İsrail Başbakanı Netanyahu'nun doğalgaz boru hattı planı: İstikamet Türkiye üzerinden Avrupa!

Tel Aviv kaynakları: Duyuru, adeta Ankara ziyareti için kırmızı halı sermek

Akdeniz’deki Leviathan sahasından doğal gaz sondaj platformu (Sosyal Medya)
Akdeniz’deki Leviathan sahasından doğal gaz sondaj platformu (Sosyal Medya)
TT

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun doğalgaz boru hattı planı: İstikamet Türkiye üzerinden Avrupa!

Akdeniz’deki Leviathan sahasından doğal gaz sondaj platformu (Sosyal Medya)
Akdeniz’deki Leviathan sahasından doğal gaz sondaj platformu (Sosyal Medya)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, hükümetinin çeşitli bakanlıklarından oluşturulan profesyonel bir çalışma grubuna İsrail’in mevcut doğalgaz ihracatı için alternatifler üzerinde çalışmaya başlaması talimatını verdi. Gözden geçirilen seçeneklerden birinin, İsrail’in en büyük açık deniz doğalgaz sahası olan Leviathan’dan Türkiye’ye deniz altından bir boru hattının uzatılması olduğu ifade edildi. Söz konusu hamlenin Netanyahu’nun Ankara ziyareti için ‘kırmızı halı sermek’ anlamına gelebileceği dile getirildi.

Netanyahu’nun yardımcılarının değindiği masadaki planlar arasında, tam da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği gibi, Türkiye ile İsrail arasında benzeri görülmemiş bir iş birliği projesi yer alıyor. Plana göre, İsrail, Leviathan sahasından çıkan doğalgazı Türkiye’ye, ardından da Rus boru hattına bağımlılığın azaltılması amacıyla güney Avrupa ülkelerine yönlendirilecek.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, önerilen boru hattı, Türkiye-Avrupa ana boru hattını, İsrail’deki ve Mısır ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi komşu bölgelerdeki bol doğalgaz rezervlerine bağlamayı amaçlıyor.

Girişim, bölgenin Rus gazına olan bağımlılığı azaltmayı amaçladığı bir dönemde Avrupa için uygulanabilir alternatif doğalgaz kaynakları oluşturmaya çalışıyor.

Tel Aviv’deki kaynaklar, ekip kurma kararının Binyamin Netanyahu’nun başkanlık ettiği bir toplantıda alındığını söyledi. Toplantıya İsrail Enerji Bakanı Israel Katz, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi ve doğalgaz ihracatlarını iki katına çıkarmalarına müsaade edilmesi için ısrarla çaba gösteren doğalgaz kuyusunun sahibi şirketlerin temsilcileri katıldı.

17 Ağustos 2023’te Netanyahu, Enerji Bakanı Israel Katz (soldan üçüncü) ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich (soldan ikinci) ile Tel Aviv bölgesinde yeni bir demiryolu hattının açılış töreninde (EPA)
17 Ağustos 2023’te Netanyahu, Enerji Bakanı Israel Katz (soldan üçüncü) ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich (soldan ikinci) ile Tel Aviv bölgesinde yeni bir demiryolu hattının açılış töreninde (EPA)

Geçtiğimiz hafta İsrail Enerji Bakanı Katz, Tamar sahasından Mısır’a doğalgaz ihracatını artırmayı kabul etmişti.

Ankara son yıllarda, İsrail’e boru hattını Türkiye üzerinden geçirmesi için çağrıda bulunmuş, ancak İsrail böyle bir hareketin, projenin, Türkiye’nin komşuları Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki sınırlarından geçmesi planlandığı için iki ülke ile ilişkilerine zarar vereceğinden endişe ediyordu.

Netanyahu’nun, iki ülke arasındaki ilişkilerde son dönemde yaşanan sıcaklığın etkisiyle önümüzdeki haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelmesi bekleniyor. Netanyahu, geçen ay kalp pili taktırma ameliyatı olmak zorunda kaldığı için 28 Temmuz’da yapılması planlanan görüşmenin ertelenmesini talep etmişti.

Mart 2022’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrailli mevkidaşı Isaac Herzog ile Ankara’da düzenlediği basın toplantısından bir kare (AFP)
Mart 2022’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrailli mevkidaşı Isaac Herzog ile Ankara’da düzenlediği basın toplantısından bir kare (AFP)

Tel Aviv’deki gözlemciler bu ziyaret ile Netanyahu’nun çalışma grubunun kurulduğunu duyurmasını birbiriyle ilişkilendiriyorlar. Siyasi kaynaklara göre Netanyahu, Erdoğan’ın bu hattın Avrupa’ya ulaşması için Türkiye’nin önemli bir görev üstlenmek istediğini biliyor. Ancak İsrail’in geçmişte birkaç kez konuyu incelediğini açıklaması ve daha sonra meselenin gündemden düşmesi göz önüne alınırsa, şu anda konuşulanlar sadece ‘konunun incelenmesi’ ile sınırlı. Kaynaklara göre Netanyahu Türkiye’den bir takım fiili adımların atılması yönünde bir talep gelmesini beklemek zorunda.



Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kaswar Klasra

Hindistan ve Pakistan arasında, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de gerçekleşen yeni bir terör saldırısıyla tetiklenen son şiddet patlaması, dünyanın dikkatini Güney Asya'daki gergin cephe hatlarına yeniden odakladı. ABD öncülüğündeki uluslararası arabuluculuk çabaları, iki nükleer silahlı komşuyu savaşın eşiğinden geri çekmeyi başarmış olsa da, bu ihtiyatlı sakinlik kalıcı bir barış olarak kabul edilemez.

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Keşmir anlaşmazlığına bir çözüm bulunmaması nedeniyle, bölge 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit eden bir gerilimi tırmandırma döngüsünün esiri olmaya devam ediyor.

Bu hadise, on yıldan kısa bir sürede yaşanan üçüncü büyük tırmandırma sayılıyor ve her dalga bir öncekinden daha tehlikeli. Hindistan'ın Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militanları sorumlu tuttuğu Pahalgam'daki saldırı, her iki taraftaki askeri tesisleri hedef alan bir dizi füze ve insansız hava aracı saldırısını tetikledi. Gerginliğin tırmanma hızı ve yoğunluğu, durumun kırılganlığını ve yarımadanın büyük bir felakete kaymaya hazır olduğunu teyit ederek, tehlike seviyesini yükseltti. Önceki örneklerde olduğu gibi, ABD, krizi kontrol altına almak için arabuluculu olarak müdahalede bulundu. Kendisine duyurulmayan Çin ve Körfez çabaları da destek verdi.

Bu model tanıdık hale geldi; Keşmir'de bir terör olayı gerçekleşiyor, onu Hindistan’ın yanıtı,  ardından Pakistan'ın askeri yanıtı takip ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Son şiddet dalgasını diğerlerinden ayıran husus yalnızca yoğunluğu değil, aynı zamanda kullanılan savaş araçlarının gelişmişliğiydi. Her iki taraf da geleneksel askeri güç kullanımının yanı sıra siber operasyonlara ve insansız hava araçlarına başvurdu. Bu çatışma, yapay zekanın, otonom insansız hava araçlarının ve siber savaşın savaş alanını yeniden şekillendirmeye başladığı Güney Asya'nın askeri tarihinde yeni bir bölümü işaret ediyor. Bununla birlikte, siyasi söylem durgun kaldı ve önemli bir dönüşüme sahne olmadı.

 Hindistan, çok daha büyük olan ekonomisi ve Batı'ya giderek daha yakın hale gelmesi sebebiyle stratejik bir ivmeye sahip olduğunu hissedebilir, fakat devam eden istikrarsızlık büyük hedeflerini tehdit ediyor. Tedarik zincirlerini Hindistan'a taşımayı düşünen küresel şirketler, çalkantılı bir bölgesel tablo karşısında tereddüt ediyor. Kalkınma veya kuzeydeki Çin tehdidi ile yüzleşmede kullanılabilecek kaynaklar kronik sınır krizi tarafından tüketiliyor. Dahası, Keşmir'de devam eden huzursuzluk, yerel halkı devletten daha da uzaklaştırıyor ve Yeni Delhi'nin son vermeye çalıştığı ayaklanmayı körüklüyor.

Pakistan’a gelince, yüksek gerilimin maliyeti onun için daha ağır. Uluslararası kredilere bağımlı ve yakın zamanda terörizm finansmanı artırılmış izleme listesinden çıkarılan kırılgan ekonomisi, her tırmandırmada ağır kayıplar yaşıyor.

Pakistan'ın Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak soruşturma teklifi -Hindistan'ın bu tür girişimleri tekrar tekrar reddetmesine rağmen- ciddiye alınmayı hak ediyor. Bu tür konularda şeffaflık ve iş birliği, karşılıklı şüphe döngüsünü kırmaya yardımcı olabilir. Hindistan gerçekten sadece geçici bir ateşkes değil, uzun vadeli bir barışı hedefliyorsa, yanlış değerlendirme riskini azaltacak mekanizmalar kurmak için İslamabad ile ciddi bir diyaloğa girmelidir.

Sadece krizleri yönetmek yerine, iki ülke çatışmanın kökenlerini ele alma gibi daha zor bir göreve girişmelidir. Nükleer silaha sahip iki komşu arasındaki son gerginlik, Keşmir sorununun acilen ele alınması gereken bir nükleer patlama noktası olduğunu teyit etti. Bu kriz Hindistan ve Pakistan'daki 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit ediyor.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları da dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için bu anı değerlendirmelidir

Pakistan, Keşmir sorununun çözümünün ancak diyalog yoluyla mümkün olduğunu kabul ederken, Hindistan askeri baskının siyasi bir çözüme alternatif olmadığını kabul etmelidir. Keşmir'de adil ve kalıcı bir çözüm sadece bölgeyi istikrara kavuşturmakla kalmayacak, aynı zamanda onlarca yıldır arzu edilen ekonomik ve ticari iş birliğinin ve ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacaktır.

Dış baskıyla durdurulan son turun sonucu, sahadaki gerçekleri değiştirmedi. Her iki tarafın askeri kuvvetleri halen yüksek alarm durumunda ve resmi bir barış anlaşması imzalanmadı. Ancak, her iki başkent de kısa vadeli taktik hesapların ötesine geçmeye karar verirse, bu tırmandırma bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları, bağımsız soruşturma organları ve şeffaflığa yönelik karşılıklı taahhütler de dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için baskı yapmak üzere bu anı değerlendirmelidir. Aynı şekilde Pakistan ekonomisini ticaret ve yatırım teşvikleri yoluyla desteklemek, alışılmadık yöntemlere olan bağımlılığını azaltabilirken, Hindistan'ın daha ölçülü bir duruşu Keşmirliler ile genel olarak bölgenin sakinleri arasındaki güveni yeniden inşa edebilir.

Bu ganimet için yapılmış bir savaş değildi ve taraflardan hiçbiri zafer kazanmadı. Aksine bu savaş, Güney Asya'nın uçurumun eşiğinde olduğunun acı bir hatırlatıcısı ve Delhi ile İslamabad liderlerine kalıcı bir barış için gereken sıkı ve zorlu çalışmaya başlamaları yönünde acil bir çağrıydı.