İran ile tutuklu takası çerçevesinde serbest bırakılan 5 ABD vatandaşı ülkelerine döndü

Serbest bırakılan Amerikalılar dün Doha Havalimanı'na vardıklarında (AP)
Serbest bırakılan Amerikalılar dün Doha Havalimanı'na vardıklarında (AP)
TT

İran ile tutuklu takası çerçevesinde serbest bırakılan 5 ABD vatandaşı ülkelerine döndü

Serbest bırakılan Amerikalılar dün Doha Havalimanı'na vardıklarında (AP)
Serbest bırakılan Amerikalılar dün Doha Havalimanı'na vardıklarında (AP)

İran hapishanelerinde tutulan ve Tahran ile Washington arasındaki tutuklu takası kapsamında serbest bırakılan 5 ABD vatandaşının başkente ulaştığı bildirildi.

CNN'in haberine göre, Amerikalı yetkililer, İran ile mahkum takası çerçevesinde serbest bırakılan 5 ABD vatandaşı hakkında açıklamada bulundu.

Yetkililer, ABD ile İran'ın vardıkları tutuklu takası anlaşması kapsamında serbest bırakılan 5 ABD vatandaşının Washington'a ulaştığını aktardı.

Serbest bırakılan ve ülkelerine dönen söz konusu 5 kişiye, ABD Savunma Bakanlığının "PISA" adı verilen "tecrit sonrası destek faaliyeti" programı ile normal hayata adapte olmaları için destek alma seçeneği sunulacağı açıklandı.

Söz konusu ABD vatandaşları ile iki aile üyesinin dün bir uçakla İran'dan ayrıldığı ve bu kişilerin öncelikle sağlık kontrolleri için Katar'ın başkenti Doha'ya gideceği kaydedilmişti.

ABD ile İran arasında mahkum takası anlaşması

ABD ve İran medyasında yer alan haberlerde, İran'ın Güney Kore'de dondurulmuş 6 milyar dolarının serbest bırakılması karşılığında iki ülkenin tutuklu takası yapacağı bilgisi paylaşılmıştı.

Beyaz Saray, 10 Ağustos'ta, İran'da tutuklu 5 ABD vatandaşının cezaevinden çıkarılıp ev hapsine alındığını doğrulamıştı.

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bakıri de ABD ile yürütülen tutuklu değişimine ilişkin müzakerelerde yaşanan gelişmelere dikkati çekerek İran'ın dondurulmuş varlıklarının ve ABD'de tutuklu bulunan çok sayıda İran vatandaşının serbest bırakılacağını kaydetmişti.

İran Merkez Bankası Başkanı Muhammed Rıza Ferzin de ABD ile varılan mahkum takası anlaşması çerçevesinde serbest bırakılan varlıklarının 5 milyar 573 milyon 492 bin avro olarak İran bankalarının Katar bankalarındaki hesaplarına yatırıldığını belirtmişti.

Katar Dışişleri Bakanlığı, Washington ile Tahran arasındaki arabuluculuk anlaşmasının uygulanmaya başladığını ve bu kapsamda İran'ın 5 Amerikalıyı serbest bıraktığını, Güney Kore'de dondurulan İran fonlarının da Katar'a aktarıldığını duyurmuştu.

İran da anlaşma kapsamında ABD’de tutuklu bulunan 5 İranlının serbest bırakıldığını doğrulamıştı.

İran’ın serbest bıraktığı ABD vatandaşları Siyamek Namazi, İmad Şarki ve Murad Tahbaz ile isimleri açıklanmayan iki kişiden oluşuyor.



Kissinger öldü ancak etkisi ve politikaları yaşıyor

Kissinger öldü ancak etkisi ve politikaları yaşıyor
TT

Kissinger öldü ancak etkisi ve politikaları yaşıyor

Kissinger öldü ancak etkisi ve politikaları yaşıyor

Dün dünyanın dört bir yanındaki ülkeler, 100 yaşında ölen eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın halen varlığını koruyan diplomatik mirasını hatırlıyor.

Kissinger’ın yokluğuna rağmen, ‘Kissinger politikası’ dünya çapında ABD’li ve yabancı diplomatlar için bir başucu kaynağı olmaya devam ediyor. 1973’te Başkan Nixon ile Çinli lider Mao Zedong arasında zirve düzenlemek üzere verdiği çabaların başarılı olması sonucunda uluslararası ilişkilerde jeopolitik bir depreme yol açan diplomat, Başkan Şi Cinping de dahil olmak üzere mevcut Çinli liderler tarafından sevilmeye devam ediyor. Aynı zamanda Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin arasında Camp David Barış Anlaşmaları’nın imzalanması ile sonuçlanan Mısır ve Suriye ile İsrail arasındaki ateşkese aracılık rolü nedeniyle de Ortadoğu’daki etkisi devam ediyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Kissinger’ın yaşamını yitirdiğinin açıklanmasının hemen ardından, eski ABD Başkanı George W. Bush, ABD’nin ‘dış ilişkilerdeki en seçkin ve en güvenilir seslerinden birini’ kaybettiğini söyledi. Kissinger’ın bir Alman mülteci olarak ABD dış politikasında karar alma mekanizmasının zirvesine çıkmasının ‘ABD’nin büyüklüğünü yansıttığı kadar onun büyüklüğünü de gösterdiğini’ de sözlerine ekledi. Diğer yandan Pekin, ‘Çin halkının dostu’ ve Pekin ile Washington arasındaki ilişkilerin kurulmasında önemli rol oynayan bir diplomat olarak Kissinger’a övgüde bulundu. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin “Hayatı boyunca Çin-ABD ilişkilerine büyük önem veren Dr. Kissinger, bunun iki ülkenin ve dünyanın barışı ve refahı için önemli olduğuna inanıyordu” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de ‘bilge bir devlet adamı ve vizyoner’ ifadeleriyle tanımladığı Kissinger’a ABD-Sovyet ilişkilerine yaptığı katkıları nedeniyle övgüde bulundu.


Hollanda Başbakanı Rutte, İsrail'e askeri konuşlanmasında itidal çağrısı yaptı

(AA)
(AA)
TT

Hollanda Başbakanı Rutte, İsrail'e askeri konuşlanmasında itidal çağrısı yaptı

(AA)
(AA)

Başbakan Rutte, X'ten yaptığı açıklamada, Netanyahu ile Gazze'deki insani durumu telefonda görüştüğünü belirtti.

Netanyahu'ya Gazze'deki durumla ilgili Hollanda'nın halen çok endişeli olduğunu ilettiğini aktaran Rutte, "Gazze'nin masum halkına yardım etmek üzere insani aralardan en iyi şekilde yararlanmak için elimizden geleni yapmalıyız." ifadesini kullandı.

Rutte, yardım görevlilerinin ve yardım malzemelerinin Gazze'ye daha iyi erişimine yönelik Netanyahu'ya pratik öneriler ilettiğini ve Gazze'den hala çıkamayan Hollandalı ve diğer yabancılara da dikkati çektiğini kaydetti.

İtidal çağrısı

Hollanda'nın, İsrail'e, (Gazze'deki) askeri konuşlanmasında itidalli davranması çağrısında bulunduğunu aktaran Rutte, "Bu, orantılı ve insancıl savaş hukukuna uygun olmalıdır." ifadelerine yer verdi.

Rutte, Netanyahu ile Hamas'ın elindeki esirleri serbest bırakmasını da görüştüklerini ve aralarında Hollanda vatandaşı Ofir Engel'in de bulunduğu esirlerin serbest bırakılmasını "umut verici gelişmeler" olarak nitelendirdi.


Hollanda Savunma Bakanı Ollongren, Avrupa'nın silah üretimini hızlandırması gerektiğini söyledi

Kajsa Ollongren (AA)
Kajsa Ollongren (AA)
TT

Hollanda Savunma Bakanı Ollongren, Avrupa'nın silah üretimini hızlandırması gerektiğini söyledi

Kajsa Ollongren (AA)
Kajsa Ollongren (AA)

Berlin Güvenlik Konferansı'nda konuşan Ollongren, "Avrupa olarak silah ve mühimmat üretimini hızlandırmalıyız." dedi.

Avrupa ülkelerinin caydırıcılık konusunda yeniden harekete geçmesini isteyen Ollongren, "Bu konuda uzun vadeli bir bakış açısına sahip olmalıyız. Bu da savunmaya yönelik yapısal yatırımlar yapmak, silahlı kuvvetlerimizi güçlendirmek anlamına geliyor. Çünkü AB sert güce sahip olmadan yumuşak güç olamaz." diye konuştu.

Avrupa ülkelerinin savaşları önlemek istiyorlarsa "savaşa uygun" hale gelmeleri gerektiğini savunan Ollongren, "Bunun için stoklarımızı, mühimmatımızı, yakıtımızı, teçhizatımızı yenilememiz, Avrupa savunma sanayinin üretim kapasitesini arttırmamız gerekiyor." şeklinde konuştu.

Ollongren, konferans çerçevesinde Alman mevkidaşı Boris Pistorius ile savunma alanında ikili ilişkiler ve uluslararası güvenlik konularını görüşmek üzere bir araya geldi.

Bakanlar daha sonra iki komşu ülke arasında güvenlik ve savunma işbirliğini geliştirmeye yönelik bir anlaşma imzaladı.


Fransa'da Kuzey Afrika asıllı postacı saldırıya uğradı

(AA)
(AA)
TT

Fransa'da Kuzey Afrika asıllı postacı saldırıya uğradı

(AA)
(AA)

Drome vilayetine bağlı Crepol köyünde 18 Kasım gecesi bıçaklanarak yaşamını yitiren 16 yaşındaki Thomas'ın ölümünün ardından bölgede gerginlik sürüyor.

Yerel gazete Le Dauphine Libere'nin haberine göre, Romans-sur-İsere'de dün iş yerine giden Kuzey Afrika asıllı 20'li yaşlarındaki postacı, en az 4 kişiden oluşan grubun saldırısına uğradı.

Postacının ismi belirtilmeyen bir yakını, ellerinde bıçak olan saldırganların postacıyı tehdit ettiğini anlattı.

Yakını, saldırganların postacının yaşadığı La Monnaie Mahallesi'nin sakinleriyle ilgili sözler sarf ettiğini belirtti.

Olayla ilgili Romans-sur-İsere karakoluna şikayette bulunuldu.

Crepol köyü sakinleri 18 Kasım gecesi kış balosu için belediye binasında toplanmış, balo salonunda bilinmeyen nedenle çıkan kavgada 16 yaşındaki Thomas bıçaklanarak öldürülmüş, 18 kişi yaralanmıştı.

Yetkililer, 400'den fazla kişinin bulunduğu salonu basan ve çok sayıda kişiyi yaralayan saldırganların siyasi ya da dini bir gerekçeyle hareket etmediğinin değerlendirildiğini belirtmişti.

Valence Savcılığı olaya ilişkin soruşturma başlatmıştı. 9 şüpheli, "cinayet" ve "toplu halde cinayete teşebbüs" suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanların 6'sının tutuklu yargılanmasına karar verilmişti.

Valence Savcılığı, gözaltına alınanlar arasında 20 yaşındaki bir Fransız'ın, Thomas'ın ölümünde ana şüpheli olduğunu bildirmişti.

Gencin ölümünün ardından aşırı sağcılar farklı kentlerde sokaklara inerek şiddet olayları başlatmıştı.


Papa'nın İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları için "terör" ifadesini kullandığı iddiası

Papa Franciscus (AA)
Papa Franciscus (AA)
TT

Papa'nın İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları için "terör" ifadesini kullandığı iddiası

Papa Franciscus (AA)
Papa Franciscus (AA)

Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus'un ekim ayı sonuna doğru İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile yaptığı özel telefon görüşmesinde, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları için "terör" ifadesini kullandığı iddia edildi.

Washington Post'un adını açıklamak istemeyen üst düzey bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı haberinde, Papa ile Herzog arasında yapılan ve içeriği kamuoyuyla paylaşılmayan telefon görüşmesine ilişkin bilgi verildi.

Görüşmede Herzog'un Gazze'de "kendilerini savunmak için gerekeni yaptıklarını" vurguladığı, Papa'nın ise yaşananlardan sivillerin sorumlu tutulmaması gerektiğini söylediği belirtildi.

İsrail'in kamuoyuna açıklanmayacak kadar "kötü" bulduğu iddia edilen bu görüşmede Papa'nın Herzog'a "Teröre terörle karşılık vermek yasak." dediği ve İsrail'i "Gazze'de yaptıkları" konusunda uyardığı öne sürüldü.

Vatikan'dan Washington Post'a yapılan açıklamada ise Papa ile Herzog arasında bir telefon görüşmesi yapıldığı kabul edilirken, Papa'nın İsrail'in Gazze'deki saldırılarını açıkça "terörizm" olarak nitelendirip nitelendirmediğine ilişkin bilgi verilmedi.

Açıklamada, telefon görüşmesinin, aynı günlerde gerçekleşen diğer görüşmeler gibi "bölgedeki durumunun ciddiyetini ve kapsamını" kontrol altına almaya yönelik çabalar bağlamında yapıldığı kaydedildi.

İsrail Cumhurbaşkanlığı Ofisinden bir sözcü de konuya ilişkin yorum yapmayı reddederek, "Özel görüşmeler hakkında konuşmuyoruz." ifadesini kullandı.


"Twitter Dosyalarını" yazan gazeteciler ABD Temsilciler Meclisinde yeniden ifade verdi

(AA)
(AA)
TT

"Twitter Dosyalarını" yazan gazeteciler ABD Temsilciler Meclisinde yeniden ifade verdi

(AA)
(AA)

Taibbi ve Shellengerber, yaklaşık 9 ay sonra tekrar Kongrenin Meclis Yargı Komitesinin alt kolu olan Federal Hükümetin Silahlandırılmasına ilişkin Seçilmiş Alt Komiteye konuşurken Subramanya, ilk defa sosyal medyanın hükümetler tarafından kontrol edilme çabaları hakkında bildiklerini paylaştı.

Temsilciler Meclisi Adalet Komitesinin, yürütme organının sosyal medyaya sansür uyguladığı iddiasıyla ilgili devam eden soruşturması kapsamında düzenlenen toplantıda konuşan Taibbi, "büyük teknoloji şirketleri ve büyük hükümetlerin" sosyal medya üzerinde kurmaya çalıştığı hakimiyetin tehlikeleri konusunda uyarıda bulundu.

Serbest gazeteci Taibbi, Komite üyelerine, "Neyin yasaklanacağına kim karar verecek?" diye seslendi.

Taibbi, "Bu ülkede ifadeye ilişkin tutumlarda çarpıcı bir değişiklik oldu ve pek çok politikacı artık Amerikalıların çoğunluğuna bilgiyi kendi başlarına sindirme konusunda güvenilemeyeceğine açıkça inanıyor." dedi.

Michael Shellenberger de Komitedeki Demokrat Temsilciler Meclisi üyelerinin, ABD Başkanı Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden'ın dizüstü bilgisayarındaki bilgilerin sosyal medyada açık edilmesiyle ilgili tepkilerine maruz kaldı.

Kanadalı gazeteciden ABD'deki ifade özgürlüğünün gidişatı konusunda uyarı

Kanada'da Free Press adlı medya kuruluşunda çalışan Rupa Subramaya, ülkesindeki ifade özgürlüğünün kademeli olarak kısıtlanmasından örnekler vererek, benzeri uygulamaların "yakında ABD'ye gelebileceği" uyarısında bulundu.

Cumhuriyetçi Komite Başkanı Jim Jordan, Kanadalı gazeteciyi, "Onun (uygulamaların) halihazırda burada (ABD'de) olduğunu iddia edebilirim." diyerek destekledi.

Subramanya, Kanada'da yaşadığı sosyal adaletsizlikle ilgili örnek hikaye anlatarak, "Bu hikayeyi Facebook'ta paylaşmak istedim. Denediğimde bunu yayınlamam engellendi. Kanada hükümetinden yanıt olarak haber içeriğinin paylaşılamayacağını belirten bir mesaj aldım." ifadelerine yer verdi.

Kadın gazeteci, Kanada'daki deneyimlerini şöyle özetledi:

Yanlış siyasi görüşleri ifade ettiğiniz için kamu yararı adına bankanızdan ve çevrim içi ödeme sisteminizden atılabileceğiniz bir zamanda yaşıyorum. Sosyal adalet adına ciddi bir suç işleyebileceğiniz ancak doğru ten rengine sahipseniz daha hafif bir ceza alabileceğiniz bir zamanda yaşıyorum. Yanlış bir şeyi protesto ediyorsanız güvenlik adına barışçıl protesto hakkınızı kullandığınız için tutuklanabileceğiniz bir zamanda yaşıyorum.

Komite toplantısında ayrıca, eski Başkan Yardımcısı Mike Pence döneminde görev yapan eski İç Güvenlik ve Terörle Mücadele Danışmanı Olivia Troye de Demokrat Temsilcilerin Donald Trump'ın başkanlığı döneminde ifade özgürlüğüyle ilgili bazı uygulamalara ilişkin sert sorularına yanıt vermeye çalıştı.

Komite, söz konusu iddialarla ilgili ilk defa 10 Mart'ta toplantı düzenlemiş, Amerikalı serbest gazeteciler Matt Taibbi ve Michael Shellenberger, yazdıkları iddialarla ilgili ifade vermişti.

Twitter Dosyaları

Bağımsız gazeteciler tarafından bir süredir ifşa edilen Twitter Dosyaları, Twitter'ın eski yönetiminin, siyasi görüşleri nedeniyle içeriklere taraflı olarak müdahale ettiğini ortaya koyuyor.

Bugüne kadar yapılan ifşaatta ABD Başkanı Joe Biden'ın ekibinin talebi üzerine seçim sürecinde Biden'ın oğlu Hunter Biden'a ait sızıntıların sansürlenmesi, Trump’ın hesabının askıya alınmasının yanı sıra Twitter'ın eski yönetiminin ABD ordusunun Orta Doğu'daki manipülasyonlarına alet olduğu ve ABD makamlarının 250 bin Twitter hesabının kapatılmasını istediği ortaya çıkmıştı.

Twitter Dosyaları ifşaatlarında gazeteci Alex Berenson da Kovid-19 aşısı üreticisi Pfizer'ın Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Scott Gottlieb'in mRNA aşıları aleyhindeki paylaşımlar konusunda Twitter yöneticilerine yaptığı baskıya yer vermişti.

Elon Musk ve Taibbi, Twitter Dosyaları 15'te Rusya'nın ABD siyasetine müdahalesi konusunda zayıf iddialara dayanarak seyircisini yanıltan Amerikan medyasına yüklenmişti.


ABD askeri uçağının Japonya açıklarında düşmesinin ardından kayıp 7 kişiden hala iz yok

Fotoğrafın sağında, denize düşen ABD askeri uçağı V-22 Osprey’e ait olduğu düşünülen bir cisim... Nesne, 30 Kasım 2023’te Japonya’nın batısındaki Yakushima Adası açıklarında bir balıkçı teknesinin yanında yüzüyor (Reuters)
Fotoğrafın sağında, denize düşen ABD askeri uçağı V-22 Osprey’e ait olduğu düşünülen bir cisim... Nesne, 30 Kasım 2023’te Japonya’nın batısındaki Yakushima Adası açıklarında bir balıkçı teknesinin yanında yüzüyor (Reuters)
TT

ABD askeri uçağının Japonya açıklarında düşmesinin ardından kayıp 7 kişiden hala iz yok

Fotoğrafın sağında, denize düşen ABD askeri uçağı V-22 Osprey’e ait olduğu düşünülen bir cisim... Nesne, 30 Kasım 2023’te Japonya’nın batısındaki Yakushima Adası açıklarında bir balıkçı teknesinin yanında yüzüyor (Reuters)
Fotoğrafın sağında, denize düşen ABD askeri uçağı V-22 Osprey’e ait olduğu düşünülen bir cisim... Nesne, 30 Kasım 2023’te Japonya’nın batısındaki Yakushima Adası açıklarında bir balıkçı teknesinin yanında yüzüyor (Reuters)

Japonya Sahil Güvenlik birimi dün gece yaptığı açıklamada, ABD askeri uçağı V-22 Osprey’in çarşamba günü Japonya’nın güneyindeki Yakushima Adası yakınında düşmesi sonucu kaybolan yedi ABD Hava Kuvvetleri mensubu hakkında henüz hiçbir bulguya ulaşılamadığını duyurdu.

Fransız Haber Ajansı’na (AFP) göre, uçak düştükten sonra denizde bir kişinin cansız bedenine ulaşıldı. Ancak uçakta bulunan diğer yedi kişiden hiçbiri bulunamadı.

Sahil Güvenlik, olaydan 24 saat sonra yaptığı açıklamada, ‘kayıp kişilerle ilgili herhangi bir delil bulunamadığını’ duyurdu.

Açıklamada, sonarın su altında bir cisim tespit etmesi üzerine kurtarma ekiplerinin perşembe günü dalış yaptığı, ‘ancak denizin dibinde sadece kayaların bulunduğu’ ve operasyonun bugün de devam edeceği belirtildi.

Uçak çarşamba günü içindeki sekiz kişiyle birlikte düşmüştü. Japonya Savunma Bakanı, ölümcül kazanın ardından ülkedeki ABD kuvvetlerinden Osprey uçuşlarının askıya alınmasını istediğini söylemişti.

ABD Hava Kuvvetleri Özel Operasyonlar Komutanlığı, kaza sırasında uçağın Japonya’daki Yokota Hava Üssü dışında ‘rutin eğitim görevinde’ olduğunu ve ‘kazanın nedeninin şu anda bilinmediğini’ açıkladı.

Sahil Güvenlik tarafından yayınlanan fotoğraflarda, Yakushima açıklarındaki sularda alabora olmuş sarı bir cankurtaran botu ve enkaz parçaları görülüyordu. Daha sonra yayınlanan diğer fotoğraflarda uçağın parçaları olduğu düşünülen cisimler görüldü.

Kagoshima eyaletindeki bir acil durum yönetim yetkilisi, AFP’ye verdiği demeçte “Polis, bir Osprey uçağının sol motorunun yandığına dair bir rapor aldı” ifadelerini kullandı.

Japon NHK kanalı bir tanığın şu sözlerini aktardı:

“Osprey’in Yakushima Havaalanı’na doğru uçarken kendi etrafında bir iki tur döndüğünü gördüm. Daha sonra turuncu ışık söndü… 10 saniye geçmemişti ki okyanusa düştü.”

Yakushima Adası, Japonya’nın en güneyindeki Kyushu Adası’nın güneyinde yer alıyor.

Dünkü büyük arama operasyonuna polis ve yerel kurtarma ekiplerinin yanı sıra altı gemi ve iki uçak katıldı.

Kazalar silsilesi

Japonya yakınlarına düşen Osprey uçağı (Balık Kartalı anlamına geliyor) dikey kalkış ve iniş yapabilme yeteneğine sahip. Ayrıca uçağa manevra kabiliyeti kazandırmak için yukarıya doğru yönlendirilebilen veya normal bir uçak gibi yatay olarak uçmak için ileri doğru yönlendirilebilen hareketli kanatları bulunuyor.

Bu uçak, başta nakliye olmak üzere çeşitli görevleri üstleniyor ve Donanma ve Deniz Piyadeleri’nin filosundaki en güzide uçaklardan biri sayılıyor.

Bu kaza, Ağustos ayında kuzey Avustralya’da başka bir Osprey askeri uçağının düşmesinin ardından gerçekleşti. Kaza sonucunda uçaktaki 23 kişiden üç ABD Deniz Piyadesi hayatını kaybetmişti.

Boeing MV-22B Osprey, yerel güçlerin askeri eğitimi sırasında Darwin’in kuzeyindeki Melville Adası’na düşmüştü.

Osprey tip uçakların geçtiğimiz yıllarda yaşadığı çok sayıda kaza nedeniyle seyir güvenliği sicili birçok soruyla karşı karşıya kaldı.

Nisan 2000’de ABD’nin Arizona eyaletinde bir eğitim görevi sırasında meydana gelen başka bir uçak kazasında 19 Deniz Piyadesi hayatını kaybetmişti.

2017 yılında Avustralya’nın kuzey kıyısı açıklarında yüzen bir deniz platformuna inmeye çalışan bir Osprey uçağının bir nakliye gemisinin uç kısmına çarparak düşmesinin sonucunda da üç Deniz Piyadesi hayatını kaybetmişti.

Dün Japonya Savunma Bakanı Kihara Minoru, son olaydan sonra tekrar ABD ordusundan uçuşları askıya almasını istedi.

Bakanın talebi, Japonya’daki ABD Kuvvetleri Komutanı Ricky N. Rupp ile yaptığı görüşmeden önce geldi. Bakan ülkesinin, ABD kuvvetlerinden, ‘arama kurtarma operasyonları hariç, güvenlikleri teyit edilene kadar’ bu uçakların uçuşlarını durdurmalarını istediğini söyledi.

Japonya’da yaklaşık 54 bin asker bulunduran ABD Ordusu, uçuşların askıya alınması talebiyle ilgili henüz bir yorumda bulunmadı.

Japonya hükümet sözcüsü Hirokazu Matsuno, Japon ordusunun Osprey uçağının uçuşlarını ‘güvenliği teyit edilene kadar’ askıya aldığını, kazadan dolayı üzüntü duyduğunu ve başsağlığı dilediğini duyurdu.


IGAD zirvesinde Sudan'a ilişkin ne gibi beklentiler var?

Kenya Devlet Başkanı William Ruto ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan Nairobi'de bir araya geldi. (arşiv)
Kenya Devlet Başkanı William Ruto ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan Nairobi'de bir araya geldi. (arşiv)
TT

IGAD zirvesinde Sudan'a ilişkin ne gibi beklentiler var?

Kenya Devlet Başkanı William Ruto ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan Nairobi'de bir araya geldi. (arşiv)
Kenya Devlet Başkanı William Ruto ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan Nairobi'de bir araya geldi. (arşiv)

Sudan'daki savaşı durdurmayı görüşmek üzere Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) grubu devlet başkanları zirvesinin Cibuti’de gerçekleşmesi bekleniyor. Bu zirve, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ın Kenya Devlet Başkanı William Ruto ve IGAD’ın mevcut oturumuna başkanlık eden Cibuti Cumhurbaşkanı Ömer İsmail Guelleh ile yaptığı ayrı ayrı görüşmelerin ardından kararlaştırıldı.

Şarku’l Avsat’a konuşan analist ve siyasetçiler, Cibuti zirvesinin, insani yardımların ulaştırılmasını sağlayacak bir ateşkese ulaşmak ve bir sonraki adımın önünü açmak için Suudi Arabistan ve ABD tarafından arabuluculuk yapılan Cidde Müzakereleri görüşmelerini destekleyeceğini umuyor. Bu görüşmelerde de Sudan'daki siyasi krize sürdürülebilir çözümler bulunması, savaşın sona ermesini takip eden aşamaya liderlik edecek bir geçiş dönemi sivil hükümetinin kurulması, geçiş döneminin sonunda özgür ve adil seçimlere hazırlanılması öngörülüyor.

Eski bakan ve Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu'nun (Tekaddüm) önde gelen liderlerinden Halid Ömer, Yusuf Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “IGAD zirvesi, savaşı sona erdirmek ve kapsamlı bir barışa ulaşmak amacıyla Sudan'daki siyasi süreç için bir çerçeve belirleme meselesini tartışacak” dedi.

Yusuf, “önümüzdeki siyasi sürecin Sudanlılar tarafından sahiplenilmesi ve yönetilmesinin” önemli olduğuna inanıyor. Sürecin Afrika Birliği (AfB) ve IGAD tarafından Cidde Müzakereleri girişimi ile tamamlayıcı ve uyumlu bir şekilde kolaylaştırılmasını memnuniyetle karşıladığını ifade eden Yusuf, “Cidde Platformu, etkin gözetim mekanizmaları yoluyla düşmanlıkların sona erdirilmesi için gerçek bir fırsat yaratmaktadır” dedi.

Yusuf, Tekaddüm’ün önümüzdeki günlerde AfB liderleri, uluslararası ve bölgesel aktörlerle paylaşılacak bir ‘savaşı sona erdirme yol haritası’ önerdiğini açıkladı. Yusuf, “Bu girişim, müzakere platformunun nasıl birleştirileceği, savaşı durdurmaya yönelik adımların nasıl hızlandırılacağı, insani felaketin nasıl ele alınacağı, sürdürülebilir barış ve gerçek bir demokratik dönüşüm yoluyla Sudan krizinin köklerine nasıl inileceği konusunda pratik fikirler sunmaktadır” ifadelerini kullandı.

Siyasi analist Muhammed Latif, aralık ayının ilk haftasında düzenlenmesi beklenen zirveden neler çıkabileceğine ilişkin olarak Şarku’l Avsat’a şu açıklamalarda bulundu:

Zirve, eski Başbakan Abdullah Hamduk'un davetinden istifade ederek Sudan'daki sivil eğilimleri destekleyebilir. Eğer davet edilmesi hakkındaki haberler doğruysa, bunun uygulanması sivil güçlerin gidişatında bir ivme anlamına geliyor.

Latif ayrıca, üyeleri arasındaki ortak noktalar ışığında IGAD'ın “Sudan'ın kuvvetleri ayırmak ya da sivillerin güvenliğini sağlamak için ihtiyaç duyabileceği kuvvetlerin oluşturulmasında, özellikle de bölgedeki bazı ülkelerde bulunan ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) güçlerinin yanı sıra Sudan'daki Etiyopya kuvvetlerinin deneyimi dikkate alınırsa” önemli bir rol oynayabileceğine işaret ediyor.

Acil durum zirvesi, Sudan ordusu ile IGAD arasındaki sürtüşmenin sona ermesi olarak değerlendiriliyor. Bu anlaşmazlık, geçtiğimiz haziran ayında, IGAD’ın ‘Cibuti, Etiyopya, Kenya ve Güney Sudan'dan’ oluşan dörtlü bir komite oluşturulduğunu açıklamasının ardından patlak vermişti. IGAD, Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) arasında sivilleri korumak için bir Afrika gücü konuşlandırma olasılığını görüşmek üzere doğrudan bir toplantı çağrısında bulundu. Ancak ordu, bu çağrıyı ülkenin egemenliğine müdahale olarak değerlendirdiği için reddetti ve IGAD'ı boykot etmekle tehdit etti.

Burhan, geçtiğimiz iki hafta boyunca, bazılarını ‘tarafsız’ olmamakla nitelendirdiği IGAD üyeleri ‘Kenya, Etiyopya, Cibuti ve Eritre'ye’ yaptığı ziyaretlerle gözlemcileri şaşırttı. Burhan, Kenya Devlet Başkanı William Ruto ile görüşmesinin ardından üye devletlerin başkanlarıyla krizi sona erdirmek ve Sudan'daki savaşı durdurmak için net bir yol haritası geliştirmek üzere zirve düzenleme konusunda anlaştıklarını duyurdu.


Beyaz Saray, Kudüs'teki 'terör saldırısını' kınadı

30 Kasım 2023'te Kudüs'ün girişindeki bir otobüs durağında Hamas'a bağlı silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürülen Haham Hakimi Elimelech Wasserman'ın cenazesi için bir araya gelen kalabalık ( Reuters)
30 Kasım 2023'te Kudüs'ün girişindeki bir otobüs durağında Hamas'a bağlı silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürülen Haham Hakimi Elimelech Wasserman'ın cenazesi için bir araya gelen kalabalık ( Reuters)
TT

Beyaz Saray, Kudüs'teki 'terör saldırısını' kınadı

30 Kasım 2023'te Kudüs'ün girişindeki bir otobüs durağında Hamas'a bağlı silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürülen Haham Hakimi Elimelech Wasserman'ın cenazesi için bir araya gelen kalabalık ( Reuters)
30 Kasım 2023'te Kudüs'ün girişindeki bir otobüs durağında Hamas'a bağlı silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürülen Haham Hakimi Elimelech Wasserman'ın cenazesi için bir araya gelen kalabalık ( Reuters)

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, ABD yönetiminin Kudüs'te üç kişinin ölümüyle sonuçlanan ve Hamas hareketi tarafından üstlenilen ‘terör saldırısını’ kınadığını söyledi.

Kirby konuyla ilgili açıklamasında, bu terör saldırısını şiddetle kınadıklarını ifade ederek, saldırının ‘Hamas'ın İsrail halkına ve İsrail devletine yönelik oluşturduğu tehdidin yeni bir örneğini’ oluşturduğunu aktardı.


Biden: Gazze halkının acil insani ihtiyaçlarını karşılamaya kararlıyız

Biden: Gazze halkının acil insani ihtiyaçlarını karşılamaya kararlıyız
TT

Biden: Gazze halkının acil insani ihtiyaçlarını karşılamaya kararlıyız

Biden: Gazze halkının acil insani ihtiyaçlarını karşılamaya kararlıyız

ABD Başkanı Joe Biden, dün (Perşembe) yaptığı açıklamada Amerika Birleşik Devletleri'nin Filistinlilerin acil insani ihtiyaçlarını karşılamaya olan kararlılığını yineledi.

Başkan Biden, "X" platformundaki hesabında, ülkesinin dünya genelinde Gazze'ye acil yardım çabalarını hızlandırmaya devam edeceğini belirtti.

Öte yandan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede, Güney Gazze'de insani ihtiyaçların göz önünde bulundurulması ve sivil halkın korunması gerektiğini vurgulayarak, herhangi bir askeri operasyon öncesinde insani ihtiyaçların karşılanması gerektiğini dile getirdi.

ABD Dışişleri Bakanı yaptığı açıklamada, İsrail ile Hamas arasındaki bu sabah (Cuma) sona ermesi planlanan geçici ateşkesin uzatılması çağrısında bulundu. Bilinken, Tel Aviv'de gazetecilere "Bu yolun ilerlemesini istediğimiz açık... Sekizinci gün ve daha fazlasını istiyoruz."iİfadelerini kullandı.