Ekim 2021 (AFP)

İsrail’deki Araplar bugün hükümetin Arap toplumunda işlenen şiddet suçlarıyla mücadeledeki başarısızlığını protesto etmek için İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Kudüs'teki konutunun önünde büyük bir gösteri düzenlediler. Arap yerel yönetimlerin yetkilileri ve ‘Ummuhat Min Ecli’l-Hayat’ hareketinden aktivistler, son günlerde Arap toplumunda işlenen bir dizi cinayetin ardından gösteriyi düzenleme kararı aldılar.

Arap Yerel Yönetimler Başkanları Ulusal Komitesi Başkanı Mudar Yunus, şiddet ve suç olgusu sadece Arap toplumunun sorunu değil, tüm İsrail toplumunun karşı karşıya olduğu bir kriz olduğunu söyledi. Arap Yerel Yönetimler Başkanları Ulusal Komitesi'ne bağlı Şiddetle Mücadele Komitesi, cuma günü gerçekleştirdiği olağanüstü toplantıda, yılbaşından bu yana artan ve son günlerde ciddi bir boyuta ulaşan şiddet suçlarıyla ilgili önerilerde bulundu. Komite, İsrail polisini suç ortaklığı yapmakla, ateş etmek çekinmemekle ve Arap toplumunu yok eden yaygın suç çetelerini dizginleyememekle suçladı.

Komite tarafından yapılan açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

Yakın gelecekte, uzun vadeli stratejik adımlar tartışılacak ve onaylanacaktır. Yüksek İzleme Komitesi ile koordinasyonun ardından duyurulacaktır. Son günlerde Arap bölgelerinde yaşananlarla (24 saat içinde 5 cinayet) ilgili olarak komite, haftalık toplantı sırasında Kudüs'teki Başbakanlık Konutu önünde Arap yerel yönetimlerinin başkanlarının katılımıyla pazar günü bir protesto gösterisi düzenlemeye karar verdi. Komite, Arap bölgelerinde cinayetlerin ve günlük silahlı saldırıların sıklığındaki ciddi artışı gördü. Amacı Arap toplumunu zayıflatmak ve parçalamak olan Arap azınlığa yönelik hükümetin sistematik politikasının doğrudan bir sonucu olarak temel yaşam hakkımızdan bahseder hale geldik.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN’a göre Arap yerel yönetimlerin yetkilileri, Arap toplumunun ilgili makamlarının katılımıyla ulusal bir acil durum komitesinin kurulması, şiddetle mücadele için bütçe ayrılması, polis memuru sayısının artırılması ve Netanyahu'nun planladığı gibi Genel Güvenlik Servisi’nin (Şin-Bet) suçla mücadelede ve soruşturmalarda yer alamaması çağrısında bulundular.

Arap bölgeleri birkaç gün içinde büyük bir öfke, korku ve endişe uyandıran cinayetler dizisine tanık oldu. Perşembe günü Samir Azzam (25) isimli bir gencin Tira şehrinde vurularak öldürülmesinden birkaç saat sonra el-Firdevs’te yerel meclis başkan yardımcısı olan 34 yaşındaki Alaa Mer’a’nın kurşunların hedefi oldu.

Bir gün önce çarşamba günü ise el-Nasıra, Şefa Amr ve Kefer Kara bölgelerinde birkaç genç öldürüldü. Hayfa bölgesi Kefer Kara'da, Alaa Kanane (30), ardından Şefa Amr’da Emir Veni (39), Ara bölgesinde Yusuf Ebu Hilal (54) ve Nasıra'da Abdulkadir Uveysi (23) ateşli silahlarla öldürüldüler.

Salı günü ise bir diş hekimi kuzeyde yer alan Cet beldesindeki evinin önünde öldürüldü. Peş peşe 3 gün içinde cinayete kurban gidenlerin sayısı 7'ye yükseldi. Devam eden suçlar, İsrail hükümetini suçla mücadelede suç ortaklığı ve başarısızlıkla suçlayan Arap sektöründeki güvenlik kaosunun boyutuna ışık tutuyor.

Şiddet karşıtı örgüt Abraham Initiatives'e göre Arap toplumunda bu yılın başlarından bu yana şiddet suçlarının kurbanlarının sayısını 123’e yükseldi. 2022'de ise bu sayı 116 idi.  Son cinayetlerden sonra İsrail'deki Arap toplumu üzerinde kasvetli bir hava hakim oldu. İsrail haber sitesi Ynet, Arap bölgelerinin sakinlerinin polisin beceriksizliğine ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'e öfkeli olduklarını aktardı. Ynet’e konuşan Araplar, “Ben-Gvir hiçbir şey yapmıyor... Dönemi şiddet ve suç açısından en zor dönem.  Arap vatandaşlarının kanının akmasını önemsemiyor. Tek yaptığı bağırmak. Görevinden istifa etmeli, yoksa suçlar işlenmeye devam edecek” dediler.

efrg4
El-Nasıra kasabasında Arap toplumunda işlenen cinayetleri kınayan pankartlar (Reuters)

Arap yetkililer, İsrail hükümetinin suçları ele alış biçimine öfkelerini dile getirdiler. Birleşik Arap Listesi Partisi lideri ve Knesset üyesi Mansur Abbas, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin şiddeti sona erdirmek için hiçbir şey yapmadığını söyledi. Abbas, bakanlığı döneminde suç oranlarındaki artış nedeniyle Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'i de eleştirdi. Seçim kampanyasını kamu güvenliğini artırma vaatleri üzerine yürüten aşırı sağcı bir siyasetçi olan Ben-Gvir, Arap sektöründe yılın başından bu yana tırmanan şiddet dalgası konusunda büyük ölçüde sessiz kaldı.

Polis ise suçlamalara, failin ya da kurbanın kimliğine bakılmaksızın her cinayet vakasını kapsamlı ve profesyonel bir şekilde soruşturduklarını ve gerçeği bulmak ve olaya karışanları adalete teslim etmek için çok çaba ve kaynak harcadıklarını belirten bir açıklama ile yanıt verdi. Açıklamada, “Cinayet soruşturmaları çözülene kadar devam ediyor ve sadece son iki yılda polis, Arap toplumunda meydana gelen onlarca cinayet vakasını çözdü ve nerede olurlarsa olsunlar cinayetlere karışan tüm suçluların peşine düşmek için çalışmaya devam edecek” denildi.



Netanyahu: Hamas tarafından teslim edilen kalıntılar, ordu tarafından daha önce kurtarılan bir rehineye ait

TT

Netanyahu: Hamas tarafından teslim edilen kalıntılar, ordu tarafından daha önce kurtarılan bir rehineye ait

Netanyahu: Hamas tarafından teslim edilen kalıntılar, ordu tarafından daha önce kurtarılan bir rehineye ait

İsrail yetkilileri bu sabah, Ebu Kabir Adli Tıp Merkezi'nde yapılan kriminal incelemelerin, Hamas’ın gece boyunca taşıdığı tabutun geriye kalan rehinelerden birine ait ceset kalıntılarını içermediğini, bunun yerine daha önce İsrail’e geri getirilen ve defnedilmiş bir rehineye ait kalıntılar olduğunu ortaya koyduğunu bildirdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ‘Hamas'ın ihlallerine’ İsrail'in vereceği yanıtı güvenlik kurumlarıyla görüşeceğini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail’in Ynet internet sitesinden aktardığı değerlendirmeye göre, pazartesi gecesi teslim edilen kalıntılar Gazze Şeridi'nde bulunan 13 rehineden hiçbirine ait değil, bu da yaklaşık bir haftalık bekleyişin ardından dünkü teslimatın hiçbir kalıntı iadesi olmadan sona erdiği anlamına geliyor.

Netanyahu: Hamas ateşkesi ihlal ediyor

Netanyahu yaptığı açıklamada, Hamas'ın ateşkesi ihlal ettiğini belirterek, İsrail'in Hamas'ın ‘ihlallerine’ vereceği yanıtı güvenlik kurumlarıyla görüşeceğini duyurdu. Netanyahu, “Hamas, öldürülen bir rehinenin cesedinin kalan parçalarını teslim etti. İsrail güçleri bu rehinenin cesedini çok önceden bulmuştu” ifadelerini kullandı.

İsrail medyası, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki sarı hattı genişletmek ve daha fazla araziyi İsrail ordusunun kontrolü altına almak da dahil olmak üzere birkaç olası ‘tepkiyi’ değerlendirdiğini kaydetti.

Ayrıca Ynet internet sitesi, bugün Gazze şehri üzerinde uçan İsrail ordusuna ait bir insansız hava aracının (İHA), Hamas mensuplarının et-Tuffah mahallesindeki bir daireden bir İsrailli rehinenin cesedini çıkarıp dozerle kazılmış çukura yerleştirdiğini ve üzerini toprakla örttüğünü kaydettiğini bildirdi. Birkaç dakika sonra Hamas mensuplarının Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) temsilcileriyle iletişime geçtiği rapor edildi.

İnternet sitesine göre İsrail ordusu görüntüleri yayınlamadı. Ancak olaya tanık olan yedek askerlere göre, cesedin nakledilmesinden gömülmesine ve ardından ICRC ile iletişime geçilmesine kadar tüm olaylar İHA’nın kamerası tarafından kaydedildi.

Hamas, cesetlerin Gazze şehrinin et-Tuffah mahallesinde bulunduğunu ve ABD Başkanı Donald Trump'ın belirlediği son tarihten iki saat önce, saat 21:00 civarında Gazze'nin kuzeyinde teslim edildiğini doğruladı.

Ceset kalıntıları ICRC’ye teslim edildi; ICRC de bunları sınırda İsrail güçlerine teslim etti.

Diğer rehinelerin aranması devam ediyor

Öte yandan İsrail güçleri, Gazze'de diğer rehinelerin cesetlerini aramaya devam ediyor. Güçler, geçtiğimiz haziran ayında Arnon Operasyonu sırasında dört rehinenin kurtarıldığı Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki el-Cemal ailesinin evinde çalışıyor.


Taht Revançi: Trump yönetimi kendi koşullarını dayatmaya çalıştı ve ardından savaşa başvurdu

İran'ın Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Mecid Taht Revançi, dün Tahran'da düzenlenen bir konferansta İsrail ile müzakereler ve savaş hakkında konuştu. (IRNA)
İran'ın Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Mecid Taht Revançi, dün Tahran'da düzenlenen bir konferansta İsrail ile müzakereler ve savaş hakkında konuştu. (IRNA)
TT

Taht Revançi: Trump yönetimi kendi koşullarını dayatmaya çalıştı ve ardından savaşa başvurdu

İran'ın Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Mecid Taht Revançi, dün Tahran'da düzenlenen bir konferansta İsrail ile müzakereler ve savaş hakkında konuştu. (IRNA)
İran'ın Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Mecid Taht Revançi, dün Tahran'da düzenlenen bir konferansta İsrail ile müzakereler ve savaş hakkında konuştu. (IRNA)

İran'ın Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Mecid Taht Revançi, ABD'nin İran'ın nükleer programını tamamen durdurmak gibi ‘gayri meşru taleplerini’ gerçekleştiremeyeceğini anladıktan sonra savaşa başvurduğunu söyledi.

Tahran ve Washington, beş tur dolaylı nükleer müzakereye girmiş, bu müzakereler Haziran ayında 12 günlük bir hava savaşıyla sona ermiş ve bu süre zarfında İsrail ve ABD İran'ın nükleer tesislerini bombalamıştı.

Şarku’l Avsat’ın İran resmi haber ajansı IRNA’dan aktardığına göre Revançi, Dördüncü Uluslararası Çağdaş İran Araştırmaları Konferansı'nda yaptığı konuşmada, Washington'un ‘kendi çıkarlarına hizmet eden bir anlaşmayı dayatmak’ amacıyla müzakerelere girdiğini söyledi. Revançi, ABD müzakere ekibinin ‘kaçamak cevaplar verdiğini’ ve nükleer zenginleştirmenin tamamen durdurulmasını talep ederek taleplerinin tavanını yükselttiğini, buna paralel olarak ikna ve tehdit girişimlerinde bulunduğunu belirtti.

Revançi, Washington'un önce ‘teşviklerle Tahran'ı kazanmaya’ çalıştığını, ardından ‘tehdit ve baskıya’ geçtiğini, ancak ‘kendi vizyonunu dayatmaktan umudunu kestiğinde askeri seçeneği tercih ettiğini’ açıkladı.

dfrt
İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) yakınlığıyla bilinen Cevan gazetesinin manşetinde ‘Witkoff'un Avrupa Yanılgısı’ ve ‘Zenginleştirme Devam Edecek’ yazıyor. Zeminde ise ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin fotoğrafları var… Geçtiğimiz mayıs ayında Tahran'daki bir gazete bayisinden (EPA)

İran'ın ‘bir tarafın pozisyonunu diğerine dayatmayan diplomasiye her zaman inandığını’ bildiren Revançi, “Eğer anlaşmazlıklar diyalog yoluyla çözülebilecekse, kimse savaşmayı tercih etmez; yeter ki iki taraf da koşulların niteliğini anlasın ve hiçbir taraf kendi görüşünü dayatabileceği yanılgısına kapılmasın” dedi.

12 günlük savaşın arka planı

Revançi, İsrail ile 12 günlük savaşın patlak vermesinin arka planına değinerek, “Savaşın nedenini açıklamak için tek bir senaryo benimsemek mümkün değildir, çünkü bu ne bilimsel ne de tarihsel olarak doğrudur” dedi. Revançi, Trump yönetiminin iktidara geldiğinde ‘İran Dini Lideri Ali Hamaney'e müzakerelerin başlatılmasını öneren ve bir sonuca varılamaması halinde savaşa girileceğini ima eden bir mesaj gönderdiğini’ bildirdi. İran'ın yanıtında dolaylı müzakerelere katılmayı kabul ettiğini, Washington'un ise doğrudan müzakereler istediğini söyledi.

Trump yönetiminin ‘güçlü konumundan’ kendi vizyonunu dayatabileceğini düşündüğünü ve ABD'nin dünyanın Trump'a ihtiyacı olduğunu hissettiğini, bunun da İran'la ‘eşit olmayan’ bir şekilde ilgilenmesine yol açtığını açıkladı. Ayrıca, Tahran’ın, Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden gelen bir Amerikan girişimine yanıt olarak, Ummanlı bir arabulucu aracılığıyla dolaylı müzakereleri kabul ettiğini belirtti.

Revançi, ABD’nin mesajlarını BAE aracılığıyla ilettiğini belirterek, “Ancak biz kendi özel nedenlerimizden dolayı yanıtımızı Umman üzerinden verdik” dedi. Beş tur müzakere yapıldığını ve ‘altıncı turdan yalnızca iki gün önce savaşın patlak verdiğini, bunun uluslararası toplumu -hatta Amerikalı gazetecileri bile- şaşkına çevirdiğini’ ifade etti. Washington’un ‘başından itibaren iyimser bir tablo çizdiğini ve iş birliğine hazır olduğunu gösterdiğini, ancak müzakerelere ikircikli bir dille girerek bu yolla hedeflerine ulaşabileceğini sandığını’ söyledi.

cdfrgt
İsrail'in Tahran'a düzenlediği saldırı sonucu yükselen dumanlar, 23 Haziran 2025 (AP)

Amerikalıların ‘çeşitli yöntemler denediğini’ ifade eden Revançi sözlerini şöyle sürdürdü: “Önce ‘sıfır zenginleştirme’ fikrini önerdiler, İran bunu reddettiğinde ise diğer konulara geçerek aynı anda iki cephede birden oynadılar. Müzakerelerle istediklerini elde edemeyeceklerini anladıklarında, güç kullanmaya başvurdular.”

Ülkesinin ‘hızlı sonuçlar beklemediğini ve uluslararası müzakerelerin iniş çıkışlarla dolu olduğunu bildiğini, ancak diplomasi yoluyla bir sonuca ulaşılabileceğine inandığını’ belirtti.

“Savaşın nedenlerinden biri, ABD’nin ikna veya tehdit yoluyla gayri meşru taleplerini gerçekleştirememesiydi” diyen Revançi şu soruları sordu: “Savaş başından beri onların hedefi miydi? Daha sonra ‘Denedik ama başaramadık, bu yüzden savaşa girmek zorunda kaldık’ diyebilmek için önceden zemin mi hazırlıyorlardı? Siyonist varlığın rolü nedir? Başından beri karşı mıydı, yoksa aralarında planlanmış ve koordine edilmiş miydi?”

Bu soruların kesin cevapları olmadığını söyleyen Revançi, savaşın ana nedenlerinden birinin Washington'un diyalog yoluyla taleplerini gerçekleştiremeyeceğine inanması olduğunu bildirdi ve hedefin ‘İran'ın nükleer programını tamamen durdurmak’ olduğunu belirtti. Revançi, ABD'nin bazen ‘İran'ı ikna etmeye ve teşvikler sunmaya’ çalıştığını, bazen de ‘baskı ve tehditlere’ başvurduğunu bildirdi.

Revançi şöyle devam etti: “Trump veya başka bir hükümetin isteği için, bu kadar yatırım yaptığımız bir programı terk edemeyiz. Karşı tarafın Doğu'dan mı Batı'dan mı olduğu bizim için fark etmez... Böyle bir talebi kabul edemeyiz.”

Diğer yandan İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi perşembe günü yaptığı açıklamada, ‘ABD ile görüşmelerin yanı sıra New York'taki müzakerelerin de askıya alındığını ve ABD'nin aşırı talepleri nedeniyle ilerleme kaydedilmediğini’ söyledi.

Bu bağlamda Revançi, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un ‘New York'ta önceden belirlenmiş bir sonuçla müzakereler yapmaya çalıştığını’ kaydetti. Revançi, doğrudan müzakerelerin genellikle daha hızlı olduğunu, ancak ‘kendi şartlarını dayatmak isteyen’ Washington için uygun olmadığını açıkladı.

Avrupa kendi ayağına sıktı

Avrupalıların nükleer müzakere sürecinden çekilerek ‘büyük bir hata’ yaptıklarını söyleyen Revançi, İran'ın snapback sonrası Avrupa ve ABD ile ilişkilerinde yaşanan değişime rağmen, bölge ve dünyadaki ülkelerle ilişkilerini sürdürdüğünü bildirdi.

Nükleer meselenin ‘önemli ve ele alınması gereken’ bir konu olduğunu belirten Revançi, İran'ın ‘diplomasi ve diyaloga açık’ olduğunu, ancak bunun ‘müzakere sürecinde gerçekçi ölçütlerle’ yürütülmesi gerektiğini bildirdi. Revançi, “Tutumumuz sabit ve akılcıdır... Müzakereler sürerken bize saldırıldığında, dünya savaş arayışında olan tarafın biz olmadığımızı anladı” dedi.

gthyu
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, geçtiğimiz cuma günü Rusya ve Çin tarafından İran'a yönelik yaptırımların altı ay süreyle ertelenmesi için sunulan kararı reddetti. (Reuters)

Snapback mekanizmasının devreye girmesinin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde ‘Güvenlik Konseyi'nin kararlarına ilişkin tamamen çelişkili iki tutum’ ile benzeri görülmemiş bir durum yarattığını belirten Revançi, bunun ‘Avrupa'nın hatası’ sonucu olduğunu düşündüğünü ifade etti. İran'ın snapback aşamasına gelmemek için büyük çaba sarf ettiğini belirten Revançi, İran'ın ‘sorunları diyalog yoluyla çözmek istediğini’ ancak karşı tarafın ‘yaptırımları yeniden uygulayarak daha fazla ayrıcalık kazanacağı’ yanılgısına kapıldığını söyledi. Revançi bunu ‘hayalperestlik’ olarak nitelendirdi.

Savaş sonrası hızlanan bölgesel yakınlaşma

Revançi, İran'ın bölgeden dışlandığına dair görüşe yanıt vererek, “Bu karamsar bir görüş. İran'ı dışlama girişimleri olduğu doğru, ancak İran bundan daha büyük” dedi.

İran’ın bölgedeki geniş ilişkilerine dikkat çekerek, bunun ‘tutumların tamamen örtüştüğü’ anlamına gelmediğini belirtti; ancak ‘komşuluk politikası aracılığıyla ilişkilerin ilerletilmesi’ yönünde karşılıklı bir isteğin bulunduğunu vurguladı. Ayrıca, İran’a yönelik son saldırının ve İsrail’in Katar’a yönelik saldırısının, ‘İsrail’in niyetlerine dair endişe ve ABD’ye duyulan güvensizlik nedeniyle’ bölge ülkelerinin iş birliği isteğini artırdığını ifade etti.

Revançi, İran’ın 15 ülkeyle sınırı olduğunu belirterek, bunun ‘değerlendirilmesi gereken büyük ekonomik ve siyasi imkânlar sunduğunu’ söyledi. Bazı eyaletlerde ‘bölgesel diplomasinin’ etkinleştirildiğine dikkat çekti. Yaptırımların var olduğunu ve ‘göz ardı edilemeyeceğini’ ifade ederek, İran’ın içerde ekonomiyi iyileştirmek, dışarıda ise yaptırımları kaldırmak için çalıştığını açıkladı. Ayrıca, komşu ülkelerle iş birliğinin ‘engellenmesinin zor olduğunu’ ve son 10–15 yıllık deneyimlerin ‘yaptırımların aşılmasının mümkün olduğunu’ kanıtladığını vurguladı.

Güven eksikliği

İlgili bir bağlamda, İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Üyesi İsmail Kevseri, “Trump’ın ülkemizle müzakere etme veya bir anlaşma yapma isteğinden söz ettiğinde, onun sözlerine bir an bile güvenemeyiz… Trump'ın kendisi de, müzakereler sürerken Siyonist varlığın İran'a saldırmasına izin verenin ABD olduğunu biliyor” şeklinde konuştu.

Geçtiğimiz ay Reuters, bilgi sahibi bir İranlı kaynağa dayandırdığı haberinde, ‘son haftalarda müzakerelerin yeniden başlaması amacıyla arabulucular aracılığıyla Washington’a birkaç mesaj gönderildiğini, ancak Amerikalıların bu mesajlara yanıt vermediğini’ bildirdi.

Bu ayın başlarında İran Hükümet Sözcüsü Fatma Muhacirani, ABD'li yetkililerin BM Genel Kurulu sırasında İran'ın New York'ta önerdiği toplantıya katılmadıklarını söyledi.

ABD, Avrupalı müttefikleri ve İsrail, Tahran'ı nükleer programını silah geliştirme çabalarını gizlemek için bir paravan olarak kullanmakla suçluyor. Tahran ise nükleer programının barışçıl amaçlarla yürütüldüğünü savunuyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) göre İran, nükleer bomba üretimi için gerekli olan yüzde 90'lık teknik eşiğe yakın yüzde 60 oranında uranyum zenginleştiren tek nükleer silahsız ülke.


İsrail: Hamas tarafından teslim edilen ceset kalıntıları Gazze'de kalan rehinelere ait değil

TT

İsrail: Hamas tarafından teslim edilen ceset kalıntıları Gazze'de kalan rehinelere ait değil

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un Hamad kasabasında rehinelerin cesetlerinin aranması sırasında Mısır’dan gelen araçları izleyen Filistinliler, 27 Ekim 2025 (AP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un Hamad kasabasında rehinelerin cesetlerinin aranması sırasında Mısır’dan gelen araçları izleyen Filistinliler, 27 Ekim 2025 (AP)

İsrail yetkilileri bu sabah, Ebu Kabir Adli Tıp Merkezi'nde yapılan kriminal incelemelerin, Hamas’ın gece boyunca taşıdığı tabutun geriye kalan rehinelerden birine ait ceset kalıntılarını içermediğini, bunun yerine daha önce İsrail’e geri getirilen ve defnedilmiş bir rehineye ait kalıntılar olduğunu ortaya koyduğunu bildirdi. Bu bilgi, İsrail’in Ynet internet sitesi tarafından yayımlandı.

Değerlendirmeye göre, pazartesi gecesi teslim edilen kalıntılar Gazze Şeridi'nde bulunan 13 rehineden hiçbirine ait değil, bu da yaklaşık bir haftalık bekleyişin ardından dünkü teslimatın hiçbir kalıntı iadesi olmadan sona erdiği anlamına geliyor.

Diğer yandan Times of Israel gazetesi bugün, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ‘Gazze anlaşmasının ilk aşamasının Hamas tarafından ihlaline verilecek yanıtı’ görüşmek üzere acil bir toplantı düzenleyeceğini bildirdi.

Gazete, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki sarı hattı genişletmek ve daha fazla araziyi İsrail ordusunun kontrolü altına almak da dahil olmak üzere birkaç olası ‘tepkiyi’ değerlendirdiğini kaydetti.

Hamas, cesetlerin Gazze şehrinin et-Tuffah mahallesinde bulunduğunu ve ABD Başkanı Donald Trump'ın belirlediği son tarihten iki saat önce, saat 21:00 civarında Gazze'nin kuzeyinde teslim edildiğini doğruladı.

Ceset kalıntıları Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne (ICRC) teslim edildi; ICRC de bunları sınırda İsrail güçlerine teslim etti.

Diğer rehinelerin aranması devam ediyor

Öte yandan İsrail güçleri, Gazze'de diğer rehinelerin cesetlerini aramaya devam ediyor. Güçler, geçtiğimiz haziran ayında Arnon Operasyonu sırasında dört rehinenin kurtarıldığı Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki el-Cemal ailesinin evinde çalışıyor.