Güney Kore'deki BM Anıtsal Mezarlığı'nda 462 Türk şehidin kabri bulunuyor

Fotoğraf: Mehmet Şah Yılmaz / AA
Fotoğraf: Mehmet Şah Yılmaz / AA
TT

Güney Kore'deki BM Anıtsal Mezarlığı'nda 462 Türk şehidin kabri bulunuyor

Fotoğraf: Mehmet Şah Yılmaz / AA
Fotoğraf: Mehmet Şah Yılmaz / AA

Kore Savaşı'nda yaşamını yitiren Birleşmiş Milletler (BM) Çokuluslu Gücü askerlerinin naaşlarının defnedildiği Busan'daki BM Anıtsal Mezarlığı'nda Türkiye'nin savaşta kaybettiği 721 şehitten 462'sinin kabri yer alıyor.

AA muhabiri, Kore Savaşı'nın ardından BM Çokuluslu Gücü askerlerinin cenazelerinin defnedildiği Busan'daki BM Anıtsal Mezarlığı'nı görüntüledi ve mezarlığa ilişkin istatiksel verileri derledi.

1950-1953'te yaşanan Kore Savaşı'nda hayatını kaybeden BM Çokuluslu Gücü personelinin naaşlarının gömüldüğü, Güney Kore'nin güneydoğusunda yer alan liman kenti Busan'da, BM Anıtsal Mezarlığı'ndaki 133 bin metrekarelik alanda ABD, İngiltere, Türkiye, Avustralya, Kanada, Fransa, Hollanda, Norveç gibi birçok ülkeden askerlerin kabirleri bulunuyor.

BM tarafından yapımına 1951'de başlanan anıt mezarlığın yönetimini askerlerinin naaşları gömülü 11 üye devletten temsilcilerin yer aldığı komisyon yürütüyor.

Anma ve anılar salonu, sembolik alan, ana mezarlık ve yeşil alan olmak üzere beş bölümden oluşan mezarlıkta savaş dönemine ait bilgi ve belgelerin yanı sıra aralarında Türkiye'nin de olduğu bazı ülkelere ait özel anıtlar yer alıyor.

Anma salonunda video ve filmlerle, Kore Savaşı ve savaşa katılanların hatıraları ziyaretçilere aktarılıyor.

Mezarlıkta Kore Savaşı'nda gazi olup öldükten sonra buraya defnedilmek isteyenler için de "Gazi Mezarları Alanı" bulunuyor. Bu alana gömülmek isteyen gazilerin naaşları, uluslararası komisyonun onayıyla vefatlarının ardından mezarlığa defnediliyor.

Mezarlıkta 11 ülkeden 2 bin 319 askerin kabri bulunuyor.

Bu alanda her gün yerel saatle 10.00'da BM bayrağı törenle göndere çekiliyor ve 16.00'da törenle indiriliyor.

Güney Koreli muhafız askerlerin sürekli nöbet tuttuğu anıtta yüksek sesle konuşmak, koşmak, sigara içmek, içeriye yiyecek ve içecekle girmek yasak.

Mezarlık yetkilisinin, AA muhabirine yaptığı açıklamaya göre, her yıl yüz binlerce yerli ve yabancı kişi anıtı ziyaret ediyor, 2022'de bu sayı 400 bine ulaştı.

- Anma Duvarı

Mezarlıkta yer alan "Anma Duvarı"nda savaşta hayatını kaybeden 40 bin 896 BM askerinin adları yazılı.

Anma Duvarı'nın yanında sürekli yanan ateş, savaşta ölenlerin anısını yaşatıyor ve dünyada barışın daim olmasına yönelik dileği ifade ediyor.

Mezarlıktaki BM Kuvvetleri Anıtı, anıtın Korece adının yer aldığı duvarın üstündeki bakır levhalarda yazılı, Kore Savaşı'nda BM ülkeleri tarafından sağlanan desteğe ilişkin bilgilerle donatılmış durumda.

73 yıl önce başlayan savaşta dünyanın diğer ucuna giderek çarpışan kahraman Türk askerlerinin defnedildiği anıt mezardaki Türk Şehitliği, ziyaretçilerine hüznü ve gururu bir arada yaşatıyor.

Bahçe düzenlemesinden temizliğine kadar itinalı şekilde korunan Türk Şehitliği'nde göndere çekilen Türk bayrağı altındaki mezarlarda şehitlerin isim ve ölüm tarihlerinin belirtildiği levhalar yer alıyor.

Şehitlikteki güllerin ve çam ağaçlarının bakımını itinayla yapan görevliler, mezar taşlarını elleriyle temizliyor.

- 462 Türk şehidinin kabri bulunuyor
BM'nin çağrısıyla Kore Savaşı'na en çok asker gönderen ülkelerden Türkiye'nin savaşta kaybettiği 721 askerden 462'sinin naaşı bu anıt mezarlıkta bulunuyor.

Türkiye-Kore dostluğunun en büyük sembolü niteliğindeki şehitliği ziyaret eden Türklerin yanı sıra her yaştan Koreli de burada Türkiye'nin yaptığı fedakarlığı hatırlayarak kahraman Mehmetçiği minnetle anıyor.

Anıt mezarlıkta Türk şehitlerin yanı sıra Kasım 2022 verilerine göre 40 Amerikalı, 122 Hollandalı, 32 Yeni Zelandalı, 281 Avustralyalı, 381 Kanadalı, 47 Fransız, 1 Norveçli, 37 Koreli (Güney Kore), 11 Güney Afrikalı, 890 İngiliz ve milliyeti bilinmeyen 15 asker yatıyor.

Savaş Mezarlığı'nda her askerin adını ve milletini belirten yazılı taşın üzerine yapıştırılmış demir levha ile ülkesinin göndere çekili bayrağı bulunuyor.

- BM tarafından kurulan tek mezarlık

Kore Savaşı Anıtsal Mezarlığı, dünyada BM tarafından kurulan tek mezarlık olma özelliğini taşıyor.

Kuzey ile Güney Kore arasında 1950-1953'te yaşanan savaş, Çin, Sovyetler Birliği ve ABD'nin müdahalesiyle uluslararası nitelik kazanmıştı.



İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
TT

İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)

Yusuf Azizi

İsrail Hava Kuvvetleri, 13 Haziran'da İran’a geniş çaplı bir saldırı düzenledi ve Tahran buna füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) karşılık verdi. Çatışmalar, 23 Haziran'a kadar devam etti ve ABD, 21 Haziran cumartesi günü B-2 bombardıman uçaklarıyla İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan'daki nükleer tesislerini bombaladıktan sonra arabuluculuk yapmaya başladı.

Bu makalede İran ve İsrail'deki başlıca aktörlere odaklanarak bölgeyi sarsan bu savaşta şimdiye kadar kaybedenleri ve kazananları tespit etmeye çalıştım. Bu aktörlere, savaşın sonucunda ya da daha sonraki bir aşamada İsrail'in desteğiyle mevcut rejimin devrilmesi durumunda onun yerine geçebilecek İranlı muhalefet güçleri de dahil.

Zafer mi, yenilgi mi?

Tahran'dan başlayalım. İran rejimi özellikle 7 Ekim 2023'te Hamas ve müttefiklerinin İsrail'e düzenlediği saldırının ardından Lübnan, Suriye ve Irak'taki müttefiklerinin aldığı darbelerden sonra böyle bir çatışmaya hazırdı. İran ve İsrail, her biri kendi perspektifinden zaferin onda olduğunu iddia etti. İsrail, 1948'deki kuruluşundan bu yana eşi ve benzeri görülmemiş füzeli saldırılara uğrarken söz konusu saldırılarda, konutlar, hükümet binaları ve hassas araştırma ve güvenlik merkezleri vuruldu. Saldırının yol açtığı hasarın ayrıntıları halen gizli tutuluyor. Ayrıca Ben Gurion Havaalanı tamamen felç oldu. İsrail ağır ekonomik kayıplar yaşadı. Onlarca asker ve sivil öldürüldü.

Ancak İsrail’in ağır yaptırımların uygulandığı İran'ın aksine, başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerinden doğrudan destek görecek ve bu da hızlı bir şekilde toparlanmasını sağlayacağına şüphe yok. İran ise çok ağır darbeler aldı. İran çok sayıda askeri komutanının ve güvenlik yetkilisini kaybetti, önde gelen nükleer bilim adamları suikasta kurban gitti, askeri üsler, nükleer tesisler ve ekonomik merkezler yakın vadede telafi edilemeyecek şekilde zarar gördü. Bu durum, İsrail istihbaratının İran’daki kurumlara derinlemesine sızması ve ülkenin hava sahasına daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde girmesinin bir sonucuydu.

Buna rağmen İsrail, İran rejimini devirmeyi veya liderlerini tamamen ortadan kaldırmayı başaramadı. İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney saldırının ilk günlerinde ortadan kayboldu. Bu yüzden İran'ın zafer iddiası sadece propagandadan ibaret gibi görünüyor. Çünkü durum, İsrail'in saldırıları sonrasında Lübnan'daki Hizbullah'ın başına gelenlere benziyor. Bu saldırılar, İsrail'in istediği zaman bombardıman yapabildiğini, İran'ın da füze saldırılarıyla karşılık vereceğini hesaba kattığını gösterdi. Bu yüzden orta ve uzun vadede İran rejimi bu savaşın başlıca kaybedeni olarak nitelendirilebilir.

Kaçırılan fırsatlar

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’a karşı başlayan saldırının ilk saatlerinde İran halkını rejime karşı ayaklanmaya çağırdı. Eski İran Şahı’nın oğlu Rıza Pehlevi de bu çağrıları tekrarladı. Ancak bu çağrılar ne başkent Tahran'da ne de diğer şehirlerde kayda değer bir yanıt buldu, aksine başkentin nüfusunun yaklaşık yarısı hava saldırılarından kaçmak için ülkenin kuzeyine kaçtı. Analistlere göre İran halkı gösterilere katılmaktan, saldırgan bir yabancı güçle iş birliği yapmayı reddetmeleri ve Afganistan, Irak ve Libya'daki trajik senaryoların tekrarlanmasından korkmaları nedeniyle kaçındı.

Entelektüeller, yazarlar ve sanatçılar bu reddi dile getirdiler. İran'da, özellikle Tahran ve Fars bölgelerinde rejimin popülaritesinin keskin bir şekilde düşmesine rağmen, milliyetçi, ulusalcı ve mezhepçi duygular, 2022 yılında Mehsa Amini’nin kıyafet uygulamasına riayet etmediği için polis tarafından gözaltına alındığı sırada hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protesto gösterilerinde olduğu gibi ayaklanmaların çıkmasını engelledi. Azerbaycan ve Ahvaz (Huzistan) eyaletlerinde de Rıza Pehlevi'nin iktidara geri dönme endişelerinin arttığı bir ortamda, İsrail saldırısını desteklemek kabul edilebilir bir seçenek değildi.

Sınırlı bir kazanım ve beklenen bir yenilgi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre İran ve İsrail rejimlerinin açıkça ifade ettikleri coşkuya rağmen, Tahran için durum geçici bir zaferden öteye geçmiyor. Vatandaşların evlerine dönmeleri, otoritenin zayıflığı, yaşam krizinin derinleşmesi ve enflasyonun yükselmesi nedeniyle hissettikleri güvensizliği ortadan kaldırmadı. Bu durum, özellikle Fars olmayan etnik grupların yaşadığı bölgelerde yeni ayaklanmaların patlak vermesine ve hatta Devrim Muhafızları tarafından bir iç darbeye yol açma tehlikesi yaratıyor.

Bir uydu kanalı, Netanyahu’nun saldırıdan üç gün önce Rıza Pehlevi ile görüştüğünü ve İran halkını harekete geçirme konusunda anlaştıklarını bildirdi. Ancak halkı harekete geçiremediler. Çünkü iki tarafın ilişkileri, merhum İran Şahı ve Tel Aviv arasında tarihi bir yakınlığa dayanıyor. Pehlevi, 2023 nisanında İsrail'i ziyaret etmiş ve bu ziyaret İran’da yaygın tartışmalara yol açmıştı.

Gerçek kaybedenler ve kazananlar

İlk kaybedenler, açıkça İsrail'in tarafını tutarak İran halkının güvenini kaybeden Rıza Pehlevi'dir. Pehlevi, daha önceki tutumlarıyla diğer milletlerin haklarını inkar ettiği için onların desteğini de kazanamamıştı. İkinci kaybedenler ise İran'daki, özellikle de Ahvaz’daki ekonomik merkezlerin bombalanmasından memnun olanlar oldu. Bu tesisler Ahvazlılara aittir. Bu kişiler, saldırının rejimi yıkacağını sansalar da halk bu çağrılara yanıt vermedi.

Ayrıca, İran rejiminin ve monarşi akımının ezeli düşmanı olan Halkın Mücahitleri Örgütü’nün (HMÖ) tutumu da dikkat çekiciydi. Örgüt, daha önce Amerikan sağıyla ilişkileri olmasına rağmen İsrail saldırısını desteklemekten kaçınıp‘ne uzlaşı ne savaş’ sloganını benimsedi. Üçüncü çözümün halkın elinde demokratik değişim ve organize direniş olduğunu söyledi. Böylece, Irak-İran Savaşı sırasında Saddam Hüseyin ile ittifak kurarak güvenilirliğini büyük ölçüde yitirdiği tarihi hatasını tekrarlamaktan kaçınmaya çalıştı.

Görünüşe göre İran rejimi, güvenlik durumunu yeni bir baskı kampanyası başlatmak için kullanacak ve bu kampanya, Mossad ile iş birliği yaptığı gerekçesiyle idamların uygulanmasını da içerebilir. Ancak gerçek casusluk ağları, derin bir yolsuzluk sistemiyle yönetilen devletin iç yapısında halen korunaklı halde olabilir. Öte yandan bu çatışmanın en büyük kazananı ABD Başkanı Donald Trump olabilir. Washington, askeri operasyona katıldı ve savaşı sona erdiren arabuluculuk sürecini yönetti, bu da onu en etkili aktör ve siyasi açıdan en büyük kazanan yaptı.