Petrol, manganez, gıda: Fransa'nın Gabon'daki ticari çıkarları ‘darbe’ aldı

Gabon 24 kanalı tarafından yayınlanan ve devrilen Cumhurbaşkanı Ali Bongo'nun başkanlık muhafızlarının başı olan General Brice Oligui Nguema’yı (ortada) taşıyan Gabonlu askerleri gösteren bir videodan bir görüntü. Nguema, 30 Ağustos 2023'te geçiş döneminin lideri ilan edilmişti (AFP)
Gabon 24 kanalı tarafından yayınlanan ve devrilen Cumhurbaşkanı Ali Bongo'nun başkanlık muhafızlarının başı olan General Brice Oligui Nguema’yı (ortada) taşıyan Gabonlu askerleri gösteren bir videodan bir görüntü. Nguema, 30 Ağustos 2023'te geçiş döneminin lideri ilan edilmişti (AFP)
TT

Petrol, manganez, gıda: Fransa'nın Gabon'daki ticari çıkarları ‘darbe’ aldı

Gabon 24 kanalı tarafından yayınlanan ve devrilen Cumhurbaşkanı Ali Bongo'nun başkanlık muhafızlarının başı olan General Brice Oligui Nguema’yı (ortada) taşıyan Gabonlu askerleri gösteren bir videodan bir görüntü. Nguema, 30 Ağustos 2023'te geçiş döneminin lideri ilan edilmişti (AFP)
Gabon 24 kanalı tarafından yayınlanan ve devrilen Cumhurbaşkanı Ali Bongo'nun başkanlık muhafızlarının başı olan General Brice Oligui Nguema’yı (ortada) taşıyan Gabonlu askerleri gösteren bir videodan bir görüntü. Nguema, 30 Ağustos 2023'te geçiş döneminin lideri ilan edilmişti (AFP)

Fransız şirketlerinin Gabon'da büyük ve çeşitli ekonomik çıkarları var. Fransa bu sebeple Batı Afrika'daki eski Fransız sömürgesi Gabon'da meydana gelen askeri darbeden etkilendi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Fransa Afrika Yatırımcıları Konseyi Başkanı Etienne Giros, üyelerinin kıtadaki dörtte üçünü temsil eden bir kuruluş olan CIAN'ın başkanı, Gabon'da yaklaşık 80 Fransız şirketinin kayıtlı olduğunu açıkladı. Giros, AFP'ye verdiği demeçte, bu sayıya onlarca küçük işletme, zanaatkar, restoran, avukat, sigorta şirketi ve finansal hizmet şirketi eklenebileceğini söyledi.

2022 yılında, Gabon, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo ve Ekvator Ginesi'nin de dahil olduğu Orta Afrika Ekonomik ve Parasal Topluluğu (CEMAC) üyesi altı ülke arasında en önemli Fransız ihracat destinasyonu haline geldi.

Fransız şirketleri, Gabon'da 2022 yılında, Maliye Bakanlığı verilerine göre, 536 milyon euro (585 milyon dolar) değerinde mal sattı. Bu satışların büyük bir kısmı, tarım ürünleri ve gıda maddeleri, makine ve ekipman, elektrikli ve elektronik ürünler, bilişim ekipmanları, ara mallar ve ilaç ürünleri gibi sektörlerden geliyordu.

Gabon'da gerçekleşen darbenin ardından, ülkedeki en büyük Fransız şirketlerinden biri olan Eramet madencilik şirketi, ‘personel güvenliği ve operasyonların güvenliği için’ faaliyetlerini durdurduğunu duyurdu. Ancak daha sonra, faaliyetlerini ‘kademeli olarak’ yeniden başlatacağını, ilk olarak dün akşam başlayacağını açıkladı.

Çarşamba akşamı Eramet, "demiryolu taşımacılığını derhal yeniden başlatmaya ve yarın sabah, 31 Ağustos Perşembe günü çıkarma faaliyetlerine yeniden başlamaya karar verdi" dedi.

Personel güvenliği

Eramet, Orta Afrika'daki petrol zengini ülkede 8 bin kişiyi istihdam ediyor ve yerel şubesi, çelik ve pil yapımında kullanılan bir metal olan mangan cevheri çıkarıyor. Bu cevher, dünyanın en büyük manganez madeni olan Moanda'dan çıkarılıyor.

Gabon, Güney Afrika'dan sonra dünyanın ikinci büyük manganez üreticisidir. Gabon'daki manganezin yüzde 90'ını Fransız şirketi Comilog çıkarırken, kalanını Çinli şirket CICMHZ çıkarıyor.

Aynı zamanda, Eramet şirketinin bir birimi olan Setrag, Gabon'un tek demiryolu hattı olan Trans-Gabon demiryolunu işletiyor.

Dev enerji şirketi TotalEnergies, 1928'den beri Gabon'da faaliyet göstermektedir. Afrika'nın güneyinde dördüncü büyük petrol üreticisi ve OPEC üyesi. TotalEnergies, darbenin ardından Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, şirketin güvenliğini ve operasyonlarını sağlamak için harekete geçtiğini ve bunun en önemli önceliklerinden biri olduğunu bildirdi.

TotalEnergies, Gabon'da yedi petrol çıkarma sahası ve birkaç düzine benzin istasyonu ağı işletiyor. Şirket, geçen yıl Gabon'un ormancılık sektörüne yatırım yaptı.

Maurel & Prom, başka bir hidrokarbon arama ve üretim şirketi, dün, Gabon'daki durumun kendi sahalarını etkilemediğini ve çalışmaların normal şekilde devam ettiğini açıkladı.

Giron, darbenin Fransız şirketler üzerindeki nihai etkisini belirlemenin henüz erken olduğunu söyledi, ancak şirketlerin Gabon'dan toplu veya ani bir şekilde ayrılmasını beklemediğini belirtti.



Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
TT

Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)

İbrahim Hamidi

ABD ve Fransa'nın sponsorluğunda İsrail ile Hizbullah arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının metnine göre Lübnan bir dönüm noktasının eşiğinde. Bu doğum sancıları cumhuriyetin kanının tazelenmesine mi, yoksa yeni üçüncü ya da dördüncü bir cumhuriyetin doğuşuna mı yol açacak?

Bu, el-Mecelle'nin Aralık ayı sayısının kapak haberi ve ateşkesten senaryolar, ordunun rolü, Hizbullah yenilgisinden sonra Şiilerin geleceği, mültecilerin geri dönüşü ve toplum mühendisliğine kadar konuyu her yönüyle ele alıyoruz.

Lübnan, 60 günlük ateşkes, Hizbullah ile İsrail'in güneyden çekilmesi, boşluğu Lübnan ordusu ile BM’ye bağlı UNIFIL güçlerinin doldurması, her iki taraftan da yerinden edilenlerin geri dönmesi, Meclis'in cumhurbaşkanını seçmek için toplanması, başbakanın atanması, hükümetin kurulması ve yeniden imar ile karşı karşıya bulunuyor.

Aylarca süren müzakereler ve bir yılı aşkın süredir Gazze için sürdürülen “destek savaşı”nın ardından gelen anlaşma uygulanırsa, ülke, cumhuriyetin temellerine dönüşe ya da yeni bir doğuşa tanık olacak. Lübnan Cumhuriyeti, şu anda bildiğimiz mezhepçi kotaların öncesinde, Fransız Mandası döneminde doğmuştu. İlk anayasa hazırlanıp 1926 yılında Katolik hukukçu Şarl Debbas cumhurbaşkanı seçildiğinde doğdu. O dönemde başbakanlık da Maruni Hıristiyanların elindeydi.

Bazıları, Birinci Cumhuriyet'in 1926'da doğduğuna ve 1943'te cumhurbaşkanı seçilen Şeyh Bişara el-Huri’ye kadar bir dizi Hıristiyan cumhurbaşkanı tarafından yönetildiğine inanıyor. Huri Sünni olan başbakanı Riyad el-Sulh ile ittifak kurdu ve ikisi birlikte, cumhurbaşkanlığını Marunilere, başbakanlığı Sünnilere ve meclis başkanlığını Şiilere tahsis eden sözlü bir ulusal uzlaşının temelini attılar. Saib Selam'ın anılarında, 1943'te Sabri Hamada’nın Şii olduğu için değil, en yaşlı milletvekili olduğu için yasama organının başına getirildiğini söylediğine de dikkat çekelim.

Bu nedenle pek çok kişi Birinci Cumhuriyet'in ulusal sözleşme ile doğduğuna inanıyor ve kendisi 21 Kasım 1943'teki bağımsızlık ilanına da tanıklık etti. Birinci Cumhuriyetin 1926 Anayasası ile değil de 1943 yılında doğduğunu düşünürsek, bu cumhuriyet 1975 yılında iç savaşın başlamasıyla mı yıkıldı yoksa savaşın sonuna ve 1989'daki İkinci Cumhuriyet'in başlangıcı olan Taif Konferansı’na kadar mı devam etti?

Birinci cumhuriyet 1943'ten 1975'e, ikincisi 1975'ten 1989'a ve üçüncüsü o zamandan bu yana mı?

Adı ne olursa olsun, mevcut cumhuriyetin belki de en belirgin özelliği, Taif Anlaşması’nın Hıristiyan cumhurbaşkanı pahasına Sünni başbakanı güçlendirmesiydi. Başbakan Refik Hariri'nin 2005'te suikasta kurban gitmesiyle sona eren Suriye varlığını kabul etmesiydi. Temmuz 2006 savaşı ve Hizbullah’ın İran'ın nüfuzunu genişletmek için ülke içinde ve bölgesel olarak artan rolü ile sonuçlanmasıydı.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya?

Zafer sloganları bir yana, Hizbullah'ın büyük bir yenilgiye uğradığı tartışılamaz. Zira Lübnan süreci Gazze sürecinden ayrıldı. İsrail, aralarında Hasan Nasrallah'ın da bulunduğu askeri ve sembolik liderlerini öldürdü, iletişim ve liderlik yapısını dağıttı. 1701 sayılı kararın uygulanmasını, Litani Nehri'nin arkasına çekilmeyi, dahası belki de bir İsrail tampon bölgesinin oluşturulmasını, silah tedarikinin kesilmesini ve füze üretiminin engellenmesini kabul etmek zorunda kaldı. Bunlara bir de Hizbullah’ın kuluçka ortamının ödediği muazzam insani ve ekonomik bedel ekleniyor.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya? Netanyahu, (bu sayımızda ona da özel bir dosya ayırdığımız) ABD başkanı seçilen Trump ile olan ilişkisinden ve Beyaz Saray'ın başına geçmeden önce “savaşları bitirmesi” için ona verdiği “armağan”dan destek alarak şunlarda ısrar ediyor; Hizbullah'ın kendisini yeniden silahlandırmamasını veya askeri yapısını yeniden inşa etmemesini garanti altına almak için Lübnan'da bir gözetim mekanizması kurulması, en büyük düşman olan İran'ın denetim ve “maksimum baskı” altında tutulması. Odağını özellikle Gazze Şeridi'ne kaydıran İsrail, Lübnan’da herhangi bir ihlal ile başa çıkılmaması durumunda Lübnan'a müdahale etme olanağına sahip olmak istiyor. Tel Aviv bu “haktan” vazgeçmezken, Hizbullah ve Lübnan da bunu kabul edemez.

Milisler ve rejimler bir noktada buluşmaktadır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır

Burada şu sorular ortaya çıkıyor; bu durum Lübnan'da siyasi olarak nasıl ifade bulacak? Eski siyasi sözleşmenin yeniden canlandırılmasında veya yenisinin formüle edilmesinde bölgesel ve uluslararası güçlerin rolü nedir? Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır'ın Haziran 1967 savaşından sonra çıkıp “yenilgiyi” kabul etmesi gibi, Hizbullah'ın yeni Genel Sekreteri Naim Kasım da neden çıkıp yenilgiyi kabul etmekte gecikti? Neden Hizbullah ve İran'a sadık olanlar yaşananları bir “zafer” veya “direniş” olarak değerlendirmekte ısrar ediyor?

Herhangi bir savaşın insani ve ekonomik maliyeti konusunda devlet ile milislerin farklı davrandıkları doğru, ancak devletler ile örgütlerin zaman ve tarihle ilişkilerinde farklı oldukları da doğrudur. En tehlikelisi ise milislerin ve rejimlerin bir noktada buluşmasıdır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır.

Kapak konusu olan Lübnan dosyası ve Başkan Donald Trump'ın seçilmesi ve bunun Ortadoğu ve dünyadaki yansımalarına ilişkin özel dosyaya ek olarak, Aralık sayısında siyaset, ekonomi, bilim ve kültür üzerine yazılar, analizler ve röportajlar da yer alıyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.