"Otobüsle Avrupa" yeniden revaçta

Fotoğraf: Kadir Kemal Behar/AA
Fotoğraf: Kadir Kemal Behar/AA
TT

"Otobüsle Avrupa" yeniden revaçta

Fotoğraf: Kadir Kemal Behar/AA
Fotoğraf: Kadir Kemal Behar/AA

Kalabalık aileler, bagaj kolaylığı, uçak korkusu ve uçak bileti fiyatının yüksekliği gibi nedenlerden dolayı İstanbul'dan Avrupa ülkelerine otobüsle yolculuk daha çok tercih edilir hale geldi.Türkiye'den yurt dışına otobüs yolculuğu özellikle Kovid-19 salgını sonrası artış gösterdi.

Otobüs firmaları, yaz döneminde ise İstanbul'dan her gün Avrupa'nın birçok ülkesine 80 ila 100 arasında sefer düzenliyor.

Büyük İstanbul Otogarı ile Aksaray Avrupa Garajı başta olmak üzere farklı noktalardan Almanya, Avusturya, Yunanistan, Bulgaristan, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk gibi birçok ülkeye yolcular otobüsle seyahat ediyor.

Bilet fiyatları Balkanlar'a 40 avrodan başlarken, Almanya'nın farklı kentlerine yolculuk yapacaklar, gidecekleri şehre göre 100 ila 160 avro arasında ücret ödüyor.

"Otobüs firmaları yolcular 3 valizle geldiği zaman da bagajları alıyor"
Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (TOFED) Genel Başkanı Birol Özcan, AA muhabirine, Avrupa'ya Büyük İstanbul Otogarı, Aksaray ve bazı ilçelerden yolcu taşındığını söyledi.

İstanbul'dan her gün en uzak olarak Almanya'ya sefer yapıldığını, sayının günde 8'e kadar çıkabildiğini dile getiren Özcan, Avrupa'ya seyahatte otobüs yolculuğuna ilginin arttığını, araçların dolu gittiğini söyledi.

Pandemiden önce otobüsle yurt dışına seyahate ilginin düşük olduğunu belirten Özcan, şöyle konuştu:

"Uçak bileti fiyatlarındaki artıştan dolayı sefer sayılarımız arttı. Aynı zamanda uçakta bagaj sorunu oluyor, kilo sınırı var. Otobüs firmaları yolcular 3 valizle geldiği zaman da bagajları alıyor. Yolcular bagajdan dolayı otobüsle seyahati tercih ediyor. Ayrıca 4-5 kişilik aile örneğin 500 avroya Türkiye'ye geliyor. Uçağa binse 5 ila 6 katı olabiliyor. Bazı yolcular aktarma da yapabiliyor. Mesela Almanya'ya gidip oradan Belçika, Hollanda'ya gidiyor. Yaz döneminde Avrupa ülkelerine İstanbul'dan günlük 80 ila 100 arasında sefer yapılıyor. Kış aylarında sefer sayısı azalıyor."

Özcan, Avrupa'nın yanında İstanbul'dan doğu ülkelerine de yolcu taşıdıklarının altını çizdi.

Uçak korkusu olanlar da tercih ediyor
Büyük İstanbul Otogarı'ndan Almanya'ya yolcu taşıyan bir firmanın yöneticisi Aysel Demirkurt ise firmalarının perşembe ve pazar hariç Almanya'ya yolcu götürdüğünü anlattı.

Şu anda Avrupa'dan Türkiye'ye gelen yolcuların fazla olduğunu belirten Demirkurt, 15 Ağustos-15 Eylül arasında da Avrupa'ya giden yolcuların artacağını ifade etti.

Demirkurt, uçak biletlerinin pahalılığından dolayı otobüs yolcularının sayısının iyi olduğunu dile getirerek, "Uçak korkusu olanlar, bagajı fazla olanlar, vizeli yeni yolcular otobüsle yolculuğu tercih ediyor." ifadelerini kullandı.

Münih'ten başlayarak Dortmund'a kadar yolcu taşıdıklarını anlatan Demirkurt, "Bilet fiyatlarımız, İstanbul'dan Münih'e 100 avro, Dortmund'a 160 avro. Yurt dışından ülkeye geliş sezonu olduğu için İstanbul bilet fiyatları 130 ila 175 avro arasında değişiyor." diye konuştu.

Demirkurt, İstanbul'dan Münih'e yolculuğun normal şartlarda 27-30 saat arasında değişebildiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:

"Gümrüklerde araç kuyruğu arttığı zaman 40-45 saat arasında da yolculuk sürebilir. Gümrüklerde ne kadar az dururlarsa o kadar erken yolculuk bitiyor. Ayrıca Almanya dağılım noktası. Fransa'ya, Norveç'e, Hollanda'ya, İsveç'e ve İsviçre'ye geçmek isteyenler buradan gidebilir. Pandemiden sonra yolcu sayımız da arttı."

"Haftada 15 sefer düzenliyoruz"
İstanbul'dan Balkan ülkelerine her gün yolcu taşıyan bir firmanın yöneticisi Süleyman Balkan da otobüslerinin Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan ve Kosova'ya gittiğini anlattı.

Haftada Kuzey Makedonya'ya her gün, Arnavutluk ve Kosova'ya üçer gün, Sırbistan'a da tek gün sefer yaptıklarını belirten Balkan, "Yolcular Kuzey Makedonya'ya 12, Kosova'ya 15, Arnavutluk'a 13-14 saatte gidiyor. Toplamda haftada 15 sefer düzenliyoruz. Uçak pahalı, yolcular otobüsü tercih ediyor. Kuzey Makedonya'ya 40 avro, Kosova, Arnavutluk ve Sırbistan'a 50'şer avro tek gidiş bilet fiyatımız." ifadelerini kullandı.

Balkan, yolcuların otobüsle seyahatten son derece memnun olduğunu dile getirdi.

"Kargo taşımadığımız için gümrüklerde beklemeden geçiyoruz"
Avrupa'ya yolcu taşıyan firma çalışan Meryem Ünle ise Yunanistan ile Romanya'ya her gün yolcu götürdüklerini söyledi.

Ünle, express firma oldukları için sadece yolcu taşıdıklarını belirterek, "Kargo taşımadığımız için gümrüklerde beklemeden express olarak geçiyoruz. Bundan dolayı da tercih ediliyor. Uçak fiyatlarının fazla olmasından dolayı yolcular otobüsü tercih ediyor." dedi.

"Panik atağım olduğu için otobüs yolculuğunu tercih ediyorum"
İstanbul'dan Almanya'ya giden yolcu Haydar Şeker de 32 yıldır Almanya'da yaşadığını anlatarak, "Panik atağım olduğu için otobüs yolculuğunu tercih ediyorum. Uçağa da çok bindim, otobüs gibi rahat değil. Yolculuk 36-40 saat arasında değişiyor. Yolculuk sırasında 4 yerde mola veriyoruz. Fiyatlar uygun bence." diye konuştu.

Emre Mutlu ise Hırvatistan Zagrep'e uçak fiyatlarının yüksek olduğunu ve yer bulamadığını dile getirerek, "Yoğunluk var. Bosna'dan gitmeyi düşündüm uçakla. Orası da aynı şekilde. 7 bin lira civarındaydı fiyatlar. Otobüs bilet fiyatı 100 avro." diye konuştu.



Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kaswar Klasra

Hindistan ve Pakistan arasında, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de gerçekleşen yeni bir terör saldırısıyla tetiklenen son şiddet patlaması, dünyanın dikkatini Güney Asya'daki gergin cephe hatlarına yeniden odakladı. ABD öncülüğündeki uluslararası arabuluculuk çabaları, iki nükleer silahlı komşuyu savaşın eşiğinden geri çekmeyi başarmış olsa da, bu ihtiyatlı sakinlik kalıcı bir barış olarak kabul edilemez.

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Keşmir anlaşmazlığına bir çözüm bulunmaması nedeniyle, bölge 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit eden bir gerilimi tırmandırma döngüsünün esiri olmaya devam ediyor.

Bu hadise, on yıldan kısa bir sürede yaşanan üçüncü büyük tırmandırma sayılıyor ve her dalga bir öncekinden daha tehlikeli. Hindistan'ın Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militanları sorumlu tuttuğu Pahalgam'daki saldırı, her iki taraftaki askeri tesisleri hedef alan bir dizi füze ve insansız hava aracı saldırısını tetikledi. Gerginliğin tırmanma hızı ve yoğunluğu, durumun kırılganlığını ve yarımadanın büyük bir felakete kaymaya hazır olduğunu teyit ederek, tehlike seviyesini yükseltti. Önceki örneklerde olduğu gibi, ABD, krizi kontrol altına almak için arabuluculu olarak müdahalede bulundu. Kendisine duyurulmayan Çin ve Körfez çabaları da destek verdi.

Bu model tanıdık hale geldi; Keşmir'de bir terör olayı gerçekleşiyor, onu Hindistan’ın yanıtı,  ardından Pakistan'ın askeri yanıtı takip ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Son şiddet dalgasını diğerlerinden ayıran husus yalnızca yoğunluğu değil, aynı zamanda kullanılan savaş araçlarının gelişmişliğiydi. Her iki taraf da geleneksel askeri güç kullanımının yanı sıra siber operasyonlara ve insansız hava araçlarına başvurdu. Bu çatışma, yapay zekanın, otonom insansız hava araçlarının ve siber savaşın savaş alanını yeniden şekillendirmeye başladığı Güney Asya'nın askeri tarihinde yeni bir bölümü işaret ediyor. Bununla birlikte, siyasi söylem durgun kaldı ve önemli bir dönüşüme sahne olmadı.

 Hindistan, çok daha büyük olan ekonomisi ve Batı'ya giderek daha yakın hale gelmesi sebebiyle stratejik bir ivmeye sahip olduğunu hissedebilir, fakat devam eden istikrarsızlık büyük hedeflerini tehdit ediyor. Tedarik zincirlerini Hindistan'a taşımayı düşünen küresel şirketler, çalkantılı bir bölgesel tablo karşısında tereddüt ediyor. Kalkınma veya kuzeydeki Çin tehdidi ile yüzleşmede kullanılabilecek kaynaklar kronik sınır krizi tarafından tüketiliyor. Dahası, Keşmir'de devam eden huzursuzluk, yerel halkı devletten daha da uzaklaştırıyor ve Yeni Delhi'nin son vermeye çalıştığı ayaklanmayı körüklüyor.

Pakistan’a gelince, yüksek gerilimin maliyeti onun için daha ağır. Uluslararası kredilere bağımlı ve yakın zamanda terörizm finansmanı artırılmış izleme listesinden çıkarılan kırılgan ekonomisi, her tırmandırmada ağır kayıplar yaşıyor.

Pakistan'ın Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak soruşturma teklifi -Hindistan'ın bu tür girişimleri tekrar tekrar reddetmesine rağmen- ciddiye alınmayı hak ediyor. Bu tür konularda şeffaflık ve iş birliği, karşılıklı şüphe döngüsünü kırmaya yardımcı olabilir. Hindistan gerçekten sadece geçici bir ateşkes değil, uzun vadeli bir barışı hedefliyorsa, yanlış değerlendirme riskini azaltacak mekanizmalar kurmak için İslamabad ile ciddi bir diyaloğa girmelidir.

Sadece krizleri yönetmek yerine, iki ülke çatışmanın kökenlerini ele alma gibi daha zor bir göreve girişmelidir. Nükleer silaha sahip iki komşu arasındaki son gerginlik, Keşmir sorununun acilen ele alınması gereken bir nükleer patlama noktası olduğunu teyit etti. Bu kriz Hindistan ve Pakistan'daki 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit ediyor.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları da dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için bu anı değerlendirmelidir

Pakistan, Keşmir sorununun çözümünün ancak diyalog yoluyla mümkün olduğunu kabul ederken, Hindistan askeri baskının siyasi bir çözüme alternatif olmadığını kabul etmelidir. Keşmir'de adil ve kalıcı bir çözüm sadece bölgeyi istikrara kavuşturmakla kalmayacak, aynı zamanda onlarca yıldır arzu edilen ekonomik ve ticari iş birliğinin ve ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacaktır.

Dış baskıyla durdurulan son turun sonucu, sahadaki gerçekleri değiştirmedi. Her iki tarafın askeri kuvvetleri halen yüksek alarm durumunda ve resmi bir barış anlaşması imzalanmadı. Ancak, her iki başkent de kısa vadeli taktik hesapların ötesine geçmeye karar verirse, bu tırmandırma bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları, bağımsız soruşturma organları ve şeffaflığa yönelik karşılıklı taahhütler de dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için baskı yapmak üzere bu anı değerlendirmelidir. Aynı şekilde Pakistan ekonomisini ticaret ve yatırım teşvikleri yoluyla desteklemek, alışılmadık yöntemlere olan bağımlılığını azaltabilirken, Hindistan'ın daha ölçülü bir duruşu Keşmirliler ile genel olarak bölgenin sakinleri arasındaki güveni yeniden inşa edebilir.

Bu ganimet için yapılmış bir savaş değildi ve taraflardan hiçbiri zafer kazanmadı. Aksine bu savaş, Güney Asya'nın uçurumun eşiğinde olduğunun acı bir hatırlatıcısı ve Delhi ile İslamabad liderlerine kalıcı bir barış için gereken sıkı ve zorlu çalışmaya başlamaları yönünde acil bir çağrıydı.