İran'da tutuklu 5 ABD’linin serbest bırakılması süreci

İran kökenli ABD’li mahkumlar geçen salı günü Virginia'daki Davison Askeri Havalimanı'nda aileleriyle buluştular. (AP)
İran kökenli ABD’li mahkumlar geçen salı günü Virginia'daki Davison Askeri Havalimanı'nda aileleriyle buluştular. (AP)
TT

İran'da tutuklu 5 ABD’linin serbest bırakılması süreci

İran kökenli ABD’li mahkumlar geçen salı günü Virginia'daki Davison Askeri Havalimanı'nda aileleriyle buluştular. (AP)
İran kökenli ABD’li mahkumlar geçen salı günü Virginia'daki Davison Askeri Havalimanı'nda aileleriyle buluştular. (AP)

ABD’nin, Arap Körfez devletlerinin gizli arabuluculuğuyla, İran'la yıllarca sürdürdüğü özenli müzakerelerin ardından Başkan Joe Biden'ın üst düzey yardımcıları nihayet 6 Haziran'da İran'ın en ünlü hapishanelerinden birinde tutuklu bulunan beş ABD'linin serbest bırakılmasını öngören bir anlaşmaya vardı. ABD bunun karşılığında, İran'ın petrol gelirlerindeki altı milyar dolarlık donmuş varlıklarını etkinleştirdi ve ABD yaptırımlarını ihlal etmekle suçlanan İranlılara yönelik suçlamaları azalttı.

ABD’li müzakereciler halen son dakika engellerinin ortaya çıkabileceğinin farkındaydı ancak işler yolunda ilerliyordu. Tahran'daki gardiyanlar ABD’li tutukluları hapishane müdürünün ofisine transfer etti, onlara eşyalarını toplamalarını söyledi. Serbest bırakılmaları artık çok yakındı. Üç gün içinde evlerine dönmek için hazır olacaklardı. Ancak Beyaz Saray yetkilileri kötü bir haber almak üzereydi.

Anlaşmaya varıldıktan bir gün sonra FBI'dan, İran'ın Afganistan'da yardım çalışması yapan Kalifornia'dan emekli başka bir ABD vatandaşı bir kadını tutukladığını öğrendiler. Kadının gözaltına alınmasının stratejik bir karar mı olduğu, yoksa sadece İran'ın güvenlik ağına yakalanıp yakalanmadığı konusu o zaman da şimdi de net değil. İran’da sol elin ne yaptığını sağ elin bilmediği yaygın bir belirsizlik durumu hakim. Tutuklamanın gerekçesi ne olursa olsun bu durum ABD’li yetkilileri her halükarda öfkelendirdi.

Biden'ın, son olarak tutuklanan ABD vatandaşı kadını İran'da hapiste bırakacak bir anlaşma imzalaması mümkün değildi. Anlaşma çöktü. Bu aşamada yakın zamanda evlerine dönmeyi bekleyen mahkumların umutları yıkıldı. Halen gizlice çalışma yürüten ABD'li yetkililerin, Umman, Katar ve BAE'deki diplomatların yardımıyla müzakereleri tekrar rayına oturtması haftalar alacaktı. Ne var ki Biden nihayet pazartesi günü, yeni tutuklanan kadın da dahil olmak üzere ABD’lilerin evlerine doğru yola çıktıklarını duyurdu. Bu, yalnızca mahkumların serbest bırakılmasına değil, aynı zamanda sivillerin serbest bırakılmasına da odaklanan, yıllarca süren hassas müzakerelerin doruk noktasıydı. Daha ziyade İran'la gerilimi azaltmayı ve ABD'nin Tahran'ın Orta Doğu'daki istikrarsızlaştırıcı faaliyetleri olarak değerlendirdiği şeylerle yüzleşmeyi amaçlayan çabaları içeriyordu.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, "Tüm parçalar yerine oturduğunda hepimiz rahat bir nefes alacağız ancak o zamana kadar nefesimizi tutmamız gerekiyor" dedi ve sözlerine şunu ekledi:

"Bu ABD’lilerin katlandığı korkunç çilenin, olması gerekenden bir gün daha uzun sürmesini istemiyoruz."

Bu müzakerelerin öyküsü ABD, İran ve Katar'daki yetkililerin yanı sıra bazı mahkumların aile üyeleri, avukatları ve görüşmelere aşina olan diğer kuruluşların temsilcileri tarafından anlatıldı. Çoğu, mahkumlarla ilgili gizli konuşmalar hakkında konuşurken isimlerini açıklamamayı da şart koştular. Bu anlaşma ile şu sonuca ulaşıldı; şiddetli rakipler bile bazen anlaşmaya varmanın yolunu bulabilir. Ancak anlaşma bütünüyle gerçekleşmedi.

Nükleer müzakereler durduruldu

ABD vatandaşlarını ülkelerine geri döndürme çalışmaları, Biden'ın göreve gelmesinden sadece birkaç hafta sonra, 2021'in başlarında başladı. Siamak Namazi, İmad Şarki ve Murad Tahbaz asılsız casusluk suçlamasıyla hapse atılmıştı. Onlar, işkence suçlamalarıyla nam salmış olan ve İran rejiminin otoriter adalet yaklaşımının sembolü olan Evin Cezaevi'nde tutuluyorlardı. Biden ve danışmanları onları öyle ya da böyle geri getirmeye kararlıydı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken gözaltına alınanların isimlerini aylarca cebinde taşıdı. Ancak öncelikle ABD ve İran'ın daha geniş konular hakkında konuşmanın yollarını bulması gerekiyordu. Washington ve Tahran, 2021 yılı boyunca ve 2022'nin ilk yarısı boyunca, iki ülkenin, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer programını sınırlayan Obama dönemi nükleer anlaşmasını yeniden canlandırabileceğini umuyordu. Eski Başkan Donald Trump ise nükleer anlaşmadan vazgeçmişti.

ABD’li ve İranlı yetkililer Viyana'da dolaylı görüşmelerde bulundu. Ancak Ağustos 2022'ye gelindiğinde bu görüşmeler tamamen çöktü. Başka bir bağlamda Biden yönetimi, tutuklu ABD’lilerin serbest bırakılması için baskı yaptı.

İran nükleer programıyla ilgili ABD'nin kabul edemeyeceği taleplerde bulundu. Tahran uranyum zenginleştirme oranını hızla yüzde 20'ye, ardından yüzde 60'a çıkardı, bu da artık süresi dolmuş olan Obama dönemindeki nükleer anlaşmada onaylanan seviyelerin ötesinde uranyum stoklamasına yol açtı. Üst düzey İranlı yetkililer, Ukrayna işgalinde Rusya'nın yanında yer aldı ve İran insansız hava araçlarının Rusya'ya satıldığı ve sivilleri hedef almak için kullanıldığına dair haberler ortaya çıktı.

Tutuklu ABD'lilerin serbest bırakılmasına ilişkin perde arkasında yürütülen müzakereler, Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak bilinen daha geniş nükleer anlaşmayla iç içe geçti. Her iki taraftaki müzakereciler için, nükleer müzakereler çöktüğünde ABD'nin maliyetli bir mahkum anlaşmasını kabul etmeyeceği açık görünüyordu.

İran, döviz sorunları nedeniyle Güney Kore'deki hesaplarında neredeyse kullanılamaz hale gelen altı milyar dolarlık petrol gelirine ulaşabilmek istiyordu. İranlı müzakereciler paranın kendilerinin kullanabileceği şekilde aktarılmasını talep etti. ABD bu paranın gıda, ilaç, tıbbi cihazlar ve tarım dışında herhangi bir amaçla kullanılmasını imkansız hale getiren kontroller uygularken, paranın kısıtlı hesaplara aktarılmasında ısrar etti. İranlılar bu eğilimi tamamen reddetti. Bundan bir ay sonra, Eylül 2022'nin ortalarında, ahlak polisi tarafından gözaltına alınan Mahsa Amini'nin ölümünün ardından İran genelinde protestolar patlak verdi. İran hükümeti protestoculara acımasız bir güçle karşılık verdi ve İran’da genç erkeklerin vurulduğu, öldürüldüğü, darp edildiği ve tutuklandığı sahneler hakim oldu. İran güçleri Suriye'deki ABD kuvvetlerine yönelik saldırılarını da yoğunlaştırdı.

ABD'deki birçok İranlı göçmen, çeşitli eyaletlerdeki çeşitli şehirlerde protestolar düzenledi ve Washington'a, İran'la tüm müzakereleri sona erdirmesi ve demokratik değişim için mücadele eden İranlıları desteklemesi için baskı yaptı.

Bu arada İran, kimliği gizli tutulan dördüncü bir ABD vatandaşını da tutukladı. Bu kişi iş insanı ve aynı zamanda bilim insanıydı.

Biden yönetimi tutukluların serbest bırakılması için İran’a yönelik baskısını sürdürdü. ABD’nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley, İran'ın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi ve Büyükelçisi Emir Said İrvani ile birkaç kez görüştü. Bunlar, ABD ile İran arasında mahkumlarla ilgili yapılan tek önemli yüz yüze görüşmelerdi, ancak herhangi bir ilerleme kaydedilmedi.

Fotoğraf Altı: Murad Tahbaz, Siamak Namazi ve İmad Şarki geçen pazartesi günü Doha'ya vardı. (AP)
Murad Tahbaz, Siamak Namazi ve İmad Şarki geçen pazartesi günü Doha'ya vardı. (AP)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ABD'li tutukluların aileleri ve avukatları, Biden'a siyaseti bir kenara bırakıp ailelerini evlerine döndürmesi için açıkça baskı yaptı. 51 yaşındaki iş insanı Namazi, mart ayında Evin hapishanesinden CNN'e verdiği röportajda, ardı ardına gelen ABD başkanlarının kendisini İran'daki bir hücrede çürümeye terk ettiğini söyledi ve yardım istedi.

CNN'e konuşan Namazi, 1979 devrimi sırasında İran'da rehin tutulan ve 444 gün boyunca alıkonulan ABD’lilere atıfta bulunarak, "7 buçuk yıldır rehineyim, yani rehine krizinin süresinin altı katı. İran'a taviz verilmesini içeren herhangi bir konuda anlaşmaya varmak bir milyon mil uzakta görünüyor" dedi.

Mekik diplomasisinin yeniden başlaması

ABD’li diplomatlar geçen mayıs ayında Umman'a büyük bir şüphe ve kuşkuyla geldiler. İran ise arabulucular aracılığıyla Tahran'ın gerilimi azaltmak istediği mesajını verdi.

Sadece birkaç hafta önce Biden, ABD savaş uçaklarına Suriye'nin doğusunda İran istihbarat servisleriyle bağlantılı bir mühimmat deposuna saldırı düzenleme talimatı verdi. Biden yönetimi, İran'ın Suriye'deki ilk ABD’li müteahhidin öldürülmesindeki suç ortaklığına doğrudan bir yanıt olan bu saldırının İranlıları alarma geçirdiğine inanıyor. Ancak aralarında Orta Doğu'nun kıdemli diplomatı Brett McGurk'un da bulunduğu ABD’li yetkililer İran'ın ciddiyeti konusunda şüpheciydi. McGurk ve ABD’li ekibi Umman'ın başkenti Maskat'ta bir otel odasında buluştu. İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Başmüzakereci Ali Bakıri Kani başkanlığındaki İran heyeti başka bir toplantıda bir araya geldi. Ummanlı arabulucular birbirlerini pencerelerden görebilen iki grup arasında saatlerce gidip geldi.

McGurk'un mesajı basitti: Eğer İran gerilimi azaltmak ve hatta nükleer müzakereleri yeniden başlatmak istiyorsa, ABD kuvvetlerine saldırmayı bırakmalıdır. İran yıllardır tutuklu bulunan 4 ABD’liyi serbest bırakmalıydı.

McGurk pencerelerden İranlıların tartıştığını görebiliyordu, bu da çok az fikir birliğine varıldığının işaretiydi. Ancak Ummanlı arabulucuların hazırladığı mesajlar bir sürpriz içeriyordu. İranlılar petrol satışlarına yönelik yaptırımların hafifletilmesi konusunda taviz istiyorlardı ve tutuklu ABD'lilerin serbest bırakılmasına yönelik ABD’nin taleplerini de dikkate almaya istekliydiler. Birkaç hafta içinde Katar'da yeni görüşmeler düzenlendi. Komşu Körfez ülkesi yıllardır İran’da tutuklu bulunan ABD’lilerin serbest bırakılmasına yardım etmeye çalışıyor.

6 Haziran'da Doha'da Katarlılar ana arabulucu iken ABD’li ve İranlı yetkililer yazılı bir anlaşmaya vardı. Anlaşmaya göre İran’da tutuklu ABD vatandaşları serbest bırakılacak ve ABD, İran'ın, Güney Kore bankalarında dondurulmuş petrol satışlarından elde ettiği altı milyar doları kullanarak insani yardım malzemeleri satın almasına izin verecek. ABD ayrıca, ABD yaptırımlarını ihlal etmekle suçlanan 5 İranlı hakkındaki suçlamaları da azaltacak.

McGurk ve Beyaz Saray ile Dışişleri Bakanlığı'ndaki diğer yetkililere göre geçen baharda Umman ve Katar'da yaşanan diplomasi telaşı bir umut anıydı. Belki de sonunda ABD’lileri evine getirme şansı doğacaktı.

Fotoğraf Altı: Siamak Namazi geçen salı günü Virginia'daki Davison Askeri Havaalanında babası Bakir Namazi ve kardeşi Babak Namazi'ye sarılırken. (AP)
Siamak Namazi geçen salı günü Virginia'daki Davison Askeri Havaalanında babası Bakir Namazi ve kardeşi Babak Namazi'ye sarılırken. (AP)

Bir gecikme daha

Afganistan'da yardım çalışmaları yürüten Kaliforniyalı ABD’li kadının tutuklanması, hızlı bir çözüme yönelik tüm umutları boşa çıkardı. McGurk ve ABD'deki diğer yetkililer birkaç hafta boyunca 6 Haziran'da imzaladıkları anlaşmayı yeniden canlandırmaya çalıştılar. Tekrar arabulucular aracılığıyla çalışan ABD’li yetkililer, anlaşmayı ilerletmenin tek yolunun ABD’li kadının da serbest bırakılmasından geçtiğini söylediler. ABD’li bir yetkilinin de söylediği gibi; ‘ilişkileri koparmak’ biraz zaman aldı. Ancak İranlılar beş mahkumun serbest bırakılması talebini kabul ettiğinde müzakereler bir dönüm noktasına ulaştı.

Katar Devlet Bakanı Muhammed Abdulaziz el-Halifi'nin Ağustos başında Tahran'a yaptığı ziyaretin ardından iki taraf, mahkum değişimi ve fon transferi mekanizması da dahil olmak üzere üzerinde mutabakata varılan şartları belirten nihai bir anlaşmaya vardı. Ayrıca, İran'ın gıda, ilaç ve tıbbi malzeme gibi insani yardım alımları yapmak istemesi halinde, fonların Katar'da tutulması ve doğrudan satıcılara ödenmesi gibi koşullar da anlaşma maddelerinde yer aldı.

10 Ağustos'ta tüm mahkumlar Tahran'ın kuzeyindeki bir otele nakledildi ve paranın tamamının aktarılmasını beklemek üzere ev hapsine alındı. İran'da ABD'nin Menfaatlerini Koruyan İsviçre Büyükelçiliği Maslahatgüzarı, pazartesi günü iki ABD vatandaşını (Namazi'nin annesi Efe ve Murad Tahbaz'ın eşi Vida) daha havaalanına transfer etti.

İran, Namazi'nin annesi Efe ve Murad Tahbaz'ın eşi Vida'nın, Nessa uçağında akrabalarıyla birlikte seyahat etmesini kabul etti. Aile üyelerinin gözaltına alınması nedeniyle bu iki kadının İran'dan ayrılması yasaklanmıştı.

Diğer yandan beş ABD'li mahkum ev hapsinde tutuldukları otelde havaalanına doğru yola çıkmaya hazırdı. Katar hükümeti tarafından, mahkumları Soğuk Savaş tarzı bir değişim için Doha'ya götürmek üzere sağlanan uçak, havaalanında bekledikten sonra kalktı. Bir gecikme daha ayrıca yaşandı. İran'daki yetkililer, Güney Kore'nin sağladığı paranın tamamının Katar'daki banka hesabına ulaşmadığını ve paranın kaderi belirlenmedikçe ABD'lilerin gitmesine izin verilmeyeceğini söylediler. Oradaki herkes iki saatten fazla bekledi.

New York'ta Biden ve yardımcıları yaklaşmakta olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na vardıklarında ulusal güvenlik yetkilileri endişeyle bekliyordu. İranlı yetkililer paranın ulaştığını ve bundan memnun olduklarını bildirince ABD’liler 40 dakika içinde Tahran havaalanına gitmek üzere arabalara bindiler.

Hapsedilmelerinden bu yana ilk kez serbest kalan ABD vatandaşları salı günü sabah saat 5:30'da Doha'da kısa bir duraklamanın ardından kuzey Virginia'daki bir askeri üste uçaktan indiler. Jake Sullivan iki saat sonra serbest kalan ABD'li mahkumların küçük hükümet uçağında toplu bir fotoğrafını paylaştı. Sullivan paylaşımında yer verdiği ABD bayraklı emojinin yanına şu ifadeyi yazdı:

"Evinize hoş geldiniz."

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından *New York Times’tan çevrildi.



Tayland-Kamboçya sınırında çatışmalar: Trump’ın ateşkesi sallantıda

Tayland-Kamboçya sınırında temmuzda yaşanan çatışmalarda karşılıklı top atışları yapılmıştı (Reuters)
Tayland-Kamboçya sınırında temmuzda yaşanan çatışmalarda karşılıklı top atışları yapılmıştı (Reuters)
TT

Tayland-Kamboçya sınırında çatışmalar: Trump’ın ateşkesi sallantıda

Tayland-Kamboçya sınırında temmuzda yaşanan çatışmalarda karşılıklı top atışları yapılmıştı (Reuters)
Tayland-Kamboçya sınırında temmuzda yaşanan çatışmalarda karşılıklı top atışları yapılmıştı (Reuters)

Tayland ve Kamboçya arasındaki çatışmalar, ABD öncülüğünde imzalanan ateşkes anlaşmasına rağmen yeniden patlak verdi.

Kamboçya Başbakanı Hun Manet, Tayland'dan ateş açılması sonucu bir kişinin hayatını kaybettiğini, üç kişinin yaralandığını açıkladı. Tayland tarafıysa ilk ateşin Kamboçya tarafından açıldığını belirtirken, ölü veya yaralı olmadığını duyurdu.

Bangkok yönetiminden pazartesi günü yapılan açıklamada, Taylandlı askerlerin Kamboçya sınırında mayına basması sonucu yaralandığı bildirilmiş, barış anlaşmasının askıya alındığı duyurulmuştu. Tayland, Punom Pen yönetiminin sınıra yeni mayınlar döşediğini iddia etmişti.

Ayrıca, barış anlaşması kapsamında serbest bırakması planlanan 18 Kamboçya askerinin iadesinin süresiz erteleneceği de açıklanmıştı.

Kamboçya ise Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da imzalanan barış anlaşmasına bağlılığını yinelemişti. Kamboçya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, sınırdaki mayın tarlalarının 1970 ve 1980'lerde yaşanan iç savaş döneminden kaldığı ileri sürülmüş, yeni mayınlar döşenmediğini savunulmuştu.

CNN'in analizinde, iki Güneydoğu Asya ülkesinin arasındaki gerginliğin yeniden tırmanmasıyla "ABD Başkanı Donald Trump'ın barış anlaşmasının dağılıp gittiği" yazılıyor. 

"Çin'le ilişkiler gelişiyor"

Öte yandan BBC'nin analizinde, ABD'nin askeri müttefiki Tayland'ın Çin'le ilişkilerini tekrar geliştirmeye başladığına dikkat çekiliyor. 

Tayland Kralı Maha Vajiralongkorn, 13-17 Ekim'de Çin'i ziyaret edecek.  Görüşme, Çin lideri Şi Cinping'in daveti üzerine, iki ülke arasında 1975'te başlayan diplomatik ilişkilerin 50. yıldönümü vesilesiyle gerçekleştirilecek. 

Tayland hükümetinden yapılan açıklamada, ziyaretin "Tayland ve Çin arasında her düzeyde köklü dostluk ve karşılıklı anlayış bulunduğunu vurguladığı" belirtildi. 

Vajiralongkorn'un seyahatiyle, Tayland'da ilk kez tahttaki bir monark Çin'i ziyaret etmiş olacak.

Analizde, Bangkok-Washington ilişkilerinin ABD'nin Tayland'daki insan hakları durumuna yönelik eleştirileri ve Trump'ın gümrük vergileri nedeniyle gerildiğine işaret ediliyor.

Tayland'ın en büyük ticaret ortağı olan Çin'in ise ülkede "askeri tedarik bakımından da ABD'nin rakibi haline gelebileceği" belirtiliyor. 

Kamboçya-Tayland çatışmaları

İki ülke arasındaki sınır ihtilafı, Kamboçya'nın Fransız sömürgesi olduğu dönemde çizilen ve bölgenin Tayland'dan ayrılması için kullanılan 1907 tarihli haritadan kaynaklanıyor.

Kamboçya toprak talebinde bulunmak için bu haritayı referans alırken, Tayland haritanın yanlış olduğunu savunuyor.

Son dönemdeki gerginlikse 28 Mayıs'ta sınırda çıkan çatışmalarda bir Kamboçyalı askerin öldürülmesiyle başlamıştı. Taylandlı 5 asker de geçen hafta mayına basarak yaralanmıştı. 

Bunun üzerine 24 Temmuz'da taraflar arasında sıcak çatışma başlamıştı. 5 günlük çatışmalarda toplamda en az 38 kişi yaşamını yitirirken, her iki ülke de bölgeden binlerce kişiyi tahliye ettiğini duyurmuştu.

Independent Türkçe, CNN, BBC


Trump'ın 2 bin dolarlık çekleri kimlere dağıtılacak?

Beyaz Saray, düşük ve orta gelirli Amerikalılara 2 bin dolarlık gümrük vergisi iade çeki ödemek istiyor ancak önerinin ayrıntıları üzerinde hâlâ çalışılırken, ekonomistler planın mali açıdan pek mantıklı olmadığı uyarısı yapıyor (AFP)
Beyaz Saray, düşük ve orta gelirli Amerikalılara 2 bin dolarlık gümrük vergisi iade çeki ödemek istiyor ancak önerinin ayrıntıları üzerinde hâlâ çalışılırken, ekonomistler planın mali açıdan pek mantıklı olmadığı uyarısı yapıyor (AFP)
TT

Trump'ın 2 bin dolarlık çekleri kimlere dağıtılacak?

Beyaz Saray, düşük ve orta gelirli Amerikalılara 2 bin dolarlık gümrük vergisi iade çeki ödemek istiyor ancak önerinin ayrıntıları üzerinde hâlâ çalışılırken, ekonomistler planın mali açıdan pek mantıklı olmadığı uyarısı yapıyor (AFP)
Beyaz Saray, düşük ve orta gelirli Amerikalılara 2 bin dolarlık gümrük vergisi iade çeki ödemek istiyor ancak önerinin ayrıntıları üzerinde hâlâ çalışılırken, ekonomistler planın mali açıdan pek mantıklı olmadığı uyarısı yapıyor (AFP)

Trump yönetimi, ABD Başkanı'nın düşük ve orta gelirli Amerikalılara vermeyi önerdiği 2 bin dolarlık gümrük vergisi iade çeklerinden kimlerin yararlanabileceğinin ayrıntıları üzerinde çalışmaya devam ediyor.

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent çarşamba günü Fox & Friends'e yaptığı açıklamada, "Başkanın bahsettiği 2 bin dolarlık iadeyle ilgili pek çok seçenek var ve bunlar, diyelim 100 bin dolardan az kazanan ailelere sunulacak" dedi ve iade planının, gelir eşiği gibi ayrıntılarının "görüşme aşamasında" olduğunu söyledi.

Başka bir yerdeyse Bessent, çeklerin aslında çek olmayabileceğini ve bunun yerine Cumhuriyetçi Parti desteğiyle önceki aylarda kabul edilen Büyük Güzel Yasa Tasarısı adlı vergi ve harcama planından varsayımsal tasarruflar olabileceğini öne sürdü.

Bessent, ABC'nin This Week programına verdiği demeçte, "Başkanın gündeminde gördüğümüz şey vergi indirimleri olabilir" dedi. 

Bilirsiniz, bahşişlerin vergilendirilmemesi, fazla mesainin vergiden muaf tutulması, Sosyal Güvenlik kesintilerinin kaldırılması ve araç kredisi faizlerinin gider sayılarak düşülmesi.

Beyaz Saray plan için hangi yöntemi seçerse seçsin uzmanlar, ulusal borcu büyütmeden veya enflasyonu tetiklemeden yapılacağına şüpheyle yaklaşıyor. Her ikisi de bu ayki seçimlerde ekonomi ve hayat pahalılığı konularında sert eleştirilere maruz kalan Cumhuriyetçi Parti'nin sırtında yük olacak. 

Tarafsız Tax Foundation'ın (Vergi Vakfı) federal vergi politikası başkan yardımcısı Erika York "Rakamlar tutmuyor" diyor.

York, çekler için 100 bin dolarlık bir gelir eşiği koyarak yapılacak planın, hükümete 300 milyar dolardan fazla bir miktara mal olacağını ve gümrük vergilerinden şimdiye kadar elde edilen geliri gölgede bırakacağını öngörüyor.

Sorumlu Federal Bütçe Komitesi'nin tahminine göre çekler yıllık ödenirse, 10 yıl içinde hükümetteki bütçe açığını 6 trilyon dolar artırabilir.

Yale Üniversitesi Bütçe Laboratuvarı'nın ekimde yaptığı bir analize göre, mevcut gümrük vergisi politikalarının 2025'te her bir ABD hanesine ortalama 1800 dolara mal olacağı göz önüne alındığında, muhtemelen çekler Amerikalıların ekonomik durumunu toplamda pek etkilemeyecek.

yht
Trump’ın 2 bin dolarlık çekleri ulusal borcu artırabilir ve genel toplamda Amerikalılara kayda değer bir fayda sağlamayabilir (AFP)

Trump'ın hafta sonu bir dizi Truth Social gönderisinde detaylandırdığı planı, ABD Kongresi'nin ödemeleri onaylaması gerektiği için muhtemel siyasi engellerle de karşı karşıya. 

Yasama organı, Senatör Josh Hawley'nin bu yaz sunduğu benzer bir iade önerisini henüz geçirmedi.

Bundan da önce Yüksek Mahkeme'nin, başkanın acil durum tarifelerini yasadışı bulma riski var ve bu da bunları ödeyen işletmelere geri ödeme yapılmasına yol açarak çek önerisinin mali açıdan sağlamlığını daha da zayıflatabilir.

Daha geniş muhafazakar çevrelerdeyse bazıları, başkanın gümrük vergilerini sürdüremediği, enflasyonu düşüremediği, ulusal borcu azaltamadığı ve aynı zamanda Amerikalı tüketicilere yardım edemediği ciddi bir siyasi çıkmaza doğru ilerlediği uyarısında bulunuyor.

Geçen hafta Wall Street Journal'ın yayın kurulu, başkanın çek önerisinin, devam eden enflasyon ve gümrük vergilerinin ekonomik etkileriyle ilgili endişe duyan seçmen tabanından siyasi puan kazanmayı amaçlayan bir "son çare hamlesi" olduğu uyarısı yapmıştı.

Independent Türkçe


Trump, Putin'i Ukrayna'daki savaşı sona erdirmeye zorlamak için yeni bir strateji mi benimsedi?

Görsel: AFP/Al Majalla
Görsel: AFP/Al Majalla
TT

Trump, Putin'i Ukrayna'daki savaşı sona erdirmeye zorlamak için yeni bir strateji mi benimsedi?

Görsel: AFP/Al Majalla
Görsel: AFP/Al Majalla

Samir İlyas

ABD Başkanı Donald Trump, başkan seçilmesinden neredeyse bir yıl sonra Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik savaşını sona erdirememesi üzerine, son haftalarda yaptığı açıklamalar ve attığı adımlarla Rusya'ya baskı uygulama yaklaşımında değişiklik sinyalleri verdi. Öte yandan nükleer silahlarla ilgili açıklamaların artmasıyla birlikte Moskova ve Washington, kendi nükleer silahlarının caydırıcı gücünü teyit etmek için füze testleri gerçekleştirdi, nükleer savaş başlıkları taşıyabilen belirli silah türlerini modernize etti ve tam ölçekli nükleer testlerin yeniden başlatılması olasılığının önünü açtı. Her iki tarafın da nükleer silahların konuştuğu bir üçüncü dünya savaşının patlak vermesi tehdidini önlemek için Ukrayna’daki savaşın çözülmesi gerekiyor. Ayrıca iki süper güç arasındaki son büyük stratejik denge ve silah kontrol anlaşması olan ve önümüzdeki şubat ayında sona erecek Yeni START Anlaşması’nın uzatılması da dahil olmak üzere çeşitli mutabakat ve anlaşmalara varmak için ‘gerilimi tırmandırarak azaltma’ ilkesini kullanması olasılığı da söz konusu.

İkinci kez Beyaz Saray'da başkanlık koltuğuna oturduğundan beri dikkat çekici bir değişiklik gösteren Trump, Rusya merkezli Rosneft ve Lukoil enerji şirketlerine yaptırım uygulama kararı aldı. Trump, 16 Ekim'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ‘çok verimli’ olarak nitelendirdiği bir telefon görüşmesinin ardından, 22 Ekim’de ‘Rusya ile Ukrayna arasındaki bu utanç verici savaşı sona erdirme olasılığını görüşmek’ üzere Budapeşte'de yapılması önerilen Rusya-ABD zirvesini iptal etme kararıyla gözlemcileri şaşırttı. Trump, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile yaptığı görüşmede “Başkan Putin ile görüşmeyi iptal ettik. Bunun uygun olmadığını düşündüm” dedi. Görüşmede istenen hedefe ulaşacaklarına inanmadığını belirten Trump, bu yüzden görüşmeyi iptal ettiğini, ancak bunu gelecekte gerçekleştireceklerini vurguladı. Durma noktasına gelen müzakerelerden duyduğu hayal kırıklığını dile getiren Trump, “Açıkçası, tek söyleyebileceğim, Vladimir (Putin) ile her konuştuğumda iyi sohbetler yapıyoruz, ancak sonra hiçbir sonuç çıkmıyor” dedi.

Öyle görünüyor ki ABD, Rusya'yı müzakere masasına geri döndürmek için uygulanan ekonomik baskıya güveniyordu. Rus yetkililerin tekrarladığı talepler ve koşullar bu baskıdan daha ağır basıyordu. Bu talepler ve koşullar, Ukrayna'nın tamamen ‘teslim olması’ ve Avrupa'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez zorla siyasi haritasında bir değişikliği kabul etmesini gerektiriyordu. Yaşlı Kıta’ya ve dünyaya, Rusya'nın çıkarlarını dikkate alan ve NATO'nun genişlemesini engelleyen yeni bir güvenlik sistemi dayatacaktı. Trump yönetimi, eş zamanlı olarak başta Çin ve Hindistan olmak üzere Rusya üzerinde etkisi olan güçlerle, onları Rusya’dan petrol satın almayı sürdürmekten vazgeçirmek, Kremlin'i ateşkesi kabul etmeye zorlamak ve bazı tavizler sunmak amacıyla bir diyalog ve müzakere süreci başlattı.

Trump, Washington'da Orta Asya ülkelerinin liderleriyle yaptığı zirvede, Kremlin'in ‘arka bahçesi’ olarak görülen bu ülkelerle ekonomik ve yatırım iş birliğini güçlendirmeyi amaçladı.

Trump, geçtiğimiz cuma günü Washington’da Orta Asya liderleriyle düzenlenen zirvede Kremlin'in ‘arka bahçesi’ olarak görülen ve geleneksel olarak Rusya ve Çin'in nüfuz alanı olarak kabul edilen bu ülkelerle ekonomik ve yatırım iş birliğini güçlendirmeye çalıştı. Trump, bu ülkelerin siyasi, güvenlik ve ekonomik ilişkilerini çeşitlendirme ihtiyacını ve terör korkularını ve birçoğuna karşı Ukrayna deneyiminin tekrarlanma olasılığını, ABD'yi on yıllardır ihmal ettiği bir bölgede yeniden kilit oyuncu haline getirmek için kullandı. Trump, Belarus’u ve Belarus lideri Alexander Lukaşenko’yu kazanmaya yönelik girişimlerde bulunduğuna dair dikkat çekici bir hamle ile Belarus'tan tutukluların serbest bırakılması için müzakerelere yardımcı olan John Cole'u Minsk'e özel temsilci olarak atadı. Trump, tutukluları serbest bıraktığı için ‘saygıdeğer’ Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’ya teşekkür etti. Öte yandan ABD Hazine Bakanlığı, birkaç gün önce, Belarus'un ulusal havayolu şirketi Belavia’ya uygulanan kısıtlamaları kaldırarak, Lukaşenko'nun kullandığı başkanlık uçağıyla ilgili işlemlerin yapılmasına izin verdi. Tüm bu adımlar, 2020 başkanlık seçimleri sonuçlarının manipüle edildiği ve protestocuların bastırıldığı suçlamalarının ardından Washington ve Brüksel'in Belarus'a uyguladığı yıllarca süren izolasyon ve yaptırımlardan sonra, Minsk'e kademeli olarak açılmanın devamı niteliğindeydi.

Uyarı ateşi

Rusya’nın küçük bir nükleer motorla sınırsız uçabilen ‘Burevestnik’ füzesinin ve yine nükleer motorla çalışan ‘Poseidon’ kruvazörünün test edildiğini duyurmasının ardından Trump, ekim ayı sonlarında sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı bir paylaşımda, ABD Savunma Bakanlığı’na ‘karşılıklı olarak’ nükleer testlere başlanması talimatı verdiğini duyurdu. Paylaşımında ayrıca bu sürecin ‘derhal’ başlaması gerektiği belirten Trump, kararın ‘diğer ülkeler tarafından yürütülen test programları çerçevesinde’ alındığını açıkladı.

Ukrayna, Rusya ile yapılacak herhangi bir görüşme veya müzakerenin savaşın baskısı altında yapılmaması ve sonuçlarının Rusya'nın lehine önceden belirlenmemesi gerektiğine inanıyor.

ABD, 5 Kasım'da nükleer savaş başlıkları taşıyabilen ‘Minuteman III’ adlı kıtalararası balistik füzenin testini gerçekleştirdi. Trump'ın kararlarının, ülkesinin olası bir gerilime hazır olduğu ve yanıt vermek yahut ilk saldırıyı gerçekleştirmek için birçok araca sahip olduğu mesajını verdiği açıktı. Bununla birlikte hem Rusya hem de ABD, yıkıcı bir silahlanma yarışına girmenin ilk tercihleri olmadığını ve dünyada yaygın yıkıma neden olabilecek sorunları çözmenin en iyi yolunun müzakereler olduğunu belirten mesajlar göndermeye devam etti.

Trump'ın son kararları Rusya'yı zorlu seçimlerle karşı karşıya getiriyor. ABD, askeri açıdan Ukrayna'ya Rusya'nın 2 bin 500 kilometre derinliğindeki hedefleri vurabilecek Tomahawk füzeleri tedarik etmesine karşı çıkmasına rağmen, gerekirse Rusya'ya karşı tırmanışa geçmeye ve acı verici bir şekilde yanıt vermeye hazır olduğunu da teyit ediyor. Siyasi açıdan ise Budapeşte’deki zirvenin iptal edilmesi, Trump'ın, Putin'in sözlerden eyleme geçmesini ve en azından mevcut savaş hattı boyunca ateşkes dahil olmak üzere, bir çözüme katkıda bulunacak tavizler vermesini istediğini gösteriyor. Ekonomik açıdan da Trump'ın yaptırımları Rusya ekonomisinin kalbine darbe vuruyor. Rusya’nın devlet kontrolündeki petrol devi Rosneft'in ülkenin en büyük petrol şirketi olduğunu ve Rus petrolünün yüzde 40'ını (2024'te günde 5,2 milyon varil) ürettiğini söylemek yeterli. Lukoil ise günde yaklaşık 1,6 milyon varil ile ikinci sırada geliyor.

sdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD'nin Alaska eyaletine bağlı Anchorage kentindeki Elmendorf-Richardson Ortak Üssü'nde bir araya geldi, 15 Ağustos 2025 (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Marco Rubio arasındaki telefon görüşmesi, zirvenin ertelenmesinde belirleyici bir rol oynamış olabilir. Rubio, Moskova'nın ciddi tavizler vermek istemediğini sezmiş gibi görünüyor. Bu yüzden zirveyi iptal etmeyi önermiş ve Trump'ı, Kremlin'i tavrını yumuşatmaya zorlayabilecek bir ‘uyarı ateşi açma’ görevi görecek yaptırımlar uygulamaya teşvik etmiş olabilir.

Karmaşıklıklar ve anlaşmazlıklar

Savaşı sona erdirmek için öncelikler konusunda Moskova ile Kiev arasında var olan derin görüş ayrılıkları, çözüm çabalarının başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açtı. Ukrayna siyasi bir çözüm için ön koşul olarak ateşkes anlaşmasına varılmasında ısrar ederken, Rusya sahada gerilimin azaltılması için kapsamlı bir anlaşma yapılması gerektiğini savunuyor. Kiev, Rusya ile yapılacak herhangi bir görüşme veya müzakerenin savaşın baskısı altında yapılmaması ve sonuçlarının Rusya'nın lehine önceden belirlenmemesi gerektiğine inanıyor. Öte yandan Moskova, kapsamlı bir barış anlaşması sağlanmadan önce ateşkesin, Rusya'nın taleplerini ve koşullarını karşılaması ve çatışmanın temel nedenlerini çözeceğini düşünüyor. Bu da Kiev'e askeri kapasitesini yeniden inşa etme ve savaşı uzatma fırsatı verebilir.

Rusya'nın inkarlarına rağmen, Putin'in toprak takası fikrini açık bir taahhüt olmaksızın, yalnızca bir müzakere taktiği olarak ortaya atmış olması ihtimali zayıf.

Avrupa, resmi tamamlamak için Putin'in zaferinin ve sınırları zorla değiştirmedeki başarısının, Kremlin'in Moldova, Estonya, Letonya ve Litvanya gibi diğer ülkelere askeri müdahale iştahını kabartacağından korkuyor.

Budapeşte'nin zirve yeri olarak seçilmesi, Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Kremlin ile yakın ilişkisi nedeniyle Kiev ve büyük Avrupa başkentlerinden eleştiri alsa da yer seçimi bir engel teşkil etmedi. Öyle ki Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ilerlemedeki yavaşlık ve ağır insan kayıplarına rağmen, Donetsk, Zaporijya ve Harkiv bölgelerinde açıkça Moskova'nın lehine gelişen savaşı sona erdirmek için Budapeşte'de yapılması önerilen zirveye Trump ve Putin ile birlikte katılmaya hazır olduğunu açıklamıştı.

Rusya’nın savaşın temel nedenlerini ele almaktaki ısrarcılığına rağmen, Trump'ın Budapeşte'de bir zirve düzenleme önerisini neye dayandırdığı tam olarak bilinmiyor. Zira Moskova'nın son dönemdeki tutumu değişmemişti.

rtr56y
ABD Hava Kuvvetleri, Kaliforniya'daki Vandenberg Hava Kuvvetleri Üssü'nde geliştirme amaçlı bir test sırasında patlamaya yol açmayan bir Minuteman III kıtalararası balistik füzesi fırlattı, 5 Şubat 2020 (AFP)

Washington Post, Wall Street Journal (WSJ) ve diğer bazı ABD gazeteleri tarafından aktarılan sızıntılar doğruysa, ayrıntılarla ve uzun tartışmalarla ilgilenmeyen Trump, daha önce Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un başına geldiği gibi Putin'in önerilerini yanlış anladı ve Rubio’nun zirve hazırlıklarına katılması, Rusya'nın gerçek tutumunu ortaya çıkardı. Batı basını, Putin’in Trump’a, Donetsk ve Luhansk'tan oluşan Donbas bölgesi üzerinde tam kontrol sağlaması karşılığında Zaporijya ve Herson bölgelerinin bir kısmını ilke olarak Ukrayna’ya devretmeye hazır olduğunu söylediğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre bu öneri, Putin'in Alaska’daki zirvede açıkladığı Rusya’nın taleplerinde bir geri adım ve ‘diplomatik olarak geliştirilebilecek olası esnekliğin’ bir göstergesiydi. Ancak Kremlin, bu sızıntıları derhal yalanladı ve çatışmanın temel nedenlerini ele alan bir anlaşmaya varıldıktan sonra ateşkes için sunduğu toprak talepleri ve öne sürdüğü koşulların geçerliliğini koruduğunu vurguladı.

Rusya’nın inkârına rağmen, Putin'in herhangi bir net taahhüt olmaksızın, sadece bir müzakere taktiği olarak toprak takası fikrini gerçekten önermiş olabileceği ihtimali göz ardı edilemez. Zaporijya ve Herson bölgelerinin devredilmesinin, Rusya’nın savaşının ana stratejik hedeflerinden biri olan, Moskova’nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım Yarımadası ile Rusya toprakları arasında bir kara koridoru oluşturma hedefiyle çelişeceği iyi biliniyor.

Budapeşte’deki zirvenin ertelenmesiyle, ABD’nin uzlaşı çabaları, Alaska zirvesini rayından çıkaran aynı çıkmazı aşmak için yapılan tüm girişimlerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, başlangıç noktasına geri döndü. Washington, coğrafi konum Alaska'dan Budapeşte'ye değişmiş olsa da eski hesaplamaların ve pozisyonların tekrarlandığı kapalı bir müzakere ortamıyla karşı karşıya kaldı.

Budapeşte’deki zirvenin yapılamayıp girişimin başarısız olması, diplomatik yolun güç dengelerinin esiri olmaya devam ettiğini ve gelecekteki herhangi bir anlaşmanın ancak tüm taraflar, savaşı sürdürmenin maliyetinin potansiyel kazançlarından daha ağır bastığını fark ettiğinde sonuç vereceğini ortaya koydu.

Füze testleri yapma ve Rosneft ile Lukoil'e yaptırım uygulama kararları, bu hamlenin pozisyonlarında gerçek bir değişiklik mi yoksa sadece siyasi koşulların dayattığı zorunlu bir yeniden konumlanma mı olduğu konusunda soru işaretleri yaratıyor. Budapeşte’deki zirvenin başarısızlığı ve ardından Washington’da yaşanan keskin iç eleştiriler sonrasında Trump, müzakere kanalları yoluyla bir atılım elde edemediği diplomatik başarısızlığını telafi etmek amacıyla, Moskova'ya karşı sert tutumunu gösteren ve Kremlin'e karşı hoşgörülü olduğu yönündeki suçlamaları önleyen pratik adımlarla siyasi dengesini yeniden sağlamaya çalıştı. Yaptırımlar uygulayarak da hem Amerikalılara hem de Avrupa’daki müttefiklerine, ABD’nin halen Rusya'yı caydırmak ve Ukrayna meselesinde inisiyatifi yeniden ele geçirmek için askeri, siyasi ve ekonomik araçları kullanma kapasitesine sahip olduğu mesajını vermek istedi.

dfrgt
Rusya tarafından Kiev’de füze ile hedef alınan bir gıda deposu, 25 Ekim 2024 (AFP)

Öte yandan Trump’ın son hamlelerinin, son birkaç haftadır sergilediği inişli çıkışlı tutumunun bir uzantısı olduğu ve uzlaşı arzusu ile kararlı görünme çabası arasında tereddüt ettiğini ortaya koyduğu da düşünülebilir. Dolayısıyla yaptırımlara başvurmasının stratejik bir değişiklikten çok, Avrupa'nın Trump'ın dayatmaya çalıştığı siyasi rotayı değiştirmeye çalıştığı bir senaryoda, çok taraflı çözüm seçeneğini yeniden canlandırarak ve istenen çözümü şekillendirmede Avrupa'nın rolünün merkezi önemini vurgulayarak, kendisini yeniden konumlandırmak için gerekli bir girişim olduğu anlaşılabilir bir durum.

Açık uçlu sonuçlar ve iç içe geçmiş olasılıklar

Ukrayna'da yaşanan gerilim, Trump ve Putin'in Alaska’da gerçekleştirdikleri zirveden bu yana tırmanmaya devam ediyor. Rusya ordusu ilerleme kaydederek daha fazla toprak işgal etmeyi başardı. Balistik füzeler ve İHA’larla Ukrayna'nın enerji sektörünün çoğunu tahrip ederek halkın günlük hayatını zorlaştırdı ve bazı tavizler verilerek savaşın sona erdirilmesini isteyenlerin sayısını artırdı. Bu durum Avrupa için de maliyeti artırıyor. Bir yandan Ukrayna'ya ekonomik ve askeri destek için ödenecek fatura yükselirken, diğer yandan Ukrayna, savaşın başlamasından bu yana kaçan milyonlarca insanın yanı sıra yüzbinlerce Ukraynalı için de güvenli bir sığınak olarak görülmeye başlıyor.

Budapeşte’deki zirvenin yapılamayıp girişimin başarısız olması, diplomatik yolun güç dengelerinin esiri olmaya devam ettiğini ve gelecekteki herhangi bir anlaşmanın ancak tüm taraflar savaşı sürdürmenin maliyetinin potansiyel kazançlarından daha ağır bastığını fark ettiğinde sonuç vereceğini ortaya koydu. Rusya ve ABD’nin oyalanarak zaman kaybetmedikleri, aksine siyasi, ekonomik ve askeri güçlerini toplayarak ve felaketin eşiğinde oynayarak birbirlerine baskı uygulamaya çalıştıkları açık. Durum ne kadar ciddi olursa olsun Trump'ın başkanlığı döneminde alıştığımız gibi, yeni sürprizlerin yaşanması ihtimali de var. Örneğin, sadece Ukrayna'daki sorunları değil, güvenlik ve Dünya'daki yaşamın devamı ile ilgili sorunları da çözmek için Putin ile yeni bir zirve önerisiyle gelebilir. Çünkü Trump, istenen çözümlerin kendisine gelecek yıl Nobel Barış Ödülü için reddedilmeyecek bir adaylık kartı kazandırmasını umuyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.