Yeni bir çatışma döngüsü: Azerbaycan ve Ermenistan

Aylardır süren askeri harekatın ardından baş gösteren gerginlik, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün henüz tamamlanmadığını gösterdi.
Aylardır süren askeri harekatın ardından baş gösteren gerginlik, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün henüz tamamlanmadığını gösterdi.
TT

Yeni bir çatışma döngüsü: Azerbaycan ve Ermenistan

Aylardır süren askeri harekatın ardından baş gösteren gerginlik, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün henüz tamamlanmadığını gösterdi.
Aylardır süren askeri harekatın ardından baş gösteren gerginlik, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün henüz tamamlanmadığını gösterdi.

Anna Borshchevskaya

Azerbaycan Savunma Bakanlığı 19 Eylül’de, tartışmalı Dağlık Karabağ bölgesinde kendi deyimiyle terörle mücadele operasyonu başlattı ve ‘Ermeni milliyetçi güçlerinin tamamen geri çekilmesini ve Stepanakert’teki hükümetin feshedilmesini’ talep etti.

Bütün gün süren çatışmaların ardından Karabağ güçleri, Azerbaycan ve Rusya Savunma Bakanlığı tarafından belirlenen ateşkes üzerinde anlaşarak Bakü’nün bölgenin kontrolünü yeniden kazanmasına izin verdi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Ermenistan’ın ateşkes anlaşmasının hazırlığına katılmadığını söyledi. Hiç şüphe yok ki bu olayın detaylarının ortaya çıkması daha fazla zaman alacak. Azerbaycan’ın Ermenistan’la otuz yılı aşkın süredir devam eden çatışmasında artık üstünlük sağladığı açık. Bakü, güç kullanarak toprakları geri kazanma siyasi hedefine ulaşmayı başardı. Karabağ, Ermenistan ile otuz yılı aşkın süredir devam eden anlaşmazlığa rağmen Azerbaycan topraklarının parçası olarak uluslararası alanda tanınan bir bölge haline geldi.

Azerbaycan güçlerinin Karabağ’ı Ermenistan’a bağlayan tek yol olan Laçın Koridoru’nu kuşattığı bir zamanda son askeri harekât, aylardır artan gerginlikler ve iki taraf arasında askeri yığınak üzerine karşılıklı suçlamalar sonrasında gerçekleşti.

Bu kuşatma, büyük bir insani krize yol açarken Azerbaycan, Karabağ’daki yetkililerin Azerbaycan’ın yardımını reddettiğini belirtiyor. Durum ne olursa olsun artık ateşkes anlaşmasının ardından Karabağ bölgesinin Azerbaycan’a yeniden entegrasyonu konusunda görüşmeler başladı.

Geçen yıl ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, iki taraf arasında bir barış anlaşması imzalanması için arabuluculuk yapma çabalarına destek verdi. Bu çabalar, yıllardır gerçek bir atılım gerçekleştirmeye yönelik en umut verici çaba gibi görünüyordu. Blinken daha önce Bakü’ye Karabağ’daki korkunç askeri operasyonlara son vermesi çağrısında bulunmuştu.

Geriye en büyük soru kalıyor; Bu son olaylar, Ermenistan ile Azerbaycan arasında gelecekteki barış anlaşması açısından ne anlama geliyor? Durum bu sınırlara nasıl ulaştı?

Dağlık Karabağ konusundaki modern çatışmanın kökleri, Sovyetler Birliği’nin çöküş dönemine kadar uzanıyor. Bunu 1920’lerde Milliyetler Komiseri sıfatıyla Sovyetler Birliği’nin bölünmesini denetleyen Josef Stalin’e (kendisi de Güney Kafkasya’dan) kadar götüren tarihçiler var. Bu bölünme, siyasi nüfuzlarını ve potansiyel ulusal isteklerini sınırlamak amacıyla idari sınırların, etnik grupların yerleri dikkate alınmaksızın çizildiği için gerçekleşen bir bölünme.1923’te Stalin, etnik Ermeni çoğunluğunun bulunduğu Dağlık Karabağ bölgesini Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dahil etti. Daha önce de Karabağ, tartışmalara konu oluyordu. Örneğin 1917’de Rus İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Ermenistan ve Azerbaycan, özerk yönetim altında bulunan Karabağ için kısa savaşlar yaptı.

Sovyetler Birliği’nin zayıflamasıyla birlikte, uzun süredir devam eden gerginlikler ön plana çıktı ve bu durum, bağımsızlıklarını yeniden kazanan Ermenistan ile Azerbaycan arasında ilk savaşın yaşanmasına yol açtı. Savaş, Rusya’nın aracılık ettiği ateşkes ve Ermenistan’ın askeri zaferi sonrasında 1994 yılına kadar sona ermedi. Savaş nedeniyle mültecilerin sayısı her iki tarafta da bir milyonu aştı. Ermeni güçleri Karabağ’ı ve birçok büyük komşu bölgeyi kontrol altına almayı başardı. Bu dönemde bölge, kendilerini cumhuriyet ilan eden ve Ermeni hükümetinin hızla desteklediği ayrılıkçı etnik Ermenilerin yönetimi altındaydı. Karabağ (ya da Ermenilerin deyimiyle Artsah) uluslararası alanda Azerbaycan’ın bir parçası olarak tanınmaya devam etti. Ancak bu bölgeyle ilgili anlaşmazlık, iki taraf arasında aralıklı çatışmalar şeklinde yıllarca sürdü.

Sovyetler Birliği’nin zayıflamasıyla birlikte, uzun süredir devam eden gerginlikler ön plana çıktı ve bu durum, bağımsızlıklarını yeniden kazanan Ermenistan ile Azerbaycan arasında ilk savaşın yaşanmasına yol açtı. Savaş, Rusya’nın aracılık ettiği ateşkes ve Ermenistan’ın askeri zaferi sonrasında 1994 yılına kadar sona ermedi.

Nisan 2016’da iki taraf arasında aralıklı olarak devam eden çatışmalar yüzlerce kişinin ölümüne yol açtı ve Eylül ve Ekim 2020’de bu bölgenin yıllardır tanık olduğu en ağır çatışma olan ikinci büyük ölçekli savaşla sona erdi. Savaş, Rusya’nın Azerbaycan’ın birinci savaş döneminde uğradığı kayıpları telafi etmesini sağlayan ateşkes anlaşmasına aracılık etmesiyle sonlandı. Bu anlaşma sırasında Bakü, Dağlık Karabağ’a komşu yedi bölgeyi ve Laçın Koridoru aracılığıyla Ermenistan’a bağlanan Dağlık Karabağ’ın kuzey kısmı hariç, Karabağ’ın büyük bir bölümünü yeniden kontrol altına almayı başardı.

Barışın önündeki engeller

ABD, Rusya ve Fransa’nın eş başkanlığını yaptığı AGİT Minsk Grubu 1992 yılından beri Ermenistan ile Azerbaycan arasında barışın sağlanması için ana arabuluculuk forumu olarak hizmet ediyor. Ancak pratik uygulamada pek ilerleme kaydedemedi.

Yıllar geçtikçe her iki ülkenin hükümetleri, diğer tarafın kabul etmeyi reddettiği aşırı tutumları benimsedi. Grup, 2009 yılında uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin Madrid İlkeleri’ni (Temel İlkeler olarak da bilinir) güncelledi. Üst düzey Ermeni ve Azerbaycanlı yetkililer önerilen bazı ilkeler üzerinde anlaşmaya vardı, ancak o günden beri sahada herhangi bir ilerleme kaydedilmedi.

Meseleyi daha da karmaşık hale getiren şey, Batı'nın Güney Kafkasya'yı bir öncelik olarak görmemesinin yanı sıra, çatışmanın sınırlı bir ölçekte Moskova'nın çıkarlarına hizmet etmesi ve bu durumun Moskova'yı sorunun temelinde yatan nedenlere yönelme konusunda isteksiz hale getirmesidir.

Karabağ çatışması, Sovyet sonrası bölgede Rusya’ya bağımlılığının Batı’ya bağımlılığından daha fazla olması nedeniyle bölgeyi istikrarsız bir durumda tutan birçok ‘dondurulmuş çatışmadan’ biri olarak ortaya çıktı.

Diğer yandan denizle çevrili Ermenistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana izole oldu. Türkiye ile sınırlarını kapalı tutarken, anlaşmanın müttefiki ve güvenlik garantörü olarak Rusya’ya bağımlı kaldı. Aynı şekilde Rusya ile karşılaştırıldığında daha az düzeyde olsa da İran’la da iyi ilişkilere sahip.

sacdfe
Ermenistan- Azerbaycan sınırına yakın bir bölgedeki Avrupalı ​​gözlemciler.

Moskova ise Ermenistan’la ilişkilerinin yanı sıra Azerbaycan’la da diplomatik ve ticari ilişkilere sahip. Ayrıca yıllar boyunca hem Azerbaycan’a hem de Ermenistan’a silah sağlamaya devam ediyor. Ermenistan’da mevcut Başbakan Nikol Paşinyan’ı iktidara getiren barışçıl, yolsuzlukla mücadele kadife devrimi sonucunda 2018 yılında Moskova için gerçekleşen sürprizin yanı sıra Azerbaycan, geniş enerji kaynakları ve daha çeşitli dış politikasıyla Moskova için daha büyük bir ödül gibi görünüyordu. Paşinyan, Azerbaycan’la barış çözümüne yönelik daha uzlaşmacı yaklaşımıyla Batı yanlısı bir yönelim göstermiş bir siyasetçi.

Yıllar geçtikçe Azerbaycan’la anlaşmaya yönelik olarak Ermeni liderliği açısından risklerle dolu esnek bir yaklaşım baş gösterdi. Muhalefetteki Ermeni Ulusal Kongresi koalisyonunun lideri ve 1991’den 1998’e kadar Ermenistan Cumhurbaşkanı olan Levon Ter-Petrosyan, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanımak için gerçekçi nedenler olduğuna inandıysa da sonraki Ermeni yönetimleri bu konuda uzlaşmacı olmayan bir yaklaşım benimsedi.

Ter-Petrosyan’ın danışmanı ve deneyimli Ermeni diplomat Zhirayr Liparityan, yakın tarihli bir röportajında “Bizim yönetimimiz, barış üzerine bahis oynuyor. Sonraki yönetimler, özellikle de sonuncusu (yani Paşinyan yönetimi) savaş üzerine bahis oynuyor” değerlendirmesinde bulundu.

Ekim 1999’da Başbakan Vazgen Sarkisyan’ın Meclis Başkanı Karen Demirchyan’ın ve Ermenistan Parlamentosu’ndaki diğer bazı önde gelen politikacıların terör nedeniyle ölmesi, daha önce devam eden barış süreci çabalarını raydan çıkardı. Daha yakın zamanlarda 2020 savaşının ardından Paşinyan, Azerbaycan’la 2020 barış anlaşmasını imzalaması nedeniyle protestolarla ve diğer iç baskılarla karşı karşıya kaldı. Kasım 2020’de Paşinyan’ın Azerbaycan ve Rusya ile barış anlaşmasını duyurmasının ardından öfkeli bir kalabalık, Ermenistan Parlamento Başkanı Ararat Mirzoyan'a saldırdı.

Bundan sonra ne olacak?

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı analize göre Bakü, bu ayki Karabağ’a yönelik askerî harekâtını daha önce Moskova’ya bildirmişti. Ancak Moskova, Paşinyan’ın iktidardan devrilmesini istediği için harekete geçmekte yavaş davrandı. Karabağ’daki ayrılıkçıları destekleme konusundaki bariz başarısızlığı nedeniyle Ermenistan’da binlerce kişi Paşinyan’ın istifasını talep eden protesto gösterisi gerçekleştiriyor.

Bu protestoların ne kadar ciddi olduğunu bilmek için henüz çok erken ama Paşinyan’ın devrilmesi, barış görüşmelerindeki gerilemenin ana nedeni olacak gibi görünüyor.

​ABD, Rusya ve Fransa’nın eş başkanlığını yaptığı AGİT Minsk Grubu, 1992 yılından beri Ermenistan ile Azerbaycan arasında barışın sağlanması için ana arabuluculuk forumu olarak hizmet ediyor. Ancak pratik uygulamada pek ilerleme kaydedemedi.

Diğer yandan Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşta dikkatini dağıtması, Moskova’nın Güney Kafkasya’daki nüfuzunu zayıflatmış gibi görünüyor. Bu aşırı zayıflığın bölgeyi bir dönüm noktasına itmiş olması muhtemel. Aynı zamanda bu, ABD’nin barış çabalarını ilerletmede daha büyük bir liderlik rolü oynaması için bir fırsat yarattı. Elbette Ermenistan’ın Rusya ile ilişkileri son bir yılda giderek gerginleşti.

ascdf
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan 24 Eylül’de halka hitap etti. (Paşinyan’ın ofisi)

Diğer yandan Moskova’nın eylemsizliği veya Ermenistan’da rejim değişikliğine yol açacak Bakü askeri operasyonunu zımnen onaylaması yönündeki haberler doğruysa, Moskova'nın hala oynayacak bazı kartları var. Çünkü Kremlin, Ermenistan ile Azerbaycan arasında gerçek barışı görmek istemiyor. Özellikle de bu barış ABD’nin arabuluculuğu ile sağlanacaksa…

Dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da ABD’nin, Yükselen Avrasya Demokrasileri ve Açık Piyasalar Yasası’nın veya Özgürlük Destek Yasası’nın 907’inci maddesinden feragat etmeyi ve Azerbaycan’ın barış görüşmelerindeki tutumuna etki etmeyi reddederek, Azerbaycan’a güvenlik yardımını durdurma olasılığıyla ilgili. Zira özellikle başkanın 907. bölümden feragat etme yetkisini iptal etmek için yakın zamanda Kongre’ye bir yasa tasarısının sunulduğu da biliniyor.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasında olduğu gibi, Sovyetler Birliği’nin çöküşü de bir gecede dünyayı yeniden şekillendirdi. Ancak aynı zamanda bu durum, bugüne kadar gelişmeye devam eden bir süreçti.

Karabağ konusundaki çatışma, Sovyet sonrası bölgedeki en uzun çatışmadır ve periyodik alevlenmeler, küçük iyimserlik anları ve ardından normale dönüş ile karakterize edilmiştir. Ermenistan ile Azerbaycan arasında imzalanacak bir barış anlaşması, bu çatışma döngüsünü sona erdirecektir. Bu çatışmanın çözümsüz kalması, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün henüz tamamlanmadığını gösteriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Trump, 1,6 milyar dolar dolandırıcılıkta parmağı olan yöneticiyi affetti

ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)
TT

Trump, 1,6 milyar dolar dolandırıcılıkta parmağı olan yöneticiyi affetti

ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, 1,6 milyar dolarlık dolandırıcılıkla binlerce yatırımcıyı aldatmaktan hüküm giyen özel sermaye yöneticisi David Gentile'ın hapis cezasını kısmen kaldırdı.

The New York Times'a göre, GPB Capital Holdings'in eski CEO'su ve kurucu ortağı, çarşamba günü hapisten çıktığında 7 yıllık cezasının iki haftasından azını çekmişti.

59 yaşındaki Gentile ve diğer sanık Jeffry Schneider, Ağustos 2024'te menkul kıymetler ve elektronik dolandırıcılık suçlarından hüküm giymiş ve bu yıl mayısta cezalarını almışlardı. Anlaşılan o ki, Trump 6 yıl hapis cezasına çarptırılan Schneider'ı affetmedi.

Trump'ın "af çarı" Alice Marie Johnson, Şükran Günü'nde sosyal medyada yaptığı paylaşımda Gentile'ın evine, çocuklarının yanına döndüğünü görmekten "çok memnun" olduğunu söyledi.

Savcılar, mahkeme dosyalarında Gentile ve Schneider'ın yatırımcı fonlarını kullanarak otomotiv ve perakende sektörlerindeki şirketlerin hisselerini satın aldığını belirtti. Bu varlıkların getirilerinden yatırımcılara düzenli yıllık ödemeler yapıldı.

Eski Başkan Joe Biden yönetiminin Adalet Bakanlığı, geçen yıl GPB'nin mevcut faaliyetlerinden elde ettiği fonları kullanmak yerine yatırımcılara ödeme yapmak için yatırımcı fonlarını kullanmasının bir saadet zinciri oluşturduğunu saptamıştı.

Ancak bir Beyaz Saray yetkilisi, savcıların işletmeyi yanlış bir şekilde saadet zinciri diye nitelendirdiğini savunarak, Reuters'a yaptığı açıklamada, iddianın "GPB'nin yatırımcılara ne olacağını açıkça söylemesi nedeniyle ciddi şekilde zayıflatıldığını" söyledi.

Adı açıklanmayan Beyaz Saray yetkilisi Reuters'a, "Duruşmada hükümet, düzmece olduğu iddia edilen beyanları Gentile'a bağlayamadı" dedi.

Kaynak, "Gentile ayrıca hükümetin sahte ifadeler aldığı ve bu ifadeleri düzeltmediği konusunda ciddi endişelerini dile getirdi" diye ekledi.

Cumartesi günü itibarıyla, Gentile'ın ceza indirimi metni henüz Adalet Bakanlığı'nın internet sitesinde yayımlanmamıştı. Ceza indiriminin herhangi bir mali cezayı etkileyip etkilemeyeceğiyse belirsizdi.

Haziranda savcılar, davadaki hakimden Gentile'ın 15,5 milyon dolardan fazla parasına el konmasını talep ederken, Schneider'ın 12 milyon dolardan fazla parasına el konmasını istemişti.

The New York Times'a göre eylülde savcılar hakime yazdıkları mektupta, mahkeme tarafından atanan bir kayyumun 700 milyon dolardan fazla paraya erişimi olduğunu ve bunun muhtemelen yatırımcılara dağıtılacağını belirtmişti.

Associated Press'ten de yararlanılmıştır

Independent Türkçe


Netanyahu’nun af talebi İsrail’de siyasi ve hukuki kriz yarattı

TT

Netanyahu’nun af talebi İsrail’de siyasi ve hukuki kriz yarattı

Netanyahu’nun af talebi İsrail’de siyasi ve hukuki kriz yarattı

İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun pazar günü sunduğu af talebini “devletin ve İsrail toplumunun çıkarlarını esas alarak” değerlendireceğini açıkladı. Tartışma hem siyaseti hem yargıyı hem de kamuoyunu ikiye bölerken, olası şartlı af senaryoları gündemin merkezine yerleşti. Herzog’un bu ilk açıklaması, ülkede siyasi, hukuki ve toplumsal kutuplaşmanın en yüksek seviyeye ulaştığı bir döneme denk geldi.

Af talebinin kamuoyunda büyük bir kaygı ve tartışma yarattığını belirten Herzog, “Şiddet dili beni etkilemez. Saygılı söylem tartışmayı teşvik eder. İsrail halkını görüşlerini Cumhurbaşkanlığı sitesinden iletmeye davet ediyorum” dedi.

Trump’tan gelen mesaj tartışmayı büyüttü

Yediot Aharonot gazetesinin haberine göre Herzog’un açıklaması, bazı hükümet yetkililerinin yönelttiği örtülü tehditlere yanıt niteliği taşıdı. Çevre Bakanı Idit Silman, af talebinin reddedilmesi halinde ABD Başkanı Donald Trump’ın yargı sistemindeki üst düzey isimlere yaptırım uygulayabileceğini öne sürdü. Trump’ın iki hafta önce Herzog’a gönderdiği bir mektup ile Netanyahu için af istediği de doğrulandı.

Netanyahu, talebini “ulusal çıkar” ve “toplumsal bölünmenin sona ermesi” gerekçesiyle savundu ancak herhangi bir suç itirafında bulunmadı.

Birlik vaadi yeni bölünme yarattı

Netanyahu’nun af talebi, hükümet kanadında destek görse de muhalefet lideri Yair Lapid ve diğer isimler, ancak suçun kabulü ve siyasetten çekilme şartıyla af verilmesi gerektiğini savundu. İsrail basını, Herzog’un da şartlı bir af formülüne sıcak baktığını yazdı.

rtg
Geçtiğimiz Ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Başbakan Binyamin Netanyahu ABD Başkanı Donald Trump’ı karşıladı (AP)

Kanal 12, Herzog’un “evet ama şartlı” seçeneğini değerlendirdiğini; Netanyahu’dan ya suçlamaları kabul etmesini, ya da siyasi faaliyetlerinde kısıtlama getirilmesini talep edebileceğini aktardı. KAN televizyonu ise Herzog’un, “itiraf anlaşması” seçeneğini yeniden gündeme getirmeyi planladığını bildirdi.

dcfvg
Aralık 2024'te Tel Aviv Adliyesi'nin dışında, Netanyahu'yu temsil eden bir maske takan, hapishane kıyafetleri giyen ve elleri kelepçeli bir muhalif (EPA)

Şarku’l Avsat’ın Kanal 13’ten aktardığı haberlere göre olası şartlar arasında erken seçim çağrısı yapılması, siyasetten geçici çekilme veya tartışmalı yargı reformlarının durdurulması da bulunuyor. Ancak Cumhurbaşkanlığı ve Netanyahu cephesi bu iddiaları reddetti.

Hukuki tartışma büyüyor

Netanyahu’nun dört ayrı dosyada rüşvet, dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla yargılandığı süreçte af talebi, ülkenin hukuk çevrelerinde geniş bir tartışma başlattı.
Baro yetkilisi Guy Şinar, bunun “devam eden bir cezai süreci af yetkisiyle sonlandırma girişimi” olduğunu savundu.

erg
Netanyahu, Yargı Atamaları Komitesi'ni seçmek için Knesset'te yapılan oylamada oyunu kullanıyor - Haziran 2023 (Reuters)

Öte yandan Netanyahu’nun eski avukatlarından Mika Feitman, “Af, suçunu kabul eden kişiye verilir. Kanun bunu söylüyor” diyerek suç itirafı olmadan af verilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Feitman, 1984’teki “300 Numaralı Otobüs” olayında bile affın ancak suç itirafından sonra verildiğini hatırlattı.

Uzmanlar arasında, cumhurbaşkanının af yetkisinin yargı denetimine tabi olup olmayacağı konusunda da derin görüş ayrılıkları bulunuyor.

Sokağa da yansıyan kutuplaşma

Cumhurbaşkanlığı konutu önünde toplanan göstericiler, Herzog’a af talebini reddetmesi çağrısında bulundu. i24News için yapılan ankette halkın yüzde 54’ü affı desteklerken, yüzde 45’i karşı çıktı.

Affın suç itirafı şartına bağlanmasını destekleyenler yüzde 48, karşı çıkanlar yüzde 49 oldu. Netanyahu’nun siyaseti bırakması şartı gündeme geldiğinde ise kamuoyu yine ortadan ikiye bölündü.

Mavi-Beyaz lideri Benny Gantz, “Bu sürecin iyi bir şekilde sonuçlanmasını diliyorum; iç savaşla değil” diyerek tansiyonun yüksekliğine dikkat çekti.


Trump bugün Venezuela’ya yönelik sonraki adımları görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki yıl sonu tatil süslemelerinin önündeki fotoğrafı (AP)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki yıl sonu tatil süslemelerinin önündeki fotoğrafı (AP)
TT

Trump bugün Venezuela’ya yönelik sonraki adımları görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki yıl sonu tatil süslemelerinin önündeki fotoğrafı (AP)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki yıl sonu tatil süslemelerinin önündeki fotoğrafı (AP)

ABD merkezli CNN televizyonu, Başkan Donald Trump’ın bugün akşam saatlerinde Beyaz Saray’da Venezuela konusunda izlenecek yol haritasını değerlendirmek üzere bir toplantı düzenleyeceğini duyurdu. Toplantı, Washington yönetiminin Karakas üzerindeki baskıyı artırdığı bir dönemde gerçekleşiyor.

Habere göre toplantıya, Savunma Bakanı Pete Hegseth, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dan Kane, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Susie Wiles ve Başkan Yardımcısı Özel Kalem Müdürü Stephen Miller gibi yönetimin kilit isimleri katılacak.

ABD son haftalarda, uyuşturucu kaçakçılığı yapan gemilere yönelik operasyonlar düzenleyerek ve Karayipler’deki askeri varlığını güçlendirerek Venezuela üzerindeki baskısını tırmandırdı.

Trump, cumartesi günü Truth Social hesabından yaptığı açıklamada, Venezuela’nın üzerindeki ve çevresindeki hava sahasının “tamamen kapalı” kabul edilmesi gerektiğini söyledi.

Öte yandan New York Times gazetesi, Trump’ın geçen hafta Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro ile telefon görüşmesi yaptığını ve tarafların olası bir buluşmayı değerlendirdiğini aktardı. Gazete, Trump’ın Maduro’ya ABD’de bir görüşme teklif ettiğini ancak şu anda böyle bir plan bulunmadığını kaydetti.