Fransa’nın Nijer’deki askeri varlığının geleceği krizi

Fransız askerlerin Nijer’den çıkışı, Paris'in ülkedeki stratejik konumunu kaybetmesine neden olacak

Başkent Niamey'de ülkedeki Fransız askerlerinin en geç ay başında geri çekilmesi talebiyle düzenlenen protesto gösterisine katılan eylemciler (AFP)
Başkent Niamey'de ülkedeki Fransız askerlerinin en geç ay başında geri çekilmesi talebiyle düzenlenen protesto gösterisine katılan eylemciler (AFP)
TT

Fransa’nın Nijer’deki askeri varlığının geleceği krizi

Başkent Niamey'de ülkedeki Fransız askerlerinin en geç ay başında geri çekilmesi talebiyle düzenlenen protesto gösterisine katılan eylemciler (AFP)
Başkent Niamey'de ülkedeki Fransız askerlerinin en geç ay başında geri çekilmesi talebiyle düzenlenen protesto gösterisine katılan eylemciler (AFP)

Nijer'de 26 Temmuz’da sivil yönetime karşı yapılan askeri darbenin hemen ardından Fransa’nın ülkede konuşlu bin 500 askeri personelinin geleceği konusu gündeme getirildi. Birçok analist hiç vakit kaybetmeden Nijer’deki Fransız askerlerinin, Mali'de konuşlu olan, ancak geçtiğimiz yıl ağustos ayında ülkeden ayrılan Barkhane Operasyonu adlı 4 bin 500 kişilik askeri gücü ve Burkina Faso’da terörle mücadele için konuşlandırılan, fakat son üyeleri geçtiğimiz şubat ayında başkent Vagadugu’dan ayrılan Sabre Operasyonu'nda görevli Fransız askerleri ile aynı kaderi paylaşacağı değerlendirmesinde bulundular.

Hem Mali hem de Burkina Faso’daki son gelişmelerle Paris, iki ülkede askeri darbeyle yönetimi ele geçiren askeri cuntaların talebi üzerine bu ülkelerdeki askeri güçlerini geri çekti. Paris şimdi Nijer’de de aynı durumla karşı karşıya. Nijer Vatanı Koruma Ulusal Konseyi (CNSP) Sözcüsü Albay Amadou Abdramane, Fransa ile 1977-2020 yılları arasında yapılan beş askeri anlaşmanın iptal edildiğini açıkladı. Askeri cuntanın çoğunluğu Niamey 101 Hava Üssü’nde konuşlu olan Fransız askeri personelinin geri çekilmesini talep ettiğini belirten Albay Abdramane, Paris’e geri çekilme süreci için bir ay süre verildiğini duyurdu. Askeri cunta, Fransa'nın darbecilere karşı düşmanca tutumuna atıfla ‘Fransa’nın Nijer’deki duruma karşı pervasız tutumuna’ tepki olarak bu kararın alındığını açıkladı.

Paris yine aynı durumla karşı karşıya

Tıpkı beklendiği üzere Paris, diğer birçok ülke gibi askeri cuntayı ülkenin meşru yönetimi olarak tanımayı reddederek talebin Niamey'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda alıkoyulan Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum hükümetinden gelmesi gerektiği gerekçesiyle Fransız askeri personelini ülkeden geri çekmeyi kabul etmedi.

Nijer’deki askeri darbenin, Paris'in (Batı Afrika'dan Kızıldeniz'e uzanan ve Senegal, Çad, Burkina Faso, Mali, Nijerya, Moritanya ile Nijer'in içinde yer aldığı 3 milyon kilometrelik) Sahel bölgesindeki siyasi ve askeri stratejisine ağır bir darbe olduğu başından beri belliydi. Çünkü Fransa’nın Mali ve Burkina Faso'daki askerlerinin geri çekilmesinin ardından bölgede yalnızca Nijer’de ve Çad’da askeri varlığı bulunuyor.

Bir yandan iki ülke arasındaki iyi ilişkiler, diğer yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Mali'den çekilen Barkhane Operasyonu’nda görevli askerlerin bir kısmına ev sahipliği yapmayı kabul eden Nijer Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum arasındaki şahsi ilişkiler nedeniyle Nijer’in Paris için mihenk taşı olduğu bir gerçek.

Terörle mücadele

Paris, Sahel bölgesindeki askeri varlığını, El Kaide'nin Kuzey Afrika'daki kolu olan İslami Mağrip El Kaidesi (AQIM) ve DEAŞ'ın Afrika kolu Batı Afrika Vilayeti (ISWAP) adlı iki terör örgütüyle mücadeleye dayandırıyor.

Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu, 7 Ağustos'ta (eski Twitter olan) X hesabından yaptığı açıklamada, Fransız ordusunun Sahel bölgesindeki çalışmalarının bölgedeki binlerce insanın can güvenliğinin sağlanmasına, aynı zamanda Fransa’da Fransızları olası saldırılara karşı korumaya olanak tanıdığını yazdı. Fransa’nın bölgedeki askeri varlığı, tüm bunların yanı sıra Paris’in siyasi, güvenlik ve ekonomik çıkarlarını korumayı ve ilgili ülkelerin politikalarını etkileyecek şekilde nüfuzunu artırmayı da amaçlıyor.

Fransa ordusu, 2013 yılından bu yana Nijer ordusuyla iş birliği yapıyor. Niamey'deki Fransız askeri personeline takviye yapılmasıyla iki ordu arasındaki iş birliği derinleşmişti. Ancak Fransız askerleri, askeri darbeden sonra Nijer, Mali ve Burkina Faso arasındaki sınır üçgeninde düzenlenen özel askeri operasyonlara katılmayı büyük ölçüde bıraktı.

Herkes, Fransız askerlerinin ülkedeki siyasi durum ‘açıklığa kavuşana’ kadar bu özel operasyonlara katılmayacağının farkında. Paris, Fransa’nın ülkedeki askeri varlığını hedef almanın Nijer'de kamuoyunu harekete geçirmeye yönelik bir adım olduğuna inanıyor. Darbenin hemen ardından Fransa’nın Niamey Büyükelçiliğine yönelik baskın girişiminde ve cuma günü Fransız askeri personelinin konuşlu olduğu Niamey 101 Hava Üssü yakınlarında toplanan kalabalığın attığı sloganlarda bu durum açıkça görüldü.

Paris tarafından Niamey 101 Hava Üssü’nde Paris'in Mirage savaş uçakları, Tiger helikopterleri ve ABD yapımı Reaper insansız hava araçlarının (İHA) yanı sıra onlarca zırhlı araç ve tankın konuşlandırılmış olması, Paris’in başka seçeneği olmadığını anlaması ve askeri cuntanın talebini kabul etmesi durumunda bunu yapmasının son derece zor olacağı anlamına geliyor.

Askeri seçenek

Ancak Fransa bugün bile Nijer'deki mevcut durumun ‘tersine çevrilebilir’ olduğunu, yani zamanı geri alma fırsatı olduğunu düşünüyor. Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, Niamey'e yönelik askeri bir askeri müdahalenin ‘ciddiyetle ele alınması gerektiği’ konusunda birçok kez uyarıda bulunurken CNSP tarafından geçtiğimiz perşembe günü televizyon ekranından, iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara göre Fransa ordusuna Nijer'den ayrılması için verilen bir aylık sürenin ‘azaldığı’ uyarısı yapıldı.

Niamey birkaç kez Fransa ordusunu hava sahasının kapatılmasına ve uçuşların yasaklanmasına saygı göstermeyip hükümet kurumlarına saldırmakla ve ‘teröristleri salıvermekle’ suçladı. Ancak Fransız yetkililer bu suçlamaları kabul etmediler. Darbeciler iktidara gelmeyi başarır ve Cumhurbaşkanı Bazoum kendisine yönelik baskılar nedeniyle istifasını sunarsa Fransa, askeri cunta iktidarının taleplerini tanımak zorunda kalacak. Ardından Fransız askerlerinin Nijer'den çıkması kaçınılmaz olacak.

Fransız askerlerini bekleyen kader

Fransa Savunma Bakanlığı, bugün halen iktidarın devredilmesi seçeneğinin masada olmadığını savunsa da son gelişmeler durumu baştan ayağa değiştirebilir. Bu yüzden Paris’in ne yapmak isteyebileceği sorusu ortaya çıkıyor. Fransa, askerlerini doğruca eve geri götürebilir yahut Fildişi Sahili'ndeki askeri üssünde ya da özellikle bin kişilik bir askeri gücünün konuşlu olduğu Çad'da ya da diğer Afrika ülkelerinde bu askerleri yeniden konuşlandırabilir.

Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz yaz Afrika ziyareti kapsamında Kamerun ve Benin'den sonra son durağı Gine Bissau'ya gitmiş, terör örgütlerinin artan tehdidi karşısında bu ülkelerin ‘talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda’ yerel güçleri desteklemeye çalışmak kaydıyla Fransız askeri konuşlandırılmasını önermişti.

Fransa, şimdiye kadar Nijer’de sivil yönetimin çöküşünden en çok etkilenen ülke olarak, tüm batı ülkeleri (ABD ve Avrupa ülkeleri) arasında en radikal ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’nun (ECOWAS) Nijer’e askeri müdahalede bulunmasını en çok destekleyen ülke olduğunu gösterdi.

Paris’teki dedikodulara göre Fransa, talep edilmesi halinde ECOWAS tarafından oluşturulacak askeri güce destek vermeye hazır. Ancak Fransız kaynaklar, konuyla ilgili ayrıntılara girmekten kaçınıyorlar. Afrikalıların Nijer'de Cumhurbaşkanı Bazoum'un serbest bırakılmasını, yeniden görevine dönmesini ve yetkilerini kullanmasını sağlayacak şekilde askeri müdahalede bulunabilecek bir gücü seferber edip edemeyeceğine dair soru işaretleri var.

Kaynakların çoğu, ECOWAS'ın Nijerya'nın başkenti Abuja'daki ikinci toplantısından sonra Nijer’e derhal askeri müdahalede bulunulabileceğine ilişkin oluşan izlenimin aksine oluşturulacak askeri gücün müdahaleye hazır hale gelmesinin haftalar ve belki de aylar alacağını ve bu sürenin de arabulucuların krize diplomatik bir çıkış yolu bulmaları için zaman tanıyacağını vurguluyorlar.



Netanyahu'nun tehditlerinin ardından İsrail Gazze'de saldırılarını arttırdı

Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
TT

Netanyahu'nun tehditlerinin ardından İsrail Gazze'de saldırılarını arttırdı

Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Hamas üzerindeki askeri baskıyı iki katına çıkarma tehdidinin ve hükümetindeki bakanların Hamas’ın Filistinli tutukluların serbest bırakılmasını ve savaşın sona erdirilmesini öngören kapsamlı bir anlaşmaya varma talebini reddederek Gazze Şeridi'nin tamamını işgal etme çağrılarının ardından İsrail işgal güçleri, Gazze Şeridi'ndeki saldırılarını arttırarak dün daha fazla can kaybına neden oldu.

Filistinli tıbbi kaynaklara göre dün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine düzenlenen çok sayıdaki hava saldırısı, topçu bombardımanı ve insansız hava aracı (İHA) ile açılan ateş sonucunda 30'dan fazla Filistinli hayatını kaybetti.

Aynı istatistiklere göre kurbanların çoğu Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus ile Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye ve et-Tuffah mahallelerindendi.

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail tarafından Gazze Şeridi’ne düzenlenen bombardımanlarda ölenlerin sayısının 51 bin 201'e, yaralananların sayısının ise 116 bine yükseldiği bildirildi.

Yeni bir teknik

Şarku’l Avsat muhabiri, dün gece, Gazze şehrinin doğusunda yer alan Zeytun, Şecaiyye ve et-Tuffah mahallelerinin her noktasını vuran İsrail’in saldırılarının yoğunluğu açısından zor geçtiğini, özellikle et-Tuffah Mahallesi ve Yafa Caddesi çevresi ile Gazze şehrinin orta kesimlerine yakın bölgelerden çok sayıda insanı kaçmaya zorladığını bildirdi.

İsrail, 18 Mart'ta çatışmaların yeniden başlamasından bu yana İsrail askerleri arasında yaşanan ilk ölümcül olay olan, Hamas üyeleri ile İsrail askerleri arasında et-Tuffah Mahallesi’nin doğusunda yaşanan çatışmalarda bir İsrail askerinin ölmesi ve dört askerin yaralanmasından bir gün bu bölgelere saldırdı.

İsrail askerleri coğrafi olarak, ateşle korudukları, ancak asker bulundurmadıkları kuzeybatı bölgeleri dışında Refah şehrinin tamamını karadan kontrol ediyorlar. Refah şehrini Han Yunus'tan ayıran ve ‘Morag Koridoru’ olarak bilinen bölgede konuşlanmış durumdalar.

sdfgthy
Dün Gazze’nin kuzey yakınlarında İsrail’e ait askeri bir aracı taşıyan bir tır (Reuters)

İsrail kara kuvvetleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyini orta kesimlerden ve güneyden ayıran Netzarim Koridorunda konuşlu olsa da bölgede tam kontrol sağlanmış değil, Reşid sahil yolu halen açık durumda. İsrail kara kuvvetleri aynı zamanda Şucaiyye ve et-Tuffah mahallelerinin dış bölgelerinde de konuşlu ve buradaki operasyonlar, kuzeydeki Beyt Hanun ve Beyt Lahiye semtlerinin dış mahallelerindeki diğer askeri birlikler gibi yavaş ve temkinli bir şekilde yayılıyor.

Operasyonlarında yeni bir taktiksel yaklaşım benimseyen İsrail güçleri, bir yandan Hamas'ı yavaş ilerleyen kara operasyonlarıyla baskı altına almayı hedeflerken, diğer yandan da bomba ya da patlayıcıları tespit etmek amacıyla geriye kalan binaları ve evleri havaya uçurmak için patlayıcı robotlar kullanıyor.

Öte yandan İsrail güçleri, Gazzelilerin evlerine dönmelerini engellemek için onların evlerini yıkmayı ve buraları yaşanmaz alanların ve belki de gelecekte girmelerinin yasak olduğu tampon bölgelerin bir parçası haline getirmeyi amaçlıyor.

Hamas'a baskı

Başta Netanyahu olmak üzere İsrailli yetkililer, Hamas üzerinde baskı kurmak amacıyla operasyonları yoğunlaştırmayı planladıklarını açıkladılar. Netanyahu cumartesi akşamı yaptığı açıklamada, İsrail güçlerine Hamas üzerindeki baskıyı her zamankinden daha fazla arttırmaları talimatını verdiğini ve İsrail'in mutlak zafer elde edene kadar savaşmaya devam etmekten başka çaresi olmadığını söyledi. ‘Katiller’ dediği kişilere teslim olmayacağını ve herhangi bir dikteye boyun eğmeyeceğini vurgulayan Netanyahu, Hamas tarafından ‘kapsamlı anlaşma’ olarak adlandırılan anlaşma kapsamında yeniden belirlenen koşulları reddettiğini belirtti.

Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar bu konuşmayı överken, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Gazze'deki askeri operasyonların sürdürülmesi ve yoğunlaştırılması, herhangi bir müzakerenin kabul edilmemesi ve Gazze Şeridi'nin tamamen işgal edilerek askeri yönetimin kurulması için çalışılması çağrısında bulundu. Buna karşın İsrailli gazeteciler ve analistler, İsrail için askeri ve ekonomik risklere değindiler.

dfgthyu
İleri karakol kurmak için Gazze'ye geçmeye çalışan radikal Yahudi yerleşimciler, Şubat 2024 (DPA)

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin yüzde 30 ila 40'ını etkin bir şekilde kontrol ediyor. Bu durum yerleşimcilerin liderlerini ve onları destekleyen bakanları, 2005 yılında boşaltılan Gazze Şeridi'nde yerleşim inşaatlarının yeniden başlatılması çağrısında bulunmaya teşvik ediyor.

Giderek kötüleşen insani kriz

İsrail'in İbranice yayın yapan haber sitesi Walla, İsrail ordusunun, Hamas'ın gücünü zayıflatmak ve yönetimini sarsmak amacıyla, Gazze'deki bölgeleri daha ufak bölgelere ayırmak amacıyla daha büyük operasyonlara hazırlandığını bildirdi. Walla’nın aktardığına göre bu çerçevede sivil şirketler tarafından işletilen ve doğrudan sivillere gıda yardımı dağıtacak merkezlerin kurulması da söz konusu.

İsrail, Hamas'a baskı uygulamak için sivilleri yerlerinden ederek ve evlerini yıkarak operasyonlarında açıkça sivilleri hedef alıyor. Ayrıca ablukayı sıkılaştırarak ve yardım ve ticari ürünlerin girişini engelleyerek onları açlığa mahkum ediyor.

Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) göre 90 binden fazlası kendisine ait 115 barınakta olmak üzere, yaklaşık 420 bin kişi yeniden başlayan saldırıların ardından yerinden edilmiş durumda ve askeri operasyonlar ve insani yardım girişinin engellenmesi sonucunda insani koşullar hızla kötüleşiyor.

Öte yandan Dünya Gıda Programı (WFP) tüm tarafları sivillere öncelik vermeye ve Gazze Şeridi'ndeki insani yardım çalışanlarını korumaya çağırdı. WFP, İsrail tarafından Gazze Şeridi’nde yürütülen savaş nedeniyle insani acıların daha da arttığını vurguladı.

WFP tarafın dün yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Gazze'deki aileler bir sonraki öğünlerinin nereden geleceğini bilmiyorlar. WFP tüm taraflara sivillerin ihtiyaçlarına öncelik vermeleri, insani yardım çalışanlarının korunmasını sağlamaları ve Gazze'ye derhal yardım girmesine izin vermeleri çağrısında bulunuyor.

sdfgrthy
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda ücretsiz gıda dağıtım noktasının önünde bekleyen Filistinliler, 12 Nisan 2025 (AFP)

Gazze Elektrik Kurumu (GEDCO) tarafından dün yapılan açıklamada ise Gazze Şeridi'nde yaklaşık 18 aydır elektrik kesintisi yaşandığı ve bu süre zarfında Gazzelilerin 1,88 milyar kilowatt saatten (kWsa) fazla elektriği kullanmaktan mahrum kaldığını bildirdi.

Bu uzun süreli kesinti, başta sağlık, su ve sanitasyon olmak üzere hayati öneme sahip alanları çöküşün eşiğine getirdi. Çünkü temel altyapıyı çalıştıracak enerji kaynağı yok ve kötüleşen insani durumla birleştiğinde salgın hastalıklar ve yetersiz beslenme riski artıyor.

İsrail, 2 Mart'ta Gazze'ye tam bir abluka uygulayarak ateşkesle birlikte yeniden başlayan uluslararası yardımların girişini engelledi. Ayrıca Gazze’nin başlıca deniz suyunu tuzdan arındırma tesisine giden elektriği de kesti.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), bu hafta insani durumun savaşın başlamasından bu yana geçen 18 ayın en kötü halinde olduğu uyarısında bulundu. Gazze'ye herhangi bir malzemenin geçişine izin verilmesinin üzerinden bir buçuk ay geçtiğini vurgulayan OCHA, bu durumun bugüne kadarki en uzun süreli tedarik kesintisi olduğunun altını çizdi.