Seyreltilmiş uranyum mühimmatları hakkında ne biliyoruz? Ukrayna neden bunlara sahip olmak istiyor?

Riskleri nelerdir?

Abrams tankının tepesinde bir Deniz askeri (AFP)
Abrams tankının tepesinde bir Deniz askeri (AFP)
TT

Seyreltilmiş uranyum mühimmatları hakkında ne biliyoruz? Ukrayna neden bunlara sahip olmak istiyor?

Abrams tankının tepesinde bir Deniz askeri (AFP)
Abrams tankının tepesinde bir Deniz askeri (AFP)

ABD, Kiev’in yavaş kalan karşı saldırısında Rus savunma hatlarına girmesine yardımcı olmak üzere tartışmalı mühimmatlar gönderen İngiltere’nin adımlarını takip ederek, Ukrayna’ya seyreltilmiş uranyum içeren tanksavar füzeleri göndereceğini duyurdu.

Ukrayna, ABD’nin bu sonbaharda Kiev’e teslim etmeyi planladığı 31 M1A1 tankında seyreltilmiş uranyum içeren 120 mm’lik mermileri kullanacak.

Bu zırh delici mermiler, Ukrayna’nın şu anda karşı karşıya olduğu tankların aynısı olan Sovyet T-72 tanklarını yok etmek için Soğuk Savaş sırasında ABD tarafından geliştirilmişti.

RAND Corporation’da nükleer çalışmalar uzmanı ve politika araştırmacısı Edward Geist seyreltilmiş uranyumun nükleer silah yapmak için gereken uranyum zenginleştirme sürecinin bir yan ürünü olduğunu söyledi. Bu füzelerin radyoaktif maddeler içerse de nükleer silahlar gibi nükleer bir reaksiyona yol açmadıklarını söyledi.

Seyreltilmiş uranyum nedir?

Seyreltilmiş uranyum, nükleer yakıt veya silah olarak kullanılmak üzere uranyum zenginleştirme sürecinin bir yan ürünüdür. Zenginleştirilmiş uranyumdan daha az güçlüdür ve nükleer reaksiyon oluşturamaz.

Seyreltilmiş uranyumun yoğunluğu kurşununkinden daha yüksektir, bu da onu mermi olarak kullanıma uygun hale getirir.

Geist, “Seyreltilmiş uranyum o kadar yoğun ki, zırhı delmesine yardımcı olacak bir momentuma sahip, ayrıca sıcaklığı o kadar yüksek ki yüzeyde alev alır” diye açıklıyor.

RAND’ın kıdemli savunma analisti Scott Boston, seyreltilmiş bir uranyum mühimmatının ateşlendiğinde ‘esasen olağanüstü yüksek hızda ateşlenen bir demir ok’ haline geldiğini söyledi.

Boston “1970'lerde ABD Ordusu seyreltilmiş uranyumla zırh delici mermiler yapmaya ve bunları güçlendirmek için tank zırhına eklemeye başladı. Ayrıca Hava Kuvvetleri'nin tank katili olarak bilinen A-10 yakın hava destek saldırı uçağı tarafından ateşlenen mühimmatlara seyreltilmiş uranyum da eklendi. ABD Ordusu hala tükenmiş uranyum mermileri, özellikle de M1A1 Abrams ana muharebe tankında görev yapacak M829A4 zırh delici mermiyi geliştirmeye devam ediyor” dedi.

Rusya ne dedi?

Mart ayında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova’nın ‘Batı’nın nükleer bileşenler içeren silahlar kullanmaya başlayacağını göz önünde bulundurarak buna yanıt vereceğini’ belirterek uyarıda bulundu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise “Bu mühimmatlar gerilimin tırmanmasını hızlandırmaya yönelik bir adım olacak” ifadelerini kullandı. Bundan günler sonra Putin,, Rusya’nın İngiltere’nin hamlesine, komşu Belarus’a taktik nükleer silahlar göndererek yanıt vereceğini duyurdu.

Putin ve Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Temmuz ayında Rusya’nın bu silahlardan bazılarını zaten gönderdiğini söylemişti.

Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, ABD’nin Ukrayna’ya seyreltilmiş uranyum mühimmatı sağlama kararının ‘çok kötü bir haber’ olduğunu söyledi. Söz konusu mühimmatın ABD tarafından eski Yugoslavya’da kullanılmasının kanser ve diğer hastalıklarda ‘son derece büyük’ artışa yol açtığını ve bu bölgelerde yaşayan gelecek nesilleri etkilediğini iddia etti.

Gazetecilerle yaptığı konferans görüşmesinde Peskov, “Bu mühimmatların kullanılması halinde aynı durum Ukrayna bölgelerinde de tekrarlanacak ve sorumluluk ABD liderlerinin omuzlarında olacaktır” dedi.

ABD ordusu, Körfez Savaşı sırasında seyreltilmiş uranyum mühimmatının kullanılmasının Amerikan askerleri üzerindeki etkisini araştırdığını ve şu ana kadar herhangi bir kanser veya başka hastalık riskine rastlamadığını bildirdi. Buna maruz kalan askerlerin takip edilmeye devam edeceğini de belirtti.

ABD Deniz Piyadeleri sözcüsü Yarbay Garron Garn Mart ayında AP’nin bir sorusuna yanıt olarak Pentagon’un seyreltilmiş uranyum mühimmatının kullanımını desteklediğini söyledi. ABD Ordusu’nun bu tür mühimmatları on yıllardır ürettiğini, sakladığını ve kullandığını, özellikle de bu mühimmatların geleneksel mühimmatlardan daha uzun raf ömrüne sahip olduğunu ekledi.

Nükleer bombalar gibi olmasa da ürettikleri düşük radyasyon seviyeleri, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) bu mühimmatları kullanırken veya bunlara maruz kalırken dikkatli olunması yönünde çağrıda bulunmasına neden oldu.

UAEA, eldiven giymek gibi ihtiyati tedbirlerin yanı sıra bu mühimmat kullanımının minimumda tutulması gerektiğini açıkça belirtti. İnsanların bu mühimmatları kullanmaktan kaçınmasını sağlamak için bir kamuoyu bilinçlendirme kampanyası düzenlenmesi gerektiğini belirtti.

Geist seyreltilmiş uranyum mühimmatındaki düşük radyasyon seviyelerinin ‘ana özellik değil, yan etki’ olduğuna inanıyor. ABD Ordusu’nun aynı yoğunlukta başka bir madde bulması durumunda seyreltilmiş uranyum yerine onu kullanacağını da vurguladı.

Seyreltilmiş uranyum mühimmatının yanı sıra seyreltilmiş uranyumla güçlendirilmiş zırhlar, ABD tankları tarafından 1991 Körfez Savaşı’nda Irak’ın T-72 tanklarına karşı ve 2003’teki Irak işgalinde, Sırbistan’da ve Kosova’da kullanıldı.

Seyreltilmiş uranyum mühimmatının sahibi kim?

ABD, İngiltere, Rusya, Çin, Fransa ve Pakistan, Uluslararası Uranyum Silahlarını Yasaklama Koalisyonu’nun nükleer silah olarak sınıflandırmadığı seyreltilmiş uranyum silahları üretiyor.

Bu ülkelerin dışında 14 ülkenin daha seyreltilmiş uranyum silahlarını stokladığı biliniyor.

Seyreltilmiş uranyumun tehlikeleri nelerdir?

Seyreltilmiş uranyum silahlarına maruz kalmanın etkileri hakkında, bu mühimmatların 1990 ve 1991’deki Körfez Savaşı’nda ve 1999’da NATO’nun Yugoslavya’yı bombalamasına yönelik birçok çalışma ve tartışma var.

Merkezi Londra’da bulunan bilim adamlarından oluşan Royal Society, 1991 Körfez Savaşı sırasında mühimmatlarda yaklaşık 340 ton, 1990’ların sonlarında ise Balkanlar’da tahminen 11 ton seyreltilmiş uranyumun kullanıldığını belirtiyor.

Uranyumun, hatta seyreltilmiş uranyumun tüketilmesi veya solunması tehlikelidir zira böbrek fonksiyonlarını bozabilir ve bir dizi kansere yakalanma riskini artırabilir.

Uluslararası Uranyum Silahlarını Yasaklama Koalisyonu da dahil olmak üzere bu tür silahlara karşı çıkan gruplar, ortaya çıkan tozun solunabileceğini, hedefini tutturamayan mühimmatların ise yer altı sularını ve toprağı zehirleyebileceğini söylüyor.

Ancak Ukrayna’ya bu tür mühimmat göndereceğini açıklayan İngiltere, seyreltilmiş uranyum tozunun solunmasının herhangi bir hastalığa yol açmasının zor olduğunu söylüyor.

Bilim ne diyor?

Royal Society’nin 2002 tarihli bir raporunda, seyreltilmiş uranyum mühimmatının böbreklere ve diğer organlara yönelik risklerinin, savaş alanındaki çoğu asker ve çatışma bölgesinde yaşayanlar için çok düşük olduğu belirtildi.

Ancak dernek “Olağanüstü koşullar altında ve en kötü varsayımlar altında, büyük miktarlarda seyreltilmiş uranyuma maruz kalan askerler böbrekler ve akciğerler üzerinde zararlı etkilere maruz kalabilir” ifadelerine de yer verdi.

Dernek son olarak “Çevre kirliliği büyük ölçüde değişiklik gösterecektir ancak çoğu durumda seyreltilmiş uranyum ile ilişkili sağlık riskleri çok düşük olacaktır. Ancak bazı en kötü senaryolarda, bazı bölgelerde yiyecek veya sularda böbrekler üzerinde zararlı etkilere neden olabilecek yüksek düzeyde uranyum görülebilir” ifadelerine de raporda yer verdi.

UAEA, Körfez Savaşı’na katılan az sayıda gazinin vücutlarında seyreltilmiş uranyum izleri bulunduğunu, bunun da idrarda yüksek düzeyde seyreltilmiş uranyum atılımına yol açtığını, ancak sağlık üzerinde gözle görülür herhangi bir etkiye neden olmadığını bildirdi.

Bu askerler üzerinde yapılan çalışmaların ‘ölüm oranında küçük (yani istatistiksel olarak anlamlı olmayan) bir artış’ gösterdiğini, ancak bu artışın, hastalıklardan çok spesifik gerçeklerden kaynaklandığını, seyrelmiş uranyuma maruz kalmayla ilişkilendirilemeyeceğini’ belirtti.

Sırbistan ve Karadağ’da seyreltilmiş uranyumun etkisine ilişkin bir Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) raporunda da ‘önemli ve yaygın bir kirlenmenin bulunmadığı’ belirtildi.

Ancak bazı Sırp siyasetçiler kötü huylu tümörlerden ölümlerin arttığına yönelik şüphelerini dile getirdi.



Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
TT

Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

AP, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilime dikkat çekerek, iki ülkenin 1947'de İngiltere'den bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana üç büyük çaplı savaşa sahne olduğunu belirtti. İki komşu ayrıca, dünyanın en soğuk ve en yüksek rakımlı savaş alanı olarak tanımlanan bir buzulun tepesindeki çatışma da dahil olmak üzere onlarca çatışmaya tanık oldular.

Son gerginlik, Hindistan'ın Pakistan'ı suçladığı, İslamabad'ın ise herhangi bir dahli olduğunu reddettiği, turistlere yönelik ölümcül bir silahlı saldırının ardından yaşandı.

Hindistan ve Pakistan diğer ülkeler gibi savaşmıyor. Buradaki başat faktör, büyük saldırıları caydırmanın ayırt edici bir aracı ve durum kötüleşse bile çatışmanın kontrolden çıkmayacağının garantisi olan nükleer cephanelikleri.

Ncjxj
 Keşmir'in Pakistan tarafından yönetilen kısmının başkenti Muzafferabad'da Hindistan saldırıları sonucu yıkılan bir caminin yakınında nöbet tutan askerler (AFP)

Hindistan ve Pakistan neden bu şekilde savaşıyor? Çünkü nükleer cephanelikleri birbirlerini yok edebilecek kapasitede.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Pakistanlı güvenlik analisti Seyyid Muhammed Ali şu ifadeleri kullandı: “Pakistan ve Hindistan diğer tarafı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip. Nükleer silahları, Karşılıklı Garantili İmha (MAD) senaryosu yaratıyor. Her iki ülke de stoklarının boyutunu ve kapsamını diğerine MAD garantisini hatırlatacak şekilde bilinçli olarak geliştirdi.”

Her iki ülke de nükleer kapasitelerini açıklamıyor, ancak her birinin 170 ila 180 arasında kısa, uzun ve orta menzilli savaş başlığına sahip olduğuna inanılıyor. Her iki ülke de bu silahları hedeflerine ulaştırmak için farklı sistemlere sahip.

Ali, cephaneliklerin daha fazla çatışmayı önlemek ve caydırmak için savunma amaçlı bir hamle olduğunu, çünkü ‘iki tarafın da böyle bir savaşı başlatmayı göze alamayacağını ya da bundan bir şey elde etmeyi umamayacağını’ söylüyor.

İlk bakışta öyle gelmeyebilir ama nükleer silahlar karşı tarafa aşırı tepki veremeyeceğini hatırlatır. Ancak cephaneliklerini çevreleyen gizlilik, Pakistan ya da Hindistan'ın nükleer bir ilk saldırıda hayatta kalıp kalamayacağının ve ‘ikinci saldırı kabiliyeti’ olarak adlandırılan misilleme yapıp yapamayacağının belirsiz olduğu anlamına geliyor.

Jfjfj
Pakistan'ın Lahor kenti yakınlarında Hindistan saldırısında hasar gören hükümet sağlık ve eğitim kompleksinin yönetim binası önünde duran arama kurtarma görevlileri (Reuters)

Bu kabiliyet, nükleer gerilime yol açabilecek saldırganlığı önleyerek bir düşmanın ilk saldırı yoluyla nükleer bir savaşı kazanmaya çalışmasını engeller. Bu kabiliyet olmadan, teoride, bir tarafın diğerine savaş başlığı fırlatmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Keşmir anlaşmazlığın merkezinde

Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.

Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.

Ezeli rakipler üç savaşlarından ikisini de Keşmir için yapmışlardır.

Birçok Keşmirli Müslüman, isyancıların bölgeyi Pakistan yönetimi altında ya da bağımsız bir devlet olarak birleştirme hedefini destekliyor.

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşanan sınır çatışmaları ve militan saldırıları Yeni Delhi'nin İslamabad'a karşı giderek daha sert bir tutum takınmasına ve onu ‘terörizmle’ suçlamasına neden oldu.

Son çatışmada Hindistan, geçen ay gerçekleşen silahlı katliamla bağlantılı olarak Pakistan destekli militanlar tarafından kullanılan yerleri vurarak Pakistan'ı cezalandırdı.

Geleneksel askeri dengesizlik

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Askeri Denge Raporu'na göre Hindistan 2025 yılında 74,4 milyar dolar harcamayla dünyanın en büyük savunma harcaması yapan ülkesi ve dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri.

Pakistan ise geçen yıl 10 milyar dolar harcadı. Pakistan, komşusuna kıyasla iki kat daha fazla aktif silahlı kuvvete sahip olan zengin Hindistan'la asla boy ölçüşemez.

Hindistan'ın silahlı kuvvetleri geleneksel olarak Pakistan'a odaklanmış olsa da, mücadele etmesi gereken bir başka nükleer komşusu da Çin. Hindistan, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.

Bunlar Pakistan'ın güvenlik modelinde dikkate almak zorunda olmadığı iki faktör.

Pakistan'ın uzun ve dar yapısı, ordunun dış politikadaki büyük rolü ile birleşince silahlı kuvvetlerin hareketli olmasını ve savunmaya öncelik vermesini kolaylaştırıyor.

Tırmanma ve gerilimi azaltma modeli

Ne Pakistan ne de Hindistan diğerine karşı askeri hamlelerini duyurmak için acele etmiyor. Mevcut düşmanlıkların alevlenmesinden de anlaşılacağı üzere, saldırıların ve misillemelerin teyit edilmesi biraz zaman alabilir.

Ancak her ikisi de diğerinin kontrolündeki topraklarda ve hava sahasında operasyonlar yürütüyor.

Bu operasyonlar bazen kontrol noktalarına, tesislere ya da militanlar tarafından kullanıldığı iddia edilen yerlere zarar vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda liderleri kamuoyunun baskısına boyun eğmeye ve yanlış hesaplama potansiyeline sahip bir şekilde karşılık vermeye zorlamak, onları utandırmak veya kışkırtmak da amaçlanıyor.

Bu faaliyetlerin çoğu Keşmir'i Hindistan ve Pakistan arasında bölen Kontrol Hattı boyunca gerçekleşiyor.

Jfjdj
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

Bu hattın medya ve kamuoyundan büyük ölçüde izole edilmiş olması, saldırı veya misilleme iddialarının bağımsız olarak doğrulanmasını zorlaştırıyor.

Bu tür olaylar, iki ülkenin nükleer kapasiteleri göz önüne alındığında uluslararası endişeleri arttırmakta, dikkatleri Hindistan ve Pakistan'a ve nihayetinde Keşmir üzerindeki rekabet eden iddialarına geri çekmektedir.

Her iki ülkenin de kaynaklar için rekabet etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil

Pakistan'ın muazzam bir maden zenginliği var, ancak Hindistan'ın bundan faydalanmak gibi bir arzusu yok. Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan ile Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan arasında temel ideolojik farklılıklar olsa da birbirlerine hükmetmek ya da birbirlerini etkilemek gibi bir amaçları yok.

Keşmir dışında birbirlerinin topraklarında hak iddia etmek ya da hegemonya kurmak gibi bir niyetleri de yok.