Tigray ve Amhara arasındaki sınır meselesine kim karar veriyor?

Etiyopya Savunma Bakanı tartışmalı bölgelerin kaderinin belirlenmesi için referandum yapılmasını teklif etti. Gözlemciler, kimin oy kullanma hakkı olacağını merak ediyor

Tigraylılar yerinden edilme, savaşın geride bıraktığı yaşam ve siyasi koşullar hakkında halen ısrarcı sorular soruyor / Fotoğraf: AFP
Tigraylılar yerinden edilme, savaşın geride bıraktığı yaşam ve siyasi koşullar hakkında halen ısrarcı sorular soruyor / Fotoğraf: AFP
TT

Tigray ve Amhara arasındaki sınır meselesine kim karar veriyor?

Tigraylılar yerinden edilme, savaşın geride bıraktığı yaşam ve siyasi koşullar hakkında halen ısrarcı sorular soruyor / Fotoğraf: AFP
Tigraylılar yerinden edilme, savaşın geride bıraktığı yaşam ve siyasi koşullar hakkında halen ısrarcı sorular soruyor / Fotoğraf: AFP

Mahmud Ebu Bekir 

Etiyopya Savunma Bakanı Abraham Belay'ın resmi Facebook sayfasında yayımladığı bir gönderi, hem kapalı olması hem de çeşitli tartışma noktalarını içermesi nedeniyle Etiyopya ve Tigraylılar nezdinde tartışmalara yol açtı.

Medyada fazla yer almamasıyla tanınan Belay, Tigray bölgesinin kültürel mirası Ashenda' festivali münasebetiyle, savaşın geride bıraktıkları yüzünden bölgenin şu anda yaşamakta olduğu zor koşulları dile getirdi.

Belay, savaşın binlerce kişinin hayatını mahvettiğini ve yüz binlerce kişiyi yerinden ettiğini söyledi. Belay, Pretorya Barış Anlaşması'nın imzalanmasına rağmen yerinden edilenlerin henüz köylerine ve evlerine dönmediklerini vurguladı.

Belay, "Tigraylılar yerinden edilme, savaşın geride bıraktığı yaşam ve siyasi koşullarla ilgili ısrarcı sorular soruyor. Yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü federal hükümet için bir önceliktir. Amhara bölgesi ile çekişmeli bölgelerde halen beklemede olan kazanılmış haklar bulunmaktadır. Taraflar, hukuki ve siyasi yönde kararlılık göstermediği sürece bu çatışmanın çözümü mümkün olmayacaktır" dedi. 

Kendi kaderini tayin etmeye doğru 

Belay, "Askeri ve siyasi koşullardan yararlanarak belirli bölgelerdeki bazı güçler tarafından son savaşın getirdiği oldu bitti dayatmasının bu krize uygulanabilir bir çözüm olmayacağını" kaydetti.

Aynı zamanda Belay, Tigray savaşı sırasında düzenli ordunun ve Amhara milislerinin tartışmalı iki bölge olan Welkait ve Raya üzerindeki kontrolüne atıfta bulunarak, "Pretorya Barış Anlaşması'nın sınırlar üzerindeki mevcut anlaşmazlıkları federal anayasaya ve cumhuriyetin ilgili yasalarına dayanan yasal seçeneğe göre çözme ihtiyacını öngördüğünü" vurguladı.  

Belay, onlarca yıldır devam eden bu ikilemin en iyi çözümünün "halkın kaderini kendi kendine belirlemesi" olduğunu ifade etti.

Bu iki alanın iki bölgeden hangisine bağlanacağını çözmek için şeffaf bir halk referandumu düzenlemek gerektiğini vurgulayan Belay, sorumluları bu barışçıl ve yasal çözümün uygulanması için siyasi ve yasal zemini hazırlamaya davet etti.

Etiyopya meselesinin gözlemcileri, bu bölgeye bağlı olmasına rağmen Tigray'daki savaş sırasında düzenli orduya liderlik eden Savunma Bakanı'nın konuşmasını analiz etmede farklılık gösterdiler.

Bazıları, savaş sırasında merkezi hükümetin yanında yer alan konumunu örtüp Amhara milislerinin tartışmalı iki bölge üzerindeki kontrolüne son verme kararını destekleyerek Tigraylıları kazanmaya çalıştığını düşündüler.

Diğerleri ise bu çatışmanın anayasal seçenek çerçevesinde çözülmesi gerekliliğini her zaman vurgulayan rejimi temsil ettiğini ifade ettiler. 

İki bölge arasında kalan Welkait ve Raya alanlarının mülkiyeti konusundaki anlaşmazlık, Tigray Halk Kurtuluş Cephesi'nin (TPLF) iki bölgeyi idari haritasına dahil ettiği 1980'li yılların sonuna kadar uzanıyor.

1990'ların başında Addis Ababa'da TPLF iktidara geldikten sonra, iki alanı kuzey bölgesinin idari sınırları içine dahil eden saha önlemleri alındı.

Bu durum, söz konusu bölgelerin kendi topraklarına geri katılmasını talep eden Amhara aktivistlerinin yanı sıra, bu bölgedeki aktivistlerin de saha önlemlerine itiraz etmesine yol açtı.

TPLF'nin iktidarı sırasında, çok sayıda Tigraylı çiftçi getirilip bölgeye yerleştirildi ve verimli tarım arazileriyle desteklendiler.

Yavaş yavaş Tigray dili ve kültürü empoze edildi. İki bölgenin demografik haritasını yeniden şekillendirmek üzere özenli bir çalışma yürütüldü.

Bölgede devam eden çatışma, ister güç ve nüfuz mücadelesiyle ilgili olsun, ister otlak ve su üzerindeki çatışmalardan kaynaklanan servetin paylaşımı ile ilgili olsun, iki bölge ve iki ulus arasındaki eski tarihsel çatışmaların bir uzantısıdır.

Stratejik uzaklık  

40'ıncı yılına giren bu çatışmayla ilgili belki de en önemli sorular, bu iki bölgenin stratejik önemi ve TPLF'nin onları elde tutma nedenleriyle Amhara'nın onları geri alma yönündeki tekrarlanan talepleriyle ilgilidir.

TPLF saflarındaki eski savaşçı Jabri Medhan Araya, 1992'de yayımlanan 'Öncü'nün Büyük Yürüyüşü' adlı kitabında, TPLF'nin çeşitli nedenlerle bu iki alana tutunduğundan bahsediyor.

Araya, "TPLF, bağımsızlık ve büyük bir Tigray devletinin kurulmasını istiyor. Bu iki bölge de geniş ve verimli tarım arazilerine sahip olduğundan, TPLF bunları önemli bir kaynak olarak sınırlarına dahil etmeye çalıştı" dedi.

Araya sözlerini şöyle sürdürdü:

Diğer neden, Eritre'nin yanı sıra diğer ülkelerle uluslararası limanlar ve sınırlar bulma ihtiyacıyla ilgili stratejik bir boyuta sahiptir. Çünkü iki alan Sudan'a doğru bir geçiş sağlıyor. Bu da onları Port Sudan limanına yaklaştırıyor. Özellikle de Eritre-Tigray ilişkileri herhangi bir olağanüstü duruma maruz kalırsa burada Sudan, insanların, malların ve askeri teçhizatın geçişi için olası bir alternatif oluşturacak.

"Tigray'da denize kıyısı olmayan bir devletin kuruluşunun ilan edilmesinin Etiyopya ile çatışmaya neden olacağını ve bu nedenle her zaman uluslararası temasa geçilebilecek birden fazla olası alternatif sağlanması gerektiğini" dile getiren Araya, "Bu gibi nedenlerin cephe liderlerini Sudan sınırına bitişik Welkait bölgesi ve Eritre'nin Assab limanına yakın Raya bölgesini ilhak etmeye sevk ettiğini" açıkladı.

TPLF eski Genel Sekreteri Arkavi Berhi ise yerel bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, "Welkait bölgesinin silahlı mücadele döneminde Tigray sınırlarına ilhak edildiğini" belirtti.

"Bu işgalin başlangıçta geçici, askeri nedenler ve ihtiyaçlar için olduğunu" vurgulayan Berhi şu ifadeleri kullandı:

TPLF önce bölgeye daha sonra da Etiyopya yönetimine hakim oldu. Bağımsızlığını ilan edip Etiyopya'dan ayrılma yönünde bir karar alması halinde yönetimi elden kaybedecek olsa bile bölge stratejik önemini koruyacak. Bunun yanı sıra TPLF, önemli bir ekonomik kaynağı temsil eden bölgeyi elinden kaçırmak istemiyor. Özellikle TPLF ile Eritre arasındaki ilişkiler savaş noktasına varıp siyasi ve diplomatik kesintiye uğradığında bölgenin önemi daha iyi anlaşıldı. 

İşgal edilmiş topraklar  

Tigraylı siyasi analist David Medhani, "Etiyopya federal anayasasına göre bu alan, iki temel esas sebebiyle artık işgal edilmiş bölge olarak kabul ediliyor. Birincisi, Etiyopya bölgelerinin idari haritasına göre o iki bölge Tigray federal bölgesi sınırları içerisinde kalıyor. İkincisiyse, Amhara bölgesine ilhakları son savaş esnasında doğrudan askeri yollarla gerçekleştirilmiştir" dedi.  

Medhani, Independent Arabia'ya verdiği demeçte "mevcut federal anayasanın bölgeler arasındaki idari sınırlarla ilgili meselelerin askeri gücü içermeyen makul mekanizmalarla çözülmesini öngördüğünü" belirtti.

Medahni "Merkezi hükümetin geniş bir uluslararası garanti ve Afrika Birliği (AfB) himayesinde TPLF ile imzaladığı Pretorya Barış Anlaşması'nın, bölgeler arasında çözülmemiş meselelerin barışçıl müzakere yoluyla çözülüp çevresel şartların Kasım 2020'den önceki haline dönmesini ve tüm güçlerin savaş sırasında işgal ettikleri topraklardan çekilmesini öngördüğünü" sözlerine ekledi.  

Medhani, Etiyopya Savunma Bakanı'nın son gönderisini, "Tigraylıların, savaş döneminde Belay'ın Savunma Bakanı rolüne ilişkin birçok eleştirisi olmasına rağmen, şimdi söyledikleri çok önemli" diyerek yorumladı. Medhani, Savunma Bakanlığı'na bağlı olmayan tüm güçlerin çatışma alanlarından çekilmesine atıfta bulunulmasının ve bu alanların bir bölgeye bağlanması konusunda halk referandumu düzenlenmesi çağrısının, bakanın gönderdiği mesajdaki en önemli iki nokta olduğunu düşünüyor.

Gönderinin zamanlamasının Etiyopya'nın resmi pozisyonuyla uyumluluğuna ilişkin bir soruya yanıt olarak Medhani, "Düzenli ordu ile doğrudan savaşa girmesine ek olarak Amhara milislerinin artan gücü, Amhara bölgesinde veya dışında bir oldu bitti dayatma girişimiyle aynı zamana denk geldiğinden bu anın mesaj için en uygun zaman olduğunu" belirtti.  

Medhani, "Silahlı milislere karşı şiddetli bir savaş yürüten askeri kurumun baş yetkilisi olarak, Bakan'ın gönderisi şimdi iki kat daha fazla önem kazanıyor" diye ekledi.  

"Bakan'ın, hükümetin resmi vizyonu dışında açıklama yapamayacağına" inanan Medhani, söz konusu gönderinin hükümetin çatışmanın çözümüne bakış açısını temsil ettiğini düşünüyor.

Zira kararların içeriğine bakıldığında sadece bir hükümet yetkilisinin bakış açısının olmadığı açıkça görülüyor.

Bakan'ın, Savunma Bakanlığı'na bağlı birlikler dışındaki her türlü askeri varlığın tasfiyesine ilişkin kararlar alındığını belirtirken bölgeleri işgal eden milislerin de bu kararın kapsamı altına girdiği gözden kaçmamaktadır.

Şeytan ayrıntıda gizli 

Afrika Boynuzu konularında uzmanlaşmış bir siyasi analist olan Süleyman Hüseyin ise, "Etiyopya Savunma Bakanı tarafından yapılan öneri, önemine rağmen birçok pratik zorlukla karşı karşıya. Söylendiği gibi şeytan ayrıntıda gizli" dedi.  

Hüseyin, bu hak kazanımı için kimin oy kullanacağının belirlenmesiyle ilgili bir halk referandumu fikrinin karşılaşabileceği en önemli ikilemlerden birine işaret ederek, son 30 yılda TPLF'nin iki alanda geniş bir demografik değişim üzerinde çalıştığını ve büyük bir nüfus değişikliği meydana getirdiğini ifade etti.

Referanduma katılma hakkına sahip olanların kimliğinin belirlenmesinin seçimin gerçekleştirilmesine büyük bir engel teşkil edeceğini düşünen Hüseyin, "Çeşitli Tigray bölgelerinden işe alınan yeni sakinler referanduma katılma ve bu bölgelerin kaderini belirleme hakkına sahip mi?" diye sordu.

Hüseyin'e göre bu durum, Amhara ve yerli halk tarafından büyük bir retle karşılaşacak. TPLF ise bölge nüfusunun bir parçası haline geldikleri için onları hak sahibi olarak görecek.

 

 

Independent Arabia - Independent Türkçe



İran, ABD'nin önerisi nedeniyle müzakereleri askıya aldığı iddialarını yalanladı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
TT

İran, ABD'nin önerisi nedeniyle müzakereleri askıya aldığı iddialarını yalanladı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)

İran devlet televizyonu, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi arasındaki müzakerelerde ‘geçici’ bir çıkmaz yaşandığını iddialarını yalanladı.

İran medyası, yaklaşık bir saat süren görüşmelerin ardından Arakçi'nin ‘ABD tarafının nükleer olmayan konuları gündeme getirmesi nedeniyle müzakereleri 15 dakikalığına durdurduğunu ve görüşmelerin yeniden başlamasının sadece nükleer konulara odaklanılması şartına bağlı olduğunu açıkladığını’ bildirdi.

Bu açıklama, Tahran'ın ABD heyetine ‘İsrail'in etkisi altında gerçekçi olmayan ve mantıksız taleplerde bulunmaktan kaçınma’ çağrısı yapmasının ardından geldi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynak devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, müzakerelere 15 dakika ara verildiğine dair basında çıkan haberleri yalanladı. Haberleri ‘yalan’ olarak nitelendiren kaynak, “Söz konusu haberlerin gerçek dışı olduğu ortaya çıktı” dedi.

Duraklamanın yalanlanmasına rağmen, İran heyetine eşlik eden gazeteciler duraklamanın doğruluğunu teyit etti, ancak bunun İran heyetinin ‘namaz için ara verme’ talebinden kaynaklandığını söylediler.

Hem ABD hem de İran tarafından yetkililer, Witkoff ile Arakçi liderliğindeki İran heyeti arasında İran'ın nükleer programına ilişkin ikinci tur görüşmelerin cumartesi günü Roma'da başladığını duyurdu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, “İran ve ABD arasındaki dolaylı görüşmeler Roma saatiyle 12.00 sularında Umman Büyükelçisi’nin konutunda Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi'nin de katılımıyla başladı... İtalyan tarafı ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi” ifadelerini kullandı.

Bekayi sözlerini şöyle sürdürdü: “Müzakerelerin süreci ilk tura benziyor. İki heyet iki ayrı odada oturuyor ve Umman Dışişleri Bakanı iki heyet arasında gidip geliyor. Müzakereler başlamadan önce Ummanlı bakanla görüşmelerimiz oldu. Müzakereler bir önceki turda olduğu gibi tamamen Umman tarafından yönetiliyor.”

Bekayi, “Medya müzakerelerle ilgili yalan haberlere yer vermemeli ve doğru haberleri Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla takip etmelidir. Yalan haberler müzakerelerle ilgili kafa karışıklığı yaratma girişimlerinin bir parçasıdır. Bizim odak noktamız bu marjinal hususlara dikkat etmeden İran'ın çıkarlarını gerçekleştirmektir” şeklinde konuştu.

İran heyetinin Roma'ya varışının ardından devlet medyası Bekayi'nin şu sözlerini aktardı: “Son birkaç gün içinde bazı ABD yetkilileri tarafından yapılan çelişkili açıklamalar ışığında, ABD tarafının ilk aşamada niyeti ve ciddiyeti konusunda ortaya çıkan tehlikeli belirsizliği ortadan kaldıracak bir açıklama yapmasını bekliyoruz.”

Bekayi, “İran İslam Cumhuriyeti'nin gerek yasadışı yaptırımların kaldırılması gerekse nükleer meseleye ilişkin pozisyon ve talepleri son derece nettir ve müzakerelerin ilk turunda karşı tarafa iletilmiştir. Önceki yöntemlere geri dönmek bir sonuç getirmeyecektir. Karşı taraf gerçekçi davranmadıkça ve İsrail'in etkisi altında gerçekçi olmayan ve mantıksız taleplerde bulunmaktan kaçınmadıkça gerçek bir ilerleme sağlanamaz” dedi.

Adının açıklanmaması kaydıyla AP’ye konuşan ABD'li bir yetkili, görüşmelerin Camilluccia semtindeki Umman Büyükelçiliği’nde yapıldığını söyledi.

İran devlet televizyonu, Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve üst düzey yardımcılarının İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan Umman Büyükelçiliği’ndeki dolaylı görüşmelere geldiğini bildirdi.

Görüşmelere ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff başkanlığındaki ABD heyeti katıldı.

Arakçi görüşmeler öncesinde Ummanlı mevkidaşı Bedr el-Busaidi ile istişarelerde bulundu. İranlı bakan daha önce de İtalyan mevkidaşı Antonio Tajani ile istişarelerde bulunmuştu.

Witkoff ve Arakçi, Tahran ile Batılı ülkeler arasında gerilime neden olan İran'ın nükleer dosyasıyla ilgili görüşmelere 12 Nisan'da Umman'da başladı.

ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff (AP)ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff (AP)

İki ismin bu yüksek riskli müzakerelerde ortak bir zemin bulma becerileri görüşmelerin kaderini belirleyebilir. Her iki isim de bu sabah geç saatlerde Roma'nın Camilluccia semtindeki Umman Büyükelçiliği’ne vardı.

Görüşmeler, iki ülke arasında 1979 İran Devrimi ve ABD Büyükelçiliği rehine krizinden bu yana süregelen düşmanlık bağlamında tarihi bir an. ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018 yılında İran nükleer anlaşmasından çekilmesi, ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında İran'ın uranyum zenginleştirmesini sınırlandıran anlaşmayı yeniden tesis etmekte başarısız olan yıllarca süren saldırılara ve müzakerelere yol açtı.

Riskler, İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir ABD ya da İsrail askeri saldırısı ya da İran'ın nükleer silah edinme tehdidini gerçekleştirmesi olasılığında yatıyor.

Bu arada, İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi'nde yaşanan savaş ve ABD'nin Yemen'de İran destekli Husilere karşı düzenlediği ve onlarca kişinin ölümüne neden olan hava saldırıları Ortadoğu'daki gerilimi arttırdı.

Trump dün yaptığı açıklamada, “İran'ın çok basit bir şekilde nükleer silah edinmesini engellemekten yanayım. İran'ın büyük, müreffeh ve harika olmasını istiyorum” dedi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi bugün X platformunda yaptığı paylaşımda, “İran her zaman iyi niyetle ve sorumluluk duygusuyla sorunları çözmenin medeni bir yolu olarak diplomasiye olan bağlılığını göstermiştir. Yolun kolay olmadığının farkındayız. Ancak geçmiş deneyimlerden yararlanarak her adımı açık gözlerle atıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Arakçi bugün Witkoff ile yapacağı ‘dolaylı’ görüşmeler öncesinde İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ile bir araya geldi.

Hem Arakçi hem de Witkoff görüşmeler öncesinde seyahat ettiler. Witkoff Ukrayna ve İran konulu görüşmeler için Paris'teydi. Arakçi ise Devlet Başkanı Vladimir Putin de dahil olmak üzere Rus yetkililerle bir araya geldiği Moskova ziyaretinin ardından Tahran'a döndü.

2015'teki İran nükleer anlaşmasını imzalayan dünya güçlerinin bir üyesi olan Rusya, Tahran ile Washington arasında gelecekte varılacak herhangi bir anlaşmada kilit bir oyuncu olabilir. Analistler Moskova'nın İran'ın silah üretmek için gerekli olan yüzde 90'a yakın bir seviye olan yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyumunu taşıma görevini üstlenebileceğini öne sürüyor.

İlk tur görüşmelerde arabuluculuk yapan Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi de dün Roma'ya gelerek İtalyan mevkidaşı ile görüştü. Bekayi, el-Busaidi'nin iki ülke arasında yine arabuluculuk yapacağını söyledi.

Arap Yarımadası'nın doğu ucunda yer alan Umman, İran ile Batı arasında arabuluculuk yapan uzun soluklu bir aktör. Maskat geçen hafta sonu Arakçi ve Witkoff arasındaki müzakerelerin ilk turuna ev sahipliği yaptı.

İran ekonomik istikrar anlaşması istiyor

İran'daki protestolar, halkın hayat pahalılığından duyduğu hoşnutsuzluğun bir sonucu olarak tırmanmaya devam ederken, ülkedeki sübvansiyonlu benzin fiyatlarının artırılabileceği ve bunun da yeni protestolara yol açabileceği söylentileri var.

İran'ın para birimi riyal, ay başında ABD doları karşısında bir milyon sınırını aşarak keskin bir düşüş yaşadı. Ancak Tahran'ın devam etmesini umduğu görüşmelerin başlamasıyla kısmen iyileşme görüldü.

Bir başka gelişme de İran Air'in uzun süredir beklediği iki adet Airbus A330-200'ün perşembe günü Tahran'a ulaşması oldu. Daha önce Çin'in Hainan Havayolları'na ait olan uçaklar İran adına yeniden tescil edildi. İran'a yönelik yaptırımlar nedeniyle anlaşmanın ABD Hazine Bakanlığı tarafından onaylanması gerekiyor ve Washington'dan henüz bir açıklama gelmedi.

2015 anlaşması kapsamında yeni uçaklar satın alabilen İran, Airbus ve Boeing ile büyük anlaşmalar yapmıştı. Ancak bu anlaşmalar Trump'ın nükleer anlaşmayı iptal etme tehditlerinden etkilendi.