Asmara’daki siyasi çatışma İsrail’e taşınıyor

Ben Gvir’in başarısızlığı ve polisin yetersizliği karşısında hükümete karşı olası protestolarla ilgili komplo ortaya çıkarıldı.

Asmara’daki siyasi çatışma İsrail’e taşınıyor
TT

Asmara’daki siyasi çatışma İsrail’e taşınıyor

Asmara’daki siyasi çatışma İsrail’e taşınıyor

İsrail hükümetinin Başbakan Netanyahu’dan Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir’e ve hatta polis ve istihbarata kadar çeşitli araçlarını kapsayacak bu büyüklükte başarısızlıkların birkaç saat içinde yaşandığını hayal etmek zor. Belki de olup bitenlerin en iyi özeti, Belediye Başkanı Ron Huldai’nin elini yanağına koyarak sorduğu şu soruydu:

“Biz gerçekten bir devlet miyiz?”

21’inci yüzyılda İsrail kadar güçlü bir devlette bu başarısızlıklara inanmak zor görünüyor.

Yaşanan şu ki Tel Aviv’deki Eritre Büyükelçiliği, neredeyse dünyadaki diğer Eritre büyükelçiliklerinin her yıl yaptığı gibi bir sanat festivali düzenlemeye karar verdi. Bu kutlama, Eritre hükümeti tarafından, Etiyopya’dan ayrıldıktan sonra ‘Eritre Halk Kurtuluş Cephesi’nin iktidara geldiği 1991 yılından bu yana düzenleniyor. Ancak Cephe, 1970’li yıllarda Eritre dahil tüm Etiyopya’nın İtalyan sömürgeciliğinden kurtarılmasından, Eritre folklorunun sunulmasından ve Etiyopya yönetiminden ulusal kurtuluş mücadelesinde cephe için bağışlar toplanmasından bu yana kutlama yapıyor. Özgürlüğüne kavuştuğunda da kutlamaları büyükelçilikler aracılığıyla devlet olarak düzenlemeye devam etti.

Bu kez İsrail’deki Eritre rejiminin muhalifleri, tören önünde gösteri düzenleme kararı alarak polise resmi izin başvurusunda bulundu. İzin başvurusunda bulunanlar beklenen katılımcı sayısının dört bin civarında olacağını yazsa da polis, gerçek katılımcı sayısının 300’ü geçmeyeceğini tahmin ediyordu. Bunun nedeni ise İsrail’deki sayılarının 18 bin civarında olduğu tahmin edilen Eritreli mültecilerin artık ülke geneline dağılmış olması (Eritrelilere ek olarak 3 bin 269 Sudanlı ve 2 bin 98 Afrikalı mülteci bulunuyor).

jyu
Tel Aviv’de Eritreli sığınmacılar arasında yaşanan şiddetli çatışmalarda açılan bayraklar. (Reuters)

Bu tahminler polis, istihbarat servisleri veya Tel Aviv- Yafa belediyesindeki sosyal işler departmanı tarafından yalanlanmadı. Bu nedenle binayı korumak ve göstericileri izlemek üzere 30 kişilik bir polis ekibinin görevlendirilmesine karar verildi. Tel Aviv polisi, genellikle 35 haftadır her cumartesi düzenlenen devasa gösterilere hazırlanıyor. Gösterilerin en büyüğü, gösterici sayısının 150- 300 bine ulaştığı Tel Aviv’de gerçekleşiyor. Ancak geçen cumartesi sabahı polise ulaşan ihbarda, mülteciler arasındaki rejim düşmanlarının, kutlamayı zorla engellemek için gösteriye erken başlayıp binayı yakmayı planladıkları belirtildi. Bu nedenle söz konusu polis teşkilatına 50 kişilik sınır muhafız kuvveti eklenmesine karar verildi. Ancak bu kuvvet olay yerine zamanında ulaşamadı.

Bu sırada mülteciler arasındaki rejim yanlıları, düşmanca gösteri düzenlendiğini ve binanın yakılabileceğini öğrendikleri için kendilerini iyi hazırlayıp sopalar, bıçaklar ve taş dolu iki arabayla geldiler. Gelir gelmez göstericilere saldırmaya ve onları dışarı çıkmaya zorlamaya başladılar. Ayrıca rejimin destekçileri ve muhalifleri olmak üzere her iki taraf da yollarına çıkan her şeyi, arabaları, dükkanları, evleri vs. yok ediyorlardı.

Polis ise adeta futbol oynarken yeteneksizce birbirlerine çarpanlara benziyordu. Destekçilerle muhalifler arasında ayrım yapmıyor, sahada olup biteni anlamış gibi görünmüyorlardı. Göstericileri dağıtmayı başaramadıklarında, yaralı polis sayısının yaralı gösterici sayısını aştığı görüldü. Bu nedenle önce plastik mermi, ardından da gerçek mermi kullanma emri aldılar. Ayrıca yaralılar, 40’ı polis olmak üzere 170 kişiye ulaştı ve Tel Aviv ve bölgedeki hastanelerde olağanüstü hâl ilan edildi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre drone ve helikopterler de devreye alındı.

İstihbarat hatası

Ön incelemelerde ilk başarısızlıkların hükümet ve siyasi liderlerle ilgili olduğu ortaya çıkıyor. Bilindiği gibi Polis Genel Müdürü Yaakov Shabtai, göreve geldiğinden beri aralarındaki ilişkin gergin olması nedeniyle Tel Aviv Polis Şefi Ami Eshed’i görevden almıştı.

fve
Tel Aviv’deki Eritreli sığınmacılar arasında yaşanan şiddetli çatışmalara güvenlik görevlilerince müdahale edildi. (EPA)

Bakan Ben Gvir, Başbakan Netanyahu ve diğer bakanlarla birlikte Eshed’in görevden alınmasını destekledi. Zira ona karşı öfkeliydiler ve onu hükümete yönelik protestocular karşısında yumuşak davranmakla suçluyorlardı. Ayrıca haftalık cumartesi gösterilerinde göstericilerin Elon Caddesi’ni kapatmasını engellemediği için kendisine açıkça saldırıyorlardı. Eshed, gösterilerle ilgili olarak kendilerine sokaklara göstericilerin kanını dökmek, demokratik gösteri hakkına zarar vermek ve hastanelerin acil servislerini yaralılarla doldurmak istemediğini söylemişti. Ancak Başbakan ve bakanlar tarafından tavrı, ‘protesto kampanyasına açık bir sempati ve hükümete karşı bariz bir düşmanlık’ olarak nitelendirildi.

Ancak sorun şu ki Eshed’in yerine Sınır Polisi’nden Tümgeneral Peretz Amar’ı getirdiler ve onun da çok sayıda Afrikalı mültecinin yaşadığı Tel Aviv’in güneyi ve Yafa hakkında bir bilgisi yok. Yardımcısını başka bir tugaya naklettiler ve göreve başlamasının üzerinden bir buçuk ay geçmesine rağmen henüz yerine bir milletvekili atamadılar. Bu başarısızlık, Tel Aviv’deki polis liderliğini değiştirme sürecinin aceleyle ve araştırma yapılmadan yürütüldüğünü ve birçok boşluk bıraktığını gösteriyor.

Olay meydana gelip, Tel Aviv’de çatışmalar başladığında ve polisin ne kadar çaresiz, kafası karışmış ve kaybolmuş olduğu anlaşıldığında Polis Genel Müfettişi geldi, Tel Aviv Polis Tugay Komutanı’nı kenara çekti ve operasyonları kendisi yönetmeye başladı. Pratik olarak göstericilerin vurulması ve onlarla profesyonel olmayan çatışmalar gibi yaşanmış başarısızlıkların da sorumluluğunu üstleniyor. Bu çatışmalar, çok sayıda polisin yaralanmasına ve beş saat boyunca durumun kontrol altına alınamamasına neden olurken, Tel Aviv sakinleri ve ziyaretçileri arasında terör saçtı.

Ayrıca istihbarat fiyaskosu da yaşandı. Hiç kimse bu kadar göstericinin gelmesini beklemiyordu. Bunun yanı sıra İsrail istihbaratının İsrail’de Eritre rejiminin bu kadar çok destekçisi olduğunu bilmediği, bu kadar organize olduklarını ve Tel Aviv’in göbeğinde böyle bir saldırıyı organize edebilecek kapasitede olduklarını da bilmediği ortaya çıktı.

Komplo teorisi

Diğer yandan hem iktidar hem de muhalefet açısından komplo teorisi gündeme geldi. Netanyahu ve Ben Gvir çevresinde, polis ve istihbarat servislerinden birinin ‘hükümeti sabote edecek ve çaresiz gösterecek bir kaos yaratmak için’ bu saldırıyı gerçekleştirmek üzere rejim destekçilerinin geldiğine dair bilgileri kasıtlı olarak gizlediği yönünde iddialar duyuldu. Şüphelerinin doğruluğunu kanıtlamak için de son günlerde İsveç, Almanya, ABD ve Kanada’da bu tür gösterilerin gerçekleştiğini ve festivallere saldırı düzenlendiğini belirttiler. Polis müdahale ederek her iki taraftan da göstericileri gözaltına aldı. Yapılan değerlendirmeler İsrail istihbaratının ve polisinin bu gösterilerin Tel Aviv’e taşınabileceğini bilmesi gerektiği yönünde.

tyn
Tel Aviv’de Eritreli sığınmacılar arasında cumartesi günü çatışmalar çıktı. (Reuters)

Söz konusu şüpheler, İsrail hükümetinin tüm İsrail güvenlik kurumlarını yargı reformu planına karşı protesto gösterilerini desteklemekle ve Eritre davasını hükümete zarar vermek için kullanmakla suçlaması fikriyle tutarlı. Ayrıca İsrail Yüksek Mahkemesini Afrikalıların sınır dışı edilmesine engel olmakla suçluyorlar.

Muhalefet ise öncelikle halkın dikkatini haftalık protesto gösterilerinden başka yöne çekmek isteyen hükümeti, Eritrelileri siyasi amaçları doğrultusunda sömürmekle suçluyor. Diğer yandan hükümet de Eritrelilerden kurtulmak istiyor ve isyancıları kovmak için onlara çatışma ve savaşma özgürlüğü veriyor. Netanyahu liderliğindeki hükümet, Eritreli mültecileri İsrail’de tutacak her türlü çözümü reddediyor. Birleşmiş Milletler (BM), Eritrelilerin yarısının ve Sudanlı mültecilerin diğer ülkelere çıkışını sağlamak için çeşitli formüllere ulaştı. Ancak başlangıçta öneriyi destekleyen Netanyahu hükümeti, geri adım attı ve onları ülke dışına sürmekte ısrar etti.

Bu yılın başından bu yana bin 910 Eritreli mülteci, 116 Sudanlı mülteci ve diğer 50 Afrikalı mülteci, her birine verilen 3 bin 500 dolar bağışlama karşılığında İsrail’i terk etti. Bu olayların ardından Eritre’de rejim destekçileri açığa çıktı. Söz konusu kimseler, ülkedeki insan hakları sistemine göre kolaylıkla sınır dışı edilebiliyorlar.



Macron: Önümüzdeki eylül ayında Suudi Arabistan ile birlikte İki Devletli Çözüm Konferansı’na başkanlık edeceğiz

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)
TT

Macron: Önümüzdeki eylül ayında Suudi Arabistan ile birlikte İki Devletli Çözüm Konferansı’na başkanlık edeceğiz

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkesinin Suudi Arabistan ile birlikte eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantıları sırasında New York'ta düzenlenecek olan iki devletli çözümün uygulanmasına ilişkin uluslararası konferansa başkanlık edeceğini açıkladı.

Macron, sosyal medya platformu X’teki resmi hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “İsrail'in Gazze Şeridi'nde hazırladığı askeri saldırı, her iki halk için de gerçek bir felakete yol açacak ve bölgeyi kalıcı bir savaşa sürükleyecektir” dedi.

Macron, ‘bu savaşı sona erdirmenin tek yolunun Gazze Şeridi'nde kalıcı bir ateşkes sağlanması, tüm rehinelerin serbest bırakılması, halka büyük ölçekli insani yardım ulaştırılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ndeki rolünün güçlendirilmesi’ olduğuna inanıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı bunun için ‘Gazze Şeridi'nde istikrarı sağlamak üzere uluslararası bir misyonun görevlendirilmesi ve hem İsrail hem de Filistin halklarının beklentilerini karşılayan siyasi bir çözümün geliştirilmesi için çalışılması’ gerektiğini belirtti.

Macron, ‘iki devletli çözümün rehinelerin aileleri, İsrailliler ve Filistinliler için tek güvenilir yol olduğunu’ kaydetti.

Suudi Arabistan ve Fransa, 28-29 Temmuz tarihlerinde New York'taki BM genel merkezinde bakanlar düzeyinde Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması için Uluslararası Konferans’a başkanlık etti.

(foto altı) Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, 28 Temmuz'da New York'ta düzenlenen iki devletli çözüm konulu bakanlar konferansının açılışında konuşma yaptı. (AFP)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan konferanstaki konuşmasında, ülkesinin, bölgedeki tüm halklar için güvenlik, istikrar ve refahın sağlanmasının, Filistin halkına adalet sağlanması ve onların meşru haklarını elde etmelerinin sağlanmasıyla başladığına inandığını vurguladı. Prens Faysal bin Ferhan’a göre bu hakların başında, 4 Haziran 1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devletin kurulması geliyor.

Prens Faysal bin Ferhan, “Bu sadece siyasi bir tutum değil, bağımsız bir Filistin devletinin bölgede gerçek barışın anahtarı olduğuna dair sağlam bir inanç... Konferans, iki devletli çözümü uygulamaya koyma, işgali sona erdirme ve Ortadoğu'da barış için acil ve sürdürülebilir bir vizyon gerçekleştirme yolunda bir dönüm noktası” ifadelerini kullandı.

(video)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, ‘konferans ve İki Devletli Çözümün Uygulanması için Küresel Koalisyon'un çalışmaları aracılığıyla, Filistin halkının kapasitelerini geliştirme ve ulusal kurumlarını güçlendirme çabalarını desteklemek için uluslararası düzeyde koordineli çabaların önemini’ vurguladı.

Prens Faysal bin Ferhan, Macron’un, ülkesinin Filistin devletini tanıma niyetini açıklamasına övgüde bulunarak, bunu ‘Filistin halkının bağımsız devlet kurma hakkına yönelik artan uluslararası desteği yansıtan ve iki devletli çözümün gerçekleştirilmesine elverişli bir uluslararası ortam yaratmaya katkıda bulunan tarihi bir adım’ olarak nitelendirdi.

Bakanlar konferansına katılan ülkeler, Filistinliler ve İsrailliler arasında adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın sağlanması için çalışmak üzere bir ‘yol haritası’ üzerinde anlaştılar. Bu yol haritası, Filistin devletinin tanınmasını artırmayı ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı ve insani felaketi durdurmak için daha fazla diplomatik çaba sarf etmeyi amaçlıyor.

Bakanlar konferansının nihai belgesi, ‘Filistin meselesine ilişkin BM'nin devam eden sorumluluğunu’ ve İsrail'in 1967'de ele geçirdiği toprakları işgaline son verilmesi gerektiğini yineledi. Belge ayrıca, ‘insani hukuk ve insan hakları hukuku dahil olmak üzere uluslararası hukuka saygının’ önemini vurguladı ve ‘Filistinli sivilleri korumak için önlemler’ alınması çağrısında bulundu.

Belge, ‘yerleşim faaliyetlerinin, ev yıkımlarının ve tüm şiddet ve provokasyon eylemlerinin derhal durdurulması’ çağrısında bulundu. İsrail'in işgal altındaki topraklardan çekilmesi çağrısının yanı sıra, Filistinlilere kendi kaderini tayin etme ve kendi devletlerini kurma hakkı verilmesi ve mülteci sorununa ‘adil bir çözüm’ bulunması çağrısında bulundu.