Zambiya'da el koyulan dolar ve altın yüklü uçağın hikâyesi

Independent Arabia'ya konuşan Mısırlı bir kaynak, uçağın başkent havalimanına kısa bir süreliğine indiğini ve doğrudan havalandığını anlattı

Zambiya'daki Uyuşturucuyla Mücadele Kurumu Genel Müdürü Nason Panda, alıkonan uçağa ilişkin basın açıklamasında / Görsel: YouTube
Zambiya'daki Uyuşturucuyla Mücadele Kurumu Genel Müdürü Nason Panda, alıkonan uçağa ilişkin basın açıklamasında / Görsel: YouTube
TT

Zambiya'da el koyulan dolar ve altın yüklü uçağın hikâyesi

Zambiya'daki Uyuşturucuyla Mücadele Kurumu Genel Müdürü Nason Panda, alıkonan uçağa ilişkin basın açıklamasında / Görsel: YouTube
Zambiya'daki Uyuşturucuyla Mücadele Kurumu Genel Müdürü Nason Panda, alıkonan uçağa ilişkin basın açıklamasında / Görsel: YouTube

Kimilerinin deyimiyle "Ali Baba'nın Uçağı" etrafındaki belirsizlik ve heyecan sürüyor.

Zambiyalı yetkililer, içinde 5,6 milyon dolardan fazla nakit, 127,2 kilogram altın, beş tüfek ve bir miktar mühimmat buldukları uçağı alıkoydu.

Alıkonanlar arasında yine uçağın içinde bulunan 6'sı Mısırlı 10 kişi de var. Uçağın Kahire Havalimanı'ndan geldiği düşünülüyor.   

Zambiya Uyuşturucuyla Mücadele Kurumu Genel Müdürü Nason Panda, yaptığı basın açıklamasında geçtiğimiz pazartesi günü akşam saat 7 sularında Kahire'den gelen bir uçağın Lusaka'daki Kenneth Kaunda Uluslararası Havalimanı'na iniş yaptığını ve içerisinde altın, para ve mühimmat bulunduğunu söyledi.

Paranın, soruşturma bitene kadar Zambiya Bankası'na emanet edildiğini belirten Panda, aynı kaçakçılık operasyonu kapsamında yerel bir havayolu şirketine ait bir başka uçağa da el koyulduğunu ekledi. 

Kahire, gidiş-dönüş

Zambiyalı haber sitelerinin aktardığı basın açıklamasında Panda, uçağın Kahire'den geldiğini ve uçuş programına göre tekrar Mısır'a dönmesinin planlandığını ifade etti.

Ayrıca, gözaltına alınan 10 kişiden 6'sının Mısırlı ve diğer 4 kişinin de İspanyalı, Hollandalı, Letonyalı ve Zambiyalı olduğunu, ama meseleye karışan daha fazla Zambiyalı olabileceğini belirtti. 

Panda'nın açıklamasına göre elde edilen ilk bilgiler, bu kişilerin Zambiya'ya bazı ticari işlemlerde bulunmak üzere geldiğine işaret ediyor.

Bununla birlikte Panda, soruşturmaların henüz başlangıç aşamasında olduğunu ve olaya karıştıklarından emin olmadıkça böyle bir şey yapılamayacağını gerekçe göstererek söz konusu kişilerin ismini vermeyi reddetti. 

Aynı şekilde yasa dışı faaliyetlerde bulunmak üzere geldiği bilgilerine dayanarak uçağın alıkonup arandığını doğruladı. 

15 Ağustos'ta Panda'nın ofisinden yapılan açıklamaya göre Uyuşturucuyla Mücadele Kurumu, tehlikeli maddeler taşıyan ve 13 Ağustos 2023 günü saat 19.00'da Kenneth Kaunda Uluslararası Havalimanı'na iniş yapan özel bir kiralık uçak (charter) seferi hakkında bilgi aldı.

Kurum, bu bilgiye dayanarak çeşitli kolluk kuvvetlerinden görevlilerle birlikte 14 Ağustos Pazartesi günü bir operasyon düzenledi.

Operasyon sonucunda 5,6 milyon dolardan fazla para, 5 adet tabanca, 7 mühimmat deposu, 126 adet mermi, 127,2 kg ağırlığında 602 parça altın ve 1 altın ölçüm cihazı ele geçirildi. 

Yine açıklamaya göre Kurum, içinde zikredilen eşyaların bulunduğu Global Express T7-WW uçağının yanı sıra yerli bir havayolu şirketine ait King Air B190 uçağını da alıkoydu, ancak ikinci uçağın konuyla ilişkisine dair detay verilmedi. Ayrıca aralarında bir Zambiya vatandaşının bulunduğu 10 kişi de gözaltına alındı.

Mısır'ın sessizliği

Mısır tarafında ise bir sessizlik hali hüküm sürüyor. Nitekim Mısırlı yetkililer, bu satırların yazılıp yayımlandığı zamana kadar konuya ilişkin herhangi bir yorum yapmadı.

Bununla birlikte resmi Ortadoğu Haber Ajansı (Middle East News Agency), konu hakkında bilgi sahibi olduğunu söylediği bir kaynaktan, Zambiya tarafından alıkonan özel uçağın Mısır menşeli olmadığını, Uyuşturucuyla Mücadele Kurumu'nun açıklamasında işaret edilen diğer uçağın da aslında Mısır hava sahasından geçmediğini aktardı. 

Ayrıca olayın aslını ve koşullarını öğrenmek için halihazırda Mısırlı yetkililer ile Zambiyalı mevkidaşları arasında koordinasyonun en üst düzeyde yürütüldüğünü vurguladı. 

Independent Arabia, Mısır Sivil Havacılık Bakanlığı'ndan bilgi almaya çalıştı, ancak soruları yanıtsız kaldı.

Bununla beraber Kahire Uluslararası Havalimanı'nda bir kaynak, olan bitenin koşullarını ortaya çıkarmak üzere havalimanında bir soruşturma yürütüldüğünü bildirdi.

İsminin açıklanmaması şartıyla konuşan kaynağa göre söz konusu uçak, bir başka ülkeden geldi ve birkaç saatliğine Kahire Havalimanı'na iniş yaptıktan sonra doğrudan Zambiya'ya doğru havalandı.

Şu an uçuş verileri soruşturuluyor ve iniş-kalkış koşulları tam olarak tanımlanıyor. Kaynak açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:

Kahire Havalimanı'na veya bir başka havalimanına inen herhangi bir uçak tamamen aranıyor. Bu uygulama, 2015 Şarm el-Şeyh Havalimanı'nda Rus uçağının bombalanması hadisesinden bu yana sıkı bir şekilde takip ediliyor. Depolama hattında bir saatten fazla kaldığı sürece uçak, iniş ve kalkış esnasında aranacak. Uçak, sadece yakıt ikmali yapıp doğrudan havalanmak için havalimanına iniş yaparsa aranmaz.

El konulan altınlar sahte mi?

Uçağa ve el koyulanlara dair pek çok gizem mevcut. Basında çıkan haberlere göre Zambiya Maden ve Mineral Geliştirme Bakanı Paul Kapusui, ele geçirilen madenlerin gerçekten altın olup olmadığından emin olmak için bakanlığındaki jeoloji biriminden bir ekip görevlendirdi.

Jeoloji Dairesi tarafından yapılan bir laboratuvar incelemesinden sonra ise ele geçirilen madenlerin altın değil, bakır, nikel, kalay ve çinko olduğu ortaya çıktı. 

CNN Arabic'in haberine göre Kapusui, "kapsamlı bir incelemeden sonra, iddia edilen altın külçelerinin yüzde 58 ila 61 oranında bakır, yüzde 38 ila 41 oranında çinko ve eser miktarda kalay ve nikel içerdiğini" açıkladı.

Uluslararası hava trafiği verilerinin izlenmesi ve takibi alanında uzmanlaşmış Flightradar24 internet sitesinde araştırma yapıldığında, Zambiya Uyuşturucuyla Mücadele Kurumu'nun açıklanmasında işaret edilen T7-WW numaralı uçak için bir sicil numarası bulunamadı.

Sitenin verilerinde belirtilen en yakın numara, T7-WSS. Bu durum, Zambiyalı kurumun açıklamasında bir hataya işaret ediyor olabilir.

Bilgi incelemesi konusunda uzmanlaşmış 'matsda2sh' sayfası, sayfa ekibinin, el koyulan uçağın başkent Lusaka'daki Kenneth Kaunda Uluslararası Havalimanı'nda çekilen ve gerçek kayıt numarasının görüldüğü fotoğraf ve videoların analizini yaptığını açıkladı.

Analizin neticesinde uçağın T7-WSS kayıt numarasına sahip ve San Marino Cumhuriyeti'nde kayıtlı olduğu öğrenildi. 

Sayfa, Facebook hesabında şu açıklamayı yaptı:

Flightradar24 sitesine göre seyrüsefer verileri, uçağın 12 Ağustos Cumartesi akşamı Ürdün'ün başkenti Amman'daki havalimanından kalkıp, cumartesiyi pazara bağlayan gece yarısında Kahire Havalimanı'na vardığına ve sonra pazar sabahı Kahire yerel saatiyle saat 11'de tekrar havalandığına işaret ediyor.

Yaklaşık 7 saat sonra ve Kahire saatiyle tam olarak 18.13'te uçak, Zambiya'nın başkenti Lusaka'daki Kenneth Kaunda Uluslararası Havalimanı'na vardı.

Çalışmalarını sivil ve askerî havacılığı desteklemeye odaklayan bir Avrupa kuruluşu olan Eurocontrol veri tabanına göre, yapılan aramalar uçağın Flying Group Middle East adlı bir şirket tarafından işletildiğini ortaya çıkardı. Uçağı işleten şirketin merkezi, Birleşik Arap Emirlikleri'nde bulunuyor.

Bu ofis, Belçika'nın Antwerp Havalimanı'nda bir merkezi bulunan uçak kiralama hizmetleri şirketi Flying Group'a bağlı bir ofis. 

Flightradar24 hizmetiyle uçağın son iki yılda kaydedilen uçuş geçmişi takip edildiğinde uçağın yaklaşık 361 gidiş-geliş seferi yaptığı ve bunların çoğunda kalkış ya da dönüş noktasının Kahire olduğu görüldü (125 uçuş, Kahire'de başlamış ya da sona ermiş).

Independent Arabia, Independent Türkçe



Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
TT

Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)

Sevsen Mehenna

Suriye, sahil bölgesindeki kanlı olaylarla ilgili soruşturma raporunu yayınladığı sırada, ABD Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımları düzenleyen Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine, yeniden düzenleyen bir yasa tasarısını onayladı. “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlıklı yasa tasarısı, 31 kabul, 23 aleyhte oyla kabul edildi. Bu onayla birlikte, yasa tasarısı yürürlüğe girmesi için geçmesi gereken bir sonraki aşamaya geçiş yaptı.

 

Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Michael Lawler tarafından 16 Temmuz'da sunulan yasa tasarısı, bankacılık kısıtlamalarını gözden geçirmeyi, kara para aklamayla mücadele imkânlarını artırmayı ve Sezar Yasası'nı kalıcı olarak yürürlükten kaldırmak için insan hakları ile ilgili şartlar koşmayı amaçlıyor. Lawler, tasarının Kongre'nin Suriye'ye yönelik tüm yaptırımları sonlandırmak için benimsemeyi planladığı icraatları gözden geçirmek amacıyla, “azınlıkların ve dini özgürlüklerin korunması ve Captagon ticaretiyle mücadele” çağrısında bulunduğunu belirtti.

Yasa tasarısı neyi öngörüyor?

Ayrıntılı olarak yasa tasarısı, yaptırım muafiyet süresinin 180 günden iki tam yıla uzatılmasını öngörüyor. Ayrıca, ABD yönetiminin Suriye hükümetinin belirtilen koşullara uyumunu iki yıl üst üste veya 2029 sonuna kadar teyit etmesi halinde Sezar Yasası'nın tamamen feshedilmesini de öngörüyor.

Tasarı ek olarak, ABD yönetiminin Kongre'yi Suriye Merkez Bankası'na tanınan düzenleyici ve idari kolaylıklar konusunda bilgilendirmesini gerektiren bir madde de içeriyor. Yasa tasarısı Temsilciler Meclisi Maliye Komitesi'nden geçmiş olsa da, yasalaşmadan önce Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi tarafından incelenmesi ve hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Kongre'de nihai olarak oylanması da dahil olmak üzere atılması gereken birkaç adım var.

Bu arada, ABD’deki medya kuruluşları Suriye hükümetini güneyde, özellikle Suveyda şehrinde yaşanan son olaylar nedeniyle eleştirdi. Wall Street Journal başyazısında, “Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack'ın tekrar tekrar yaptığı merkezileşme yanlısı yorumlar, Suriye hükümetini İsrail'in uyarılarına rağmen Suveyda'ya asker göndermek için yeşil ışık yaktığına inandırdı” ifadeleri yer aldı. Gazete, Kongre'de bazı kişilerin “ABD'nin Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı destekleme konusunda daha fazla temkinli olması gerektiğini” belirttiğine de işaret etti. Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi'nin tasarıyı değerlendirmesinin bir denetim mekanizması oluşturacağı ve Suriye'ye yönelik yaptırımların daha fazlasının sonlandırılması için gereken koşulları belirleyeceği de belirtildi.

Beyaz Saray, Temmuz ayı başlarında Başkan Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandıran bir başkanlık kararnamesi imzaladığını duyurmuştu. Bu başkanlık kararnamesi, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed, yardımcıları, DEAŞ ve Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt'in “İran'ın vekilleri” olarak tanımladığı gruplara yönelik yaptırımları ise sonlandırmadı.

Peki Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası’nı feshetmek yerine neden yeniden düzenlenmesini onayladı?

Birçok Suriyeli muhalif, Şara'nın Suriye'de iktidara gelmesinden bu yana, Alevileri hedef alan sahil olaylarıyla başlayan, daha sonra Ceramana ve Sahnaya'da ve son olarak Suveyda'da devam eden kanlı olayların hız kesmeden devam ettiğini düşünüyor. Bu nedenle Washington, Şam'ın yeni bir istikrar dönemine doğru ilerlediğine halen şüpheyle yaklaşıyor. Bu sebeple de Kongre Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlığı altında yeniden düzenlemeyi tercih ederek iki mesaj verdi; ihlaller devam ettiği sürece Suriye yaptırımlardan muaf tutulmayacaktır. Bununla birlikte Şam hükümeti suçları durdurma, azınlıkları koruma ve bölgesel nüfuz eksenlerinden kurtulma konusunda gerçek bir istek gösterirse, kapı açık kalmaya devam edecektir.

Esed sonrası Suriye’ye yeni Amerikan bakışı

Bu düzenleme, yeni Suriye'nin ne savaş kartlarının ne de barışın ana hatlarının belirlenmediği bir savaş arenası olmayı sürdürdüğü konusundaki Amerikan algısını yansıtıyor. Şara'nın iktidara gelmesinden itibaren, ABD'nin Şam'a yaklaşımı değişti. Washington artık Suriye’de durumu eskisi gibi, devrik cumhurbaşkanına bağlı tek bir blok olarak görmüyor. Aksine, Suriye'yi siyasi değişim ve iç reform belirtileri gösterirse uluslararası sisteme kademeli olarak yeniden entegre edilebilecek bir ülke olarak görüyor. Bu nedenle, Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı feshetmek yerine yeniden düzenlemenin ABD yönetimine siyasi ve ekonomik esneklik sağlayacağını, yaptırımları Suriye'yi tamamen tecrit eden bir kılıç yerine seçici bir baskı aracı olarak kullanmasına olanak tanıyacağını düşündü.

Hızlı ve şaşırtıcı bir öneri

Şam henüz yasa tasarısı hakkında resmi bir açıklama yapmamış olsa da, Suriye-Amerikan Konseyi, Sezar Yasası'nı yeniden düzenleyen yasa tasarısına açıkça karşı çıktığını duyurdu. Bu tasarının yaptırımları örtülü bir şekilde genişlettiği ve yaptırımları tamamen sonlandırma çabalarına doğrudan bir tehdit oluşturduğu konusunda uyardı. Özünde, Suriye'nin istikrar, yeniden inşa ve mültecilerin geri dönüşü yönünde temkinli adımlar atmaya başladığı bir dönemde yaptırım sisteminin daha da güçlendirilmesi anlamına geldiğini belirtti.

Eski ABD Dışişleri Bakanlığı danışmanı ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Hazem Ghabra, yasa tasarısının çok hızlı ve ani bir şekilde sunulduğunu söyledi. Güneybatı Suriye'de, özellikle de Suveyda kentinde yaşananların bir sonucu gibi göründüğünü ifade etti. Washington'da, Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları aceleyle sonlandırması gibi, yaptırımları sonlandırmakta acele etmek ile ilgili soruların  gündemde olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının temel amacının, siyasi nedenler değil, ekonomik ilerleme ve toparlanmanın önündeki engellerin kaldırılması olduğunu kaydetti.

Sözlerini sürdüren Ghabra, Suriye hükümetinin yurt dışına yönelmek ve uluslararası diplomatik çalışmalara katılmak için gerekli iç, siyasi ve sosyal reform sürecini başlatmak amacıyla attığı adımların ne olduğunu, başka bir deyişle, dış diplomatik aktivizmin, geçen hafta diplomatik faaliyetlerin çoğuyla birlikte kısmen çöken kırılgan bir iç yapıya mı dayandığını sorguladı.

Ghabra, bazı Kongre üyelerinin bir tür denetim uygulanması ve Suriye hükümetine, Suveyda'da yaşananlara yol açan kötü bir yönetimin varlığı halinde kaybedecek bir şeyleri olacağının altının çizilmesinin gerektiğini düşündüklerini belirtti. Buradan hareketle, bu yasayı sunma ihtiyacı, bu soruları ele almanın ve Sezar Yasası’nın yürürlükten kaldırılması sürecini planlamanın bir yolu olarak öne çıktı. Böyle bir yasa yürürlüğe girdiğinde, Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı gibi ABD hükümet kurumlarının, Suriye hükümetinin yaptıkları ile yapmadıklarının sürekli ve açıkça tanımlanmış bir şekilde denetlenmesine yönelik çalışmalarını aktifleştirecektir. Oylamadan geçeceğine çok güvenilmese de, bunun ABD’deki siyasetçilerin büyük bir kesiminin düşünce yapısının bir göstergesi olduğu biliniyor.

Suveyda olayları ve etkileri

Sosyal medyada, silahlı kişilerin aralarında Husam Saraya adlı bir ABD vatandaşının da bulunduğu aynı aileden sekiz erkeği, göz altına aldıktan sonra öldürdüklerini gösteren videolar dolaşıma girmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı da vatandaşlarından birinin ölümünü doğrulayarak endişelerini dile getirdi ve hesap sorulması çağrısında bulundu. Bu arada, İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümet güçleri de dahil olmak üzere tüm tarafları ihlallerde bulunmakla suçlayan bir rapor yayınladı.

Bu nedenle, özellikle Dürzi azınlığı etkileyen son olaylar, yaptırımların tamamen sonlandırılmasına yönelik herhangi bir tartışmanın engellenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu olaylar, yeni hükümetin güvenliği sağlama veya mezhepsel kaosu önleme becerisine dair şüpheci olmak ve daha önce eski rejime atfedilen rastgele tasfiye taktiklerinin devam ettiğinin kanıtı olarak görüldü.

Paris'te yaşayan Suriyeli avukat ve siyasi aktivist Zeyd el-Azm, temsilciler ve Pentagon da dahil olmak üzere Amerikan kurumlarının, yeni rejimin mezhep, din veya etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm Suriyelileri kapsayabileceği konusunda kendisine tam ve yeterli bir şekilde güvenemediğini söyledi. “Trump'ın danışmanları ve terörle mücadele yetkilileri aracılığıyla daha ilk günden gözlemlediğimiz de buydu. Yeni geçiş dönemi otoritesine şartlar koşulması gerektiğini, çünkü bu otoritenin diğer Suriyeli unsurlara karşı ihlallerde bulunmayacağının garantisi olmadığını söylediler” dedi.

“Son aylarda, Mart ayında Suriye sahilinde, Nisan ayında Sahnaya'da ve en son Suveyda'da olmak üzere birçok olay yaşandı. ABD'de yeni Suriye makamlarının davranışları konusunda şüpheleri olanlar, şüphelerinde haklıydı. Bu konular, bazı milletvekillerini ve temsilcileri, yeni Suriye makamlarının davranışlarını izlemek için iki yıllık bir süre belirleme konusunu gündeme getirmeye yöneltti.”

Baskı kartı

Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerden etkili Kongre üyeleri, yaptırımları düzenleyerek devam ettirmeyi haklı çıkarmak için medyadaki haberleri ve insan hakları ihlalleri ve cinayetlerle ilgili raporları gerekçe gösteriyorlar. Sivilleri korumadaki tam yetersizlikler göz önüne alındığında, yaptırımların garantiler olmadan kaldırılmasının, Amerikan hükümetinin suç ortağı sayılmasına yol açacağını savunuyorlar. Düzeltilen yasa, yaptırımların herhangi bir şekilde hafifletilmesinin, ister silahlı gruplar ister Suriye güvenlik güçleri olsun, suç işleyenler için gerçek bir hesap sorma mekanizmaları kurulması ile bağlantılı olduğunu vurgulayan maddeler ekledi.

Suriye güçleri Suveyda'ya girmedi

ABD'nin Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suveyda'daki olaylara atıfta bulunarak yaşanan korkunç olaylardan dolayı Suriye hükümeti hesap vermelidir dedi ve Suriye'deki azınlıkların yönetime entegre edilmesi çağrısında bulundu.

Ülkesinin “Suveyda'daki gelişmelere belli bir ölçüde endişe, acı ve yardımla karşılık verdiğini” belirten Barrack, ülkesinin “düşmanca koşulların bulunduğu hiçbir yere daha fazla asker göndermeyeceğini” ekledi.

Associated Press, Barrack'ın “İsrail'in Suriye'ye müdahalesi çok kötü bir zamanda gerçekleşti... Ülkeyi birleştirmek için mevcut Suriye makamlarıyla birlikte çalışmak dışında alternatif bir plan yok” dediğini ve “Suriye ve İsrail arasında deklare edilen ateşkesin yalnızca Suveyda ile ilgili bir anlaşma olduğunu” belirttiğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı röportaja göre Barrack “mevcut hükümete uygulanabilir bir alternatifin ve alternatif bir planın olmaması durumunda risklerin yüksek olduğunu, Suriye hükümetinin başarısız olması halinde, onu kasıtlı olarak devirmeye çalışanlar olacağını, ancak asıl sorunun neden olacağını” belirtti. Suriye'nin Libya veya Afganistan gibi bir felaket senaryosu ile karşı karşıya kalma olasılığı ile ilgili soruya ise ABD Özel Temsilcisi, “evet, hatta belki daha kötüsü de olabilir” yanıtını verdi.

Sivil barış kurumunun yeniden kurulması

Avukat Zeyd Azm, Suriye'de sivil barışı koruyan bir kurumun, yani ordunun yeniden kurulması gerektiğini söyledi. “18 aylık bir geçiş dönemi belirleyen BM’nin 2254 sayılı kararına geri dönmeliyiz. Bu ideal olmasa da, Şara’ya verilen beş yıllık süreden çok daha iyi” dedi.

Yine bazıları, ABD'nin Sezar Yasası’nı yürürlükten kaldırmak yerine düzenlemeyi onaylayarak, yeni Suriye hükümetine ihlalleri durdurması ve milisler üzerinde devlet kontrolünü sağlaması için baskı yapmaya çalıştığını düşünüyor. Bunun amacı, Suriye'nin tamamen tecrit edilmesini önlemek ve böylece tamamen Rusya, Türkiye ve İran'ın bölgesel nüfuz alanına dönüşmesini engellemektir. Son olaylar, yaptırımların sürdürülmesini meşrulaştırmak için siyasi bir koz olarak kullanılıyor ve her türlü ekonomik rahatlama, sivilleri ve azınlıkları korumak ve daha kapsayıcı bir siyasi sistem inşa etmek için atılacak somut adımlara bağlanıyor. Bunun dışında Sezar Yasası’nın tamamen yürürlükten kaldırılması Suriye ve müttefiklerine verilecek karşılıksız bir armağan olacaktır.