İsrail: Arap Belediyeleri greve gidiyor

Arap Belediye Başkanları Komitesi, şiddet ve suçun tırmanmasını protesto etmek için grev ilan etti

Tel Aviv’deki Arap kasabalarında protesto düzenleyen bir grup. (AFP)
Tel Aviv’deki Arap kasabalarında protesto düzenleyen bir grup. (AFP)
TT

İsrail: Arap Belediyeleri greve gidiyor

Tel Aviv’deki Arap kasabalarında protesto düzenleyen bir grup. (AFP)
Tel Aviv’deki Arap kasabalarında protesto düzenleyen bir grup. (AFP)

İsrail vatandaşı Filistinlileri temsil eden Arap Belediye Başkanları Komitesi, önümüzdeki Eylül ayının başından itibaren İsrail’deki Arap eğitim kurumlarında ve yerel makamlarda grev başlatacaklarını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Londra merkezli Arap Dünyası Haber Ajansı’ndan (AWP) aktardığı habere göre Komite tarafından yapılan açıklamada, grevin İsrail hükümetine İsrail içindeki Arap kent, ilçe ve beldelerde artan suç ve şiddet sorunuyla başa çıkması için baskı yapmak amaçlı olduğu belirtildi.

Arap Belediye Başkanları Komitesi Genel Müdürü Emir Bişarat, grevin İsrail’deki tüm Arap okullarını kapsayacağını ve Arap yerel yönetimlerindeki hizmetleri de içereceğini belirtti.

Bişarat, AWP’ye verdiği demeçte, “Artan suç ve şiddet nedeniyle Arap kasabalarının okulları için güvenli bir ortam sağlayamadık ve şu ana kadar bu sorun yetkili makamlar tarafından çözülmedi” dedi.

Bişarat grevin bitiş tarihinin olmadığını vurgulayarak, gerekli konular ilgili makamlarca kökten ele alınana kadar grevin süreceğini belirtti.

“İsrail hükümeti, ülkedeki Arap toplumunda yaşanan suç ve şiddet sorunuyla başa çıkmak için derhal müdahale etmelidir” diyen Bişarat, bu sorunun Arap vatandaşları arasında, özellikle de ebeveynler arasında büyük korku ve endişeye neden olabileceğini vurguladı.

İsrail medyasına göre bu grev, İsrail içindeki Arap yerleşim birimlerinde şiddet ve suçun artmasından dolayı yapılıyor. Bu şehirlerin bazılarında birkaç silahlı saldırı olayı kaydedildi.

Bu suçların sonuncusunda, İsrail’deki Kafr Kanna kasabası dün (26 Ağustos) akşam, ikisi ağır durumda olmak üzere 6 kişinin yaralanmasına neden olan bir silahlı saldırı olayına tanık oldu.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, İsrail vatandaşı Filistinlilerin yoğunlukla yaşadığı kentlerin belediyelerine tahsis edilen 600 milyon şekel (yaklaşık 150 milyon dolar) tutarındaki bütçeyi Ağustos ayı başında geri çekti. Smotrich’in söz konusu bütçeyi Yahudi kurumlarına aktarma kararı almasının ardından, İsrail’deki Arap Vatandaşları İzleme Yüksek Komitesi Başkanı Muhammed Bereke, Başbakan Binyamin Netanyahu ve hükümetine hitaben “Toplumumuzu duvara sıkıştırmayın. Bunun ne ile sonuçlanabileceğine dikkat edin. İsrail’in 21. yüzyılda neo-faşizmi şekillendirme deneyinin bir laboratuvarı olmayacağız” uyarısında bulundu.

Hükümette aşırı sağ kanadın başını çeken Smotrich, Arap yerel yönetimlerine tahsis edilen 317 milyon şekel bütçenin askıya alınmasına karar vermişti. Smotrich “Siyasi fon aktarmaya devam etmekten daha acil ve önemli ihtiyaçlar var” ifadelerini kullanarak önceki hükümet tarafından taahhüt edilen bütçelere işaret etmişti.

Kararın, üç taksitte serbest bırakılması planlanan 600 milyon şekeli içerdiği ve bunun, Mansur Abbas liderliğindeki İslami Hareket ile yapılan koalisyon anlaşması çerçevesinde Naftali Bennett ve Yair Lapid hükümeti tarafından onaylanan ve beş yıllığına Arap beldelerine tahsis edilmesi kararlaştırılan 30 milyar şekellik bütçe içinde yer aldığı ortaya çıktı.

Smotrich’in kararı, Arap nüfusun hakim olduğu yerel yönetimlerin ve hatta bazı Yahudi çevrelerinin tepkisine neden oldu. Aşırı dinci-sağcı  Şas Partisi’nden İçişleri Bakanı Moşe Arbel, bütçenin dondurulmasının “Arap yerel otoritelerinin bütçe dengelemesini ciddi şekilde etkileyeceği” konusunda uyarıda bulundu.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, İsrail vatandaşı Filistinlilerin yoğunlukla yaşadığı kentlerin belediyelerine tahsis edilen 600 milyon şekel (yaklaşık 150 milyon dolar) tutarındaki bütçeyi geri çekti. Smotrich’in söz konusu bütçeyi Yahudi kurumlarına aktarma kararı almasının ardından, İsrail’deki Arap Vatandaşları İzleme Yüksek Komitesi Başkanı Muhammed Bereke, Başbakan Binyamin Netanyahu ve hükümetine hitaben “Toplumumuzu duvara sıkıştırmayın. Bunun ne ile sonuçlanabileceğine dikkat edin. İsrail’in 21. yüzyılda neo-faşizmi şekillendirme deneyinin bir laboratuvarı olmayacağız” uyarısında bulundu.

Hükümette aşırı sağ kanadın başını çeken Smotrich, Arap yerel yönetimlerine tahsis edilen 317 milyon şekel bütçenin askıya alınmasına karar vermişti. Smotrich “Siyasi fon aktarmaya devam etmekten daha acil ve önemli ihtiyaçlar var” ifadelerini kullanarak önceki hükümet tarafından taahhüt edilen bütçelere işaret etmişti.

Kararın, üç taksitte serbest bırakılması planlanan 600 milyon şekeli içerdiği ve bunun, Mansur Abbas liderliğindeki İslami Hareket ile yapılan koalisyon anlaşması çerçevesinde Naftali Bennett ve Yair Lapid hükümeti tarafından onaylanan ve beş yıllığına Arap beldelerine tahsis edilmesi kararlaştırılan 30 milyar şekellik bütçe içinde yer aldığı ortaya çıktı.

Smotrich’in kararı, Arap nüfusun hakim olduğu yerel yönetimlerin ve hatta bazı Yahudi çevrelerinin tepkisine neden oldu. Aşırı dinci-sağcı  Şas Partisi’nden İçişleri Bakanı Moşe Arbel, bütçenin dondurulmasının “Arap yerel otoritelerinin bütçe dengelemesini ciddi şekilde etkileyeceği” konusunda uyarıda bulundu.

Ülke nüfusunun 2023 yıl başı itibariyle 9 milyon 700 bine ulaştığı İsrail’de nüfusun yaklaşık 2 milyon 150 binini "İsrailli Araplar" olarak tanımlanan İsrail vatandaşı Filistinlilerden oluştuğu belirtiliyor.

İsrail vatandaşı Filistinliler ülke nüfusunun yüzde 22'sine tekabül ediyor. Tel Aviv rejiminin "İsrailli Araplar" Filistin tarafının ise “1948 Filistinlileri” olarak tanımladığı vatandaşlar, 1948'deki savaş ve sonrasında yaşanan işgale rağmen yurtlarında kalarak İsrail vatandaşı olan Filistinlilerden oluşuyor. Ülkenin kuzey ve güney illerinde yoğunlaşan Arap nüfusun yüzde 84’ü Müslüman, yüzde 8’i Hristiyan, yüzde 8’i ise Dürzi.

Bu nüfusun dışında kalan ve İsrail vatandaşı olmayan Filistinliler ise Gazze ve Batı Şeria’da yaşıyor.



Trump destekçisi, sabotaja uğrayan Kuzey Akım'ı almak için harekete geçti

Kuzey Akım boru hatlarındaki sabotajın ardından sızıntı yaşanmıştı (Reuters)
Kuzey Akım boru hatlarındaki sabotajın ardından sızıntı yaşanmıştı (Reuters)
TT

Trump destekçisi, sabotaja uğrayan Kuzey Akım'ı almak için harekete geçti

Kuzey Akım boru hatlarındaki sabotajın ardından sızıntı yaşanmıştı (Reuters)
Kuzey Akım boru hatlarındaki sabotajın ardından sızıntı yaşanmıştı (Reuters)

Amerikalı bir yatırımcı, iki yıl önce sabotajla patlatılan Kuzey Akım 2 boru hattını satın almaya çalışıyor. 

ABD'nin tanınmış gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), Floridalı yatırımcı Stephen P. Lynch'in, boru hattını satın almak için Washington yönetiminden izin talep ettiğini yazıyor. 

5 Kasım'da yapılan başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump'ın kampanyasına 300 bin dolara yakın bağış yapan yatırımcı, boru hatlarını satın alma projesine dair şunları söylüyor:

İşin özü şu: Bu, Amerika ve Avrupa'nın fosil yakıt çağının geri kalanında Avrupa'daki enerji arzı üzerinde kontrol sahibi olması için hayatta bir kez gelecek bir fırsat.

WSJ'nin incelediği belgelere göre Lynch, Kuzey Akım 2'yi satın almak için ABD Hazine Bakanlığı'na şubatta başvuru yaptı. Yatırımcı, kendisine satın alma işlemleri kapsamında ABD'nin yaptırım listesindeki bazı kişi ve kuruluşlarla görüşme imtiyazı sağlanmasını istiyor. 

Haberde, Trump'ın, boru hattının satın alınmasını Ukrayna savaşını bitirmek için bir koz olarak kullanabileceğine dikkat çekiliyor. Cumhuriyetçi lider, seçim kampanyasında Ukrayna savaşını 24 saatte bitirme vaadiyle gündem olmuştu. 

Toplam maliyeti yaklaşık 11 milyar dolar olan Kuzey Akım 2 projesiyle yılda 55 milyar metreküp Rus gazının Baltık Denizi üzerinden Almanya'ya sevk edilmesi planlanıyordu. Ancak Ukrayna savaşının patlak vermesiyle proje yarım kaldı.

Projeyi, Rus devletine ait Gazprom'un yan kuruluşu olan ve merkezi İsviçre'de yer alan Nord Stream 2 AG yürütüyordu. 

Gazprom liderliğinde tasarlanan ve inşaatı Eylül 2021'de tamamlanan Kuzey Akım 2 projesinin ruhsatlandırma çalışmaları devam ederken, Kremlin'in ayrılıkçı Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti'ni 21 Şubat 2022'de tanıması diplomatik kriz yaratmıştı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 22 Şubat'ta boru hattının sertifikasyon sürecinin durdurulması talimatını vermişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in emriyle bundan iki gün sonra Ukrayna işgali başlamıştı.

Rusya'ya yönelik yaptırımların bir parçası olarak ABD Hazine Bakanlığı da Batılı şirketlerden, Nord Stream 2 AG'yle ilgili tüm finansal işlemleri durdurmasını istemişti. 

Nord Stream 2 AG, yaptırımlar nedeniyle Mart 2022'de 140 çalışanını işten çıkarmış ve iflasın eşiğine gelmişti. Daha sonra İsviçre'de yürütülen hukuki süreçte şirkete borçlarını ödemesi için 10 Ocak 2025'e kadar süre verilmişti.  

Amerikan gazetesi Washington Post'un (WP) aktardığına göre Lynch, iflas duyurusu yapması durumunda Nord Stream 2 AG'yi satın alarak Kuzey Akım 2 hattının sahibi olmayı hedefliyor. WP, Gazprom'un ve Alman hükümetinin yorum taleplerine yanıt vermediğini bildiriyor. 

Ayrıca Lynch'in elini güçlendirmek için Alman danışmanlık firması Berlin Global Advisors'dan da destek aldığı belirtiliyor. Şirketin partnerlerinden Rüdiger von Fritsch, 2014-2019'da Almanya'nın Moskova Büyükelçisi olarak görev yapmış, Kuzey Akım 2'nin kurulmasıyla ilgili çalışmalarda da yer almıştı.

Yaklaşık 20 yıl Moskova'da yaşayan 57 yaşındaki Lynch, ABD Hazine Bakanlığı'ndan aldığı izinle, 2022'de Rusya'ya ait Sberbank'ın İsviçre şubesinin Cenevre merkezli M3 Groupe Holding firmasına satışında arabuluculuk yapmıştı. Lynch'in, satıldıktan sonra TradeXBank adı altında faaliyet gösteren bankada yüzde 10 hissesi var. 

Kuzey Akım hatlarına sabotaj

Rusya'dan Avrupa'ya Baltık Denizi'nin altından doğalgaz taşıyan Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hatlarında 26 Eylül 2022'de üç patlama gerçekleşmişti. Kuzey Akım sabotajıyla ilgili New York Times ve Almanya merkezli Die Zeit tarafından ortaya atılan bir teoride, saldırının Ukrayna destekçisi 6 kişi tarafından bir yat kiralanarak gerçekleştirilmiş olabileceği belirtilmişti.

WP de sabotajı 48 yaşındaki Ukraynalı albay Roman Çervinski'nin yönettiğini savunmuştu. Haberde Çervinski'nin yalnız hareket etmediği ve operasyonu planlayan isim olmadığı belirtilirken, emrin dönemin Ukrayna Genelkurmay Başkanı Valeri Zalujni'ye rapor veren daha üst rütbedeki subaylardan geldiği ileri sürülmüştü. Böylelikle sabotajdan Ukrayna'nın sorumlu olduğu iddiası daha da güçlenmişti.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Washington Post, Interfax, Swiss Info