Endonezya, ASEAN'ın ilk ortak tatbikatına ev sahipliği yapıyor

Endonezya askerleri ortak tatbikatların açılış töreninde (Reuters)
Endonezya askerleri ortak tatbikatların açılış töreninde (Reuters)
TT

Endonezya, ASEAN'ın ilk ortak tatbikatına ev sahipliği yapıyor

Endonezya askerleri ortak tatbikatların açılış töreninde (Reuters)
Endonezya askerleri ortak tatbikatların açılış töreninde (Reuters)

Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) orduları, örgütün askeri cunta liderlerine uyguladığı yasağa rağmen bugün (Salı) Endonezya'da ilk ortak tatbikatlarına başladı.

ASEAN ülkeleri daha önce de çok uluslu savunma tatbikatlarına katılmıştı ancak yetkililer, bu tatbikatın bölgede son yaşanan bazı sorunlarla birlikte aynı döneme denk gelmesinden ötürü önem arz ettiği ifade ediyor.

Endonezya Genelkurmay Başkanı Yudo Margono, Batam Adası'nda gazetecilere verdiği demeçte "Saflarımızı birleştirerek, bölge halkının çıkarları doğrultusunda istikrarı koruyabiliriz" dedi.

Margono ayrıca, örgütteki her ülkeden güçlerin beş gün süren 'ASEAN Dayanışma Tatbikatlarına' katılacağına dikkati çekti. 



Ukrayna: Rus ordusunda ölenlerin sayısı 276 bin 990'a yükseldi

Ukraynalı askerler Donetsk bölgesindeki Rus kuvvetlerine 2S1 Gvozdika kundağı motorlu obüsle ateş açtı (Reuters)
Ukraynalı askerler Donetsk bölgesindeki Rus kuvvetlerine 2S1 Gvozdika kundağı motorlu obüsle ateş açtı (Reuters)
TT

Ukrayna: Rus ordusunda ölenlerin sayısı 276 bin 990'a yükseldi

Ukraynalı askerler Donetsk bölgesindeki Rus kuvvetlerine 2S1 Gvozdika kundağı motorlu obüsle ateş açtı (Reuters)
Ukraynalı askerler Donetsk bölgesindeki Rus kuvvetlerine 2S1 Gvozdika kundağı motorlu obüsle ateş açtı (Reuters)

Ukrayna ordusu bugün, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının başladığı 24 Şubat 2022'den bu yana öldürülen Rus askerlerinin sayısının yaklaşık 276 bin 990 askere yükseldiğini ve bunlardan 320'sinin sadece dün hayatını kaybettiğini duyurdu.

Ulusal Haber Ajansı Ukrainform’a göre, bu rakamlar Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı'nın sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki sayfasında yayınlandı.

Açıklamada, Ukrayna kuvvetlerinin 4 bin 675 tankı, 8 bin 950 zırhlı muharebe aracını, 6 bin 373 topçu sistemini, 792 çok namlulu roketatar sistemini ve 534 hava savunma sistemini imha ettiği bildirildi.

Ayrıca 315 uçak, 316 helikopter, 4 bin 948 insansız hava aracı, bin 529 seyir füzesi, 20 savaş gemisi, 1 denizaltı, 8 bin 792 araç ve yakıt tankı ve 927 özel teçhizat imha edildi.


Bulgaristan, “defolu” S-300 füzelerini Ukrayna’ya verecek

(AA)
(AA)
TT

Bulgaristan, “defolu” S-300 füzelerini Ukrayna’ya verecek

(AA)
(AA)

Bulgaristan ulusal radyosu BNR'nin haberine göre Parlamento, eski Rus yapımı S-300 füzelerinin Ukrayna’ya verilmesini öngören tasarıyı kabul etti.

İktidar koalisyonunu oluşturan, NATO ve AB yanlısı Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar Partisi (GERB), Değişime Devam (PP) ve Demokratik Bulgaristan (DB) partileri ile koalisyona katılmayan, üyelerinin çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) partisi, tasarıya destek verdi.

Rusya yanlısı, eski Komünist Partinin çizgisinde siyaset yürüten muhalif Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), tasarıya tepki göstererek oylama öncesi oturumu terk etti.

Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşta Moskova’yı destekleyen popülist Yeniden Doğuş Partisi de karara karşı çıktı.

Muhalefet partileri, oturumun açık olan ilk bölümünde Savunma Bakanı Todor Tagarev’in istifasını istedi.

BSP milletvekilleri Atanas Zafirov, “Şimdi sözde ‘defolu’ oldukları gerekçesiyle S-300 füzelerimizi veriyoruz. Sonra ‘roketlerimiz kalmadı’ diye tüm S-300 sistemlerimizi de vereceğiz” dedi.

Genelkurmay Başkanı General Eftim Eftimov, açıklamasında, “Elimizdeki imkanlar ile onarımı olanaksız olan füzeler, S-300 mevcudumuzun yüzde 3-5’ini oluşturuyor" diye konuştu.

Eftimov, hibe edilecek füzelerin eksikliğinin Bulgaristan’ın güvenliğini olumsuz etkilemeyeceğine işaret ederek "Bu füzeleri sadece Rusya onarabilirdi. Savaştan dolayı bu artık imkansız. Defolu füzelerin saklanması askeri personelimize tehdit oluşturabilir” ifadesini kullandı.

Bulgaristan daha önce de Kiev’e eski ancak hiç kullanılmamış 100 zırhlı araç ve mühimmat vermişti.


Ukrayna'dan çarpıcı iddia: "Rusya'nın kullandığı İran drone'larında Avrupalı firmaların parçaları var"

Tahran yönetimi, Şahid drone'larını Ukrayna savaşı başlamadan önce Rusya'ya sattıklarını, savaşta  Kremlin'e silah tedarik etmediklerini savunmuştu (Reuters)
Tahran yönetimi, Şahid drone'larını Ukrayna savaşı başlamadan önce Rusya'ya sattıklarını, savaşta Kremlin'e silah tedarik etmediklerini savunmuştu (Reuters)
TT

Ukrayna'dan çarpıcı iddia: "Rusya'nın kullandığı İran drone'larında Avrupalı firmaların parçaları var"

Tahran yönetimi, Şahid drone'larını Ukrayna savaşı başlamadan önce Rusya'ya sattıklarını, savaşta  Kremlin'e silah tedarik etmediklerini savunmuştu (Reuters)
Tahran yönetimi, Şahid drone'larını Ukrayna savaşı başlamadan önce Rusya'ya sattıklarını, savaşta Kremlin'e silah tedarik etmediklerini savunmuştu (Reuters)

Ukrayna, Rusya'nın savaşta kullandığı iddia edilen İran yapımı drone'larda, Avrupa'daki firmaların ürettiği parçaların yer aldığını öne sürdü. 

İddia, Kiev yönetiminin ağustosta G7 ülkelerine gönderdiği ve Birleşik Krallık'ın (BK) önde gelen gazetelerinden Guardian'ın incelediği bir belgede ortaya atıldı. 

47 sayfalık belgede, söz konusu drone'larla haziran-ağustos arasında Ukrayna'daki noktalara yaklaşık 600 saldırı düzenlendiği savunuldu.

Belgede, İran yapımı Şahid-131'de 52, Şahid-136'daysa 57 adet elektronik aksamın Batılı firmalar tarafından üretildiğinin saptandığı ileri sürüldü.

Söz konusu parçaların ABD, BK, Kanada ve Japonya'da yer alan firmaların yanı sıra Avrupa'da Fransa, Almanya, İsviçre, Hollanda ve İtalya'daki şirketler tarafından üretildiği savunuldu. 

Belgede ayrıca İran'ın ithal ettiği parçaların Türkiye, Hindistan, Kazakistan, Özbekistan, Vietnam ve Kosta Rika üzerinden gönderildiği de iddia edildi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in emriyle geçen yıl 24 Şubat'ta başlayan savaşta ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler, İran'ı Rusya'ya silah satmakla suçlamıştı. 

Tahran yönetimiyse iddiaları defalarca reddetmişti. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 18 Eylül'deki açıklamasında, Washington yönetiminin iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, "Biz Ukrayna'daki savaşa karşıyız. Eğer ellerinde Rusya'ya silah ya da drone gönderdiğimize dair belge varsa göstersinler"demişti.

Öte yandan Kiev'in hazırladığı belgede, Şahid-136 ve Şahid-131 drone'larının başkent Tahran'dan Hazar Denizi'nin güney kıyısındaki Amirabad Limanı'na, oradan da Rusya'ya bağlı özerk bir cumhuriyet olan Dağıstan'ın başkenti Mahaçkale'ye gönderildiği öne sürüldü.

Rusya'nın İran'la silah tedariki bağlantısını gizlemek cihazlara Geranium-1 ve Geranium-2 adlarını verdiği de iddia edildi. Buna ek olarak Tahran ve Kremlin'in Şahid-136 drone'unun hızını ve menzilini geliştirmek için ortak çalışma yürüttüğü de savunuldu.

Belgede adı geçen firmalardan İsviçre merkezli STMicroelectronics'ten yapılan açıklamada "Dünya çapında 200 binden fazla müşteriyle çalışıyoruz ve ürünlerimizin amaçları dışında kullanılmasına izin vermiyoruz" dendi.

BK merkezli TI Fluid Systems, Guardian'ın yorum talebine yanıt vermezken, Alman firması Infineon Technologies AG, hiçbir şekilde İran'a parça satmadıklarını ve Rusya'daki faaliyetlerini geçen yıl martta sonlandırdıklarını bildirdi.

Hollandalı NXP Semiconductor şirketinden yapılan açıklamadaysa "Ürünlerimizin Rus ve İran yapımı silahlarda kullanılmasını onaylamıyoruz" dendi. 

Independent Türkçe


İspanya'da azınlık hükümeti kurmak isteyen PP lideri Feijoo ilk turda güvenoyu alamadı

(AA)
(AA)
TT

İspanya'da azınlık hükümeti kurmak isteyen PP lideri Feijoo ilk turda güvenoyu alamadı

(AA)
(AA)

Mecliste iki gün süren güvenoyu oturumlarının ardından mutlak çoğunluğun (176) gerekli olduğu ilk tur oylamada, Feijoo'nun kurmak istediği PP azınlık hükümeti için 172 "evet", 178 "hayır" oyu çıktı.

Feijoo'ya 137 milletvekili olan partisi PP'nin yanı sıra, 33 milletvekili olan aşırı sağ görüşlü Vox ve 1'er milletvekili olan Kanarya Koalisyonu (CC) ile Navarra Halk Birliği (UPN) destek verdi.

Bu sonuca göre, Feijoo güvenoyu alamazken, süreç gereği basit çoğunluğun (evet sayısının hayır ve çekimserden daha fazla olması) yeterli olacağı ikinci ve son tur güven oylaması 48 saat sonra, 29 Eylül'de yapılacak.

İkinci turda da sonucun değişmemesi ve PP liderinin hükümet kurma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması öngörülüyor.

Hükümet kurulması ayrılıkçı Katalan siyasetçilere getirilecek affa bağlı

İspanya'da 23 Temmuz seçimleri sonrasında oluşan Meclis aritmetiğine göre tek olasılık, Bask ve Katalan siyasi partilerin dışarıdan desteğiyle Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve sol görüşlü 17 siyasi birleşimiyle kurulan Sumar arasında azınlık sol koalisyon hükümeti kurulması olarak görülüyor.

Mecliste 7'şer milletvekilleri olan Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) ve Katalonya için Birlik (Junts) partileri, PSOE-Sumar koalisyon hükümetine destek vermek için 1 Ekim 2017'de Katalonya'da yasa dışı olarak yapılan bağımsızlık referandumu süreci sonrasında hüküm giyen ya da haklarındaki hukuki süreç devam eden Katalan siyasetçiler için ilk olarak af çıkartılmasını daha sonra da İspanyol devleti ile anlaşmalı bir referandumun zemininin hazırlanmasını istedi.

Affın, PSOE lideri ve şimdiki Başbakan Pedro Sanchez'in Meclisten güvenoyu almadan önce çıkartılmasını şart koşan ERC ve Junts, ayrıca yeni hükümetten Katalonya'da İspanyol devletiyle anlaşmalı bir bağımsızlık referandumu yapılmasına izin verecek yasal düzenlemeleri 2027'ye kadar tamamlamasını talep ediyor.

Sanchez, şimdiye kadar yaptığı açıklamalarda, "Katalonya'daki normalleşme sürecine sadık kalacağım" ve "Sol hükümet kurulacak" diyerek olası bir affa sıcak baktığının işaretlerini vermişti.

Katalanlar için çıkartılması planlanan affın anayasaya uygunluğu en çok tartışılan ve halen belirsizliğini koruyan konu olurken, bu affın kimleri, hangi koşullarda kapsayacağına ilişkin kamuoyuyla şu ana kadar hiçbir bilgi paylaşılmadı.

Senato'da çoğunluğu olan PP ile aşırı sağcı Vox partileri, affın çıkartılmaması için tüm demokratik araçları kullanacaklarını duyurdu.

İspanya'daki siyasi takvime göre Feijoo'nun, 29 Eylül'de de güvenoyu alamaması halinde Kral 6. Felipe'nin Meclisteki siyasi partilerin liderleriyle görüşmesi ve hükümeti kurma görevini bu kez Sanchez'e vermesi öngörülüyor.

Ülkede 27 Kasım'a kadar hükümet kurulamazsa parlamento feshedilerek İspanyollar tekrar sandık başına gitmek zorunda kalacak.


Blinken ve Aliyev, Karabağ'daki durumu telefonda görüştü

(AA)
(AA)
TT

Blinken ve Aliyev, Karabağ'daki durumu telefonda görüştü

(AA)
(AA)

Azerbaycan Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada, Blinken'in Aliyev'i telefonla aradığı, görüşmede Ermenistan silahlı kuvvetlerine yönelik antiterör operasyonunun ardından Azerbaycan'ın Karabağ bölgesindeki mevcut durumuna ilişkin görüş alışverişinde bulunulduğu bildirildi.

Aliyev görüşmede, 24 saatten kısa sürede tamamlanan operasyonda sadece askeri tesislerin hedef alındığını, sivil halkın zarar görmediğini bildirdi.

Yasa dışı Ermeni silahlı kuvvetlerinin silahsızlandırıldığı ve Azerbaycan topraklarından çıkarıldığını belirten Aliyev, son 5 günde yüzlerce askeri teçhizat, silah ve mühimmata el konulduğunu hatırlattı.

Aliyev, Azerbaycan'daki yabancı misyon temsilcileri ile Birleşmiş Milletler (BM) Mukim Koordinatörlüğünün temsilcisinin el konulan silahları yerinde incelediğini kaydetti.

Ülkedeki diğer azınlıklar gibi Karabağ'da yaşanan Ermenilerin haklarının da ülke yasaları ve uluslararası yükümlülükler çerçevesinde sağlanması amacıyla çalışmaların yapıldığını bildiren Aliyev, Azerbaycanlı devlet yetkilileri ve Ermeni nüfusunun temsilcileri arasında entegrasyon konularında müzakerelerin yürütüldüğünü, Ermeni sakinlere Azerbaycan devleti tarafından yardım gönderildiğini ve bölgedeki altyapının onarıldığını bildirdi.

Aliyev, Ermeni sakinlere yardım sağlanması yönünde Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) ile işbirliği yürütüldüğü, BM Mukim Koordinatörlüğünün yakın zamanda Azerbaycan'ın Karabağ bölgesine ziyaretini organize etmeye hazır olduklarını belirtti.

Blinken ise durumdan duyduğu endişeyi dile getirerek bölgede istikrarın sağlanmasının ve yerel Ermenilerle diyalog kurulmasının önemli olduğunu söyledi.


Afrika ülkelerinde askeri darbelerden sonra neler değişti?

Nijer'deki askeri darbenin en belirgin kurbanları öğrenciler oldu (AFP)
Nijer'deki askeri darbenin en belirgin kurbanları öğrenciler oldu (AFP)
TT

Afrika ülkelerinde askeri darbelerden sonra neler değişti?

Nijer'deki askeri darbenin en belirgin kurbanları öğrenciler oldu (AFP)
Nijer'deki askeri darbenin en belirgin kurbanları öğrenciler oldu (AFP)

Hatice et-Tayyib 

Sahel ülkeleri, birçok ülkenin temellerini sarsan ve bölgedeki birçok ülkede yönetim rejimlerinin bir gecede değişmesine neden olan askeri darbelerin ardından birçok gelişmenin, iç ve dış değişimin etkisi altında yaşıyor.

Eski sömürge gücü olan Fransa, birçok ülkede nüfuzunu kaybetti ve güçleri Mali ve Burkina Faso'dan atıldı. Paris, Nijer'de de aynı metodu izliyor.

Ayrıca şu anda Batı Afrika'da olup biten her şeyin ana oyuncusu olan Rusya gibi, durumdan yararlanan yeni ittifaklar ve uluslararası güçler de ortaya çıktı. 

İç düzeyde ise Sahel ülkeleri, son iki yılda bölgenin tanık olduğu bir dizi darbeden etkilendi. Anayasanın askıya alınması, partilerin, özellikle de hükümet çalışmalarını izleyen ve eleştiren muhalefetin rolünün azalmasına yol açtı.

Ordu, egemenlik pozisyonlarının çoğunluğunun kontrolünü ele geçirdi ve hükümet portföylerine el koydu.

Daha önce geçerli olan anayasa kanunlarının askıya alınmasının bir sonucu olarak medya özgürlüğü de önemli ölçüde azaldı.

Güvenlik açısından, darbelerin gerçekleştiği ülkeler terör saldırılarında benzeri görülmemiş bir artışla karşı karşıya kaldı ve silahlı gruplar, darbe durumundan ve Sahel'in geniş bölgelerindeki istikrar eksikliğinden yararlanarak kuzey ve doğu Burkina Faso, Batı Nijer ve Kuzey Mali’de kanlı saldırılar gerçekleştirdi.

Bu saldırılar yüzlerce kişinin ölümüne, okulların kapatılmasına ve binlerce kişinin yerinden edilmesine yol açtı; ordunun siyasi meselelerle meşgul olması ve terörle mücadele ve güvenliği sağlama şeklindeki temel misyonunu ihmal etmesi nedeniyle devletin kırılgan ve istikrarsız bölgelerdeki varlığı azaldı.

Şiddetin yayılması ve özgürlüklerin azalmasının yanı sıra, askeri darbeler Batı Afrika bölgesindeki birçok ülkenin ekonomisini de etkiledi.

Maden işletmeciliği alanında çalışan uluslararası şirketler faaliyetlerini durdururken, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun (ECOWAS) darbelere tanık olan ülkelere uyguladığı abluka, gayri safi yurt içi hasılanın düşmesine ve fiyatların rekor seviyelere çıkmasına neden oldu.

Fransız etkisi

Sayısı 5 bin olduğu tahmin edilen Barkhane kuvvetlerinin 11 yıllık askeri varlığının ardından Mali'den çekilmesiyle başlayan Batı Afrika bölgesinin tanık olduğu askeri darbe dalgasında en büyük kaybedenin Fransa olduğu düşünülüyor.

İki taraf arasındaki anlaşmazlık Fransa'nın Bamako büyükelçisinin sınır dışı edilmesine kadar vardı.

Daha sonra geçen yılın ekim ayında gerçekleşen askeri darbe sonrasında Fransız kuvvetlerinin topraklarını terk etmesini talep eden Burkina Faso'da da aynı durum tekrarlandı.

Son olarak Nijer'de ordu, geçen 27 Temmuz darbesinden sonra Fransız kuvvetlerinin çekilmesini ve kontrol ettiği askeri üslerin Nijerya ordusuna devredilmesini talep etti.

Paris'in şiddetle karşı çıktığı, hatta Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun yardımıyla Nijer'e askeri saldırı tehdidinde bulunduğu askeri darbelerin ardından Fransız yatırımları Afrika Sahel bölgesinde önemli fırsatları kaybetti.

Uzmanlar, ECOWAS tarafından uygulanan ablukanın, ister abluka ve yaptırımların uygulandığı ülkeler olsun, ister bu ülkelerden bazı ürünleri ithal eden komşu ülkeler olsun, Batı Afrika ülkelerinin ekonomilerinin çoğunluğu üzerinde kötü bir etki yarattığına inanıyor.

Uzmanlar, ECOWAS'ın ihracat ve ithalat için deniz limanı bulunmayan ve komşu ülkelere bağımlı ülkelere yönelik ekonomik yaptırımlarının, fiyatlarda benzeri görülmemiş bir artışa, Afrika kıyılarının birçok bölgesinde yoksulluğun, işsizliğin ve gıda güvensizliğinin yayılmasına neden olduğuna dikkat çekiyor.

Ekonomi ve terörizm arasında

Nijeryalı araştırmacı Yahya eş-Şeyh Ahmed, Sahel'deki askeri darbelerden en çok etkilenen alanın eğitim sektörü olduğunu ve şiddet eylemleri, terör ve nüfusun yerinden edilmesi nedeniyle bin 500'den fazla okulun kapatıldığını söylüyor.

Ahmed, "Okulların kapatılması başka bir riski de beraberinde getiriyor. O da terör gruplarının öğrencileri saflarına çekmesi. Terör grupları hala özellikle Nijer, Mali ve Burkina Faso sınırındaki 'üç sınır' olarak bilinen bölgede kaderine terk edilen izole köy sakinlerini baştan çıkarabilecek kapasitede. Bu bölge düzenli olarak El Kaide ve DEAŞ bağlantılı terörist grupların saldırılarına maruz kalıyor."

Şeyh Ahmed, Independent Arabia'ya verdiği röportajda, darbelerin ardından terör saldırılarının yoğunlaşmasının silahlı grupların demokratik, askeri, hatta otoriter rejimler arasında ayrım yapmadan sivilleri ve askeri personeli öldürerek terörünü sürdürmeye devam edeceğine dair bir mesaj olduğunu söyledi.

Bu grupların, zekat toplamayı dayatarak, hayvan çalarak, kabileler arasındaki eski gerilimi tırmandırarak ve çok sayıda katliam gerçekleştirerek Sahel’deki izole köy sakinlerinin durumuna yeni bir sefalet kattığını belirtiyor.

Mali'deki darbecilerin "üç sınır" bölgesinde yeniden tutunma çabalarının, silahlı grupların buradaki savunmasız sivillere yönelik şiddetini artıracağını ve bu durumun söz konusu gruplara zarar vermek yerine toplumsal uyumsuzluğu körükleyeceğini söyledi. Nijeryalı araştırmacı, "Şu anda Sahel'de yapılabilecek en iyi şey aşırı silahlı grupları hedef alan askeri ve güvenlik operasyonları sonrasında keyfi tutuklamaları ve yasa dışı infazları durdurmak" dedi.

Yahya eş-Şeyh Ahmed sözlerini şöyle sürdürdü: 

Askeri rejimlere zarar veren bu hukuk dışı eylemlerin durdurulması gerekiyor. Güvenlik durumunun kötüleşmesi, terör saldırılarının sıklığının artması ve ordunun teröristlerle mücadele edememesi nedeniyle kamuoyunun orduya duyduğu öfke, yürürlükteki yasaları bize unutturmamalı ve tutuklamalar ve yargılamalar yasal olarak yürütülmeli.

Ordunun daha iyi askeri teçhizatla desteklenmesi, yolsuzluğa bulaşanların tutuklanması ve yerel ekonomilere önem verilmesi gerektiğini belirten Ahmed, Afrika'nın en fakir ve en kanlı bölgelerinden biri olan Sahel bölgesindeki ülkeler arasında güvenlik, savunma ve dış politikaya ilişkin konularda işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Independent Arabia - Independent Türkçe


Küresel şirketlerin yüzde 40'a yakını Rusya'dan ayrıldı

(AA)
(AA)
TT

Küresel şirketlerin yüzde 40'a yakını Rusya'dan ayrıldı

(AA)
(AA)

Avrupa Parlamentosu Milletvekili Moritz Körner, geçen hafta Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'na uygulanan yaptırımlara rağmen "kaç Batılı firmanın Rusya'da faaliyetlerini sürdürdüğüne" yönelik soru önergesi iletti.

AB Komisyonu ise Körner'in sorusunu ABD'deki Yale Yönetim Okulu İcra Liderliği Enstitüsü'nün verilerine dayanarak yanıtlarken uluslararası şirketlerin sadece yüzde 40'ının Rusya'dan ayrılmaya karar verdiğini bildirdi.

Bu durum, AB Komisyonu'nun soru önergesine verdiği yanıtta dayanak yaptığı Yale Yönetim Okulu İcra Liderliği Enstitüsü'nün konuya ilişkin tuttuğu veri tabanını yeniden gündeme getirdi.

AA'nın haziran ayında söz konusu veri tabanında konuya ilişkin yaptığı araştırmada, savaş öncesi Rusya'da faaliyet gösteren uluslararası 1.500'ü aşkın şirketten 525'inin faaliyetlerini tamamen durdurduğu belirlendi. 555'inin ise kısmen veya normal şekilde ülkede faaliyetlerini sürdürdüğü ortaya çıkmıştı. Veri tabanına göre halihazırda faaliyetlerini tamamen durduran şirketlerin sayısı 535'e çıkarken, 547'sinin kısmen veya normal şekilde işlerine devam ettiği görülüyor.

Veri tabanı 28 Şubat 2022'den bu yana tutuluyor

AB Komisyonu'nun referans gösterdiği Yale Yönetim Okulu İcra Liderliği Enstitüsü'nün 28 Şubat 2022'den beri yayınladığı veri tabanında, okul mantığı kullanılarak oluşturulan A, B, C, D ve F listesi kapsamında, uluslararası şirketlerin Rusya'daki konumu "ülkeden tamamen çıkanlar", "Rusya'daki faaliyetlerini geçici olarak durdurmasına veya askıya almasına rağmen ülkeye geri dönüş kapısını açık bırakanlar", "Rusya'da bazı iş kollarını sürdürmesine karşın önemli ölçüde faaliyetini sonlandıranlar", "işlerini sürdürürken gelecek yatırımlarını veya büyümeyi erteleyerek zaman satın alanlar" ve "normal şekilde işlerine devam eden şirketler" kategorisine ayrıldı.

Buna göre, Rusya'dan tamamen çıkanların olduğu A kategorisinde 535, faaliyetlerini geçici durduran veya askıya alanları oluşturan B kategorisinde 504, bazı iş kollarını sürdürenlerin olduğu C kategorisinde 156, zaman satın alanları oluşturan D kategorisinde 175 ve işlerine normal şekilde devam eden F kategorisinde ise 216 şirket bulunuyor.

Toplamı 1.500'ü aşan bu şirketlerin üçte ikisini Batılı, kalan kısmını çok uluslu şirketler oluşturuyor. Bu şirketler arasında C, D ve F kategorisindeki 547 şirket, kısmen veya normal şekilde Rusya'daki faaliyetlerini sürdürüyor.

Veriler, özellikle Batılı şirketlerin savaşın hemen ardından Rusya'dan çekileceklerine yönelik hızla yaptıkları açıklamaların uygulamaya aynı şekilde yansımadığını ve savaşın başından bu yana geçen 20 aylık sürede çok sayıda şirketin ülkedeki faaliyetlerini sürdürdüğünü gösteriyor.

Rusya'da varlığını sürdürenlerde ABD'li ve Alman şirketler öne çıkıyor

Almanya'dan 26, Fransa'dan 24, ABD'den 23, İtalya'dan 12, Avusturya'dan 8, İspanya'dan 5, İngiltere'den 4 ve İsviçre'den 3 şirket, Batılı ülkelerin yaptırımlarına rağmen Rusya'da her zamanki gibi işlerine devam ediyor. Rusya'da geleceğe yönelik büyüme planlarını erteleyerek "zaman satın alanlar" arasında ise ABD'den 47, Almanya'dan 20, Fransa'dan 12, İtalya'dan 9, Avusturya'dan 7, İngiltere ve İsviçre'den 9'ar şirket bulunuyor.

54 ABD'li, 19 Alman, 12 İsviçreli, 6 Fransız, 5 İtalyan, 5 İngiliz ve 2 Avusturyalı şirket ise Rusya'da bazı iş kollarını sürdürmeye devam edenler arasında.

Rus basınında yer alan haberlere göre, Rusya'da kalan ilk 100 Batılı şirketin 2022'deki karları 2021'e göre yüzde 54 artarak 1,1 trilyon rubleye (13,2 milyar dolar) ulaştı. Söz konusu şirketler, 2022'de yaklaşık 288 milyar ruble (3,5 milyar dolar) kurumlar vergisi ödedi. Alman şirketlerin ödediği kurumlar vergisi ise 402 milyon dolar oldu.

İlk 100 Batılı şirket tarafından Moskova'ya sağlanan vergi geliri, Rusya'nın bütçe gelirlerinin yüzde 1'ine denk gelirken, en büyük yabancı kurumsal vergi mükellefleri sırasıyla 40 milyar ruble, 47 milyar ruble ve 55 milyar ruble ödeyen ABD, İngiltere ve Fransız şirketleri oldu.

Geçen yıl büyük karlar elde eden şirketler arasında Fransız enerji şirketi Total Energies, Avusturyalı Raiffeisen Bank ve İngiliz petrol şirketi BP yer alıyor.

Çin ve Hindistanlı şirketlerin varlığı ABD'li şirketlere göre daha az

Batılı şirketler haricinde uluslararası firmalar arasında Çin'den 42 şirket işlerini normal şekilde sürdürenler kategorisinde, 4 şirket D ve bir şirket de C kategorisinde. Hindistan'dan 13 şirket Rusya'da faaliyetlerine her zamanki gibi devam ederken, merkezi Hindistan'da bulunan 2 şirket "zaman satın alanlar" listesinde yer alıyor ve bir şirket de iş kolunun bir kısmını sürdürüyor.

Japon şirketlerden 13'ü Rusya'da normal şekilde işlerine devam edenler kategorisinde bulunurken, 10 şirket D ve 5 şirket de C listesinde.

Batılı şirketlerin Rusya'dan çekilmesi çok karmaşık ve maliyetli

AB, Kiev ve Moskova arasındaki savaşta Ukrayna'ya siyasi, mali, insani ve askeri destek sağlamaya devam ederken, Rusya’ya karşı Batı’nın mevcut yaptırımları küresel şirketlerin ürün portföyünün tamamını kapsamadığından gıda hem AB hem de ABD tarafından açıkça yaptırımların dışında tutuluyor.

AB, ekonomik yaptırımların bir parçası olarak Rusya'ya bir dizi ithalat ve ihracat kısıtlaması getirdi. Bu, Avrupalı şirketlerin belirli ürünleri Rusya'ya satamayacağı (ihracat kısıtlamaları) ve Rus şirketlerinin belirli ürünleri AB'ye satamayacağı (ithalat kısıtlamaları) anlamına geliyor.

Rus nüfusuna zarar vermemek amacıyla öncelikle tüketime yönelik ürünler ile sağlık, ilaç, gıda ve tarım sektörlerine yönelik bazı ürünler ihracat ve ithalat kısıtlamalarının dışında tutuluyor.

Alman kamu yayın kuruluşu Südwestrundfunk'un (SWR) araştırmasına göre Ruslar Moskova'ya alışverişe gittiklerinde Batı'nın yaptırımlarını neredeyse hiç fark etmiyor. Araştırmaya göre, giyim ve spor sektörleri de dahil olmak üzere diğer Alman markaları Moskova mağazalarında mevcut. Volkswagen, BMW ve Mercedes Benz modellerini satan çoğu otomobil bayisi de normal şekilde açık.

Birçok şirket Moskova şubelerinin artık yasal olarak Rus şirketlerine ait olduğunu ya da Rus bayilerin hala eski ithal ürünleri sattığını savunuyor.

Batılı şirketlerin Rusya'dan çekilmesinin çok karmaşık olduğu belirtiliyor. Ülkedeki faaliyetlerini gerçekten sona erdirmek isteyen Rus olmayan şirketler için engeller mevcut.

Rus yetkililerin potansiyel yatırımcılara yönelik onay vermeleri gerekiyor. Yabancı şirketlerin satışa çıkardıkları varlıklarında da indirim yapmaları bekleniyor. Bu uygulama da söz konusu yabancı şirketlerin milyarlarca dolar kaybetmesine neden oluyor.


İran, döviz kaynaklarını kullanmak için işlemlerin başlatılması konusunda Katar ile anlaştı

(AA)
(AA)
TT

İran, döviz kaynaklarını kullanmak için işlemlerin başlatılması konusunda Katar ile anlaştı

(AA)
(AA)

İran Merkez Bankası, ABD ile tutuklu takası kapsamında serbest bırakılan yaklaşık 5,6 milyar avroluk döviz kaynaklarının kullanılması amacıyla bankacılık işlemlerinin başlatılması konusunda Katar ile anlaştığını duyurdu.

İran resmi haber ajansı IRNA'nın Merkez Bankasının açıklamasına dayandırdığı habere göre, beraberindeki heyetle Katar'ı ziyaret eden İran Merkez Bankası Başkanı Muhammed Rıza Ferzin, Katarlı mevkidaşı Bender bin Muhammed Al Sani ile bir araya geldi.

İki ülke arasındaki bankacılık ilişkilerinin ele alındığı görüşmede, ABD ile tutuklu takası kapsamında serbest bırakılarak Katar'daki bankalara aktarılan İran'ın döviz kaynaklarının kullanılması için gerekli işlemlerin başlatılması konusunda anlaşma sağlandı.

İran'ın Güney Kore'de dondurulan petrol gelirleri tutuklu takasıyla serbest bırakıldı

ABD ve İran, 10 Ağustos'ta ABD'de tutuklanan 5 İran vatandaşıyla İran'da tutuklu 5 ABD vatandaşının takası ve İran'ın Güney Kore'deki yaklaşık 6 milyar dolarlık bloke edilen petrol gelirine erişimi konusunda anlaşmıştı.

Anlaşma kapsamında söz konusu kişiler, 18 Eylül'de yaklaşık 5,6 milyar avronun Katar'daki bankalarda İran'a ait 6 hesaba aktarılmasının ardından serbest bırakılmıştı.

ABD yönetimi, serbest bırakılan kaynakların Katar hükümetince kontrol edileceğini ve İran'ın yalnızca ilaç ve gıda gibi insani yardım malzemeleri için ödeme yapmak üzere paraya erişebileceğini duyurmuştu.

İran Merkez Bankası Başkanı Ferzin, Katar'a transfer edilen döviz kaynaklarına erişim hakkında görüşmeler yapmak üzere Doha'ya gitmişti.


Kremlin ve Paşinyan Karabağ yüzünden birbirini suçluyor

Karabağ'dan gelen Ermeni mülteciler Salı günü Kızıl Haç kayıt merkezinde (AFP)
Karabağ'dan gelen Ermeni mülteciler Salı günü Kızıl Haç kayıt merkezinde (AFP)
TT

Kremlin ve Paşinyan Karabağ yüzünden birbirini suçluyor

Karabağ'dan gelen Ermeni mülteciler Salı günü Kızıl Haç kayıt merkezinde (AFP)
Karabağ'dan gelen Ermeni mülteciler Salı günü Kızıl Haç kayıt merkezinde (AFP)

Kremlin, Ermenistan kamuoyunun Moskova'nın Karabağ'ı "hayal kırıklığına uğrattığı" yönündeki suçlamaları karşısında Erivan'la yaşadığı gerilimi gidermeye çalışıyor. Moskova’dan yapılan açıklamada Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yakın temasları sürdürme arzusunu vurgulandı.

İki gün önce Paşinyan, Rus barış güçlerinin Karabağ'daki performansını sert bir şekilde eleştirmiş ve onları Karabağ Ermenilerinin Azerbaycan saldırısını durdurmasına yardım etmek için harekete geçmemekle suçlamıştı. Ayrıca imzacı ülkelerden herhangi birinin dış saldırıya maruz kalması durumunda üyelerinin müdahale etmesini zorunlu kılan Kolektif Güvenlik Anlaşması'ndan (KGAÖ) çekilme tehdidinde bulundu.

ZXSCDF
Azerbaycan ordusunun askeri kamyonları Karabağ'a doğru yola çıktı (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan aktardığı açıklamaya göre Paşinyan'ın ifadeleri Moskova'da tepkiye yol açtı. Putin rejimi yanlısı Rus medyası ise Karabağ’da yaşanan başarısızlıktan doğrudan Paşinyan’ı sorumlu tutuyor. Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Moskova'nın "durumun suçunu Rusya'ya ve Rus barışı koruma güçlerine yüklemeye yönelik her türlü girişimi kategorik olarak reddettiğini" söyledi.

CDF
Rusya ve Azerbaycan askerlerinin gözetiminde Karabağ’dan kaçan Ermeniler Laçin sınır kapısında (EPA)

Peskov, “Şu anda duyguların hararetini anlıyoruz ancak sorumluluğun kendilerine verilen yetkiye uygun olarak görevlerini yerine getirirken gerçek kahramanlık gösteren Rus tarafına veya Rus barışı koruma güçlerine yükleme girişimlerine kesinlikle katılmıyoruz” diyerek, kimsenin barış güçlerini hata yaptıkları için eleştiremeyeceğini bildirdi. Sözcü, bu tür kınamalara asla katılmayacaklarını aktardı.

Rusya’nın Paşinyan’la temaslarını ve Karabağ'daki Ermenilerin tüm haklarına saygı gösterilmesi yönünde tüm çabalarını sürdüreceğine dikkati çeken Peskov, “Ermenistan müttefikimiz, bize yakın bir ülke ve halkı da Rus halkına yakın bir ülke olmaya devam ediyor. Ülkemizde yaşayan Ermenilerin sayısının Ermenistan nüfusundan daha fazla olduğunu biliyorsunuz. Biz işimizi yapmaya devam edeceğiz, Ermenilerle, Paşinyan'la diyalogu sürdüreceğiz” dedi.

Peskov, Moskova'nın, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile temasları da dahil olmak üzere görüşmelerinin Karabağ'da güvenliğin sağlanmasına ve hayatın normalleşmesine yardımcı olmasını umduğunu bildirdi.

XCSDF
Bir adam, ailesiyle birlikte bir kamyonun arkasında Ermenistan'a gelen Karabağlı Ermeni kadına bir torba ekmek veriyor (Reuters)

Peskov, doğrudan Washington'a atıfta bulunarak Paşinyan'ın Batı politikaları uyguladığı yönündeki suçlamalara değindi ve Rusya'nın "Karabağ'da arabuluculuk kabiliyeti olmayan ülkelerin bölgede varlık kurma girişimlerine karşı çıktığını" söyledi.

Erivan, Paşinyan'ın eşinin geçtiğimiz günlerde Ukrayna'yı destekleyen bir konferansa katılması da dahil olmak üzere, Moskova ile ilişkilerdeki gerilimi daha da artıracak bir dizi adım atmıştı. Ayrıca Ermenistan Parlamentosu, aylar önce Rusya Devlet Başkanı'nın arananlar listesine dahil edildiği Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne katılım belgesinin onaylanması için görüşmelerin başlatıldığını duyurdu.

Erivan ile Moskova arasında son zamanlarda artan gerilimler ve özellikle Azerbaycan'ın Karabağ'daki askeri operasyonu bağlamında Rusya, Roma Tüzüğü'nün Erivan tarafından onaylanması sürecinin Ermeni liderliği tarafından atılan "dostça olmayan bir dizi adımın" parçası olduğunu belirtti.

Diğer yandan Ermenistan Bakanlar Kurulu basın ofisinden yapılan açıklamada, Karabağ'dan yerinden edilenlerin son iki günde artış eğilimine girdiği ve dün itibariyle 13 bin 550 yerinden edilmiş kişinin Ermenistan'a geldiği aktarıldı. Açıklamada, hükümetin tüm vatandaşlara uygun konut sağlayacağı bildirildi.

Bu bağlamda Azerbaycan hükümetinden bir kaynak, Karabağ'dan gelen koridorlara konuşlandırılan sınır muhafız güçlerinin, Karabağ'dan Ermenistan'a gitmek üzere ayrılan mülteciler arasında “savaş suçu” işlediğinden şüphelenilen kişileri arama çalışmalarını başlattığını söyledi.

XSCD
Karabağlı Ermeni mültecileri taşıyan uzun bir araba konvoyu Salı günü Ermenistan topraklarına ulaştı (AP)

Rusya ve İran Batı’nın Kafkasya’da nüfuzunu arttırmasından rahatsız

Kremlin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi ile yaptığı telefon görüşmesinde Karabağ'daki durumu görüştüğünü duyurdu.

Kremlin, Putin ve Reisi’nin telefon görüşmesi sırasında  Karabağ bölgesini çevreleyen tüm sorunların barışçıl yollarla çözülmesinin önemini vurguladıklarını açıkladı. Ayrıca, Putin’in İranlı mevkidaşına "Rus barışı koruma güçlerinin Karabağ'daki faaliyetlerine ilişkin ayrıntılar" hakkında bilgi verdiği kaydedildi.

Tahran, Azerbaycan'ın Karabağ'ı tümüyle kontrol altına almasıyla sonuçlanan yıldırım anti-terör operasyonu sonrasında oluşabilecek her türlü jeopolitik değişikliğe karşı olduğunu duyurdu.

ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın (USAID) Müdürü Samantha Power, Karabağ'daki Ermeni sivillere gerekli insani yardımın ulaştırılmasının kolaylaştırılması için Azerbaycan'a çağrıda bulunarak, bölgedeki durumu "korkunç" olarak nitelendirdi.

Power, Ermenistan ziyareti sırasında ABD'nin "11,5 milyon dolar değerinde acil insani yardım sağlayacağını" söyledi.


Rusya: Sivastopol saldırısında Londra’nın tedarik ettiği Storm Shadow füzeleri kullanıldı

(AA)
(AA)
TT

Rusya: Sivastopol saldırısında Londra’nın tedarik ettiği Storm Shadow füzeleri kullanıldı

(AA)
(AA)

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, gündemdeki konulara ilişkin düzenlediği basın toplantısında “Batı’nın Ukrayna’ya yeni silah tedariki” ve “son günlerde Ukrayna’nın Kırım’a yönelik yeni füzeler kullandığına yönelik iddialar” ile ilgili soruları cevapladı.

ABD ve NATO müttefiklerinin Ukrayna’ya yeni silah tedariki kapsamında sınırlı sayıda Abrams tankları sevk ettiğini belirten Zaharova, bu tankların ABD ordusunun depolarında bulunan eski modifiyeli tanklar olduğunu dile getirdi.

Zaharova, Ukrayna’ya bu silahların tedarik edilmesinin belirli bir uzman çevresine göre Rusya ile Ukrayna güçlerinin temas bölgesindeki durumunu değiştirmeyeceğini aktardı.

Geçen hafta sonu Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’na yönelik saldırıda kullanılan füzeler konusunda Zaharova, “Kırım Yarımadası’na ve doğrudan Karadeniz Donanması’nın Sivastopol’deki karargahına yapılan son füze saldırılarına gelince, bunun için İngiliz-Fransız 'Storm Shadow' havadan karaya füzeler kullanıldı. Bunlar Londra tarafından tedarik ediliyor. Kullanılan taşıyıcılar ise Ukrayna’nın bu amaçlar için dönüştürülmüş Mig-29 ve Su-24 ön cephe uçaklarıdır” açıklamasında bulundu.

“Fransa Cumhurbaşkanı Macron hayalperest”

Zaharova, Rusya'yı Azerbaycan'ın “suç ortağı” olarak nitelendiren ve Rusya'nın Ermenistan'ın toprak bütünlüğünü tehdit edebileceğini ima eden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un açıklamasını, şöyle değerlendirdi:

Macron hayalperest. Ne söyleyebilirim? Bunu ancak çok zengin bir hayal gücüne sahip bir kişi tamamlayabilir. Neden bahsedildiği hiç de açık değil; belki Fransa Cumhurbaşkanı toprak bütünlüğü konusunda kimsenin bilmediği bir şeyler biliyordur? Görüşünü paylaşmasını isterim, ne demek istediğini anlamak isterim.

Zaharova, bu açıklamayla Erivanlı yetkililerin kendi eylemlerinin sorumluluğunu başkalarına yüklemeye çalışma girişimine kimin ittiğini gördüklerini vurgulayarak, “Görünüşe bakılırsa, aynı şekilde Erivan'ı da bazı adımlar atmaya teşvik ederek sorumluluğu Rusya'ya ya da başkasına devretmişler” dedi.

Fransız yetkililerin bu tekniklerini özellikle Afrika kıtası örneğinden çok iyi bildiklerini dile getiren Zaharova, şöyle devam etti:

Pek çok Afrika ülkesi, Paris'in orada aynı şekilde davrandığını, önce söz verdiğini, sonra yerine getirmediğini, önce Napolyon planlarını ilan ettiğini ve kritik bir anda kelimenin tam anlamıyla ortaklarını dışlayarak ve bu bölgelerdeki durumu kötüleştirerek hatta onları terk ettiğini söyledi. Bu kışkırtmadır, Fransız temsilcilerinin kışkırtıcı dilidir. Ermenistan-Azerbaycan normalleşme sürecine katılımları da bölgeye barışı geri getirme hedefiyle arabulucu pozisyonunda değil, yalnızca kendi siyasi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri ile de açıkça görülüyor.