Tayland yargısı seçimleri kazanan Pita'nın vekilliğini askıya aldı

Tayland yargısı seçimleri kazanan Pita'nın vekilliğini askıya aldı
TT

Tayland yargısı seçimleri kazanan Pita'nın vekilliğini askıya aldı

Tayland yargısı seçimleri kazanan Pita'nın vekilliğini askıya aldı

Tayland'da 14 Mayıs'ta yapılan seçimlerden zaferle çıkan reformist İleri Hareket Partisi'nin (MFP) lideri Pita Limjaroenrat'in milletvekilliği Anayasa Mahkemesi tarafından askıya alındı.

Anayasa Mahkemesi'nin kararı, başbakan seçilmeyi uman Pita'nın iktidarı devralma hayallerinin önündeki yeni bir engel olarak görülüyor.

42 yaşındaki Pita'nın vekilliğinin askıya alınma nedeniyse Taylandlı siyasetçinin bir medya şirketinde hisse sahibi olduğuna yönelik iddialar.

Bu yönde bir şikayet olduğunu açıklayan Anayasa Mahkemesi, konuyla ilgili bir karar verilene kadar Pita'nın vekilliğinin askıya alınmasına hükmetti.

Tayland yasalarına göre milletvekilleri medya şirketlerinde hisse sahibi olamıyor. Ancak Pita'nın hisse sahibi olmakla suçlandığı televizyon kanalı 2007'den bu yana aktif değil ve herhangi bir yayını yok.

Pita hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararı, Tayland Parlamentosu'nda başbakanlık oylamasının yapıldığı sırada alındı. Ülkedeki mevcut yasalara göre, Pita bir medya şirketinde hisse sahibi olsa dahi başbakan adayı olarak yarışabiliyor ancak parlamentoya dahil olamıyor ve başbakanlık seçiminde oy kullanamıyor.

Ancak Pita'nın başbakanlık yolundaki tek engel yargı kararları değil.

Tayland'da parlamentonun alt kanadında 500 vekil, parlamentonun üst kanadı olan Senato'da ise ordu tarafından atanan 250 senatör bulunuyor. 

Yeni başbakanın hükümet kurabilmek için 376 oy alması gerekiyor. 

İlk başbakanlık oylamasında oy kullanan 249 senatörden sadece 13'ü Pita lehine oy kullanmıştı. Böylece Pita'nın parlamentoda ve senatoda aldığı destek 324 oya ulaşmıştı.

Pita'nın İleri Hareket Partisi'nin 2014'teki askeri darbeden bu yana ülkeyi yöneten cunta tarafından "düzen dışı" olarak görüldüğü ve bu nedenle ordu tarafından atanan senatörlerin desteğini alamayacağı tahmin ediliyor.

Tayland'da siyaset darbeden bu yana ordunun gözetiminde yapılıyor. Ancak mayıstaki son seçimlerden birinci parti olarak çıkan MFP, merkez sol ve anti-militarist bir parti olarak Tayland siyasetinde yer alıyor.

Parti lideri Pita ise 2020 ve 2021'deki sokak gösterilerine destek veren ve seçimlerde büyük siyasi reformlar vadeden bir isim. 

Mayıstaki seçimlerde MFP 152 sandalye kazanırken, cunta lideri Prayut Chan-o-cha'nın partisinin 36, eski genelkurmay başkanı Prawit Wongsuwan'ın partisininse sadece 40 sandalye kazanabilmesi ülkede askeri yönetimin sona ereceği yönündeki umutları artırmıştı.

Seçimlerde yüzde 36 oy oranına ulaşmayı başaran Pita parlamentodaki başbakanlık seçimiyle ilgili, "Halkın sesine göre oy verirseniz, bu krallıkta isminiz onur ve kıvançla anılacak" diye konuşmuştu.

Senatörlere seslenen Pita, "Lütfen halkın çoğunluğunu temsil eden bir başbakan için oy kullanın" ifadelerini kullanmıştı.

Birçok senatör ve milletvekili, Pita'nın kraliyet yasasında değişiklik yapmak ve monarşiyi devirmek istediğini öne sürerek Taylandlı siyasetçiye destek vermeyeceğini açıkladı. Bu iddiaları reddeden Pita ise, monarşinin kendisini engellemek için bir bahane olarak kullanıldığını belirtiyor.
 

Independent Türkçe, AFP, Guardian, Japan Times



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.