ECOWAS Nijer yüzünden bölünme tehdidi altında

Mali, Burkina Faso ve Gine, ECOWAS’tan çekilmekle tehdit ediyor

 ECOWAS'ın resmi bayrağı ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğundaki 15 ülkenin ulusal bayrakları (Shutterstock)
ECOWAS'ın resmi bayrağı ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğundaki 15 ülkenin ulusal bayrakları (Shutterstock)
TT

ECOWAS Nijer yüzünden bölünme tehdidi altında

 ECOWAS'ın resmi bayrağı ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğundaki 15 ülkenin ulusal bayrakları (Shutterstock)
ECOWAS'ın resmi bayrağı ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğundaki 15 ülkenin ulusal bayrakları (Shutterstock)

Muhammed eş-Şarki*

Batı Afrika Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) üyesi üç ülke; Mali, Burkina Faso ve Gine, Cumhurbaşkanı Başkan Muhammed Bazoum'u askeri güçle yeniden iktidara getirmek için Nijer'e karşı savaş ilan edilirse ekonomik bloktan çekilmekle tehdit etti. Bu tehdit, Paris'in bazı Avrupa Birliği ülkelerinden destek alarak askeri seçeneği desteklemesi nedeniyle geldi.

1975 yılında Nijerya'nın Abuja kentinde kurulan ekonomik grup, Sahra-altı Afrika ve Sahel’den 15 ülkeden oluşuyor. ECOWAS, kıtadaki en eski ve en başarılı bölgesel birlikler arasında yer alıyor. 5,11 milyon kilometrekarelik bir alana yayılmış ve yaklaşık 440 milyon nüfusa ev sahipliği yapıyor. Ülkelerin ekonomisi, Country Economy web sitesine göre yaklaşık 770 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.

Öte yandan, bu grup dünyadaki en çok fakir ülkeyi içeriyor ve kişi başı geliri günde iki dolardan az. Nijerya'nın tek başına 142 milyon fakir insanı var ve Afrika'nın en büyük ekonomisi. Sahra altı Afrika, büyük doğal kaynaklara sahip olmasına rağmen, gerekli ekonomik ve sosyal kalkınmayı gerçekleştiremedi. Bu durum, bölgeyi her zaman askeri darbelere, iç savaşlara ve istismara açık hale getirdi.

Sömürgecilik çekici ve terör örsü

Üç ülke, Mali, Burkina Faso ve Gine, son yıllarda askeri darbelere tanık oldu ve Fransız sömürge yönetiminin bölgeden ve kıtanın tamamından ayrılmasını talep eden bir isyancı sesi yükseltti. Bunun için, Mali'nin kuzeydoğusunda bulunan Gorma bölgesinde ve Nijer'e yakın Menaka bölgesinde, Fransız Barkhane güçlerinin başarısız olduğu DEAŞ ile savaşmak için Rus Wagner güçlerinden yardım istediler.

sdv
Grup ülkelerinin savunma kurmay başkanları, 2 Ağustos'ta Nijer'deki siyasi huzursuzluğu görüşmek üzere Nijerya'nın Abuja kentinde bir araya geldi (AFP)

Moskova, Afrika'daki artan çatışmayı kıtada genişleme ve Ukrayna'daki savaşında tarafsız kalma fırsatı olarak görüyor. Rusya, geçen ay St. Petersburg'da düzenlenen Rusya-Afrika Zirvesi'nde bölgeyi cezbetti ve kalkınma ve tahıl tedariki vaat etti. Bu, sürekli sıcak bir bölgede Batı Avrupa ile bir tür Soğuk Savaş'ı yeniden canlandırma çabası.

Wagner ile iş birliği, bölgedeki DEAŞ unsurlarını sınırlandırmayı mümkün kıldı. Ancak daha karmaşık bir sorun, devletin zayıflığından, memurların yolsuzluğundan ve halkın yoksulluğundan yararlanan farklı terörist ve suç örgütlerinin savaşta üçüncü bir unsura dönüşebileceğidir. Uzmanlar, bu örgütlerin Mali, Nijer, Burkina Faso, Togo, Gine, Gana, Nijerya, Çad ve Kamerun'daki yerel etnik gruplardan destek aldığını söylüyor. Bu etnik gruplar, çoğu çobanlık yapan ve sınır bölgelerinde yaşayan kabileler ve merkezi hükümetleriyle anlaşmazlıkları var.

ECOWAS, 1975 yılında kurulan, Afrika kıtasındaki en eski ve en başarılı bölgesel birliklerden biridir. 5,11 milyon kilometrekarelik bir alana yayılmış ve yaklaşık 440 milyon nüfusa ev sahipliği yapan ECOWAS’ın mal varlığının yaklaşık 770 milyar dolar olarak tahmin ediliyor

Yoksulluk ve geniş alan nedeniyle, bazı gruplar petrol, gaz, altın, elmas ve diğer değerli mineraller gibi yeraltı doğal kaynakları kontrol etmeye başladı. Bu, devlet otoritesinden bağımsız grupların oluşmasına izin verdi ve bunlar herhangi bir yeni çatışmada talep edilebilir.

Bölünmenin maliyeti

ECOWAS Nijer'deki dış askeri müdahaleye karşı bölünmesi, yakınındaki Kuzey Afrika'nın yararına değil, Güney'in Kuzey'e doğru ilerlemesinden korkan Avrupa Birliği'nin de yararına değil. Savaş, yasa dışı çeteler tarafından yönetilen, sınırı olmayan ve hiçbir uluslararası karara uymayan ve Afrika kıtasının toplam alanının 30 milyon kilometrekaresinden fazlasını oluşturan, geniş bir bölgede patlak verirse çetelerin gücünü artırabilir.

Söz konusu ülkeler, Kovid-19 salgınının, Ukrayna savaşının, enflasyonun ve fiyatların artmasının, gıda arzının azalması ve dış borçların maliyetinin artmasının neden olduğu etkilerden çok zarar gördü. Dış borçların maliyeti, gelişmiş ülkelerdeki merkez bankaları tarafından faiz oranlarının artmasıyla daha da arttı. CFA frangı değeri euro karşısında yaklaşık yüzde 9,5 düştü. ECOWAS, üç yılda yaklaşık 29 milyon iş kaybetti ve kıtanın toplam nüfusunda fakirlerin sayısı 122 milyon arttı. Atlantik Afrika'nın çoğu ülkesi borç servislerini ödeyemez hale geldi ve bu da Çin'in Afrika'ya borç verme konusunda daha istekli hale gelmesine yol açtı.

Doğal kaynaklar 6,2 milyar dolar

ECOWAS, son iki yılda yüzde 3,8 ila 4,4 arasında iyi büyüme oranları elde etti. Bu büyüme, enerji fiyatları, hammadde ve metal fiyatlarındaki artışla desteklendi. Afrika Kalkınma Bankası'na göre, ekonomik büyümenin iyileşmesi devam edecek ve 2024'te yüzde 4,2'de sabitlenecek.

za
Göstericiler, bir Batı Afrika delegasyonunun Ekim 2022'de Ouagadougou'ya planlanan ziyaretini aksatma çağrıları sırasında ECOWAS'ı protesto ederken Rusya ve Burkina Faso bayraklarını tutuyor (AFP)

Ancak, grubun coğrafi konumu, zayıf altyapısı ve çöl ikliminde yer alması nedeniyle daha fazla yatırım çekmesine yardımcı olmuyor. Bu nedenle, yabancı çıkarlar, Nijer'deki dış müdahalenin ana itici güçleri olan doğal kaynaklara, özellikle değerli metallere ve uranyuma odaklanıyor.

Dünya Bankası'nın rakamlarına göre, Afrika kıtasının her yıl en az 250 milyar dolarlık finansmana ihtiyacı var. Bu finansman, kalkınma ve altyapı harcamaları için kullanılacak. Ancak, kıta bu finansmanın yalnızca 30 milyar dolarını elde edebildi. Afrika, iklim değişikliğinin etkilerinden de muzdariptir, ancak kirletici sanayilere sahip değil. Afrika Kalkınma Bankası, keşfedilmiş ve açıklanan doğal kaynak sermayesinin yaklaşık 6,2 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor.

İtalya savaşa karşı, Almanya isteksiz

Kuzeyde Cezayir ve Libya ile güneyde Nijer ve Mali arasındaki coğrafi yakınlık ve uzun sınırlar nedeniyle Nijer'deki potansiyel savaştan en çok Kuzey Afrika etkilenecek gibi görünüyor. Fransız gazetesi Libération'a göre bir savaş, nüfusun toplu olarak yerinden edilmesine ve grupların aşırılıkçı grupların sınır bölgeleri boyunca hareket etmesine neden olabilir. Bu, Sahraaltı Afrika'daki ekonomik, yatırım ve ticari projelerin devamını olumsuz etkileyecektir. Ayrıca, herkesin kalkınmayı hızlandırmak için büyük umutlar beslediği Afrika Kıta Serbest Ticaret Bölgesi'nin (AfCFTA) başlatılmasını da engelleyebilir.

Afrika kıtasının her yıl en az 250 milyar dolarlık finansmana ihtiyacı var. Bu finansman, kalkınma ve altyapı harcamaları için kullanılacak. Ancak, kıta bu finansmanın yalnızca 30 milyar dolarını elde edebildi. Afrika, iklim değişikliğinin etkilerinden de muzdariptir, ancak kirletici sanayilere sahip değil. Afrika Kalkınma Bankası, keşfedilmiş ve açıklanan doğal kaynak sermayesinin yaklaşık 6,2 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor.

Avrupa tarafında, Birlik müttefikleri arasında derin bölünmeler ortaya çıktı. İtalya, kitlesel göç ve Roma'nın kaldıramayacağı yoğun göçten korktuğu için açıkça herhangi bir askeri müdahaleye karşı çıkıyor. Roma, bölgesel savaştan kaçan potansiyel göçmenleri kabul etmek için Afrika'daki üslerini boşalttı.

Öte yandan Almanya, Nijer'de bir savaşa hevesli değil. Almanya, askeri krizlerin Afrika ve dünyada kalkınma ve ekonomi üzerinde olumsuz etkilerinin farkındadır. Bu arada, Berlin, Kuzey ve Batı Afrika'da yeşil hidrojen ve yenilenebilir enerji projelerine güveniyor.

Birçok Avrupa ülkesi henüz Nijer'deki krizle ilgili net bir tavır sergilemedi. Çoğu, askeri darbeyi kınamasına ve demokratik metodolojiye bağlı kalmasına rağmen, Paris Korosu'nda yer almadı. Herkes, başkanın koltuğuna geri dönmesinin pahalı bir faturaya yol açacağının farkında. Bu fatura, ekonomik ve siyasidir ve bunu kimse karşılayamaz. Buna Paris de dahil, çünkü Fransa, Nijer'den gelen uranyuma bağımlı. Bu uranyum, Fransa'nın ucuz elektrik üretmek için kullandığı nükleer santralleri çalıştırıyor.

* Şarku’l Avsat okurları için Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.