'Rehine diplomasisi' Batı ülkeleri için giderek büyüyen bir açmaz haline geldi

İran asıllı ABD vatandaşları Siamak Namazi, İmad Şarki ve Murad Tahbaz, İran tarafından serbest bırakıldıktan sonra 18 Eylül’de kendilerini Doha'daki Doha Uluslararası Havalimanı'na   götüren Katar uçağından iniyorlar (AFP)
İran asıllı ABD vatandaşları Siamak Namazi, İmad Şarki ve Murad Tahbaz, İran tarafından serbest bırakıldıktan sonra 18 Eylül’de kendilerini Doha'daki Doha Uluslararası Havalimanı'na götüren Katar uçağından iniyorlar (AFP)
TT

'Rehine diplomasisi' Batı ülkeleri için giderek büyüyen bir açmaz haline geldi

İran asıllı ABD vatandaşları Siamak Namazi, İmad Şarki ve Murad Tahbaz, İran tarafından serbest bırakıldıktan sonra 18 Eylül’de kendilerini Doha'daki Doha Uluslararası Havalimanı'na   götüren Katar uçağından iniyorlar (AFP)
İran asıllı ABD vatandaşları Siamak Namazi, İmad Şarki ve Murad Tahbaz, İran tarafından serbest bırakıldıktan sonra 18 Eylül’de kendilerini Doha'daki Doha Uluslararası Havalimanı'na götüren Katar uçağından iniyorlar (AFP)

Sylvie Arnault, oğlu Louis Arnault’ın geçtiğimiz yıl eylül ayında İran'da tutuklandığını öğrendiğinde adeta yıkıldı. Tıpkı Çin, İran, Rusya ve Venezuela hapishanelerinde çürüyen ve serbest kalmaları diplomatik bir çıkmaz haline gelen onlarca Batılı ülke vatandaşının yakını gibi önce buna inanamadı, ardından çaresizlik ve adaletsizlik duygusunu yaşadı.

Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan Sylvie Arnault, “Bunun ne kadar süreceğini bilmiyoruz. İranlıların neyi beklediğini bilmiyoruz. Muhtemelen hiçbir zaman da bilemeyeceğiz” ifadelerini kullandı. Louis Arnault gibi tutuklanan kişiler genellikle casusluk yapmakla ya da devlete karşı komplo kurmakla suçlanıyorlar. Ancak bu suçlamaları kabul etmeyip masum olduklarını savunuyorlar.

Tutukların ülkeleri, vatandaşlarının takas için kullanılmak amacıyla ‘keyfi’ olarak tutuklamalarını kınayan sert açıklamalar yapıyor. Öyle ki Fransa ‘devlet rehinesi’ ifadesini bile kullanıyor. Sylvie Arnault, “İlk başta bunun siyaseten yapıldığını düşünmek istemedim. Fakat zaman geçti ve hiçbir gelişme olmadı” diye konuştu.

Yabancı uyruklu tutukluların serbest bırakılması, çözülmesi yıllar alabilecek ve büyük tavizler verilmesini gerektirebilecek diplomatik bir açmaz haline geldi.

ABD, Evin Cezaevi'nde tutuklu bulunan 5 ABD vatandaşının serbest bırakılması ve İran’ın Güney Kore'de dondurulan ve İran adına Katar'a aktarılan 6 milyar dolarlık fonlara uygulanan blokajın kaldırılması karşılığında pazartesi günü çoğunluğu İran’a uygulanan yaptırımları ihlal etmekle ilgili suçlamalardan dolayı tutuklanıp cezaevine konan beş İran vatandaşını serbest bıraktı. Serbest bırakılan ABD vatandaşları, dün İran topraklarından ayrılarak Katar’a ulaştılar.

İran tarafından serbest bırakılan ABD vatandaşları Siamak Namazi ve Murad Tahbaz, 18 Eylül’de Katar’daki Doha Uluslararası Havaalanı’nda böyle karşılandılar (AFP)
İran tarafından serbest bırakılan ABD vatandaşları Siamak Namazi ve Murad Tahbaz, 18 Eylül’de Katar’daki Doha Uluslararası Havaalanı’nda böyle karşılandılar (AFP)

Belçikalı insani yardım görevlisi Olivier Vandecasteele, İran'da 15 ay tutuklu kaldıktan sonra geçtiğimiz mayıs ayı sonlarında, Belçika'da 2021'de ‘terör saldırısı planladığı’ suçlamasıyla yargılanarak 21 yıl hapse mahkum edilen İranlı diplomat Esedullah Esedi’nin serbest bırakılması karşılığında serbest bırakıldı.

Venezuela'da tutuklu 7 ABD vatandaşı, 2022’nin ekim ayında Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'ya yakın iki kişinin serbest bırakılması karşılığında salıverilmişti.

“Farazi mahkeme”

Takas için verilen tavizler, yoğun şekilde eleştiriliyor. Rehineler konusunda bir kitap kaleme alan Paris Siyasi Bilimler Akademisi’nden (Sciences Po) Prof. Etienne Denia, ‘hükümetlerin çıkmazlarının klasik bir durum olduğunu belirterek “Fonlar üzerindeki blokajı kaldırarak bir şekilde suçu ödüllendiriyorlar ve devletleri rehine diplomasisine devam etmeye teşvik ediyorlar” dedi.

Prof. Denia, özellikle Moskova, Tahran ve Pekin'in ‘tutukladıkları kişinin kimliğini önceden bilmeyen silahlı grupların aksine’ insanları milliyetlerine göre hedef almaları nedeniyle eleştirilerin ‘haklı’ olduğunu savundu.

Öte yandan güvenlik danışmanı ve dünya genelinde rehinelerin serbest bırakılması için kampanyalar düzenleyen bir aktivist olan Daren Nair, ‘devlet rehinesi’ vakalarının sayısının son yıllarda arttığını vurguladı.

Bundan 10 yıl önce yurt dışında alıkonulan ABD vatandaşlarının çoğunun Suriye, Yemen, Somali gibi ülkelerdeki devlet dışı yapıların elinde olduklarına dikkati çeken Nair, bugün ise rehinelerin çoğunun İran, Venezuela, Rusya ve Çin’de yetkililer tarafından alıkonulduklarını söyledi.

ABD’li basketbolcu Brittney Griner, Rusya'da havaalanında bavulunda kenevirden elde edilen yağ bulunduğu gerekçesiyle tutuklanmış ve birkaç ay tutuklu kalmıştı. Griner, ABD'de tutuklu bulunan Rus silah tüccarı Viktor Bout'un serbest bırakılması karşılığında 2022 yılı sonlarında salıverilmişti.

Wall Street Journal (WSJ) çalışanı ABD’li gazeteci Evan Gershkovich ise mart ayından bu yana Moskova'da tutuklu bulunurken Rusya tarafından 16 yıl hapis cezasına çarptırılan ABD'li eski deniz piyadesi Paul Whelan 2020 yılından bu yana ceza evinde kalıyor.

Journalism Protection Initiative (Gazetecileri Koruma Komitesi/CPJ) kurucusu Joel Simon, genel olarak, gerçeklerin de gösterdiği gibi, bir rehineyi evine geri göndermenin tek yolunun müzakere olduğunu ifade etti. Simon, “Rehin alan kişilerle diyalog kurulmadığı takdirde, rehine muhtemelen öldürülecek ya da uzun bir süre boyunca alıkonulacak yahut hapishanede çürümeye terk edilecek” şeklinde konuştu.

Prof. Denia, terör örgütlerinin rehin aldığı kişilerin takas sürecinin ‘daha çarpık’ işlemesi nedeniyle, özellikle ‘devlet rehineleri’ vakalarında hükümetin görevinin son derece karmaşık olduğuna dikkati çekerken Rusya, İran ve Çin’in ‘yasal bir süreç benimsediklerini, farazi mahkemeler düzenlediklerini, rehineleri gerçek cezaevlerinde tuttuklarını’ ve perde arkasında müzakereler yapıldığını söyledi.

Bunun çok önemli bir nokta olduğunun altını çizen Prof. Denia, belirsizliğin her zaman tutuklamaları yapan ülkelerin çıkarına olduğunu kaydetti. Prof. Denia’ya göre eğer mesele bilgi toplayan ya da güvenlik alanında çalışan gazeteciler veya araştırmacılarla ilgiliyse bu elbette onları casus yapmasa da otoriter rejimlerin harekete geçmeleri için yeterli bir sebep olduğunun altını çizdi.

“Piramidin tepesi”

Blandine Briere, geçtiğimiz mayıs ayında İran tarafından serbest bırakılan iki Fransızdan biri olan erkek kardeşi Benjamin Briere’in masum olduğundan hiçbir zaman şüphe duymadı.

Şarku’l Avsat’ıın AFP’den aktardığı habere göre konuşan Blandine Briere, ‘devlet rehinesi’ ifadesinin ilk kez 2020 yılının mayıs ayında kardeşi Benjamin Briere’in tutuklanmasının ardından kullanıldığına işaret ederek “Biz sıradan insanlarız” dedi. Blandine Briere, bu tutuklamalarla ilgili açıklamaların müzakerecilerin görevini zorlaştırdığına inandığını da sözlerine ekledi.

Blandine Briere, rehinelerin ailelerinin her zaman ‘son derece dikkatli’ davrandığını ve atılan adımların tutukların serbest bırakılmasını geciktirebileceğinin ya da hızlandırabileceğinin farkında olduklarını belirtti. Ailelerin genellikle hükümetin tavsiyelerine uyduklarını ifade eden Briere, ancak bunun yanında ‘gerçek risklerin’ neler olduğunu öğrenmek istediklerini de sözlerine ekledi.

Diğer yandan Daren Nair, ‘piramidin tepesindeki isimlere’ yaptırımlar uygulanmadığı sürece ‘rehine diplomasisinin’ sona ermeyeceğini düşünüyor.

Rehine diplomasisine başvuran ülkelerde ‘gücün en tepede toplandığını’ söyleyen Nair, “Davaya bakan hakime ya da orta seviyedeki bir memura yaptırım uygulanması yeterli etkiyi yaratmayacaktır” ifadelerini kullandı.



İsrail medyası: Netanyahu ile Zamir arasında Gazze görüşmesinde sert bir tartışma yaşandı

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir (Reuters)
İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir (Reuters)
TT

İsrail medyası: Netanyahu ile Zamir arasında Gazze görüşmesinde sert bir tartışma yaşandı

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir (Reuters)
İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir (Reuters)

Medyada yer alan haberlere göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, dün gece güvenlik teşkilatlarının başkanları ve üst düzey bakanların katıldığı gergin toplantıda, Gazze Şeridi'nin gelecekteki askeri planları konusunda sözlü çatışmaya girdi.

İsrail'deki Kanal 12 televizyonunun haberine göre Netanyahu, Genelkurmay Başkanı Zamir'e, nüfusun büyük çoğunluğunu Gazze'nin güneyine nakletmek için bir plan hazırlamasını emretti.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel'den aktardığına göre Zamir, Netanyahu'ya “Askeri bir hükümet mi istiyorsunuz? İki milyon insanı kim yönetecek?” diye sordu.

Habere göre Netanyahu sesini yükselterek Zamir'e şöyle bağırdı: “Askeri bir hükümet istemiyorum, ancak (Hamas'ı) hiçbir şekilde arkamızda bırakmaya hazır değilim. Buna izin vermeyeceğim.” Netanyahu sözlerine şöyle devam etti: “Güneydeki tahliye planının alternatifi, tüm Gazze Şeridi'ni işgal edip kontrol altına almak, bu da rehinelerin öldürülmesi anlamına gelir ve bunu istemiyorum, yapmaya da hazır değilim.”

Zamir, “Bu konuyu konuşmalıyız, biz buna razı olmadık. Aç ve öfkeli bu insanları kontrol altında tutmak, kontrolün kaybedilmesine yol açabilir ve kontrolün kaybedilmesi sonucunda İsrail ordusuna karşı ayaklanabilirler” diyerek uyardı. Netanyahu tartışmayı şu emriyle sonlandırdı: “Tahliye planı hazırlayın. Washington'dan döndüğümde görmek istiyorum.”