ABD Dışişleri Bakanı Blinken: Suudi Arabistan barış sürecinde Filistinlileri ön planda tutuyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Alman mevkidaşı Annalena Baerbock Washington'da (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Alman mevkidaşı Annalena Baerbock Washington'da (AP)
TT

ABD Dışişleri Bakanı Blinken: Suudi Arabistan barış sürecinde Filistinlileri ön planda tutuyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Alman mevkidaşı Annalena Baerbock Washington'da (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Alman mevkidaşı Annalena Baerbock Washington'da (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin İsrail ile barış çabalarında Suudi Arabistan liderliğinin Filistinlileri ön planda tuttuğunu söyledi. Blinken, normalleşmenin Filistinlilerin ve İsraillilerin iki devletli çözüme doğru ilerleyerek aralarındaki anlaşmazlıkları giderme çabalarının yerini alamayacağını vurguladı.

Alman mevkidaşı Annalena Baerbock ile Washington'da dün (Cuma) düzenlediği basın toplantısında konuşan Blinken, “İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşmenin sağlanması, Orta Doğu ve ötesi için dönüştürücü bir etkisi olacak. 1979'dan bu yana geçen 40 yıl hatta daha fazla süren çalkantının ardından, çalkantılı bir bölgeden daha fazla istikrar ve entegrasyona sahip bir bölgeye geçişin, bölge halkları ve dünyanın her yerindeki insanlar için derin faydaları olacaktır. İsrail ile komşuları arasındaki normal ilişkilerin tanımladığı ve insanların ortak bir amaç için ortak projelerde birlikte çalıştığı bir bölgenin varlığı, insanların hayatlarına fayda sağlayacaktır. Bu benzersiz derecede olumlu bir olay olacaktır. Ancak İsrail ve Filistinlilerin iki devletli çözüme doğru ilerleyerek ve sonuçta bunu başararak anlaşmazlıklarını çözmelerine bir alternatif olamaz ve olmayacaktır.” açıklamalarında bulundu.

ABD’li baş diplomat Suudi liderliğiyle yaptığı görüşmelerde "İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme konusunda varılabilecek herhangi bir anlaşmanın Filistinliler için önemli bir bileşen içermesi gerektiği" sonucuna vardığını açıkladı. Blinken, “Farklı tarafların taleplerine ilişkin herhangi bir anlaşmanın ayrıntıları bir zorluk teşkil eder. Anlaşma oldukça mümkün ama asla kesin değil” dedi.

Bilinken, normalleşmenin, ilgili ülkelerin yanı sıra ABD ve dünyadaki diğer birçok ülkeye de çok faydalı olacağını vurguladı. "Hem Suudi Arabistan hem de İsrail açısından bizim için önemli olabilecek spesifik şeyler olabilir. Ayrıca her birinin diğerinden ihtiyaç duyacağı şeyler olabileceği gibi diğer tarafların da yararlanabileceği şeyler olabilir."

Ancak buraya ulaşabileceğimizin garantisinin olmadığını yineleyerek: "İslam dünyasının lider ülkesi ile İsrail arasındaki normalleşmenin güçlü etkisini hepimiz göreceğiz. Mesele sadece aralarındaki ilişkilerle sınırlı kalmayacak, bunun çok daha ilerisine gidecek. Kelimenin tam anlamıyla noktası olacak.” diye konuştu.



Trump fırtınası: Tarih yaşanmadan önce yazılıyor

ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)
ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)
TT

Trump fırtınası: Tarih yaşanmadan önce yazılıyor

ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)
ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)

Refik Huri

Amerikan başkanının yemin töreni, bağımsızlıktan önce ABD'yi yöneten İngiliz krallarının tarzında bir kralın yemin töreni geleneğidir. Başkan Donald Trump kral rolü oynamayı seviyor ve daha önceki birçok başkanın da iddia ettiği gibi, ilahi takdirin kendisini ABD'yi kurtarmak için göreve getirdiğini iddia ediyor. Ama Trump'ın tarzı ne kraliyet tarzı ne de başkanlık tarzı. O kendi yeteneklerini abartıyor, kendisinden önceki devlet başkanlarını küçümsüyor. Yemin töreni konuşmasında ise abartıda uç noktalara vardı. Ama Amerikalılar abartıyı sever, çünkü abartı onlara, ister içeride ister dışarıda, ne kadar zor olursa olsun, her şeyi başarabilecekleri duygusu verir. Trump’ın abartılarının en büyüğü , sanki ABD “teneke çağı”ndaymış da Trump’ın bir el hareketiyle “altın çağ”a geçmiş gibi, selefinin yaptıklarını yerle bir eden bir fırtına şeklinde Beyaz Saray’a geri dönüş yapmasıydı. Başkan Joe Biden tarafından imzalanan 80'den fazla başkanlık kararnamesini iptal etti. İmzaya hazır onlarca kararname imzaladı. Dünya Sağlık Örgütü'nden ve Paris İklim Anlaşması'ndan çekildi. Çevresel tehlikeye rağmen enerji alanında petrol ve gaz çıkarma üzerindeki tüm kısıtlamaları kaldıran bir ulusal acil durum deklare etti. Milyonlarca kaçak göçmenin sınır dışı edilmesi ve anayasaya aykırı olarak doğum yoluyla vatandaşlık edinme hakkının ortadan kaldırılması kararlarını imzaladı. Dört yıl önce Biden'ın seçim zaferinin onaylanmasını engellemek için Kongre Binası'na baskın düzenleyenleri de affetti.

Başkan Eisenhower veda konuşmasında “askeri-endüstriyel kompleks” tehlikesine dikkat çekmişti. Biden ise veda konuşmasında iki tehlike konusunda uyardı: “oligarşi ve tekno-endüstriyel kompleks.” Ancak Trump bir oligarşi, yani zengin azınlık yönetimini hayata geçirmeye başladı ve zengin teknoloji krallarını etrafında topladı. 2025 Heritage Vakfı projesine göre gündeminde “derin devlet” ve “idari devlet”in ortadan kaldırılması da yer alıyor. İlk ve ikinci seçim kampanyalarında benimsediği slogan, Ronald Reagan'ın 1980'deki “ABD'yi Yeniden Harika Yap” sloganıydı. “Güçle barış” ise Reagan ve Trump'tan önceki başkanların sloganıydı.

ABD, Birinci Dünya Savaşı'nda Woodrow Wilson, İkinci Dünya Savaşı'nda Franklin Roosevelt, Soğuk Savaş'ta ve sonrasında Reagan ve George H.W. Bush ile harikaydı. Fareed Zakaria'ya göre Vietnam, Afganistan ve Irak'tan sonra başına gelenler ve “kendinden şüphe eden bir süper güç” haline geldiği hissi bunu ortadan kaldırmıyor. Robert Gates'e göreyse ABD “işlevsiz bir süper güç.”  Profesör Hal Brands'ın ifadesiyle, Trump'ın deklare ettiği gibi “ABD'nin düşüşü artık bitmedi”, şimdi büyük savaş “hangi dünya ve ne ile şekillendirileceğine dair bir mücadeleden başka bir şey değil? Dünya liberal demokrasi tarafından mı yoksa otokratlar tarafından mı yönetilecek?” Trump, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin inşa ettiği liberal demokratik sistem çerçevesinde pozisyonları ve politikaları şekillenenlere değil, otokratlara hayranlık duyuyor. Şimdiki büyük soru şu; Trump'ın ABD'nin müttefiklerine ve rakiplerine yüksek gümrük tarifeleri uygulaması ve dünyanın en büyük ekonomisinin korumacı politikalara yönelmesiyle dünya nasıl bir hal alacak? Trump'ın savaşları bitirme söylemleri ve “barış elçisi” olma emelleri bir yana, yeni ticaret savaşı ve yeni  soğuk savaş nerede duracak? Peki ya Çin ve Rusya'nın çabaladığı, ABD'nin ise engellemeye veya en azından yavaşlatmaya çalıştığı çok kutuplu dünya düzeni için dünyanın tepesindeki jeopolitik ve stratejik mücadele nasıl olacak? Tarihi, yaşanmadan önce yazmak ne demek?

Ticaret savaşları en az askeri savaşlar kadar tehlikelidir. Buradaki uzlaşılar zorlu ve hassas olup, karar almada etkili olmuş, hatta bazıları fiili savaşlara katılmış iç cephelere yarar sağladığı gibi zarar da vermektedir. Yeni Soğuk Savaş'ın daha da uzayacağı tahmin ediliyor ve ABD, George Kennan'ın önerdiği “çevreleme stratejisi” ve Letonya devlet başkanının tanımıyla “yoksullaştırma ve intihar etmeye yardım” stratejisi çerçevesinde uyguladığı çok sayıda politikayla eski Soğuk Savaş'ı kazandı. Çin ve Rusya, yeni Soğuk Savaş'ı kazanmaya veya en azından Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra yaşananları “düzeltmeye” ve Çin'in kaydettiği gelişmenin kabul edilmesini sağlamaya kararlılar. Herkes Trump'ın Ukrayna savaşında uzlaşma sağlamak için neler yapabileceğini merakla bekliyor. Zelenski’yi, ele geçirdiği toprakları Putin'e teslim etmeyi kabul etmeye zorlayacak ve böylece Avrupa Rusya'nın nüfuzu karşısında zor durumda mı kalacak? Yoksa Kiev'in NATO'ya katılım arzusuna son vererek hem Rusya hem de Avrupa'yı memnun mu edecek?

Ukrayna'daki herhangi bir cevap Ortadoğu'da da yankı uyandıracak. Değişimci Başkan Trump, Gazze ve Lübnan savaşları, Suriye'de Esed rejiminin devrilmesi ve İran etkisinin azalmasından bu yana bölgede yaşanan büyük değişimler konusunda ne yapacak? İsrail ile birlikte İran'ın nükleer projesine saldırmaya mı yönelecek, yoksa Tahran ile kârlı bir anlaşma yapmayı mı tercih edecek? Filistinlilere “iki devletli çözüm” çerçevesinde hiçbir şey sunmazsa “İbrahim anlaşmalarını” nasıl genişletebilir?

Tarihçi Niall Ferguson, Trump'tan “Çin ile rekabette Reagan'dan ders almasını” istedi. Oxford Üniversitesi'nde dünya tarihi dersleri veren Margaret MacMillan ise “Sorunlu bir sistem, işlevsiz bir liderle ayakta kalabilir mi?” diye soruyor ve “Geleceği tahmin etmek zordur çünkü çok sayıda olasılık vardır, özellikle de olayların ortasında olduğunuzda” diyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.