Riyad’ın Washington’la görüşmeler sırasında hesaba katması gereken 7 nokta...

Suudi Arabistan Krallığı’nın eli bu tartışmalarda güçlü. Bu kısmen, İsrail’in böyle bir açılımı şiddetle istediğini söylemesinden kaynaklanıyor.

Foto: Getty Images/Majalla
Foto: Getty Images/Majalla
TT

Riyad’ın Washington’la görüşmeler sırasında hesaba katması gereken 7 nokta...

Foto: Getty Images/Majalla
Foto: Getty Images/Majalla

Brian Katulis

Suudi Arabistan Krallığı ile İsrail’in bu yıl ilişki kurmak için Washington aracılığıyla temasa geçtiğine dair haberler, normalleşme yollarının araştırıldığı son birkaç yıl boyunca gerçekleşen sessiz görüşmeler dizisinin son halkası.

Böyle bir adım, bölgedeki oyunun kurallarını değiştirecek. Yıllarca dünyanın başka bölgelerine taşınması ya da başka meselelere öncelik vermesi hakkında konuşulduktan sonra, ABD’nin bölgeyle iletişime geçmeye çalıştığını görmek her zaman güzeldir. 

Suudi Arabistan Krallığı’nın bu tartışmalarda eli güçlü. Bu kısmen, İsrail’in ve mevcut lideri Başbakan Binyamin Netanyahu’nun böyle bir açılımı şiddetle arzuladıklarını dile getirmelerinden kaynaklanıyor. İlgili pek çok karmaşık mesele var. Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre muhtemel anlaşmayı bir yemek olarak düşünürsek; tarafların karıştırmaya ve sonunda pişirmeye başlamadan önce, malzemeleri henüz toplama aşamasında olduğu görülüyor.

İlgili tüm bileşenlere ve adımlara bakılırsa bu anlaşmanın pişmesi, bazı gözlemcilerin beklediğinden çok daha uzun sürebilir.

Suudi Arabistan Krallığı’nın bu tartışmalarda eli güçlü. Bu kısmen, İsrail’in ve onun mevcut lideri Başbakan Binyamin Netanyahu’nun böyle bir açılımı şiddetle arzuladıklarını söylemelerinden kaynaklanıyor

Ancak bu yılın başlarında Suudi Arabistan Krallığı ve İran arasında Çin’in aracılığıyla yapılan anlaşmada gördüğümüz gibi, bu günlerde daha kısa bir zaman diliminde beklenmedik birçok şey gerçekleşebilir.

İşte Suudi Arabistan Krallığı’nın hesaba katması gereken yedi şey:  

Zaman sizden yana

Konu anlaşmaya varmak olduğunda hem ABD hem de İsrail’de bazılarının zihninde yapay takvimler olduğu açık.

Seçimler konusunda endişelenmeye gerek yok. Bu acelecilik, Suudi Arabistan’da biraz kafa karıştırıcı görünebilir. Ama derler ya: Onların saatleri var sizin zamanınız. Kendi çıkarlarınızı düşünüyorsanız, bunun zamanı için acele etmenize gerçekten gerek yok.

Trump’ın ekibinin bir anlaşmaya varmak ve Eylül 2020’de Abraham Barış Anlaşmalarına katılmak için size nasıl baskı yaptığını hatırlıyor musunuz? Riyad doğru kararı almıştı zira vakit uygun değildi.

Yirmi yılı aşkın bir süre önce Arap Barış Girişimi’ni ortaya koyduğunuzda, İsrail’in nasıl karşılık verdiği hatırınızda mı? Sessizlik, sağır ediciydi. Bu tartışmalara katıldığınız esnada, 1964 klasiği olarak The Rolling Stones’un Time on My Side adlı parçası dinlemek için iyi bir melodi.

Bu tartışmalardaki en büyük oyuncu sizsiniz

Ekonominiz İsrail ekonomisinin hacminin iki katı. Nüfusunuz da yaklaşık dört katı. Küresel enerji pazarlarında halen merkezî bir oyuncusunuz ve bol miktarda likiditeye sahip bir G20 üyesi olarak ülkenizde sürmekte olan ekonomik ve toplumsal dönüşümlerden dünya çapında birçokları faydalanmanın yollarını arıyor.

İsrail, bölgede ve dünyada önemli bir rol oynuyor. Güçlü ve yetenekli bir ordusu ve istihbarat teşkilâtı, her türlü benzersiz teknolojik yetenekle canlı bir ekonomisi gibi pek çok şeye sahip. Başka şeylerin yanında, bu günlerde iç ayrışmalarla dolu. Önemli bazı varoluşsal meseleler ve bunların nasıl çözüleceği konusunda henüz karar alabilir gibi görünmüyor ve gerçek anlamda zaman, İsrail’den yana değil.  

Konu bir anlaşmaya varmak olduğunda hem ABD hem de İsrail’de bazılarının zihninde yapay takvimler olduğu açık

Kalıcı bir barış için Filistin halkının rolü çok önemli

Mısır ve Ürdün’le daha önce yapılan anlaşmalar, Filistinlilerin önemini artırmaya çalışmakla birlikte nihayetinde başarısız oldu ve yaklaşık 30 yıl önce başlayan Oslo süreci, çeşitli nedenlerle durduruldu.  

Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Fas ile imzalanan son Abraham Barış Anlaşmaları daha çok, Batı Şeria’da Filistinlilerin yaşadığı merkezlerin etrafından dolaşıp, doğrudan İsrail yerleşimlerine giden bir yol gibi yürütüldü. İsrail-Filistin gerilimlerini yükselten pek çok sebep var. Önemli sebeplerden biri de Filistin halkının çıkarlarını kapsayan adil bir çözümün olmaması. Geçmişte Suudi Arabistan’da önemli görevlerde bulunmuş olanlar da dahil olmak üzere pek çok kişi, mevcut Filistin liderliğiyle iş yapmanın ne kadar sinir bozucu olduğunun farkında. Bizzat Filistinliler de liderliklerinin ne kadar zayıf ve tekdüze olduğunu biliyor. Ancak bu, müzakerelerde istediğinizden ve elde etmek zorunda olduğunuzdan daha azına razı olmak için bir sebep değil.

xasde
Foto: AFP/Majalla

İsrail'in Batı Şeria'yı potansiyel olarak ilhak etmesi gibi zaten olmaması gereken olumsuz bir eylemi önlemek gibi asgari düzeyde bir anlaşma yerine tam bir anlaşmaya varmak çok daha iyidir.

Üst düzey Suudi yetkililer, iki devletli çözümü öngören Arap Barış Girişimi’nin temel ilkelerini yeniden vurgulamayı sürdürüyor. Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, yakın zamanda ‘İsrail’le herhangi bir barışın tüm Filistinlileri kapsaması gerektiğini, zira Filistin devleti meselesi çözülmeden bölgede gerçek ve gerçekçi bir barış elde edemeyeceğimizi’ açıkladı. Barış anlaşmalarında diğer devletlerin yaptığı gibi siz de bu tutumu unutmayın.

İsrail'in Batı Şeria'yı potansiyel olarak ilhak etmesi gibi zaten olmaması gereken olumsuz bir eylemi önlemek gibi asgari düzeyde bir anlaşma yerine tam bir anlaşmaya varmak çok daha iyidir.

Aşırılıkçı ve katı yorumlar, bunların ülkenin siyasi sistemindeki tezahürleri gibi gelip geçicidir

İsrail, en hafif tabiriyle iç politikasında yoğun bir belirsizlik döneminden geçiyor. Mevcut hükümette, ultra-Ortodoks ve ana akımın dışında oldukları için dünyanın dört bir yanındaki pek çok Yahudi ve İsrailli tarafından zararlı görülen sesler var.

svwswdv
Foto: AFP/Majalla

Ancak bu aşırı görüşler, bazen kendilerini önem bakımından yakma potansiyeline de sahipler. İsrail toplumunun hangi tarafa yöneleceği halen belirsiz olmakla birlikte gerçek şu ki, binlerce İsraillinin mevcut hükümetin tutumlarına açıkça muhalefet etmek için özgürlüğünü kullanacak olması, İsrail’de daha ileriye dönük bir liderler grubuyla işlerin iyiye doğru gidebileceğine dair umut verici bir işaret.

İran’daki mevcut rejimle onun Hizbullah ve terör grupları gibi gerici müttefik ağı, ileriye dönük herhangi bir harekete karşı çıkacaktır

İsrail’le görüşmelerde bir ilerleme kaydedilirse, hatta (ya da özellikle) yukarıdaki üçüncü maddeyi tamamen dikkate alırsanız, bölgede sizi şiddet yoluyla ya da medya eleştirileri üzerinden hedef alan unsurlar olacaktır. İleriye dönük ve kapsamlı bir anlaşma imzaladığınız sürece geçmişte takılı kalanlardan gelen gürültüyü duymazdan gelin. İran rejiminin yazdığı Vizyon 2030 belgesini okudunuz mu? Hayır, okumadınız. Çünkü yazılmadı.

İsrail toplumunun hangi tarafa yöneleceği halen belirsiz olmakla birlikte gerçek şu ki, binlerce İsraillinin mevcut hükümetin tutumlarına açıkça muhalefet etmek için özgürlüğünü kullanacak olması, İsrail’de daha ileriye dönük bir liderler grubuyla işlerin iyiye doğru gidebileceğine dair umut verici bir işaret.

Bu bağlamda ve bölgeyi etkileyen önemli meseleler açısından ABD; Çin ve Rusya’ya kıyasla daha önemli görünüyor

ABD politikasındaki tüm dalgalanmalara ve ABD’deki partizan bölünmenin iki yakasındaki liderlerin işlediği telafi edilemez hatalara rağmen, ABD halen hem askerî hem de ekonomik bakımdan bölgede ve dünyada en etkili ve güçlü ülke. Çin ve Rusya, bölgeyi ABD’ye bağlayan ilişki derinliğinden ve çeşitliliğinden yoksun. Avrupa ülkeleri de Ortadoğu’daki dosyaların çoğunda ikinci bir rol oynamaya devam edecektir.

Bölge hükümetleri, güvenlik ve savunma alanlarında ABD’nin eşsiz askerî gücüne güveniyor. Bu rolü oynayabilecek başka bir dış güç de yok. Bu hem ABD hem de DEAŞ gibi terör örgütlerinden, İran’dan ve onun Ortadoğu bölgesindeki vekillerinden gelen ortak tehditlerle karşı karşıya kalan Ortadoğu ülkeleri için faydalı bir şey.

Ayrıca ABD, dünyanın en güçlü ve canlı ekonomisine sahip olup, Koronavirüs salgını sırasındaki zorunlu kapanmadan sonra en hızlı toparlanan ekonomiydi. Son olarak ABD’nin yumuşak gücü, özellikle kültür, müzik, eğlence ve eğitim alanlarında bölge insanları için Çin ve Rusya’nın sunduklarına kıyasla daha cazip olmaya devam ediyor.

Bölge hükümetleri, güvenlik ve savunma alanlarında ABD’nin eşsiz askerî gücüne güveniyor. Bu rolü oynayabilecek başka bir dış güç de yok.

Ne olursa olsun ülkeniz ABD siyasetinde bir kum torbası olarak kullanılacak

Söz ucuzdur ve ABD’de seçim zamanı yaklaştıkça da ucuzluyor. Bir aynaya benzeyen ve ABD’deki siyasi söylemi şekillendirmeye devam eden sosyal medya, sözü daha da ucuzlatıyor. Tüm bunlar, ABD’deki tartışmalara bulaşan yeni oryantalizmin (şarkiyatçılığın) bir parçasıdır.

2016 seçim kampanyasında aday Donald Trump’ın “İslam’ın bizden nefret ettiğini düşünüyorum” dediğini hatırlıyor musunuz? Ya da daha sonra başkan olduğunda, Suudi Arabistan’ı ABD’nin desteğine bağımlı olduğunu söyleyerek eleştirdiğini? Tüm bunların üstesinden geldiniz ve Trump ve ekibiyle çalışmanın bir yolunu buldunuz.  

Siyasi tartışmalarda Suudi Arabistan’a dair bazı eleştiriler var. Ama çoğunlukla bu sesler, klinik bir analiz sunmayan düşüncesiz teorisyenler tarafından bastırılıyor.

Endişelenmeyin; yapay zekâ ve logaritma o kadar gelişti ki, yakında bu seslerin terini alacak.

Burada asıl nokta: Bir ülkeyle, başka bir ülkenin kolaylaştırdığı karmaşık diplomatik tartışmalara giriyorsunuz ve her iki ülke de kendilerine özgü pek çok zorluk ve iç ayrışmayla karşı karşıya. Bunun, İsrail’le tartışmaların hızını ve içeriğini belirlemesine izin vermeyin ve burada uygun koşullar altında başarılabilecek şeyleri gözden kaçırmayın.

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in Araplara geri dönmesiyle elde edilenlerden daha fazlasına ulaşılabilir. Suriye rejimiyle normalleşme anlaşmasında olduğu gibi her şeyden boşuna vazgeçmeyin.

Ülkenizin çıkarlarını güvence altına almak için bu fırsatı değerlendirin. Ama bunu bölgeye ve halklarına azami faydayı sağlayacak şekilde yapın.

Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



İndirimli montun içinden Çinli mahkumun kimliği çıktı

Çin, Birleşmiş Milletler'e bağlu Uluslararası Çalışma Örgütü'nün zorla çalıştırmayı yasaklayan sözleşmesini geçen yıl nisanda onaylamıştı (Unsplash)
Çin, Birleşmiş Milletler'e bağlu Uluslararası Çalışma Örgütü'nün zorla çalıştırmayı yasaklayan sözleşmesini geçen yıl nisanda onaylamıştı (Unsplash)
TT

İndirimli montun içinden Çinli mahkumun kimliği çıktı

Çin, Birleşmiş Milletler'e bağlu Uluslararası Çalışma Örgütü'nün zorla çalıştırmayı yasaklayan sözleşmesini geçen yıl nisanda onaylamıştı (Unsplash)
Çin, Birleşmiş Milletler'e bağlu Uluslararası Çalışma Örgütü'nün zorla çalıştırmayı yasaklayan sözleşmesini geçen yıl nisanda onaylamıştı (Unsplash)

Birleşik Krallık'ta (BK) giyim markası Regatta'nın mağazasından alınan montun içinden, zorla çalıştırıldığı iddia edilen bir Çinli mahkuma ait kimlik kartı çıktı.

BK'nin tanınmış gazetelerinden Guardian'ın haberinde, montun Derbyshire bölgesindeki Regatta mağazasından 22 Kasım'da satın alındığı belirtildi.

Adının paylaşılmasını istemeyen kadın müşteri, Kara Cuma (Black Friday) indiriminden aldığı montun sağ kolunda bir cisim fark edince kumaşı kestiğini ve içinden çıkan kimlik kartının fotoğrafını çekip internetten firmaya gönderdiğini söyledi.

Müşteri hizmetlerindeki görevliyse "Vay canına, ilk kez böyle bir şey oluyor" dedikten sonra kadından kartı çöpe atmasını istedi.

Ancak müşteri, daha sonra firmanın kendisinden montla kimlik kartını geri göndermesini istediğini belirtti. Firma, bunun karşılığında müşteriye yeni mont vermeyi de teklif etti. Kadın, şirketin teklifini reddettiğini ve kimliği çöpten almasına rağmen göndermediğini belirtti. 

Haberde, 2022'de basılan kimliğin muhafaza kabında "Adalet Bakanlığı Hapishaneler Yönetimi tarafından üretilmiştir" yazdığı aktarıldı. Montun Çin'de üretildiği ancak şirketin internet sitesindeki bilgilerde üretim yerinin Myanmar olarak gösterildiği de bildirildi. 

Guardian, güvenlik gerekçesiyle kimlikteki bilgileri ve hapishanenin adını paylaşmadı. Haberde, hapishanenin yer aldığı eyalette çalıştırılan mahkumlara saatlik 1 ila 1,5 yuan (4 ila 6 TL) ödendiği aktarıldı.  

Montun içinden kimlik dışında herhangi bir not çıkmadığı aktarıldı (Guardian)
Montun içinden kimlik dışında herhangi bir not çıkmadığı aktarıldı (Guardian)

Regatta'dan yapılan açıklamada, kimliğin sahibinin Çin'deki bir fabrikada mart ila haziranda sözleşmeli olarak çalıştığı, söz konusu montun da bu tarihler arasında üretildiği belirtildi. Üretimi tamamlanan montun, işçi fabrikadan ayrıldıktan bir ay sonra temmuzda BK'ye gönderildiği ifade edildi.

Firma, hem şirketten müfettişlerin hem de bağımsız bir gözlemcinin fabrikaya giderek inceleme yaptığını ve işçinin zorla çalıştırıldığını gösteren bulgular tespit edilmediğini öne sürdü. 

Fabrikada hapishanelerden gönderilerek zorla çalıştırılan işçilerin yer almadığı savuulurken, kimliğin montun içine nasıl yerleştirildiğine dair incelemelerin sürdüğü ifade edildi.

Müşteriyse olaydan rahatsızlık duyduğunu belirterek, "Regatta gibi bir şirketten bunu beklemezdim. Bu beni gerçekten huzursuz etti" dedi.

BK merkezli süpermarket zinciri Tesco'nun Londra'daki mağazasında 2019'da yaşanan olayda, 6 yaşındaki bir kızın satın aldığı özel basım Noel kartının içinden Çinli mahkumların yazdığı bir notun çıkması da gündem olmuştu. Notta, "Bizler Çin'in Şanghay şehrindeki Kingpu Hapishanesi'ndeyiz. Zorla çalıştırılıyoruz. Lütfen bize yardım edin ve insan hakları örgütüne haber verin" ifadeleri kullanılmıştı.

Olayın ardından Tesco, Çin'deki fabrikayla anlaşmanın durdurulduğunu bildirmişti.

Independent Türkçe, Guardian, South China Morning Post


ABD'de mahkeme, Kongre baskını davasında Trump'ın yargılanmasının önünü açtı

Trump, 4 Ekim 2023'te New York'ta sivil dolandırıcılık davasının üçüncü gününde medyaya konuşuyor (AFP)
Trump, 4 Ekim 2023'te New York'ta sivil dolandırıcılık davasının üçüncü gününde medyaya konuşuyor (AFP)
TT

ABD'de mahkeme, Kongre baskını davasında Trump'ın yargılanmasının önünü açtı

Trump, 4 Ekim 2023'te New York'ta sivil dolandırıcılık davasının üçüncü gününde medyaya konuşuyor (AFP)
Trump, 4 Ekim 2023'te New York'ta sivil dolandırıcılık davasının üçüncü gününde medyaya konuşuyor (AFP)

ABD'de mahkeme, 2020 başkanlık seçimi sonuçlarını kendi lehine değiştirme girişimi iddiasıyla yürütülen "6 Ocak Kongre baskını" davasında, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın yargılanmasının önünü açtı.

Temyiz mahkemesi, Kongre baskınıyla ilgili davada, Trump'ın "başkanlık dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesiyle yargılamadan muaf olması" yönündeki başvurusunu reddetti.

Mahkeme başkanı hakim Tanya Chutkan'ın kararında, "Eski başkanlar cezai sorumlulukları konusunda özel koşullara sahip değildir. Sanık, görevdeyken işlediği her türlü suçtan dolayı federal soruşturma, iddianame, kovuşturma, mahkumiyet ve cezalandırmaya tabi tutulabilir." ifadeleri yer aldı.

Kararda ayrıca Trump'ın avukatlarının, eski başkanın ifade özgürlüğü haklarının ihlal edildiği yönündeki iddiaları da yersiz bulunurken, "Sanık sadece yalan beyanda bulunduğu için değil, bir suç komplosunu ilerletmek ve seçim sürecini engellemek için bilerek yalan beyanda bulunduğu için yargılanıyor." ifadeleri kullanıldı.

Trump aleyhindeki davayı yürüten Özel Savcı Jack Smith'in ekibi ise anayasa ya da mahkeme içtihatlarında, eski bir başkanın Beyaz Saray'dayken işlediği suçlardan dolayı yargılanamayacağı tezini destekleyen hiçbir şey olmadığını belirtti.

Avukatları, temyiz başvurusunda, Trump'ın, seçim sonuçlarına itirazda bulunma ve seçimlere hile karıştırıldığını iddia etme hakkının anayasa kapsamındaki ifade özgürlüğü olduğunu savunmuş ve savcıları siyasi konuşmayı ve siyasi savunuculuğu suç haline getirmeye çalışmakla suçlamıştı.

Ayrıca Trump'ın avukatları, Mart 2024'te görülmesi planlanan "6 Ocak Kongre baskını" davasında, eski başkanın dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesiyle yargılamadan muaf tutulması yönünde başvuru yapmıştı.

"6 Ocak Kongre baskını" davası

Eski Başkan Trump, 1 Ağustos'ta Washington DC Bölge Mahkemesine sunulan 45 sayfalık iddianamede, 2020 başkanlık seçimlerine müdahale etmekle suçlanmıştı.

2020 başkanlık seçimi sonuçlarını kendi lehine değiştirme girişimine ilişkin yürütülen "6 Ocak Kongre baskını" soruşturmaları kapsamında hazırlanan iddianamede Trump'a 4 suçlama yöneltilmişti.

Suçlamalar, "ABD'yi yanıltmak için komplo kurma", "resmi bir soruşturmayı engellemek için komplo kurma", "resmi bir soruşturmayı engellemeye teşebbüs" ve "seçmenlerin anayasal haklarını kullanmalarını engellemek için komplo kurma" iddialarını içeriyordu.

6 Ocak Kongre baskınında ne olmuştu?

ABD'de aşırı sağcı gruplar ve Trump destekçileri, 6 Ocak 2021'de, 3 Kasım 2020 seçiminin sonuçlarının onaylanması oturumunun yapıldığı Kongre binasını basmıştı.

Baskında 1'i polis 5 kişi hayatını kaybetmişti. Baskın nedeniyle halkı isyana teşvikten azil istemiyle yargılanan Trump, Şubat 2021'de Senatodaki oylamada aklanmıştı.

Temsilciler Meclisindeki Demokratlar, Cumhuriyetçilerin itirazına rağmen bir komite kurmuş ve olayı soruşturmaya başlamıştı.

Komite, Trump'ın "isyanı tetiklemek, isyana yardım etmek ve buna ortam hazırlamak", "resmi bir süreci engellemeye çalışmak", "ABD'nin düzenini bozmak için komplo kurma", "yanlış açıklama yapmak suretiyle komplo kurma" gibi suçları işlemiş olabileceği sonucuna varmıştı.


Kuzey Kore, ABD’nin casus uydularını 'yok etmekle' tehdit etti

Kuzey Kore hükümeti tarafından onaylanan“Malegyong-1” casus uydusunu taşıyan bir füzenin fırlatılması (Reuters)
Kuzey Kore hükümeti tarafından onaylanan“Malegyong-1” casus uydusunu taşıyan bir füzenin fırlatılması (Reuters)
TT

Kuzey Kore, ABD’nin casus uydularını 'yok etmekle' tehdit etti

Kuzey Kore hükümeti tarafından onaylanan“Malegyong-1” casus uydusunu taşıyan bir füzenin fırlatılması (Reuters)
Kuzey Kore hükümeti tarafından onaylanan“Malegyong-1” casus uydusunu taşıyan bir füzenin fırlatılması (Reuters)

Kuzey Kore bugün, Washington'un 10 gündür yörüngede olan uydusunu hedef alan ‘herhangi bir saldırı’ başlatmaya çalışması halinde ABD casus uydularını ‘yok etmekle’ tehdit etti.

Kuzey Kore Savunma Bakanlığı sözcüsü, bakanlığın böyle bir hareketi ‘savaş ilanı’ olarak değerlendireceğini söyledi.

Açıklama, ABD’li bir yetkilinin, “Washington, düşmanın uzay yeteneklerini çeşitli araçları kullanarak geri dönülemez bir şekilde reddedebilir” açıklamasının ardında geldi. ABD’li yetkili bu açıklamasıyla, Kuzey Kore'nin Kasım ayının sonlarında uzaya casus uydu fırlatmasına atıfta bulundu.

ABD Uzay Komutanlığı sözcüsü Cheryl Klinkel bu hafta Radio Free Asia'ya ABD ordusunun ‘düşman güçlerin tüm alanlardaki etkinliğini ve öldürücülüğünü’ baltalayabileceğini söyledi.

Pyongyang bugün, Washington'un uydu programına atıfta bulunarak Kuzey Kore'nin ‘meşru alanlarını ihlal etmeye’ çalışması halinde ABD casus uydularını ‘yok etmekle’ tehdit etti.


BM: İsrail üst düzey bir yetkilinin vizesini yenilemeyecek

Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatör Yardımcısı Lynne Hastings (X platformundaki hesabı)
Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatör Yardımcısı Lynne Hastings (X platformundaki hesabı)
TT

BM: İsrail üst düzey bir yetkilinin vizesini yenilemeyecek

Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatör Yardımcısı Lynne Hastings (X platformundaki hesabı)
Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatör Yardımcısı Lynne Hastings (X platformundaki hesabı)

Birleşmiş Milletler (BM) sözcüsü dün yaptığı açıklamada, İsrail’in uluslararası örgüte Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki insani işleri koordine eden üst düzey bir kadın yetkilinin vizesini yenilemeyeceğini bildirdiğini söyledi.

Kanada doğumlu ve üst düzey BM yetkilisi Lynne Hastings, yaklaşık üç yıl boyunca Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatör Yardımcısı ve işgal altındaki Filistin topraklarında BM İnsani Yardım Koordinatörü olarak görev yaptı.

BM sözcüsü Stephane Dujarric, gazetecilere yaptığı açıklamada, “İsrailli yetkililer, Bayan Hastings’in bu ayın sonunda sona erecek olan vizesini yenilemeyeceklerini bize bildirdiler” dedi.

BM çalışanlarının, vizelerinin süresi dolduktan sonra hiçbir ülkede bulunmadığını belirten Dujarric, ancak BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Hastings’e tam bir güven duyduğunu vurguladı. Dujarric, Hastings’in yerine başka birinin görevlendirilip görevlendirilmeyeceğini ise söylemedi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, BM’yi taraflı olmakla suçlarken, örgütün 7 Ekim’de Hamas savaşçıları tarafından başlatılan saldırıya verdiği tepkinin utanç verici olduğunu belirtti. Reuters’ın haberine göre sözcü, “Bu nedenle İsrail, BM temsilcilerine verilen her vizeyi tek tek kontrol etmeye karar verdi” dedi.

Ekim ayının sonunda İsrail Dışişleri Bakanlığı, Hastings’i sosyal medyada tarafsız ve objektif olmamakla suçlamıştı, ancak bu iddia BM tarafından yalanlanmıştı.

 “X platformunda kendisine yönelik bazı aleni saldırılara tanık olduk ve bu kesinlikle kabul edilemez” diyen Dujarric, “Dünyanın herhangi bir yerinde BM personeline doğrudan kişisel saldırılar kabul edilemez. Bu, insanların hayatlarını riske atıyor” şeklinde konuştu.

Guterres ise çarşamba günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni (BMGK) Gazze Şeridi’nin büyük bir insani felaketle karşı karşıya olduğu konusunda uyardı.

İsrail, Hamas’ın 7 Ekim’deki sürpriz saldırısında bin 200 kişiyi öldürdüğünü ve yaklaşık 240 kişiyi rehin aldığını söylüyor. İsrail, 7 Ekim saldırısına sahil şeridini havadan bombalayarak karşılık verdi, burayı kuşatma altına aldı ve karadan saldırı başlattı.

BM’nin güvenilir kabul ettiği Filistin sağlık yetkililerinin rakamları, yaklaşık yüzde 40’ı 18 yaşın altında olmak üzere 15 binden fazla kişinin öldüğünün doğrulandığını gösteriyor.


ABD, Yeşil İklim Fonu'na 3 milyar dolar ayırdı

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Al Maktum Uluslararası Havalimanı'nda (AP)
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Al Maktum Uluslararası Havalimanı'nda (AP)
TT

ABD, Yeşil İklim Fonu'na 3 milyar dolar ayırdı

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Al Maktum Uluslararası Havalimanı'nda (AP)
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Al Maktum Uluslararası Havalimanı'nda (AP)

Reuters'in haberine göre konu hakkında bilgi sahibi kaynaklar bugün (Cumartesi) ABD'nin Yeşil İklim Fonu'na üç milyar dolar katkı yapacağını açıklayacağını söyledi.

Birleşmiş Milletler tarafından 2010 yılında kurulan Yeşil İklim Fonu, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında, az gelişmiş ülkelerin karbon emisyonlarını azaltmak ve daha temiz enerji kaynakları geliştirmek için ihtiyaç duydukları parayı temin etmelerine yardımcı olmak amacıyla kurulmuştu.

İklim eylemine adanmış en büyük uluslararası fon olan Yeşil İklim Fonu, 20 milyar dolardan fazla taahhüt almıştır.

ABD Başkan Yardımcısı Kamla Harris, ülkesinin bu taahhüdünü bugün Dubai'de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Konferansı’nda (COP 28) açıklayacak.

COP28’de Başkan Joe Biden yerine ABD'yi temsil edecek olan Harris, iklim elçisi John Kerry ve çok sayıda üst düzey yetkilinin de yer aldığı ABD heyetine başkanlık ediyor.


ABD'li yetkililer: İsrail'e çok sayıda 'sığınak delici' bomba olarak bilinen BLU-109 sağladık

İsrail'in geçen ay bir kampa düzenlediği bombalamanın yol açtığı yıkımın bir kısmı (AFP)
İsrail'in geçen ay bir kampa düzenlediği bombalamanın yol açtığı yıkımın bir kısmı (AFP)
TT

ABD'li yetkililer: İsrail'e çok sayıda 'sığınak delici' bomba olarak bilinen BLU-109 sağladık

İsrail'in geçen ay bir kampa düzenlediği bombalamanın yol açtığı yıkımın bir kısmı (AFP)
İsrail'in geçen ay bir kampa düzenlediği bombalamanın yol açtığı yıkımın bir kısmı (AFP)

Wall Street Journal'da yer alan habere göre, ABD'nin Gazze'de Hamas'a karşı savaşta kullanılmak üzere İsrail'e 100 adet sığınak imha bombası ve on binlerce başka türden silah sağladığı belirtildi.

Amerikalı yetkililere atıfta bulunan gazete, ABD’nin İsrail'e patlamadan önce beton sığınaklara ve diğer sertleştirilmiş yapılara nüfuz edebilecek şekilde tasarlanan BLU-109 temin ettiğini bildirdi.

Haberde ayrıca, İsrail'e 15 bin adet füze ve 57 bin adet top mermisi dahil ilave silah ve mühimmat sağlama sürecinin, Hamas'ın İsrail'e saldırmasından kısa bir süre sonra başladığı ve halen devam ettiği belirtildi.


ABD'li Senatör Sanders: "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatması kabul edilemez"

AA
AA
TT

ABD'li Senatör Sanders: "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatması kabul edilemez"

AA
AA

ABD'nin Vermont Senatörü Bernie Sanders, "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatmasının kabul edilemez olduğunu" belirtti.

Sanders, sosyal medya platformu X'ten yaptığı paylaşımda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya çatışmalara verilen "insani ara"nın uzatılması çağrısı yaptı.

Paylaşımında Sanders, "Netanyahu'nun Gazze'de saldırılarını yeniden başlatması kabul edilemez. Şu anda Gazze'nin güneyinde 2 milyon insan yaşıyor. Birçoğu daha önce kuzeydeki çatışmalardan kaçtı." ifadelerini kullandı.

Senatör Sanders, Gazze'ye daha fazla insani yardımın girmesi ve daha fazla esirin serbest bırakılması için "insani ara"nın uzatılması gerektiğini kaydetti.

Ayrıca Sanders, ABD'nin İsrail'e neredeyse hiçbir şarta bağlı olmaksızın yılda 3,8 milyar dolar yardım yaptığını ancak Başkan Joe Biden'ın Kongreden bunun üzerine 14,3 milyar dolar daha istediğine işaret ederek, "Bu açık çek yaklaşımı sona ermelidir." dedi.


Sanchez, İsrail’in İspanya’nın dostu olduğunu vurgularken Gazze’de sivillerin öldürülmesini reddettiğini yineledi

İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)
TT

Sanchez, İsrail’in İspanya’nın dostu olduğunu vurgularken Gazze’de sivillerin öldürülmesini reddettiğini yineledi

İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in İsrail’in Gazze Şeridi’ni bombalamasının meşruluğunu sorguladığı açıklamalarının Tel Aviv tarafından “utanç verici” olarak nitelendirilip Madrid büyükelçisini geri çağrıldı. Fransız Haber Ajansı’na (AFP) göre büyükelçinin çağrılmasının ertesi günü dün Sanchez, İsrail’in “İspanya’nın dostu” olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği’nin (AB) İsrail’i en çok eleştiren ülkeleri arasında gelen İspanya, Gazze savaşı konusunda tutumunu korumuş, bu da Madrid hükümeti ile Netanyahu hükümeti arasında günler süren bir gerilime sebep olmuştu.

Ancak Başbakan Sanchez, dün X platformunda yaptığı paylaşımda, İsrail savaş hükümetinin bir üyesi ve eski savunma bakanı olan Benny Gantz ile yaptığı telefon görüşmesinde “İsrail’in İspanya’nın müttefiki ve dostu olduğunu tekrar söylediğini” belirtti.

Sanchez “7 Ekim’de Hamas’ın yaptığı terör saldırısını bir kez daha kınadığını” söyleyerek, “İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu” vurguladı.

Sanchez “Ancak aynı zamanda İspanya’nın Gazze’de sivillerin ölümünü kabul edilemez bulduğunu ve İsrail’in uluslararası insancıl hukuka saygı göstermesi gerektiğini de yineledim” ifadelerini kullandı.

İsrail perşembe günü, “utanç verici” olarak nitelendirdiği Sanchez’in açıklamaları nedeniyle Madrid büyükelçisini “istişare için” çağırdığını duyurmuştu.

Sanchez, perşembe günü İspanya devlet televizyonuna verdiği röportajda İsrail’in uluslararası insancıl hukuka uyduğuna dair “ciddi şüpheleri” olduğunu, dünyanın İsrail’e “eylemlerini uluslararası insancıl hukuka dayandırması gerektiğini” söylemesinin elzem olduğunu belirtmişti.

Sanchez “gördükleri görüntülere ve özellikle çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere hayatını kaybedenlerin sayısının artmasına dayanarak” İsrail’in uluslararası insancıl hukuka uyduğuna dair “ciddi şüpheleri” olduğunu belirtmişti.

“Filistin devletini tanımanın AB’nin çıkarına olduğunu” savunan Sanchez’in bu tavırları, Netanyahu hükümetiyle ilişkilerin gerilmesine sebep olmuş ve Tel Aviv kendisini “terörü desteklemekle” suçlamıştı.

Sanchez’in geçtiğimiz hafta Belçikalı mevkidaşı Alexander De Croo ile birlikte Mısır ile Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafına yaptığı ziyaretin ardından İspanya ile İsrail arasındaki gerilim tırmanmıştı.

Sanchez, söz konusu ziyareti sırasında “(Gazze Şeridi’nde) masum sivillerin ayrım gözetilmeksizin öldürülmesinin asla kabul edilemez olduğunu” söylemişti.

“Gazze krizine çözüm bulmanın yeterli olmadığını” söyleyen Sanchez, İsrail’in, onlarca yıldır süren İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için “Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün” de dahil edildiği “kapsamlı bir yaklaşım” benimseyen ilk taraf olması gerektiği konusunda ısrar etmiş, “uluslararası topluma ve İsrail’e Filistin devletini tanıma” çağrısında bulunmuştu.

De Croo ise Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırının ardından İsrail'in tepkisinde uluslararası insancıl hukuka saygı göstermesi gerektiğini söylemiş ve sivillerin öldürülmesine son verilmesi ihtiyacını vurgulamıştı.

Buna karşılık İsrail Dışişleri Bakanlığı ofisi, İspanyol ve Belçikalı yetkilileri “terörizmi” desteklemekle suçlayarak, iki ülkenin büyükelçilerini “protesto” için Dışişleri Bakanlığı’na çağırmıştı.


Japonya Başbakanı Kişida, Gazze'de gerilimin en kısa sürede yatıştırılmasını umduğunu belirtti

AA
AA
TT

Japonya Başbakanı Kişida, Gazze'de gerilimin en kısa sürede yatıştırılmasını umduğunu belirtti

AA
AA

Japonya Dışişleri Bakanlığının açıklamasına göre Kişida, Dubai'deki Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında temaslarını sürdürüyor.

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ile 30 dakika süren görüşmede Kişida, Gazze Şeridi'nde gerilimin en kısa sürede yatıştırılmasını ümit ettiğini bildirdi.

Japon Başbakan, malzeme ikmallerinin artırılmasının, Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesi açısından hayati önem taşıdığını kaydetti.

Kişida, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile görüşmesinde de Gazze'de savaşın sürdürülmesinin üzüntü verici ve en kısa sürede anlaşmaya dönülmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Japonya Dışişleri Bakanı Kamikawa Yoko, Kişida'nın Orta Doğu gezisinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüşmesinin planlanmadığını açıkladı.

İsrail'in Gazze'yi işgalinde son durum

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme" gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken İsrail ordusu da Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı.

İsrail’de 7 Ekim’deki saldırılarda 310'dan fazlası asker olmak üzere 1200 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132 kişinin yaralandığı duyuruldu. İsrail ordusuna göre, 7 Ekim’den bu yana Gazze'deki çatışmalarda 70, Lübnan sınırında da 6 İsrail askeri öldürüldü.

Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 6 bin 150'den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 bini aştı.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te de 7 Ekim'den bu yana İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 248 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ordusu, Gazze'de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. İşgal sırasında bazı hastaneleri bastı. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.

İsrail ordusunun 8 Ekim'den bu yana Lübnan’ın güneyine yönelik saldırılarında 22 sivil hayatını kaybederken Hizbullah ile sınırda girdiği çatışmalarda ise 86 Hizbullah mensubu öldü.

Hamas ile İsrail arasındaki esir takası mutabakatı

İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara 4 gün "insani ara" verilmesine ilişkin uzlaşma, 24 Kasım Cuma günü saat 07.00'de (TSİ 08.00) uygulamaya girmiş ve daha sonra 3 gün daha uzatılmıştı.

İsrail ile Hamas arasında varılan esir takası mutabakatı çerçevesinde Gazze Şeridi'nden 81 İsrailli esir, İsrail hapishanelerinden de 240 Filistinli esir serbest bırakıldı.

İsrail ordusu, bu sabah “insani aranın” sona ermesinin hemen ardından Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını yeniden başlattı.


Blinken, Irak'a kendi topraklarındaki Amerikalıları koruma yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulundu

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)
TT

Blinken, Irak'a kendi topraklarındaki Amerikalıları koruma yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulundu

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Irak hükümetine, Amerikalı personelin bulunduğu tüm tesisleri koruma yükümlülüklerini yerine getirmesi ve Irak'ta Amerikalılara yönelik saldırıların sorumlularını adalet önüne çıkarması çağrısında bulundu.

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Blinken'in Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile İsrail ile Hamas arasındaki savaş ve çatışmanın büyümesinin engellenmesi hakkında görüştüğü belirtildi.

Blinken'in görüşmede Gazze'deki insani durumu, Irak ve bölgedeki diğer ortaklarla işbirliği yaparak adil ve kalıcı barışın temellerinin atılması için atılabilecek adımların belirlenmesi konusunu ele aldığı belirtildi.