Netanyahu’dan Washington'ın Maliye Bakanı Smotrich’i boykotuna karşı arabuluculuk çabası

FKÖ Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh, aşırı sağcı hükümetin imajının parlatılmasına karşı uyardı

Batı Şeria'nın Ürdün'e açılan Kerame Sınır Kapısı (Sosyal medya siteleri)
Batı Şeria'nın Ürdün'e açılan Kerame Sınır Kapısı (Sosyal medya siteleri)
TT

Netanyahu’dan Washington'ın Maliye Bakanı Smotrich’i boykotuna karşı arabuluculuk çabası

Batı Şeria'nın Ürdün'e açılan Kerame Sınır Kapısı (Sosyal medya siteleri)
Batı Şeria'nın Ürdün'e açılan Kerame Sınır Kapısı (Sosyal medya siteleri)

Tel Aviv'deki siyasi kaynaklar, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun temsilcilerinin, ABD yönetimini, aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’i Washington’ın onaylanmasını istediği önerilere karşı çıkmayı bırakması amacıyla boykot etmekten vazgeçirmeye çalıştıklarını söylediler.

Aynı kaynaklara göre Netanyahu, ABD’li yetkililere, İsrail tarafından Filistin Yönetimi'ne verilen borçların ödemelerini erteleme kararını verecek olan yetkilinin Maliye Bakanı Smotrich olduğunu hatırlatarak, aynı zamanda Savunma Bakanlığı'nda ikinci bakan ve Batı Şeria'daki sivil işlerden sorumlu olan Smotrich’in hem boykot edilip hem de ABD’nin taleplerini kabul etmesini beklemenin akla yatkın olmadığını vurguladı.

Kaynaklar, Netanyahu’nun Smotrich ile kapalı kapılar ardından görüşmeler yaptığını ve ABD’nin boykotunu sona erdirmenin Smotrich’in söz konusu önerilere yönelik muhalefetini azaltacağını bildiğini belirttiler.

sacdf
Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich, geçtiğimiz ekim ayında İsrail'in güneyinde destekçileriyle bir araya geldikleri mitinge katıldılar (AFP)

Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in onaylanmasına karşı çıktığı ve aralarında Filistin Yönetimi'nin çökmesini önlemek için sivil ve ekonomik kolaylıklar sağlanmasının da yer aldığı öneriler, Güvenlik İşleri İçin Küçültülmüş Bakanlar Kurulu (KABİNET) tarafından beş saat süren bir toplantıda sunuldu.

zxsc
10 Temmuz'da Lübnan sınırı yakınlarında düzenlenen tatbikata katılan İsrail askerleri (EPA)

KABİNET toplantısında, İsrail ile Hizbullah arasında yükselen tansiyona atıfla ‘kuzey cephesindeki son durum’ üzerinde duruldu. Bu konuda nasıl bir tutum sergileneceğine ilişkin fikir birliğine varılırken Filistin meselesine ayrılan bölümde Başbakan Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Gallant ve İsrail ordusu Golani Birlikleri Komutanı Gassan Alian ile Maliye Bakanı Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir arasında anlaşmazlıklar ve tartışmalar yaşandı. Smotrich ve Ben-Gvir, terörü teşvik ettiğini iddiasıyla Filistin Yönetimi’ne ekonomik kolaylıklar sağlanmasına karşı çıktılar.

Netanyahu, Smotrich'e kendisiyle özel olarak görüşeceğini söyleyerek konuyu oylamaya sunmayı reddetti. KABİNET, bu konuda karar verme yetkisini Netanyahu ve Gallant'a verdi.

İsrailli basını aktardığına göre toplantı sırasında Ben-Gvir, Filistin Yönetimi’ne ekonomik kolaylıklar sağlamanın mantığını anlamadığını söyledi. Kanal 13 televizyonunun haberine göre Ben-Gvir, toplantıda hazır bulunanlara dönerek, “Öldürmek üzere eğitildiklerini biliyorsunuz, İsrail Devleti'ni hedef aldıklarını biliyorsunuz” dedi. Ardından ekonomik kolaylıkların neden şimdi sağlamak istendiğini sorgulayan Ben-Gvir, “Neden tam olarak şimdi, eylemlerin sıklaştığı bir zamanda?” diye sordu. Netanyahu ise bu soruya, “Filistin Yönetimi’nin istikrarını pekiştirmeliyiz” yanıtını verdi.

Netanyahu’ya yakınlığıyla bilinen İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer, yaptığı açıklamada, , Filistin Yönetimi’ne sağlanması öngörülen ekonomik kolaylıkların, son dönemde Batı Şeria'da yerleşim birimlerinin inşasına hız verilmesinden sonra ABD yönetimine verilen sözlerden biri olduğunu söyledi.

dfer
Geçtiğimiz nisan ayında Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı’ndan İsrail'e geçen Filistinli işçiler (AFP)

Siyasi kaynaklara göre söz konusu ekonomik kolaylıklar arasında el-Halil kentindeki Terkumiye ilçesinde (planlaması 2020'de yapılan) yeni bir sanayi bölgesinin kurulması, (eski bir karar olan) Allenby (el-Kerame) Sınır Kapısı’nın çalışma saatlerinin uzatılması ve aylık 500 milyon şekel (yaklaşık 145 milyon dolar) olarak tahmin edilen Filistin Yönetimi’nin ödenmemiş borçlarının yeniden planlanması ve ödemelerinin ertelenmesi yer alıyor.

İsrail'deki Filistinli işçilerin sayısını artırılması, Filistin Yönetimi yetkililerine uygulanan yaptırımları kaldırması ve hareket özgürlüğü için VIP kartlarının iade edilmesi gibi başka kolaylıkların sağlanması da planlanıyor. İsrailli kaynaklar, söz konusu kolaylıkların ABD yönetiminin detaylı talebi üzerine belirlendiğinin altını çizdiler.

Öte yandan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh, İsrail tarafından sağlanması planlanan kolaylıklarla ilgili olarak sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “İsrail hükümeti, gözlere kül atmaktan öteye gitmeyen adımlarla kendi imajını parlatmaya çalışan ırkçı bir hükümettir. Filistin Yönetimi'ni ablukaya alan, onu zayıflatmaya ve baltalamaya çalışan İsrail hükümetidir” ifadelerini kullandı.

Filistin halkının sorununun ‘gitmesi gereken işgalci olduğunu’ söyleyen Şeyh, ABD yönetimini uluslararası meşru kararlar ve anlaşmalar temelinde yaratıcı bir siyasi inisiyatif sunmaya ve İsrail işgalini sona erdirmek için ciddi müzakereleri başlatacak siyasi bir hedef belirlemeye çağırdı.

FKÖ Yürütme Konseyi Genel Sekreteri, sözlerini şöyle sürdürdü:

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın İsrail-Filistin İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Andrew Miller ile kısa bir süre önce yaptığım görüşmede kendisine ABD yönetiminin İsrail'i tek taraflı olarak attığı tüm adımlardan geri çekilmeye zorlamak için ciddi ve etkili şekilde baskı yapması gerektiğini söyledim. Akabe ve Şarm eş-Şeyh'teki toplantılarda bunun için çabaladım.

FKÖ Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Şeyh, ABD’ye Filistinlilerin öldürülmesini savunan ve bunu da yapan Yahudi gruplarını terör örgütleri olarak sınıflandırması ve uluslararası terör örgütleri listesine alması çağrısında bulundu.



Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
TT

Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)

Refik Huri

ABD, “uluslar inşa etme” başlıklı savaş döneminden Ukrayna, Gazze ve İran nükleer dosyasında acil uzlaşılar dönemine geçişi tamamlıyor. Her iki durumda da ABD dünyadaki komplikasyonları anlamaktan aciz gibi görünüyor.

Savaşlar döneminde, Başkan George W. Bush başkanlığında neo-muhafazakarlar, el-Kaide’nin New York'taki Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik saldırısını Afganistan'ı, ardından Irak’ı istila etme, Taliban ile Başkan Saddam Hüseyin rejimlerini devirme, dönemin ulusal güvenlik danışmanı Condoleezza Rice’ın, “Yeni Ortadoğu” olarak adlandırdığı planı gerçekleştirmeye çalışarak dünyayı zorla değiştirme hırsları için kullandılar.

Başkan Donald Trump'ın varmaya çalıştığı uzlaşılar döneminde ise itici güç anlaşmalar politikasıdır. Dünya Trump'ın ve etrafındaki oligarşinin gözünde savaş alanı değil, bir borsadır. Ukrayna, Gazze ve nükleer dosyada zor uzlaşılar için müzakereleri yürüten kişi ise krizler, savaşlar, jeopolitik ve stratejik çatışmalar dünyasında deneyimsiz olan gayrimenkul geliştiricisi Steve Witkoff'tur.

Beyaz Saray'daki karar alıcıya gelince, temsilcisinden daha deneyimli değil ve kararlarında içgüdü ile basit algıya güveniyor, bu şekilde ABD'yi değiştirmek istedi ve karmaşık bir dünyaya tosladı. Kendilerine hizmet eden anlaşmalara açık olsalar bile, ideoloji tarafından yönlendirilen üç oyuncu ile canlı yayında dilediği iyi dilekler ve iyi niyetli çağrılarla başa çıkmaya çalıştı. Bunlardan ilki, yorumcu Nahum Barnea tarafından “iki ayak üzerinde yürüyen bir yanlış anlama” olarak tanımlanan Binyamin Netanyahu’dur. İkincisi, İmam Humeyni'nin dediği gibi, ABD'ye düşmanlığı devrimin temellerinden biri saymaya bağlı kalan, İslam Cumhuriyeti'nin güçlü bir devlet ve Devrim Muhafızları’nın anayasaya göre ihraç etme görevini üstlendiği bir devrim olduğunda ısrar eden İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney’dir. Sonuncusu, istihbarattan Kremlin liderliğine yükselen, ABD, Avrupa ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Sovyetler Birliği'nin devrilmesinden sonra “tarihin sonu” olduğunu hayal ederek muzaffer gibi davranan herkesten Rusya’nın intikamını almaya başlayan tecrübeli Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’dir.

ABD Taliban’ı devirdikten sonra en uzun Amerikan savaşı haline gelen Afganistan'da 18 yıl boyunca savaştı ve “uluslar inşa etme” planını uygulamaya çalıştı.  General Stanley Allen McChrystal’ın dediği gibi, ABD, “geleneksel yollarla devrimci hedeflere ulaşmak istedi.” Yine ABD’nin en önemli komutanlarından olan McChrystal’a göre “başarı ölçeği öldürdüğümüz Taliban unsurlarının sayısı değil, aksine koruduğumuz nüfus sayısıdır.” Bir görgü tanığına göre, ABD’den yardımlar alanlar ve gündüz polikliniklerinde tedavi edilenler, geceleri ona karşı savaşıyorlardı. ABD, eski istihbarat direktörü Richard Helms'in şu sözlerini okumadı: “Ortadoğu politikaları ile ilgili tüm saçmalıkları unutun ve yüzyıllık ömürleri olan hususlara, dini mezhepler, aşiretler, kabileler ve etnik kökenlere dikkat edin.” Yine ABD, “Bir Afgan'ı kiralayabilirsiniz ama satın alamazsınız” diyen kişinin tavsiyesini dikkate almadı ve savaş Taliban’ın iktidara dönmesi ve kendisinin Kabil'den aşağılayıcı bir biçimde çekilmesiyle sona erdi.

ABD Irak'ı da kısa bir fırtınalı savaşın ardından işgal etti, Saddam Hüseyin rejimini devirdi ama çok geçmeden sokaklarında boğuldu. Terör diye adlandırdığı eylemlerle şiddetli bir direnişle karşı karşıya kaldı. Demokrasinin Irak'tan bölgeye yayılarak onu kaplayacağını hayal etti. Richard Perle'in dediği gibi saf bir şekilde “Saddam'ın devrilmesinin İranlıları Mollalar diktatörlüğünden kurtulmaya motive edeceğine” inandı. Ama bunun yerine Irak'ı “şer ekseni” içinde yer alan İslam Cumhuriyeti'ne altın bir tabakta sundu.

ABD anayasa uzmanı Noah Feldman'ın “hızlı seçimler yapmak demokrasiye hizmet etmeye kendisini adamamış, yanlış kişileri iktidara getirir” sözünü görmezden geldi. Irak'ın mutlak yöneticisi olarak atanan, ordunun ve Baas Partisi'nin dağıtılmasını emreden bilgisiz Paul Bremer da en azından şu itirafta bulundu: “Zaferden sonra Irak'taki güvenlik tehditlerine karşı koymaya hazır değildik.” Irak hükümetinin Amerikan güçlerinin yardımına ihtiyacı olmasına rağmen, Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinden sonra İran’ın taraftarlarının bu güçlerin ülkeden hızla çekilmesi talebinin gerileyeceğini gösteren hiçbir şey yok. Artık Ahmet eş-Şara’nın başkanlığı konusunda rahatlamış olan Amerikan güçleri de kendisine karşı eylemlerde bulunan İran ve Suriye rejimleri arasında sıkışmış değil.

Steve Coll, “Aşil Tuzağı: Saddam Hüseyin, CIA ve ABD’nin Irak İşgalinin Kökenleri” kitabında: “Saddam'ın dayısı, eğitimcisi ve öğretmeni Hayrullah Kifah’ın, ailenin felsefesini ‘Allah üç şeyi yaratmamalıydı; Persler, Yahudiler ve sinekler’ şeklinde özetlediğini” anlatır.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline gelince, Başkan Vladimir Putin bunu NATO’nun Rusya sınırlarına yaklaşmasına ve neo-Nazilerin Kiev’i kontrol etmesine karşı kendini savunmak olarak tasvir ediyor. Ukraynalı gazeteci Illia Ponomarenko ise “Sana nasıl olduğunu göstereceğim” kitabında böyle olmadığına inanıyor ve şöyle diyor: “Ukrayna savaşının NATO ve hayali Batı tehditleriyle hiçbir ilgisi yok. Aksine, bu işgal, devleti Rus halkının çıkarlarına değil, kendi çıkarlarının hizmetine sunan bir diktatörün deliliğiyle ilgilidir.” Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre buna ilave olarak, Putin Gürcistan'dan iki bölgeyi koparıp aldı, oğul Bush ve Obama ile bağları iyi olduğunda da Kırım'ı ilhak etti.

Kimse Trump'ın üç karmaşık sorunu çözecek anlaşmalarda nasıl başarılı olabileceğini bilmiyor. Bu sorunların ilki, İran'ın uranyum zenginleştirmesini ve yaptırımlara katlandıktan, nükleer eşikteki devlet olmak için milyarlarca dolar harcadıktan sonra nükleer silah sahibi olmasını önlemektir. İkincisi, Putin’in üçüncü yılında olmasına rağmen halen “özel operasyon” olarak adlandırdığı kapsamlı savaşı durdurmayı kabul etmesi için Cumhurbaşkanı Zelenskiy’yi, Kırım ve çoğu şu anda Rusya tarafından işgal edilmiş dört bölgenin kaybını kabul etmeye zorlamaktır. Üçüncüsü, Netanyahu’yu, savaşı bitirmeye ve Hamas hareketi ile İsrail'deki aşırı radikal hükümet arasındaki bir anlaşmayla rehineleri geri getirmenin bedeli olarak yıktığı Gazze'den çekilmeye zorlamaktır. Ama İsrail’in aşırı radikal hükümeti, Filistin devletini reddediyor ve Batı Şeria'yı ilhak etmekte diretiyor, eski rejimin silahlarının yok edilmesinden, onunla imzalanan güçleri ayırma anlaşması bölgesinin işgalinden sonra Suriye'deki yeni durumdan memnun, ayrıca Lübnan'daki Hizbullah'a şiddetli darbeler indirmeye de devam ediyor.

İronik olan, bu anlaşmalarda varsayılan başarının sadece statükoyu kabul etme ve “hakkın gücünden güç ile dayatılan hakka geçiş”ten ibaret olmasıdır.

Pascal De Sutter “Bizi Yönetenler” kitabında şöyle der: “En çılgın insanlara, kibirli ve yalancılara oy veriyoruz, çünkü hataları bize kendimiz hakkında güven veriyor. Bu yüzden bizim gibi olanlara oy veriyoruz.” ABD de bu konuda ilk değil, aksine listenin sonunda.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.