Ukrayna SİHA’ları Rusya sınırındaki fabrika ve tren istasyonunu hedef aldı

İngiliz istihbaratı Ukrayna’nın ilerleyişinin Rus kuvvetlerini durdurduğuna inanıyor

Ukraynalı birliğin üyeleri, Ukrayna’nın orta kesiminde İHA’lar üzerine eğitim alıyor (Reuters)
Ukraynalı birliğin üyeleri, Ukrayna’nın orta kesiminde İHA’lar üzerine eğitim alıyor (Reuters)
TT

Ukrayna SİHA’ları Rusya sınırındaki fabrika ve tren istasyonunu hedef aldı

Ukraynalı birliğin üyeleri, Ukrayna’nın orta kesiminde İHA’lar üzerine eğitim alıyor (Reuters)
Ukraynalı birliğin üyeleri, Ukrayna’nın orta kesiminde İHA’lar üzerine eğitim alıyor (Reuters)

Rus yerel yetkililerin bildirdiğine göre, cuma günü, üst üste ikinci gün, Ukrayna silahlı insansız hava araçları (SİHA) Rusya sınır bölgesi Bryansk’daki bir elektronik fabrikasını ve bir tren istasyonunu hedef aldı. Bryansk Valisi Alexander Bogomaz, hava savunmasının şehrin üzerinde veya şehre yaklaşırken en az 3 SİHA’yı imha ettiğini söyledi. İki SİHA’nın kaza sonucu tren istasyonu ve fabrikadaki idari binada hasara yol açtığını, herhangi bir yaralanma yaşanmadığını açıkladı. Bogomaz saldırıdan Ukrayna’yı sorumlu tutarken, Kiev her zamanki gibi saldırının sorumluluğunu üstlenmekten kaçındı.

Ukraynalı bir asker, 3 Eylül’de Donetsk bölgesindeki Bahmut yakınlarında bomba taşıyan bir SİHA’yı çalıştırıyor (AP)
Ukraynalı bir asker, 3 Eylül’de Donetsk bölgesindeki Bahmut yakınlarında bomba taşıyan bir SİHA’yı çalıştırıyor (AP)

Ukrayna sınırına yakın Bryansk bölgesinde bulunan tren istasyonunu da önceki gün bir saldırıya daha maruz kaldı. Ağırlıklı olarak ordunun kullandığı elektronikleri üreten fabrikanın ağustos ayının sonundan bu yana SİHA’ların hedefi olduğu biliniyor.

İngiltere Savunma Bakanlığı, Ukrayna’daki savaşa ilişkin günlük istihbarat güncellemesinde, Ukrayna ordusunun güneydeki ilerleyişinin ardından Rus kuvvetlerinin kısıtlamalarla karşı karşıya kaldığını söyledi. Bakanlık, X platformunda (eski adıyla Twitter) yaptığı paylaşımda, Ukrayna kuvvetlerinin ‘Robotyn kasabasının doğusundaki çok aşamalı Rus savunma hattına doğru ilerlediğini’ yazdı.

Ülkenin güneyindeki Zaporijya bölgesinde yer alan Robotyn, son haftalarda yoğun çatışmalara sahne oluyor. Eğer Kiev bölgede ilerleyebilirse bu, Rusya’nın ikmal yollarının kesilmesine ve Rusya ile Kırım arasındaki kara köprüsünün tıkanmasına yol açacak.

Alman haber ajansının belirttiğine göre, Bakanlık, karşı saldırının Donetsk bölgesindeki doğu cephesine atıfta bulunarak ‘Ukrayna kuvvetlerinin, Bahmut’un güneyindeki Rus mevzileri üzerinde baskıyı sürdürdüğünü’ belirtti. Bakanlık “Rusya’nın, Robotyn etrafındaki bozulan birimlerin yerine diğer cephe bölgelerinden birlikleri yeniden konuşlandırması kuvvetle muhtemeldir. Bu yeniden konuşlandırmaların Rusya’nın ön hattın diğer bölgelerinde kendi başına saldırı operasyonları yürütme yeteneğini kısıtlaması da muhtemeldir” ifadelerine yer verdi. Ukrayna, haziran ayında başlayan karşı saldırısında ilerleme kaydettiğini duyurmasına rağmen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin geçen Pazartesi günü yaptığı açıklamada, saldırının şu ana kadar başarısız olduğunu söyledi.

İki Ukraynalı asker Ukrayna’nın Donetsk bölgesine füze fırlatırken (AP)
İki Ukraynalı asker Ukrayna’nın Donetsk bölgesine füze fırlatırken (AP)

Öte yandan Romanya Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre, ordu dün (Cumartesi), NATO üyesi ülkesinin Ukrayna sınırına yakın topraklarında ‘Rus ordusunun kullandığına benzer’ bir İHA’nın parçalarını buldu. Donanma, yerel yetkililere olası İHA parçaları hakkında verilen bilgiler doğrultusunda Blauru köyünü taradı. Cumartesi günü bildirilen bölgeden birkaç kilometre uzakta, daha önce İHA enkazı bulunmuştu. Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, “Arama sırasında Rus ordusunun kullandıklarına benzer SİHA’lar bulundu” ifadelerine yer verildi. Parçaların analize tabi tutulacağı da belirtildi. Romanya Devlet Başkanı Klaus Iohannis NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı telefon görüşmesinde yeni parçaların bulunması konusunu görüştüğünü söyledi. Fransız haber ajansı AFP’nin aktardığına göre, Iohannis X platformunda “Bölgedeki Rumen vatandaşlarına tehdit oluşturan bir şekilde hava sahamızın bu ihlalini şiddetle kınıyorum” ifadelerini kullandı. Savunma Bakanlığı, Romanya Ordusunun aramalara devam edeceğini belirtti. Rusya’nın Tuna Nehri limanlarına ve tesislerine tekrarlanan sınır ötesi saldırılarının ardından Bükreş’in ‘gözetim önlemlerini ve hava sahası güvenliğini’ güçlendirdiğini vurguladı.

Fotoğraf altı: Romanya Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan bu fotoğrafta, Savunma Bakanı Angel Tilvar (soldan ikinci), 6 Eylül 2023 Çarşamba günü Tuna Deltası’nda Ukrayna sınırına yakın bölgelere yaptığı ziyaret sırasında görülüyor (AP)
Romanya Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan bu fotoğrafta, Savunma Bakanı Angel Tilvar (soldan ikinci), 6 Eylül 2023 Çarşamba günü Tuna Deltası’nda Ukrayna sınırına yakın bölgelere yaptığı ziyaret sırasında görülüyor (AP)

Stoltenberg perşembe günü Rusya’nın Romanya’ya kasıtlı bir saldırı başlattığına dair hiçbir belirti bulunmadığını açıkladı. Ukrayna pazar gününü pazartesiye bağlayan gece Romanya’da Rus SİHA’larının düştüğünü duyurdu. Ancak Bükreş, ‘durumu izlediğini’ söyleyen Savunma Bakanlığı aracılığıyla bu haberi ‘kategorik olarak’ yalanladı. İki gün sonra Romanya, iki ülkeyi ayıran Tuna Nehri üzerinde bulunan Ukrayna’nın İzmail limanı açıklarındaki Blauru köyü civarındaki topraklarında İHA’lara ait olması muhtemel enkazların bulduğunu duyurdu. Diğer yandan, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişiminin başlangıcından bu yana NATO, Doğu Cephesini güçlendirmek için çalışıyor.



İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
TT

İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)

Hasan Fahs

Tahran ve Moskova arasında pozisyon ve hedeflerde bir ayrışma veya uzaklaşma olduğunu düşündüren atmosfere ve Rusya'nın ihaneti, İsrail saldırılarına karşı koymak için gerekli desteği sağlamayı reddetmesi nedeniyle İran sokaklarını saran hayal kırıklığı hissine rağmen, iki taraf arasında perde arkasında yaşananlar bu hissin ve görüntüye dayalı tutumların ötesine geçiyor. Zira Tahran'ın düşüşü, her şeyden önce Moskova'yı kuşatma, hatta devirme yolunun artık açık olduğu anlamına geliyor. Bu durum, özellikle Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in tutumundan duyduğu derin rahatsızlığı dile getiren Başkan Trump başta olmak üzere, ABD yönetiminin tutumlarındaki tırmandırma ile birlikte netleşmeye başladı. Trump son olarak Washington'un bunların bedelini ödemeyeceğini vurgulayarak, Ukrayna'ya silah sevk etme kararı ile birlikte Rusya'ya yönelik vergileri artırma kararı aldı.

Tahran'ın düşmesi, ikinci olarak, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi’ne trajik bir şekilde son verecek ve Trump'ın Çin'i kuşatma ve ekonomik ve siyasi emellerine nokta koyma hedefini daha gerçekçi ve ulaşılabilir kılacaktır. Zira İran toprakları, Batı Asya’daki kara bağlantısı projesindeki en önemli ve jeo-ekonomik bağlantıyı oluşturuyor. Buradan yola çıkarak, Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konferansı kapsamında Çin'in başkenti Pekin'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında bir görüşme gerçekleşmesini kolaylaştırma çabası anlaşılabilir. Bu görüşme, Arakçi'nin Çinli mevkidaşı Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı ön görüşmenin akabinde, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yaptığı görüşmenin ardından gerçekleşti.

Rus bakanın belirli bir tutum benimsememe konusundaki ısrarı -veya başka bir deyişle, İran-Amerikan nükleer krizi konusunda açık ve net bir tavır beyan etme konusundaki isteksizliği- ile Lavrov'un Rusya'nın barışçıl nükleer enerji hakkı konusunda İran'ın yanında durduğu açıklaması göz önüne alındığında, Lavrov, ülkesinin İran'ın kendi topraklarında zenginleştirme faaliyetlerinde bulunma hakkı talebine ilişkin tutumunu bir şekilde belirsiz bıraktı. Bu durum, Moskova'nın bu ilişkiyi, Washington ile yaşanan krize çözümler ve çıkış yolları sunmak için kullanmasına olanak tanıyor. En azından İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoku ve Rusya'ya nakledilerek İran'ın gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik üretimi için yakıta dönüştürülmesi olasılığı konusunda.

Ancak, her iki yöndeki bu ikili görüşmeler, yeni bir diplomatik çerçeve oluşturabilir. Söz konusu çerçevenin de 16 Ekim'de, BM Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararının sona ermesinden, 7. Bölüm kapsamında İran'a karşı uluslararası yaptırımların yeniden devreye alınmasına yönelik “tetik mekanizmasının” çökmesinden önceki üç ay boyunca, bir sonraki aşamanın şekillenmesine katkıda bulunması bekleniyor.

Her iki tarafın, yani Amerikalılar ile İranlıların, bu sefer doğrudan müzakere masasına döneceğine şüphe yok. Bu nedenle, her iki taraf da müzakere masasına oturmadan önce gücünü pekiştirecek kartları toplamaya çalışıyor. Washington askeri eyleme başvurmakla tehdit ederken ve askeri seçeneğe geri dönebileceğini deklare ederken, aynı zamanda Güvenlik Konseyi'ne başvurma ve tetik mekanizmasını aktifleştirme hakkına sahip olan Avrupa “troykası”ndaki (üçlüsü) müttefiklerinin nüfuzuna güveniyor.

Buna karşılık, Tahran'ın elindeki seçeneklerden biri, bir ay önce 13 Haziran'da şafak vaktinde düzenlenen saldırıda olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için olası bir askeri çatışmaya hazırlık seviyesini yükseltmektir. Tahran ayrıca, Avrupa üçlüsünün Washington ile koordinasyon halinde başvurabileceği herhangi bir kararı engellemek için diplomatik seçeneği de aktifleştirecektir. Yani hem Moskova'yı hem de Pekin'i 5 Ağustos'tan önce nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıklamaya ikna etmek için çalışması gerekecektir. Bu durumda iki ülke, 2015 anlaşmasına bağlı kalmaları halinde kaybettikleri veto haklarını geri kazanacak, böylece Washington ve üçlünün alabileceği herhangi bir karara karşı bu hakkı kullanabileceklerdir.

Tahran, eşzamanlı füze kabiliyetlerini yeniden değerlendirerek askeri hazırlıklarının seviyesini yükseltiyor ve bu kabiliyetleri müzakere masasında görüşmeye zorlayabilecek herhangi bir baskıyı kabul etmeyi reddediyor. Bununla birlikte bakım ve muharebe kabiliyetleri açısından, gelişmiş SU-35 savaş uçaklarının kendi istediği koşullar altında tedariki konusunda Moskova ile yaşadığı mevcut anlaşmazlığı, ihtiyaçlarını karşılayabilecek Çin savaş uçaklarına yönelerek aşmaya çalışıyor. Zira Çin'in koşulları daha az karmaşık ve daha dinamik. Bu hazırlıklar veya Tahran'ın deyimiyle “parmağını tetikte tutmak”, özellikle de güçlü bir konumda olduğunu hissettiği için diplomatik sürece geri dönmeyi reddettiği anlamına gelmiyor. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, rejimin ve İran'ın tarihindeki bu kritik anda Dini Lider'in diplomasinin rolü hakkındaki sözlerini tekrarlaması, İran rejiminin diplomatik ve siyasi seçeneği destekleme ve askeri seçeneğe geri dönme ihtimalini savuşturma arzusunun birçok göstergesini taşıyor olabilir. Zarif'in de dediği gibi, Dini Lider diplomatik çabaları İran’ın gücünün temel taşlarından biri olarak nitelendirdi ve bunlara başvurmanın diğer tüm seçeneklerin veya güç yapılarının yokluğu veya kaybı anlamına gelmediğini belirtti. Çünkü “diplomasiyle elde edilebilecek bir şey savaşla elde edilmemelidir ve diplomatik seçenek kesinlikle daha az maliyetlidir.” Bakan Arakçi de tüm temaslarında, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ülkeleri ve hatta Avrupa üçlüsündeki mevkidaşlarıyla yaptığı çeşitli toplantı ve istişarelerde bu seçeneğe bağlı kalıyor. Washington ile müzakere masasına dönme olasılığını, Güvenlik Konseyi ve Avrupa üçlüsü tarafından İran nükleer tesislerine yönelik ABD-İsrail ortak saldırısının açıkça kınanmasına ilave olarak, yaptırımların yeniden uygulanması seçeneğinin, yani “tetik mekanizmasının” geri çekilmesi koşuluna bağlıyor. Zira tetik mekanizmasının aktifleştirilmesi “troyka” ülkelerini müzakerelerin dışında bırakabilir. Bu durum da İran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve müfettişleriyle iş birliğini askıya alma kararının ardından tansiyonu daha da yükseltecek adımlar atmaya zorlayabilir.

Arakçi'nin belirgin sert tutumu, İran'ın müzakereler konusunda isteksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, İran’ın müzakerelere güçlü bir konumda katılmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü İran, herkese güç ve kudrete sahip olduğunu ve bu gücü kullanabileceğini kanıtladığına, ABD-İsrail saldırısına verdiği yanıtla da bunu gösterdiğine inanıyor. Dolayısıyla, diplomatik fırsat, bu gücü ve elde ettiği başarıları pekiştirmek için en uygun yol ve en etkili mekanizmadır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.