Afrika’daki darbelerde Rus bayrağının açılmasının nedenleri

Fotoğraf Altı: Niamey’de Rusya bayrağı dalgalandıran darbe yandaşları. (AP)
Fotoğraf Altı: Niamey’de Rusya bayrağı dalgalandıran darbe yandaşları. (AP)
TT

Afrika’daki darbelerde Rus bayrağının açılmasının nedenleri

Fotoğraf Altı: Niamey’de Rusya bayrağı dalgalandıran darbe yandaşları. (AP)
Fotoğraf Altı: Niamey’de Rusya bayrağı dalgalandıran darbe yandaşları. (AP)

Başta Sahel bölgesi ve Batı Afrika ülkeleri olmak üzere Afrika ülkelerinde meydana gelen darbelerde Rus bayrağının açılması adeta olağan hale geldi. Hatta bazı ülkelerde düzenli siyasi gösterilerde bile Rus bayrağı göndere çekiliyor. Peki, neden özellikle Rus bayrağı?

Mali Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita yönetiminin son yıllarında güvenlik politikalarının başarısızlığı ve ülkenin kuzeyindeki terör örgütlerinin tehdidine karşı koyamaması üzerine öfkeli halk protestoları hız kazandı. 23 Haziran Hareketi’ne mensup öfkeli protestocular, Keita ve Fransa’ya tepki gösterdi.

2020’de Mali’de halkın öfkesi arttı ve protestocular Fransız bayrağını yakmaya başladı. Aynı renklerdeki, fakat farklı bir düzen ve yöndeki üç şeritli beyaz, mavi, kırmızı Rus bayrağı yavaş yavaş görünmeden önce, Fransız askerlerinin Mali’den sürülmesini isteyen pankartlar havaya kaldırıldı.

Mali’de zaman geçtikçe Rus bayrağının görünümü arttı ve Fransız karşıtı sloganlarla ilişkilendirildi. Her zaman, 2013’ten beri terörle mücadele bahanesiyle Sahel’deki askeri varlığını ikiye katlayan eski sömürgeci güç olan Fransa’ya karşı ‘halkın hoşnutsuzluğunun’ bir ifadesi olarak görüldü. Ancak terör artmaya devam etti.

2020’de Mali’de darbeyi destekleyen gösterilerde elbette Rus bayrağı güçlü bir şekilde boy gösterdi. Ayrıca geçen yıl Burkina Faso’daki darbede yeniden ortaya çıktı. Ve şimdi Nijer’de sorunlu bölgede yeni bir askeri darbe sırasında yeniden beliriyor.

Afrika meselelerini takip eden Moritanyalı araştırmacı Muhammed el-Emin Ould Dah, bazı Afrika ülkelerindeki gösterilerde Rus bayrağının tekrar tekrar ortaya çıkmasının sadece ‘halkın hoşnutsuzluğuna’ indirgenemeyeceğine dikkat çekti. Ancak halkın hoşnutsuzluğunun da etkisi olduğunu söyleyen araştırmacı, bu hoşnutsuzluğun, kibirli politikası ve Batılı ortaklarıyla teröre karşı mücadelede başarısızlığı ve kapsamlı kalkınmayı sağlamada temsil edilen en büyük zorluğu ortaya koyması nedeniyle Fransa’ya yöneltildiğini vurguladı.

Moritanyalı araştırmacı konuya dair şu değerlendirmede bulundu:

Bu, birden fazla faktöre dayanıyor. Bu faktörlerin arasında bölgede artan Rus etkisi ve destekçileri, Afrika’da Fransa ve Batı’nın yerine Rusya’nın geçmesi projesini destekleyenlerin Rusya’nın varlığını popüler bir talep gibi göstermeye çalışmaları da yer alıyor. Bu bağlamda koordineli medya kampanyaları var.

Araştırmacı, darbelere destek veren gösterilerde Rus bayrağının tekrar tekrar ortaya çıkmasının, Rusya’nın Orta Afrika Cumhuriyeti gibi bazı ülkelerle kurduğu ortaklık ve iş birliğinden ve ardından Rusya’nın (önce Mali’de, sonra Burkina Faso’da ve şimdi de Nijer’de olduğu gibi) bazı darbeci hareketlerle kurduğu koordinasyondan da kaynaklandığını dile getirdi.

Moritanyalı araştırmacı, Afrika’da güçlenen bir ‘Rus akımına’ işaret etti. Bu akımın Batı’ya ve Fransa’ya kızan, Rusya ile iş birliğini Batı hegemonyasından çıkış yolu olarak gören bir grup genç Afrikalı subaydan’ oluştuğunu vurguladı.

Muhammed el-Emin Ould Dah, Afrikalıların Rus bayrağını dalgalandırdığında servetleri koruyan gerçek yatırımlar yaratarak, kapsamlı kalkınma sağlamak için büyük ülkelerle gerçek bir ortaklık aradıklarını söyledi. Ayrıca bunun Afrika halklarının menfaatlerinin artmasına, Afrika’ya, halklarına ve hükümetlerine saygıyla bakılmasına olanak tanıdığını dile getirdi.

Ancak Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre geçen şubat ayında Fildişi Sahili’nde bir siyasi partinin gösterileri sırasında dört gencin bayrak çekmesi gibi son zamanlarda alışılagelmiş bağlamın dışında yapılan gösterilerde Rus bayrağının dalgalandırılmaya başlanması dikkat çekti. Söz konusu gençler, kısa süre sonra ülke yetkilileri tarafından tutuklanmış ve soruşturmaya tabi tutulmuştu.

Fildişi Sahili’nin eski Cumhurbaşkanı Laurent Gbagbo liderliğindeki siyasi parti bile olayla ilgili olarak yaptığı açıklamada, gösteriyi düzenleyenlerin dört gençten Rus bayrağını katlayıp saklamalarını istediğini söyledi. Gbagbo, olayı ‘partinin imajını karalama girişimi’ olarak nitelendirmişti.

Böylece Rus bayrağının dalgalandırılması, hala Fransız konvoyunda bulunan Batı Afrika ülkelerinde bayrağın sahibi hakkında soruşturmaya konu olan bir ‘suçlama’ haline geldi. Yapılan değerlendirmeler ilk askeri darbeyle Rus bayrağının açılması ve Fransa bayrağının yakılmasıyla durumun kısa süre içinde değişebileceği yönünde.



İsrail Hava Kuvvetleri subayı Azarzar ve eşi kripto ödemeler karşılığında İran istihbaratına casusluk yapmakla suçlanıyor

2024’te İran adına casusluk şüphesiyle gözaltına alınan bir kişinin İsrail polisi tarafından paylaşılan fotoğrafı (Arşiv)
2024’te İran adına casusluk şüphesiyle gözaltına alınan bir kişinin İsrail polisi tarafından paylaşılan fotoğrafı (Arşiv)
TT

İsrail Hava Kuvvetleri subayı Azarzar ve eşi kripto ödemeler karşılığında İran istihbaratına casusluk yapmakla suçlanıyor

2024’te İran adına casusluk şüphesiyle gözaltına alınan bir kişinin İsrail polisi tarafından paylaşılan fotoğrafı (Arşiv)
2024’te İran adına casusluk şüphesiyle gözaltına alınan bir kişinin İsrail polisi tarafından paylaşılan fotoğrafı (Arşiv)

İsrail Başsavcılığı, Hayfa Körfezi’ndeki Kiryat Yam kentinde yaşayan 27 yaşındaki Şimon Azarzar hakkında, İran istihbaratına İsrail’deki “hassas” tesis ve noktalarla ilgili görüntü ve bilgi aktardığı iddiasıyla hazırladığı iddianameyi bugün mahkemeye sundu.

İsrail polisi ile iç güvenlik teşkilatı Şin Bet’in ortak açıklamasına göre Azarzar ve eşi – her ikisi de Yahudi İsrail vatandaşı – geçen ekim ayında İran istihbaratıyla iş birliği yaptıkları ve doğrudan talimat alarak güvenlik amaçlı görevler yürüttükleri şüphesiyle gözaltına alındı.

Açıklamada, soruşturmanın Azarzar’ın bir yılı aşkın süredir İran istihbarat unsurlarıyla doğrudan temas halinde olduğunu ortaya çıkardığı belirtildi. Zanlının bu süre içinde İsrail’deki hassas bölgeleri fotoğrafladığı, koordinatlarını ilettiği ve İsrail ordusundaki üslere ilişkin bilgi sağlamayı teklif ettiği ifade edildi.

Ayrıca Azarzar’ın, Hava Kuvvetleri’ne bağlı bir üste yedek hizmet veren eşinin görevinden yararlanarak orduya ve askeri tesislere ilişkin bilgilere eriştiği öne sürüldü.

Açıklamaya göre sanık, gerçekleştirdiği faaliyetler karşılığında dijital para transferleri yoluyla ödeme aldı.

Orduda hemşire olarak görev yapan eşi de aynı suçlamayla gözaltına alındı; ancak hakkında hazırlanan iddianame henüz tamamlanmadı. Eşinin İran istihbaratı tarafından işe alındığını bilmediğini, kendisinden elde ettiği bilgilerin sıradan eş sohbetlerinden ibaret olduğunu savunuyor.

Bu olay, İsrail’de son bir ay içinde İran adına casusluk yaptıkları iddiasıyla hazırlanan beşinci iddianame niteliğinde. Güvenlik birimlerine göre zanlıların çoğu maddi saiklerle hareket etti. Bu kişiler, benzer suçlamalarla tutuklu bulunan yaklaşık 40 kişiyle birlikte, Filistinli güvenlik tutuklularının da bulunduğu Damon Cezaevi’nde özel bir bölümde tutuluyor.

Öte yandan İran da son günlerde İsrail adına casusluk yaptıkları gerekçesiyle kendi vatandaşlarından oluşan yedi kişilik bir hücreyi yakaladığını duyurdu.


BM Güvenlik Konseyi yarın “Gazze Gücü” için oylamaya gidiyor… Washington–Moskova hattında veto gerilimi

Gazze Şeridi'nin merkezinde Filistinli mülteciler havaların soğumasıyla çadırlarda zor şartlarda yaşıyor(Reuters)
Gazze Şeridi'nin merkezinde Filistinli mülteciler havaların soğumasıyla çadırlarda zor şartlarda yaşıyor(Reuters)
TT

BM Güvenlik Konseyi yarın “Gazze Gücü” için oylamaya gidiyor… Washington–Moskova hattında veto gerilimi

Gazze Şeridi'nin merkezinde Filistinli mülteciler havaların soğumasıyla çadırlarda zor şartlarda yaşıyor(Reuters)
Gazze Şeridi'nin merkezinde Filistinli mülteciler havaların soğumasıyla çadırlarda zor şartlarda yaşıyor(Reuters)

ABD’nin Gazze için Başkan Donald Trump tarafından açıklanan yol haritasını benimsetmeyi amaçlayan karar tasarısı, Müslüman  ve Arap ülkelerinin desteğiyle  pazartesi günü Güvenlik Konseyi’nde oylanacak. Ancak Rusya'nın veto hakkını kullanma ihtimali büyük bir tehdit oluşturuyor. Rusya’nın metni, BM’nin “uluslararası istikrar gücü” için seçenekler sunmasını talep ediyor ve Trump’ın öngördüğü “Barış Konseyi”ne yapılan atıfları metinden çıkarıyor.

ABD diplomasisi, haftalardır müzakere edilen tasarının oylamasına hazırlanmak için temaslarını yoğunlaştırdı. Washington, bu kararın, 20 maddelik ABD planının ikinci aşamasına geçilmesi için hukuki zemin oluşturmasını ve uluslararası istikrar gücüne resmiyet kazandırmasını hedefliyor.

Müzakerelerde, veto hakkına sahip beş daimî üye dahil 15 ülke arasında zaman zaman gerilim yaşandı. Rusya, Fransa ve Cezayir, tasarıya Filistin devletinin açıkça desteklenmesini eklemek isterken; Çin, Trump planının tamamen metinden çıkarılmasını talep etti. Birçok üye ayrıca Gazze’deki geçiş sürecinde Filistin Yönetimi’nin rolünün netleştirilmesini istedi.

sadfer
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (Reuters)

Tasarıda, “Filistin Yönetimi’nin reform programını samimiyetle uygulaması ve Gazze’nin yeniden imarında ilerleme sağlanması sonrasında, Filistin devletine giden güvenilir bir yolun oluşabileceği” belirtiliyor. ABD, İsrail ve Filistinliler arasında “barışçıl ve müreffeh bir ortak gelecek için siyasi ufuk” belirleyecek bir diyalog başlatacağını da vurguluyor.

Oylama, BM Güvenlik Konseyi Başkanlığı tarafından pazartesi günü ABD saatiyle 17.00’de yapılacak.

Rusya’nın itirazı ve karşı tasarısı

Rusya’nın veto kullanma ihtimali masada. Moskova’nın sunduğu karşı tasarı, ABD metninden duyduğu rahatsızlığın işareti olarak değerlendiriliyor. Çin’in de Rus tutumuna yakın durduğu bildirildi. Diplomatik kaynaklar, tasarının en az dokuz oyla kabul edilebileceğini, Rusya ve Çin’in ise veto yerine çekimser kalmayı tercih edebileceğini öngörüyor.

ABD’nin BM Daimî Temsilciliği, Rusya’nın hamlesine tepki göstererek “Müzakerelerin kritik aşamasında fitne yayma çabalarının Gazze’deki Filistinliler için ağır sonuçlar doğurabileceğini” belirtti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Trump planının “Ortadoğu’da barış için en iyi yol” olduğunu savunurken, oylamanın süreci ileri taşıyacağını ifade etti. ABD’nin BM Büyükelçisi Mike Waltz ise “Washington Post” için kaleme aldığı yazıda, tasarıya karşı çıkmanın “Hamas’ın yönetiminin sürmesi ya da İsrail’le yeni bir savaşın” tercih edilmesi anlamına geleceğini söyledi.

İngiltere de tasarıya destek vererek tarafları “Trump planını uygulamak üzere birlikte çalışmaya” çağırdı.

ABD tasarısının içeriği

11 maddelik ABD tasarısı, Trump’ın açıkladığı Gazze savaşını bitirme planını onaylıyor. Metin, Gazze’nin yeniden inşasını koordine edecek uluslararası hukuki statüye sahip geçici bir “Barış Konseyi” kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Ayrıca insani yardımların tam kapasiteyle yeniden başlaması gerektiğini vurguluyor.

dfrgt
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şehri'ne düzenlediği gece baskınında yıkılan bir evin enkazının altından bir ceset çıkardı (AFP)

Önemli maddelerden biri, Gazze’de “uluslararası geçici istikrar gücü” kurulmasını öngörüyor. Bu güç, Mısır ve İsrail’le yakın koordinasyon içinde sınırların denetimi, güvenliğin sağlanması ve silahsızlandırma görevlerini üstlenecek.

Rusya’nın tasarısı

Yedi maddelik Rus tasarısı ise Gazze’de ateşkes ve rehine takası sürecini memnuniyetle karşılıyor ve BM Genel Sekreteri’nden “Gazze’de istikrar gücü seçeneklerine ilişkin acil rapor” talep ediyor. Ayrıca Gazze’de demografik veya bölgesel değişiklik girişimlerini reddediyor; iki devletli çözüm ve Gazze–Batı Şeria bütünlüğünün korunmasını vurguluyor.

Rusya, BM’nin “hesap verebilirlik ve gözetim” rolünü güçlendirmesi gerektiğini savunarak ABD metninin temel BM kararlarına yeterince dayanmadığını öne sürdü.


Arakçi: Nükleer programımız UAEA düzenlemelerine uygun olarak ilerliyor

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
TT

Arakçi: Nükleer programımız UAEA düzenlemelerine uygun olarak ilerliyor

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bugün yaptığı açıklamada, Tahran'ın barışçıl çözümler ve diyaloğa bağlı olduğunu belirterek, nükleer programının Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) düzenlemelerine uygun olarak ilerlediğini vurguladı.

Tahran'da düzenlenen ‘Saldırı Altındaki Uluslararası Hukuk... Saldırganlık ve Meşru Müdafaa’ konferansında yaptığı konuşmada Arakçi, İran'ın nükleer programı sorununu çözmek için müzakere yoluna gitmenin gerekliliğine atıfta bulunarak, ABD ve diğer ülkelerin ‘diplomasi dışında bir çözüm bulamayacağını’ ifade etti.

Arakçi, ABD Başkanı Donald Trump'ın benimsediği ‘güç yoluyla barış’ politikasını eleştirdi ve bunun ‘güç yoluyla hakimiyet kurmaya dayalı yeni bir yaklaşımın örtüsünden’ başka bir şey olmadığını söyledi.

Arakçi, ABD'nin izlediği politikanın ‘diplomasiyi daha fazla militarize ve marjinalize ettiğini’ belirtti.

Tahran, ABD ve üç Avrupa ülkesinin UAEA Yönetim Kurulu'na yeni bir karar taslağı sunma hamlesine karşı uyarıda bulunurken, UAEA ise İran’a, özellikle yüksek oranda zenginleştirilmiş olan uranyum stokunu ‘en kısa zamanda’ doğrulamasına izin vermesi çağrısında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın İran resmi haber ajansı IRNA’dan aktardığına göre, İran'ın UAEA Daimî Temsilcisi Rıza Necefi cuma günü yaptığı açıklamada şöyle dedi: “UAEA Genel Direktörü’nden artık geçerliliğini yitirmiş önceki kararlara dayalı raporlar sunmasını talep etmek sadece yasa dışı ve haksız olmakla kalmayıp, durumu daha da karmaşık hale getirerek diplomatik sürece yeni bir darbe vurmaktadır.”

“Söz konusu ülkeler, İran halkına mantıksız görüşlerini dayatmak için uluslararası mekanizmaları suistimal etmeye devam ediyor” diyen Necefi, Batı'nın beklenen hamlesinin ‘ABD ve Siyonist varlığın İran'a yönelik saldırganlığı sonucu ortaya çıkan İran'daki güvenlik önlemlerinin uygulanmasında hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini’ vurguladı.

Bu hafta başında G7 tarafından yayınlanan bir açıklamada, İran'dan UAEA ile tam iş birliğini yeniden başlatması ve Trump yönetimi ile doğrudan görüşmelere başlaması istendi.