Fransa-Nijer ilişkilerindeki gerilim tırmanıyor

Washington, mevcut krize siyasi bir çözüm bulma konusunda kararlı. ECOWAS darbecileri geri adım atmaya çağırdı.

Askeri cunta destekçileri cuma günü başkent Niamey'de Nijer ve Rusya bayraklarıyla yürüdüler (EPA)
Askeri cunta destekçileri cuma günü başkent Niamey'de Nijer ve Rusya bayraklarıyla yürüdüler (EPA)
TT

Fransa-Nijer ilişkilerindeki gerilim tırmanıyor

Askeri cunta destekçileri cuma günü başkent Niamey'de Nijer ve Rusya bayraklarıyla yürüdüler (EPA)
Askeri cunta destekçileri cuma günü başkent Niamey'de Nijer ve Rusya bayraklarıyla yürüdüler (EPA)

Nijer’de 26 Temmuz sabahı ‘Fransa’nın dostu’ olarak bilinen Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'un Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na bağlı unsurlar tarafından Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda alıkonularak ordunun iktidara geldiği darbeden sonra Fransa ile Nijer arasında gerilen ilişkiler, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un her yıl yapılan bir etkinlik çerçevesinde dünyanın dört bir yanındaki Fransız büyükelçilerine hitap etmesinden saatler önce yeni bir gelişmeye tanık oldu. Nijer’deki askeri cunta, Fransa Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği bir mektupta, Fransa’nın Niamey Büyükelçisi’ni geri çağırmasını istedi. Mektupta, büyükelçiye ülkeyi terk etmesi için 48 saat süre verildiği belirtildi. Nijer Dışişleri Bakanlığı tarafından Fransa Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen mektupta, ‘Fransa’nın Nijer'in çıkarlarına aykırı başka eylemlerinin’ yanı sıra Fransa'nın Niamey Büyükelçisi Slyvain Itte’nin cuma günü kendisine yapılan Nijerya Dışişleri Bakanlığı’nı ziyaret etmesi davetine yanıt vermediği gerekçesiyle agremanının iptal edilmesine karar verildiği kaydedildi.

Fransa Dışişleri Bakanlığı kısa bir süre sonra ‘darbecilerin talebini dikkate aldığını’ açıkladı. Ancak Bakanlık, ‘büyükelçinin geri çağrılması talebinin, yalnızca meşru olarak seçilmiş Nijerli yetkililer tarafından yapılması gerektiğinden böyle bir talepte bulunamayacaklarını’ da ekledi.

Darbe yapılan Bazoum hükümetinin Dışişleri Bakanı Hassoumi Massoudou, (eski adı Twitter olan) X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, tüm baskılara rağmen bugüne kadar istifa etmeyen Büyükelçi Itte’nin ‘seçilmiş cumhurbaşkanı tarafından akredite edildiğini’ hatırlattı. Bazoum’un halen Nijer'in meşru cumhurbaşkanı olduğunun altını çizen Massoudou, diğer ülkeler gibi Fransa'nın da buna bağlı olduğunu vurguladı.

Fransa Bazoum'un geri dönmesini bekliyor

Öte yandan Cumhurbaşkanı Macron’un büyükelçilere hitaben yapacağı konuşmada Fransa'nın dış politikası ve karşılaştığı zorluklara, Nijer dosyasına ve Paris'in Sahel ülkeleri ve genel olarak Afrika kıtası ile olan ilişkilerine değineceğine şüphe yok. Macron’un Paris'in, Niamey'deki Cumhurbaşkanlığı Konutu’ndaki bir odada tutulan Cumhurbaşkanı Bazoum'un derhal serbest bırakılmasına ve yeniden anayasal yetkilerini kullanmasına bağlı kalmaya devam edeceğini vurgulaması bekleniyor. Paris, Nijer’de gerçekleşen darbeden bu yana aynı tutumu sergiliyor.

jmnyrm
Cuma günü cunta destekçisi göstericilerin başkent Niamey'de Fransız askeri üssüne girmesini engelleyen polis güçleri (EPA)

Ancak Cumhurbaşkanı Muhafız Alayı komutanı olarak görev yapan General Omar Tchiani liderliğindeki darbecilerden oluşan Askeri Konsey’in 3 Ağustos'ta Nijer ile Fransa arasında daha önce yapılan güvenlik ve savunma anlaşmalarını fesih etmesi ve bin 500 Fransız askerinin teçhizatları ve silahlarıyla birlikte Nijer'den çekilmesini talep etmesinin ardından askeri cuntanın Nijer'de bulunan tüm askeri güçlerini geri çekmesi için tanınan sürenin dolması nedeniyle Paris, 3 Eylül'de yeni bir hakla karşı karşıya kalacak. Fransa aynı durumla daha önce Mali ve Burkina Faso’da karşılaşmış, Mali'de konuşlu Fransız Barkhane Operasyonu'nda görevli askerlerini ve Burkina Faso’da konuşlu Sabre Operasyonu’nda görevli askerlerini bu iki ülkedeki askeri cuntaların talebi üzerine geri çekmek zorunda kalmıştı. Paris, Nijer, Mali ve Burkina Faso arasındaki ‘sınır üçgeninde’ terörist gruplarla mücadelede Nijer ordusuna yardımcı olmak amacıyla sınırlı sayıda asker konuşlandırmıştı. Darbeden sonra iki taraf arasındaki askeri iş birliği askıya alıdı ve geri çekilmek için verilen sürenin bitmesinin ardından binlerce cunta destekçisi, Fransa’nın Niamey'deki askeri üssünde toplanarak protesto gösterileri düzenlemeye başladı.

‘Normal’ gerilim

Paris ile Niamey arasındaki yeni gerilim gayet normal görünüyor.

Zira eski sömürgeci Fransa, Nijer ile Nijer hava sahasını uçuşa kapatma kararını defalarca kez ihlal etmişti. Batı Afrika Ekonomik Topluluğu'nu (ECOWAS) Nijer’e askeri müdahalede bulunmaya teşvik etmiş, ayrıca Nijer ordusundan bazı kişilerle gizli anlaşmalar yapmakla, onlara komplo kurmak için arkalarında durarak darbecilerden kurtulmaya çalışmakla suçlanmıştı. Nijer ile Fransa arasındaki bu gerilimin daha da tırmanması bekleniyor.

Askeri cunta, Fransa’yı ‘teröristlerin’ ülkeyi istikrarsızlaştırmasına izin vermekle suçlarken suçlamalarını destekleyen hiçbir delil sunmadı. Ancak bu suçlamalar, Paris tarafından şiddetle reddedildi. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda hangi senaryo ile karşılaşırsak karşılaşalım, Fransa’nın Nijer’de artık hiç de rahat bir konumda olmadığı gün be gün ortaya çıkıyor.

Dolayısıyla askeri cuntanın birinci hedefi olan Paris, stratejik, siyasi ve ekonomik açıdan büyük çıkarları nedeniyle bir yandan askeri cunta üzerinde Afrika ve uluslararası tarafların ekonomik, mali ve siyasi yönlerden baskılarını takip ediyor diğer yandan ise mevcut çıkmazdan kurtulmak için siyasi ve diplomatik çabaları sürdürerek olacakların sonucunu bekliyor.

Darbeden bir ay sonra

Nijer’deki askeri darbenin üzerinden tam bir ay geçerken sorunun çözümüyle ilgili hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Bir yandan ECOWAS ülkelerinin genelkurmay başkanlarının askeri müdahale planı yaptıkları ve grubun askeri hazırlıklarının devam ettiği konuşulurken diğer yandan Fildişi Sahili, Senegal, Benin ve belki de diğer üye ülkelerin de katkıda bulunacağı olası askeri operasyona katılacak askeri güçlerin Nijerya'nın kuzeyine geldiğine dair bazı haberler de geliyor.

Bir yandan askeri müdahale hazırlıkları yapılırken bir yandan da Nijer kamuoyuna, askeri müdahalenin Nijerlileri hedef almadığı ve onlara karşı bir savaş açma niyeti olmadığı, aksine operasyonun Cumhurbaşkanı Bazoum’un serbest bırakılmasını ve ülkede ‘anayasal düzenin’ yeniden tesis edilmesini sağlamayı hedeflediği yönünde mesajlar veriliyor.

nhtrmh
Cuma günü başkent Niamey'de düzenlenen protesto gösterileri sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin’in portresini ve Nijer bayrağını taşıyan cunta destekçisi göstericiler (EPA)

Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) aktardığına göre ECOWAS Komisyonu Başkanı Omar Touray, geçtiğimiz cuma günü Abuja'da gazetecilere yaptığı basın açıklamasında, Nijer ordusunun attığı adımı yeniden düşünmesi ve aklın sesine kulak vermesi için hala çok geç olmadığını söyledi. Touray, bölge ülkelerinin liderlerinin hiçbirinin darbeyi desteklemeyeceğini ve asıl meselenin Batı Afrika ülkelerinden oluşan ECOWAS’ın bölgedeki darbe sarmalını durdurma konusundaki kararlılığıyla ilişkili olduğunu sözlerine ekledi.

ECOWAS, diyalogu öncelediğini, askeri müdahalenin ise ‘son çare’ olduğunu savunmaya devam ederken Touray, bölge ülkelerinden dördünde askeri darbe olmasından dolayı Nijer darbesinin başarısının diğer ülkelerde de darbeleri teşvik edeceğini söylemekten kaçındı. Bu yüzden gözlemcilere göre Nijer’deki darbecilere tolerans göstermek Mali, Burkina Faso ve Gine'de olduğu gibi, demokratik sisteme ve iktidarın barışçıl olarak devredilmesine bağlı olan ülkelerin topraklarının küçülmesine yol açacak ve yeni darbelere kapı aralayacak.

Diplomatik seçeneğe destek

Siyasi-diplomatik seçeneği savunanlar, mevcut çıkmaza bir çıkış yolu bulmak amacıyla Niamey'e gitmeye devam ederken ECOWAS, askeri cuntayla temas halinde kalmayı sürdürüyor. Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf, ECOWAS üyesi Nijerya, Benin ve Gana'ya Nijer'deki krizi görüşmek üzere ayrı ayrı resmi ziyaretler gerçekleştirdi.

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun da Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Lunas Makramane'yi Niamey'e gönderdi. Cezayir'in askeri çözüme karşı olduğu biliniyor, fakat öne sürdüğü önerilerin genel hatları henüz ortaya çıkmadı.

Tüm gözler özellikle ABD’nin çabalarından çıkabilecek sonuçlara çevrildi. Darbeden hemen sonra Niamey'i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Victoria Nuland'ın ve ABD Niamey Büyükelçisi Kathleen FitzGibos'un yaptıkları ziyaretlerin ardından Washington, yakında yeni bir müzakere turu başlatmak için Batı Afrika'ya yeni bir temsilci gönderdi.

Washington, ülkede anayasal düzene dönüş çağrısında bulunurken askeri müdahaleye karşı çıkıyor. Washington, ECOWAS’ın askeri seçeneğe yönelik baskısını hafifletecek şekilde ‘siyasi bir çözümü desteklemede ECOWAS'ın yanında olduğunu birçok kez vurguladı.



Hamaney'in karşı çıkan konuşması ve yaklaşan ABD-İran anlaşması

 İran Dini Lideri Ali Hamaney, eski İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümünün birinci yıldönümünde ulusa sesleniş konuşması yapıyor, 20 Mayıs 2025 (AFP)
İran Dini Lideri Ali Hamaney, eski İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümünün birinci yıldönümünde ulusa sesleniş konuşması yapıyor, 20 Mayıs 2025 (AFP)
TT

Hamaney'in karşı çıkan konuşması ve yaklaşan ABD-İran anlaşması

 İran Dini Lideri Ali Hamaney, eski İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümünün birinci yıldönümünde ulusa sesleniş konuşması yapıyor, 20 Mayıs 2025 (AFP)
İran Dini Lideri Ali Hamaney, eski İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümünün birinci yıldönümünde ulusa sesleniş konuşması yapıyor, 20 Mayıs 2025 (AFP)

Siyasi analizde, sonuçlara varmak için göstergeleri izlemek gerekir. İran Dini Lideri'nin rejimin kurucusu Humeyni’nin ölüm yıldönümü sırasında yaptığı son konuşmadan ve Umman Sultanlığı aracılığıyla Tahran'a sunulan son Amerikan teklifinden, iki taraf arasında kapsamlı olmayıp geçici olsa bile bir anlaşmaya varma olasılığının yüksek olduğu söylenebilir. Hem de Umman himayesinde yapılan dördüncü tur görüşmelerden bu yana Tahran ve Washington arasında görülen keskin görüş farklılıklarına rağmen. Farklılığın sebebi İran'ın daha önce uranyumu 2015 nükleer anlaşmasında kabul edilen aynı seviyede, yani yüzde 3,67 oranında zenginleştirme hakkını tanıyan Amerikan pozisyonunda değişiklik olarak gördüğü son açıklamalar. Amerikan pozisyonunun, İran'ın nükleer programı barışçıl olduğu sürece zenginleştirme prensibini tamamen reddetme yönünde değiştiğini görüyoruz. Buna göre Tahran'ın uranyum zenginleştirme hakkı yok ve nükleer yakıtı yurtdışından ithal edebilir. Bu konu, sorunun çözümüne dair olumlu bir atmosfer oluşturmakta başarısız olan beşinci tura kadar uzanan görüşmelerin ilerlemesinin önündeki en büyük engeldi. Bu arada İran, kendi topraklarında kurulacak ve Suudi Arabistan ile BAE’nin de dahil olacağı bölgesel bir uranyum zenginleştirme kompleksi önerisinde bulundu; böylece topraklarında uranyum zenginleştirme faaliyetlerini sürdürebilir, nükleer yakıta erişimini sürdürebilir ve komşularına karşı iyi komşuluk gösterebilir.

Öte yandan, ABD tarafının da İranlılara sunulan ve Tahran’ın kendisine yanıt olarak birkaç mesaj verdiği bir teklifi var. Bu teklif, Tahran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurması, ABD'ye ilave olarak İran, Suudi Arabistan ve diğer bazı Arap ülkelerinden oluşan bölgesel bir nükleer enerji birliği kurulması çağrısını içeriyor. Daha sonra Umman Sultanlığı'nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın gözetiminde bölgesel bir uranyum zenginleştirme tesisi kurulmasını önerdiği söylendi. Washington, Umman'ın teklifini kabul etti ve bu ortak uranyum zenginleştirme tesisinin İran dışında bulunmasını istedi. Axios sitesi, ABD'nin, programını askıya alması karşılığında İran'ın uranyum zenginleştirme hakkını tanıdığını, topraklarında yüzde 3’e kadar uranyum zenginleştirilebileceğini kabul ettiğini bildirdi. Tahran bölgesel zenginleştirme tesisi teklifini kabul edebilir, ancak bu, onun için yurt içindeki zenginleştirme faaliyetlerine bir alternatif olmayacaktır. Kaldı ki tesisin yurt dışında değil, kendi topraklarında bulunmasını istiyor.

Amerikan pozisyonunun yüzde 3 zenginleştirme etrafında dönmesi durumunda, bunun Washington'un pozisyonundan geri adım attığı anlamına geldiği iddia edilebilir. Washington, önceki iki görüşme turunda İran'ın topraklarında zenginleştirme faaliyetlerini sürdürmesini engellemekte ve yurtdışından nükleer yakıt ithal etmesinde ısrar etmişti. Bu nedenle, Tahran'ın küçük bir oranda bile olsa ülke içinde zenginleştirmeye devam etmesi, bir yandan Washington ile yaptırımları kaldıracak, diğer yandan ABD'nin topraklarında uranyum zenginleştirme hakkını tanımasını garantileyecek bir anlaşmaya varana kadar, orta yol olarak kabul edebileceği bir teklif olacaktır.

Dolayısıyla Amerikalıların önerdiklerine ve İran'ın cevabına göre, altıncı turun yakında yapılması ve daha sonra bir anlaşmaya varılması muhtemel. Amerikan teklifi, ABD'nin uranyum zenginleştirmenin tamamen durdurulması talebi ile İran'ın ülke içinde zenginleştirmeyi sürdürme ısrarı arasındaki uçurumu küçültecek bir uzlaşma olabilir. Hal böyle iken, İran Dini Lideri Ali Hamaney neden iki gün önce buna karşı çıkan ve Washington'a düşmanca yanıt veren, İran'ın pozisyonundan geri adım atmadığını vurgulayan açıklamalar yaptı? Konuşmasında, “Ülkesinin tam bir nükleer yakıt döngüsüne sahip olmakta başarılı olduğunu, nükleer endüstrinin sadece enerji için olmadığını, aynı zamanda tüm endüstrilerin temeli ve ulusal bağımsızlığın sembolü olduğunu, uranyum zenginleştirmenin nükleer meselenin anahtarı olduğunu ve İran'ın düşmanlarının zenginleştirmeyi kontrol altına almak istediklerini” söyledi. Hamaney böylece bir yandan ülkesinin anlaşma için can atmadığını ve ülkenin en yüksek otoritesinin buna bir ölçüde karşı çıktığını göstermeye çalıştı. Diğer yandan, bu konuşma içeriye dönüktü, çünkü Tahran'ın topraklarında uranyum zenginleştirme hakkından mahrum bırakılmayı reddettiğini duyuruyordu. Böylelikle Tahran, Donald Trump'ın sunduğu teklifi kabul etse bile, Dini Lider'in muhalif konuşması tekliften birkaç gün önce yapılmış olacaktı. Trump’ın teklifi uranyumu 2015 anlaşmasındakine yakın düşük bir seviyede zenginleştirmeyi içerdiğinden, Tahran, bunu İran direnişi karşısında Washington'un geri çekilmesi ve teklifin onu içeride zenginleştirme hakkından mahrum bırakmadığı şeklinde pazarlayabilir.

Konuşma ayrıca İran ve Washington'un kamuoyu önünde düşmanca açıklamalar yapma, ancak perde arkasında, aralarındaki boşlukları kapatmak için anlaşma ve ardından bunu açıklama alışkanlığının çerçevesine girebilir. Tahran'a ABD’ye pozisyonunda geri adım attırmakla övünme fırsatı verecek olan Trump, İran zihniyetini ve nükleer meselenin nasıl bir ulusal gurur meselesi, ulusal kimlik ve egemenliğin bir parçası olduğunu incelemiş olmalıydı. Öyle ki hükümet, öğrenciler için nükleer tesislere okul gezileri düzenliyor. Tahran rejimi ayrıca yaptırımlara ve kısıtlamalara rağmen ileri nükleer teknoloji seviyelerine ulaşma yeteneği ile övünüyor. Bu nedenle İran, topraklarında uranyum zenginleştirmekten mahrum bırakılmasını reddederdi. Yine özellikle bir yandan bilimsel ve nükleer ilerlemenin bir sembolü olduğu, diğer yandan da kendisinden vazgeçmesinin Washington veya Tel Aviv’in kendisine yönelik askeri bir saldırısını kolaylaştıracağına inandığı bir kart olduğu için yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyumundan vazgeçmeyi reddederdi.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarfından Independent Arabia sitesinden çevrilmiştir.