Yunanistan Başbakanı Miçotakis, iklim krizi ve göç sorununda ortak mücadele çağrısı yaptı

BM 78. Genel Kurulu'nda konuşan Kiryakos Miçotakis, Türkiye ile ilişkilerde yüzünü geçmişe değil geleceğe dönmek istediğini belirtti

Kiryakos Miçotakis (AA)
Kiryakos Miçotakis (AA)
TT

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, iklim krizi ve göç sorununda ortak mücadele çağrısı yaptı

Kiryakos Miçotakis (AA)
Kiryakos Miçotakis (AA)

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, iklim krizi ve göç sorununun, Yunanistan'ın 2025-2026 dönemi BM Güvenlik Konseyi geçici adaylık sürecinde en çok vurgu yapacağı iki konu olacağını söyledi.

Bu yaz kuraklık, sel, orman yangınları gibi felaketlerin Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Akdeniz'i etkisi altına aldığına dikkati çeken Miçotakis, Avrupa'nın son yıllarda yaşadığı en büyük yangın felaketinin, Yunanistan'ın doğusundaki Evros bölgesinde meydana geldiğini ve 2 hafta sürdüğünü hatırlattı.

Miçotakis, bu yangında 21 kişinin hayatını kaybettiğini, New York'tan büyük bir alanın kül olduğunu dile getirdi.

Yunanistan'ın, yangının ardından, son yüzyılda yaşadığı en büyük sel felaketiyle karşı karşıya kaldığını belirten Miçotakis, selin boyutlarına ilişkin, "Londra'ya bir yıl boyunca yağanın 2 katı yağmur, 1 günde yağdı" ifadesini kullandı.

İklim krizi için mücadele çağrısı

Bu felaketlerin iklim krizinin bir sonucu olduğunu vurgulayan Miçotakis, bunun sadece gelişmemiş ülkeleri değil artık Avrupa'yı da etkileyen bir sorun haline geldiğini söyledi.

Miçotakis, iklim krizine kısa vadede adaptasyonun şart olduğunu belirterek, "Yarından tezi yok, bugün harekete geçmeliyiz. Bu kriz zaten şu an mevcut. Bugün hayatlarımızı etkiliyor. Ekonomilerimizin üzerinde ciddi bir etkisi var" dedi.

Avrupa Birliği'ne (AB) de iklim krizine karşı yeterince yatırım yapmadığı eleştrisinde bulunan Miçotakis, iklim kriziyle mücadele adına adaptasyonu sağlayacak küresel bir forum oluşturulmasını önerdi.

Göç sorununa kapsamlı ve koordineli yaklaşım çağrısı

Konuşmasında, göç sorununa işaret eden Miçotakis, Yunanistan'ın göçmenler için istihdam imkanlarına sahip olduğunu ancak bunun şartlarının insan kaçakçıları tarafından belirlenmemesi gerektiğini söyledi.

Uluslararası toplumun bu konuda daha kapsamlı ve koordineli yaklaşıma ihtiyaç duyduğunu ifade eden Miçotakis, bunun, göç sorunun derindeki nedenleri ve insan kaçakçılığıyla mücadele edecek, yasal göç yolları oluşturacak bir yaklaşım olması gerektiğini vurguladı.

Yunanistan-Türkiye ilişkileri

Yunanistan'ın Türkiye ile ilişkilerine değinen Miçotakis, "Bugün geçmişe bakmak yerine geleceğe bakmak istiyorum" ifadesini kullandı.

Miçotakis, "Her ne kadar iki ülke arasında uzun yıllardır var olan jeopolitik sorunlar devam etse de her iki ülkenin de şimdiyi ve yarını etkileyen en büyük ortak sorunu, iklim krizi ve göç" diye konuştu.

"Ukrayna'yı asla terk etmeyeceğiz"

Rusya'nın, AB ve NATO'nun yorulup Ukrayna'ya desteği bırakacağını sandığını belirten Miçotakis, "Bu asla olmayacak. Ukrayna'yı asla terk etmeyeceğiz" dedi.

Miçotakis, dünyanın karşılaştığı sorunlara karşı atıl kalınıp mucize beklenemeyeceğini vurgulayarak, "Gerçek büyük oyuncuların harekete geçip sonuç getirme zamanı geldi" değerlendirmesinde bulundu.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.