Ekvador'da seçime 11 gün kala cumhurbaşkanı adayına düzenlenen suikastla ilgili neler biliniyor?

Villavicencio, daha önce yolsuzluk ve Ekvador petrol endüstrisinin neden olduğu kirlilikle ilgili kitaplar yazmıştı (AFP)
Villavicencio, daha önce yolsuzluk ve Ekvador petrol endüstrisinin neden olduğu kirlilikle ilgili kitaplar yazmıştı (AFP)
TT

Ekvador'da seçime 11 gün kala cumhurbaşkanı adayına düzenlenen suikastla ilgili neler biliniyor?

Villavicencio, daha önce yolsuzluk ve Ekvador petrol endüstrisinin neden olduğu kirlilikle ilgili kitaplar yazmıştı (AFP)
Villavicencio, daha önce yolsuzluk ve Ekvador petrol endüstrisinin neden olduğu kirlilikle ilgili kitaplar yazmıştı (AFP)

Güney Amerika ülkesi Ekvador'da 20 Ağustos'ta yapılacak erken seçimler öncesinde cumhurbaşkanı adayı Fernando Villavicencio'nun öldürülmesinin yankıları sürüyor.

Seçim kampanyasını yolsuzluk karşıtlığı üzerine kuran Villavicencio, 9 Ağustos'ta bir lisede yaptığı konuşmanın ardından aracına binerken vurularak öldürülmüştü.

Ekvador'un önde gelen gazetelerinden El Universo, Villavicencio'nun bir tetikçi tarafından kafasından üç kez vurularak öldürüldüğünü yazdı.

Suikastla ilgili soruşturmayı yürüten savcılık, bir şüphelinin olay yerinde yaşanan çatışmada öldüğünü açıklarken, suikasta kaç saldırganın katıldığı henüz tespit edilemedi. 

Ekvadorlu siyasetçiye ateş açıldığı sırada olay yerindeki kalabalığın arasına bir el bombası da atıldığı ancak bombanın patlamadığı belirtildi. Savcılık olayla bağlantılı olarak 6 Kolombiyalının gözaltına alındığını ve olay yerinde ölen saldırganın da Kolombiyalı olduğunu duyurdu. 

Ekvador'un en büyük ikinci suç örgütü Los Lobos'un (Kurtlar) suikastı sosyal medyadan yayımladıkları videoyla üstlendiği iddia edildi. Doğruluğu teyit edilemeyen videoda, elleriyle bozkurt işareti yapan çete üyelerinin kar maskesi taktıkları ve uzun namlulu silahlar taşıdıkları görülüyor. 

Ekvador Devlet Başkanı Guillermo Lasso, suikastın ardından 60 günlük OHAL ilan edildiğini duyururken, seçimlerinse planlanan tarihte yapılacağını söyledi.

Suikasta kurban giden Fernando Villavicencio kimdir?

Uzun yıllar devlet petrol şirketi Petroecuador'da sendika başkanlığı yapan Villavicencio, 2017'den bu yana milletvekili olarak görev yapıyordu.

Ekvador'daki yolsuzluk karşıtı kampanyalara önderlik eden 59 yaşındaki siyasetçi, ülkedeki uyuşturucu kaçakçılığı şebekelerinin neden olduğu şiddet sarmalını da açıktan eleştiriyordu.

Eski devlet başkanı Rafael Correa'ya iftira attığı suçlamasıyla 18 ay hapis cezasına çarptırılan Villavicencio, cezanın ardından çareyi Peru'ya kaçmakta bulmuş, Correa'nın 2020'de yolsuzluk suçlamasıyla hapis cezasına çarptırılarak görevinden ayrılmasının ardından ülkeye geri dönmüştü.

Geniş bir merkez sağ ittifakının adayı olarak seçimlere girmeye hazırlanan Villavicencio, anketlerde 8 aday içinde 4. veya 5. konumda gösteriliyordu.

Meksika kartellerine bağlı çeteler savaşıyor

5 çocuk babası Ekvadorlu siyasetçi, bu yıl yaptığı bir açıklamada ülkenin bir "narko devlete" dönüştüğünü öne sürmüştü. 

Villavicencio suikasttan önce katıldığı bir televizyon programında Los Choneros çetesi ve Sinaloa karteli gibi gruplardan ölüm tehditleri aldığını açıklamıştı.

Ekvadorlu siyasetçi, aldığı tehditlerle ilgili "İşte buradayım, yüzümü gösteriyorum. Onlardan korkmuyorum" ifadelerini kullanmıştı.

1990'larda ortaya çıkan bir uyuşturucu çetesi olan Los Choneros'un şu anda Sinaloa karteli için çalıştığı biliniyor. 

Los Choneros, suikastı üstlenen Los Lobos, Tiguerones ve Chone Killers isimli Ekvadorlu çetelerle çatışmalara giriyor. Bu çetelerin de bir diğer Meksikalı grup olan Jalisco Yeni Nesil Karteli için çalıştığı biliniyor.

Ekvador'da durum nasıl?

Cinayet ve çete suçlarında keskin bir artışa sahne olan Ekvador, son yıllarda bir şiddet sarmalının içinde bulunuyor.

Aşırı kalabalık cezaevi sorununu aşmaya çalışan Güney Amerika ülkesinde, çeteler birçok cezaevini de kontrol ediyor ve yüzlerce mahkumun öldürüldüğü olaylar görülebiliyor.

Uyuşturucu çetelerinin rekabetinin çok sayıda cinayete neden olduğu ülke Güney Amerika'yla Kuzey Amerika arasındaki kokain kaçakçılığı rotasının önemli bir ayağını oluşturuyor.

Ülkede yılın ilk yarısında 3 bin 500'den fazla cinayetin işlendiği tahmin ediliyor.

Seçim sürecinde Manta kentinin belediye başkanı Agustin Intriago ve milletvekili adayı Rider Sanchez de suikasta kurban giden isimler olmuştu.

 



Trump yönetimi, yeni yaptırımlarla UCM’ye karşı savaşını tırmandırıyor

ABD Hazine Bakanlığı binası (Arşiv- Reuters)
ABD Hazine Bakanlığı binası (Arşiv- Reuters)
TT

Trump yönetimi, yeni yaptırımlarla UCM’ye karşı savaşını tırmandırıyor

ABD Hazine Bakanlığı binası (Arşiv- Reuters)
ABD Hazine Bakanlığı binası (Arşiv- Reuters)

ABD dün ABD ve İsrail vatandaşlarına karşı ‘yasadışı soruşturmalar yürütmekle’ suçladığı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) dört üst düzey yetkilisine yaptırım uyguladı. Bu gelişme, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi ile Lahey merkezli mahkeme arasında uzun süredir devam eden anlaşmazlığın önemli bir tırmanışı olarak görüldü. ABD yönetimi, UCM’yi ‘sadece yargı yetkisini aşmakla kalmayıp, aynı zamanda ABD'nin ulusal güvenliğine doğrudan bir tehdit oluşturmakla’ suçluyor.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir açıklamada, ‘UCM’nin siyasileştirilmesi, yetkisini kötüye kullanması, ABD'nin ulusal egemenliğini göz ardı etmesi ve mahkemenin yasadışı yargı yetkisini aşması’ dediği konuları kınadı ve UCM’yi destekleyen ülkeleri ‘iflas etmiş bu kurumdan’ vazgeçmeye çağırdı.

ABD Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, UCM yargıçları Kimberly Brewster (Kanada) ve Nicolas-Jean Guyot (Fransa) ile savcı yardımcıları Nazhat Shameem Khan (Fiji) ve Mame Mandiaye Niang’a (Senegal) yaptırım uygulandığını açıkladı. UCM yetkililerine yönelik bu yaptırımlar, Başkan Trump’ın geçtiğimiz şubat ayında imzaladığı 14203 nolu ‘UCM’ye Yaptırım Uygulanması’ başlıklı başkanlık kararı uyarınca uygulandı. Söz konusu başkanlık kararı, Trump'ın 2020 yılında ilk başkanlık dönemi sırasında uygulanan benzer uygulamalara dayanarak, UCM’nin soruşturma çabalarına karışan veya Amerikalıları ya da müttefiklerini rızaları olmadan yargılayan yabancı kişilerin varlıklarının dondurulmasına ve vizelerinin kısıtlanmasına izin veriyor.

UCM’nin tartışmalı soruşturmaları nedeniyle bu yaptırımlar uygulanıyor. 2018 yılında UCM üyeliğine seçilen deneyimli Kanadalı yargıç Brewster, UCM’nin Afganistan'da ABD'nin işlediği iddia edilen savaş suçlarının soruşturmasını onayladığı için yaptırımların hedefi olmuştu.

UCM, söz konusu yaptırımlara yönelik verdiği ilk tepkisinde yargıçlar ve savcı yardımcılarına yönelik yeni ABD yaptırımlarını şiddetle reddettiğini açıkladı. UCM tarafından yapılan açıklamada, ABD yaptırımlarının ‘tarafsız bir yargı kurumunun bağımsızlığına açık bir saldırı ve mahkeme tüzüğünü imzalayan ülkelere hakaret’ olduğunu vurgulandı.

Fransa’nın hoşnutsuzluğu

Fransa, ABD'nin uyguladığı yaptırımlar karşısındaki ‘hoşnutsuzluğunu’ dile getirdi. Fransız Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü yaptığı açıklamada, Fransa'nın ‘bu kararla hedef alınan UCM yetkilileri ile dayanışma içinde olduğunu’ belirtti. ABD tarafından yaptırım uygulanan yargıçlar arasında Fransız yargıç Nicolas-Jean Guyot da bulunuyor. Fransa, ABD'nin yaptırımlarının ‘yargı bağımsızlığı ilkesine aykırı’ olduğunu değerlendirirken, ABD, yaptırımların gerekçesi olarak UCM’nin ‘siyasileştirilmesini’ gösteriyor.

Netanyahu hakkında tutuklama kararı

Kosova'nın uzman mahkemelerinde görev yaptıktan sonra 2004 yılında UCM’ye katılan bir Fransız yargıç olan Guyot, İsrail hükümetinin Gazze'de işlediği savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında tutuklama emri çıkarılmasına yeşil ışık yakan hazırlık komitesine başkanlık etti. 2022 yılından beri UCM’de başsavcı yardımcısı olarak görev yapan Khan ve Niang, İsrail'e karşı alınan kararları destekledikleri için yaptırımların hedefi oldular. Bu kararlar, UCM’nin İsrail-Filistin durumuna ilişkin daha kapsamlı bir inceleme yapması kapsamında da değerlendiriliyor.

UCM Başsavcısı Karim Khan'ın geçtiğimiz mayıs ayında geçici olarak görevinden ayrılmadan önce talep ettiği bu notlar, Gazze'de işlendiği iddia edilen savaş suçlarının sorumluluğu konusunda uluslararası bir tartışma başlattı. ABD, 2002 yılında UCM’nin kurulmasını sağlayan Roma Statüsü’nü, dış politikasının bağımsızlığını tehdit ettiği gerekçesiyle hiçbir zaman onaylamadı.

Tarihi gerilimler, ABD Kongresi'nin tutuklu Amerikalıları kurtarmak için askeri güç kullanılmasını onaylayan ‘Lahey İşgal Yasası’nı kabul ettiği Bush dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre benzer yaptırımlar Trump'ın ilk başkanlık döneminde, dönemin UCM Başsavcısı Fatou Bensouda ve Afganistan ile ilgili soruşturmalarda onun kıdemli yardımcısına da uygulandı. Ancak 2021 yılında dönemin ABD Başkanı Joe Biden, ilişkilerin iyileşmesi üzerine bu yaptırımları kaldırdı.

Yaptırımların uygulanması, küresel standartlara göre egemenliği önceliklendiren ve iç siyasi mücadelelerin ortasında halk tabanını cezbeden Trump'ın ‘Önce Amerika’ ilkesiyle uyumlu. Öte yandan analistler, bu yaptırımların ABD'yi daha da izole etme riski taşıdığını, ABD'nin müttefiklerinin Washington'ın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmasına katkıda bulunduğu kurallara dayalı düzene bağlılığını sorguladığını belirtiyor. Bazı analistler ise yaptırımların UCM içinde reform çağrılarını veya karşı önlemlerin alınmasını tetikleyebileceğini ve bunun da UCM’nin büyük güçlerin baskısına karşı dayanıklılığını test edeceğini belirtiyor.