Wagner’in Afrikalı ortakları, Prigojin cinayetinden doğan krizi aşabildi mi?

Grubun liderliğinin Rus ordusuna devredileceğine dair söylentiler nasıl bir etki bıraktı?

Yevgeniy Prigojin (Reuters Arşivi)
Yevgeniy Prigojin (Reuters Arşivi)
TT

Wagner’in Afrikalı ortakları, Prigojin cinayetinden doğan krizi aşabildi mi?

Yevgeniy Prigojin (Reuters Arşivi)
Yevgeniy Prigojin (Reuters Arşivi)

Wagner Grup’un kurucusu Yevgeniy Prigojin’in ölümünden sonra Afrika-Rusya güvenlik iş birliğinin geleceğine dair sorular gündemdeki yerini koruyor. Uzmanlar, Afrika ülkeleri ile Rusya arasındaki askerî ortaklıkların Wagner konusundaki belirsizlik krizini aştığını düşünüyor ve bu iş birliğinin sorumluluğunun şu anda Rusya Savunma Bakanlığı’na geçeceğini öngörüyor.

Moskova ile müttefikleri arasındaki güvenlik ve askerî iş birliğinin etki altında kalmadan devam edeceğine dair işaretler artıyor. Afrika’daki Wagner nüfuzu için önemli bir merkezi temsil eden Orta Afrika Cumhuriyeti bu bağlamda bir örneklik teşkil ediyor. Bangui’deki başkanlık danışmanlarından biri olan Fidéle Gouandjika’ya göre Wagner’in Rusya’daki başarısız isyanı ve grup liderinin ölümü, Bangui ile Moskova arasındaki ilişkilerde herhangi bir değişikliğe sebep olmadı. CNN kanalına verdiği demeçte Gouandjika, ülkesinin “yakın zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den her şeyin eskisi gibi kalacağına ve yarının daha iyi olacağına dair güvence aldığını” açıkladı. CNN’in haberi bunu, “Kremlin, Wagner’in kıtadaki kolları ve ticari ağı üzerinde tam egemenlik kurmak istiyor” şeklinde yorumladı.

Orta Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra de daha önce The Washington Post gazetesine yaptığı açıklamada ülkesinin Moskova ile iş birliğinin devam ettiğini ve ülkenin grupla değil, Rusya hükümetiyle sözleşme yaptığını belirtmişti. Gazeteye göre Rus yetkililer, Touadéra’ya “Rus varlığının artık Savunma Bakanlığı’nın kontrolünde devam edeceğini” bildirdi.

The Washington Post’un haberine göre Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-bek Yevkurov ile Rus Askerî İstihbarat’tan General Andrei Averyanov, Prigojin’in ölümünden sonra cumhurbaşkanına sonraki gelişmeler hakkında bilgi vermek için Bangui’yi ziyaret etmişti. İnternet sitesi France 24’ün, yerel medya kanallarından ve Telegram uygulaması aracılığıyla çeşitli kaynaklardan aktardığına göre Yevkurov ile Averyanov ayrıca, Mali ve Burkina Faso’dan siyasi liderlerle görüşmek için Bamako’yu da ziyaret etti.

Devam eden iş birliği

Afrika İşleri uzmanı Moritanyalı Mohamed Lamine Ould Dah (Muhammed el-Emin Veled Dah), Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mali ve Burkina Faso ile Rusya’daki yönetimler arasındaki iş birliğinin Wagner’in isyanıyla Prigojin’in ölümünden etkilenmediğini söyledi. Ona göre bu, “Rusya’nın belki de eskisinden daha yoğun katılımına ve varlığına sahne olan iki ülkedeki aşırılık yanlısı ve isyancı hareketlere karşı mevcut askerî çatışmada da açıkça görülüyor.” Ould Dah, Wagner güçlerinin bu ülkede varlığını sürdürdüğünü, ancak Rusya’nın güvenlik ve jeopolitik önceliklerine bağlılığını temin etmek için yönetimini Rusya Savunma Bakanlığı’nın devraldığını düşünüyor.

Bu bağlamda Fransız Haber Ajansı AFP’nin geçtiğimiz ay yayımladığı bir habere göre Moskova, çıkarlarının Wagner’in Afrika’daki faaliyetlerinin devam etmesini gerektirdiğine inanarak, bu faaliyetlere bir son vermeyi düşünmüyor. Haberde uzmanların şu ifadeleri yer alıyor: “Afrika’daki Wagner unsurlarının değiştirilmesi pek muhtemel değil. Çünkü operasyonların devam etmesi için gerekli uzmanlığa ve bağlantı ağına sahip yeni unsurların bulunması gerekecek.”

Safların birleştirilmesi

Geçen ay Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, tüm Wagner unsurlarına ve sözleşmeli diğer Rus askerlere Rusya devletine sadakat yemini etme çağrısı yaptı. BBC’nin haberine göre yemin metni, yemin edenlerin ‘Rusya’nın savunmasının manevi ve ahlaki temellerini oluşturmanın bir adımı olarak komutanların ve üst düzey komutanların emirlerini titizlikle yerine getirme’ sözü verdikleri bir cümle içeriyor.

Prigojin’in geçtiğimiz haziran ayındaki başarısız isyanından birkaç hafta önce Rusya Savunma Bakanlığı Wagner savaşçılarına, orduyla sözleşme imzalamaları için 1 Temmuz’a kadar mühlet vermişti. Prigojin, imzalamayı reddetti ve kendisine bağlı grubun bakanlığın denetimi altında çalışmasını istemediğini söyledi. Prigojin’in isyanından hemen sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Wagner Grup’un Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki operasyonlarına devam edeceğini açıklamıştı. Lavrov, Wagner güçlerinin Afrika ülkelerindeki hükümetlerin talebi doğrultusunda hareket ettiğini ve eğitim faaliyetlerinin devam edeceğini belirtti.

Öte yandan Burkina Fasolu siyasi analist Mahmud Sisi, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede “Moskova, güvenlik ve askerî bakımdan Afrikalı müttefikleriyle halen yoğun bir iş birliği içerisinde. Wagner güçleri orada varlığını sürdürmekle birlikte Rus resmî askeri liderliğin talimatlarını uyguluyor.” dedi.

Sisi’ye göre Rusya Savunma Bakanlığı’nın hedefi, Wagner’i resmî güçlerinin arasına katmak. Ancak Rus rejiminin Prigojin’in ve Wagner komutanlarının ölümünden sorumlu tutulmasından korktuğu için Bakanlık, bu konuda acele etmeyecek ve işi aşamalı olarak halledecek. Wagner’in Rus ordusuyla bütünleşme süreci tamamlandığında da Moskova, Rusya’nın Afrika’daki çıkarlarını sürdürülebilir kılmak için özel niteliklere sahip resmî ve düzenli özel kuvvetler hazırlamak ve paralı askerlik şirketleriyle sözleşme modelinden vazgeçmek için çalışmalara başlayacak.



Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
TT

Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

AP, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilime dikkat çekerek, iki ülkenin 1947'de İngiltere'den bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana üç büyük çaplı savaşa sahne olduğunu belirtti. İki komşu ayrıca, dünyanın en soğuk ve en yüksek rakımlı savaş alanı olarak tanımlanan bir buzulun tepesindeki çatışma da dahil olmak üzere onlarca çatışmaya tanık oldular.

Son gerginlik, Hindistan'ın Pakistan'ı suçladığı, İslamabad'ın ise herhangi bir dahli olduğunu reddettiği, turistlere yönelik ölümcül bir silahlı saldırının ardından yaşandı.

Hindistan ve Pakistan diğer ülkeler gibi savaşmıyor. Buradaki başat faktör, büyük saldırıları caydırmanın ayırt edici bir aracı ve durum kötüleşse bile çatışmanın kontrolden çıkmayacağının garantisi olan nükleer cephanelikleri.

Ncjxj
 Keşmir'in Pakistan tarafından yönetilen kısmının başkenti Muzafferabad'da Hindistan saldırıları sonucu yıkılan bir caminin yakınında nöbet tutan askerler (AFP)

Hindistan ve Pakistan neden bu şekilde savaşıyor? Çünkü nükleer cephanelikleri birbirlerini yok edebilecek kapasitede.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Pakistanlı güvenlik analisti Seyyid Muhammed Ali şu ifadeleri kullandı: “Pakistan ve Hindistan diğer tarafı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip. Nükleer silahları, Karşılıklı Garantili İmha (MAD) senaryosu yaratıyor. Her iki ülke de stoklarının boyutunu ve kapsamını diğerine MAD garantisini hatırlatacak şekilde bilinçli olarak geliştirdi.”

Her iki ülke de nükleer kapasitelerini açıklamıyor, ancak her birinin 170 ila 180 arasında kısa, uzun ve orta menzilli savaş başlığına sahip olduğuna inanılıyor. Her iki ülke de bu silahları hedeflerine ulaştırmak için farklı sistemlere sahip.

Ali, cephaneliklerin daha fazla çatışmayı önlemek ve caydırmak için savunma amaçlı bir hamle olduğunu, çünkü ‘iki tarafın da böyle bir savaşı başlatmayı göze alamayacağını ya da bundan bir şey elde etmeyi umamayacağını’ söylüyor.

İlk bakışta öyle gelmeyebilir ama nükleer silahlar karşı tarafa aşırı tepki veremeyeceğini hatırlatır. Ancak cephaneliklerini çevreleyen gizlilik, Pakistan ya da Hindistan'ın nükleer bir ilk saldırıda hayatta kalıp kalamayacağının ve ‘ikinci saldırı kabiliyeti’ olarak adlandırılan misilleme yapıp yapamayacağının belirsiz olduğu anlamına geliyor.

Jfjfj
Pakistan'ın Lahor kenti yakınlarında Hindistan saldırısında hasar gören hükümet sağlık ve eğitim kompleksinin yönetim binası önünde duran arama kurtarma görevlileri (Reuters)

Bu kabiliyet, nükleer gerilime yol açabilecek saldırganlığı önleyerek bir düşmanın ilk saldırı yoluyla nükleer bir savaşı kazanmaya çalışmasını engeller. Bu kabiliyet olmadan, teoride, bir tarafın diğerine savaş başlığı fırlatmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Keşmir anlaşmazlığın merkezinde

Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.

Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.

Ezeli rakipler üç savaşlarından ikisini de Keşmir için yapmışlardır.

Birçok Keşmirli Müslüman, isyancıların bölgeyi Pakistan yönetimi altında ya da bağımsız bir devlet olarak birleştirme hedefini destekliyor.

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşanan sınır çatışmaları ve militan saldırıları Yeni Delhi'nin İslamabad'a karşı giderek daha sert bir tutum takınmasına ve onu ‘terörizmle’ suçlamasına neden oldu.

Son çatışmada Hindistan, geçen ay gerçekleşen silahlı katliamla bağlantılı olarak Pakistan destekli militanlar tarafından kullanılan yerleri vurarak Pakistan'ı cezalandırdı.

Geleneksel askeri dengesizlik

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Askeri Denge Raporu'na göre Hindistan 2025 yılında 74,4 milyar dolar harcamayla dünyanın en büyük savunma harcaması yapan ülkesi ve dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri.

Pakistan ise geçen yıl 10 milyar dolar harcadı. Pakistan, komşusuna kıyasla iki kat daha fazla aktif silahlı kuvvete sahip olan zengin Hindistan'la asla boy ölçüşemez.

Hindistan'ın silahlı kuvvetleri geleneksel olarak Pakistan'a odaklanmış olsa da, mücadele etmesi gereken bir başka nükleer komşusu da Çin. Hindistan, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.

Bunlar Pakistan'ın güvenlik modelinde dikkate almak zorunda olmadığı iki faktör.

Pakistan'ın uzun ve dar yapısı, ordunun dış politikadaki büyük rolü ile birleşince silahlı kuvvetlerin hareketli olmasını ve savunmaya öncelik vermesini kolaylaştırıyor.

Tırmanma ve gerilimi azaltma modeli

Ne Pakistan ne de Hindistan diğerine karşı askeri hamlelerini duyurmak için acele etmiyor. Mevcut düşmanlıkların alevlenmesinden de anlaşılacağı üzere, saldırıların ve misillemelerin teyit edilmesi biraz zaman alabilir.

Ancak her ikisi de diğerinin kontrolündeki topraklarda ve hava sahasında operasyonlar yürütüyor.

Bu operasyonlar bazen kontrol noktalarına, tesislere ya da militanlar tarafından kullanıldığı iddia edilen yerlere zarar vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda liderleri kamuoyunun baskısına boyun eğmeye ve yanlış hesaplama potansiyeline sahip bir şekilde karşılık vermeye zorlamak, onları utandırmak veya kışkırtmak da amaçlanıyor.

Bu faaliyetlerin çoğu Keşmir'i Hindistan ve Pakistan arasında bölen Kontrol Hattı boyunca gerçekleşiyor.

Jfjdj
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

Bu hattın medya ve kamuoyundan büyük ölçüde izole edilmiş olması, saldırı veya misilleme iddialarının bağımsız olarak doğrulanmasını zorlaştırıyor.

Bu tür olaylar, iki ülkenin nükleer kapasiteleri göz önüne alındığında uluslararası endişeleri arttırmakta, dikkatleri Hindistan ve Pakistan'a ve nihayetinde Keşmir üzerindeki rekabet eden iddialarına geri çekmektedir.

Her iki ülkenin de kaynaklar için rekabet etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil

Pakistan'ın muazzam bir maden zenginliği var, ancak Hindistan'ın bundan faydalanmak gibi bir arzusu yok. Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan ile Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan arasında temel ideolojik farklılıklar olsa da birbirlerine hükmetmek ya da birbirlerini etkilemek gibi bir amaçları yok.

Keşmir dışında birbirlerinin topraklarında hak iddia etmek ya da hegemonya kurmak gibi bir niyetleri de yok.