Washington raporu: Trump yine tarih yazıyor

Eski başkan yokluğuna rağmen Cumhuriyetçiler arasındaki münazarayı kazandı mı?

Trump’ın sabıka fotoğrafı (AFP)
Trump’ın sabıka fotoğrafı (AFP)
TT

Washington raporu: Trump yine tarih yazıyor

Trump’ın sabıka fotoğrafı (AFP)
Trump’ın sabıka fotoğrafı (AFP)

Eski ABD Başkanı Donald Trump, ABD’de haber yayınlarında bir kez daha zirveye yerleşti. Cumhuriyetçilerin ilk başkanlık münazarasının üzerinden 24 saatten az bir süre geçti. Trump ise eski bir Başkan için tarihi bir emsal olarak Georgia eyaletinde Fulton Hapishane yönetimine teslim oldu. Trump, sabıka fotoğrafı çekildikten sonra 200 bin dolar kefalet ile hapishaneye girdikten 20 dakika sonra serbest bırakıldı.

Ancak ilgi odağı olmayı ve davalarını kamuoyu davasına dönüştürmeyi başaran Trump, hesabının dondurulmasının iptalinden bu yana ilk kez hızlı bir şekilde tweet attı. Eski Başkan, sabıka fotoğrafını yayınlayarak, “Seçimlere müdahale. Asla teslim olmayın!” açıklamasında bulundu.

Trump ve 11 sanığın sabıka fotoğrafları çekildi (Reuters)
Trump ve 11 sanığın sabıka fotoğrafları çekildi (Reuters)

Şarku’l Avsat ve eş-Şark gazeteleri arasındaki iş birliğinin meyvesi olan ‘Washington Raporu’, genel olarak Trump’ın ABD siyaset sahnesindeki etkisini, özel olarak ise katılmayı reddettiği ilk Cumhuriyetçilerin başkanlık münazarası üzerindeki etkisini değerlendiriyor.

Kazanan Trump oldu

Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul’un eski iletişim direktörü Brian Darling, Trump’ın münazaraya katılmayarak kazanan olduğunu söyledi. Darling, “Her ne kadar katılmasa da tartışmanın büyük bir kısmı Donald Trump ve gündeme getirdiği konular ve başkanlığı sırasındaki performansı etrafında dönüyordu. Bunlar, onu münazaranın merkezine yerleştirdi” dedi. 

‘The Hill’ gazetesi Editörü Jesse Burns, Darling’in değerlendirmesine destek verirken, Trump’ın dikkat çekmeyi başardığını ve katılmamasına rağmen münazarayı kazandığını belirtti. Burns, “Tabi ki kazanan kesinlikle o. O gecenin başından itibaren en iyi yarışmacıydı ve sonuna kadar da konumunu korudu” dedi.

Cumhuriyetçi Senatör Tom Coburn’un eski iletişim direktörü John Hart ise farklı bir görüşe sahip. Münazara gecesini kazananın ABD seçmeni olduğunu belirten Hart, “Münazara gecesinde tanık olduğumuz şey, Cumhuriyetçi Parti’nin tek kişi tarafından yönetilmeseydi nasıl olacağıydı” dedi.

Anketlerde en yakın rakibi Florida Valisi Ron DeSantis’ın 40 puan üzerinde büyük bir farkla önde olmasına rağmen Hart, ‘şu anki aşamada yarışa bakmak için ulusal anketlere güvenilmemesi’ konusunda uyardı. Hart ayrıca, “Anketlere baktığımızda Trump’ın destekçilerinin ona aşırı güvendiğini görüyoruz. Ancak örneğin Iowa ve New Hampshire’de eyalet anketlerine baktığımızda seçmenlerin yüzde 58 ila yüzde 67’sinin başka bir aday istediğini görüyoruz. Bu sonuçlar Trump’ın destekçileri için endişe kaynağı olmalı” açıklamasında bulundu.

Trump’ı perşembe günü Fulton Hapishanesi’ne götüren aracın etrafını polis motosikletleri sardı (AFP)
Trump’ı perşembe günü Fulton Hapishanesi’ne götüren aracın etrafını polis motosikletleri sardı (AFP)

Ramaswamy, Trump’ın ‘yardımcısı’ mı olacak?

Genç Cumhuriyetçi aday Vivek Ramaswamy, münazara sırasında geniş yer işgal etti ve kışkırtıcı tarzı, diğer adayların ona saldırmasına neden oldu. Ancak Darling, performansını ‘harika’ olarak nitelendirdi. Yarış sırasında Ramaswamy’ın güçlü bir yüz olacağını dile getiren Darling, “Çünkü çok aktif ve pek çok dikkate değer fikri var” dedi.

Öte yandan Burns, 38 yaşındaki Ramaswamy’nin Trump’a yönelik destekleyici ve cesaretlendirici duruşlarıyla, başkan yardımcısı olarak aday gösterilmesinin önünü açabileceği ihtimaline dikkat çekti. Burns, “Elbette onun hedefi budur. Bu aşamada ‘Eski başkana af çıkarıp genel olarak ona destek vermeye devam edebilir misiniz’ sorusu sorulduğunda ilk onay elini kaldıran o oldu. Onun ‘Make America Great Again (Amerikayı Yeniden Harika Yap)’ sloganı ile diğer adaylardan, hatta Trump yönetiminden daha fazla çağrı yapan tabana hitap ettiğini gördük. Dolayısıyla şüphesiz Trump tabanının yönelimlerini benimsemeye çalışıyor” dedi.

Perşembe günü Fulton Hapishanesi önünde Trump destekçileri (AFP)
Perşembe günü Fulton Hapishanesi önünde Trump destekçileri (AFP)

Harts ise tartışma sırasında rakiplerinden farklı olarak öne çıkan kişinin ABD’nin eski Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Nikki Haley olduğuna dikkat çekerken, “Nikki Haley, grubun en iyisi. Çünkü kendisi hakkında çok şey söyleyen bir aday olarak öne çıkıyor. Bahsettiğim konular arasında pek çok muhafazakâr için çok önemli olan mali sorumluluk, harcamalar ve bütçe açığı yer alıyor” dedi.

Cumhuriyetçi Parti’nin geleceği

Hart, çoğu adayın, suçlu bulunması durumunda Trump’ı affedip affetmeyecekleri sorulduğunda ‘evet’ cevabını vermesinin nedeninin, ‘Trump seçmenlerini yabancılaştırma korkuları’ olduğuna dikkat çekti. “Cumhuriyetçi Parti, yönelimini tamamen kaybetmiş, temsil ettiği ilkelerden habersiz. Donald Trump’ın partideki tartışmaya hâkim olmasına izin verdi” diyen Hart, Trump’ın münazaraya katılmayı reddetmesinin ve partinin onu katılmaya ikna edememesinin ‘partiyle ilgili varoluşsal sorulara yol açtığını’ söyleyerek yaklaşımını açıkladı. Hart ayrıca, “Cumhuriyetçi Parti, kuralların ve standartların üstünde olduğuna inanan bir kişinin kendisini kontrol etmesine izin verdi. Yeni bir liderliğe ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.

Çarşamba günü televizyonda yayınlanan münazaranın başlangıcında Cumhuriyetçi adaylar (Reuters)
Çarşamba günü televizyonda yayınlanan münazaranın başlangıcında Cumhuriyetçi adaylar (Reuters)

Ancak Darling bu yaklaşımı reddederken, “Cumhuriyetçi Parti’nin onu desteklemeye devam edeceğini düşünüyorum. Cumhuriyetçi seçmenlerin onu desteklediğini gösteren anket verilerini gördük. Hiç şüphe yok ki Temsilciler Meclisi ve Senato üyeleri de onu takip edecek, anket sayılarına bakacaklar. Trump’ı desteklemenin kendi çıkarlarına olduğunu anlayacaklar. Dolayısıyla o, partinin adayı olacak” dedi.

Ukrayna konusunda anlaşmazlık

Münazara, Ukrayna’ya destek hususunda Cumhuriyetçiler arasında giderek büyüyen uçurumu yansıtıyordu. Öyle ki Burns, münazaranın Kongre’deki partiler arasında fon meselesine ilişkin farklılıkları yansıttığını dile getirirken, “Hiç şüphe yok ki Kongre, şu anda Cumhuriyetçiler arasında bile bölünmüş durumda. Senato’da Ukrayna’ya Cumhuriyetçilerden daha fazla destek varken, Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçiler bu desteğe karşı çıkıyor. Aynı zamanda mevcut önde gelen Cumhuriyetçi aday Trump, Zelenskiy’i ve Biden yönetiminin bu çatışmayı ele alma biçimini oldukça eleştiriyor. Yani bu onlar için zor bir durum. Çünkü bir yandan seçmen tabanlarının ve Cumhuriyetçi Parti’nin yönelimlerini desteklemek zorundalar, diğer yandan da Cumhuriyetçi Parti’nin yönelimlerini desteklemek zorundalar. Ama aynı zamanda Ukrayna’yı desteklemeye devam etmezlerse Rusya’nın kazanacağını biliyorlar” ifadelerini kullandı.

Aday Vivek Ramaswamy, çarşamba günü televizyonda yayınlanan tartışma sırasında aday Nikki Haley’in yanında zafer işareti yapıyor (AFP)
Aday Vivek Ramaswamy, çarşamba günü televizyonda yayınlanan tartışma sırasında aday Nikki Haley’in yanında zafer işareti yapıyor (AFP)

Öte yandan Darling, Ukrayna’ya verilen desteğin azaldığını söylerken, “ABD halkının başlangıçta bu savaşların çok popüler olduğu Irak ve Afganistan’da yaşananlara baktığını düşünüyorum. Ancak ABD, bu savaşlara ne kadar çok karışırsa, popülerliği de o kadar azalıyor. Aynı şeyi Ukrayna’da da görüyoruz. Bu savaş ne kadar uzun sürerse, ABD de o kadar işin içine girecek. Bu da daha fazla yardım ve askeri teçhizat anlamına geliyor. Hatta ABD’liler, uçak gönderme ihtimali bile olsa, çok fazla şey yaptığımızdan giderek daha fazla endişe duyuyorlar. ‘Önce Amerika’ hareketi içinde ve genel olarak Amerikalılar arasında büyük bir eğilim var. Sadece Cumhuriyetçiler değil, bağımsızlar ve Demokratlar da, yurt içinde harcamaların güçlendirildiği ve yurt dışında eskisi kadar harcama yapılmadığı, daha ölçülü bir dış politika görmek istiyorlar” ifadelerini kullandı.



Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kaswar Klasra

Hindistan ve Pakistan arasında, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de gerçekleşen yeni bir terör saldırısıyla tetiklenen son şiddet patlaması, dünyanın dikkatini Güney Asya'daki gergin cephe hatlarına yeniden odakladı. ABD öncülüğündeki uluslararası arabuluculuk çabaları, iki nükleer silahlı komşuyu savaşın eşiğinden geri çekmeyi başarmış olsa da, bu ihtiyatlı sakinlik kalıcı bir barış olarak kabul edilemez.

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Keşmir anlaşmazlığına bir çözüm bulunmaması nedeniyle, bölge 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit eden bir gerilimi tırmandırma döngüsünün esiri olmaya devam ediyor.

Bu hadise, on yıldan kısa bir sürede yaşanan üçüncü büyük tırmandırma sayılıyor ve her dalga bir öncekinden daha tehlikeli. Hindistan'ın Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militanları sorumlu tuttuğu Pahalgam'daki saldırı, her iki taraftaki askeri tesisleri hedef alan bir dizi füze ve insansız hava aracı saldırısını tetikledi. Gerginliğin tırmanma hızı ve yoğunluğu, durumun kırılganlığını ve yarımadanın büyük bir felakete kaymaya hazır olduğunu teyit ederek, tehlike seviyesini yükseltti. Önceki örneklerde olduğu gibi, ABD, krizi kontrol altına almak için arabuluculu olarak müdahalede bulundu. Kendisine duyurulmayan Çin ve Körfez çabaları da destek verdi.

Bu model tanıdık hale geldi; Keşmir'de bir terör olayı gerçekleşiyor, onu Hindistan’ın yanıtı,  ardından Pakistan'ın askeri yanıtı takip ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Son şiddet dalgasını diğerlerinden ayıran husus yalnızca yoğunluğu değil, aynı zamanda kullanılan savaş araçlarının gelişmişliğiydi. Her iki taraf da geleneksel askeri güç kullanımının yanı sıra siber operasyonlara ve insansız hava araçlarına başvurdu. Bu çatışma, yapay zekanın, otonom insansız hava araçlarının ve siber savaşın savaş alanını yeniden şekillendirmeye başladığı Güney Asya'nın askeri tarihinde yeni bir bölümü işaret ediyor. Bununla birlikte, siyasi söylem durgun kaldı ve önemli bir dönüşüme sahne olmadı.

 Hindistan, çok daha büyük olan ekonomisi ve Batı'ya giderek daha yakın hale gelmesi sebebiyle stratejik bir ivmeye sahip olduğunu hissedebilir, fakat devam eden istikrarsızlık büyük hedeflerini tehdit ediyor. Tedarik zincirlerini Hindistan'a taşımayı düşünen küresel şirketler, çalkantılı bir bölgesel tablo karşısında tereddüt ediyor. Kalkınma veya kuzeydeki Çin tehdidi ile yüzleşmede kullanılabilecek kaynaklar kronik sınır krizi tarafından tüketiliyor. Dahası, Keşmir'de devam eden huzursuzluk, yerel halkı devletten daha da uzaklaştırıyor ve Yeni Delhi'nin son vermeye çalıştığı ayaklanmayı körüklüyor.

Pakistan’a gelince, yüksek gerilimin maliyeti onun için daha ağır. Uluslararası kredilere bağımlı ve yakın zamanda terörizm finansmanı artırılmış izleme listesinden çıkarılan kırılgan ekonomisi, her tırmandırmada ağır kayıplar yaşıyor.

Pakistan'ın Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak soruşturma teklifi -Hindistan'ın bu tür girişimleri tekrar tekrar reddetmesine rağmen- ciddiye alınmayı hak ediyor. Bu tür konularda şeffaflık ve iş birliği, karşılıklı şüphe döngüsünü kırmaya yardımcı olabilir. Hindistan gerçekten sadece geçici bir ateşkes değil, uzun vadeli bir barışı hedefliyorsa, yanlış değerlendirme riskini azaltacak mekanizmalar kurmak için İslamabad ile ciddi bir diyaloğa girmelidir.

Sadece krizleri yönetmek yerine, iki ülke çatışmanın kökenlerini ele alma gibi daha zor bir göreve girişmelidir. Nükleer silaha sahip iki komşu arasındaki son gerginlik, Keşmir sorununun acilen ele alınması gereken bir nükleer patlama noktası olduğunu teyit etti. Bu kriz Hindistan ve Pakistan'daki 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit ediyor.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları da dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için bu anı değerlendirmelidir

Pakistan, Keşmir sorununun çözümünün ancak diyalog yoluyla mümkün olduğunu kabul ederken, Hindistan askeri baskının siyasi bir çözüme alternatif olmadığını kabul etmelidir. Keşmir'de adil ve kalıcı bir çözüm sadece bölgeyi istikrara kavuşturmakla kalmayacak, aynı zamanda onlarca yıldır arzu edilen ekonomik ve ticari iş birliğinin ve ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacaktır.

Dış baskıyla durdurulan son turun sonucu, sahadaki gerçekleri değiştirmedi. Her iki tarafın askeri kuvvetleri halen yüksek alarm durumunda ve resmi bir barış anlaşması imzalanmadı. Ancak, her iki başkent de kısa vadeli taktik hesapların ötesine geçmeye karar verirse, bu tırmandırma bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları, bağımsız soruşturma organları ve şeffaflığa yönelik karşılıklı taahhütler de dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için baskı yapmak üzere bu anı değerlendirmelidir. Aynı şekilde Pakistan ekonomisini ticaret ve yatırım teşvikleri yoluyla desteklemek, alışılmadık yöntemlere olan bağımlılığını azaltabilirken, Hindistan'ın daha ölçülü bir duruşu Keşmirliler ile genel olarak bölgenin sakinleri arasındaki güveni yeniden inşa edebilir.

Bu ganimet için yapılmış bir savaş değildi ve taraflardan hiçbiri zafer kazanmadı. Aksine bu savaş, Güney Asya'nın uçurumun eşiğinde olduğunun acı bir hatırlatıcısı ve Delhi ile İslamabad liderlerine kalıcı bir barış için gereken sıkı ve zorlu çalışmaya başlamaları yönünde acil bir çağrıydı.