Brüksel ve Paris saldırılarının failleri suçlu bulunduhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4454031-br%C3%BCksel-ve-paris-sald%C4%B1r%C4%B1lar%C4%B1n%C4%B1n-failleri-su%C3%A7lu-bulundu
Brüksel ve Paris saldırılarının failleri suçlu bulundu
Sanık Salah Abdusselam, 2016 Brüksel saldırıları davasında cinayetten suçlu bulundu
Belçika'nın başkentinde kaydedilen bombalı saldırıların bir gün ardından 23 Mart 2016'da Brüksel'deki Maelbeek metro istasyonunun girişinde Fransa Başbakanı Manuel Valls, Belçika eski Başbakanı Charles Michel ve eski Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’ın koyduğu çelenkler (AFP)
Brüksel ve Paris saldırılarının failleri suçlu bulundu
Belçika'nın başkentinde kaydedilen bombalı saldırıların bir gün ardından 23 Mart 2016'da Brüksel'deki Maelbeek metro istasyonunun girişinde Fransa Başbakanı Manuel Valls, Belçika eski Başbakanı Charles Michel ve eski Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’ın koyduğu çelenkler (AFP)
Belçika yargısı, ülkenin başkenti Brüksel’de 32 can kaybına ve en az 300 kişinin yaralanmasına neden olan 2016 terör saldırılarında oynadıkları roller dolayısıyla 10 şüpheliyi terör cinayetlerinden suçlu buldu.
Brüksel mahkemesi, Brüksel'deki 2016’da yaşanan bombalı saldırılarda rol oynayan sekiz kişiyi cinayetten ve cinayete teşebbüsten suçlu buldu. Bunlar arasında Brüksel saldırılarından dört gün önce tutuklanan 2015 Paris saldırılarıyla ilgili davanın baş zanlısı Salah Abdeslam da bulunuyor.
12 Eylül 2022'deki mahkeme oturumunu gösteren bir çizim. Sol baştan Muhammed Abrini, Usame Kerim, Salah Abdeslam ve Süfyan Ayari’nin Mart 2016’da Brüksel'de kaydedilen saldırılar dolayısıyla yargılandığı davanın açılış oturumu (AFP)
Kasım 2015'te Paris'teki saldırıları gerçekleştiren gruptan hayatta kalan tek kişi olan Salah Abdeslam (Abdusselam), terör ve cinayetten hüküm giymişti.
Salah Abdeslam, 130 kişinin ölümüne yol açan, silahların ve bombaların kullanıldığı Paris saldırılarına dahil olduğu için müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.
Mahkeme, 19'u terörizmle suçlanan 20 kişiyi de suçlu buldu.
Mart 2016'daki intihar saldırılarına katılmakla suçlananların yargılanması öncesinde Brüksel'deki Justicia binasındaki mahkeme salonunda Belçikalı bir polis memuru (AFP)
Modern Fransız tarihinin en büyük saldırısı açılan soruşturmaların ardından Eylül 2021'de dava açılmıştı.
Kurbanlar, gazeteciler ve kurbanların aileleri, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Fransa'da kaydedilen en büyük şiddet saldırısının ayrıntılarını takip etmek için Paris'teki mahkeme salonunun önünde sıraya girdi.
Mart 2016’da Brüksel Havalimanı ve metro istasyonunda DEAŞ saldırısı sonucu 32 kişi hayatını kaybetmişti.
Yargılanan kişilerin çoğu, 2015 Kasım ayındaki Paris saldırılarına katıldığı için de hüküm giymişti.
33 yaşındaki Salah Abdeslam, Brüksel’deki saldırıdan günler önce tutuklanmıştı. Abdeslam geçen yıl Fransa’da, 2015’te Paris’te 130 kişinin hayatını kaybettiği DEAŞ saldırıları yüzünden suçlu bulunmuştu. Abdeslam Kasım 2015’teki saldırılardan sonra Belçika’ya kaçmıştı. Paris saldırılarından birkaç ay sonra Brüksel’de gerçekleşen saldırılardaki rolünü reddetmişti.
Abdeslam gibi Muhammed Abrini de hem Paris hem Brüksel saldırılarının faillerinden. Abrini, üzerindeki patlayıcılar infilak etmeyince Brüksel Havalimanı’ndan kaçarken görüntülenmişti. Güvenlik kameralarına yansıyan görüntüleri yüzünden Abrini “Şapkalı adam” olarak tanınıyor. Abrini hakkındaki tüm suçlamaları kabul etmişti.
Brüksel’deki saldırılar 22 Mart 2016’da bir saat arayla meydana geldi. Sabah 08:00’den kısa bir süre önce Brüksel Havalimanı’ndaki patlayan iki bomba ile 16 kişi hayatını kaybetti. Bir saatten biraz fazla bir süre sonra ise Brüksel’in Avrupa Birliği kuruluşlarının yoğun olduğu bir bölgesindeki metro istasyonunda bir patlama daha meydana geldi. Bu patlamada da 16 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı.
13 Kasım 2015’te Paris’te gerçekleşen saldırılarda ise terör örgütü DEAŞ, altı farklı noktayı hedef almıştı. Fransa-Almanya arasında milli maç oynandığı sırada Stade de France ve kalabalık bir konsere ev sahipliği yaptığı esnada Bataclan’a da saldıran terör örgütü, 130 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştu.
Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyorhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5134395-t%C3%BCrkiye-afrikadaki-varl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-silah-ve-ticaretle-g%C3%BC%C3%A7lendiriyor
Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyor
Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
Sagir el-Haydari
Fransa'nın Afrika'daki nüfuzunun gerilediği ve Rusya ve Çin gibi diğer küresel güçlerin kıtada nüfuz mücadelesine girdiği bir dönemde, Türk diplomasisi, çok sayıda silah kullanarak kaynak zengini Afrika kıtasında daha geniş kapsamlı bir varlık gösterme arayışında kararlılıkla ilerliyor.
Türkiye, son dönemde Afrika ülkelerine Bayraktar İHA'ları gibi Türk askeri teçhizatı tedarik ederek verimli askeri ortaklıklar kurmayı başardı. Ancak iş bununla da bitmiyor, Ankara’nın, Afrika Boynuzu gibi bölgelerdeki ciddi krizlerin yatıştırılmasını sağlayan arabuluculukları da bulunuyor.
Bu çabaların bir parçası olarak geçtiğimiz günlerde düzenlenen Antalya Forumu'na, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud başta olmak üzere çok sayıda Afrikalı yetkili katıldı. Ne var ki Ankara'nın oynamaya başladığı ileri rollere rağmen Fransa gibi diğer güçlerin yerini alıp alamayacağı belirsiz.
Stratejik ortak
Aralık 2024'te Türkiye Etiyopya ile Somali arasında arabuluculuk yapacağını duyurdu ve bu adım iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesiyle sonuçlandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anlaşmayı “tarihi” olarak niteledi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Türkiye, Afrika'daki diplomatik varlığını önemli ölçüde pekiştirdi. Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, 2002 yılında 12 olan büyükelçilik sayısı, 2022 yılında 44 büyükelçilik ve konsolosluğa yükseldi. Bu arada Ankara'daki Afrika diplomatik temsilcilikleri 2008'de 10 iken 2023'te 38'e çıktı.
Siyasi araştırmacı Taha Avdetoğlu, “Türkiye, Fransa gibi diğer sömürgeci ülkelerin aksine, Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı. Coğrafi konumu ve birçok alandaki uzmanlığından yararlanarak uzun vadeli ilişkiler geliştirdi, Afrika, Türkiye'nin jeostratejik çıkarları için önemli bir derinlik haline geldi” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı (Reuters)
Avdetoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye'nin, askeri üs kurmuş olduğu Somali'de, enerji güvenliği ve petrol arama gibi birçok kanaldan nüfuzunu artırmaya çalıştığını da gözlemledik. Türkiye, Afrika'da nüfuzunu tesis etme konusunda zorlu meydan okumalarla karşı karşıya kaldı. Özellikle uluslararası alanda Türkiye’nin rolünden derinden rahatsız olan bir diğer büyük güç olan Fransa ile karşı karşıya geldi. Türkiye yumuşak diplomasiyle başarıya ulaştı, dolayısıyla özellikle kıtada elde edilen başarıların ışığında, Türk-Afrika ilişkilerinin Ankara'nın dış politikasında önemli bir yer tutacağına inanıyorum. Bu sadece siyasi ve ekonomik yakınlaşmayla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda savunma sanayi gibi hassas ve önemli bir alanı da kapsayacak.”
Nitekim Türkiye, birçok Afrika ülkesine askeri teçhizat temin etti ve Bayraktar İHA'ları şu anda kıta semalarında uçuyor. Bu adımların, Fransa'nın kıtadan güçlerini ve askeri teçhizatını çekmek zorunda kalmasının neden olduğu zararı telafi etme amacı taşıdığı düşünülüyor.
Ekonomik iş birliği
Türkiye'nin Afrika'ya olan ilgisi yeni değil. Ankara, 2005 yılında Afrika Birliği'nde daimi gözlemci statüsü elde etti ve o tarihten bu yana zorlu Afrika denkleminde kendine yer edinmeye çalışıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı, 2008'den bu yana yaklaşık 30 Afrika ülkesini ziyaret etti ve kobalt ve uranyum gibi değerli madenlere ev sahipliği yapan kaynak zengini bu ülkelere yatırımların yönlendirilmesini istedi.
Avdetoğlu şunu da söyledi: “Türkiye, ekonomik iş birliğiyle Afrika'da ilişkiler kurdu ve güçlendirdi. Son yıllarda enerji ve altyapı yatırımlarını artırarak geniş bir diplomatik rol üstlendi. Afrika ülkelerinde yeni konsolosluklar açıldı, önemli insani yardımlar sağlandı, güvenlik ve askeri iş birliği arttı. Türkiye ile Afrika arasındaki ticaret hacmi 2003 yılında 3 milyar dolar seviyesinden 2023 yılında yaklaşık 35 milyar dolara yükseldi.”
Genişleyen nüfuz
Afrika meseleleri konusunda uzman siyasi araştırmacı Muhammed Turşin ise, “Türkiye'nin Afrika'daki nüfuzu, birçok bölgesel güç gibi, giderek genişlemeye başladı. Ankara bu nüfuzu uzun yıllar boyunca burslar, yardımlar, yardım projeleri ve sivil toplumu destekleme yoluyla yumuşak diplomasiyi kullanarak oluşturdu” dedi.
Turşin, yumuşak diplomasinin Afrika'da Türkiye’nin nüfuzunu güçlendirme ve pekiştirmede başarılı olduğunu, son olarak Türkiye’nin, askeri ortaklıklardan yararlanarak Afrika ülkelerine Bayraktar gibi gelişmiş silah sistemleri tedarik etmeye başladığını sözlerine ekledi.
Turşin’e göre “Türk stratejisi askeri ve ekonomik boyutlara dayandı ve genellikle yumuşak diplomasiyi kullandı. Ankara, pek çok uluslararası güçten farklı bölgesel yönelimlere sahip ve her zaman kendi çıkarlarını ve ortaklık kurduğu ülkelerin çıkarlarını ön planda tutuyor.”
Türkiye, Fransa'nın Burkina Faso, Nijer, Mali gibi ülkelerden çekilmesinden faydalanmaya çalışarak, bu ülkelere askeri teçhizat temin etmeyi teklif etti. Bayraktar İHA'ların teslim edildiği Mali gibi bunlardan bazılarıyla anlaşmalar yapılmış durumda.
Sınırlı güç ve kapasite
Erdoğan, son döneminde ülkesinin Afrika ile ticaret hacmini 75 milyar dolara çıkarma arzusunda olduğunu dile getirdi. Ancak Rusya ve Çin gibi diğer bölgesel güçlerin de aynı şeyi yapmaya çabaladığı bir ortamda Ankara'nın bunu başarabileceği belirsiz.
Türkiye'nin Afrika'da yaklaşık 71 askeri ataşesi bulunuyor ve askeri satışları, insansız hava araçları ve diğer ekipmanlarla birlikte yaklaşık 328 milyon dolara yükseldi.
Nijeryalı siyasi araştırmacı Muhammed Aval, “Türkiye'nin gücü ve kapasitesi, Rusya gibi doğrudan çatışmalara dahil olmuş diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sınırlı. Ancak Ankara'nın politikasının olumlu bir yönü de var; müdahalede bulunduğunda riskleri azaltması” dedi.
Aval, “Türkiye'nin ekonomik ve ticari alan ile sınırlı kalması, kendisi açısından olumlu bir nokta. Ancak askeri teçhizatını tanıtma hamlesi, ulusal güvenlikleri üzerindeki olumsuz etkilerinden zaten korkan diğer Afrika ülkelerinin öfkesini uyandırabilir” diye ekledi. “Özellikle Sahel bölgesinde yeni nesil yöneticilerin yükselişiyle birlikte Türkiye'nin Afrika'da yaşanan siyasal ve ekonomik değişimleri dikkatle ele alması gerektiğini” vurguladı.