Fransa-Nijer ilişkilerindeki gerilim tırmanıyor

Washington, mevcut krize siyasi bir çözüm bulma konusunda kararlı. ECOWAS darbecileri geri adım atmaya çağırdı.

Askeri cunta destekçileri cuma günü başkent Niamey'de Nijer ve Rusya bayraklarıyla yürüdüler (EPA)
Askeri cunta destekçileri cuma günü başkent Niamey'de Nijer ve Rusya bayraklarıyla yürüdüler (EPA)
TT

Fransa-Nijer ilişkilerindeki gerilim tırmanıyor

Askeri cunta destekçileri cuma günü başkent Niamey'de Nijer ve Rusya bayraklarıyla yürüdüler (EPA)
Askeri cunta destekçileri cuma günü başkent Niamey'de Nijer ve Rusya bayraklarıyla yürüdüler (EPA)

Nijer’de 26 Temmuz sabahı ‘Fransa’nın dostu’ olarak bilinen Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'un Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na bağlı unsurlar tarafından Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda alıkonularak ordunun iktidara geldiği darbeden sonra Fransa ile Nijer arasında gerilen ilişkiler, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un her yıl yapılan bir etkinlik çerçevesinde dünyanın dört bir yanındaki Fransız büyükelçilerine hitap etmesinden saatler önce yeni bir gelişmeye tanık oldu. Nijer’deki askeri cunta, Fransa Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği bir mektupta, Fransa’nın Niamey Büyükelçisi’ni geri çağırmasını istedi. Mektupta, büyükelçiye ülkeyi terk etmesi için 48 saat süre verildiği belirtildi. Nijer Dışişleri Bakanlığı tarafından Fransa Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen mektupta, ‘Fransa’nın Nijer'in çıkarlarına aykırı başka eylemlerinin’ yanı sıra Fransa'nın Niamey Büyükelçisi Slyvain Itte’nin cuma günü kendisine yapılan Nijerya Dışişleri Bakanlığı’nı ziyaret etmesi davetine yanıt vermediği gerekçesiyle agremanının iptal edilmesine karar verildiği kaydedildi.

Fransa Dışişleri Bakanlığı kısa bir süre sonra ‘darbecilerin talebini dikkate aldığını’ açıkladı. Ancak Bakanlık, ‘büyükelçinin geri çağrılması talebinin, yalnızca meşru olarak seçilmiş Nijerli yetkililer tarafından yapılması gerektiğinden böyle bir talepte bulunamayacaklarını’ da ekledi.

Darbe yapılan Bazoum hükümetinin Dışişleri Bakanı Hassoumi Massoudou, (eski adı Twitter olan) X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, tüm baskılara rağmen bugüne kadar istifa etmeyen Büyükelçi Itte’nin ‘seçilmiş cumhurbaşkanı tarafından akredite edildiğini’ hatırlattı. Bazoum’un halen Nijer'in meşru cumhurbaşkanı olduğunun altını çizen Massoudou, diğer ülkeler gibi Fransa'nın da buna bağlı olduğunu vurguladı.

Fransa Bazoum'un geri dönmesini bekliyor

Öte yandan Cumhurbaşkanı Macron’un büyükelçilere hitaben yapacağı konuşmada Fransa'nın dış politikası ve karşılaştığı zorluklara, Nijer dosyasına ve Paris'in Sahel ülkeleri ve genel olarak Afrika kıtası ile olan ilişkilerine değineceğine şüphe yok. Macron’un Paris'in, Niamey'deki Cumhurbaşkanlığı Konutu’ndaki bir odada tutulan Cumhurbaşkanı Bazoum'un derhal serbest bırakılmasına ve yeniden anayasal yetkilerini kullanmasına bağlı kalmaya devam edeceğini vurgulaması bekleniyor. Paris, Nijer’de gerçekleşen darbeden bu yana aynı tutumu sergiliyor.

jmnyrm
Cuma günü cunta destekçisi göstericilerin başkent Niamey'de Fransız askeri üssüne girmesini engelleyen polis güçleri (EPA)

Ancak Cumhurbaşkanı Muhafız Alayı komutanı olarak görev yapan General Omar Tchiani liderliğindeki darbecilerden oluşan Askeri Konsey’in 3 Ağustos'ta Nijer ile Fransa arasında daha önce yapılan güvenlik ve savunma anlaşmalarını fesih etmesi ve bin 500 Fransız askerinin teçhizatları ve silahlarıyla birlikte Nijer'den çekilmesini talep etmesinin ardından askeri cuntanın Nijer'de bulunan tüm askeri güçlerini geri çekmesi için tanınan sürenin dolması nedeniyle Paris, 3 Eylül'de yeni bir hakla karşı karşıya kalacak. Fransa aynı durumla daha önce Mali ve Burkina Faso’da karşılaşmış, Mali'de konuşlu Fransız Barkhane Operasyonu'nda görevli askerlerini ve Burkina Faso’da konuşlu Sabre Operasyonu’nda görevli askerlerini bu iki ülkedeki askeri cuntaların talebi üzerine geri çekmek zorunda kalmıştı. Paris, Nijer, Mali ve Burkina Faso arasındaki ‘sınır üçgeninde’ terörist gruplarla mücadelede Nijer ordusuna yardımcı olmak amacıyla sınırlı sayıda asker konuşlandırmıştı. Darbeden sonra iki taraf arasındaki askeri iş birliği askıya alıdı ve geri çekilmek için verilen sürenin bitmesinin ardından binlerce cunta destekçisi, Fransa’nın Niamey'deki askeri üssünde toplanarak protesto gösterileri düzenlemeye başladı.

‘Normal’ gerilim

Paris ile Niamey arasındaki yeni gerilim gayet normal görünüyor.

Zira eski sömürgeci Fransa, Nijer ile Nijer hava sahasını uçuşa kapatma kararını defalarca kez ihlal etmişti. Batı Afrika Ekonomik Topluluğu'nu (ECOWAS) Nijer’e askeri müdahalede bulunmaya teşvik etmiş, ayrıca Nijer ordusundan bazı kişilerle gizli anlaşmalar yapmakla, onlara komplo kurmak için arkalarında durarak darbecilerden kurtulmaya çalışmakla suçlanmıştı. Nijer ile Fransa arasındaki bu gerilimin daha da tırmanması bekleniyor.

Askeri cunta, Fransa’yı ‘teröristlerin’ ülkeyi istikrarsızlaştırmasına izin vermekle suçlarken suçlamalarını destekleyen hiçbir delil sunmadı. Ancak bu suçlamalar, Paris tarafından şiddetle reddedildi. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda hangi senaryo ile karşılaşırsak karşılaşalım, Fransa’nın Nijer’de artık hiç de rahat bir konumda olmadığı gün be gün ortaya çıkıyor.

Dolayısıyla askeri cuntanın birinci hedefi olan Paris, stratejik, siyasi ve ekonomik açıdan büyük çıkarları nedeniyle bir yandan askeri cunta üzerinde Afrika ve uluslararası tarafların ekonomik, mali ve siyasi yönlerden baskılarını takip ediyor diğer yandan ise mevcut çıkmazdan kurtulmak için siyasi ve diplomatik çabaları sürdürerek olacakların sonucunu bekliyor.

Darbeden bir ay sonra

Nijer’deki askeri darbenin üzerinden tam bir ay geçerken sorunun çözümüyle ilgili hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Bir yandan ECOWAS ülkelerinin genelkurmay başkanlarının askeri müdahale planı yaptıkları ve grubun askeri hazırlıklarının devam ettiği konuşulurken diğer yandan Fildişi Sahili, Senegal, Benin ve belki de diğer üye ülkelerin de katkıda bulunacağı olası askeri operasyona katılacak askeri güçlerin Nijerya'nın kuzeyine geldiğine dair bazı haberler de geliyor.

Bir yandan askeri müdahale hazırlıkları yapılırken bir yandan da Nijer kamuoyuna, askeri müdahalenin Nijerlileri hedef almadığı ve onlara karşı bir savaş açma niyeti olmadığı, aksine operasyonun Cumhurbaşkanı Bazoum’un serbest bırakılmasını ve ülkede ‘anayasal düzenin’ yeniden tesis edilmesini sağlamayı hedeflediği yönünde mesajlar veriliyor.

nhtrmh
Cuma günü başkent Niamey'de düzenlenen protesto gösterileri sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin’in portresini ve Nijer bayrağını taşıyan cunta destekçisi göstericiler (EPA)

Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) aktardığına göre ECOWAS Komisyonu Başkanı Omar Touray, geçtiğimiz cuma günü Abuja'da gazetecilere yaptığı basın açıklamasında, Nijer ordusunun attığı adımı yeniden düşünmesi ve aklın sesine kulak vermesi için hala çok geç olmadığını söyledi. Touray, bölge ülkelerinin liderlerinin hiçbirinin darbeyi desteklemeyeceğini ve asıl meselenin Batı Afrika ülkelerinden oluşan ECOWAS’ın bölgedeki darbe sarmalını durdurma konusundaki kararlılığıyla ilişkili olduğunu sözlerine ekledi.

ECOWAS, diyalogu öncelediğini, askeri müdahalenin ise ‘son çare’ olduğunu savunmaya devam ederken Touray, bölge ülkelerinden dördünde askeri darbe olmasından dolayı Nijer darbesinin başarısının diğer ülkelerde de darbeleri teşvik edeceğini söylemekten kaçındı. Bu yüzden gözlemcilere göre Nijer’deki darbecilere tolerans göstermek Mali, Burkina Faso ve Gine'de olduğu gibi, demokratik sisteme ve iktidarın barışçıl olarak devredilmesine bağlı olan ülkelerin topraklarının küçülmesine yol açacak ve yeni darbelere kapı aralayacak.

Diplomatik seçeneğe destek

Siyasi-diplomatik seçeneği savunanlar, mevcut çıkmaza bir çıkış yolu bulmak amacıyla Niamey'e gitmeye devam ederken ECOWAS, askeri cuntayla temas halinde kalmayı sürdürüyor. Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf, ECOWAS üyesi Nijerya, Benin ve Gana'ya Nijer'deki krizi görüşmek üzere ayrı ayrı resmi ziyaretler gerçekleştirdi.

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun da Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Lunas Makramane'yi Niamey'e gönderdi. Cezayir'in askeri çözüme karşı olduğu biliniyor, fakat öne sürdüğü önerilerin genel hatları henüz ortaya çıkmadı.

Tüm gözler özellikle ABD’nin çabalarından çıkabilecek sonuçlara çevrildi. Darbeden hemen sonra Niamey'i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Victoria Nuland'ın ve ABD Niamey Büyükelçisi Kathleen FitzGibos'un yaptıkları ziyaretlerin ardından Washington, yakında yeni bir müzakere turu başlatmak için Batı Afrika'ya yeni bir temsilci gönderdi.

Washington, ülkede anayasal düzene dönüş çağrısında bulunurken askeri müdahaleye karşı çıkıyor. Washington, ECOWAS’ın askeri seçeneğe yönelik baskısını hafifletecek şekilde ‘siyasi bir çözümü desteklemede ECOWAS'ın yanında olduğunu birçok kez vurguladı.



ABD'li yetkililer: İsrail'e çok sayıda 'sığınak delici' bomba olarak bilinen BLU-109 sağladık

İsrail askerleri, geçici ateşkesin sona ermesinin ardından Gazze sınırı yakınında zırhlı personel taşıyıcıya biniyor (Reuters)
İsrail askerleri, geçici ateşkesin sona ermesinin ardından Gazze sınırı yakınında zırhlı personel taşıyıcıya biniyor (Reuters)
TT

ABD'li yetkililer: İsrail'e çok sayıda 'sığınak delici' bomba olarak bilinen BLU-109 sağladık

İsrail askerleri, geçici ateşkesin sona ermesinin ardından Gazze sınırı yakınında zırhlı personel taşıyıcıya biniyor (Reuters)
İsrail askerleri, geçici ateşkesin sona ermesinin ardından Gazze sınırı yakınında zırhlı personel taşıyıcıya biniyor (Reuters)

Wall Street Journal'da yer alan habere göre, ABD'nin Gazze'de Hamas'a karşı savaşta kullanılmak üzere İsrail'e 100 adet sığınak imha bombası ve on binlerce başka türden silah sağladığı belirtildi.

Amerikalı yetkililere atıfta bulunan gazete, ABD’nin İsrail'e patlamadan önce beton sığınaklara ve diğer sertleştirilmiş yapılara nüfuz edebilecek şekilde tasarlanan BLU-109 temin ettiğini bildirdi.

Haberde ayrıca, İsrail'e 15 bin adet füze ve 57 bin adet top mermisi dahil ilave silah ve mühimmat sağlama sürecinin, Hamas'ın İsrail'e saldırmasından kısa bir süre sonra başladığı ve halen devam ettiği belirtildi.


ABD'li Senatör Sanders: "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatması kabul edilemez"

AA
AA
TT

ABD'li Senatör Sanders: "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatması kabul edilemez"

AA
AA

ABD'nin Vermont Senatörü Bernie Sanders, "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatmasının kabul edilemez olduğunu" belirtti.

Sanders, sosyal medya platformu X'ten yaptığı paylaşımda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya çatışmalara verilen "insani ara"nın uzatılması çağrısı yaptı.

Paylaşımında Sanders, "Netanyahu'nun Gazze'de saldırılarını yeniden başlatması kabul edilemez. Şu anda Gazze'nin güneyinde 2 milyon insan yaşıyor. Birçoğu daha önce kuzeydeki çatışmalardan kaçtı." ifadelerini kullandı.

Senatör Sanders, Gazze'ye daha fazla insani yardımın girmesi ve daha fazla esirin serbest bırakılması için "insani ara"nın uzatılması gerektiğini kaydetti.

Ayrıca Sanders, ABD'nin İsrail'e neredeyse hiçbir şarta bağlı olmaksızın yılda 3,8 milyar dolar yardım yaptığını ancak Başkan Joe Biden'ın Kongreden bunun üzerine 14,3 milyar dolar daha istediğine işaret ederek, "Bu açık çek yaklaşımı sona ermelidir." dedi.


Sanchez, İsrail’in İspanya’nın dostu olduğunu vurgularken Gazze’de sivillerin öldürülmesini reddettiğini yineledi

İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)
TT

Sanchez, İsrail’in İspanya’nın dostu olduğunu vurgularken Gazze’de sivillerin öldürülmesini reddettiğini yineledi

İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in İsrail’in Gazze Şeridi’ni bombalamasının meşruluğunu sorguladığı açıklamalarının Tel Aviv tarafından “utanç verici” olarak nitelendirilip Madrid büyükelçisini geri çağrıldı. Fransız Haber Ajansı’na (AFP) göre büyükelçinin çağrılmasının ertesi günü dün Sanchez, İsrail’in “İspanya’nın dostu” olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği’nin (AB) İsrail’i en çok eleştiren ülkeleri arasında gelen İspanya, Gazze savaşı konusunda tutumunu korumuş, bu da Madrid hükümeti ile Netanyahu hükümeti arasında günler süren bir gerilime sebep olmuştu.

Ancak Başbakan Sanchez, dün X platformunda yaptığı paylaşımda, İsrail savaş hükümetinin bir üyesi ve eski savunma bakanı olan Benny Gantz ile yaptığı telefon görüşmesinde “İsrail’in İspanya’nın müttefiki ve dostu olduğunu tekrar söylediğini” belirtti.

Sanchez “7 Ekim’de Hamas’ın yaptığı terör saldırısını bir kez daha kınadığını” söyleyerek, “İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu” vurguladı.

Sanchez “Ancak aynı zamanda İspanya’nın Gazze’de sivillerin ölümünü kabul edilemez bulduğunu ve İsrail’in uluslararası insancıl hukuka saygı göstermesi gerektiğini de yineledim” ifadelerini kullandı.

İsrail perşembe günü, “utanç verici” olarak nitelendirdiği Sanchez’in açıklamaları nedeniyle Madrid büyükelçisini “istişare için” çağırdığını duyurmuştu.

Sanchez, perşembe günü İspanya devlet televizyonuna verdiği röportajda İsrail’in uluslararası insancıl hukuka uyduğuna dair “ciddi şüpheleri” olduğunu, dünyanın İsrail’e “eylemlerini uluslararası insancıl hukuka dayandırması gerektiğini” söylemesinin elzem olduğunu belirtmişti.

Sanchez “gördükleri görüntülere ve özellikle çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere hayatını kaybedenlerin sayısının artmasına dayanarak” İsrail’in uluslararası insancıl hukuka uyduğuna dair “ciddi şüpheleri” olduğunu belirtmişti.

“Filistin devletini tanımanın AB’nin çıkarına olduğunu” savunan Sanchez’in bu tavırları, Netanyahu hükümetiyle ilişkilerin gerilmesine sebep olmuş ve Tel Aviv kendisini “terörü desteklemekle” suçlamıştı.

Sanchez’in geçtiğimiz hafta Belçikalı mevkidaşı Alexander De Croo ile birlikte Mısır ile Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafına yaptığı ziyaretin ardından İspanya ile İsrail arasındaki gerilim tırmanmıştı.

Sanchez, söz konusu ziyareti sırasında “(Gazze Şeridi’nde) masum sivillerin ayrım gözetilmeksizin öldürülmesinin asla kabul edilemez olduğunu” söylemişti.

“Gazze krizine çözüm bulmanın yeterli olmadığını” söyleyen Sanchez, İsrail’in, onlarca yıldır süren İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için “Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün” de dahil edildiği “kapsamlı bir yaklaşım” benimseyen ilk taraf olması gerektiği konusunda ısrar etmiş, “uluslararası topluma ve İsrail’e Filistin devletini tanıma” çağrısında bulunmuştu.

De Croo ise Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırının ardından İsrail'in tepkisinde uluslararası insancıl hukuka saygı göstermesi gerektiğini söylemiş ve sivillerin öldürülmesine son verilmesi ihtiyacını vurgulamıştı.

Buna karşılık İsrail Dışişleri Bakanlığı ofisi, İspanyol ve Belçikalı yetkilileri “terörizmi” desteklemekle suçlayarak, iki ülkenin büyükelçilerini “protesto” için Dışişleri Bakanlığı’na çağırmıştı.


Japonya Başbakanı Kişida, Gazze'de gerilimin en kısa sürede yatıştırılmasını umduğunu belirtti

AA
AA
TT

Japonya Başbakanı Kişida, Gazze'de gerilimin en kısa sürede yatıştırılmasını umduğunu belirtti

AA
AA

Japonya Dışişleri Bakanlığının açıklamasına göre Kişida, Dubai'deki Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında temaslarını sürdürüyor.

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ile 30 dakika süren görüşmede Kişida, Gazze Şeridi'nde gerilimin en kısa sürede yatıştırılmasını ümit ettiğini bildirdi.

Japon Başbakan, malzeme ikmallerinin artırılmasının, Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesi açısından hayati önem taşıdığını kaydetti.

Kişida, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile görüşmesinde de Gazze'de savaşın sürdürülmesinin üzüntü verici ve en kısa sürede anlaşmaya dönülmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Japonya Dışişleri Bakanı Kamikawa Yoko, Kişida'nın Orta Doğu gezisinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüşmesinin planlanmadığını açıkladı.

İsrail'in Gazze'yi işgalinde son durum

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme" gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken İsrail ordusu da Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı.

İsrail’de 7 Ekim’deki saldırılarda 310'dan fazlası asker olmak üzere 1200 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132 kişinin yaralandığı duyuruldu. İsrail ordusuna göre, 7 Ekim’den bu yana Gazze'deki çatışmalarda 70, Lübnan sınırında da 6 İsrail askeri öldürüldü.

Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 6 bin 150'den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 bini aştı.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te de 7 Ekim'den bu yana İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 248 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ordusu, Gazze'de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. İşgal sırasında bazı hastaneleri bastı. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.

İsrail ordusunun 8 Ekim'den bu yana Lübnan’ın güneyine yönelik saldırılarında 22 sivil hayatını kaybederken Hizbullah ile sınırda girdiği çatışmalarda ise 86 Hizbullah mensubu öldü.

Hamas ile İsrail arasındaki esir takası mutabakatı

İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara 4 gün "insani ara" verilmesine ilişkin uzlaşma, 24 Kasım Cuma günü saat 07.00'de (TSİ 08.00) uygulamaya girmiş ve daha sonra 3 gün daha uzatılmıştı.

İsrail ile Hamas arasında varılan esir takası mutabakatı çerçevesinde Gazze Şeridi'nden 81 İsrailli esir, İsrail hapishanelerinden de 240 Filistinli esir serbest bırakıldı.

İsrail ordusu, bu sabah “insani aranın” sona ermesinin hemen ardından Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını yeniden başlattı.


Blinken, Irak'a kendi topraklarındaki Amerikalıları koruma yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulundu

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)
TT

Blinken, Irak'a kendi topraklarındaki Amerikalıları koruma yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulundu

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Irak hükümetine, Amerikalı personelin bulunduğu tüm tesisleri koruma yükümlülüklerini yerine getirmesi ve Irak'ta Amerikalılara yönelik saldırıların sorumlularını adalet önüne çıkarması çağrısında bulundu.

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Blinken'in Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile İsrail ile Hamas arasındaki savaş ve çatışmanın büyümesinin engellenmesi hakkında görüştüğü belirtildi.

Blinken'in görüşmede Gazze'deki insani durumu, Irak ve bölgedeki diğer ortaklarla işbirliği yaparak adil ve kalıcı barışın temellerinin atılması için atılabilecek adımların belirlenmesi konusunu ele aldığı belirtildi.


ABD, İran’ı ‘milyarlarca dolardan’ mahrum bırakmak istiyor

Geçen 29 Kasım’da Tahran’daki Filistin Meydanı’nda yere çizilen bir ABD bayrağının üzerine konulan ayakkabı boyama malzemeleri (EPA)
Geçen 29 Kasım’da Tahran’daki Filistin Meydanı’nda yere çizilen bir ABD bayrağının üzerine konulan ayakkabı boyama malzemeleri (EPA)
TT

ABD, İran’ı ‘milyarlarca dolardan’ mahrum bırakmak istiyor

Geçen 29 Kasım’da Tahran’daki Filistin Meydanı’nda yere çizilen bir ABD bayrağının üzerine konulan ayakkabı boyama malzemeleri (EPA)
Geçen 29 Kasım’da Tahran’daki Filistin Meydanı’nda yere çizilen bir ABD bayrağının üzerine konulan ayakkabı boyama malzemeleri (EPA)

ABD Temsilciler Meclisi, Tahran’la yapılan tutuklu takası anlaşması kapsamında ABD’nin Katar’a aktardığı 6 milyar dolara İran’ın erişmesini engelleyecek bir yasa tasarısını Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerin desteğiyle onayladı.

Bunun bir yasaya dönüştürülmesi için Senato’nun, Temsilciler Meclisi tarafından onaylanan tasarıya benzer bir tasarıyı onaylaması gerekiyor. Başkan Joe Biden’ın, senatörlerin çoğunluğunun oyunu almadığı sürece veto hakkını kullanarak bu yasayı imzalamayı reddetme hakkı var.

‘İran Terörizmine Fon Yok Yasası’ adlı tasarı 119 aleyhteki oya karşılık 307 lehteki oyla Temsilciler Meclisi’nden geçti.

Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin Cumhuriyetçi Başkanı Michael McCaul oturum sırasında “Bölgede böylesi bir istikrarsızlık varken, yapmamız gereken son şey İran destekli terörizme daha fazla aktarılmak üzere 6 milyar dolara erişimi açmaktır” dedi. ABD’li yetkililer, İran’a henüz tek bir kuruş verilmediğini söyleyerek bu eleştirilere karşı çıktı.

Daha önce İran konusunda Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak çalışan ve halihazırda Demokrasileri Savunma Vakfı’nda (FDD) kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Richard Goldberg, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte “Kriz veya çatışmayı önlemek umuduyla İslam Cumhuriyeti’ne daha fazla para pompaladığımızda aslında daha fazla kriz ve çatışmayla karşı karşıya kaldığımızı artık anlamalıyız” dedi.


ABD'de 5 senatör, Çin'de artan solunum yolu hastalıkları hakkında Biden'ı uyardı

AA
AA
TT

ABD'de 5 senatör, Çin'de artan solunum yolu hastalıkları hakkında Biden'ı uyardı

AA
AA

ABD'de 5 senatör, solunum yolu hastalıklarının arttığı Çin ile ABD arasında seyahat yasağı uygulamasının başlatılmasını talep etti.

Marco Rubio öncülüğünde 5 Cumhuriyetçi senatör, Çin'deki solunum yolu hastalığı vakalarında yaşanan ani yükselişin ardından Biden yönetimine mektup yazdı.

Mektupta, Çin'deki çocuklar arasında hızla yayılan "gizemli" ve "bilinmeyen" bir hastalığa değinilerek, "Bu yeni hastalığın yarattığı tehlikeler hakkında daha fazla bilgi sahibi olana kadar ABD ile Çin arasındaki seyahati derhal kısıtlamalıyız." ifadesine yer verildi.

Kovid-19 salgını döneminde Çin'in gerçekleri gizlediği anımsatılan mektupta, bunun ABD'ye maliyetine vurgu yapıldı.

Mektupta, Biden yönetimi "Amerikalıların sağlığını ve ekonomiyi korumak için gerekli adımları atmaya" çağırılarak, yeni hastalık hakkında "daha fazla bilgi sahibi olana kadar" uygulanacak seyahat yasağının ABD'yi "ölümden, tecritlerden, zorunluluklardan ve daha sonra ortaya çıkabilecek salgınlardan" kurtarabileceği belirtildi.

Dünya Sağlık Örgütü yetkilisi Maria Van Kerkhove, geçen hafta konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Çin'de görülen hastalık dalgasının, 2018-2019'da Kovid-19'dan önce gözlemlenen kadar yüksek olmadığını belirtmişti.

Ocak 2020'de, eski ABD Başkanı Donald Trump, Kovid-19 salgınının yayılmasını önlemek amacıyla ABD'ye Çin'den yapılacak seyahatlere bazı kısıtlamalar getirmiş, ancak uçuşları yasaklamamıştı.


Pakistan, Körfez ülkelerinin yenilenebilir enerjiye yatırım yapmasını istiyor

AA
AA
TT

Pakistan, Körfez ülkelerinin yenilenebilir enerjiye yatırım yapmasını istiyor

AA
AA

Geçici hükümet Başbakanı Anvarul Hak Kakar, Körfez ülkelerinin Pakistan'da yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalarını istediklerini söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Dubai kentinde bulunan Başbakan Kakar, CNN’e verdiği röportajda, bölgedeki ve ötesindeki iklim değişikliği etkilerinin en aza indirilmesine katkıda bulunmak için kömüre dayalı enerji santrallerinden yenilenebilir enerji projelerine dönüşümün Pakistan'ın odak noktası olduğunu belirtti.

Kakar, Körfez ülkelerinin Pakistan’da yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalarını istediklerini ifade ederek, bunun önemli bir fırsat olduğunu vurguladı.


Putin, Rus ordusundaki asker sayısını yaklaşık 170 bin artırdı

AA
AA
TT

Putin, Rus ordusundaki asker sayısını yaklaşık 170 bin artırdı

AA
AA

Kremlin’in internet sayfasından yayımlanan Putin’in imzaladığı kararnameye göre, 1 milyon 320 bini asker olmak üzere Rusya Silahlı Kuvvetlerinin personel sayısı 2 milyon 209 bin 130 kişi olarak belirlendi.

Karar imzalandığı günden itibaren yürürlüğe girdi.

Daha önce Putin’in 1 Ocak 2023 tarihi itibariyle yürürlüğe giren kararnamesine göre, Rus ordusundaki personel sayısı 1 milyon 150 bin 628’i asker olmak üzere 2 milyon 39 bin 758 kişiden oluşuyordu.

Böylece bir önceki kararnameye göre, asker sayısında 169 bin 372 kişilik artışa gidilirken diğer personel sayısında bir artış yapılmadı.

“Seferberlik kararı yok”

Rusya Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, ordudaki asker sayısında yaklaşık 170 bin artış yapıldığı hatırlatılarak vatandaşların zorunlu askerlik hizmetine alınmasını önemli ölçüde artırmaya yönelik bir plan bulunmadığı vurgulandı.

Açıklamada, "Seferberlik için herhangi bir hüküm yoktur." ifadesi kullanıldı.

Rus ordusundaki artışın, Ukrayna’da "özel askeri operasyon" yürütülmesi ve NATO’nun devam eden genişlemesiyle bağlantılı olarak Rusya’ya yönelik tehditlerin artmasından kaynaklandığına işaret edilen açıklamada, "Mevcut koşullar altında silahlı kuvvetlerin sayısında ve muharebe gücünde ilave artış NATO blokunun saldırgan faaliyetlerine karşı uygun bir yanıttır." ifadesine yer verildi.


ABD Temsilciler Meclisi, Cumhuriyetçi Santos'u ihraç etti

Cumhuriyetçi Temsilci George Santos, 1 Aralık 2023'te Temsilciler Meclisi'nden ihraç edilmesinin ardından gazetecilerle konuşuyor (AFP)
Cumhuriyetçi Temsilci George Santos, 1 Aralık 2023'te Temsilciler Meclisi'nden ihraç edilmesinin ardından gazetecilerle konuşuyor (AFP)
TT

ABD Temsilciler Meclisi, Cumhuriyetçi Santos'u ihraç etti

Cumhuriyetçi Temsilci George Santos, 1 Aralık 2023'te Temsilciler Meclisi'nden ihraç edilmesinin ardından gazetecilerle konuşuyor (AFP)
Cumhuriyetçi Temsilci George Santos, 1 Aralık 2023'te Temsilciler Meclisi'nden ihraç edilmesinin ardından gazetecilerle konuşuyor (AFP)

Dolandırıcılık ve kara para aklamanın da içinde bulunduğu 23 suçtan yargılanan Santos hakkında Temsilciler Meclisinde oylama yapıldı.

Santos'un, 114'e karşı 311 oyla Temsilciler Meclisi üyeliği düşürüldü.

ABD Temsilciler Meclisinden ihraç edilen altıncı kişi olarak tarihe geçen Santos, partisinden 105 Cumhuriyetçi temsilcinin de aleyhinde oy kullanmasıyla Temsilciler Meclisi üyeliğini kaybetti.

Temsilciler Meclisi Etik Komitesi'nin Santos hakkında, "zimmete para geçirme, sahte beyan" gibi birçok iddiaya yer veren 56 sayfalık raporunu geçen hafta açıklaması, 35 yaşındaki Temsilcinin koltuğunu kaybetmesiyle sonuçlandı.

Santos, başkent Washington'daki Kongre binası önünde dün yaptığı basın açıklamasında, "Eğer Temsilciler Meclisi beni ihraç etmek isterse, bu, kurumun birçok üyesinin mahvolması anlamına gelecektir. Çünkü bu, gelecekte onların peşini bırakmayacak." ifadelerine yer vermişti.

Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson daha önce yaptığı açıklamada kullandığı, "Şahsen bazı konularda gerçek çekincelerim var. Bir emsal oluşturulabileceğinden endişe duyuyorum." sözleriyle Santos'un ihracına karşı olduğunu belli etmişti.

Temsilciler Meclisince soruşturuluyordu

New York'tan 8 Kasım 2022 ara seçimlerinde Kongre üyesi seçilen Cumhuriyetçi Santos, daha sonra yalan beyanda bulunma, dolandırıcılık, kara para aklama gibi birçok suçlamayla gündeme gelmişti.

Santos, seçim kampanyası boyunca Baruch Koleji ve New York Üniversitesinden (NYU) mezun olduğunu iddia etmiş, NYU yetkilileri ise üniversite arşivlerinde Santos'un kaydının olmadığını duyurmuştu. Santos'un, seçim kampanyasında dile getirdiği Wall Street bünyesindeki Goldman Sachs ve Citigroup'ta çalıştığı iddiaları da yalanlanmıştı.

Seçim döneminde, "onurlu bir Yahudi" olduğunu ileri süren ancak Katolik olduğu ortaya çıkan Santos, "Katoliğim. Anne tarafımın Yahudi kökenli olduğunu öğrendiğim için 'Yahudi sayılırım.' demiştim." ifadesini kullanmıştı.

Federal Seçim Komisyonuna (FEC) kayıtlı olmadan seçim kampanyası için bir grubun para toplaması ve 2020-2022 döneminde kişisel servetindeki ani artışa ilişkin bilgilerin ortaya çıkması, Santos'un finansman yasalarını ihmal etmiş olabileceği iddialarını gündeme getirmişti.

Son olarak Santos'un ofisinde kısa süre çalıştığını söyleyen Derek Myers, Santos'un kendisine cinsel tacizde bulunduğunu öne sürmüştü.

Santos, New York'ta savcılık tarafından hazırlanan 23 maddelik iddianamede, kendisine yöneltilen dolandırıcılık, kara para aklama, seçim kampanyası sırasında yalan ve yanlış beyanlarda bulunma, kamu fonlarının çalınması suçlamalarıyla ilgili tüm suçlamaları reddetmiş, hakkındaki suçlamaları "cadı avı" olarak nitelemiş ve görevinden istifa etmeyeceğini açıklamıştı.

New York'ta mayısta gözaltına alınan Santos, 500 bin dolar kefaletle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

Santos, hakkındaki iddialar nedeniyle mart ayından beri Temsilciler Meclisi Etik Komitesince soruşturuluyordu.